Ç
Çalap:
Yaratıcı, tanrı, mevla anlamlarına gelen bu kelime için bkz. ilah.
Çalgı Çalmak:
Müzik aleti ile ritimli ses çıkartma. Kur'an-ı Kerim çalgı ve müzik yapma ile ilgili yasaklayıcı veya izin veren apaçık bir delil getirmemiştir. İslam alimlerinin bir kısmı çalgı çalmaya haram hükmü verirken her ne kadar Kur'an-ı Kerim'in Lokman suresi 6. âyeti, İsra suresi 4. âyeti ve benzerlerini delil olarak göstermişlerse de, müziğe cevaz verenler bu âyetlerin iniş sebepleri dolayısıyla bu şekilde tevil edilemeyeceğini ve Resûlullah (a.s) devrinde müziğin düğün vs. vesileleriyle icra edildiğini ileri sürmüşlerdir. Nitekim Peygamberimiz (a.s) ile ilgili birçok hadis-i şerif bunu doğrulamaktadır. İttifak edilen noktalar şunlardır: içkiye, harama, kadına ve cinsel arzulura hitabederek bunlara imrendiren ve öven şarkı ve müzikler haramdır. İmam-ı Ebu Hanife'ye göre eğlenmek için çalınan tüm çalgılar haramdır.
Çarmıh:
Farsça dört çivi anlamına gelen bu kelime suçluyu haça gererek cezalandırmak için kurulmuş, put şeklindeki darağacı için kullanılır. Hz. İsa'nın haça gerilmesinden ilhamla hristiyanlığın sembolü haline gelmiş olan salib ile aynı anlama gelir.
Çarşaf:
İslam'ın örtünme emrini yerine getirmek için müslüman kadınların giydikleri bol ve geniş örtünün adı. Kelime farsça çarşeb kelimesinden değişerek kullanıla gelmiştir. Farsça'da, gece örtüsü yani yatağa serilen bez anlamındadır. Giyim eşyası olarak kullanıldığı ilk dönemlerde tek parça idi. Baş, kol ve bacakları sararak kullanılırdı. İpek veya yünlü kumaştan yapılan çarşaf genelde siyah renkte kullanılırdı. Tesettürde şart olan bütün vücut azalarının örtünmesi olup çarşaf giyme mecburiyeti yoktur.76
Çelebi:
Aslında Mevlana Celaled-din-i Rumi hazretlerinin postnişinine oturan, yani mevlevilik tarikatında şeyhlik makamına kadar yükselmiş olan kimseye verilen bir unvandır. Fakat halk arasında efendi, bey, nazik terbiyeli kimse anlamında yaygın olarak kullanılmaktadır.
Çile:
Zahmet, eziyet, meşakkat ve ızdırap veren hal. Tasavvufta kırk gün ibadet ve uzlet içerisinde nefsi terbiye etme işlemi. Arapça karşılığı Erbain (kırk) dir. Tekkelerde uygulanan çilenin gayesi hatalardan sıyrılmak ve ahlakın güzelleşmesi dir. Bunun için ayrılan özel bölüme çilehane denir. Çile kavramı çeşitli dinlerde değişik şekillerde ortaya çıkar. Hıristiyanlıkta Paskalyadan önce kirkgün süren perhiz, eski Mısır ve Hind dinlerinde ise kırkgün süren yoğun ibadet ve oruç olarak vardır. Çile halvet ve uzletin tamamladığı nefisten temizlenme girişimi olarak algılanır. İslam'a giren çilenin, peygamberimiz (a.s) in Hira Mağarasındaki vahiy öncesi halvetinden alındığı söylenir. Günlük hayattaki kullanımı ile çile, zorluk ve sıkıntılara tahammül etmek anlamındadır.
Çocuk Aldırma: 77 D
Dâbbetü'l Arz:
Yük ve binek hayvanı demektir. İslam inancında kıyametin büyük alametlerinden biri olarak kabul edilir. Kur'an-ı Kerim'de:
"O söz başlarına geldiği zaman, onlara yerden bir "dabbe" çıkarırız; o onlara insanların âyetlerimize içtenlikle inanmadıklarını söyler.”78 ifadesiyle belirtilmektedir.
Bir hadis-i şeriflerinde Allah'ın Resûlü şöyle buyuruyor:
"Üç şey vardır ki bunlar çıktığı zamanı, daha önceden iman etmeyen hiçbir kimseye (o günkü) imanı fayda vermez:
1- Güneşin batıdan doğması,
2- Deccal(ın çıkması),
3- Dabbetü'l Arzın yeryüzünü fesada boğması).79
Dabbetü'l Arz'ın kıyametin kopmasına yakın bir zamanda ortaya çıkacağı rivayet edilmiştir. İbn-i Ömer'e göre, Dabbetü'l Arz'ın çıkması olayı, yeryüzünde iyiliği emreden ve fenalıktan sakındıran hiçbir fert kalmayınca meydana gelecektir.
Bu konuda Râgıb el Isfahanı şöyle diyor:
Dabbe bir hayvandır. Ama tanıdığımız hayvanlara benzemez. Kıyametin kopuşuna yakın bir zamanda ortaya çıkacaktır.
Dabbetü'l Arz'ın çıktığı dönem, fitne ve fesat dönemidir. Özellikle böyle bir zamanda hayırlı işleri artırmak gerekir.
Ebu Umeyye eş-Şabanî şöyle diyor:
Ebû Salebe el-Huseyni'ye:
“Kendi nefsinizi kurtarın." 80 âyeti hakkında ne dersin? diye sordum. O da:
“Tam yerinde sordun.” Ben de o âyeti Resûlullah'a sorduğumda şöyle demişti:
“Birbirinize iyilikleri ve hayır işleri tavsiye edin. Kötülüklerden ve zararlı şeyleden birbirinizi sakındırın. Cimriliğin çoğaldığı, stiflî arzulara uyulduğu, ahiretin unutulup da hep dünya için çalışıldığı, herkesin kendi kendini beğendiği zamana ulaştığında kendi kendini düzeltmeye, kötülüklerden kendini korumaya çalış. İnsanları bırak, onlara uyma. İleride zor günler yaşayacaksınız. O zamanlarda kötülüklerden sakınmak, elde ateş tutmak kadar zor olacaktır. O günlerde yararlı işler yapan, müslümanca yaşayan, aynı işleri yapan elli kişinin kazandığı ecir ve Sevabı kazanacak.”81
Dalalet:
Sözlükte, "yolunu şaşırma, azma, kaybolma, haktan ayrılma, batıla yönelme, unutma" gibi anlamlara gelir. Terim olarak, "İman ve İslâm yolundan ayrılma, hak ve hakikatten uzaklaşma, sapıklık, doğru yoldan sapma" manalarına gelir.
Her namazda tekrar ettiğimiz Fatiha sûresinin son âyetinde geçen "Dâllîn" kelimesi de bu ikinci anlamı teyid etmektedir.
Bu konuda yüce Rabbimiz Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruyor:
“İşte onların bilgi seviyeleri budur. Şüphesiz yolundan sapan kimseleri de, doğru yolda olanları da en iyi bilen işte O Rabbindir.”82
“Her kim, kendisi için doğru yol apaçık belli olduktan sonra, peygambere muhalefet eder ve mü'minlerin yolundan başka bir yola tâbi olursa, onu girdiği yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir yerdir.”83
(Ey Muhammedi) Kur'anı sana farz kılan Allah, döneceğin yere seni elbette döndürecektir. De ki:
“Rabbim, kimin hidâyetle geldiğini, kimin de apaçık sapıklıkta bulunduğunu daha iyi bilir.”84
“(Allah, insanların) bir kısmına hidâyet etmiş, bîr kısmına da sapıklık müstehi olmuştur; çünkü bunlar, Allah'ı değil şeytanları kendilerine dost edinmişlerdir ve zannederler ki kendileri doğru yoldadırlar.”85
“Allah, kime hidâyet ederse, doğru yolu bulan odur; kimi de sapıklıkta bırakırsa, işte ziyana uğrayanlar da onlardır.”86
"Biz cehennem için pek çok cin ve insan yarattık. Onların kalpleri vardır, fakat onlarla anlamazlar. Onların gözleri vardır, fakat onlarla görmezler. Onların kulakları da vardır, fakat onlarla işitmezler. Bunlar tıpkı hayvan gibidirler; hatta daha sapık. İşte gaflet içinde olanlar bunlardır.”87
Dostları ilə paylaş: |