ÇEVİrmeniN ÖNSÖZÜ


MEKTUP 93 Tarih: 32 Rebiül-evvel 1330



Yüklə 0,99 Mb.
səhifə32/34
tarix28.07.2018
ölçüsü0,99 Mb.
#60709
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   34

MEKTUP 93 Tarih: 32 Rebiül-evvel 1330


“Vârid olan diğer hadisleri rica etmek.”

Üsâme’nin ordusuyla ilgili konuşmamızı epey uzattık. aynı “Perşembe günü”yle ilgili konuşmamız gibi. Ne var ki, bu konuşmalarımız çok faydalı oldu. Zira her şey gözleri olan herkes için gün gibi meydana çıkmış oldu.

Şimdi gelin, vârid olan diğer hadislere yönelelim. Vesselam

MEKTUP 94 Tarih: 25 Rebiül-evvel 1330


“Peygamberin (s.a.a) dinden çıkmış adamın öldürülmesini emretmesi.”

Ümmet’in bir miktar ulemâsı ve imamların, tahric ettikleri bazı hadisleri, istediklerinize cevap teşkil eder sanırım. Bu zikredeceğimiz hadis’in sözleri İmam Ahmet bin Hanbele âittir. Müsned; C.3; S.15’te Ebu-Said El-hudri’nin hadisinden naklen diyor ki: Ebu-Bekir Peygamber’in yanına gelip dedi ki: Ya Resûlellah filan vâdi’den geçiyordum, üstü başı temiz, huşû ile namaz kılan birini gördüm. Peygamber (s.a.a): “Git onu öldür de gel” der. Ebu-Bekir gider onu aynı vaziyette görünce öldürmekten vazgeçip geri döner. Bu sefer Peygamber (s.a.a) Ömer’e Sen git öldür; der. Ömer gider, Ebu-Bekir’in vasf ettiği vaziyette görünce onu öldürmeyi uygun görmez, peygamberin yanına dönüp: Huşû içinde namaz kıldığını gördüm, canım onu öldürmek istemedi yâ Resûlellah; dedi. Peygamber (s.a.a) Ali’ye: Sen git öldür, der. Ali gider fakat onu görmez. Ali döner ve: Onu göremedim Yâ Resûlellah, der.

O zaman Peygamber (s.a.a) der ki: “Bu ve bunun arkadaşları, Kur’an-ı okurlar ama okudukları köprücük kemiklerini aşmaz. Bunlar, okun av hayvanını delip çıktığı gibi dinden çıkarlar. Ve ok gez’ine dönünceye kadar dinlerine dönmezler. Onları öldürün; onlar yaratıkların en kötüleridir.”

Buna benzer bir hadisi de Ebu-Ya’la “Müsned’inde, -İbn Hacer’in “İsâbe”sinde olduğu gibi-Enes’ten tahrc eder. Hadis şöyle:

Peygamberin zamanında, ibâdetini ve ictihadını beğendiğimiz bir adam vardı. Resûlüllah’a ondan bahsettik, tanımadı. Biz sözünü ederken adam tesadüfen oradan getçi. Peygambere gösterip; işte bu adam dedik. Peygamber (s.a.a) ona bakıp; “Bana öyle bir adamdan bahsediyorsunuz ki, yüzünde şeytan elinin eseri var. Adam yanlarına kadar geldiği halde selam vermez. Peygamber (s.a.a) ona sorar: “Allah aşkına bu meclise geldiğinde içinden; “Bu cemâatin içinde benden üstün kimse yok” diye geçirmedin mi? Adam; “vallahi geçirdim, deyip camiye girip namaz kılmaya başlar. Peygamber (s.a.a) yanındaki ashâba: “Bu adamı hanginiz göüllü olarak öldürür?” diye sorar.

Ebu-Bekir: “Ben” deyip içeri girer, namaz kıldığını görür. “Allah Allah namaz kılan bir adamı nasıl öldürürüm” der ve dışarı çıkar. Peygamber: Ne yaptın? diye sorar. “Onu namaz kılarken öldürmekten çekindim” der. Peygamber tekrar: “Adamı kim öldürmek ister?” der. Ömer: “Ben” deyip içeri girer ve adamı secedeyken görür. “Ebu-Bekir benden daha mı faziletlidir” deyip ona dokunmadan dışarı çıkar. Peygamber: “Ne oldu?” diye sorunca: “Onu alnı Allah için yere değmiş, vaziyette gördüğüm için öldürmek istmedim” der. Peygamber üçüncü defa: “Adamı kim öldürmek ister?” der. Ali, “Ben” dyince, ona: Evet sen, yerinde görürsen; Ali girer fakat adam gitmiş olur. Geri döner ve Peygambere görmediğini, gittiğini, söyler. Peygamber (s.a.a): “Eğer bu adam öldürülseydi ümmetimde iki kişi dahi ihtilâfa düşmezdi...” diye buyurur.

Bu hadisi, Hâfız Muhammet bin Musa Eş-Şirâzi, Yâkup bin Süfyan, Mukâtıl bin Süleyman, Yusuf El-Kattân, Kutâde ve Vaki gibi sağlam hadis sahiplerine istinâde kitabında tahric ettiği gibi, imam İbn Abd Rabbih’te “El-İk’d’ül-Ferid” kiabtında şüphe götürmez olarak ve uzun bir şekilde tahric eder.

Buna yakın olarak, “Sünen” sahiplerinin Hz. Ali’ye isnâden ihrâc ettikleri bir hadiste şöyle: Kureyş kabilesine mensup bir cemâat Peygamberin yanına gelerek: Ya Muhammed; biz senin komuşların ve müttefikiniz, kölelerimizden bazıları sana gelmişer. Onların ne dine ne de fıkıh’a karşı bir rağbetleri var. Onlar bizim malımız olup köylerimizden kaçmış insanlardır. Onları bize geri ver... Peygamber (s.a.a) Ebu-Bekire: “Ne diyorsun?” diye sorar, “Doğru söylüyorlar, komuşlarınızdır” der. Peygamberin yüzü değiştir. Ömer’e sorar: Sene ne diyorsun? O da, “Evet doğru söylüyorlar, onlar senin hem komşuların hem müttefiklerindir” der.

Peygamber’in yine yüzü değişir ve şöyle der: “Ey Kureyş kavmi! Cenab-ı Allah, size kalbini imanla genişletip doldurdu-ğu birini gönderecek ki, sizi din nâmına vuracak... Ebû-Bekir; “O benim herhalde” der. Peygamber (s.a.a) Hayır sen de değilsin, fakat papucu diken kim ise oldur” diye cevap verir. O anda Hz. Ali, Peygamberin kendisine verdiği papuçunu dikiyordu. Vesselâmü aleyküm.

MEKTUP 95 Tarih: 26 Rebiül-evvel 1330


“Dinden çıkmış damı öldürmemenin mâzereti.”

İhtimal onun öldürülmesi vâcip değil de, “istihbâb”tır; yani arzu ve isteğe kalmış olduğuna inanmış yahut böyle anlamışlardır. Veya öldürülmesini kendilerinden başkasına bırakmak istemişler, zira sahabelerin içinde onu ölürmeye kifâyetli kişilerin bulunduğundan emin ediler. Döndüklerinde de vaktin geçip, kaçacağından korkuları yoktu, çünkü gidip geri döndüklerini adama hissettirmemişlerdi. Vesselam.


MEKTUP 96 Tarih: 29 Rebiül-evvel 1330


“Mâzeretin reddi”.

Mesele tam mânâsıyla vücûbu ilzam eden bir hakikattir. Başka türlüsü düşünülemez. Onu istihbâba hamletmek ancak karinesi varsa doğru olur. Habluki ortada buna benzer birşey yok. Kaldı ki karinler, hakiki mânanın kasdedildiğini, yâni, vücubu te’kid eder.

Oradaki hadisleri iyice incelerseniz meselenin aynen dediğimiz gibi olduğunu görürsünüz. Aslında Peygamberin: “Bu ve bunun arkadaşlar...” diyerek başlattığı ve sonunda: “Öldürün, onlar yartıkların en kötüleridir” hadisi. Ve ikinci hadiste: “Eğer bu adam öldürülseydi, ümmetimden iki kişi dahi birbiriyle ihtilafa düşmezdi...”. demesi sizi tatmin edecek mahiyettedir. Çünkü bu sözler o adamın öldürülmesinin icâb ettiğini şiddetli bir şekilde te’kit etmekten başka bir mâna ifâde etmez.

İmâm Ahmed’in “Müsned”indeki bu hadis’e tekrar bakıp incelerseniz öldürme emri ilkin, bilhassa Ebu-Bekir’e, sonra Ömer’e mahsûsen verilmiştir. Hal böyle iken, Vücûb, nasıl kifâyetle eş değer olur? Kaldı ki, onu öldürmekten çekinmelerinin sebebi sadece kerâhiyetten kaynaklandığı hadislerin ifâdesinden açıkça anlaşılmıştır. Bunun sebebi ise namaz’da olduğundan ve Peygamberin gönlünü hoş eden şeyin kendi gönüllerini hoş etmediğinden ileri gelmektedir. Dolayısıyla Peygamberin emrini tercih etmtmişlerdir. Kaziye, gördüğünüz gibi, kendi fikirleri ve görüşleriyle hareket etmeyi, Peygamberin (s.a.a) naslarıyla taabbüt etmeğe tercih ettiklerinin en büyük şâhitlerinden biridir. Vesselam.



Yüklə 0,99 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   34




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin