ÇEVİrmeniN ÖNSÖZÜ


MEKTUP 89 Tarih 14 Rübiül-evvel 1330



Yüklə 0,99 Mb.
səhifə30/34
tarix28.07.2018
ölçüsü0,99 Mb.
#60709
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   34

MEKTUP 89 Tarih 14 Rübiül-evvel 1330


1 - O mâzeretlerin sahte olduğunu iz’anla karşılamak.

2 - Diğer kaynakları talep etmesi.

1 - Mâzeretçilerin gittikleri yönü kesip yollarını zaptettiniz... Ve böylece arzularını engellemiş oldunuz. Bahsettiklerinizin hiç bir yerinde şüpheye yer olmadığı gibi, açıkladığınız hakiklatlerde de şek ve terüddüde kat’iyetle yer yoktur.

2 - Nasların te’viline önem verdiklerini içerek kaynakların sonuna galinceye kadar yavaş yavaş ilerleyin lütfen. Vesselam.



MEKTUP 90 Tarih: 17 Rebi’ül-evvel 1330


“Üsâme’nin Askeri Birliği”

Mademki hikikatı açıkça ve kimseden korkmadan izah ettiniz, demekki siz heybetli bir hurma ağacından farksız ve hakkı bâtıla karıştırmayacak kadar kadir sahibi, hakikati gizlemeyecek kadar da yüksek bir mertebedesiniz.

Onların görüşlerini üstün sayan bütün kaynakları size sunmamı emrediyorsunuz, - Allah sizi aziz kılsın- size sadece Üsame bin Zeyd’in Rum Gazvi için techiz edilen askeri birlik olayını zikretsem kâfi gelir sanırım.

O ki Peygamber (s.a.a) zamanında techiz edilen en son askeri biliktir. Hatta ona o kadar önem vermişti ki, ashabına bu savaşa hazır olmaları için emir vermekle kalmamış, onları kendi mübârek eliyle dizmiş ve savaşa teşvik etmişti. Öyle ki, Mühâcir ve Ansâr’ın en ileri gelenler: Ebu-Bekir, Ömer, (1) Ebu Ubeyde, Sa’d ve benzerlerini dahi bu birliğe katmıştı. (2) O günkü tarih: 26 Safer - Hicretin 11. Yılı. Ertesi gün Üsame’yi çağırıp şöyle dedi: “Babanın şehit olduğu yere git, onları atlarınla çiğine, bu birliğin kumandasını sana verdim. “Übna” (3) ehâlesine sabaha karşı saldır, giderken habercilerden evvel varabilmek için süratli git, beraberinde kılavuzlar götür ve önce gözcü göndermeyi ihmal etme. Eğer Ceban-ı Allah seni muzaffer kılarsa aralarında fazla kalma”.. Ne var ki Peygamberin (s.a.a) Safer’in 28. günü ölüm hastalığı başlamıştı. Sıtması artmış ve başağrısı şiddetlenmişti... Aynı ayın 29’u, yâni ertesi sabah, ayağa kalkabilmiş ve askerin henüz gitmediğini görünce, onları harekete geçirip, süratlı davranmaya teşvik etmiş, aynı zamanda (s.a.a) onların himayyetlerini tahrik etmek için Üsâame’nin sancağını kendi şerefli eliyle bağlamış ve demişti ki: Allahın adıyla ve Allahın uğruna gazveni yap ve kâfirleri katlet...” Üsâme Sancağı bağlanmış olarak yola çıkar.

Ancak kensdisi de onu Burey’deye verir ve şehrin dışındaki Cüruf denilen yerde toplanıp beklerler. Evet, görüp duydukları ve acele etmelerini icap ettirecek açık Nassa rağmen ağır davranıp beklediler. Oysa Peygamber (s.a.a) “Sabaha karşı saldır, acele et” demişti. Fakat bu emirlerin hiçbirini yerine getirmedikleri gibi bazıları Üsame’nin kumandan tayin edilmesi hakkında ayıplayıcı laflar söyelemkten geri klmadılar. “Nitekim daha önce babasının kumandanlığı hakkında da aynı lafları söylemişlerdi. Ve Peygamberin (s.a.a) bütün bu gayretine rağmen yine de orada beklemeye devam ederler. En sonunda (s.a.a) sabrı taşar ve bu derece yüzsüz itirazlarına şiddetle sinirlenir. Klakar ve başı bağlı, sıtmalı vücudu, kadife örtüsüyle sarılı bir şekilde dışarı çıkar. (4) O gün Rebiül-evvelin 10’u ki, vafatından sadece iki gün önceydi. Minbere çıkar, Allaha hamdü senâ ettikten sonra şöyel der: “Ey insanlar, Üsâmeyi tâyin edişimden dolayı, bazılarınızın bazı laflar ettiğini duydum. Eğer onu tayin etmem hakkında konuştuysanız, daha önce babasını tayin ettiğimde de konuşmuştunuz.

allaha yemin ederim ki, bu vazifeye babası nasıl layık idi ise, kendisi de aynı şekilde buna layıktır.” Ve onları gayret etmeleri için teşvik etmeye koyulur. Onalr ise kendisi ile vedalaşıp şehirden ayrılır. Ve askerin toplanmış olduğu yere (Cüruf) giderler. Ne var ki hastalığı daha da ağırlaşır, fakat yine de: “Üsame’nin ordusunu techiz edin... Üsame’nin ordusunu gönderin” demeye devam ederse de onlar ağır davranmaktan vazgeçmezler... Nihayet 12 Rebiül-evvel Razartesi günü gelmişti. Üsâme, askeri toplandığı yerde bırakıp Peygamber’in (s.a.a) yattığı eve gelir. Yanına girer. Peygamber ona yine: “Allah’ü-teâlanın bereketi ile git” der. Üsame, O mübârek’e vedâ edip yanından çıkar ve askerin toplanmış olduğu yere gider. Fakat az sonra tekrar beraberinde Ömer, Ebû Bekir ve Ubeyde geri döner. Peygamberin yanına vardık-larında o mübârek canını teslim ediyordu. Ve o gün, -O Canım ve bütün âlemlerin canları ona feda olsun- vefat eder... Ordu geri döner, sonra o orduyu lağvetmeğe niyet ederler. Ebu-Bekir’e bu niyetlerini açıp âzemi şekilde ısrarlarda bulunurlar. Fakat Halife bu isteklerini kesinlikle reddedince, bu sefer. Ömer bin Hattab ona Ansar’ın elçisiymiş gibi gelip, Üsâme’yi azletmesini ve yerine başka birini tâyin etmesini ister.

Peygamber (s.a.a) onların tenkidine sinirlenmesini ve o hasta haliyel çıkıp Üsame’nin emrinde olmalarını ve hiç vakit kaybetmeden sefer çıkmalarını tenbih ve te’kit etmesi ni unutmaları hiç te uzun sürmemiş, halifeye gelip ilkin ordunun lağv’ini, bunu kabul etmeyince de Üsame’nin yerine başka birinin tayin edilmesini istemişler. Nitekim Halife Ebu-Bekir ayağa kalkıp Ömeri sakalından tutup: “Annen sensiz kalsın yâ Ömer; (5) onu Peygamber (s.a.a) tayin etti, sen ise benden azlini isityorsun öyle mi? Nihayet orudyu gönderirler. (Az kalsın bunu yapmıyacaklardı.) Üsame 30 bin savşçıyla yola çıkar, bunların bini süvari idi. (6) Fakat yine de Resülüllahın (s.a.a) o orduya ktıp yerleştirdiği kişilerden bazıları çekilmiş ve beraber gitmemişlerdi.

Halbuki Peygamber (s.a.a): - Şehristani’nin (Milel ve Nihal) kitabının dördüncü mukaddemesinde irâd ettiğine göre- “Üsame’nin ordusunu techiz edin, o ordudan çekilip kim geri kalırsa ona Allah’ın lâneti olsun” diye buyurmuştur.

Siz de biliyorsunuz ki, ilk önce gitmek istememeleri sonra da ordudan çekilip beraber gitmemelerinin nedeni, saiyasetlerinin üslerini tahkim etmeye dayanmaktadır. Bunda da, Nas,sa dayanan ibadet’i terkedip kendi görüşlerini tercih etmişlerdir. Çünkü gitselerde gitmeselerde ordu gidecekti. Ya hilafet?.. Tabii ki giderlerse kendilerine ondan hiçbir pay verilmeyecek ve mutlaka bertaraf olacaklardı. Oysa Peygamber (s.a.a) Onların gitmesini ve meydanın Hz. Ali’ye kalmasını istemişti ki, onlar dönünceye kadar hilafet meselesi halledilmiş ve Hz. Ali’nin halifeliği perçinlenmiş olacak, o zaman da münazaa ve ihtilaf’a girmekten dahi uzak kalacaklardı. Esasen, Üsame’yi henüz on yedi yaşındayken onların başına kumandan tayin etmekteki maksadı, bazı şahisların dizginini çekmek, laf dinlemeyip başını alıp gidenleri durdurmak ve geleceğin emniyetini birbirleriyle rakâbet yapacak olan kişilerin nizâmından korumak içindi. Ne var ki Peygamberin (s.a.a) niyetinin farkına vardılar ve dolayısıyla Üsâme’nin kumandanlığı ayıplayıp yola çıkmakta ağır davrandılar. Ta ki, Peygamber (s.a.a) Rabbine kavuşuncaya kadar Cürüf’ten ayrılmamayı tercih ettiler. Hatta vefatından sonra dahi kâh orduyu lağetmeye kâh Üsâme’yi azletmeye kalkıştılar. Nihayet sonunda duyduğunuz gibi, bir çoğu ordudan ayrılıp birlikte gitmekten vazgeçtiler.

İşte size açık Nasları bir tarafa bırakıp taabüt etmedikleri beş durum. Bunu da kendi siyasi görüşlerini üstün tuttuklarından ve o görüşleri. Peygamberin (s.a.a) nas’larıyla taabbüt etmeğe tercih ettiklerinden dolayı yapmış oldukları muhakkaktır. Vesselam.

DİPNOT

1 - Bütün Siyer ve haber ehli, Ebu Bekir ve Ömerin bu Askeri birliğin içinde olduklarında müttefiktir. Bunlardan istediklerinize bakın... Bilhassa Halebi bu hâdiseyi naklederken, zarif bir hikaye irâd eder. der ki: “Abbasi Halifelerinden Mehdi Basra’ya girdiğinde, zekâsı ile meşhur fakat o zaman çocuk yaşta sayılan iyas Bin Muâviye’yi, arkasından dört yüz sakallı ve cüppeli olduğu halde görür. Yanındakilere: Of Şu sakallılara bakın. Bu çocuğun arkasından yürüyceklerine, kendi aralarından onlara önderlik yapacak bir Şeyh bulamıyorlar mı?.. Sonra Mehdi İyas’a dönüp: Ey genç, yaşın kaç senin? diye sorar. İyas şu cevabı verir; “Allah Müminlerin emirine uzun ömürler versin, Peygamber (s.a.a) Ebu Bekir ve Ömer’inde içinde bulunduğu bir orduya kumandan tayin ettiği Üsame bin Zeydin o zamanki yaşandayım...



Mehdi: Önde yürümeye devam et, Allah seni mübarek eylesin... Halebi diyor ki: O zaman on yedi yaşındaydı İyas.

2 - Ömer, her zaman Üsâmeye: “Peygamber (s.a.a) öldüğünde sen hala benim Emir’im (Kumandanım) din” derdi. Bu hadisi Halebi ve daha birçok hadisçi ve tarihçi nakleder.

3 - Übna: Suriye’nin Belka şehrine ait bir Nahiye olup Mûte’ye de yakındır.

4 - Her kim bu askeri birlikten bahsettiyse, mutlaka onların Usame’yi kumandan tayin etmsine taında (ayıplamada) bulunduklarını, Peygamberin sinirlenip zirettiğimiz vaizyette çıkıp bahsettiğimiz hutbeyi okuduğunu zikretmiştir. İbn Sâid’in (Tabakatına, Halebi ve Dehlâni’nin (Siret)lerine bakabilirsiniz.

5 - Bu hadisi Halebi ve Dehlâni, siret’lerinde naklettikleri gibi, Tabari’de; Tarihinin 11. yılın hâdiseleri bahsinde zikreder.

6 - Üsame, “Übna” ehli’ne baskını gerçekleştirir. evlerini yakar ve babasının katilini katledip muzaffer olarak geri döner. en önemlisi de bu vakada müslümanlardan kimse ölmez, çok şükür...



Yüklə 0,99 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   34




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin