Ruh Çağırma
Ruh çağırma olayı, çağımızda ve geçen çağlarda insanların kafasında önemli bir yer tutmuştur. Materyalizm ve şüphecilik dalgası zirveye ulaştıktan sonra, insanlar gaybi bir şeyle ilgi kurmaya yönelmişlerdir.
İnsanlar nübüvvet ve risaletin hakikatını, Kur'an ve sünnet'i ve onlardaki mucizeleri, evliyanın velayetini bilmiş olsalardı, zanniyata ve vehmiyata (asılsız şüpheler ve kuruntulara) tutunmaya gerek duymazlardı. Fakat çağın durumu ve meydana gelen olaylar, bir çoklarını maddecilik yalanını geçersiz kılan olaylara önem vermeye yöneltmiştir. Bundan dolayı insanlar telepati, hipnotizma, rüya olayları ve ruh çağırma işinin ardına düşmeye başlamışlardır. Bütün bunlar, insanda ve kainatta gizlilikler bulunduğunu kanıtlayan olaylardır. Ruh çağırma olayından söz edenler, kendi aralarında ihtilafa düşmüşlerdir. Bazıları, onu tamamen inkar edip, yalan ve gözbağıcılık olarak değerlendirmişler, bazıları da onu kanıtlama yoluna gitmiş ve onu ma'sum bir vahiy alarak kabul etmeye başlamışlardır. Bu her iki gurup da aşırı gitmişlerdir.
Nebiler ve resullere ait olmayan gayb işine masumiyet veren kişi küfre girmiştir. Ruh çağırma olayından şer’i bir hüküm çıkarmaya yeltenen kişi de küfre girer. Şurası açıktır ki, ruh çağırma olaylarında meydana gelen şeyler, alışılagelmişin dışında bir şeylerin var olduğunu isbat ediyor. Öyle ise onun sağlıklı açıklaması nasıl olacaktır?
Şeyh Hasan Eyyub 'Ma'a Resulullah ve Kütübihi ve'l-Yevmu'l-Ahır" adlı eserinde şu görüşlerine yer veriyor:
"Ruh çağırma ayinlerinde meydana gelen olayların şu şekilde bir açıklaması yapılabilir: Onlar cin ve şeytanların eseridir. İnsan ruhlarının bu durumla bir ilgilerinin bulunamayacağını ifade etmemiz gerekiyor. Bu şekilde düşünenlerin kalbi rahat olur ve gönlü huzur bulur."
Hasan Eyyub şöyle devam etmektedir:
"Bir cinninin, diri bir şahsı veya ölümünden sonra ölmüş bir kişiyi taklid etmesi mümkündür. Zira cinlerin ömrü yüzlerce yıla ulaşmaktadır. Nitekim bu husus bazı hadis ve eserlerde sabittir. Ayrıca bir insanın, bir cinniyi başka bir insanın dili ile konuşturması da mümkündür. Bir cinninin bir kalemi hareket ettirmesi, veya kalem aracılığıyla resim çizmesi ve bu konuda duyduğumuz diğer şeyleri yapması da mümkündür. Geçmişte olduğu gibi bu gibi şeyler halen de olmaktadır. Bu konuyu derinlemesine inceleyenler, şüphe duyulmayacak garaib şeyleri bulacaklardır."
Şeyh Said Ramazan el-Buti, 'Kübra'l-Yakiniyyat' adlı eserinde ruh çağırma ile ilgili olarak şunları söylemektedir:
"İnsanlar arasında kötü niyetli, yalancı ve başkasının aklıyla oynamayı meslek haline getiren kişiler olduğu gibi, cinlerden de bu yapıda olanlar vardır. Seni çağıranın, bir selenin dibinde sorduğun sorulara cevap yazanın azgın bir şeytan olmadığını, kafanı ve dini düşünceni kurcalamak, seni aldatarak eğlenmek ve sana yalan haber vermekten zevk alan biri olmadığını nereden bilebilirsin?
Pek çok aklını oynatan, sapıklığa ve hurafelere dalan insanların; kendilerini peygamberler veya ulu kişiler olduklarını iddia etmelerindeki hamakatın başlıca sebepleri, o şeytanların telkinlerinden kaynaklanmaktadır. Bu şeytanlar, onların gönüllerinin derinliklerinde bazı telkinler oluşturarak, ya da kulaklarına fısıldıyarak Allah'ın sevgili kulları ve şerefli mahlukları olduklarını telkin ederler. Allah'ın kendilerinden teklifleri ikram olarak düşündüğünü okumağa başlar, damarlarındaki gururu kabartır, boş olan kafalarını aldatıcı şeylerle doldurur ve sonra da onlara omuz bükmeye başlar..."
Cinler Kimlerdir?
Cinler,155 insanlar gibi, akıl ve irade sahibi mükellef ruhani varlıklardır, Yalnız insanlar gibi maddi vücutları yoktur. Beşerin duyularından gizlidirler. Gerçek biçimleri ve esas tabiatlarıyla görülmezler. Değişik şekillere girme gücüne sahiptirler.
Cinleri Tanımanın Yolu
Cinler alemini tanımaya bizi götüren yol, sadece vahiydir. I^uran ve sahih sünnet; bize cinlerin hangi maddeden yaratıldıklarını, sınıflarını, her sınıfın mahiyetini, (dini konularda) mükellef olup Resulullah (s.a.v.)’den Kur’an dinlediklerini bildirmektedir.
Cinler, Hangi Maddeden Yaratılmışlardır?
Yüce Allah cinlerin hangi maddeden yaratıldıkları konusunda şöyle buyurmaktadır.
“Andolsun biz insanı, (pişmiş) “kuru bir çamur”dan, şekillenmiş “kara balçıktan” yarattık. Cinleri de, ‘daha önce’, “dumansız ateşten” (=semûm) yarattık.”156 Ayetler şu hususlara delalet etmektedir:
1. İnsan başlangıçta topraktan yaratıldı. Sonra suda yoğruldu ve çamur oldu. Sonra kokuşup kararıncaya kadar bekledi. Bu kokuşmuş ve rengi değişmiş çamur kurudu ve dokunulunca çınlayan bir madde haline geldi.
2. Cinler, “dumansız ateşten” yaratıldılar. Çünkü ayette geçen “Semûm” sözü, ateşin saf alevidir.
3. Cinlerin yaratılışı, insanın yaratılışından öncedir.
Cinlerin Sınıfları
Cinler, sınıf sınıftır.
Bazısının; istikameti, huyu ve hayr işlemesi tamdır.
Bazısı, bu sınıfın altındadır.
Bazısı da, ahmak ve gafildir.
Bazısı da, kâfirdir. Bunlar, çoğunluğu teşkil etmektedir.
Yüce Allah, Kur’an dinleyen cinlerle ilgili kıssayı şöyle haber vermektedir:
“Bize gelince, bizden iyiler de var ve başka türlü olan da var. Biz çeşitli sınıflara ayrıldık.”157
Yani cinlerden bazısı, salih olma yönünden tamdır. Bazısı da, bunlardan daha az salihtir. Bu nedenle de insanlarda olduğu gibi değişik sınıfları vardır.
Yine cinler için şöyle buyurmaktadır.
“Ve biz, bizlerden müslümanlar da var, hak yoldan sapanlar da var. Müslüman olanlar, işte onlar doğru yolu arayanlardır. Hak yoldan sapanlara gelince, onlar cehenneme odun olmuşlardır.”158
Yani cinlerden bazısı, Müslümandır. Bazısı da küfrü (tercih ettikleri için) zalimdir.159 Dolayısıyla onlardan Müslüman olanlar, amelleriyle hidayet yoluna yönelmişlerdir. Kendi kendilerine zulmedenler de, cehenneme odun olmuşlardır.
Dostları ilə paylaş: |