2.KASİDE: Din ve devlet büyüklerini övmek için yazılan şiirlerdir. *Arapların icadıdır.
* 33-99 beyit arası yazılır.
*İlk beytine matla, son beytine makta, en güzel beytine beytü’l-kasid, mahlas beytine taç beyit denir.
*Uyak düzeni aa, ba, ca, da, ea… şeklindedir.
KASİDENİN BÖLÜMLERİ: Kasidenin 5 asıl, 1 isteğe bağlı bölümü vardır.
a.NESİB(TEŞBİB): Tasvirlerin yapıldığı bölümdür. Kış, bahar, yaz, saray, köşk tasvirleri gibi.
b.GİRİZGAH: Nesibden asıl konuya geçiş ifade eden bir ya da birkaç beyitlik bölümdür.
c.MEDHİYE: Asıl konunun işlendiği, övgünün yapıldığı bölümdür. Temel bölümdür.
d.FAHRİYE: Şairin kendini övdüğü bölümdür.
e.DUA: Övülen kişiye dualar yapılan bölümdür.
İSTEĞE BAĞLI BÖLÜM:
TEGAZZÜL: Şair isterse mehdiye ile fahriye arasında kasideyle aynı ölçü ve uyakta bir gazeli kasideye ekler. Bu bölüm tegazzüldür ve ana bölümlerden değildir.
KONUSUNA GÖRE KASİDELER (KASİDENİN TÜRLERİ):
*TEVHİD: Allah’ın birliğini anlatan kasidelerdir.
*MÜNACAAT: Allah’a yalvarma ve dua etme amaçlı kasidelerdir.
*NAAT: Peygamber Efendimizi öven kasidelerdir.
*MEDHİYE: Devrin ileri gelenlerini öven kasidelerdir.
*HİCVİYE: Devrin ileri gelenlerini eleştiren kasidelerdir.
*MERSİYE: Devrin ileri gelenlerinin ölümü üzerine yazılan kasidelerdir.
NOT: Kasideler nesibdeki konuya göre isimlendirilir:
İydiye(bayram), Cülûsiye (tahta çıkma ve bahşiş), Şitâiye (kış), Sayfiye (yaz)…
*Kafiye ve redifine göre de adlandırılır:
kaside-i lamiye, kaside-i raiye; Su Kasidesi, Kerem Kasidesi…
*Nef’î, Bakî, Fuzûlî kasidede önemli isimlerdir.
*Fuzuli’nin Su Kasidesi, Ahmed Paşa’nın Kerem Kasidesi çok ünlüdür.
3.MESNEVİ: İranlıların icadıdır. Her beyti kendi arasında uyaklı bir biçimdir.
*Uyak düzeni aa, bb, cc, dd, ee, ff… şeklindedir.
*Bundan dolayı çok uzun yazmaya uygun bir biçimdir.
*Firdevsî’nin Şehname’si 60.000 beyit, Mevlana’nın Mesnevi’si 26.000 beyittir.
*Mesneviler edebiyatımızda roman ihtiyacını karşılayan biçimler olmuştur.
MESNEVİNİN BÖLÜMLERİ:
a.DİBACE (ÖN SÖZ):Manzum veya mensur ön sözdür.
b.TEVHİD: Allah’ın birliğini anlatan bölümdür.
c.MÜNACAAT: Allah’a yalvarış ve dua bölümüdür.
d.NAAT: Peygamber Efendimizin övüldüğü bölümdür.
e.MİRACİYE: Peygamber Efendimizin miracının anlatıldığı bölümdür.
f.MEDHİYE: Eserin sunulacağı kişinin övüldüğü bölümdür.
g.SEBEB-İ TELİF: Mesnevinin yazılış sebebidir.
h.ÂĞÂZ-I DASİTAN: Asıl konunun işlendiği bölümdür.
ı.HATİME: Sonuç bölümüdür.
KONULARINA GÖRE MESNEVİLER:
a.AŞK KONULU MESNEVİLER: Leyla vü Mecnun (Fuzuli), Yusuf u Züleyha (Şeyyad Hamza, Taşlıcalı Yahya Bey), Hüsrev ü Şirin (Şeyhi), Vamık u Azra (Lamiî)
b.DİNÎ-TASAVVUFİ MESNEVİLER: Hüsn ü Aşk (Şeyh Galib), Mevlid-i Şerif (Vesiletü’n-Necat)= Süleyman Çelebi, Mesnevi (Mevlana), Hilye-i Şerif(Hakani), Hilye-i Enbiya (Neşati)
c.AHLAKİ, ÖĞRETİCİ (DİDAKTİK) MESNEVİLER:
Hayriye (Nabi), Risaletü’n-Nushiye (Yunus Emre), Pendname (Güvahi)
d.SAVAŞ VE KAHRAMANLIK KONULU MESNEVİLER:
Şehname(Firdevsi), İskendername(Ahmedi)
e.ŞEHRENGİZLER: Bir şehrin güzelliğini anlatan mesnevilerdir.
İstanbul Şehrengizi ( Taşlıcalı Yahya Bey) , Edirne Şehrengizi (Priştineli Mesihi-16. yy.)
f.MİZAHİ MESNEVİLER: Harname(Şeyhi)
*Ali Şir Nevai, Fuzuli, Şeyh Galib, Nabi, Şeyhi, Taşlıcalı Yahya Bey mesnevileriyle tanınır.
***Baki, Nef’i ve Nedim’in mesnevisi yoktur.
*Beş mesnevi bir HAMSE’dir.
*Taşlıcalı Yahya Bey, Ali Şir Nevai, Nevizade Atai, Nergisi, Genceli Nizami(İranlı) hamse sahibidir. 4.KIT’A: Genellikle iki beyit hâlinde yazılır. Gazele benzer ancak bunda matla beyti yoktur. Uyak örgüsü ab,cb (xa,xa) şeklindedir.
*Mahlas çoğu zaman kullanılmaz.
*Daha çok toplumsal ve felsefi konularda yazılır.
*Beyitler arası anlam bütünlüğü vardır.
*Beyit sayısı ikiden fazla ise buna Kıt’a-i Kebire(büyük kıta) denir.
5.MÜSTEZAT:
*Beyitleri bir uzun bir kısa dizeden oluşan özel bir gazel biçimidir.
*Kısalar kaldırıldığında ortaya bir gazel çıkar. Kısalar ziyade yani fazlalıktır.
*Aruzun tek kalıbıyla yazılır.
Ey şûh-ı kerem pîşe dil-i zâr senindir
Yok minnetin asla
Ey kân-ı güher anda ne kim var senindir
Pinhân u hüveydâ
Sen kim gelesin meclise bir yer mi bulunmaz
Baş üzre yerin var
Gül goncasısın gûşe-i destâr senindir
Gel ey gül-i rânâ (Nedim)
DÖRTLÜKLERLE KURULAN NAZIM BİÇİMLERİ:
1.RUBAİ: Tek dörtlüktür. İranlıların icadıdır. Uyak örgüsü aaxa ‘dır.
*Kendine özgü bir ölçüsü vardır. Her dizesinde ayrı bir ölçü kullanılabilir.
*Dünya görüşü, felsefe ve tasavvuf konularını işler.
*Rubainin en önemli ismi İranlı şair Ömer Hayyam’dır.
*Türk edebiyatında birçok şair rubai yazmış ama Azmizade Haleti rubai şairi olarak tanınmıştır.
2.TUYUĞ: Türklerin icat ettiği bir biçimdir. Tek dörtlüktür. Uyak örgüsü aaxa’dır
*Halk edebiyatındaki maninin divan edebiyatına yansımış şekli gibi düşünülebilir.
*Aruzun sadece Failatün/Failatün/ Failün kalıbıyla yazılır.
*Rubaiden farkı ölçüsü ve içinde geçen Türk deyim ve atasözleridir.
*Kadı Burhaneddin, Seyyid Nesimi, Ali Şir Nevai tuyuğlarıyla ünlüdür.
*En fazla kullanan Kadı Burhaneddin’dir.
3.ŞARKI: Türklerin divan edebiyatına kazandırdığı bir biçimdir.
*Bestelenmek amacıyla yazılır. 3-5 dörtlüktür.
*Halk edebiyatındaki türkü ve koşmanın etkisiyle oluştuğu söylenebilir.
*Uyak düzeni aaaa, bbba, ccca veya abab, cccb, dddb … şeklindedir.
*Bentlerin hepsinde tekrarlanan dizeler nakarattır.
*Lale Devri’nde gelişmiş ve yaygınlaşmıştır.
*Nedim, şarkı nazım biçimini icat etmiş ve en güzel örneklerini vermiştir.
*Yahya Kemal de şarkılar yazmıştır.
4.MURABBA: Dörder dizelik bentlerden oluşur. En az 3, en fazla 7 dörtlük olur.
*Daha çok aşk ve felsefe konularını işler.
*Uyak düzeni aaaa, bbba, ccca … şeklindedir.
*Dörtlüklerin son dizesi nakaratsa MURABBA-YI MÜTEKERRİR, değişiyorsa MURABBA-YI MÜZDEVİÇ denir.
BENTLERLE KURULAN NAZIM BİÇİMLERİ:
1.TERKİBİBENT: Genellikle 5-10 bent arası yazılır. Her bentte 5-10 beyit bulunur.
* Kafiyelenişi gazel gibidir.
*Bendin son beyti VASITA BEYTİ’dir. Bu beyit her bendin sonunda değişir ve bentten ayrı olarak kendi arasında uyaklanır.
* Uyak örgüsü: aa, ba, ca, da, ea… ff; gg,hg,ıg,ig,jg,…kk
1.bent 2. bent
Bağdatlı Ruhi’nin Terkibibend’i ve Ziya Paşa’nın ona nazire olarak yazdığı Terkibibend’i ünlüdür.
2.TERCİİBENT: Biçim ve uyak yönünden Terkibibend’e benzer. Bunda vasıta beyitlerinin hepsi aynıdır yani nakarattır, farkı budur.
MUSAMMATLAR: Beyit birimi dışında 5, 6, 7, 8, 9, 10 dizelik bentlerle oluşan biçimlerin genel adıdır.
1.MUHAMMES: Beşer dizelik bentlerden oluşan bir biçimdir.
*Uyak düzeni aaaaa, bbbba(bbbaa), cccca(cccaa)… şeklindedir.
*Son bir ya da iki beyit nakarat olabilir de olmayabilir de.
2.MÜSEDDES: Altışar dizelik bentlerden oluşan bir biçimdir.
*Uyak düzeni aaaaaa, bbbbba(bbbbaa), ccccca(ccccaa)… şeklindedir.
3.MÜSEBBA: Yedişer dizelik bentlerden oluşan bir biçimdir.
Hemen hemen hiç kullanılmamıştır.
4.MÜSEMMEN: Sekizer dizelik bentlerden oluşan bir biçimdir.
5.MÜTESSA: Dokuzar dizelik bentlerden oluşan bir biçimdir.
6.MUAŞŞER: Onar dizelik bentlerden oluşan bir biçimdir.
7.TARDİYE: Muhammesin özel bir şeklidir. Matla kısmı aaaab’dir.
*Mef’ûlü/ Mefâilün / Feûlün kalıbıyla yazılır.
DİVAN ŞİİRİYLE İLGİLİ BAZI TERİMLER:
1.TERBİ: Bir şairin gazelinin her beytinin önüne iki dize eklemeyle oluşan biçimdir.
2.TAHMİS: Bir şairin gazelinin her beytinin önüne üç dize eklemeyle oluşan biçimdir.
3.TAŞTİR: Bir şairin gazelinin her beytinin ortasına üç dize eklemeyle oluşan biçimdir.
4.TESDİS: Bir şairin gazelinin her beytinin önüne dört dize eklemeyle oluşan biçimdir.
5.NAZİRECİLİK: Bir şairin şiirine başka bir şair tarafından aynı şekil, vezin, kafiye ve redifle şiir yazılmasıdır. (Bir nevi taklitçilik)
*Türk edebiyatına İran edebiyatından geçmiş bir anlayıştır.
*Divan şairlerinin çoğu bunu yapmıştır.
*Nazire yazmaya tanzir de denir.
6.ŞUARA TEZKİRELERİ: Divan şairlerini tanıtan ve şiirlerinden örnekler veren eserlerdir.
*Biyografi niteliğindedir.
*Antoloji diyebileceğimiz eserlerdir.
*İlk şuara tezkiresi 15. yy.da Ali Şir Nevai’nin yazdığı Mecalisü’n-Nefais’tir.
*Anadolu’da yazılan ilk şuara tezkiresi ise Sehi Bey’in Heşt Behişt’idir.
EDEBÎ AKIMLAR
Batı edebiyatlarının temelini Klasik Yunan ve Latin edebiyatları oluşturur.
*Yunan Edebiyatı MÖ II. yy.da biter. MÖ II. yy.dan MS II. yy.a kadar Latin edebiyatı devam eder.
*Bundan sonra Avrupa’da skolastik düşüncenin hâkim olduğu Orta Çağ başlar ve 1000 yılı aşkın karanlık bir dönem yaşanır.
*Orta Çağ’ın sonlarına doğru Yunan ve Latin uygarlıklarına duyulan hayranlık, aydınları harekete geçirmiş ve aydınlar o dönemin eserlerini incelemeye koyulmuşlar.
*Bu sürede kilise hâkimiyetine karşı da aşırı tepki oluşmuştur.
HÜMANİZM: İnsana değer veren, insanı her şeyin merkezi sayan bir akımdır.
*1000 yıldan uzun süren skolastik döneme ve kilise hâkimiyetine tepki olarak ortaya çıkmış, kiliseyi ve Hristiyanca düşünceleri yok etmeye çalışmıştır.
*“millet” kavramını “din” kavramından daha önemli hâle getirmiştir.
*Kilisenin, insanların duygu, düşünce, tutku ve yeteneklerini yok saymasına bir tepkidir.
*Eski Yunan ve Latin kültürlerine hayranlık duymuş, bu dönemin eserlerini incelemişlerdir.
*İtalya’da doğmuş, buradan Fransa’ya, sonra da tüm Avrupa’ya yayılmıştır.
*14. yy.da başlar ve etkisini 17.yy.a (klasisizme) kadar sürdürür. TEMSİLCİLERİ:
*Destanda DANTE *Öyküde BOCCACİO *Romanda RABELAİS *Denemede MONTAİGNE *Şiirde PETRARCA, RONSARD
RÖNESANS: “Yeniden Doğuş” anlamına gelen Rönesans, 16.yy.da hümanizm etkisiyle oluşmuş bir bilim ve sanat hareketidir. Bu döneme AYDINLANMA ÇAĞI da denir.
*Rönesans’ın amacı insana mutluluk getirmektir.
*İnanç ve ahlakta özgürlük, din kurallarına karşı koyma, bireyin kararlarına saygı duyma Rönesans’la başlar. Rönesans doğaya ve insana dönüştür.
*Rönesans klasik anlayışın da temelidir. Avrupa’nın yeni edebiyatı Rönesans sonucu doğmuştur.
*Rönesans’ın sonlarına doğru (17. yy. başında) akıl ve sağduyu sanatın en belirgin özelliği olmuştur.
*Rönesans’ta daha çok şiir yazılmıştır ancak nesirde de başarılı örnekler verilmiştir.
*MONTAİGNE, BACON, SHAKESPEARE, CERVANTES edebiyata yenilikler getirmiştir. Bu yenilikler klasisizmin doğuşunda etkili olmuştur.
I.KLASİSİZM (KURALCILIK):Yunan ve Latin edebiyatı geleneğine bağlı bir akımdır.
*Hümanizm ve rasyonalizmin (akılcılık) edebiyata uyarlanmış şeklidir.
*17. yy.da Fransa başta olmak üzere tüm Avrupa’ya yayılmıştır.
*Klasisizmin dünya görüşü akılcı iki büyük filozofa dayanır:
ARİSTOTELES (MÖ 384-322/Yunan) DESCARTES (1596-1650/Fransız)
*Akımın esas görüşlerini BOİLEAU “ŞİİR SANATI” adlı yapıtında açıklamıştır.
*14. Lui’nin ülkeyi katı kurallarla yönetmesi edebiyata da kuralcılık şeklinde yansımıştır.
ÖZELLİKLERİ:
1.Klasik edebiyata akıl ve sağduyu hâkimdir.
2.Eserdeki kişilerin ruhsal durumları gerçeğe uygun olmalıdır.
3.Yalnız seçkin ve olgun insanlar ele alınır. Bunların da fiziki özellikleri değil ruhsal durumları incelenir.(Sadece Moliere alt tabakadan insanlara gülünç düşürmek için yer verir.)
4.Eserlerde genellikle ahlaki amaç güdülür.
5.İnsan dışındaki hiçbir şeye (elbise, dekor, tabiat tasviri, doğal renkler) önem verilmez.
6.Yazarlar eserlerinde kişiliklerini gizler.
7.Üslup yapmacıktan uzak, yalın, açık ve sağlamdır. Üslup dikkati kendi üzerine değil konu üzerine çeker. “Sanat sanat içindir.” görüşü hâkimdir.
8.Dil millî niteliktedir. Eserler, ülkelerin konuşma dilleriyle yazılmıştır.
9.Konuya değil konunun işleniş biçimine önem verilmiştir. Bunun için de aynı konu birçok sanatçı tarafından işlenmiştir.
10.Klasik edebiyatın en geliştiği dallar: Şiir, trajedi, komedi ve deneme
TEMSİLCİLERİ:
Trajedide: CORNEİLLE, RACİNE Komedide: MOLİERE
Şiir, manzum mektup, yergide: BOİLEAU Hitabette: BOUSSET
Romanda: FENELON, MADAMME DE LA FAYETTE Fablda: LA FONTAİNE
Felsefede: DESCARTES, PASCAL Portrede: LA BRUYERE
TÜRK EDEBİYATINDA TEMSİLCİLERİ:
ŞİNASİ, AHMET VEFİK PAŞA, ABDÜLHAK HAMİT TARHAN, DİREKTÖR ALİ BEY
*Aydınlarımız Batı’yı tanıdıklarında klasisizm etkisini yitirmiş, romantizm ve realizm hüküm sürmektedir.
II. ROMANTİZM (COŞUMCULUK):Klasisizmin sıkı kurallarına tepki olarak 18. yy. sonlarına doğru ortaya çıkmış, 19. yy. başlarında tüm Avrupa’ya yayılmıştır.
*Klasisizmin yaklaşık 200 yıl sanatçıları sıkı kurallarla boğması; Fransız İhtilali’yle (1789) “özgürlük, eşitlik, kardeşlik, adalet” gibi kavramların ortaya çıkması romantizmi tetiklemiştir.
*İhtilal sonrası krallık son bulmuş, yönetim halka geçmiştir. Bir anda müthiş bir özgürlük ortamı olmuştur ama demokrasi kurallarının tam olarak belirlenmemesi de iç karışıklıklara yol açmıştır. (kralcılar–cumhuriyetçiler gibi)
*Romantizmin doğduğu ortam tam bir karşıtlıklar ortamıdır. ( iyi ile kötü, ak ile kara, zayıf ile güçlü, coşku ile karamsarlık, akıl ile duygu, gerçek ile hayal, geçmiş ile gelecek )
ÖZELLİKLERİ:
1.Akıl ve sağduyu yerine hayal ve duygu hâkimdir.
2.Yunan ve Latin edebiyatları yerine çağdaş edebiyatlar örnek alınmıştır. Yunan mitolojisi bırakılmış, Hristiyanlık mucizeleri ve ulusal efsaneler işlenmiştir. Konular tarihten ve aktüel olaylardan alınmıştır.
3.Romantizm bunlardan dolayı ulusların kültür ve edebiyatta kendilerini bulmalarıdır.
4.Sanatçılar eserlerinde kişiliklerini gizlememişler.
5.Kişilerin ruhsal durumlarının soyut olarak incelenmesinden vazgeçilerek insanlar yaşadıkları sosyal çevre içinde incelenmiştir. İnsanın düzeltilmesi yerine toplumun düzeltilmesi amaçlanmıştır.
6.Tiyatroda “dram” türünü icat edenler romantiklerdir.
7.Klasikler tabiatı taklit ederken romantikler tasvir etmeye çalışmışlar. Tabiatı hem görünen hem de görünmeyen yönüyle anlatmaya çalışmışlar.
8.Romantiklere göre sanat taklit değil yaratmadır.
9.Romantikler acayip, gülünç, kaba, çirkin, kuraldışı insan ve nesnelere geniş yer vermiştir.
10.Karşıtlıklar üzerinde durmuş, “çatışma” kavramına geniş yer vermişler. (ak-kara, iyi-kötü, güzel-çirkin, zayıf-güçlü, kralcı-cumhuriyetçi…)
11.“Sanat toplum içindir.” görüşü hâkimdir.
12.Bireysellik, öznellik, düş gücü, akıl dışılık ön plandadır.
13.Lirik şiir büyük rağbet görmüştür.
14.Klasiklerin önemsemediği din kavramına geniş yer vermişler.
15.Üslup süslü ve kapalı, dil savruk ve kuralsızdır.
16.Romantizmin dayandığı filozoflar:
JEAN JACK ROUSSEAU, VOLTAİRE, MONTESQUİEU
17.Romantizmin kurallarını Victor Hugo “CROMWELL” adlı dramının ön sözünde anlatmıştır.
18.Romantizmin en geliştiği dallar: tiyatro, şiir, deneme, gezi yazısı.
TEMSİLCİLERİ:
FRANSIZ: JEAN JACK ROUSSEAU, VOLTAİRE, MONTESQUİEU, VİCTOR HUGO, LAMARTİNE, CHATEAUBRİAND, GEORGE SAND, ALFRED DE MUSSET
ALMAN: GOETHE, SCHİLLER İNGİLİZ: LORD BYRON, FRANCİS BACON RUS: PUŞKİN
TÜRK: NAMIK KEMAL (roman-tiyatro), AHMET MİTHAT EFENDİ (ilk romanlarıyla),
RECAİZADE MAHMUT EKREM (şiirleriyle), ABDÜLHAK HAMİT TARHAN (tiyatrolarıyla)
III. REALİZM (GERÇEKÇİLİK):19. yy.ın II. yarısında romantizme tepki olarak ortaya çıkmıştır. Sanayileşen Avrupa’da bilim ve deney önemli yer tutuyordu.
*Auguste Comte’un “Pozitivizm” felsefesinin edebiyata uygulanması realizmi doğurmuştur. (Pozitivizm: İnsanın sadece gördüğüne inanmasıdır.)
ÖZELLİKLERİ:
*Romantizmin ahlakçı, lirik ve hayali görüşleri reddedilmiştir.
*Her şeyden önce gözleme yer vermişler.
*Duygu ve hayale kapılmadan gerçekler dile getirilmiştir.
*Konu gerçek ya da gerçeğe uygun hayattır.( yaşanmış ya da yaşanması mümkün)
*Dram ve olay en aza indirilmiştir.
*Pozitivizmin etkisiyle doğa bir tabiat bilgini gibi incelenmiş, olaylar belgelere dayandırılmak istenmiştir.(Natüralizmde de var.)
*Yazar kişiliğini gizlemiş, duygu ve düşüncelerini olaylara katmamıştır.
*Dil yalın ve açıktır.(sade ve anlaşılır)
*Olağanüstü kişi ve olaylara yer verilmemiştir.(Her zaman rastlanabilenlere yer verilmiştir.)
*İnsanın kişiliğinin oluşumunda çevrenin önemli payı olduğu göz önünde bulundurularak çevre ve töre betimlemelerine yer verilmiştir. Kahramanlar çevresiyle birlikte ele alınmıştır.
* Sanat sanat içindir.
*Çevre ve olaylar bir fotoğraf çıplaklığı ile yansıtılmıştır.
*Eserler sokakta gezdirilen bir ayna gibi gördüğünü yansıtmıştır.
*Okuyucuyu eğitme amacı yoktur, olan bitenin nesnel aktarımı vardır. (Sanat sanat içindir.)
*Flaubert’in “Madam Bovary” romanıyla romantizm karşısında zafer sağlanmıştır.
TEMSİLCİLERİ:
FRANSIZ: HONORE DE BALZAC, FLAUBERT, STHENDAL, GONCOURT KARDEŞLER
İNGİLİZ: CHARLES DİCKENS, GEORGE ELİOT
RUS: TOLSTOY, ÇEHOV, DOSTOYEVSKİ, GOGOL, TURGENYEV, GORKİ
AMERİKAN: MARK TWAİN, ERNEST HEMİNGWAY
TÜRK: HALİT ZİYA, HALİDE EDİP, SAMİPAŞAZADE SEZAİ, REŞAT NURİ, ÖMER SEYFETTİN, YAKUP KADRİ, MEHMET AKİF, ORHAN KEMAL, REFİK HALİT, MEMDUH ŞEVKET ESENDAL, SAİT FAİK, TARIK BUĞRA…
IV. NATÜRALİZM (DOĞALCILIK):Realizmi yeterince gerçekçi bulmayan bu akım realizmle aynı dönemde gelişmiştir. Gözlemle birlikte deneyi de edebiyata uygulamak istemişler.
*Akım Taine’ın “Determinizm” görüşünün edebiyata uygulanmasıdır.
(Determinizm: Aynı koşullar altında aynı nedenler aynı sonuçları doğurur. Doğadaki olaylar bazı zorlayıcı sebeplerin etkisiyle olagelir.)
*Bunlara göre insanın duyguları, düşünceleri ve eylemleri soyunun (soyaçekim görüşü) ve içinde yetiştiği çevrenin etkisiyle oluşur.
ÖZELLİKLERİ:
1.Natüralizmde doğrulanması gereken bir hipotez vardır. Yazar sonuna kadar bu hipotezi doğrulamak için uğraşır.
2.Kişilik gizlenir, olaylara duygu ve düşünceler katılmaz.(bilim adamı tarafsızlığı)
3.Edebiyat büyük bir laboratuvar, roman deney aracı, romancı da bilim adamıdır.
4.Sanat toplum içindir.
5.Hayat tüm çirkinliği ve bayağılığı ile anlatılmıştır.
6.Kahramanlar bulundukları çevrenin diliyle konuşturulmuş, sokak dili eserlere aşırı şekilde girmiştir.
7.Üslup kaygısı yoktur.
8.Kişilik oluşumunda çevre önemli sayılmış ve bol bol tasvir edilmiştir.
9.En büyük temsilcisi Emile ZOLA’dır. TEMSİLCİLERİ:
FRANSIZ: EMİLE ZOLA, ALPHONSE DAUDET, GUY DE MAUPASSANT
TÜRK: NABİZADE NAZIM, HÜSEYİN RAHMİ, BEŞİR FUAT, MEHMET AKİF(manzum öykülerinde)
NORVEÇLİ: HENRİK İBSEN AMERİKAN: JOHN STEİNBECK
V.PARNASİZM (ŞİİRDE GERÇEKÇİLİK):Realizmin şiire uyarlanmış şeklidir. (Bir şiir akımıdır.) Romantik şiire tepki olarak doğmuştur. ÖZELLİKLERİ:
1.Sanat sanat içindir.
2.Eski Yunan ve Latin mitolojisi ışığında yeni bir klasisizme dönülmek istenmiştir.
3.Şiirde dış yapı sağlamdır. Biçim mükemmelliğine önem vermişler.
4.Şiirde ahenk ve ritim çok önemlidir.
5.Dinî ve millî duygular geniş yer tutar.
6.Sone çok kullanılmıştır.
7.Romantizmin “içli şiir”ine karşılık “saf şiir” ilkesi benimsenmiştir.
8.Sosyal çöküş karşısında tarihin ihtişamına sığınılmıştır.
9.Sosyal konulara pek yer verilmemiş, egzotik (uzak diyarlara, yabancı kültürlere ait) şeylere merak salınmıştır.
10.Parnasyen şairler kişiliklerini gizler, olan biteni nesnel anlatır.
TEMSİLCİLERİ: THEOPHİLE GAUTİER, THEODOR DE BANVİLLE, LECONTE DE LİSLE, FRANÇOİS COPPEE, JOSE-MARİA DE HEREDİA, SULLY PRUDHOMME
TÜRK ED: YAHYA KEMAL, TEVFİK FİKRET
VI.SEMBOLİZM ( SİMGECİLİK): Parnasizme tepki olarak doğmuş bir şiir akımıdır.
*Fransa’da başlamış, sonra tüm Avrupa’ya yayılmıştır.
*1870-1932 yılları arasında Fransa’da etkili olmuştur.
ÖZELLİKLERİ:1.Sanatta ve edebiyatta realizm mümkün değildir.
2.İnsan duygusu dış evreni olduğu gibi değil, duyduğu gibi yansıtır. Bu da sanatçıdan sanatçıya değişir.
3.Diğer sanatçılara “materyalist” demiş ve onları şekle bağlı kalmakla suçlamışlar.
4.Dış dünyayı sembollerle anlatmak istemişler.(Dış dünyanın insan üzerindeki etkilerini ve izlenimlerini)
5.Şiirde musikiye çok önem vermişler.
6.Şiir düşüncelere değil, duygulara seslenmelidir.
7.Güzellik anlamın açıklığında değil, kapalılığındadır.
8.Klasik nazım biçimleri yerine serbest biçimler ve müstezatlar kullanılmış.
9.Şiirde biçim özentisizdir. Ölçü ve uyağa önem verilmez.
10.Amaç anlatmak değil, telkinde bulunmaktır.
11.Mecaz en değerli yapı taşıdır. Her okuyucu şiiri kendince anlamalıdır.
12.Rüya ve gizem çok önemlidir.
13.Gerçeklerden kaçma, hayale sığınma, hayalî ülkelere özlem duyma, çirkinlikleri hayalle güzelleştirme, bunlara bağlı olarak ortaya çıkan karamsarlık en belirgin yönlerdir.
14.Alaca karanlık, üzüntü ve ay ışığı, gün doğumu, gün batımı gibi belli belirsiz varlıklarla görüntüler onlar için önemlidir.
15. Sanat sanat içindir. TEMSİLCİLERİ:
FRANSIZ: BAUDLAİRE, RİMBAUD, VERLAİNE, MALLERME, PAUL VALERY, ANDRE GİDE
AMERİKAN: EDGAR ALLEN POE
TÜRK: AHMET HAŞİM, CENAP ŞEHABETTİN
*Ayrıca A. Hamdi Tanpınar, A. Muhip Dıranas ve Cahit Sıtkı’da da sembolizmin etkileri görülür.
VII. EMPRESYONİZM ( İZLENİMCİLİK):19.yy. sonlarında Fransa’da resim alanında görülmüş, daha sonra edebiyat ve müzikte de etkili olmuştur.
*Sembolizmle birlikte sürrealizmi hazırlayan bir akım niteliğindedir. ÖZELLİKLERİ:
1.Varlıkları değil, varlıkların insanda bıraktığı izlenimi anlatmaya çalışmışlar.
2.İzlenimler sanatçıdan sanatçıya değişir, dile getirilmek istenen iç dünyadır.
3.Sanat sanat içindir.
TEMSİLCİLERİ: RİMBAUD, VERLAİNE, RİLKE, MONETTE, SİSLEY, CEZANNE (resim)
TÜRK ED: AHMET HAŞİM
Dostları ilə paylaş: |