*dipnotlar yazıda nerede kullanılmışsa oraya parantez içinde yapıştırılmıştır



Yüklə 1,45 Mb.
səhifə18/119
tarix07.01.2022
ölçüsü1,45 Mb.
#89558
növüYazı
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   119
Manifesto'nun 1882 tarihli Rusça baskısına Önsöz ise, Marx ve Engels’in Rusya’da olaylara ve devrimci etmenlere yakın ilgisinin özlü ve çok bilinen sonucunu içerir. “Ya Rusya! 1848-49 Devrimi sırasında, yalnızca Avrupalı prensler değil, Avrupa burjuvazisi de, henüz uyanmaya başlayan proletarya karşısında tek kurtuluşlarını Rus müdahalesinde buldular. Çar, Avrupa gericiliğinin başı ilan edildi. Bugün ise Gaçina’da, devrimin savaş tutsağıdır, ve Rusya ise, Avrupa’daki devrimci eylemin öncüsü durumundadır.”

Manifesto'nun kaleme alındığı tarihte (Aralık 1847) çağdaş hareket içinde adı bile anılmayan ve “Avrupa gericiliğinin son büyük yedeğini” oluşturan Rusya, 40 yıldan az bir zaman sonra, “Avrupa’daki devrimci eylemin öncüsü”! Eşitsiz gelişmenin diyalektiği bundan daha özlü, daha vurucu bir biçimde nasıl ifade edilebilir? “Tek ülkede sosyalizm” tartışmaları çerçevesinde Marx ve Engels’in eşitsiz gelişmeyi kavrayamadıklarına dair geleneksel iddialar karşısında bu örneğin altını çizmek konumuz bakımından hiç de yararsız olmayacaktır.(53)

Kaldı ki bu, aynı yerden verilebilecek tek örnek de değildir. 1882 tarihli bu çok bilinen kısacık Önsöz, Rusya ile Amerika’ya birarada değinir. Rusya eşitsiz ve sıçramalı gelişmenin politik plandaki örneği ise, Amerika da bunun iktisadi plandaki bir örneğidir. 1882 tarihli Önsöz, Manifesto'nun 1847 yılında yalnızca Rusya’ya değil fakat Birleşik Devletler’e de değinmediğini hatırlatır. 1840’larda Amerika, henüz yalnızca göç yoluyla Avrupa’nın “proleter güç fazlasını emen”, ona hammadde sağlayan ve onun "sınai ürünleri için bir pazar" oluşturan bir ülke durumundaydı. “Ama durum bugün ne kadar farklı!” diye vurguluyor Önsöz. “Müthiş bir sermaye yoğunlaşması” yaşamakta olan ABD, “Batı Avrupa’nın ve özellikle İngiltere’nin sınai tekelini kısa zamanda kıracak” bir enerjiyi aradan geçen 40 yıldan az bir süre içinde fazlasıyla bulmuştur.

Açıkça görüldüğü gibi, eşitsiz ve sıçramalı iktisadi gelişmeye ilişkin metinlerin bu klasikleşmiş ABD örneğini, zamanında ve kuşkusuz herkesten önce, bizzat Marx ve Engels veriyorlar. Tam da eşitsiz ve sıçramalı gelişme mantığı içinde...

Konumuza dönelim. ‘82 tarihli Rusça Baskıya Önsöz, o gün Rus devrimcilerinin en çok merak ettiği soruna,(Vera Zasuliç, bir yıldan kısa bir zaman önce, Şubat 1881’de konuyu Marx’a bir mektupta sormuş ve sorun Marx’ı, dört ayrı cevap taslağı hazırlamak durumunda bırakacak kadar zorlamıştı. Bkz. Kapitalizm Öncesi Ekonomi Biçimleri içinde, s.232-264)Rus köy komününün akibetine değinmemezlik edemezdi. İşte tam da bu sorun, Marx ve Engels’i, Rus devriminin sosyalist aşamaya geçişinin önkoşulu olarak, Rus devrimi ile Avrupa devrimi arasındaki ilişkiyi Önsöz’de bir kez daha formüle etmeye yöneltti: “Eğer Rus Devrimi, Batıdaki bir proleter devriminin habercisi olur, ve bunlar, böylelikle, birbirlerini tamamlarlarsa..." Bu Rus marksist devrimcilerinin döne döne tekrarladıkları o ünlü ifadedir.

Marx’in ölümünden sonra Engels, bir türlü gelmeyen Rus devrimini her an gelecekmiş gibi yıldan yıla bekledi. Nihayet ölümünden kısa bir süre önce, 1894’te, 1875 tarihli Rusya’daki Toplumsal İlişkiler'e uzun bir Sonsöz yazdı. Bu Sonsöz tarihsel bir değer taşımaktadır. Şundan dolayı ki, bu metin, Marx ve Engels’in, Rusya’nın sosyo-ekonomik gelişmesi ve toplumsal-siyasal süreçlerine ilişkin o güne kadarki temel düşüncelerinin gözden geçirilmesi, yeni gelişmelerin ışığında o günkü (1894’teki) durumun ne olduğuna ilişkin son yargıların Engels tarafından ortaya konulması anlamında, gerçekten bir sonsözdür.

Sonsöz’ünde Marx ile kendisinin Rusya’da devrimi hep çok yakın görmüş oldukları olgusunu atlamayan Engels, bu yanılgının gerisinde, “terörist komplocuların” Çar hükümetine karşı savaşan “ikinci hükümetin”in gücünü abartmalarının yattığını biraz üstü örtülü bir biçimde belirtir. Şöyle devam eder: “Rusya'da devrim olmamıştır. Çarlık bütün ‘düzen aşığı’ mülk sahibi sınıfları geçici olarak çarlığın kucağına alan terörizme karşı zafer kazanmıştır”. Siyasal durumun bu tespitinden iktisadi duruma geçen Engels, Rusya’da kapitalist gelişmenin önemli boyutlar kazandığını, “kapitalist üretim tarzının bütün temelleri”nin Rusya’da kurulduğunu belirtir ve ekler: “Ama bu durumda balta,(54)Rus köy topluluğunun köklerine de indirilmiş oluyordu”. Bunu daha açık bir tanımlama izler: “Böylece Rusya’nın bir sınai kapitalist devlet haline gelişi, köylüsünün büyük bir kısmının proleterleşmesi ve eski komünist topluluğun yokoluşu, artan bir hızla sürüp gitmektedir.”

Sonsöz’ünde yirmi yıldır Rusya’da devrim beklemekten yorulmuş görünen Engels, yine de yazısının sonunda, Rusya’nın bir devrime ihtiyacı olduğunu yeniden vurgular. Nasıl bir devrim? Çarlığı yıkacak ve Rus köylülüğünü özgürleştirecek bir devrim, diyor Engels. Bir burjuva demokratik devrim. Engels bu devrime burjuvazinin önderlik edemeyeceği görüşündedir. Zira bir paragraf yukarıda, aynen şunları söylemektedir: "Bu koşullar altında, genç Rus burjuvazisi, devlet üzerinde sağlam bir yere sahiptir. Bütün önemli iktisadi sorunlarda devlet onun arzusunu yerine getirmek zorundadır.” Rus burjuvazisi otokrasiye katlanıyor; zira otokrasi ona “burjuva liberal anlamda da olsa, Rusya’nın bugünkü durumunda sonuçlarını kimsenin önceden göremeyeceği değişikliklerden daha büyük güvenceler sağlıyor". Bu, Rus burjuvazisi devrimden korkuyor ve devrime karşı çarlığı tercih ediyor demektir. Engels’in bu sağlam gözlemi, 1905 devrimiyle tamamen doğrulandı. (Daha 1875’te, Rus burjuvazisinin muhtemel bir devrimi “ilk anayasal evre”yle sınırlamaya kalkacağını, oysa köylülerin bu devrimi sonuna kadar götürmesi gerektiğini yazmıştı.)

Engels, Rusya’da gündemde olan burjuva demokratik devrimin bazı canalıcı sorunlarına bu denli açık yanıtlar verdiği halde, çok kritik bir noktada, nedense tümüyle sessiz kalmıştır. Rusya’daki hızlı kapitalist gelişmenin dolaysız ürünü olan genç Rus proletaryasının, bu devrimdeki yeri ve rolü ne olacaktır? Sonsöz'de bunun yanıtı yoktur, soruna değinilmez bile.

Ve Engels, Sonsöz’ünü, Rus devrimi ile Avrupa devrimi arasındaki ilişkiyi son bir kez tanımlayarak bitiriyor:

Rus devrimi, aynı zamanda Batıdaki işçi hareketine de taze bir iti kazandıracak ve mücadele için yeni ve daha iyi koşullar yaratacak ve böylelikle modern sanayi proletaryasının zaferini çabuklaştıracaktır; o zafer ki, bugünkü Rusya, ister topluluğa, ister kapitalizme dayanarak olsun, o olmaksızın sosyalist bir dönüşümü sağlayamaz.”

Bu, Marx ve Engels’in savuna geldikleri eski görüşün yeni bir tekrarıdır. Yine de yalnızca bir tekrardan ibaret değildir. Zira daha önce daha çok ilkel komünal köy topluluğunun akibeti çerçevesinde dile getirilen görüş, şimdi artık, “ister topluluğa, ister kapitalizme dayanarak olsun” (siyahlar benim), “bugünkü Rusya”, Avrupa proletaryasının sosyalist zaferi olmaksızın, “sosyalist bir dönüşümü sağlayamaz”, yani Rus devrimi sosyalist aşamaya geçemez şeklinde genişletilmiştir. Engels’in 1894’te formüle ettiği bu biçimiyle bu görüş, Rus devrimi tarihi tarafından aşıldı. Rusya Avrupa proletaryasının sosyalist zaferi olmaksızın, az gelişmiş kapitalizm üzerinden sosyalist devrimi gerçekleştirdi ve sosyalist dönüşüm yoluna girmeyi başardı.

Kuşkusuz Engels’in katı formülünün gerisinde, başka şeyler yanında, bu satırların yazıldığı tarihte (1894) mücadele sahnesinde kendini henüz yeni yeni(55)hissettirmeye başlayan genç Rus proletaryasının devrimci enerjisini ve onun gelecekte, büyük bir devrimci potansiyel taşıyan toprak ve özgürlüğe susamış Rus köylülüğünü ardından sürükleme yeteneğini, proleter devrim bir yana, henüz burjuva devrimi için bile yeterince değerlendirememe, yatmaktadır. Engels’in Rus proletaryasının yerini ve rolünü tümüyle suskunlukla geçmesi normal olmasa bile, bir burjuva devriminde oynayacağı hakim rolü o gün için değerlendirememesi tarihsel bakımdan bir ölçüde anlaşılır bir durumdur.

Son bir nokta. Sonsöz’ünde narodniklerin toplumsal gelişmeye ilişkin öznel idealist görüşlerini yeniden eleştiren Engels, kapitalizm-öncesi gelişme aşamasında ya da kapitalist gelişmenin henüz ancak ilk evrelerinde bulunan toplumların, kapitalist aşamayı yaşamak zorunda kalmaksızın sosyalizme geçmelerini, Batı Avrupa proletaryasının sosyalist zaferi koşullarında, “yalnızca olanaklı değil, kaçınılmaz” da görüyor. "Ancak kapitalizmin kendi yurdunda ve egemen olduğu ülkelerde altedilmesiyle, ancak geri kalmış ülkelerin onların deneyiminden ‘bunun nasıl yapıldığını’, modern sanayinin üretici güçlerinin bütün toplum yararına toplumsal mülk olarak nasıl işletildiğini görmeleriyledir ki, geri kalmış ülkeler bu kısaltılmış gelişme sürecine girebileceklerdir. Ama o zaman da başarmaları kesinleşecektir. Ve bu yalnızca Rusya için değil, kapitalizm-öncesi gelişme aşamasında olan bütün ülkeler için de geçerlidir.”(s.482)

Bu, özü ve esası itibarıyla, 1920 Temmuzu'nda, Komünist Enternasyonal ¡kinci Kongresi’nde benimsenen görüşün hemen hemen kendisidir:

Eğer utkun devrimci proletarya, bu halklar arasında sistemli bir propaganda yürütürse, eğer sovyet hükümetleri, ellerindeki bütün olanaklarla bu halklara yardımda bulunursa, kapitalist gelişme aşamasının geri kalmış halklar için kaçınılmaz olduğuna inanmak yanılgı olur. ... Komünist Enternasyonal, geri ülkelerin, kapitalist aşamayı geçmek zorunda kalmaksızın, ileri ülkeler proletaryasının yardımıyla sovyet sistemine ve belli gelişme aşamalarından sonra komünizme ulaşabileceği önerisini, uygun teorik temelde öne sürmelidir.”(Lenin, Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı, Sol Yay., 6. baskı, s. 225)


Yüklə 1,45 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   119




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin