75-İMTİHAN
Öğretmenin sorduğu soruyu öğrenciler, tam olarak doğru cevaplayamıyorlardı. Hiç birinin verdiği cevap kabul edilmedi. Resulü Ekrem’in (s.) ashabına sorduğu soru şuydu: “ İmanın hangi kolu daha sağlamdır?” ashaptan biri:
-Namaz, dedi.
Resulü Ekrem(s.):
-Hayır, dedi.
Diğer biri:
-Zekat, dedi.
Resulü Ekrem(s.):
-Hayır, dedi.
Üçüncüsü:
-Oruç, dedi.
Resulü Ekrem(s.):
-Hayır, dedi.
Dördüncüsü:
-Hac ve umre, dedi.
Resulü Ekrem(s.):
-Hayır, dedi.
Beşincisi:
-Cihat, dedi.
Resulü Ekrem(s.):
-Hayır, dedi.
Sonunda ashap içerisinden, doğru kabul edilecek cevabı veren olmayınca, peygamberimizin kendisi cevap verdi:
-Saydığınız bütün bu ibadetler, faziletli ve büyüktür. Ama hiç biri benim sorumun cevabı değildir. İmanın en sağlam kolu, Allah için sevip, Allah için düşman olmaktır.85
76-CUYBER VE ZELİFA
Resulü Ekrem(s.), şöyle buyurdu:
- Evlenseydin ve bir yuva kurup yalnızlığına son verseydin ne iyi olurdu. Böylece kendine bir dünya ve ahiret arkadaşı edinmiş olurdun.
Cuyber şöyle cevap verdi:
-Ya Resulallah! Ne param var ne güzelliğim. Ne de soy sop asaletim. Kim bana kızını verecek ki? Hangi kadın fakir, kısa boylu, zenci ve çirkin bir kocası olsun ister?
-Ey Cuyber! Allah-u Teala İslam vesilesiyle insanlar arasındaki değer ölçüsünü değiştirdi. Bir çok insan, cahiliye döneminde saygındılar. Ama İslam, onları aşağı indirdi. Bir çok insan, cahiliye döneminde aşağılanıyordu. Ama İslam, onlara değer verip, onları da yüceltti. Allah-u Teala, İslam vesilesiyle cahiliye kibirlerini ve soy sopla iftihar etmeği, ortadan kaldırmıştır. Şimdi bütün insanlar, ister siyah olsun ister beyaz, ister Kureyşli olsun, ister yabancı, ister Arap olsun, ister Acem, hepsi eşittir. Takva dışında kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur. Müslümanlar arasında ameli ve takvası senden daha iyi olan sadece bir kişi tanıyorum. Şimdi ne emrediyorsam onu yap.
Bu zikrettiğimiz konuşma, peygamberin Suffe ashabının ziyaretine geldiği zaman, Cuyber ile aralarında geçen konuşmadır. Cuyber, Yemameli’ydi. Son peygamberin zuhurunu ve İslam’ın nidasını da orada duymuştu. Fakir, zenci, kısa boylu olsa da, zeki ve hak peşinde koşan iradeli bir kişiydi. İslam’ın nidasını işittikten sonra, hemen Medine’ye araştırma yapmak için geldi. kısa bir süre sonra Müslüman oldu. Ama parası, evi ve tanıdığı olmadığı için, Resulü Ekrem ona, camide kalmasını emretti. Yavaş yavaş Müslüman olup Medine’de kalan ve tıpkı Cuyber gibi fakir olanların sayısı arttı. Onlar da peygamberin emriyle camide kalıyorlardı. Peygamberimize, insanların camide kalmamaları konusunda vahiy nazil olduğunda, Allah Resulü, caminin dışında bir gölgelik yaptırdı ve camide kalan Müslümanları oraya nakletti. Oraya Suffe deniliyordu. Orada oturan fakir ve garip kimseler, Suffe ashabı diye anılıyordu. Allah Resulü ve ashabı, onların ihtiyaçlarını karşılıyordu.
Bir gün Allah Resulü, Suffe ashabını ziyarete geldiğinde, gözü Cuyber’e takıldı. Cuyber’i yaşadığı bu hayattan çıkarıp, hayatına çeki düzen vermeyi düşündü. Ama evlenmek ve çoluk çocuğa karışmak, asla Cuyber’in düşünmediği bir şeydi. Bundan dolayı Allah resulü ona, evlenmesini söylediğinde, büyük bir şaşkınlıkla:” Kim benimle evlenir?” diye karşılık vermişti. Ama Allah Resulü, onun yanlış düşündüğünü, toplumun İslam’la değiştiğini ona anlattı. Allah Resulü, Cuyber’e ümit verdikten sonra, hemen Ziyad B. Lübeyd Ensari’nin evine gidip, kızı Zelifa’yı istemesini emretti. Ziyad B. Lübeyd, Medine’nin saygın ve zengin şahsiyetlerinden biriydi. Kabile fertleri ona çok saygı gösterirlerdi. Cuyber, Ziyad’ın evine girdiğinde, Lübeyd’in kabilesinden akrabaları da oradaydı. Cuyber, biraz oturduktan sonra, başını kaldırıp Ziyad’a şöyle dedi:
-Peygamberden sana mesaj getirdim. Gizli mi söyleyeyim, yoksa açıkça mı söyleyeyim?
- Peygamberin mesajı benim için iftihardır. Tabi ki açıkça söyle.
-Peygamber, beni buraya senin kızın Zelifa’yı kendime istemem için gönderdi.
-Peygamberin kendisi mi bunu sana buyurdu?
-Ben kendi yanımdan konuşmuyorum. Her kes beni tanır. Ben yalancı biri değilim.
-Ne ilginç! Bizim geleneklerimizde kızları dengine ve kabileden birine vermek vardır. Sen git, ben peygamberin huzuruna çıkıp, onunla bu konuyu kendim konuşacağım.
Cuyber, yerinden kalkıp evden çıkarken kendi kendine şöyle diyordu: “Ant olsun Allah’a, Kuran’ın öğretileri ve Muhammed’in Nübüvveti, Ziyad’ın söylediklerinden başka bir şeydir.”
Cuyber’in bu sözünü orada bulunan her kes işitti. Ziyad’ın güzelliğiyle meşhur olan kızı Zelifa da bu sözleri işitmişti. Hemen babasının yanına gelerek olanları sordu.
-Baba evimizden çıkan bu adam neler mırıldanıyordu? Amacı neydi?
-Bu adam seni benden istemeğe gelmişti ve kendisini peygamberin gönderdiğini söylüyordu.
-Gerçekten onu peygamber göndermiş olmasın? Senin onu geri çevirmen, peygamberin sözünü geri çevirmen olacak.
-Sence ne yapmalıyım?
-Bence o, peygamberin huzuruna varmadan onu geri getir ve kendin peygamberin yanına giderek olanları öğren.
Ziyad, Cuyber’i büyük bir saygı ile eve getirip, hemen kendisi peygamberin yanına gitti. Peygamberi görür görmez:
-Ya Resulallah! Dedi. Cuyber bana senden bir mesaj getirdi. Şunu demek istiyorum ki, bizim adetlerimize göre kızlarımızı denklerine ve hepsi sizin yaranınız olan kabileden birine vermemiz gerekiyor.
-Ey Ziyad! Cuyber, mümindir. Senin bahsettiğin denklik bu gün kalkmıştır. Mümin adam, mümine kadının dengidir.
Ziyad, eve dönerek hemen olayı kızı Zelifa’ya anlattı. Zelifa babasına:
-Bence Allah Resulü’nün önerisini reddetme, dedi. Konu benimle ilgilidir. Cuyber, kim olursa olsun benim rızayetim gerekli. Allah Resulü, bu işe razıysa ben de razıyım.
Ziyad, Zelifa’yı Cuyber ile evlendirdi. Mehirini kendi malından verdi ve güzel bir çeyiz hazırladı. Cuyber’e:
-Gelini götürebileceğin bir ev ayarladın mı? Diye sorulunca, Cuyber:
-Aklımdan geçirmediğim tek şey evlenmekti. Ama peygamber, beni Ziyad’ın evine göndererek bu işe teşvik etti, diye cevap verdi.
Ziyad, kendi malından ev ve ev eşyaları hazırladı. Damadına iki tane de uygun elbise ayarladı. Böylece gelini, güzel bir şekilde o eve uğurladılar. Karanlık çöktü. Cuyber kendi evinin nerede olduğunu henüz bilmiyordu.evinin yolunu göstererek Cuyber’i de oraya götürdüler. Cuyber, evi, ev eşyalarını ve o güzellikte bir gelini karşısında görünce, geçmişini hatırladı ve şöyle düşündü: “ Ben bu şehre ilk geldiğimde, fakirdim ve hiçbir şeyim yoktu. Ne mal, ne cemal, ne asaletli bir soy, ne akraba… Allah-u Teala İslam vesilesiyle bütün bu nimetleri bana verdi. Aklımdan bile geçmeyen şeyi İslam, bu toplumda başarmıştır. Allah’a ne kadar şükretsem azdır.”
O anda Allah’ın dergahına, rızayet ve şükür haleti oluşmuştu onda. Odanın bir köşesine giderek, kuran okuyup ibadetle meşgul olmaya başladı. İbadetle meşgulken sabah ezanının okunduğunu fark etti. O güne şükretmek için oruç niyeti etti.
Kadınlar Zelifa’nın yanına geldiklerinde, onu el değmemiş olarak gördüler. Cuyber, Zelifa’nın yanına bile gelmemişti. Konuyu Ziyad’dan gizlediler. Diğer iki gün ve iki gece de bu şekilde geçti. Cuyber, gündüzleri oruç tutuyor, geceleri de ibadetle meşgul oluyordu. Yavaş yavaş gelinin ailesi, Cuyber’de cinsel istek olmadığını düşünmeğe başladılar. Çaresiz bir şekilde konuyu Ziyad’a açtılar. Ziyad, olayı Peygamber Ekrem’e haber verdi. Peygamber, Cuyber’i çağırıp ona:
-Yoksa sen kadına ilgi duymuyor musun? Diye sorunca Cuyber, şöyle cevap verdi:
-Aksine bu istek bende çok şiddetlidir.
-Peki neden şimdiye kadar karının yanına gitmedin?
-Ya Resulallah! O eve girip kendimi o nimetlerin içinde görünce, Allah’ın bu liyakatsiz kuluna ne kadar lütufta bulunduğunu düşündüm. Kendimde ibadet ve şükür haleti hissettim. Her şeyden önce Allah’a teşekkür etmem gerektiğini anladım. Ama bu geceden itibaren eşimin yanına gideceğim.
Allah Resulü, bu konuşmayı Ziyad’a haber verdi.
Yaşananlardan sonra Cuyber ve Zelifa, mutlu bir hayat sürüyorlardı. Ama belli bir zaman sonra Müslümanların cihat hazırlığı yaptığını duyan Cuyber, imanlı erkeklere mahsus olan bir heyecanla, o cihada katıldı ve şehit düştü. Cuyber’in şahadetinden sonra, Zelifa kadar hiçbir kadının taliplisi olmamıştı. 86
Dostları ilə paylaş: |