Bir mahşeri andırıyor Edirne
Gözleri yaşlı insanlar sarılıyor bir birlerine şaşkın
Kopmuşlar yerlerinden, sökülmüşler zorla.
Buruk bakıyorlar etrafa
Es bre deli rüzgâr es
Esmiyorsun. Şimdi nerdesin
Dünyanın neresindesin?
Şimdi orda
Kasırgasın, borasın, fırtınasın...
Sen yoksun ya
Bulgaristan’da
Bir kasvet sardı
Deliorman’ı
Kuşlar ötmüyor
Yapraklar kıpırdamıyor artık
Çiçekler kopmuş dalından
İnsanların yüzleri gülmüyor
Es bre deli rüzgâr es...
Anlat bizi
Ezilmişliğimizi
Tüm dünyaya özgürce...76
Yine bölünmüş aileler, yine parçalanmış yürekler, yine ayrılık gözyaşları... Ana baba Türkiye’de, evlât Bulgaristan’da. Gençler burada, kimsesiz kalmış yaşlılar orada… Türkler’in yoğun olduğu bölgelerde saksılarda artık çiçekler yoktur, sohbetlerde kahkahalar yoktur. Doğu Rodoplar’da hâlen öğretmenliğini sürdürmekte olan şair ve yazar Ahmet Mehmet’in Karakış adlı şiirini okuyalım:
Bizim evimizde de vardı saksılar
Çiçekler vardı saksılarda sulardık
Sohbete kahkahaya dardı odalar
Bir çağlayancasına çağlardık.
Türküler çınlardı kulaklarımızda
Mevsimleri bir bir süslerdik
Baharın çiçeği vardı, bülbülün sesi
Birbirimize mutluluklar dilerdik.
Gecenin Ay’ını beklerdi âşıklar
Kızlarımız bir bir çeyiz hazırlardı
Zurna çalardı Perşembe Pazar
Dilekler dilekleri bağlardı.
Artık her şeyi matem aldı
KARAKIŞ mevsimlerin tek adı
Kabirlerin bile taşları kırıldı
Diken diken haçlar sardı.77
Rodoplar’da, Dobruca’da, Deliorman’da ve Bulgaristan’ın daha birçok yerlerinde ıssız kalmış evler vardır. Şair Ali Boncuk, Issız Ev adını verdiği şiirinde şu duyguları canlandırıyor:
Şu evin sahibi nerede?
Cıvıl cıvıldı bu ev mutlu seslerle
Şimdi yerde tozlu, yırtık perdeler
Ses selâmet yok, yok burada kimse.
Damında yuvalanmış nice baykuşlar
Geceleri, korkunç türkü söylerler
Her yerde dalgın, üzgün komşular
Göçte kalanları candan özlerler.78
Faik İsmail Arda Ölü Köy adını vermiş şiirlerinden birine ve şöyle sıralamış dizeleri:
Bu köyün sakinleri
Yüzyıllar boyunca
Teker teker doğdular
Ve 89’un yaz ortalarında
Ay karanlık bir gece yarısı
Cümbür cemaat kovuldular...
Neredeyse iki yıl oluyor ki,
Kara seller gibi akıyor geceler
Bu ölü köyün üstüne
Pencereler gör bak ya, kırıktır camları
Acı çıtırtılarla inim inim
Çöküyor ha, iniyor damları…
Kapıları açılıp kapanmıyor
Pınarları ölü gözleri gibi kurumuş
Ocakları tarumar olmuş yanmıyor…
Boşuna açıyor bu köyde bahar
Yok artık yeşil yaylalarında
Çiçek toplayan menekşe gözlü çocuklar…
Ufacık tefecik tarlalarında
Altın tütün toplamıyor ne yazık
Sırma saçlı Elif’ler, Gülşen’ler79
Sanatçı Şaban Kalkan’ın da Ağlayan Ev adlı şiirinde aynı duygular kalpleri sızlatıyor:
Dostları ilə paylaş: |