GIDA DIŞI ÜRÜNLERİN GELİŞİMİ VE PAZARI
Organik üretimin ülkemizdeki gelişimi bazı Batı Avrupa orijinli firmaların Türkiye’den almakta oldukları geleneksel ihraç ürünlerimizden kuru üzüm, kuru incir, kuru kayısı, fındık, vb. ürünleri organik olarak ta almak istemeleri üzerine çok sınırlı sayıda ürün için sınırlı sayıda çiftçi ile organik üretim projeleri oluşturmaları ile başlamıştır. Söz konusu firmalar dünyanın bir çok ülkesinde yetişmekte olan ve yıllardır bu ülkelerden ithal etmekte oldukları ürünlerin ayni ülkelerde organik olarak yetişmesini sağladıkları için Türkiye’nin organik ürün çeşitliliği başlangıçta tamamı gıda ürünü olan, sınırlı sayıda, kuru ve kurutulmuş ürünlerimizden oluşagelmiştir.
Ülkemizde gıda dışı organik ürünler arasında en fazla üretilen ürün olan organik pamuğun ilk sertifikalı üretimi, 1989 yılında Hollanda merkezli Bo Weevil B.V. firması tarafından münavebe bitkisi olarak değil ana ürün olarak gerçekleştirilmiştir. Bu üretim kendi alanında Avrupa’da ilk olmuştur. Söz konusu pamuk yine Türkiye’de tekstil ürünlerine işlenmiş ve özellikle tişört olarak Avrupa pazarına sunulmuştur. Ayrıca organik hidrofil pamuk ve iplik üretimi de yapılmaktadır. Pamuk yanında gül kurusu, gül yağı, gül suyu, lavanta yağı gibi kozmetikte kullanılan ürünler, ilaç üretiminde kullanılan tıbbi ve aromatik bitkiler de organik olarak üretilip işlenmektedir. Günümüzde gıda dışı ürün olarak yukarıda bahsedilen ürünlerin ülkemizde üretim ve ihracatı büyük tonajlarda olmamakla birlikte devam etmektedir.
Gıda dışı ürünlerin üretim çeşitliliği ve tüketim miktarı açısından gelişmiş ülkelerdeki durumu ülkemizden çok farklı bir durum ortaya koymaktadır. Özellikle Batı Avrupa, Kuzey Amerika, Japonya, Yeni Zelanda, Avustralya, İskandinav ülkeleri gibi gelişmiş ülkelerde organik ürün tüketimde bir bütünlük arzetmekte, gıda dışı ürünlerin tüketim miktarının gıda ürünlerinin tüketim miktarı yanında ciddi bir boyutta olduğu görülmektedir. Buna bağlı olarak bir çok firma üretim ve pazarlama ağının tamamını ya da belirli bir bölümünü gıda dışı ürünlere tahsis etmektedir. Örneğin Danimarka’da kurulu olan ve bütün İskandinav pazarına mal üretmekte ve satmakta olan Urtekram A/S isimli şirket sadece organik gıda ürünleri ile işe başlamış olmakla beraber şu anda kozmetik ve temizlik ürünleri konusunda çeşitlilik yaratarak sabundan şampuana, temizlik ürünlerinden kreme kadar bir çok ürünü organik olarak üretip pazarlamaktadır.
Gıda dışı ürünlerin çeşitlilik ve miktar açısından dünyada geldiği noktayı Almanya’da Nürnberg şehrinde her yıl düzenlenen ve bu konuda en büyük fuar olan “BIOFACH organik ürünler fuarı” nda görmekteyiz. Fuara 1995 yılında 600’ den fazla kuruluş katılmışken 2001 yılında 62 ülkeden 1500’ den fazla kuruluşun katılması organik ürünlerin ticari anlamda ne boyutlara geldiğini daha iyi ortaya koymaktadır. Söz konusu fuarda yer alan firmaların ilgi alanları itibarıyla çok büyük çeşitlilik arz etmeleri bize üretimin planlaması açısından bazı ip uçları vermektedir. Fuarda gıda dışı olarak organik ahşap mobilyadan, organik tuvalet kağıdına, organik çocuk oyuncaklarından, organik kozmetik ürünlerine, organik inşaat malzemelerinden, organik ev tekstiline, organik büro malzemelerinden, organik giysilere, organik iç ve dış mekan süs bitkilerinden, organik kesme çiçeğe, organik deri ayakkabı-çantadan, organik sağlık ürünlerine kadar uzanan binlerce farklı ürünün tüketime sunulduğu görülmektedir. Organik tarım felsefesinde tüketici açısından olay yalnızca belirli sayıda ürünü organik olarak tüketmek yaşamının diğer ihtiyaçlarını alışılagelen şekilde devam ettirmek değildir. Bunun tersine birey mümkün olduğunca geniş anlamda kişisel tüketim gereksinimlerini organik üretilmiş ürünlerden kullanarak, yaşamında çevresini koruyucu uygulamaları destekleyerek kendini, çevresini ve gelecek kuşakları koruyabilecek ve ayni zamanda sürekliliği de sağlamış olacaktır. Bu anlamda üretici ve pazarlayıcılar olaya geniş perspektiften bakmak durumundadırlar.
Mevcut yaklaşımı ülkemiz açısından irdeleyecek olursak, iç pazar oluşumunun ciddi bir kıpırdanış içerisinde olduğu şu günlerde, iç pazarı ihraç ürünlerinin bir kısım fazlalığının eritileceği bir pazar gibi ya da tüketimi çok az olan bazı tıbbi ve aromatik bitkiler, bazı tekstil ürünleri, bitkisel çaylar, ya da sınırlı sayıda bakliyat, hububat olarak görmek hatalı olacaktır. Özellikle yaş meyve-sebze üretimi ve tüketimi iç piyasa açısından çok önem taşımaktadır. Aksi takdirde ülke genelinde kişi başına ortalama tüketimi 250 gramı geçmeyen incir, üzüm, fındık gibi ürünlerle ne organik ürün iç pazarından, ne de organik ürün tüketim alışkanlığından bahsedemeyiz. Örneğin Almanya’da bulunan bir tüketici yukarıda bahsedilen birkaç ürünü tüketerek kendini organik yaşam içerisinde olan bir tüketici olarak görmemekte, tükettiği bütün ürünlerin hemen tamamını (mobilya, eşya, tekstil, alet, temizlik, kozmetik, vb.) organik olarak elde edip tüketmeye veya kullanmaya çalışmaktadır. Bu durumda Türkiye’den ihraç edilen organik ürünler de onun tüketimi içerisinde küçük bir tamamlayıcı olmaktadır.
Söz konusu duruma ülkemiz ticareti ve ticari mantığı açısından bakıp günümüzde üretilen organik ürünlerin hemen tamamını ihraç ettiğimizi dikkate aldığımızda, satışta ne kadar çok sayıda ihtiyaç duyulan malı üretip ticari kanala sevk edersek o oranda müşteri sayısının artacağı açıktır. Ayrıca bazı ürünler vasıtasıyla gerçekleşen ticari temas noktaları sayesinde diğer bir çok ürünü de satmak kolaylaşacaktır. Ancak bir başka satıcı ile temas eden müşterinizle aranızda halihazırda satmakta olduğunuz ürünlerin satışıyla ilgili problemlerin yaşanma olasılığı da vardır. Nitekim, günümüzde Çin ürettiği organik ürün fiyatlarındaki ucuzlukla beraber böyle bir argümanı da kullanmakta ve pazarını inanılmaz bir hızla geliştirmektedir.
SONUÇ
İnsanların masaj yapmada kullandığı ahşap aleti, hediye olarak götüreceği çiçeği, tuvalette kullandığı kağıdı, çantasındaki deriyi, yüzündeki kremi, evindeki koltuğu, yazdığı kalemi ve kağıdı, zemindeki parkeyi, duvardaki boyayı ve daha yüzlerce ihtiyaç malzemesini organik olarak tüketmek istediği bir ortamda ve pazarda bu gerçekleri iyi görmek ve değerlendirmek gerekmektedir. Günümüzde insanlar kendi beslenmelerinin organik ürünlerden oluşmasını istemenin yanında gıda dışı olarak kullandığı her çeşit araç ve gerecin de doğayı kirletmeyen ve tahrip etmeyen metotlarla üretildiğinden emin olmak istemektedirler. Bu dinamiklerden gerek üretici, gerek işadamı ve gerekse tüketici olarak iyi faydalanmak gerekmektedir.
Ülkemizde dünyada talep edilen birçok gıda dışı organik ürünü üretmek ve ticaretini yapmak mümkündür. Ancak ülkemizde üretilen bu sağlıklı ürünleri en az alıcı ülkelerde kullananlar kadar kendi insanımızın da kullanma şansının olması gerektiği unutulmamalı, bu amaçla dış piyasa kadar iç piyasa üzerinde de dikkatle durulmalıdır. İç pazarın gelişimi beraberinde artan rekabet nedeniyle organik ürünle konvansiyonel ürün arasındaki fiyat farkını azaltacaktır.
Dostları ilə paylaş: |