GÖLPAZARI’NDA MEKAN
İlkokuldaki hayat bilgisi kitabımı hatırlarım. Evleri dörde ayırırdı: Ahşap, kerpiç, yığma ve betonarme. Hepsini teker teker anlatır, bir tek betonarme evi överdi. Çarşı ekmeğinin ve betonarme evin makbul olduğu bir dönemden, herkesin köy ekmeğini ve ahşap-kerpiç evleri özlediği bir zamana geldik.
Gölpazarı’nda mekan, toprağının mizacındadır. Ektiğine mutlak verim alırsın ama kiminin lezzeti diğerininden fazla olur. İşlediğin işin sanatını, kararını bilenle rastgele iş işleyenin farkı gibi…
Bir iki saatlik bir yürüyüşle her sokağından geçip gidilecek kadar küçük bir yer nasıl üst üste binmiş onlarca neslin hikayelerini sırtında taşır, biraz buna kulak verip, biraz bunu dinleyeceğiz bu bölümde. Hamza’dan Orta Mahalle’ye, Çarşının çınarlarından, Arap Deresinin bağlarına kadar, her geçtiğimiz sokaktan bir hikayeyi cebimize koyarak. Bazen bir fotoğraf, bazen sadece bir kelime, bazen bir soru. Neden Gölpazarı’nın her evine bir üzüm asması sarılmıştır mesela? Dibek taşının bembeyaz mermerinin üzerinde neden eski yazılar bulunur…
Bu bölümde evleri, sokakları ve evlere sarılan üzüm asmalarını anlattıktan sonra evlerden ovaya, tarlalara, dağlara doğru yol alacağız. Gölpazarı’nın orta yerinde duran Orta Mahalle’den Hamza’ya, Çay Mahallesi’ne, İstiklal’e, İsmetpaşa’ya, Yeniköy’e…oradan Arapderesi, Kapılıkaya, Şahin tepesi, Sakarya…
Gölpazarı’nda Evler
Yer evi ekseri iki katlı, ahşap direklerin arası kerpiçle örülmüş, dışı samanlı toprakla sıvanmış, kireçle badanalı olur. Gölpazarı’nın kerpici sarı çamurdan dökülür. Yeniköyü geçtikten sonra, dikenli boğaza varmadan dağ eteklerinden sarı toprak çıkar. Sarı toprak ıslatılıp samanla karılır, iki üç gün bekler. Sarı toprak samandan özlenince kerpiç için kalıba dökülür. Evin temel direkleri ardıç ağacından olur ve koca mıhlarla çakılır. Arası kerpiçle döşenir. Çatı kavak ağacından çatılır, üstü kiremit döşenir. Kavak ağacı dayanıklı bir ağaçtır, bir tek su yemezse. O vakit şişer, süngerden fena olur. Kerpiçler döşendikten sonra yine sarı çamur samanla karılır, evin içi dışı sıvanır, üstü kireçle badanalanır. Yalnız her yerde sarı toprak bulunmaz. Kimi köyün toprağı kırmızıdır. O vakit evlerin sıvası da kırmızı olur. Dikenli boğazın öte tarafında ova üzerinde Sakarya nehrine yakın Karaağaç köyünün evleri hep böyle kırmızı topraktandır.
Ahşap ev tamamen kütükten çakılır, üzeri ince çıtalarla örüldükten sonra yine kerpiçle sıvanır. Bu yüzden bir ev ahşap mı kerpiç mi öyle hemen anlaşılmaz. Ev ahşap da olsa kerpiç de olsa evin ya önünde ya arkasında mutlak darabalı bir bahçesi olur. Darabalardan ilk kapı açılır, ön bahçeye girilir. Sonra ikinci kapı, ev kapısı açılınca genişçe bir avlu, avlunun etrafında yer odası, mutfak, bahçeye yakın apteshane. Kimi evin apteshanesi bahçede olur, kimi evin tulumbası avlunun orta yerindedir. Yer odasının karşısından tahta merdivenler yükselir, hayata, yani genişçe bir salona ulaşır. Evin tabanı hep ahşaptan çakmadır. Hayat mutlak genişçedir çünkü hem misafir, hem ipekböceği hayatta ağırlanır. Hayatın yanında yatak odası, yüklük, kimi vakit de kiler bulunur.
İlkokul hayat bilgisi kitapları, betonarme bina ahşap ve kerpiçten evladır der, sayar: dayanıklılık, yalıtım, temizlik... Öte yandan bugün baktığımızda, betonun rasgele ve malzemeden çalınarak kullanımı yüzünden çok büyük sıkıntılar çekildi, çekilmeye devam ediyor. Oysa eskilerin ilminde kişi benzediğini yer, kuşanır barınır. Kerpiç ev insana benzer. Özü topraktır. İnsanın iskeleti gibi, birbirine mıhlarla çakılan ahşap direkleri eğilir, evrir ama yıkılmaz. Toprak da öyledir, her şeyden önce nefes alır. Kırılıp büyük ve sert parçalara ayrılan betonun aksine ufalanır, özüne döner.
Bugün Gölpazarı'nda evlerin büyük çoğunluğu son otuz yılda inşa edilmiş betonarme binalar olsa da, her evde mutlaka ahşap ya da kerpiç bir binada yaşamı hatırlayan birileri mutlaka vardır...
Gölpazarı’nda Sokaklar
Gölpazarı taşları anam akşam üstü serinler
Haydi de akşam üstü serinler...
Gölpazarı'nın elbette onlarca sokağı caddesi vardır,onların isimleri de çeşit çeşittir. Fakat Gölpazarlılar için yol tarifi kolaydır: Çarşı, kaya, Hamza, Arapdere, Sandıkaltı, Yeniköy...
İlçe İstanbul tarafından girişte mezarlıkla başlar, Taraklı tarafından çıkışta yine mezarlıkla biter. Bu düz çizginin tam ortasında Orta mahalle durur, kayasında İsmet Paşa. Gölpazarı'nın çarşısını Orta mahalleyle İstiklal mahallesi paylaşır. Orta mahalleden Vezirhan tarafına gidişte İstiklal mahallesi, yeniköy diye bilinen Reşadiye mahallesine bağlanır. İstiklal mahallesinin kayası İsmetpaşa, reşadiyenin kayası Arapderedir. Orta Mahalle'den taraklı yönüne gidişte Orta Mahalle Bahçelievler Mahallesine bağlanır. Orta Mahallenin kayası İsmetpaşa, Bahçelievler Mahallesinin kayası Hamza boğazıdır.
Gölpazarı'nda bir insan ne kadar kaybolursa kaybolsun, yürüme hızıyla çarşıya yirmi dakika dönemeyecek kadar kaybolamaz. Bunun tek sebebi Gölpazarı'nın küçük oluşu değildir. Çarşı her şeyin, tüm sokakların, tüm hayatın tam ortasında olduğu için, insan iki sokak uzaklaşsa, üçüncü sokağın ucu mutlak çarşıya bağlanır.
Öyle bir yürüyeyim dediğinde çarşı horhora, horhor çınarlara, çınarlar zamanın ve mekanın özünde gökyüzüne...
Dostları ilə paylaş: |