Eserin özgün adı: تحلیل زبان قرآن و روش شناسی فهم آن


Kur’an’ın Dili Konusunda Yazarın Tercihi



Yüklə 5,76 Mb.
səhifə30/43
tarix07.04.2018
ölçüsü5,76 Mb.
#47037
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   ...   43

Kur’an’ın Dili Konusunda Yazarın Tercihi

Kur’an’la ilgili itikadın delillendirilmiş temelini incelediğimizde çıkardığımız sonucun ve ele aldığımız konuların ışığında doğaldır ki Kur’an’ın dili konusundaki yaklaşımımız batıda dinin diline ilişkin modern bakış açılarından hiçbiri ile uyuşmayacaktır. Çünkü onların her birinin kendine özgü sebep ve etkenleri vardır. Bu arada iki temel etkenin, yani deneysel epistemolojik yöntemin ve insan yapımı çelişkili dinî metinlerin sorunlarının bütün o yaklaşımların (anlamsızlık, işlevselcilik, sembolizm, eleştirel gerçekçilik) ortaya çıkışındaki dikkat çekici etkisi incelemeye değerdir. Diğer yandan, Kur’an’ın sahip olduğu özellikler gözönünde bulundurulduğunda Kur’an’ın dili konusundaki görüşümüzün mutlak anlamda örfün dili teorisi olmadığı da ortaya çıkacaktır. Bu kitapta vurgulanan teori, kendine özgü bir dil olarak “hidayet dili”dir.

Kur’an’ın Linguistik Özellikleri

Geçtiğimiz bölümlerde geçtiği üzere, Kur’an, lafız ve anlam bakımından Allah’ın sözüdür. Vahiy yoluyla Peygamber-i Ekrem’e (s.a.a) indirilmiş ve o da eksiksiz biçimde onu nihai muhataplarına, yani halka ulaştırmıştır.

Aynı şekilde Kur’an’ın linguistiğiyle ilgili ilkelerine ilaveten lafızların anlam ile irtibatının niteliği, gerçekçiliğin kimliği ve mesajın kapsamı, Kur’an’ın dilini keşfetme yöntemi ilgi alanımıza girmelidir.

Şimdi tasavvur edilen çeşitli varsayımlar arasında Kur’an’ın dilinin hangisi olduğu açıklık kazanmalıdır. Acaba bir tek dil midir, yoksa birkaç dil mi? Eğer bir tek dilse genel midir, yoksa özel mi? Eğer birkaç dilse çoklu olmasının kanıtı nedir? Kur’an’ın mesajını bildirmede ortalama aklın anlatım ve anlaşma mantığını bir kenara itmediğinde tereddüt yoktur. Öte yandan onun söz söyleme üslubu herkesin yararlanabileceği türdendir. Bu özellikler hesaba katıldığında Kur’an’ın dilinin, düşünürlere özgü kavramlarla bezenmiş özel bir dil değil, örfte geçerli ve halk arasında dolaşımdaki dilin ta kendisi olduğu sanılabilir. Ama Kur’an’ın sahip olduğu başka özellikler dikkate alındığında da Kur’an’ın dilini tamamen örfteki dilin aynısı görmek de zordur.



1. Genelin Yararlanması

İnsana ait yazı ve sözlerin bilinen biçimiyle kendine has muhatabı vardır. Muhatabının halkın geneli olduğu söz ve yazılar çeşitli dallardaki uzmanlar için faydalı değildir. Eğer uzmanların anlayış seviyesinde olursa da bu kez halkın geneli için yararlanılabilir olmaktan çıkacaktır. Buna ek olarak uzmanlık konularının kendisi de özel sınırlamalara tabidir. Mesela matematiğin dili ve kavramları, bu alanla fazlaca ilgisi bulunmayan diğer dalların uzmanları için yararlanılabilir değildir yahut tam aksi.

Ragıb İsfehani şöyle yazar:

Kur’an tüm insanların kılavuzudur. Tabii ki insanlar Kur’an’ı tanımada eşit değildir. Bilakis ilmî ve ruhî mertebeleri ölçüsünce onun hakkında bilgi sahibidirler. Belağat sahipleri Kur’an’ın fasihliğinden haberdardır. Fakihler hükümlerinden yararlanırlar. Kelamcılar onun burhanlarından ve tarihçiler kıssalarından istifade ederler.

Başka bir yerde de şöyle yazar:

Allah Teâla insanlara hitabında en açık bir dille ve en net ifadelerle söz söylemiştir. Hem insanların geneli onun açık hitaplarından ikna olur ve hüccetin tamamlanması gerçekleşir, hem de havas bu hitaplardan bilgece net bilgiler alır. Bu sebeple şöyle buyurulmuştur:

 لکل آیة ظهرا و بطنا و لکل حرف حد و مطلعا 1212

Bu esasa göre Allah’ın kendi rububiyet ve vahdaniyetini beyan ederken bazen onu [anlamayı] akıl sahiplerine, bazen ilim sahiplerine, bazen dinleyenlere, bazen de ikaz edilenlere vs. atfettiğini görüyoruz. Çünkü bu güçlerden her biri Kur’an hakikatlerinin bir boyutunu ifade etmektedir.1213

Ama Kur’an’ın dili, insanı kemal ve mutluluğa davet ve hidayet alanında hem insanların geneli ve uzman olmayanlar için kılavuzluk ve hidayet içerir, hem de muhtelif ilmi dalların uzmanları ve düşünürler için.

Allame Tabatabi de Kur’an’ın mucizevi oluşu bahsinde;

 قُل لَّئِنِ اجْتَمَعَتِ الإِنسُ وَالْجِنُّ عَلَى أَن يَأْتُواْ بِمِثْلِ هَذَا الْقُرْآنِ لاَ يَأْتُونَ بِمِثْلِهِ وَلَوْ كَانَ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ ظَهِيرًا 

De ki: Bu Kur’an’ın bir benzerini ortaya koymak üzere insanlar ve cinler biraraya gelseler, birbirlerine destek de olsalar yine onun benzerini getiremezler.”1214

Ayetinin manasına dayanarak Kur’an’ın çeşitli boyutlarda meydan okuduğunu savunarak şöyle yazar:

Öyleyse Kur’an, edebiyatçı ve söz ustası için fasihlik ve belagatta Allah’ın ayet ve nişanesidir. Filozof için hikmette Allah’ın ayetidir. Bilimadamı için bilimde Allah’ın ayetidir. Sosyolog için toplum biliminde Allah’ın ayetidir. Hukukçu ve yasa koyucu için yasamada Allah’ın ayetidir. Siyasetçi için siyasette Allah’ın ayetidir. Yönetici için hükümette Allah’ın ayetidir. Tüm insanlık için, gaybı anlatma ve hüküm, bilgi ve ifadede çelişki taşımama gibi ulaşamadıkları şeylerde Allah’ın ayetidir. Bu nedenle Kur’an, mucizenin geneli kapsadığı ve özel bir alanla sınırlı olmadığı iddiasındadır. Çünkü Kur’an, avamdan veya havastan, âlim veya cahilden, erkek veya kadından, üstün insanlardan ortalama insanlara kadar her insan ve cin bireyi için, bütün akıl sahipleri için mucizedir.1215



2. Kur’an’ın Metodu, Konuların Karışık Oluşu

Beşeri kitaplar hem bir konunun belli bir konu veya konularla sınırlı sahası bakımından, hem de konuyu ele alma biçimi, kategorileri ve bölümlendirmesi açısından bilinen bir metoda sahiptir. Örneğin konusu coğrafya veya tarih, ekoloji veya fizik, astronomi veya antropoloji olan bir kitap, bir yandan yazarın düşüncesine egemen olan sınırlılık gereği, öte yandan bu bilimlerin içeriklerindeki farklılık nedeniyle başka mevzuları ele alamaz.

Kur’an esasında insan için hidayet mesajının taşıyıcısıdır. Ama burada bu misyon, Allah’ın insanı terbiyedeki hikmeti gereği, bir yandan, her biri bir şekilde insanı hidayete ulaştırmayla irtibatlı çeşitli konulara yönelir, öte yandan misyonunu gerçekleştirir ve mesajını iletirken sözkonusu ettiği mevzulara özel bir kategorilendirme formunda yer vermez. Kur’an-ı Kerim’in surelerine bakıldığında ele aldığı meseleler ve mevzuların konusuna göre düzenlenmediğini görüyoruz. Bilakis kendine has bir metodu vardır. Hazret-i İmam Humeyni (r.a) bu konuda şöyle der:

Kur’an, bütün halk katmanları için açılmış bir sofradır. Yani hem avam halkın dili, hem filozofların dili, hem ariflerin kavramsal dili, hem de gerçek anlamda marifet ehlinin dili olan bir dile sahiptir.1216


İmam Humeyni (r.a) yine şöyle yazar:

Kur’an-ı Şerif, isim ve sıfatların tüm marifetlerini ve hakikatlerini kapsamakla birlikte; semavi ya da değil, hiçbir kitap onun gibi Hak Teâla’nın zât ve sıfatları hakkında maarifi göstermediği halde; ayrıca benzeri görülmedik biçimde mebde ve meada, zühde, dünyayı terke, tabiatı reddetmeye, madde âleminin yükünü hafifletmeye, hakikati hedefleyerek yola düşmeye davet ve ahlakı içermesine rağmen diğer kitaplar gibi bablar, fasıllar, giriş ve son şeklinde tasnif edilmiş bir içeriğe sahip değildir. Bu, onun, maksadını aktarmada bu vesilelere ihtiyaç duymadığı sözünün gücü nedeniyledir. Bu bakımdan kimi zaman, hekimlerin birkaç mukaddime ile ifade edebildikleri kanıtı yarım satırla kanıta hiç benzemeyen biçimde buyurduğunu görebiliyoruz.1217

Sözü daha fazla uzatmamak için örnek olarak Kur’an-ı Kerim’in surelerinden sadece birini inceleyeceğiz:

 بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ 



 سَبِّحِ اسْمَ رَبِّكَ الْأَعْلَى )1(ةۜا۝۞۩ب الَّذِي خَلَقَ فَسَوَّى )2(ةۜا۝۞۩ب وَالَّذِي قَدَّرَ فَهَدَى )3(ةۜا۝۞۩ب
وَالَّذِي أَخْرَجَ الْمَرْعَى )4(ةۜا۝۞۩ب فَجَعَلَهُ غُثَاء أَحْوَى )5(ةۜا۝۞۩ب سَنُقْرِؤُكَ فَلَا تَنسَى )6(ةۜا۝۞۩ب
إِلَّا مَا شَاء اللّٰهُ إِنَّهُ يَعْلَمُ الْجَهْرَ وَمَا يَخْفَى )7(ةۜا۝۞۩ب وَنُيَسِّرُكَ لِلْيُسْرَى )8(ةۜا۝۞۩ب فَذَكِّرْ إِن نَّفَعَتِ الذِّكْرَى )9(ةۜا۝۞۩ب سَيَذَّكَّرُ مَن يَخْشَى )10(ةۜا۝۞۩ب وَيَتَجَنَّبُهَا الْأَشْقَى )11(ةۜا۝۞۩ب الَّذِي يَصْلَى النَّارَ الْكُبْرَى )12(ةۜا۝۞۩ب ثُمَّ لَا يَمُوتُ فِيهَا وَلَا يَحْيَى )13(ةۜا۝۞۩ب قَدْ أَفْلَحَ مَن تَزَكَّى )14(ةۜا۝۞۩ب
وَذَكَرَ اسْمَ رَبِّهِ فَصَلَّى )15(ةۜا۝۞۩ب بَلْ تُؤْثِرُونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا )16(ةۜا۝۞۩ب وَالْآخِرَةُ خَيْرٌ وَأَبْقَى )17(ةۜا۝۞۩ب إِنَّ هَذَا لَفِي الصُّحُفِ الْأُولَى )18(ةۜا۝۞۩ب صُحُفِ إِبْرَاهِيمَ وَمُوسَى )19(ةۜا۝۞۩ب  

Rahman ve Rahim Allah’ın Adıyla

1 - Rabbinin yüce adını tesbih et. 2 - Yaratıp düzene koyan O’dur. 3 - Takdir edip hidayeti gösteren O’dur.4 - Otlağı çıkaran, 5 - Sonra da onu karamsı bir sel köpüğü haline getiren O’dur.6- Bundan böyle sana Kur’ân’ı okutacağız da unutmayacaksın.7 - Yalnız Allah’ın dilediği başkadır. Çünkü o açığı da bilir, gizliyi de.8 - Seni en kolay yola muvaffak kılacağız. 9 - Onun için öğüt ver, eğer öğüt fayda verirse. 10 - Saygısı olan öğüt alacaktır. 11 - Pek bedbaht olan da ondan kaçınacaktır. 12 - O ki, en büyük ateşe girecektir.13 - Sonra ne ölecek onda, ne de hayat bulacaktır.15 - Rabbinin adını anıp namaz kılan. 16 - Fakat siz dünya hayatını tercih ediyorsunuz. 17 - Oysa ahiret daha hayırlı ve daha kalıcıdır. 18 - Kuşkusuz bu ilk sahifelerde vardır, 19 - İbrahim ve Musa’nın sahifelerinde.

A’la suresine bir bakış

1.
Allah’ın tenzih ve takdis, rububiyet ve mutlak üstünlük (Allah’ın vasıfları).

2.
Yaratıcılık ve evrenin fenomenleri arasında düzen ve ahenk sağlanması.

3.
Varlıkların tür özelliklerini belirleme (hedef sahibi kılma ve yön tayin etme) ve maksada ulaşması için her birinin içsel çekimlerini varetme.

4.
Allah’ın rabliğinin kanıtlarının numunesi olan insan ve hayvan için toprağı ve onun üzerinde bitkileri yaratma.

5.
Bitkileri kurutma, dünyadaki fenomenlerin ebedi olmadığının simgesi, fiillerde tevhid.

6.
Allah’ın insanın kaderi üzerindeki rububiyetinin göstergesi olarak Peygamber-i Ekrem’in (s.a.a) nübüvvetine işaret ve Peygamber’e (s.a.a) vahyi unutma kaygısı taşımaması için güven verilmesi. Çünkü vahyi göndermek ve korumak Allah’ın fiilidir.

7.
Allah’ın gizli açık herşeyden haberdar olduğu kuşatıcı iradesi ve ilmini beyan.

8.
Peygamber’e (s.a.a) muhabbet, çünkü peygamberlik güçlüklerle yoldaştır, lakin Allah daima onun yardımcısı ve güçlükleri kolaylaştırandır.

9.
Peygamber’in (s.a.a) hatırlatma, tebliğ ve hücceti tamamlamadan oluşan vazifesinin izahına dair en önemli beyan.

10.
Sorumluluk hisseden insanlardan bir kesimin Peygamber’in (s.a.a) davetine olumlu tepkisi.

11.
İnsanlardan bir kısmının Peygamber’in (s.a.a) hatırlatması karşısında olumsuz cevap vermesi, bu kesimin bedbaht olarak tavsif edilmesi.

12.
Bedbahtların akıbeti, büyük ateşe atılmaları [ahiret, hesap, kitap ve ceza için öngörülmüş ilke)

13.
Bedbahtların ahiretteki durumu ve hali, ne ölüm, ne de hayat.

14.
Ruhun bozuk inanç ve amelden arınması, kurtuluş yolu.

15.
Kurtuluşun etkenlerinden Allah’ı zikretme ve namaz.

16.
Kurtuluşun engellerinden dünyaya meyil, insanın içindeki olumsuz eğilimlerin kınanması.

17.
Ahiretin nitelikli üstünlük ve ebedi nicelikle tavsif edilmesi, dünya ve ahiretin karşılaştırılması.

18.
Semavi şeraitlerin müşterek ve değişmez ilkeleri [kurtuluşun etkeni olarak tezkiye, Allah’ı anma, namaz; kurtuluşa mani olarak dünyaya eğilim, ahirette üstünlük]

19.
Şeriat ve kitap sahibi peygamberlerden İbrahim (a) ve Musa (a).

Eğer dikkatlice bakarsak bu kıymetli sure, mucize ve özet anlatımın son noktasında peygamberlerin davetinin ebedi sütunlarını, dünya görüşü ve ideolojinin ilkelerini sıkıştırılmış en yetkin ifadeyle aktarmaktadır. Teoloji, Allah’ın isim, sıfat ve fiillerinin şerhi, peygamberliğin felsefesi, peygamberin görevi, halkın durumunu ve onların ilahi din ve peygamberlerin daveti karşısındaki farklı tavırlarını beyan, eskatoloji, dünya ve faniliğini mukayese, dünya ile kıyaslandığında ahiret ve ahiretin mutlak üstünlüğünü izah, insanın kurtuluşunu sağlayan etkenler ve onun mutluluk ve kurtuluşunun önündeki engeller, görünüşte hayli kısa bu surenin konularındandır. Ama bütün bunlara rağmen insanlar tarafından yazılmış bilimsel, felsefi, kelami veya eğitimle ilgili kitapların her zamanki düzenine uymaz; bilakis Allah’ın hikmetinden doğmuş özel bir üslupla ifade edilmiş ve donatılmıştır.

3. Çok Boyutlu Dil

Kur’an, yüce mesajını insanı inşa olarak tarif eder. Ama bu hedefin tahakkuku çeşitli muhataplara ve fikri, epistemik, ruhsal, duygusal, manevi, maddi, uhrevi ve dünyevi ihtiyaçlara uygun olarak muhtelif araçlara ve vasıtalara muhtaçtır. Varlık âlemine, onun geçmiş ve geleceğine, insana ve kaderinin nasıl olacağına, evren ve insanın varlık bahşeden Allah’la ilişkisine, insanın yapması gerekenler ve yapmaması gerekenlere ve benzeri konulara ilişkin reel görüşler ortaya koymak, durumun ve halin, farklı düşünceler ve halet-i ruhiyelerin icabına göre insanın doğru hedefi bulmasının gereklerindendir. Aynı zamanda bu sebeple Kur’an-ı Kerim’in dili hem eğitim dilidir, varlığın gerçekliğini betimleyip resmetmeye ve bunların her birinin rolü ve işini göstermeye odaklanır, hem de eşzamanlı olarak metninde kendine özgü bir terbiye dili de vardır. Bazen insanı, hayatın hedefine sevkeden doğru inançlara, saiklere ve davranışlara çağırır veya ikaz eder ya da yönlendirir. Bazen de kıssa anlatır, iyiler ve kötülerin akıbetini gösterir, Allah’ın ebedi âdetini kulaklara küpe yapar, cennetliklerin ölçüsüz ve tükenmez nimetlerin kokusunu ruha iletir, cehennemliklerin acı veren azaplarını sergiler, Allah’ın sonu gelmez şefkatini beyan eder, takatsiz bırakan kahreylemesini anar, ama bütün bunlar birbirinin kalbinde yer tutar ve birbirinden ayrı değildir.

İmam Humeyni bu konuda şöyle yazar:

Talim ve terbiye, ikaz ve müjde vermek isteyen kişi, muhtelif nefisler ve değişik kalplerin yararlanabilmesi için maksatlarını çeşitli cümleler ve değişik ifadelerle bazen kıssa ve hikâye içinde, bazen tarih ve nakille, bazen net bir dille, bazen de kinayeler, misaller ve sembollerle aktarmalıdır… Bu kitab-ı şerif (Kur’an), insanlığın bütün katmanlarının ve tüm kesimlerinin mutluluğu içindir… İnsan türü kalplerin halleri, âdetler, ahlak, zaman ve mekân bakımından çeşit çeşittir. Bu yüzden herkes bir tek şekle davet edilemez. Nice nefisler vardır ki net bir dille anlatılmasından ve konunun basit biçimde aktarılmasından öğrenemeyebilir, anlatılandan etkilenmeyebilir. Bu nedenle onların zihinsel yapılarına göre davet yapılmalı ve maksadı anlamaları sağlanmalıdır. Nice nefisler de vardır ki kıssalar, hikâyeler ve tarihle ilgili değildir. Aksine amacın özüne alaka duyar. Bunlar birinci grupla aynı kefeye konamaz. Uyarı ve korkutmaya müsait olan kalpler de vardır, vaat ve müjdeye ilgi duyan kalpler de. Bu bakımdan bu kitab-ı şerif, muhtelif kısımlarla, çok sayıda fenlerle ve değişik yollarla insanları davet etmiştir.1218

Bu özelliğin, yani Kur’an dilinin çok boyutlu olduğunun gözle görülebilmesi amacıyla sadece Mekki surelerden Ra’d sure-i şerifesinin bazı ayetlerini inceleyeceğiz. Burada hem inançlar, bakış açıları ve kozmolojiden, hem de insanı inşa eden ve davranışa ilişkin programlardan sözedilmiştir:

1.
Kur’an’ın sembol harfleri, Kur’an’ın hak oluşu, Hazret-i Muhammed’in (s.a.a) peygamberliği, Allah’ın rububiyeti, insanların çoğunun sahih imana sırt çevirmesi. Zımnen insanların hak vasfına rağmen Kur’an’a sırt çevirmelerinin saiki; kibir, nefsin hevası veya benzeri şeyler.

2.
Evrenin tüm fiillerinin Allah’a dayanması, göklerin görünmeyen sütunlarla donatılması, kozmoloji, gök kürelerin kendi eksenleri etrafında dönmesi, varlık âleminin idare edilmesi, Allah Teâla’nın kudretine tabi olarak güneş ve ayın hareketleri ve onlara takdir edilmiş hususiyet, tüm kozmosun varedilişi ve yokoluşu, gezegenlerin idaresi, bir hesaba tabi olması ve hedef taşıması, kendi ayet ve alametlerin sayılması, Allah’ın nişanelerinin açıklanmasının maksadı, ahiret âlemine yakinen inanmak.

3.
Yeryüzünün yayılmasının Allah’a bağlı olması, dağların ve nehirlerin yerleştirilmesi, meyvelerin çift olması, gece ve gündüzün düzeni, bunların hepsinin Allah’ın işaretleri olması, düşünce sahiplerinin işaretlerden pay çıkarması.

4.
Yeryüzünde muhtelif özelliklerdeki çeşitli kıtaların varlığı, üzüm bağları, yeryüzünde tarım ve hurma ağacı, ağaçlardaki farklılık, bir kök ve iki kök, farklı meyvelere rağmen bir tek su ve toprak, meyvelerin farklı farklı ve değişik oluşu, bütün bunların Allah’ın işaretleri ve tevhid dersi olması, akıl sahiplerinin ilahi işaretlerden faydalanması.

5.
Kâfirlerin ölümden sonrasına şaşırdıklarını açıklamaları, meadı inkâr edenlerin sözüne şaşırılması (ölümden sonra dirilme tıpkı ilk yaratılış gibidir), rububiyeti inkâr edenlerin Allah Teâla’yı inkâr etmiş sayılması, kâfirlerin kaderi, onların boynundaki çeşitli tasmalar, ateşte ebedi olmaları.

6.
Kâfirlerin mantıksız talepleri ve inatçılıkları (rahmet yerine azap talep etmeleri!), azap görmüş ümmetlerin örneğinin çok oluşu, bağışlama ve mağfiretin Allah’ın rububiyetinin icabı olması, fırsat tanımada Allah’ın mağfiretinin zalimleri bile kapsaması, şiddetli cezalandırmanın da Allah’ın rububiyetinin icabı olması.

7.
Kâfirler ve Peygamber’den (s.a.a) doğaçlama mucize talepleri, Peygamber’in (s.a.a) vasfının uyarmak olması, Allah’ın hidayetinin bütün kavimlerin halini kapsadığı.

8.
Allah’ın sonsuz ilminden örnekler, ceninlerin bilgisi, onların sağlıklı mı, düşük mü olduğunun bilinmesi, hesap ve kitabın, her şeyin ölçüsünün ve programının Allah katında olması, cenin bilimi.

9.
Allah’ın gaybı ve aşikâr olanı bilmesi, herşeyden üstün ve büyük olmanın Allah’ın sıfatlarından sayılması, gayp ve şuhud âlemi.

10.
Allah’ın gizli ve aşikâr sözü bilmesi, aynı zamanda onun geceleyin gizlenen ile gündüz çalışanın durumunu bilmesi.

11.
İnsanı koruyan ilahi muhafızlar ordusu, melekleri bilgisi, irade sahibi insanların kaderine dair Allah’ın fiillerinin bizzat insanların davranışlarına bağlı olması, Allah’ın yaratılışsal iradesinin değişmez oluşu, bu yüzden her kavmin, kendi davranışlarına bağlı kötü kaderinin Allah’ın kazasında değiştirilebilir olmaması, Allah’tan başka yardımcı bulunmaması.

12.
Gök gürültüsü ve şimşek, yağmur taşıyan bulutlar, atmosferdeki fenomenler ve faydaları, tevhidin işaretleri,

13.
Gök gürültüsü, Allah’ı tenzih ve ona hamd, meleklerin de Allah’ı tenzih ve tesbih etmesi, meleklerin Allah’ın azametinden korkmaları, yıldırımlar ve yolaçtığı felaketlerin hepsinin Allah’ın buyruğuyla olması, insanın çatışmacı olması ve hakka şükretmemesi, bağışlama cezalandırmasının da Allah’ın sıfatlarından olması.

14.
Hak davetin sadece Allah’a ait olması (tevhid), Allah’ın dışında birini çağırmanın bâtıl ve karşılık olması, putların hiçbir özelliğinin olmaması, müşriklerin beyhude çabası, kâfirlerin putlardan istekte bulunmasının sapkınlık olması.

Görüldüğü gibi, Ra’d suresinin üçte birini oluşturan bu ayetlerde Allah’ı ve onun fiil ve sıfatlarını tanıma, meadı ve alametlerini tanıma, Kur’an ve onun hakkaniyeti, meleklerin bilgisi, kozmoloji ve gökyüzünde ve yeryüzündeki muhtelif fenomenler, insanı ve onun cenin halindeki ilk hücre halini tanıma, insanı inşa eden malumat gibi çeşitli konular, kâfir insanların psikolojik hususiyetlerini, insanın kaderi üzerinde ilahi âdetler, önceki kavimlerin inatçılıklarının sonunu hatırlatma ve benzeri mevzuları kapsamaktadır ve genel olarak bunlara değinilmiştir.



Yüklə 5,76 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   ...   43




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin