Der-beyân ı ibret-nümâ yı yed i kudret i imârât
Ol Hallâk ı âlemin yed i kudretiyle bu şehrin buheyresi içre yedi aded küçük ve büyük çemenzâr cezîrecikler var kim bu buheyre i kebîrenin vasatında cezîrecikler halk olmuş, her biri bir harman ve iki ve üç ve beş harman cirmi kadar cezîreciklerdir. Ba‘zı senelerde her kankı rûzgâr ı zor-kâr ı şedîd eserse ol cezîreler yerlerinden hareket edüp bir semt i âhara gider, ba‘zı mevsimde mezkûr cezîreler buheyrenin vasatında birbirlerine râst gelüp muttasıl olurlar ve her birinde gûnâ-gûn hurde fidânlar ve çemenzâr yerler var ve ba‘zı ahâlî i vilâyet teferrüc içün bu cezîreciklere kayıklar ile varup ayş [ü] nûş ederler. Eğer bir rûzgâr ı gâlib eserse cezîrelerin yâ biri yâ ikisi yerinden hareket edüp buheyre üzre üstünde âdemler ile bir cânibden bir cânibe seyerân u deverân eder, gûyâ serîr i bârgâh ı Hazret i Süleymân'dır, halk bu cezîre hareketlerinden safâ edüp,
"Zamânımızda şöyle oldu" deyü tefâhur kesb ederler, aslâ bir kimseye zarar isâbet etmez, ilâ-mâşâ’allâh bu cezîrecikler böyle halk olunmuşdur, 1.
Ammâ "Gâyetü'l-gâye rûzgâr ı rîh ı sarsar kâr ı şedîd olursa ol cezîreler hareket eder, yohsa değme rûzgâr ile hareket etmez" deyü nakl ederler, ammâ bu hakîr bu İskenderiyye'de iken niçe kerre rîh i azîmler esdi, ammâ cezîre i mezbûrelerin harekâtların görmedim, ammâ sekenâtların her bâr gördüm, lâkin takrîr olunan mâzî hâli ihtiyâr kimesnelerden su’âl etdim,
"Belî Sultân Osmân Hotin seferine gitdiği sene bir azîm şiddet i şitâ olup rîh i şedîdler esüp İslâmbol [34b] boğazı donduğu sene bu şehirde rûzgâr ı zor-kârdan kıyâmetler kopup evler yıkılup dıraht ı müntehâlar kökünden çıkup havâda her ağaç peftere gibi uçduğu sene bu cezîrecikler kırk elli gün bu Boyana gölü üzre serserî gezüp şinâverlik edüp gâh şimâle ve gâh cenûba ve gâh şarka ve garba gezerlerdi" deyü zâl ı zamâne pîr i fânîler ve kâr-âzmûde i cihân-bînler böyle hikâye eylediler, ve's-selâm. ( )
Sitâyiş i buheyre i âb ı zülâl i Arnavud İskenderiyyesi
Bu buheyre i âb ı zülâl İskenderiyye kal‘ası dibinde Boyana gölü nâmıyla şöhre i şehr olmuş bir lezîz âb ı hayât göldür, dâ’iren-mâdâr cirmi on bir mîl i kebîrdir ve şarkdan garba tûlânîce vâkı‘ olup Ebü'l-feth Mehemmed Hân bu kal‘ayı döğ(dü)düğü havâle olan Boyana gölü aşırı Torondoş dağı bir top menzili karşu yakındır, mâ‘adâ kenârları ba‘îd bir uzunca halk olmuş şehd i zülâlden nişân verir bir halîcdir kim yine kal‘a karşusındaki Torondoş dağında başı vardır, andan çıkar; bir teferrücgâh ı ferah-fezâ yerdir.
Bu mahalden aşağı bu buheyrenin ayağı dörd sâ‘at cânib i garba akup giderek niçe bâğ u besâtînleri rey ederek körfez deryâsına mahlût olur. Ve kal‘anın mebnî olduğu kayaların dibinde on aded balık dalyanları var, cümle mîrîdir, bu dalyanlarda ve gölde sayd olunan mâhîler cümle emîn tarafından zabt u rabt olunup mâlı kal‘a neferâtlarının aklâmıdır ve câmi‘ i selâtînlerin e'imme ve hutebâlarının vazîfe i mu‘ayyeneleri bu dalyanların mahsûlünden verilir.
Ve ol kadar mâhî i münakkaş ı gûnâ-gûnlar çıkar, hadd [ü] hisâbın Hudâ bilüp cihânı dutar. Evvelâ pisi balığı ve sazan balığı ve levrek balığı ve kefal balığı aşağı deryâdan gölün ayağıyla gelir ve niçe bin elvân mâhî i gûnâ-gûnun envâ‘ı bu gölde mevcûddur.
Bâ-husûs bu İskenderiyye halîcinde çıkan yılan balığı ne Gölikesri'de ve ne Ohri'de ve ne Beşik göllerinde çıkmak ihtimâlleri yokdur, bu İskenderiyye buheyresinde çok çıkar ve semîn ü lezîz olup balığı misk gibi kokar. Bu râyiha i tayyibe dahi bir diyâr göllerinin mâhîlerine mahsûs değildir, illâ bu İskenderiyye balığına mahsûsdur. Ve gâyetü'l-gâye nâfi‘ yılan balığıdır kim dünyâda nazîri yokdur, hummaya ve ağrı hastalığına mübtelâ olan kimesneler bu yılan balığın pişirüp yeseler yâhûd başın kendüde götürseler bi-emrillâhi Ta‘âlâ ısıtmadan ve ağrı hastalığından halâs olup şifâ bulur, tâ bu mertebe nâfi‘ yılan balığı olur kim İskenderiyye şehrinde humma ve ağrı hastalığı olmazdır.
Ve bu buheyrenin âb ı nâbın dâ'imâ nûş edenin tabî‘ati müleyyen olup sevdâ ve safrâ ve balgam ve sudâ‘ ve kabz u inhidâr misilli emrâz ı muhtelifelerden halâs olur, tâ bu mertebe suyu dahi nâfi‘dir.
.................. (1 satır boş)....................
Der-beyân ı kâr [u] kisb i ahâlî i vilâyet
Bir sınıfı buheyresinde sayyâd ı mâhîlerdir; bir bölüğü askerî tâ’ifesidir; ve bir zümresi tüccârân ı berr [ü] bihârdır; ve bir fırkası ehl i sanâyi‘dir; ve bir kabîlesi sûhtevât ulemâlarıdır; ve bir kavmi bâğbândır, zîrâ cümle yigirmi üç bin aded bâğları vardır. Ve gâyet Ferhâd-vâr rencberlik edüp kâr [u] kisblerine mukayyed şecî‘ ü fetâ Arnavud gâzîleri var. Gayri millet bu şehirde yokdur.
Cümlenin lisânları Arnavudcadır kim bir lisâna benzemez, zîrâ bu Arnavud kavminin ibtidâ asl [u] fer‘leri Mekke i Mükerreme Kureyşîlerinden kavm i Arab'dır. Anıniçün Arnavud lisânında ba‘zı Arab elfâzları vardır kim hâlâ aralarında isti‘mâl olunur. Ve bu kavm i Arnavud bu İskender ve Avlonya dağlarından tulû‘ edüp lisân ı Talyan ı Fireng ile ihtilât ederek lisân ı Arab ile lisân ı Fireng arasında lisân ı Arnavud'u Hazret i Ömer hilâfetinde peydâ etdiklerinin sebebin ve kavm i Arnavud'un asl [u] fer‘leri inşâallâh mahalliyle tahrîr olunur, ammâ şimdi,
Der-fasl ı lisân ı Arnavud
Ve "Ârnâbûd" deyü kavm i Acem lakab demişler. Ve niçe müverrihler kavm i Ârnâbûd yazmışlar, ammâ lezîz lisândır, birbirlerine i‘zâz [u] ikrâm ile tevâzu‘âne ve hilmâne kelimât ederler. Gerçi kefereleri millet i Mesîhiyye'den geçinirler, ammâ ol dahi İşpanya [ve] Venedik keferelerinin ibrâmlarıdır, yohsa Mecûsî gibi ne kitâb ve ne haşr ü neşrden bir şey bilmezler, bir alay kitâpsız kefere vü fecerelerdir kim lisânları budur.
Evvelâ: Pörtuni zoti Allâh hakkıyçün demekdir. Bey‘ u şirâ mahallinde akçe hisâbları böyle add olunur. Evvelâ:
ne
1
|
dü
2
|
tiri
3
|
kotra
4
|
pensı
5
|
gaşt
6
|
iştat
7
|
tetı
8
|
nandı
9
|
zit
10
|
Falemi müre.
Selâmün aleyküm âdem.
|
Aye şendoş enbahi.
Ey hoş musun.
|
Mir niştıra nişe.
Sabâhın hayr ola.
|
Miliserde.
(–––) (–––)
|
Palâ mizuni.
(–––) (–––)
|
buk
ekmek
|
uy
su
|
miş
et
|
dele
koyun
|
pulı
tavuk
|
Baya müre.
Gel âdem.
|
Aha buk.
Ekmek yer misin.
|
Ku kiye.
Nerede idin.
|
miyalt
bal
|
Aki te ki.
Arpa var mı.
|
Nuku kam.
Yokdur.
|
ruş
üzüm
|
Aki mebe teşin kurd.
Arpa getir yoksa başın yararım.
|
Pörtuni zoti nuku kam aki.
Allâh hakkıyçün yokdur arpa.
|
tamu
ana
|
motra
kız karındaş
|
şoke
avret
|
Yâve sözlerdir, ammâ seyyâhlara lâzımdır belki söğeler yâhûd döğeler.
Hak mut.
Bok ye.
|
Tıkifşatı tamu.
Ananı filân edeyim.
|
Tıkifşatı şoke.
avredin [35a] filan
edeyim.
|
Tı pirişte bıhund.
Burnuna yelleneyim, ya‘nî zarta çalayım.
|
Tıkifşatı büsı.
Edebde götünü filân edeyim.
|
İç kıvırdım.
Puşt gidi demekdir.
|
Hâsıl ı kelâm dervîşler âlem i seyâhatde böyle lisânları da bilüp kendüye şütûm etdikleri yere varmayup âsûde-hâl ola.
Der-vasf ı tetimme i şehrengîz i şehr i İskenderiyye: Varoşu içre nehr i Drinaz üzre iki aded cisirleri var, biri Hüseyin Beğ köprüsüdür ve biri Ali Politina köprüsüdür.
.................. (4.5 satır boş)....................
Der-beyân ı ziyâretgâh ı İskenderiyye: Evvelâ kal‘a kapusunın iç yüzünde ziyâret i Gâzî Muyo Baba kuddise sırruhu'l-azîz.
.................. (1 satır boş)....................
Bu kal‘ayı seyr [ü] temâşâ edüp ve niçe ahvâlâtlarına vakıf ı esrâr olup bir gün mîr i livâ Yûsuf Beğzâde Mehemmed Paşa ile İskenderiyye'den kalkup cânib i şimâle 2 sâ‘at gidüp,
Sitâyiş i kasaba i Buşatlar
Bu rabta i müzeyyeneye bir alay ı azîm ile girüp Mehemmed Paşa sarâyında meks edüp ba‘de'z-ziyâfe derûn ı sarây ı behişt-âbâd[d]a konağımıza varup andan bu kasabanın dahi seyr [ü] temâşâsına şürû‘ eyledik. Nehr i Drin kenârında bir ferah-fezâ mahsûllü ve çemenzâr u lâlezâr ve murgzâr u hadîka i cinîn ü gaytânlı bâğ ı İrem-misâl bir vâdîde bir ma‘mûr u müzeyyen ü şîrîn rabtadır.
Cümle sekiz yüz aded tahtânî ve fevkânî cümle seng binâ bir kasaba i zîbâdır kim nısfı kiremit ve nısfı kayağan örtülü evlerdir. Cümleden sarây ı mu‘azzam Yûsuf Beğzâde sarâyıdır kim Ebü'l-feth Mehemmed Hân'dan berü cedd i izâmı Koca Yûsuf Beğ'den berü kendülere irs ile intikâl etmiş sarây ı milk i mevrûslarıdır, kat-ender-kat hücre ve kâ‘a ve dîvânhâneler ile ârâste ve matbah ve kilar ve tevâbi‘ât hücreleriyle pîrâste olmuş sarây ı hâssadır.
Bir câmi‘ i müferrihi ve bir mescidi ve bir medrese ve bir hammâm ı dil-küşâ ve bir hân ı zîbâ ve elli aded dekâkîn i ra‘nâsı cümle Yûsuf Beğzâdelerin hayrât-ı hasenâtlarıdır.
.................. (1 satır boş)....................
Hakîr bu kasabayı dahi teferrüc edüp Melek Ahmed Paşa efendimizin mâlı tahsîl olunca bunda mihmân olmak iktizâ etdikde tazyî‘ i evkât olmasın içün hakîr beğden yigirmi aded tabankeş pür-silâh piyâde Arnavud yiğitleri refîk alup,
Kotur ve Kara Dağlara gitdiğimiz yolları beyân eder
Hakîr i pür-taksîr beğden harc ı râh ve her kal‘a kapudanlarına mektûb ( ) alup İskenderiyye'den cânib i garba kara dağlık içre ( ) sâ‘at gidüp,
Evsâf ı kal‘a i intihâ yı serhadd i mâric, ya‘nî hisâr ı bî-amân ı sûr ı Podgoriç
Lisân ı Arnavudca ( ) demekdir. Sene 883 târîhinde Ebü'l-feth i megâzî, ya‘nî Sultân Mehemmed i Sânî i Gâzî kal‘a i İskenderiyye'yi feth etdikde Arnavud eşkıyâsı ve keferesi [ve] Venedik feceresinden İskenderiyye emn ü amân olmak içün sene i mezbûrede bu kal‘ayı bizzât Sultân Ebü'l-feth binâ etmişdir.
Kara Dağ nâm bir sengistân ı bî-amân içinde çâr-kûşe bin seng binâ metîn ve burc [u] bârûları ve dendân ı bedenleri sedd i hasîn bir kapulu ve kesme kaya handaklı bir kal‘a i cedîddir. İçinde dizdârı ve yedi yüz aded yarar ve bahâdır pâ-bürehne ve ser-bürehne kotur şehbâz ve dilâver ve zorâver u şehnâz yiğitleri var, şeb [ü] rûz Kotur kâfirleriyle ceng [ü] cidâl ve harb [ü] kıtâl etmede mücâhid fî-sebîlillâh gâzîlerdir, ammâ libâsları gâyet mudhikâne libâslardır, sevâhil diyâr olmağile âb [u] hevâsı letâfetinden halkının kadd [ü] kâmetleri çınar ı bâlâlar gibi serâmed fidâyî yiğitlerdir. Başları Adana kabağı kadar büyükdür ve bâzûları tohuma gelmiş dolma kabağı kadar kalın bâzûları var ve sîne i pür-kîneleri husrevânî küp gibi güm gü[m] sadâ verir vâsi‘ [ü] arîz sadr ı mücessemleri var, ya‘nî merd i kelâm bu mertebe cüssede olan gâzîler ol kadar ten-dürüst ve zinde ve cüst ü çapük ü çâlâkdir.
Cümle silâhlarıyla kayadan kayaya Bağdâd gazalı gibi pertâb eder, zîrâ 1 hadîsi üzre esvâbları ol mertebede hafîfdir kim ol cüsse i kebîrlerin üzerinde gûyâ esvâb ol[ma]ya.
Ayaklarında cümle sıkma çarıkdır ve "Baldır duruda" dedikleri gibi baldırları çıplakdır, hattâ donları bile yokdur, hemân bellerin[d]e birer dimi bol paçaları var. Ekseriyyâ gömlek nedir bilmezler, eğinlerinde birer mashara daracık ve kısacık kebe geyerler, göğüsleri ve omuz başları cümle açıkdır. [35b] Ve kelem serleri ne kadar kazan kadar ise ol kadar küçücük tâkıyyeleri var kim ancak bir fincan kadarca tâkıyyeyi iplik ile iki yanından bağlayup boğazına ipliği geçirüp tâkıyyeyi başına geyer, ammâ Hudâ âlimdir eyle kelle i kebîr üzre ol tâkıyye gûyâ âriyetî durur, geyilecek hâli yok bir arakiyye i siyâhdır.
İşte bu gûne bir alay gâziyân ı sipâhdır. Her bâr çete ve potura kovup ceng ederler kim Kotur kâfirinin ve Kilimente ve Kara Dağ Arnavud kâfirlerinin gözlerin korkudup ödlerini sındırmış gâziyân ı Podgoriçsedir.
İskenderiyye sancağı hâkinde subaşılıkdır ve nevâhî nâ’ibi hükm eder, gayri hâkimleri yokdur. Derûn ı hisârda cümle üç yüz aded daracık hânecikleri ve bir Ebü'l-feth câmi‘i ve buğday anbârları ve mükellef cebehâne ve topları ve su sarnıçları var, gayri imâret ve hân ve medrese ve hammâm ve çârsû yı bâzârları yokdur.
Bu kal‘adan Venedik'in Kotur kal‘asına vere ile gidüp temâşâ etmek murâd edindiğimizde kal‘a neferâtları rızâ vermediler, meğer Kotur kâfirleriyle vereleri bozgun imiş. Bir dahi inşâallâh fethinde bulunup seyr ederiz. "El-umûru merhûnetün bi-evkâtihâ"1 deyü Kotur'a gitmeden fâriğ olup Podgoriç'den cânib i şimâlde nîm sâ‘at ba‘îd bir püşte i âlî üzre hakîr çıkup,
Kal‘a i Kotur: Nova körfezi kenârında bir kaya üzre havâlesi çok bir küçük kal‘a nümâyân idi. Bu kal‘anın cenûbunda iki konak yerin iki tarafı Venedik körfezi deryâsıdır, garb tarafı Nova körfezi denizidir.
Bu iki deniz mâbeyni on konak yere varınca sevâd ı mu‘azzam bir burundur kim Mora vilâyetinde Manya burnu gibi cengelistân ve sengistân yalçın ve bî-hâsıl dağlardır kim nısfına Kara Dağlar ve nısfına Kilimente dağları derler. Kırk yedi bin tüfeng-endâz zîr [ü] zeber-dest Arnavud kâfirleridir kim mukaddemâ İskenderiyye'ye tâbi‘ler idi, cezîre i Girid gazâsından berü bu kâfirler Venedik'e tâbi‘ olup Kandiye kal‘asına imdâda gider. Ve bu Kilimente burnunda yedi pâre kal‘alar cümle Venedik hükmündedir kim kapudanları Fireng ve askerîsi cümle Arnavud kefereleridir.
Bu dağlarda dahi niçe ibret-nümâ temâşâlar edüp Podgoriç'den kalkup cânib i cenûba sengistân içre pür-silâh âmâde giderken,
Evsâf ı kal‘a i Buduva
Evvel ü âhir Venedik Firengi kal‘asıdır. Leb i deryâda şekl i murabba‘ şeddâdî seng-binâ bir küçük beyâz kal‘a i ra‘nâdır. Bizim askeri görüp kal‘adan hayli haber topları atup bir tabyası üzre bir âlî gemi sereninin zirve i a‘lâsına bir fılandıra bayrak kaldırdı ve leb i deryâda olan cümle kavata kullelerinde tarfetü'l-ayn içre âteşler yakup dûdları evc i semâya kehkeşân-âsâ urûc edüp her kulleden birbirlerine işâret topları atdılar, zîrâ bizi çeteci ve nehb ü gâretçi zann etdiler.
Bizler dahi bî-bâk ü bî-pervâ Buduva kal‘ası kurbundan ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
Evsâf ı sengistân ı vâdî i nâr, ya‘nî sedd i üstüvâr, kal‘a i Bar
Lisân ı Arnavudca ( ) ( ) demekdir. Bânîsi Pulya kral binâsıdır kim bu kal‘a ibtidâ İşpanya kralı hükmünde idi, ba‘dehu Orhân Gâzî asrında Bundukani Venedik'i destine girüp andan sene 883'de feth i Ebü'l-feth Gâzî kabzasına girdi. İskenderiyye sancağında voyvadalıkdır ve Ülgün nevâhîlerinden olup niyâbetdir. Kal‘a dizdârı ve ( ) aded mük[elle]f ü mükemmel pür-silâh gâzî yiğitleri cümle şehbâz Arnavud şehnâzlarıdır kim firkateleriyle dâ’imâ Pulya vilâyetleri ve İşpanya ve Klora kıyıların ve âsî Venedik kal‘aların ve Kara Da[ğ] ve Kilimente Arnavudların kırup kılıçdan geçirüp sâlimîn ü gânimîn kal‘alarına dâ’imâ tok doyum gelirler ve aslâ boş gelmezler, elbette bir tarafdan bir şikâr ile gelirler.
Bu kal‘a Venedik körfezi deryâsı sâhilinde ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) üzre şekl i murabba‘ bir seng-binâ yı musanna‘ kal‘a i murakka‘dır. Derûn ı hisâr[d]a cümle ( ) aded kiremit ve kayağan örtülü bâğçesiz neferât evleridir. Sultân Mehemmed câmi‘i ve mekteb [ü] medresesi ve bir mescidi ve bir gılâl anbârı ve cebehâne hazînesi ve su sarnıçları ve mükellef iri topları ve ( ) kapusu ve mehterhâne kullesi ve handakı ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
.................. (4 satır boş)....................[36a]
Evsâf ı binâ yı tabur ı gülgûn, ya‘nî serhadd i intihâ i kal‘a i Ülgün
Lisân ı ( ) ( ) demekdir ve sebeb i tesmiyesi ( ) ( ) ( ) ( ) galatdır. Bânîsi yine İşpanya keferesidir kim baş irşeklerinin hâssı idi. Ba‘de[hu] Venedik bir takrîb şeytânet ile müstevlî olup anın elinden sene 883 Ebü'l-feth vezîri Hersekoğlu Ahmed Paşa'ya bu kal‘a miftâhların teslîm edüp kendüleri dârü'l-bevâr menhûs hânelerine gitdiler.
Ba‘dehu Mehemmed Hân bu kal‘ayı gereği gibi amâr edüp İskenderiyye sancağı beği hâssı tahrîr edüp hâlâ voyvadalıkdır ve yüz elli akçe kazâdır.
Kal‘ası Venedik körfezi kenârında ( ) ( ) üzre şekl i müseddes seng tırâş berâ-yı savaş ı perhâş bir kal‘a i hâzır-bâşdır. Burc [u] bârûları ve dendân ı bedenleri ve metîn dervezeleri ve mazgal delikleri ve handakları ve cemî‘i mühimmât [u] levâzımâtlar;ı ile mamûr u müzeyyen kal‘a i zîbâdır.
Ve derûn ı hisârda Mehemmed Hân câmi‘i ve cümle ( ) aded neferât evleri serâpâ ( ) ( ) mestûr hâneciklerdir. Zahâ’ir anbârları ve cebehâne hazâ’inleri ve su sarnıçları var ve gâyet mefret balyemez ve kâfire amân vermez topları var.
Kal‘a kapusu önünde dizdâr ağa lonca yerinde oturup yedi yüz aded Arnavud gâzîleri kal‘a neferâtlarıyla muhâfaza beklerler. Bunun dahi yarar u bahâdır şecî‘ [ü] dilâver yiğitleri var. Ekseriyyâ şehbâzları firkatecilerdir. Bu kal‘a leb i deryâda vâkı‘ olmak ile yigirmi aded firkateleri kal‘a limanında mevcûddur. Sâ’ir kasabalardan dahi şehbâz Arnavud yiğitleri gelüp firkatelere girüp kâfiristân yakaların yaka yıka harâb u yebâb ede bî-hisâb mâl ı firâvânlar ve esîr i mümtâzânlar alup mansûr [u] muzaffer Ülgün'e gelirler ve mîr i livâya öşür verirler. Hattâ bu hakîr bu kal‘ayı temâşâsında iken yedi aded firkate Pulya kâfiristânında[n] mâl ı ganâ’imle gelüp yedi firkateden Yûsuf Beğoğlu'na yigirmi bir bin guruş öşr i sultânî ve on yedi esîr düşüp ol dahi Melek Ahmed Paşa deynine bu gazâ mâlından verdi.
.................. (20 satır boş)....................[36b]
Andan tekrâr menzil i kal‘a i İskenderiyye, andan tekrâr,
Menzil i kasaba i Buşatlar: Bunda bir gece dahi paşa yanında mihmân olup Melek Ahmed Paşa efendimizin karz ı hasen verdiği mâl içün Yûsuf Beğzâde hakîre on üç bin guruşluk cümle Venedik altunların huzûr ı şer‘de verüp hüccet i şer‘iyyeye geçüp beğe hakîr temessükâtları verüp kenâr ı(?) mümessek şakk(?) olundukda beğden Melek Paşa'ya hedâyâ üç Fireng gulâmı ve yigirmi aded altun zarflı sâ‘atler ve bir incü tesbîh ve kırk top dîbâ ve kırk top Ciniviz katîfesi ve murassa‘ la‘l-gûn mercan kabzalı hançer i zü'l-fecâm verüp bunlar dahi mektûb ı mahabbet-uslûba kayd olup beğden hakîre üç yüz Venedik altunu ve Bihzâd nâm bir İşpanya gulâmı ve bir at ve bir kılıç verüp cümle tevâbi‘ ü gulâmlarıma onar altun ve birer çuka ve kumaşlar verüp refîkler verdi. Ertesi,
İskenderiyye'den İslâmbol'a giderken seyr [ü] temâşâ etdiğimiz kılâ‘ u menâzilleri beyân eder
.................. (2 satır boş)....................
Evsâf ı dâr ı hût, ya‘nî kal‘a i Mut
Lisân ı Arnavudca ( ) ( ) ( ) demekdir. Bânîsi İşpanya krallarıdır. Ba‘dehu sene 884 târîhinde Ebü'l-feth Mehemmed Hân Venedik kâfiri destinden amân ile feth edüp İskenderiyye sancağı tahrîr olup niyâbetdir.
Kal‘ası nehr i Esim kenârında ( ) ( ) üzre çâr-kûşe ve çâr-kulle bir kârgîr seng-binâ yı köhne kal‘a i atîkdir. Bu kal‘a altından cereyân eden nehr i Esim'de yılda bir kerre ol kadar balık çıkar kim hadd [ü] hasrın Cenâb ı Kibriyâ bilir. Bâzergânlar bu balıkları tuzlayup cemî‘i kâfiristâna götürürler. Gâyet lezîz hûtları olduğundan niçe müverrihân ı Rûm ı ân merzbûm bu kal‘aya "Dâr ı hût" deyü tesmiye etdiler. Zamân ı kadîmde hakkâ ki metîn kal‘a imiş.
Cânib i ( ) kapusu var ve hisâr içre cümle ( ) örtülü bâğçesiz daracık neferât evleri ve Ebü'l-feth câmi‘i ve anbârları ve cebehâne mahzenleri ve kifâyet mikdârı şâhî topları var. Dizdârı hâkimdir ve voyvadası zâbitdir ve iki yüz kadar neferâtları var, cümle şehbâz Arnavud gâzîleridir kim garîb-dostlardır, her kim müsâfir gelirse evlerine kondurup ikrâm ederler. Gâyet ganîmet dâr ı diyârdır kim balığı meşhûrdur. Ve bâğ u bâğçeleri ve müşebbek bostânları var.
Âb [u] hevâsının letâfetinden mahbûb u mahbûbeleri var. Ammâ Anadolu'da Silifke sancağında bir dahi Mut kal‘ası vardur.
.................. (3 satır boş)....................
Andan cânib i şarka ( ) ( ) gidüp,
Evsâf ı Yenikal‘a
Sene 883 târîhinde Ebü'l-feth Mehemmed Hân ı Sânî binâsıdır. Rûmeli eyâletinde Dukagin sancağı hükmünde subaşılık ve niyâbetdir. Gayri hâkimleri yokdur. Kal‘ası bir dağ eteğinde vâkı‘ olup gerçi seng-binâdır, ammâ iç el olmak ile bu vilâyet kal‘aya muhtâc olmadığından mürûr ı eyyâm ile kal‘ası harâbdır, ammâ dizdârı ve on aded neferâtları ve kifâyet mikdârı şâhî topları vardır.
.................. (2 satır boş)....................
Andan,
Menzil i kasaba i İspas: Bu dahi Dukagin sancağı hâkinde bin hâneli ve bin aded güzîde tüfengli Ârnâbûd fetâları var. Bir câmi‘i ve bir hânı ve beş on dükkânlı kasabacıkdır. ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) Andan
Evsâf ı kasaba i Yakoviçse
Pojaga sancağında bir Yakoviçse dahi vardır, ammâ bu Dukagin sancağında ma‘mûr u müzeyyen iki bin hâneli müzeyyen rabtadır kim cümle hâneleri kârgîr ve ( ) örtülü ve bâğçeli büyûtlardır. Ve hâkimi voyvadadır. Ve yüz elli akçe pâyesiyle a‘lâ kazâdır. Cümle imâretleri bir sahrâ yı vâsi‘e vâkı‘ olmuş.
İki aded mükellef câmi‘i ve mesâcidleri ve kurşumlu hânları içinde hâlâ Kotur seferiyçün cebehâne ve beksümatlar mâl-â-mâldır. Ve bir binâ yı müferrih i dil-küşâ hammâm ı rûşenâsı ve üç yüz kadar dükkân ı hezâr-âşinâsı vardır ve âb [u] hevâsı letâfetinden mahbûblar vardır. ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) [37a] Andan,
Menzil i kal‘a i Üsküp: Mukaddemâ sene 1072 Bosna diyârından Melek Ahmed Paşa ile Rûmeli eyâletine gelirken bu şehr i Üsküp i dâr ı mahbûba gelüp evsâfı tahrîr olunmuşdur. Bâlâdaki kürrâslara nazar oluna.
Andan kalkup cânib i kıbleye giderken Kıratova şehri dağlar içre sol tarafımızda kaldı. Buna dahi sene i mezbûrda uğrayup gümüş ma‘âdinleri ve müferr[ih] hammâm ı ibret-nümâsıyla evsâfı tahrîr olunmuşdur. Andan,
Dostları ilə paylaş: |