Evl‹YÂ Çeleb‹ seyahatnâmes‹



Yüklə 7,57 Mb.
səhifə35/74
tarix14.02.2018
ölçüsü7,57 Mb.
#42780
1   ...   31   32   33   34   35   36   37   38   ...   74

Sitâyiş i kûh ı Sehend:

....................(1 satır boş)....................[307a]

Evsâf ı şehr i azîm ve belde i kadîm, mahmiyye i Nûh ı Âvend, ya‘nî kâl‘a i Nihâvend;

Vech i tesmiyyesi ve ibtidâ bânîsi oldur kim kaçan Âdem i Sânî ya‘nî Nûh Nebî aleyhi's-selâm ba‘de't-Tûfân delîl i kat‘î olan bu âyet i bürhân ile âyet 1 hükmü üzre Musul kur­bünde cebel i Cûde üzre keştî i Nûh Necî karâr edüp cümle ümmet i Nûh necât buldukda Cûde şehrin Hazret i Nûh imâr eder. Andan bu Nihâvend semtlerini Nûh Necî deverân ü seyerân edüp âb u hevâsından hazz edüp bu Nihâvend'in şehrin inşâ etdüğinden Nûh-âvind'den galat Nûh-âvend derler. Giderek galat ı meşhûr olarak Nihâvend derler. Ammâ Acem nâzükleri Nehrâvend derler ve lisân ı Moğolîde Sare-sur derler, ya‘nî Sâriye kal‘ası der­ler. Ba‘dehû Keyûmers Şâh ve Nuşirevân ve Haz­ret i Ömer hilâfetinde Serdâr Sâriye ve Hârûnu'r-Reşîd ve Şâh Gıyâseddîn cümle bunlar imâr etmiş­dir ve niçe düvelden düvele intikâl et­mişdir. Ba‘de­hû Hulâgû ve Timur ı pür-zor ve Süleymân Hân asrında Serdâr İbrâhîm Paşa ve Murâd Hân ı Sâlis asrında Cığaloğlu ve Osmân Hân ı Sânî asrında Halîl Paşa ve Murâd Hân ı Râbi‘ asrında Hüsrev Şîr Paşa bu Nihâvend kal‘ası ve şehrin harâb u yebâb etmişlerdir. İlâ hâze'l-ân



İmâret i şehr i Nihâvend'i beyân eder: Evvelâ Irâk ı Acem hâkinde şehr i Hemedân'ın cânib i cenûbunda bir kûh ı bülend üzre zemîni mehâbet ü salâbetli ve şimâl tarafından nümâyişli pây ı taht ı şâhân ı kadîm ü şehr i azîmdir. Ve kal‘ası bir püşte i âlî üzre serâmed kal‘a-mânend hısn ı hasîn ve binâ-yı metîn hisâr ı ibret-nigîndir. Ve dâ’iren-mâdâr cirmi dokuz bin hatvedir. Etrâfında handakı vardır ammâ vâsi‘ değildir. Kal‘a i âlîsinde bir kuyusu vardır. Derûn ı kal‘ada bin mikdârı bâğ u bâğçesiz hâneler vardır.

Cümle dörd câmi‘i var. Ömer Halîfe Câmi‘i ve Sâriye Câmi‘i ve Hârûnu'r-Reşîd Câmi‘i var, gayrı hân hammâm ve sûk ı sultân cümle aşağı şehirdedir.

Yüz elli burc u bârûsu ve iki kapusu ve sâzende kullesi ve yedi yüz neferâtları ve dizçöken ağası ve yasavul ağası ve daroğası ve kelenteri ve münşîsi vardır. Ve başka hânlıkdır kim üç bin güzîde nökere mâlik Bora Hân nâm bir Gürcî hânı idi, gâyet sâhib i kerem kişidir. Hakîr ve Murtezâ Paşa ağası karındaşımızla hân sarâyında mihmân olup üç gün sohbet i hâslar etdik.

Sitâyiş i zîr i Rabât ı kebîr

Kal‘a i bâlânın tahtında şekl i murabba‘ etrâfı handaklı bir kat dîvârlı sûrdur. Ammâ zamâne kal‘aları gibi metîn değildir. Cânib i kıbleye Bâb ı Irâk'da Hârûnu'r-Reşîd binâsıyla târîhi vardır ve Bâb ı Erdebil şimâle nâzırdır ve Bâb ı Hemedân garba nâzırdır ve Derveze i Sehend garba mekşûf­dur. Bu cirmde olan rabât ı azîm on üç bin adımdır. İçinde yetmiş mihrâbdır. Evvelâ bâzâr ı sultânîde (   ) (   ) câmi‘i,

....................(1.5 satır boş)....................

Mâ‘adâ mesâcidlerdir. Cümle yedi medrese ve altı tekye i dervîşân ı Hayderî ve Bektaşî tekyeleri ve Kalenderî tekyeleri ve Vâhidî tekyeleri vardır ammâ Mevlevî Hazret i Ebâbekr'e ve Nakşıbendî Ebâ­be­kir'e müntehî olmağile Mevlevî tekyeleri ve Hâcegân ı Nakşıbendiyye tekyeleri yokdur.

Ve cümle kırk aded mekteb i tıflân ı nâresî­de­gân vardır. Gâyet necîb ü reşîd ciğer-kûşeleri vardır. Ve bîcâh yerde âb ı revân çeşme-sârları var ve derûn ı şehirde besit yerde sebîl i cân-perverleri var ve heftâd yerde sarây ı hânedânları var, hemesi hâk i pâk ile pûşîde dâm u bâmları var ve yedi yerde kârbân sarây ı hâcegân ı sevdâgerânları var. Ve hezâr dükkânçe ve çârsû-yı şâhîsi var, ammâ bezzâzistânı yokdur. Lâkin cemî‘i zî-kıymet metâ‘ ı kâlây ı vâlây bî-kıymet fürûht ol­unur.

Ve âb u hevâsının letâfetinden mahbûb u mah­bûbe i Nihâvend meşhûrdur kim cümle halkının reng i rûyları humret üzre buğday ağınnılardır. Zîrâ bu diyârın zemîni mürtefi‘dir, hevâsı bürûdet üzredir. Ve âb ı hayât suları cümle kûh ı Elvend'den gelüp şehrin bâğ u bâğçe ve müşebbek bostânlarını reyy eder. Bâğ u ravza i cinânları ve hadîka i gülis­tân­ları bî-haddir ve meyve i gûnâ-gûnu firâvândır ammâ engürü ve sîbi ve âlû-yı gûnâ-gûnları ve dane­dâr gülnarı ve Melçe emrûdu memdûh ı âlem­dir. Hubûbâtından gendümü ve cevvi ve lobiyâsı [307b] ve pembesi ve sâ’ir nebâtâtı ve şükûfe vü ezhâriyyâtı memdûhdur.

Ve ekseriyyâ halkı Ekrâd u Şî‘îlerdir. Ve a‘yân u eşrâfı çokdur. Ve tabîbân ı hâzıkânı ve cerrâh ı fâsıdânı firâvândır. Ve ulemâ vü sulehâsı asla yokdur ammâ şâ‘irân ı musannifîni çokdur. Ve ihtilât et­diğimiz yârân ı bâ-safâlardan Genç Avarlı ve Aları Alî Yâr ve Hasan Meymendî ve Hudâdâd ı Kindî ve Sührâb Efendi ve Şâhbâz Ağa ve Tülüngî Bây ve Karıtbây ve Hân Cân. Ve cümle halkı kalemkârî çıt Lekfûrî elvân bezler ile döşeli haftânlar giyüp cümle kebûtî ve zerdavâ kürkler giyerler.

Ve zenâneleri heme sîm ü zertâc ile rûyları nikâblı ve beyâz ızârlı ve pâyları âsumânî ve yeşil çizmeli zenâneleri vardır.

Ve esmâ i zenâneleri bu gûnedir: Güldemide ve Güldemdem ve Gülendâm ve Gülçini ve Gülşâh ve Gülbûy ve Itırşâh ve Sümehân ve Sümeykehân ve Hümâhân ve Elencecân ve Gülruh ve perîmâh ve Peykermâh ve Çekdimşâh.

Esmâ i çâkerânları bu gûnedir: Tirmid ve Cânpolad ve Hayhay ve Vayvay ve Haykulı ve Vaykulı ve Karçığa ve Hurremkenderli ve Karakay ve Bâyolan ve Sendekî ve Sevindük ve Gulâmşâd ve Şâdî ve Âzâdlı.

Ve cevârîlerinin isimleri böyledir: Çekecân ve Cedârlı ve Zanbaka ve Sünbüle ve Feddene ve Hannâse ve Sünnete ve Yemâme ve Peymâne ve Kendîde ve Hurreme ve Sirâhbân ve Servboy ve Dırahşân ve Şehbâz ve Bey‘ana ve Cân ı cihân.

Ve cümle heft hammâmı vardır. Cümleden Pîr Budak Hân hammâmı ve Sinân Paşa hammâmı ve Münşî Kay hammâmı ve cümle ‘Sad-si hânedân hammâmları vardır.’ deyü ahâlî i Nihâvend tefâhur kisb ederler. Hakkâ ki kelâmlarında dürûğ yokdur.



Ve tâli‘ i imâreti burc ı mîzândır ve beyti zühre ve hevâîdir. Anınçün halkı ehl i hevâ ve i‘tidâl üzre geçinirler. Ve ekâlîm i büldânı on sekizinci iklîm i örfiyyede olup arz ı beledi (   ) (   ) ve tûl ı nehârı (   ) sâ‘atdir.

Ve bu şehrin ibret-nümâsın beyân eder: Eyâlet i Nihâvend cümle yüz elli pâre kurâlar ile müzeyyen olmuş eyâletdir kim her bir kendi birer şehr-misâl câmi‘li ve hânlı ve hammâmlı ve çârsû-yı şâhîli kasabalardır.

Mutalsam ı diğer: Şehr i Nihâvend'in bîrû­nunda bir bâğ kenârında bir çemenzâr u lâle-ızâr yerde çâr-kûşe bir hacer i mermer vardır. Ol seng i beyâz üzre üstâd ı selef mermer-bür bir sürâhî {bardak} kûze-misâl bir bardak tasvîri eylemiş. Andan yılda bir kerre kırk gün bir âb ı revân revân olup şehrin cemî‘i hadîka i Rıdvânların ve bâğ u müşebbek bostân u mezra‘aların reyy edüp kırk günden sonra yine teskîn olurmuş. Hâlâ ol seng i sürâhî nümâyândır, ammâ âb ı revânı nihân olup mutalsamı mu‘attaldır.

Mutalsam ı ibret-nümâ-yı diğer: Nehr i Nihâ­vend kûh ı Elvend'den tulû‘ edüp şehr i Nihâ­vend'in mezâri‘âtların saky edüp iner. Cânib i şimâl­de niçe yüz {aded} kendleri rüşş edüp Rû­miyye buhayresine rîzân olur. Nihâvend'e karîb bu nehir kenârında bir gûne ahmerü'l-levn müdev­ver (müdevver) {Akdeniz'de cezîre i İlimni'nin} tîn ı mahtûmı gibi bir yağlı tîn bulunur. Ol tînden cemî‘i emrâz ı muhtelifeye sürseler ve suya ilkâ edüp âbından marîz olan merd ü zen nûş etseler bi-emrillahi Ta‘âlâ şifâ bulur. Ammâ kavm i Acem bu kerâmet i Hazret i Ömer'le hâsıl olmuşdur, deyü nef‘ini inkâr ederler. Hâlâ ki cümle Sünniyânlar şehir şehir götürüp şifâ bulurlar.

Def‘an mutalsam ı vâcibü's-seyr: Bu şehr i Nihâvend'in yine nehri kenârında bir amûd üzre beyâz mermer i berrâkdan hukemâ-yı kudemâ bir semek timsâli etmiş. Vakt i hamâsînde elli gün ol semek gıjgırup Nihâvend şehrinin niçe kerre yüz bin semekleri cem‘ olup cümle ehl i Nihâvend ol semekleri sayd edüp kifâf ı kût idinirlermiş. Hâlâ ol semek sûreti suya düşüp suya müte‘allık mutalsam olmağile ameli bâtıl olmayup her sene hamâsînde elli gün balıklar ol mahalde kenâra düşer meşhûr­dur. Ve yine amûdu hâlâ râygândır.

Tılısm ı âhar: Nihâvend'in bâğları içre bir so­makî mermerden bir ifrit kellesi vardır. "Kazâ-yı Nihâvend'i def‘ içün vaz‘ ı mutalsam oldu", derler. Ameli bâtıl olmağile şehr i Nihâvend Osmânlı'dan ol kadar kazâ vü kader i mükerrer görmüşdür kim ol ise mukadder i İlâhîdir, el-mukadderi kâ’indir.

Diğer mutalsam ı gayr: Bu şehr i Nihâvend'in garbında bir kayada bir çeşme-sâr var kim kaçan dihkânîlerin zirâ‘at mahalleri geldikde cümle re‘âyâ vü berâyâ-yı zürrâ‘ ol çeşme [308a] kayası dibine varup bir sığır ve bir deve ve bir at ve bir üştür ve bir çemender ve bir koyun ve bir keçi ve'l-hâsıl kırk gûne zî-rûh hayvânâtdan birer danesin boğazlayınca hemân bi-emrillah bu kadar zamân­dan berü mu‘attal çeşme kırk gün kâmil cereyân edüp cümle bâğ u bâğçe ve tarlalar kırk günde reyy olup yine çeşmeden su munkatı‘ olur. Bu mutal­samlar aceb hikmetdir.

Şehr i kadîm olmağile niçe ibret-nümâlar var ammâ niçe mutalsamlar Hazret i Risâlet-penâh sa‘âdetle rahm i mâderden müştak olduğu şeb i mezkûr tılsımların amelleri bâtıl olup hâlâ kimi cârîdir.

Ba‘dehû Hazret i Risâlet'e kırk yaşında Mekke i Mükerreme'de Hazret i Cibril i Emîn vesâtatıyla 1 yarlığıyla nübüvvet geldikde ibtidâ Hazret i Ebâbekir İslâm ile müşerref olup ba‘dehû nisvândan Hadîce i kübrâ müslime olup ümmetleri bin aded oldukda ümmetlerin cenge terğîb içün 2 deyü İslâmbol ve Rûmiyye ve Kurtuba ve Mısır ve Şâm ve Kudüs ve Haleb ve Antakiyye ve Irâk-ı Basra ve Nihâvend ve Kazvîn içün hadîs i şerîfler deyüp sahâbe i kirâmların cenge terğîb edüp ekseriyyâ diyâr ı Acem'de Kazvîn ve Nihâvend'i medh ederlerdi. Ammâ ol asırda bu Nûh-âvînd üç günde devr olunur bir sevâd ı mu‘azzam imiş. Hâlâ cânib i etrâfında kat-ender-kat âsâr ı binâları zâhir ü bâhirdir.

Der-beyân ı fütûhât ı evvel-i kal‘a i Nihâvend zamân ı hilâfet i Hazret i Emîrü'l-mü'minîn Ömer ibn Hattâb radıyallahu anh, be-dest i Hazret i Serdâr Sâriyetü'l-Cebel

Çünkim Hazret i Risâlet-penâh dâr ı fânîden dâr ı bâkîye azm i cinân etdikde hilâfet Hazret i Ebâbekr'e intikâl edüp cemî‘i ümmet i ashâb fırka fırka, boy boy olup her biri birer tarafa pârekende vü perîşân oldular. Çünkim ba‘de hicreti'n-Nebevî hilâfet sene 23 târîhinde Hazret i Ömer'e müyesser olup Irâk ı Acem'de ve Basra ve Kûfe ve Ni­hâ­vend'de kavm i havâriciyân isyân u tuğyân et­meğe başladılar. Âhir ı kâr Hazret i Ömer radıyal­lâhu anh hazretleri seksen bin asker i Arab'a ashâb ı güzînin güzîdesi Sâriye (   ) (   ) hazret­lerin Nihâvend üzre gönderüp kat‘ ı menâzil ve tayy ı bu‘d ı merâhil ederek taht ı Nihâvend cünûd ı Havâriciyân ı Acem ile kâmil yedi sâ‘at i nücûmî ceng i mütemâdî olur. Âhirü'l-emr Acem tarafına galebe müyesser olup İslâm askeri muz­taribü'l-hâl ve'l-bâl kalırlar. Meğer hikmet i hudâ yevm i Cum‘a imiş. Hazret i Ömer Medîne i Münevvere'de minber üzre 3 deyü hutbe okurken bâtın gözüyle görse kim Sâriye bozuluyor. Hemân hutbeyi bırağup minberde üç kerde "Yâ Sâriye ile'l-cebel!"1 deyü na‘ralar urur. Cümle cemâ‘at hayretde kalup yine Hazret i Ömer hutbeye şürû‘ eder. Ba‘zı cemâ‘at "Ömer hutbede yanılup Sâriye serdârı andı. Ol ise beş aylık yolda kaldı." derler. Kimisi "Ömer ma‘tûh oldu ve hutbede halt etdi." derler. Câmi‘ içre bunun emsâli niçe kîl u kâl eder­ler. Ammâ sahâbe i kirâmın âkıbet-endîşleri ve umûr-dîdeleri, "Bunda bir hikmet vardır." deyü Hazret i Ömer'in "Yâ Sâriye ile'l-cebel!" kelâmın ol ân işâret ederler. Hazret i Ömer fi'l-hakîka ol sâ‘at hutbe esnâsında de’b i şerîfleri değilken iki kerre du‘â edüp "Elhamdülillah" deyü mesrûren min­berden nüzûl edüp edâ-yı Cum‘a ederler.

Ezîn-cânib kal‘a i Nihâvend altında münhezim olan cüyûş ı muvahhidîn âşikâre Hazret i Ömer'in "Yâ Sâriye ile'l-cebel!" sadâsın cümle asker istimâ‘ edüp hemân cümle asker Nihâvend dağına arka verüp yeniden cenge âheng edüp hadeng ü zem­berek ve sapan ve zerneh atarak galebe yüzün görünce hemân "Allah Allah!" deyü Râfıziyân u Havâriciyân üzre hücûm edüp bi-emrillahi Ta‘âlâ Kızılbaşları münhezim edüp kal‘a i Nihâvend'i sene 26 târîhinde feth edüp ibtidâ dest i İslâma girdiği bu sûretdir.

Ba‘dehû feth [ü] fütûh haberleri mâl ı ganâ’im­­le ve kal‘a miftâhlarıyla Hazret i Ömer'e geldik­de cümle ehl i Mekke ve ehl i Medîne mesrûr olup Hazret i Ömer'in hutbede "Yâ Sâriye [il]e'l-cebel!" dedikleri feth [ü] fütûha mutâbık gelüp cümle münkerîn Hazret i Ömer'e muhabbet edüp nitekim Hazret i Ömer halîfe idi.

Hazret i Şeyh (   ) Sârî Nihâvend hâkimi olup cümle Irâk ı Acem ve diyâr ı Âzerbaycân ı Ucân Hazret i Sârî elinde Kazvîn ü Hemedân ve Dergezîn ü Kum ve Kâşân u Rey ve Sehend ü Kehrevân Sâriye fethidir. [308b] Ba‘dehû Şeyh Sârî yine Hazret i Ömer hilâfetinde Amr ibn el-Âs ile Mısr fethinde bulunup Mısır ı Fustat'ın hâricinde Âmir i Cüheynî ve Zünnûn ı Mısrî ve Mansûr ı Ensârî ve Şeyh Sârî bir anda şehîd olup Şeyh Sârî hazretleri Mısr ı Cedîd'in yukaru iç kal‘ası içinde Tavâşî Süleymân Paşa câmi‘i hareminde bir zîr i zemîn içinde medfûndur. Hâlâ ziyâretgâh ı erbâb ı dilân­dır. Ammâ Sârî hazretleri ile bu Nihâvend cenginde kâmil yedi bin iki yüz ashâb ı güzîn şehîd olup niçesi râvî-yi hadîsdir. Hâlâ kabr i münev­ve­re­le­rin­de seng i mezârları hattıyla mastûr merkad i pür-envârlardır. İnşâallah mahalliyle tahrîr olunur.

Hulâsa i kelâm bu kevn i fesâdın iktizâsına göre bu vakf ı dünyâda bu şehr i Nihâvend niçe bin el­den ele elekden ve çember i felekden geçüp sene 940 târîhinde Süleymân Hân asrında Koca Ferhâd Paşa dest i Acem'den alup yine Acem istîlâ etdi.

Ba‘dehû sene 995 Murâd Hân ı Sâlis asrında Cığaloğlu Sinân Paşa deryâ-misâl asker i mûr ı mâr ı kerrâr ile Bağdâd ı behiştâbâddan gelüp bu kal‘a i Nihâvend'i ceng ile yedi günde feth edüp kal‘asını murâd ı merâm ı dilhâhı üzre metîn ü müstahkem edüp eyâletini kendü kethudâsı Suhte Mehemmed Paşa'ya verir ve cemî‘i mühimmât u levâzımâtların görür ve iç kal‘asına yedi oda ka­pukulu koyup cümle yiğirmi bin asker muhâfazacı ta‘yîn eder.

Ba‘dehû sene 1031 târîhinde yine Acem istîlâ eder. Ba‘dehû sene 1039 târîhinde ma‘lûmu­muz­dur, Hüsrev Paşa-yı vezîr i dilîr Bâğ ı cinânı ve Hemedân u Dergezîn'i urup nehb ü gâret etdikde bu Nihâvend şehrin dahi harâb u yebâb et­dirmişdir. Ol asırdan berü hâlâ İremezâtü'l-imâd misilli bir şehr i dilşâd olmuşdur. Ammerallahu ilâ ebeden li-âbâd.

....................(4 satır boş)....................



Evsâf ı ziyâretgâh ı şehr i Nihâvend:

....................(3 satır boş)....................

Andan yine cenûb tarafına,

Kend i Seyyidler: Nihâvend hâkinde cümle halkı sâdât ı kirâm Sünnîlerdir. Andan cânib i cenûba gidüp Cığaloğlu yoluyla,

Kend i Hazret i Sa‘d ı Vakkâs: Nihâvend hâkinde bin hâneli şehir-misâl câmi‘ ve hân u ham­mâm ve çârsû-yı şâhîli bir kend i İrem'dir. Kaçan kim Nihâvend cenginde Hazret i Sa‘d ı Vakkâs kendi âleti olan düşman okuyla mecrûh olup bu kendde sıhhat bulunca sâkin olup, "İmâr ola." deyü du‘â eder. Hâlâ makâm ı Sa‘d ı Vakkâs ulu âsitâ­ne­dir. Birkaç Sünnî tekye-nişînleri vardır, ammâ ken­dü­leri niçe yirde medfûn olduğun biliriz. Evvelâ Medîne i Münevvere Bakî‘inde ve Mısır İsken­de­riy­yesi kal‘asının Bâb ı Ahdar'ı dâhilinde ve Şâm'a karîb Cisr i Ya‘kûb ile Cübb i Yûsuf mâbey­nin­de azîm âsitânelerin ziyâret etmişiz. Kuddise sırrahû

Bu Acem'de de makâmın ziyâret edüp ubûr et­dik. Andan 7 sâ‘at,



Sitâyiş i şehr i ehl i cevr, ya‘nî kal‘a i Kinkevr: Bânîsi Enûşirvân'dır. Gürcî ve Moğol lisânında kal‘a i Hor Kinkevr derler. Nihâvend hâkinde daroğalıkdır. Kal‘ası bir püşte üzre şekl i muhammes seng-binâ bir sûr ı ra‘nâdır. Ammâ cirmi ma‘lûmum değildir. Aşağıda bin hâneli bir varoşu ve bir câmi‘ ve hân u hammâm ve bâzârı ve bâğları vardır. Ekseriyyâ halkı Ekrâd ı Şehrezûlî'dir ve Şî‘îlerdir. Bundan Nihâvend bir serî‘ rehrev merhaledir. Bu kal‘ayı sene 995 târîhinde Cığaloğlu feth edüp yine Acem istîlâ edüp hâlâ yine dest i Acem'de âbâdân kal‘adır.

....................(1.5 satır boş)....................

Dâmen i kûh ı bî-sütûnda Şâh Cisri'n {ubûr} edüp andan cânib i kıbleye meyyâl, [309a]

Der-fasl ı ülke i Sipîd, ya‘nî kal‘a i Sorh-bîd;

Bânîsi Hârûnu'r-Reşîd'in Kızıl Oğlan nâm bir nedîm i benâmının binâsıdır. Lisân ı Acem'de Sorhbîd kal‘ası derler, ya‘nî Kızıl Söğüdlük kal‘ası derler ammâ kabâ’il i Türkman ı Avşar, Kızıl Oğlan kal‘ası derler. Nihâvend hâkinde bir söğüdlü dağlar ve özler içre bir püşte i âlî üzre çâr-kûşe bir kal‘a i şîrîndir, ammâ küçükdür. Cânib i şimâli Nihâvend'e meftûh bir kapusu var, içine dâhil olmadım. Aşağıda sultânının bâğında mihmân olup bir pîr i fânî Zâl ı İrânî sultânı var, yüz kırk yaşındadır, dediler. Bin askere mâlikdir. Kadı ve kelenteri ve Oniki İmâm aşkına on iki hâkimi vardır kim kânûn ı şâhân ı İrân ı Turan töresi ve beresi budur. Aşağı rabâtı bâğsız ve bâğçeli ve âb ı revânlı ve üç bin hâneli avâdân kal‘a i bahâristân ı sorhistândır. Hakkâ ki sorhseristânları firâvândır. Bu dahi Irâk ı Acem'den add olunur, ammâ hâk i Şehrezûl ile müşâdır. Bu şehrin her imâreti mevcûddur. Bu kal‘ayı dahi sene 995 târîhinde {Cığalzâde} feth edüp Sorhbîd nâmında sancak edüp Akralı Alî Beğ'e ihsân edüp ba‘dehû Acem bu kal‘aya istîlâ ederken Alî Beğ şehîd olup şâhrâh üzre kabri zâhirdir. Bu kal‘adan kalkup münâsib refîklerimiz olmağile serserî kâh şimâle ve cenûba ve kıbleye ve şarka ve garba gezüp Cenâb ı Bârî'nin niçe kerre yüz bin gûne sun‘ ı azîmlerin temâşâ edüp hamd ü senâ ederdik. Ba‘dehû yine kıbleye,

Evsâf ı sûr ı Gülgûn, kal‘a i kûh ı Bî-sütûn

Bu kal‘ayı ibtidâ müceddeden sene 999 târîhinde Sultân Murâd ı Sâlis vezîri Serdâr ı mu‘azzam Cığaloğlu Sinân Paşa Bağdâd ile Hemedân ve Dergezîn ve Nihâvend mâbeynini Tebrîz'e varınca emn i emân olsun içün bu kal‘a i Bî-sütûn'u, kûh ı Bî-sütûn dâmeninde bir püşte i âlî üzre seng-tıraş ile bir kal‘a i hâzır-bâş inşâ eylemişdir kim bu serhadlerde eyle kal‘a yokdur. Hattâ ba‘zı dûn-himmet, Âl i Osmân kal‘a yapamaz derler. Hâlâ bu kal‘a i Bî-sütûn vâcibü's-seyr i ibret-nümûn kal‘a i gülgûndur kim cümle der i dîvârları seng i hârâdandır. Cirmi üç bin adımdır. Yalçın püşte üzre olmağile cânib i etrâfında aslâ handakı yokdur ve {cânib-i} şimâle mekşûf bir ka­pusu var, diyâr ı Acem'de eyle polad ı derveze i kavî görmedim. Derûn ı kal‘ada yüz elli hâne var ve Bî-sütûn sultânının bir âlî sarâyı ve Murâd Hân ı Sâlis Câmi‘i ve anbarları ve bir çâh ı gayyâdan nişân verir âb ı hayât kuyusu vardır. Sultânın bin nökeri ve kal‘a nökerleri ve on iki hâkimi vardır. Derûn ı kal‘ada gayrı imâretler yokdur, cümle aşağı derededir. Hâlâ kal‘ada Cığalzâde'nin koduğu toplardır.

Bu kal‘aya kavm i Acem yeni binâ olun­duğiyçün kal‘a i Nev derler. Kal‘a i Sorhbîd'e, rûy i sefîd i sûr ı müfîde bu kal‘a-i Bî-sütûn bir merhale yerdir. Ammâ aşağı varoşu kûh ı Bî-sütûn dâmeninde etrâf sûrsuz, Ekrâddan halkı huzûrsuz üç bin hâneli Şî‘î ve Râfızî ve tülüngî hâneleri vardır. Her imâreti firâvândır ammâ şâhrâhları ve çârsû-yı bâzârı gâyet pâkdir. Zîrâ dâmen i Bî-sütûn'da olmağile üç yüz aded ırmaklar ark ark bu şehr içre akar, râhları pâk kurâlarında hubûbât ı nebâtâtları firâvândır, uyûnları cârî vü revândır, ammâ meyvesi endek olup kûhlarında odunu firâvândır. Zîrâ kân ı zemîstândır.



Sitâyiş i kûh ı Bî-sütûn ı ibret-nümûn: Cenâb ı Rabbü'l-İzzet bu edîm i arzda yüz kırk sekiz dağ halk edüp 1 âyet i şerîfi tef­sîrinde cemî‘i müfessirîn lûgat i mekâlîdi, "kilid" ve "cebel" ma‘nâsıyla tefsîr edüp cümle hukemâ-yı kudemâ yüz kırk dağ ı azîmler bulmuşlar. Biri de bu kûh ı Bî-sütûn'dur, demişler. Lâkin kûh ı Elburz gibi ve kûh ı Samur gibi ve kûh ı Sübhân gibi ve kûh ı Ercîş gibi âlî dağ değildir. Ammâ ibret-nümâ olduğu cihetle meşhûr ı âfâk kûh ı bülend i bî-tâkdır. Meselâ Âd kavmi mi yâhûd Semûd kavmi mi bu kûhun altını kesmişler, altına niçe bin asker de­vâbâtıyla girse yerim dar demez. Altında havz ı azîmler ve kâ‘a i kadîmler ve niçe kerre yüz bin hûş u tuyûr ı gûnâ-gûnun âşiyânları var. Âdem bir kerre bu kûh altında "Hû!..." dise dağlar ra‘d gibi gürleyüp âdemin zehresi çâk olur.

{Bu gârın içi gûyâ} bir sahrâdır. Üzerine ol kûh i bülend sâyebân olmuşdur. Bu kûh ı ibret-şükûh direksiz durduğundan "Kûh ı Bî-sütûn" der­ler ve "Ferhâd kesdi" deyü isnâd ederler [309b] ammâ galat fikr ederler. Ferhâd'ın kesdiği dağlar Amâlika kûhlarında Amasiyye kal‘asında kesdiği su yolları dağlarıdır kim hâlâ Ferhâd'un tîşe vü {pîşesi} yerleri zâhir ü bâhirdir. Ammâ bu kûh ı Bî-sütûn makdûr ı beşer değildir.

Ancak bu hakîrin akl ı kasîrı üzre Cenâb ı Hal­lâk, âlem[e] sun‘un ızhâr içün ve kullarına ku­dretin bil­dirmek içün Tûfân ı Nûh'da temevvüc i deryâya emr edüp bu kûhun türâbın sahrâ-yı He­me­dân'a çek­dirüp kayanın altı boş kalup görenler en­güşt ber-dehen edüp âlem i hayretde kalır. Bu dün­yâ­da nazîri yok bir kûh ı Bî-sütûn'dur. Ammâ zir­ve i a‘lâsı bir yaylağ ı azîmdir kim bunda olan gül i gü­listânlar ve cârî âb ı revânlar içre niçe bin el­vân mâ­hî­ler ve cemî‘i Bağdâd halîfelerinin harâb u ye­bâb âsâr ı binâları zâhir maksûreleri var ve niçe Ek­râd ve Türk­man Avşarı ve Yakaman u Sadak ya­man Türk­man­ları yaylalanırlar. Ve niçe kerre yüz bin aded hayvânâtlarıyla altı ay safâlar edüp vakt i şitâ irince Dümdümî ve Dümbülî ve Sehend ve Rû­miy­ye ve Salmas sahrâlarında sevâhillenirler. Böyle bir kûh ı Bî-sütûn'dur.

{Der-hakk ı Bî-sütûn:



Felek şeydâ dilî pûlâd dâred

Besî Leylî vü Mecnûn yâd dâred

[Be-] (deh) kûh ı Bî-sütûn her gül be-rûyed

Ki her gül bûy zî-Ferhâd dâred}1

Andan cânib i kıbleye meyyâl bir sahrâ-yı âbâ­dân içre ma‘mûr kendleri güzer ederek (   ) sâ‘at­de,

Evsâf ı taht-gâh ı şâh ı şâhân, binâ-yı Cemşîd bin Şeddâd-ı bî emân, mânend i şehr i Irâk ı cihân, ya‘nî belde i bî-mânend kal‘a i Hemedân

Cemî‘i müverrihân ı Arab u Acem ve Hindistân husûsan be-kavl i Târîh i Yanvân ı Yunan tahrîri üzre bu şehrin ibtidâ bânîsi Muhakkak Cemşid ibn Şeddâd'dır. Kûh ı Bî-sütûn'da bir genc i azîm bulup ol mâl ile bu şehr i Hemedân'ı binâ etmişdir. Hâk i Irâk'da bir sahrâ-yı azîme vâki‘ olmuş bir şehr i mu‘azzamdır. Mıkdısî i Yarmenî târîhinde bu şehre Merdcüvas derler. Lisân ı Moğolî'de şehr i Kalçak derler. Lisân ı Yunan'da Daranya derler Zîrâ Dârâ Şâh'ın bir tahtı bu Hemedân idi, bir tahtı Nasîbîn kurbünde Karadere Dârâ tahtı olmağile hâlâ harâbistânına Karadere derler. Lisân ı Ekrâd'da Hemâvdân derler. Ya‘nî sulu şehir derler. Lisân ı Pârisî'de Hemedân, ya‘nî (   ) (   ). Kal‘asının cirmi kâmil dörd bin adımdır ve şekl i müseddesdir ve cümle yetmiş kulledir. Bu sûr ı sedîdde seng i kebîrler vardır. Her bir taşı hammâm kubbesi ve fil i Mahmûdî gövdesi kadar vardır. Andan ma‘lûmdur kim Cemşîd i Âd binâ­sı­dır ve dâ’iren-mâdâr etrâfında handakı vardır, ammâ amîk değildir. Ve dîvârı ol kadar âlî değildir ammâ arîzdir. Ve cümle dörd kapusu vardır: Derveze i Kum ve Derveze i Bî-sütûn ve Derveze i Dergezîn ve Derveze i Bağdâd. Ve derûn ı kal‘ada cümle iki bin hücre i sağîreler­dir. Asla bâğçe yokdur. Câmi‘ ve hammâm ve hân ve dükkânları vardır. Ve kifâyet mikdârı ce­behâne ve serâmed topları vardır ve bin mikdârı nökeri var­dır. Kal‘anın zemîni bir sahrâ-yı avâdâna vâki‘ olmuşdur. Eyâleti cümle beş yüz kend i âbâdân­lardır kim her biri birer kasabadır.



Hâkimlerin beyân eder: Evvelâ hâk i pâk i Irâk'da hâlâ intihâ-yı serhad olup başka hânlıkdır. Hânı Cân Apay Hân'dır kim üç bin güzîde pür-silâh dizçökene ve çiğyeyene ve çörek çekene ve donluk geyene ve tülüngîlere mâlikdir. Üç bin dahi esb-süvâr, cengâver ü dilâver askere mâlikdir. Bir hâ­ki­mi monlâ-yı Şâfi‘îdir ve bir hâkimi hâce i enâmdır ve bir hâkimi seyyidü's-sâdâtdır. Andan dizçöken ağası ve yasavul akası ve kelenteri ve münşî ve daro­ğa ve şehbender ağası vardır. Ve'l-hâsıl her kim hân çöreğin ve şâh donluğun çekerse pür-silâh gezerler.

Yüklə 7,57 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   31   32   33   34   35   36   37   38   ...   74




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin