Kur'an'dan Ücret Alma İle İlgili Sözler.
“Tetimmet'ül-Fetâvâ”da şöyle deniliyor: “Bir kimse diğerine, mushafın ücretini al” dese kâfir olur. Bu sözün bir fıkıh âlimine, yahut bir mushaf yazıcısına söylenme ihtimali vardır. Her iki takdirde de manası: Mushafın öğretme ücretini al, yahut yazma ücretini al demektir. Bu sözde bir sakınca yoktur. Sonradan gelen âlimlerin büyük ekseriyeti Kur'an'ın ücret karşılığında öğretilmesini caiz görmüşlerdir. Bunun gibi Kur'an-ı Kerim'i yazmaktan dolayı ücret almanın caiz olduğunda ittifak etmişlerdir.
“Zahirîyye” fetvasında yine şöyle deniliyor: “İki kimse münakaşa etse bunlardan biri: “Lâ havle velâkuvvete illâ billah” dese, diğeri de.” “Lâ havle benim için bir şey değildir” yahut “Lâ havle velâ kuvvete illâ billahi ne yapayım?” yahut: “Lahavle açlık gidermez, ekmek vermez.” derse, yahut “Lâ havle çanağa tirid getirmez” derse kâfir olur.
“El-Muhît” adlı kitapta yazıldığına göre, bu sözlerin hepsini tesbih ve tehlil için de söylese kâfir olur. Yine: Bir kimse Sübhanellah, dese diğeri de buna karşılık: Allah'ın ismini lekeledin, yahut: Kime sübhanellah? Yahut: Sübhanellah mı diyorsun? derse hepsin'e Allah'ın ismini hafife aldığı için kâfir olur. Bu soruları öğrenmek maksadı ile sorarsa şüphe yok ki kâfir olmaz. Küfrün sebebi, alay etmektir.
Haram İşlerken Bismillah Demek.
Yine bir kimse kumar oynarken “Bismillah” dese kâfir olur. “Bu fözü satranç oynarken de eğlencesine kâğıt oynarken de söylerse durum ve hüküm aynıdır. Yine remil atarken, fal taşlarını atarken bir kimse “Bismillah” derse, kâfir olur.
“Tetimme” adlı kitapta yazıldığına göre, bir kimse şarap içmeğe başlarken, yahut zina ederken, yahut haram bir malı yerken bismillah derse kâfir olur. Bu haram maldan kasıt, üzerinde ittifak edilen halis muhlis haram olsa gerek.
Yine bir kimse haram yedikten sonra, “elhamdü lîllah” derse bu kimsenin hükmü hakkında âlimler ihtilâf etmişlerdir. Bir kısım âlimler bu söz ile haram rızkı hatırlayarak söylerse, haramı nimet saydığı için kâfir olur. Fakat haram helâl hatıra getirmeden mutlak nimet ve rızık verdiği için Allah'a hamd ederse kâfir olmaz, demişlerdir. Mûtezile'ye göre hüküm değişiktir. Zira onlara göre haram, rızık değildir. Bize göre nzık harama da, helâla da şamildir. En iyisini Alah bilir. Yine bir kimse bir şeyi emretmek yerine bismilllah derse: meselâ; bir kimse kendisinden izin istemek için gireyim mi, yahut kalkayım mı, yahut çıkayım mı, yahut yürüyeyim mi? derse ve ona müsaade etmek manasında öteki de “Bismillah” derse kâfir olur. Çünkü Allah kelâmını önemsiz bir yerde kullanmış, dolayısıyla hakaret etmiş oldu. Bu müsaade etmenin izahıdır. Bir şeyi emretmek için “Bismillah” demeye gelince, bu zamanda meselâ; yemek yerken bile “başlayın” mânasında bismillah denilmesi çoğu kere âdet olmuştur. Bu sebeple böyle hareket edenlere kâfir demek zordur. Hem burada bir incelik vardır. Müslümanlar bu kelime ile teberrük ederek emretme yerine büyük bir nezaket icabı, bismillah diyorlar. Yani “Allah'ın adıyla ye” demektir. Yahut Allah'ın adıyla gir, işe başla demektir. Çünkü bismillah'taki fiiller hazf edilmiştir. Bir kitap yazarı kitabını yazarken bismillah, der. Fakat Allah'ın adıyla yazıyorum. demez. Yani yazıyorum, fiilini hazf eder.
“El-Muhît” adlı kitapta kaydedildiğine göre, bir kimse: “Kur'an Arapça değildir” derse Allah Teâlâ'nın; “Biz onu arap dilinde Kur'an olarak indirdik.” 574 âyetine karşı geldiği için kâfir olur. Yine bir kimse savaşa çıkan kimseleri görse ve: bunlar pirinç yiyicileridir, yemek düşmanlarıdır, derse kâfir olmasından korkulur. Yani eğer ordu mensuplarını, yalnız Allah'ın savaşmak emrine itaatları dolayısıyla hakir görürse kâfir olur. Fakat bu askerin niyetinin sağlam olmadığını nazara alarak eğer bu kelimeyi sarf ederse o takdirde bu söz küfür olmaz.
Namazla İlgili Küfür Sözleri.
Yine bir kimse sabah namazını kılsa ve farsça olarak “Sabah namazcığımı, yahut sabahcık namazını kıldım” derse, yahut zalim bir idarecinin emrini yerine getirircesine: “Borcumu ödedim” derse kâfir olur.
Bir kimse “Vallahi namaz kılmayacağım, Kur'an okumayacağım” yahut, “Bunları yaparsam kaltaban olayım,” derse, yahut Allah'ın emrini kendi nefsine göre şiddetli zor ve güç görürse, yahut çok uzun kabul ederse, yahut: “Allah malımı noksanlaştırdı, ben de onun hakkını eksiltiyorum, namaz kılmıyorum gibi sözler sarfederse yine kâfir olur. Doğrusu birinci durumda kâfir olmaması, son durumda da kâfir olmasıdır. Çünkü Allah'a karşı gelmek içten küfür alâmetidir. Namaz kılmayacağına dair yemin etmekse böyle değildir. Allah'a karşı itaatta bir nevi muhalefet mânasını taşımakla beraber yine de Allah'a saygıdan haber verir. Bu söz sahibini imandan çıkarmaz.”
“El-Hülâsa” adlı kitapta şöyle deniliyor “Bir kimse Allah bana on vakit namaz kılmayı emretseydi kılmazdım dese; yahut, kıble bu tarafa doğru tâyin edilmiş olsa namaz kılmazdım, dese kâfir olur. Çünkü bu düşünce Allah'ın emirlerine aykırıdır. İblis'in:
“Kuru balçıktan yarattığın bir beşere secde etmem.” 575 demesi gibidir. Şeytan ancak Allah'a karşı geldiği için kâfir olmuştur. Secde etmeyi terk ettiği için değil. Eğer böyle olmasaydı bir yasağı irtikâb etmekte Âdem aleyhisselâm gibi olurdu.
“Zahîriyye” fetvasında şöyle denilmiştir: “Yahut bir köle; ben namaz kılmayacağım, zira sevabı efendinindir, derse yine kâfir olur. Çünkü kendisine Allah'ın sevap vermeyeceğine inanmıştır. Bununla beraber sevabı olsa da olmasa da efendisine mutlak itaatta bulunması mecburîdir. Aslında kölenin de sevabı vardır, efendisi sebeb olduğu için ona da sevap vardır. Allah'ın hazinesi geniştir.
İmam Fahreddin er-Râzî diyor ki; bir kimse Allah'ın Cennetine tama ederek ibadet etse, yahut Cehennem ateşinden korkarak ibadet etse öyle ki Cennet veya Cehennem yaratılmasaydı Allah'a ibadet etmemek inancında bulunsa kâfir olur. Çünkü Allah'a, zatına olan saygıdan ve rızasını istemekten dolayı ibadet edilir. Bir kimse, çoğunluğun yaptığı gibi sadece Ramazan'da namaz kılıp bu kıldıklarım fazla bile gelir. Zira her namaz yetmiş katı ile kabul edilecektir, derse kâfir olur.
Yine bir kimseye, namaz kıl, denilse ve bu kimse: Senin emrin ile namaz kılmam,” dese kâfir olur. Çünkü bu Allah'ın emrine karşı gelmektir. Arkadaşı ise ona Allah'ın emrini hatırlatmıştır. Yahut bir kimse namazın farz olduğuna inanmasa yine kâfir olur. Yahut bir kimse, insanlar bizim için kılıyor, dese yine kâfir olur. Çünkü bu inançla namazın herkese değil de bazılarına farz olduğuna inanmış oluyor. Beş vakit namazı, cenaze namazı gibi kabul ediyor.
“Fevz'ün-Necât” adlı kitapta yazıldığına göre, bir kimse. “Namaz kılmam, çünkü karım ve çocuğum yoktur” derse kâfir olur. Zira bu inançla namazın yalnız evlilere ve çocuk sahiplerine farz olduğuna inanmış olur. Yahut Allah'a karşı gelmiş olur.”
“Fetâvâ-i Zahîriyye”de şöyle bir fetva yer almaktadır: Bir kimse bu namaz ne kadar çoktur, bundan canım sıkılıyor. Yahut usandım, derse kâfir olur. «El Cevahir» adlı kitapta şöyle deniliyor.- Bir kimse namazdan doydum, yahut bana zor geliyor, derse kâfir olur. Yahut; bu emri kim kolaylaştırabilir? Kim çıkarabilir? derse, Allah'ın kendisine gücünün yettiğinden fazla yük yüklediği inancı olduğu için kâfir olur. Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyuruyor. “Allah hiç bir kimseye gücünün yettiğinden fazlasını teklif etmez.” Yahut bir kimse: Ramazan'a kadar bekleyeceğim derse, kâfir olur. Zira bu inanç da namazın, Ramazan dışında farz olmadığı inancına sebeptir. Yahut namazın Ramazan dışında kendinden affedildiği inancını doğurur. Yahut: Bir kimse akıllı kişiler, yapamıyacakları işin altına girmezler, yahut: ben imtihan altına girmem, derse kâfir olur. Çünkü bu söz, kötülükler, kötülük de imtihana tâbi tutulmak mânasını taşımakla beraber, taatı da bir imtihan saymaktır.
Dostları ilə paylaş: |