18 inci ve 19 uncu yüzyıllara gelinceye kadar toplumlarda hakların ortak kullanımı yaygın idi. Daha sonra yaratıcılığın geliştirilebilmesi için hakların yaygınlaştırılıp korunması fikri yerleşmiştir. Hak kavramının yerleşmesiyle yaratıcılığın geliştirilebildiği ve hiçbir katkıda bulunmadan haklardan yararlanmanın tam anlamıyla bir suç olduğu vurgulanmıştır. İzinsiz kullanım, hakların olduğu her alanda bir suçtur ve yaratıcılığı, üretkenliği engeller. Örneğin başkasının malını çalmak nasıl bir suçsa, başkasına ait bir fikir ürününü, örneğin bir eseri, bir buluşu, bir tasarımı yaratıcısının izni olmadan kullanmak ve ondan yararlanmak da suçtur. Eğer yaratıcı fikir ürünleri korunmazsa, hiç kimse yeni bir şeyler yaratmaya, oluşturmaya çalışmayacaktır. [1]
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi; herkesin, toplumun kültür yaşamına katılmak, güzel sanatlardan etkilenmek, bilim alanındaki gelişimi ve bunun yararlarını paylaşmak hakkına sahip olduğunu ve herkesin, yarattığı her türlü bilim, edebiyat ve sanat eserleri ile ilgili olarak doğacak manevî ve maddî yararlarının korunmasına hakkı olduğunu öngörmektedir.
(Bildirge Madde 27) [2]
Bazı kişiler fikir ürünlerinin korunması konusunu, fikri mülkiyet veya fikri mülkiyet hakkı olarak yorumlamakta ve kullanmaktadır. “Fikir Ürünleri Üzerindeki Haklar” konusunu değerlendiren ve bu konudaki temel eserler kabul edebileceğimiz eserlerde kullanılan açıklamalar değerlendirilmiş ve “mülkiyet” olarak kullanılan terimin yanlışlığı ve bunun yerine “hak” teriminin kullanılması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Bu konuda kullanılacak terimlerin; “Fikir”, “Fikir Ürünleri”, “Fikir Ürünleri Üzerindeki Haklar”, “Fikri Haklar”, “Eser Sahibinin Hakları”, “Eser Sahibinin Hakları ile Bağlantılı Haklar”, “Sınai Haklar” olarak kullanılması, ulusal ve uluslararası kaynaklara uygun bir öneridir.
Bu konudaki en önemli kaynak Sınai Hakların Korunması İçin Paris Sözleşmesi ile ilgili, aşağıda linki verilen kılavuz yayındır. Bu yayında “Sınai Mülkiyet” teriminin geleneksel olarak kullanılan, tam olarak doğru olmayan terim olduğu ve “normal mülkiyet için bir benzetmeden fazlası değildir” ifadesi kullanılmaktadır.
GUIDE TO THE APPLICATION OF THE PARIS CONVENTION FOR THE PROTECTION OF INDUSTRIAL PROPERTY AS REVISED AT STOCKHOLM IN 1967, BY PROFESSOR G. H. C. BODENHAUSEN, DIRECTOR of BIRPI
UNITED INTERNATIONAL BUREAUX FOR THE PROTECTION OF INTELLECTUAL PROPERTY (BIRPI), Sayfa: 20
http://www.wipo.int/edocs/pubdocs/en/intproperty/611/wipo_pub_611.pdf
“The term «industrial property» is a traditional but not entirely exact denomination for certain exclusive rights, resembling property rights, regarding creative ideas or distinguishing signs or designations in the industrial or commercial field, supplemented by certain rules against unfair behaviour in the same field. The term is inexact because "industrial property" presents no more than an analogy with normal property; further, because it covers more than industrial subjects only; and, finally, because the rules against unfair behaviour are not necessarily related to property at all.”
«Sınai mülkiyet» terimi, endüstriyel veya ticari alandaki (aynı alandaki adil olmayan davranışlara karşı belirli kurallarla korunan) yaratıcı fikirler veya ayırt edici işaretler ya da tasarımlarla ilgili mülkiyet haklarına benzeyen, belirli kişisel hakların geleneksel olmakla birlikte tam olarak doğru olmayan tanımıdır. Terim tam olarak doğru değildir çünkü “sınai mülkiyet” normal mülkiyet için bir benzetmeden fazlası değildir, sınai nesnelerden daha fazlasını kapsamaktadır. Çünkü adil olmayan davranışa karşı kurallar yalnızca mülkiyetle ilgili değildir.”
Prof. Dr. Ernst E. HIRSCH, “Hukuki Bakımdan Fikrî Sây, Birinci Cilt, Sınai Haklar, İstanbul, 1942” adlı eserinde “Mülkiyet Mevhumu” başlıklı bölümde (Sayfa 3-4) konuya açıklık getirmiştir. [3]
“… İhtira beratı hakları hakkında taşınır veya taşınmaz şeylere ilişkin hükümlerin uygulanması, kesinlikle söz konusu değildir. O halde mülkiyet kelimesinin kullanımından hiçbir yarar elde edilemeyecektir. Söz konusu hukuk alanında mülkiyet terimi uygun olmadığı gibi tehlikelidir de. Her ne kadar sosyal bilimlerde, bu mülkiyete benzetiş çok kez yapılmakta ise de, müspet hukuk ve hukuk tekniği bakımından doğru değildir. …”
“Edebi mülkiyet”, “telif”, ve “müellif” mevhumları:
… “Sınai Mülkiyet” terimi mevzuatımıza ne kadar aykırı ve maksada elverişsiz ise “edebi mülkiyet”, “bedii mülkiyet”, “güzel sanatlar mülkiyeti” gibi terimler de o derece uygunsuz ve tehlikelidir. Çünkü bir taraftan telif hakkını, inşaat ve kaynak haklarının girdiği kategorinin içine almak ve bu suretle mülkiyetin bir konusu olarak nitelendirmek mümkün ve uygun değildir.”
Prof. Dr. Ernst E. HIRSCH’in söz konusu eserinden sonra yayınlanan ve kaynaklar arasındaki eserlerde “Fikri Haklar” teriminin kullanılması konusunda bir fikir birliği söz konusudur.
Ancak, günümüz yazarlarından bazıları bu ayrıntıları tartışmadan, aradaki farklılıkları belirtmeden “mülkiyet” kavramını ve genellikle “mülkiyet” ve “hak” kavramlarını, “mülkiyet hakkı” olarak birlikte kullanılmaktadır.
Doç. Dr. Nuşin AYİTER “İhtira Hukuku, Ankara, 1968” adlı eserinde (Sayfa 8-9)
“ …… maddesel olmayan mallar nitelikleri gereği mülkiyet hakkının konusu olamaz. Bu hakların sahiplerine sağladığı egemenlik de mülkiyetten farklıdır. Mülkiyet hakkı devamlıdır. Maddesel olmayan mallar üzerindeki haklar zamanla sınırlıdır. Sonuçta, maddesel olmayan mallar üzerindeki hakkın mülkiyetle açıklanması, bu mallar dolayısıyla sahibinin manevi çıkarlarının korunmasını açıklayamamaktadır.”
Prof. Dr. Nuşin AYİTER, “Fikri Haklar Ders Notları”, Teksir, Ankara, 1978.
“ Terim sorunu: Fikri haklar her türlü fikri ve zihni yaratma üzerindeki hakları ifade eder. Fikir ve sanat eseri üzerindeki haklar ise, kanundaki deyimi ile eser üzerindeki haklar yahut eser sahibinin haklarıdır. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunundan evvelki yasalarda “telif hakkı”, “mülkiyeti edebiye ve sınaiye gibi” terimler kullanılıyordu. Oysa bu deyimlerden birincisini edebi eserler dışındaki eserler için yerinde olmaz, ikincisi ise hukuk tekniği bakımından doğru değildir. Çünkü bu hakların niteliği mülkiyet hakkı ile açıklanamaz. Fikir hukukunun ağırlık merkezi özel hukuktadır. Çünkü fikir hukuku esas itibariyle kişilerin yarattıkları veya iktisap ettikleri gayrı maddi mallar üzerindeki yetkileri düzenler”
Doç. Dr. İlhan ÖZTRAK “Fikir ve Sanat Eserleri Üzerindeki Haklar, Ankara, 1971” adlı eserinde (Sayfa 1 - 3), aşağıdaki açıklamalara yer vermiştir:
“Medeni Kanunumuz mülkiyeti, taşınır mülkiyeti ve taşınmaz mülkiyeti olmak üzere iki ana gruba ayırmaktadır. Taşınmaz mülkiyetine arazi, tapu siciline bağımsız ve sürekli olarak kaydedilen haklar ve madenler dâhildir. (MK. Md.632) Menkul mülkiyeti ise, bir yerden diğer bir yere taşınabilen eşya ile taşınmaz mülkiyetine dâhil olmayan ve mal edinmeye elverişli olan doğal kuvvetleri kapsar. (MK. Md.686) ………… Görülüyor ki Medeni Kanunumuzun sistematiğinde maddesel olmayan mal kavramına ve maddesel olmayan mal mülkiyetine yer verilmemiştir. ……. Maddesel olmayan mallar üzerindeki haklar, münhasır haklardandır. Yani sahiplerine üçüncü kişilerin bu mallardan yararlanmalarına engel olabilmek yetkisi verir. Münhasır haklar bütün üçüncü kişilere karşı ileri sürülebildikleri için, bunlar mutlak haklardandır. Maddesel olmayan mallar üzerindeki yararlar ve bu yararları korumak için tanınmış olan haklar maddesel olabileceği gibi, manevi de olabilir.”
Akın BEŞİROĞLU yayınladığı eserlerinin adını “DÜŞÜNCE ÜRÜNLERİ ÜZERİNDE HAKLAR” ve “FİKİR HUKUKU DERSLERİ” olarak adlandırmıştır. Bu kitaplar, Edebiyat ve Sanat Eserleri konusunda ayrıntılı ve net bilgi kaynağı olarak önerilir.
Hayri DERİCİOĞLU, “Sınai Mülkiyet mi? Sınai Haklar mı?” adlı makalesinde, Sınai Haklar olarak kullanımın doğruluğunu, 1967 yılında kabul edilmiş Anayasa Mahkemesi Kararını örnek alarak açıklamaktadır. (Esas No: 1967/10, Karar No: 1967/49, Karar Tarihi: 28.12.1967 – Resmi Gazete 30.01.1969/13114) Kaynak: Türkiye İktisat Gazetesi, 4 Ekim 1985 Sayı: 1565
Prof. Dr. Ünal TEKİNALP, Fikri Mülkiyet Hukuku (İstanbul Ekim 1999) adlı eserinde, başlıkta olduğu gibi Fikri Mülkiyet olarak kullanmayı tercih etmesine rağmen, eserin değişik bölümlerinde Fikri Haklar terimini kullanmaktadır.
Yazar söz konusu eserinde, yürürlükte olan İhtisas Mahkemelerinin (Fikri ve Sınai Haklar Hukuk/Ceza Mahkemesi) adında olduğu gibi Fikri ve Sınai Haklar olarak kullanımı eleştirmektedir. Sayfa 2: … sadece patenti [PatKHK 1.(2)] markayı ve tasarımı “sınai hak” olarak kabul edip, fikir ve sanat eserini “fikri hak” saymaya imkan yoktur. … fikir ve sanat eserlerini fikri, diğerlerini sınai ve ticari mülkiyet içinde kabul eden anlayış bu hakların niteliklerine ve teoriye aykırı, buna dayalı sınıflandırma ise yanıltıcıdır.
Söz konusu eser sayfa 7: “… 3. Fikri Haklar - Fikri ürün eşya olmadığı için bu ürünler üzerindeki haklar da ayni hak değildir. Bu haklar mutlak hak niteliği taşırlar. Söz konusu mutlak haklar, sahibine verdiği yetkiler dolayısıyla ayni haklara yakın akrabalık özellikleri gösterirler.”
Bu ders notları, ilk kez Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü ders notları olarak 1996 yılında hazırlanmıştır. Değişik tarihlerde genişletilmiş olarak ODTÜ ve İTÜ deki fikri haklar dersleri için güncellenmiştir. Kitap, Fikri Haklar Kılavuzu olarak İstanbul Sanayi Odası tarafından 2003 yılında yayınlanmış ve 2005, 2007, 2009 yıllarında güncellenmiştir. Ayrıca, İSO tarafından internet ortamında KOBİ Kolay Bilgi Seti kapsamında ve CD içinde yayınlanmıştır. ODTÜ ve TOBB ETÜ üniversitelerinde Fikri Haklar Dersleri için yeniden güncellenmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu 10 Ocak 2017 tarihinde yürürlüğü girdiği için, bu Kanun kapsamına göre yeniden güncellemek zorunlu olmuştur. Kitapta ana sistematik korunacak ve Sınai Mülkiyet Kanunu ile değiştirilen veya yeni getirilen hükümler, zaman zaman eksi mevzuat ile karşılaştırma yapılarak, açıklanmaya çalışılacaktır.
Dostları ilə paylaş: |