Fıkıh Usulü



Yüklə 1,57 Mb.
səhifə39/44
tarix20.11.2017
ölçüsü1,57 Mb.
#32404
1   ...   36   37   38   39   40   41   42   43   44

KİNAYE


 

Bir sözü tek kullanımda hem gerçek, hem de mecaz anlamıyla kullanma sanatı. Anlatıma kazandırdığı imkanlar nedeniyle özellikle şiirde çok kullanılır. Kur'an'da da oldukça sık rastlanılan edebi sanatlardandır.

Kinaye birden çok anlamı düşündürtmek amacıyla kullanılan bir sanat olmakla birlikte sözün açıkça söylenmesinin uygun olmadığı durumlarda da kendisine başvurulan bir sanattır. Alay, şaka ve sitem de çoğunlukla kinaye yoluyla dile getirilir. Bu kullanımda sözün gerçek anlamından bir sonuç çıksa da geçerli olan mecaz anlamıdır. Gerçek anlamın tam zıddını dile getirmek amacıyla yapılan kinayeler de vardır. Bu kullanımda kinaye tariz anlamına gelir. Kinayenin kullanıldığı diğer bir şekil de belli bir olayı anıp hatırlatma yoludur. Kinayenin bu çeşidi de telmihle çakışır. Deyimler de çoğu kere mecaz anlamıyla kullanıldıkları için kinayeli sözlerdir.

Kur'an'da kinayenin çeşitli biçimlerde kullanıldığı görülür. Sözgelimi "Elbiseni temizle, pislikten kaçın" (el-Müddessir, 74/4-5) âyetleri maddi pisliklerden arınmayı ve kaçınmayı dile getirdiği gibi şirk gibi manevi pisliklerden arınmayı, kaçınmayı da anlatmaktadır. "Elini boynuna bağlanmış yapma, tamamen de açma" (el-İsra, 17/29) âyeti ise açık anlamının yanısıra cimrilik ve savurganlığın yasaklığını da bildirmektedir. "Hasta yahut yolcu iseniz, yahut biriniz tuvaletten gelmişse, ya da kadınlara dokunmuş ve su bulamamışsanız temiz toprağa teyemmüm edin..." (el-Maide, 5/6) âyetinde ise abdest bozma ve cinsel ilişkinin doğrudan anlatımı uygun görülmediğinden "tuvaletten gelme" ve "dokunma" kelimeleriyle dile getirilmiştir.711



MEFHÛM-İ MUHALEFET


 

Mefhum sözlükte, anlam, kavram; muhalefet ise zıt, muhalif, karşı anlamlarına gelir. Mefhum-i muhalefet; zıt anlam demektir. Bir fıkıh usulü terimi olarak; şer'î bir sözde söylenmeyenin söylenene ve zikrolunana hükümde zıt olmasıdır. Başka bir deyimle bir şer'î söz, kayıtta kayıtlanmış bir yerde bir hüküm gösterir ise, Meselâ; bir vasıfla vasıflanmış, bir şartla şartlanmış, bir gaye ile gayelenmiş veya bir sayı ile sınırlanmış ise, kaydın bulunduğu yerde sözün hükmü, sözün söylenmiş olduğu husustur. Ancak kaydın bulunmadığı yerin hükmü ise zıt anlamdır. Kısaca, söıün açıkça ifade ettiği anlamın aksine zıt anlam denir.

Şer'î sözde, söylenmeyenin söylenene hükümde olumlu veya olumsuz olarak uygun olmasına "uygun anlam (mefhum-i muvâfık)" denir. Meselâ: "Anne babaya öf deme" (el-İsrâ, 17/23, 24) ayetinde söylenene, "onları dövme, onlara sövme" şeklindeki söylenmeyen hüküm uygundur.

"De ki: Bana vahyolunanda leşten, akan kandan.... başka bir şeyin haram olduğunu görmedim" (el-En'âm, 6/145) ayetinde kan sözcüğü "akan" kaydıyla kayıtlanmıştır. Bunun zıt anlamı akmayan kandır. Bu ayet, söylenen ifadesiyle akan kanın haram olduğunu açıkça bildirmektedir. Zıt anlamıyla da akmayan kanın helâl olduğuna delâlet etmektedir.

Hanefi usul bilginleri zıt anlamı, ayet ve hadis sözcüklerinden hüküm çıkarmak için elverişli görmezler. Bu konuda aşağıdaki delillere dayanılır:



a) Zıt anlam alındığı takdirde, İslâm'a zıt sonuçlara götüren nasslar vardır. "Haram aylarda kendinize zulmetmeyin" (et-Tevbe, 9/36) ayetinin ııt anlamı alınırsa, zulmün yalnız bu dört ayda haram olduğu bu dört ayın dışında onun haram olmadığı sonucuna ulaşılır. Halbuki zulüm her zaman haramdır.

Yine: "Sizden birisi, durgun suya küçük abdestini yapmasın ve o suda cünüplükten ötürü gusül yapmasın"712 hadisi, söylenen ifadesiyle, durgun bir suya küçük abdest yapmanın ve böyle bir su ile cünüplükten ötürü gusül etmenin yasak olduğunu bildiriyor. Zıt anlamıyla da cünüplüğün dışında bu su ile gusül edilebileceğini ifade ediyor. Halbuki içine idrar yapılmış durgun bir suda hem cünüplükten ötürü, hem de başka bir sebeple gusül edilmesi yasaklanmıştır.



b) Vasıflar çoğu zaman, hükmü kayda bağlamak için değil, teşvik veya sakındırmak için zikredilmiştir. Meselâ: "Kendileriyle cinsel temasta bulunduğunuz karılarınızdan olup, himayelerinizde bulunan üvey kızlarınızla evlenmeniz size haram kılındı. Eğer analarıyla zifafa girmemişseniz onlarla evlenmenizde sizin için bir sakınca yoktur" (en-Nisâ, 4/23) ayetlerinde geçen "üvey kızlar" için vasıf zikredilmiştir. Bu kızların, babalıklarının himayesinde bulunması ve babalıkların, üvey kızın anasıyla nikâhlanıp cinsel temasta bulunması. Burada zıt anlam esas alınırsa, cinsel temas olmamışsa, babalığın üvey kızıyla evlenmesi caiz olur, sonucuna ulaşılır. Ancak Kur'ân-ı Kerîm bizi zıt anlamla yetinmeye bırakmamış ve bu hükmü ayetin devamında zaten açıklamıştır: "Eğer analarıyla cinsi temasta bulunmamışsanız, onlarla evlenmenizde bir sakınca yoktur" (en-Nisâ, 4/23). Buradan, anneyle mücerred nikâh akdinin üvey kızı haram kılmadığı hükmü çıkmaktadır. Bu konuda genel prensip şudur: Kızlarla mücerred nikâh akdi anneleri; annelerle cinsel temasta bulunmak da kızlarını bu erkeğe haram kılar.713

c) İslâm hukukçularının çoğunluğuna göre hükümlerin birer illeti vardır. Böylece hükümler, hakkında nass bulunmayan fakat ortak nitelik taşıyan meselelere uygulanır. Diğer yandan zıt anlam yoluyla elde edilecek hükümle ilgili özel bir nass bulunmadığı da söylenemez.

Şafiî, Malikî ve Hanbelilere göre ise şer'î sözlerin zıt anlamları hüküm çıkarmaya elverişlidir. Bu mezhepler, vasıf, şart, gaye ve âdet kavramlarıyla hem şer'î nasslarda, hem de onların dışında ihticâcda bulunmayı caiz görmüşlerdir. Buna göre, nasslardaki kayıtlar anlamsız ve boşuna değildir; bunların bir gayesi, bir maksadı vardır. Bu mezheplerin, zıt anlamla amel edileceğini söylerken dayandıkları deliller şunlardır:



a) Arap dilinde, hüküm bir kayıtla kayıtlanmışsa, kaydın kalkmasıyla hüküm de ortadan kalkar. Meselâ: "Zenginin oyalanıp, borcunu geciktirmesi zulümdür"714 hadisinin zıt anlamı, yoksul borçlunun ödemeyi geciktirmesinin zulüm sayılmayacağına delâlet eder. Çünkü zenginlik vasfı kalkınca hüküm de zıt yönde ortaya çıkmaktadır.

b) Yine, "Sâime'de zekât vardır"715 hadisinde sâime; yılın çoğunu otlakta geçiren hayvanları ifade eder. Zıt anlamı, sâime olmayan hayvanlara zekât gerekmeyeceğidir. Bunu Hanefîler de kabul eder. Ancak İmam Mâlik, yılın çoğunu ağılda geçirerek beslenen hayvanlar için de zekât verileceğini söylemiştir.716

Zıt anlamın delil olarak alınması için iki şart vardır:

Şer'î sözdeki kaydın teşvik ve tehdit gibi başka sabit bir amacı olmamalıdır. Meselâ: "Ey iman edenler, kat kat faiz yemeyin" (Âl-i imrân, 3/130) ayetindeki "kat kat" sıfatı faizden nefret ettirmek içindir. Bu anlam, daha sonraki şu ayetle açıklık kazanmaktadır: "Eğer tevbe ederseniz ana paranız sizindir. Böylece zulmetmemiş ve zulme de uğramamış olursunuz" (el-Bakara, 2/279). Bu ayette, zıt anlam yoluyla hüküm elde edilemez.

Yine zıt anlamın sabit olduğu yerde bunun aksini gösteren özel bir delil bulunmamalıdır. Meselâ: "Ey iman edenler, öldürülenler hakkında size kısas yazıldı. Hür ile hür, köle ile köle ve kadın ile kadın kısas edilir" (el-Bakara, 2/178) ayetinin zıt anlamına göre kadını öldüren bir erkek kısas yoluyla öldürülemez. Ancak kadını öldüren erkeğin kısas yoluyla öldürüleceğini şu ayet hükme bağlamıştır:



"Orada onlara cana can, göze göz, buruna burun... kısas yazdık" (el-Mâide, 5/45). Hz. Peygamber de şöyle buyurmuştur: "Cana can kısas edilecektir"717


Yüklə 1,57 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   36   37   38   39   40   41   42   43   44




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin