GeçMİŞte ve güNÜMÜzde tekfir meselesi


Büyük Küfür İle Küçük Küfrü Birbirine Karıştırmak



Yüklə 0,74 Mb.
səhifə9/32
tarix15.01.2019
ölçüsü0,74 Mb.
#97276
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   32

Büyük Küfür İle Küçük Küfrü Birbirine Karıştırmak

"Küfür" sözü Kur'an'da ve Sünnet'te çokça kulla­nılmakta, ulemanın dilinde dolaşmaktadır. Bu sözün, islam'dan çıkmak ve küfre düşmek manası ile bir tek anlamı mı var, yoksa nimete karşı nankörlük ve ben­zeri gibi diğer anlamlan da var mı?

Bu konuda Şeyhü'l-İslam ibn Teymiyye 47 şöyle diyor: "....Zira tekfir iki türlüdür. Biri, nimete karşı kü­für (nankörlük)tür. İkincisi, Allah'ı inkar anlamına küfürdür. Şükrün zıddı olan küfür, Allah'ı inkar değil, nimeti inkardır. Şükür kaybolunca, ardından nimeti inkar gelir. Yoksa Allah'ı inkar değil..."

Gençler burada küfrün lafzına tutunmuş ve hata­ya düşmüşlerdir. Onlar sanki nassm zahirine uyan "zahiriyye Fukahası" gibidirler. Nitekim Davud ez-Zahiri ve İbn Hazm öyle yapıyordu.

Kahire'de gençlerle konuşmam esnasında, onlara dedim ki: Biz kitab ve Sünnetten bazı naslan sunaca­ğız, karar vermek size düşer. Onlara Cenab-ı Hak'ın Nemi süresindeki şu sözünü zikrettim: "Şükreden, ancak kendisi için şükretmiş olur. Küfr (nankörlük) ede­ne gelince, o bilsin ki, Rabbim müstağnidir, çok kerem sahibidir." 48

Şükrün karşıtı, küfran-ı nimet ve inkardır. Şu ayet te aynı anlamdadır: "...Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur, küfreden (nankör)de bilsin ki, Allah müstağnidir ve her türlü övgüye layıktır." 49

Bunlardan daha da açığı Nahl süresindeki şu ayeti kerimedir: "...Fakat Allah'ın nimetlerine nankörlük et­tiler."

Sünnete gelince örnekler sayılamayacak kadar çoktur. Onlardan bazı örnekler:



1- "Müslümanin müslümana sövmesi fasıkhk, onu öldürmesi ise 'küfür'dür.

Cenab-iHakdaşöyIebuyuruyor:"...Eğermü'mm-lerden iki grub birbirini öldürürlerse..." Ayete dikkat edilirse, birbirlerini öldürmekle birlikte iman sıfatı her iki grub için de belirtilmiştir. Buna göre, hadiste geçen "küfür" sözünün büyük küfür anlamına gelme­diği ortadadır.



2- "Kim babasından başkasını "baba olarak" iddia ederse, küfre girmiştir."

3- "Kim Allah'tan başkasının adına yemin ederse küfre gitmiştir."

4- "Hz. Peygamber (sav) kadınlara hitaben şöyle buyurur: "Tasadduk ediniz, istiğfarı çoğaltınız. Çün­kü ben çoğunuzu cehennemlik olarak gördüm." Bir kadın bunun sebebini sorunca Hz. Peygamber ceva­ben şöyle buyurdu; "Sizler çok lanet okur, "aşir"e küf­redersiniz." Hadisteki "aşır" sözü koca anlamına gel­mektedir. Hadisin bu bölümü, Müslim'in rivayetidir. Diğer rivayette ise bu icmalin tefsiri ve hadisin tamamı vardır. Hadisin diğer kısmı da şöyledir: "Sen onlara sürekli iyilik etsen de, onlar sana: Senden asla bir hayır görmedim, derler." Bundan daha açık bir ifade ola­maz.

Buhari'de varid olan hadisde: "....Onlar küfreder­ler" diyebuyrulmaktadır. Hz. Peygamber (sav)e, "on­lar Allah' mı inkar ederler?" diye sorulduğunda, "On­lar kocalarına karşı nankörlük eder, iyiliği inkar eder­ler." diye buyurdu.



5- Hz. peygamber (sav): "Müslüman ile küfür ara­sındaki ayırıcı çizgi namazı terketmektir." Buhari'nin rivayetinde "şirk" sözü vardır.

6- Beş hadis kitabının rivayet ettiği bir hadiste şöy­le buyurulur: "Bizimle onlar arasında bulunan ahid, namazı terketmektir. Onu kim terkederse küfre girer." Bu hangi terktir? Burada farziyeti kabullenmekle bir­likte, inkar etmek ve tembellik göstermek suretiyle terketmek sözkonusudur.

7- Hz. Peygamber (sav) buyurdu: "Beş vakit namazı, Allah kullarına farz kıldı. Kim bunları (kılmış olarak gelir­se, ve onlardan haklarını fcüçümsemcyerek herhangi birşey kaybetmemiş ise, Yüce Allah'ın onu cennetine koyacağına dair sözü vardır. Kim de bunları (kılmış olarak) gelmezse, Allah'ın ona vermiş olduğu bir sözü yoktur. Dilerse onu azaplandınr dilerse de onu cennetine koyar..." Bu hadisi şerifi Nesaı, İbn Hibban ve İmam malik rivayet etmiş­tir.

Namazı terkeden herkes kafir olduğuna göre cen­nete nasıl girer? Onun ebedi olarak ateşte kalanlardan olması düşünülür mü? Biz 5,6,7 nolu hadisleri birlikte düşününce, namazı inkar edenin, kafir olacağını söy­leme imkanına kavuşmuş oluruz. Ki, burada büyük küfür sözkonusudur. Farziyetini kabullenmekle bir­likte tembellik gösteren kişiye gelince o kendisini dinden ve imandan çıkarmayan bir küfür-küçük küfür içindedir. Bu konuyla ilgili olarak İbn Teymiyye şöyle diyor: "kitap ve Sünnetin delaletiyle Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat'm görüşü şu şekilde kesinleşmiştir. Ehl-i Sün­net, kıble ehlinden hiçbir kimseyi bir günah sebebiyle tekfir etmez. Yine işlediği bir amel sebebiyle kişiyi İs­lam'ın dışına atmazlar. Ne var ki, o amel içki içme, çal­ma ve zina gibi yasaklanmış bir fiil olmalı ve imanın terkini içermemeli... Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve öldükten sonra dirilme gibi Al­lah'ın inanılmasını emrettiği şeyleri terk eden kişiyi küfre sokar, Tevatür yoluyla sabit olan aapaçık farzla-nnfarziyetine inanmamak ve yine tevatür yoluyla sa­bit olan haramların helallığma inanmak sebebiyle kişi küfre girer. Eğer sen günahlar, emredileni terketmek yasaklananı da yapmak şeklinde iki kısma ayrılır der­sen cevabım şu olur:

Kul kendisine emredileni tekrettiği takdirde, ya emredilenin farz olduğuna inanır veya inanmaz. Eğer farziyetine inanır, yapmayı terkederse farzın tümünü terketmemiş olur. Aksine bir kısmını yerine getirmiş olur ki, o da inanmasıdir. Bir kısmını da terk etmiş olur ki, o da amelidir. Haram kılınan şey de böyledir. Kişi haramı işlediği vakit ya onun haram lığına inanır veya inanmaz. Eğer haramlığmainanarakişlerse, farzı yap­mak ve haramı işlemek gibi ikisini bir araya getirmiş olur. Ve böylece hem iyiliği hem de kötülüğü olur. Söz ancak tevatür yoluyla sübut bulmuş şeylerin haramh-ğına ve farziyetine inanmayı terketmek suretiyle ma­zur sayılmayacak konular hakkındadır. Bir özrü sebe­biyle bilmediği veya tevil etmesi yüzünden terkettiği ya da işlediği fiile gelince, bunu işleyen kişi kafir ol­maz. Hükümlere inanmamanın küfür olduğuna ve sadece haramı işlemenin küfür sayılmayacağına gelinçe, bu kendi mevzusunda karara bağlanmıştır. Al­lah'ın Kitabındaki şu ayeti kerime buna delil teşkil et­mektedir: "...Eğer onlar tevbe eder, namazlarını kılar ve zekatı verirlerse sizin din kardeşler inizdir..." (Tevbe sure­si: 11)

Onlara iman etmek ittifakla istenmiştir; fiilin terki konusunda tartışma vardır. Cenab,ı Hakk'm şu sözü de onun gibidir: "... Yol bakımından gidebilenlerin o evi haccetmesi Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır..." (Ali İmran: 97) Haccm farziyetine inanmamak ve onu ter-ketmek küfürdür. Bu ayette kastedilen mananın farzi­yetine inanmak ve onu işlemek olması gerekir. Nite­kim, seleften bazıları şöyle demiştir: Haccı iyilik ola­rak görmeyen ve terkinin de günah olmayacağına ina­nan kişinin durumu budur. Yalnızca terketmeye ge­lince, bunda ihtilaf vardır. Ebu Bürde b. Neyyar Hadi­si de bunlardan biridir. Hz. Peygamber (sav) onu ba­basının karısı (üvey anası) ile evlenen kişiye gönderdi ve boynunu vurmasını, malının beşte birini almasını emretti. Malın beşte birini almak, o kişinin fasık değil kafir olduğuna delalet etmektedir. Onun küfre düş­mesi Allah ve Rasulü'nün haram kıldığını haram kıl­maması sebebiyledir. Hz. Ömer, Hz. Ali vediğer saha-bilerin yaptığı da böyledir. Kudame b. Abdullah şa­rap içtiği vakit -ki o Bedir savaşma katılmıştı- şarabın nefsini ıslah etmiş mü'minlere mubah olduğu şeklin­de tevil etmişti. Gerekçesi de şu ayeti kerime idi: "İman eden ve iyi işler yapanlara, hakkıyla sakınıp iman ettikleri ve iyi işler yaptıkları, sonra yine hakkıy-le sakınıp iman ettikleri, sonra da hakkıyle sakınıp yaptıklarını, ellerinden geldiğince güzel yaptıkları takdirde (haram kılınmadan Önce) tattıklarından do­layı günah yoktur." (Maide, 93)

Sahabe-i kiram, ısrar ederse Öldürüleceği, tevbe ederse RirDaçlanacağı hususunda ittifak ettiler. O da tevbe etti. Bunun üzerine kırbaçlandı. Günahlara ge­lince, Kur'an'da hırsızın elinin kesilmesi, zaninin so­palanması cezası vardır. Kur'an, onların küfrüne hük-metmemiştir. İki gruptan biri diğerine saldırmakla birlikte birbirlerini Öldürmeleri de aynı şekildedir. Fa­kat iman ve kardeşlik her iki grup için de geçerlidir. Cana kıydığından ötürü kendisine kısas gereken katili. de Kur'an "kardeş" olarak nitelendirmektedir. Bu ko­nuda Cenab-i Hak şöyle buyurur: ".. Ancak kim kardeşi tarafından affedilirse..." (Bakara, 178)

Cenab-ı Hak katili (kardeş) olarak isimlendirdi. Buhari ve Müslim'de Ebu Zer hadisi yer almaktadır. Hz. Peygamber (sav) ona Cebrail'den naklen şöyle bu­yurdu: "La ilahe illallah diyen cennete girer. Zina etse de, çalsa da ve sarab içse de..." Hem de Ebu Zerr'in burnu yerde sürtülse de..."

Sahih hadis kitaplarında, ehl-i kebaire şefaat hak­kındaki Ebu Said ve diğerlerinin rivayet ettikleri ha­disler yer almaktadır. Hadis şöyle: "Kimin kalbinde zerre ağırlığınca iman varsa, kimin kalbinde zerre ağırlığınca iman varsa, kimin kalbinde zerre ağırlığın­ca iman varsa ateşten çıkarınız."

Yukarıdan beri zikrettiğimiz bu naslar imanla bir­likte büyük günah işleyenin küfre girmeyeceğine delil teşkil ettiği gibi, Haricilerden bir grup bid'atçinin dü­şüncelerinin aksine şefaat sayesinde cehennemden çı­kacağına, delalet etmektedir. Mutezile şefaat konu­sunda ihtilaf halindedir. Yine bu naslar, büyük günah işleyenleri cehennemden çıkaran imanın emredilen hasene (iyilik)olduğuna ve hiçbir günahın ona engel olmayacağına delalet etmektedir."

Başka bir yerde İbn Teymiyye şöyle diyor: "Bun-dandolayı selef uleması, itikadi kitaplarında: Biz kıble ehlinden hiçbir kimseyi günahı sebebiyle tekfir et~ meyiz.Yine hiçbir kişiyi amelinden dolayı İslam'dan çıkarmayız, diyorlar." 50

Gençlerin düştüğü hatalardan biri de iki küfrü bir­birine karıştırmaktır. Aynı şekilde onlar, küçük günah olan fısk ile küfrü, zulüm ile küfrü birbirine karıştırı­yorlar. Onlar, bunların tümüne "şirk" manasını veya benzerini vermekteler.

Fakat Kur'an ve Sünneti inceleyenler böyle olma­dığını görürler. Gençlerin sözlerinden bir örnek: Zu­lüm de küfür demektir. Çünkü Cenab,ı hak şöyle bu­yurmaktadır: "....kafirler zalimlerin ta kendileridir." Hiç kimse, kafirin küfrü sebebiyle kendi nefsine zulmetti­ği hususunda kuşkuya kapılmaz. Fakat her zalim ka­fir midir? kesinlikle hayır. Çünkü Kur'an'da Hz. Yu­nus şöyle dua ediyor: "Sendenbaşka ilahyokmr. seni teş­bih ederim. Çünkü ben zalimlerden oldum."

Küfür ile fışkı birbirine karıştırma konusuna ge­lince gençler buna şu ayeti delil getiriyorlar: "Biz sana apaçık ayetler indirmişiz. Onları sadece fasıklar inkar ederler," Nitekim da ha öncede geçmişti. Fusuk(fasık-lık) kelimesi küçük günahlar ve küfür için de kullanıl­mıştır. Bunun için her kafir aynı zamanda fasıkftr. Fa­kat her fasık kafir değildir. Cenab-ı Hak Kur'an-ı Ke-rim'inde: "...birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın, imandan sonra fasıklıkne kötü bir isimdir..." 51 Hiç kötü lakaplarla çağırmak küfrü gerektiren şeylerden olur mu? Bunu kim söyeleyebilir?

Fısk ve zulüm kelimeleri hatta bazen "küfür" keli­mesi, Kur'an-ı Kerim'de kafir için de müslüman için de kullanılıyor. Bundan dolayı tedbirli davranmak ve acele etmemek gerekir. Daha önce de geçtiği gibi buradaki küfür sözü, sahibini dinden çıkarmıyan küçük küfürdür. Zira büyük küfür sahibini dinden çıkarır. Her kafir hem zalim, hem de fasıktır. Fakat her zalim, veya fasık kafir değildir.

"el-Kevaşif'ul-Celiyye an Meaniyi'l-Vasıtıyye" ad­lı kitapta şöyle denilmektedir: "Fısk kelimesi, sözlük anlamı bakımından istikametten çıkmak ve sapmak anlamına gelir. Bu sebepten dolayı sapmış kişiye fasık denildi. Şeriat bakımından fasık, büyük günah işleyen veya küçük günahta ısrar eden kişi anlamına gelir. Fa-sıklık iki kısımdır. Biri itikadi, diğeri amelidir. Zina, adam öldürmek ve livata gibi... İslam milletine bir lü­tuf olarak uzun süre müslümanlar küfrü gerektirecek masiyetleri işlemediler. Ehl-i sünnet ve'1-Cemaat "bü­yük günah" işleyenin kafir olmadığım ve İslam dinin­den çıkmadığı görüşü üzerinde ittifak etmişlerdir. İs­lam'dan ve imandan çıkmayacağı, küfre girmeyeeye-ği üzerinde de ittifak sağlamışlardır." 52

Şeyhülislam İbn teymiyye, müslümanların fasık-îarından bahsederken şöyle diyor: "...ehl-i sünnet ve'l-Cemaat, müslümanların fasıklarmm, imanın kökü­nün ve bir kısmının kendileriyle beraber olduğuna, imanın tümünün bulunmadığına inanırlar. Bu iman sayesinde onlar cennete girmeyi ha kederler. Yine Ehl-i Sünnet, fasık müslümanların cehennemde ebedi kal­mayacakları, bilakis kalbinde buğday tanesi veya har­dal tanesi kadar iman bulunan kişinin cehennemden çıkacağı kanaatindedirler." 53


Yüklə 0,74 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   32




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin