GİRİT-KIBRIS-ENOSİS
Erçin TEKAKPINAR
Türkiye ve Kıbrıs Türklerinin bugün Kıbrıs Sorunu konusunda kararlı davranmasının çok önemli bir nedeni vardır. Bu Girit adasının kaybediliş şeklinde saklıdır. Tarih sayfalarını karıştıracak olursak, Girit ve Kıbrıs adaları üzerinde oynanan Yunan oyunlarının hiç değişmediğini görürüz.
Oyunun adı ENOSİS. Başaktörleri. YUNANİSTAN, RUSYA, İNGİLTERE, FRANSA. Girit'te sahneye konan bu oyun başarılı olur. Bugün ise aynı oyunu, ayni aktörler Kıbrıs üzerinde oynamak istemektedirler. Değişen tek şey zaman ve mekan.
Girit adası, Ege'nin en büyük adası olup 8.850 kilometre kara yüzölçümüne sahiptir. 1715 yılından itibaren ada Osmanlı devleti egemenliğine girmiştir.
Girit'e yönelik Yunan propagandası da tıpkı Kıbrıs'ta olduğu gibi enosis teması üzerinde yürütülmüştü.
Yunanistan'ın 1821 yılında bağımsızlığını kazanmasıyla birlikte Girit'de enosis faaliyetleri hız kazanır. Bu dönemde adada sürekli enosis amaçlı isyanlar birbiri ardına patlak verir. Yunanistan ise adaya sürekli silah ve cephane göndererek oradaki çetelere destek verir. Çok sayıda Yunanlı subay Girit'e gönderilir. Tıpkı Albay Girivas'ın Kıbrıs'a gönderildiği gibi. Ancak Girit'deki tüm bu isyanlar bastırılır.
Bu sırada Batılı devletler bugün aynen Kıbrıs için yaptıkları gibi konuyu bir Avrupa sorunu haline getirir. Batı basınında Osmanlılar aleyhine yazılar yayınlanmaya başlar. Batılı devletler, Osmanlı devletine protesto notaları vermek için sıraya girerler. Tüm bu protestolardan amaç, Girit adasının Yunanistan'a verilmesini sağlamaktı. Tezgahlanan oyun yavaşça belli oluyordu.
Bugün hepsi de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde karşımızda olan Rusya, İngiltere ve Fransa'nın desteğine güvenen Girit Rumları, Yunanistan'dan aldıkları güçle 16 Ağustos 1866 gecesi Türklere karşı büyük bir saldırıya geçtiler. Adadaki Türklerin çok büyük bir bölümü, Yunanlı subayların gözetiminde kılıçtan geçirildi. Tıpkı 21 Aralık 1963 gecesi Kıbrıs'ta yaşananlar gibi.
Batılı ülkelerin bu katliam karşısında kılları bile kıpırdamadı. Buna güvenen Girit Hiristiyanları topladıkları bir meclis aracılığı ile 2 Eylül 1866'da enosis ilan ederek, Girit'in Yunanistan'a bağlandığını açıkladılar. Aynı oyun 1950'de Kıbrıs'ta da oynandı. Bir oldu bitti ile Kilisenin önderliğinde bir halkoylaması yapılarak "Kıbrıslıların" Yunanistan'a bağlanmak istedikleri açıklanmıştı.
1866 yılında Osmanlı devleti, Avrupalı devletlerinin baskısı ile çoğunluğu Rumlardan oluşan bir meclis kurulmasını çaresiz kabul etti. 1877-1878 anlaşmalarıyla Ada'ya atanacak Valinin Rum, yardımcısının Türk olması, 80 üyeli meclisin 50'sinin ada Hristiyanlarından, 30'unun da ada Türklerinden seçilmesi, Rumcanın resmi dil olarak kabul edilmesi gibi siyasal ayrıcalıklar tanındı. Tıpkı Kıbrıs'ta ada Rumlarına 1960 yılında kurulan Cumhuriyet'te verilen ayrıcalıklar gibi.
Buraya kadar Girit'te olanlarla Kıbrıs'ta olanlar ne kadar da çok birbirlerine benziyorlar. Girit'te olanları sanki bizler Kıbrıs'ta yaşamış gibiyiz.
Kıbrıs'ta da oyun enosis temeli üzerine kurulmadı mı?
Kıbrıs'ta da Yunanistan'ın bağımsızlığını kazanması ile birlikte Yunanistan'ın kışkırtmaları ve Avrupalı devletlerin desteği ile enosis amaçlı isyanlar çıkmadı mı?
Avrupalı devletler özellikle 1963-1974 arası dönemde Kıbrıs'ta olanları, Türklerin öldürülmelerini görmezlikten gelmedi mi?
1897 yılında Girit sorunu Osmanlı devletinin vermiş olduğu tüm ayrıcalıklara rağmen yeniden alevlendi. Bu arada Yunanistan yine sahneye çıkarak Girit'e asker çıkardı. 1964 yılında bu oyunu Yunanistan Kıbrıs'ta da oynamış ve adaya 20 bin asker çıkarmıştı. Ancak Türkiye ve Kıbrıs Türklerinin kararlı tutumu Yunanistan'ın askerlerini Kıbrıs'tan çekmesini sağlamıştı. Fakat Girit'te bu olmaz. Avrupalı devletlerin desteğini hisseden Yunanistan, askerlerini Girit'ten çekmez.
Osmanlı Devleti'nin siyasi girişimlerinin bir sonuç vermemesi üzerine Osmanlı ordusu harekete geçer. "Dömeke" meydan savaşında Osmanlı ordusu Yunan kuvvetlerini yenilgiye uğratır ve Atina kapılarına dayanır. Ne var ki batılı devletler şımarık çocukları Yunanistan'ı yalnız bırakmadılar. Yapılan anlaşma ile Osmanlı devleti masa başında mağlup edildi ve Rus Çarlığı, İngiltere, Fransa ve İtalya'nın himayesinde Girit'e özerklik verildi. Bu 3 ülke Girit Türklerinin garantörlüğünü de üstlendi. Yunan Kralının oğlu da adaya komiser olarak atandı. 1912 yılında Osmanlı devletinin çok güçsüz düştüğü Balkan harbi sonunda da Girit resmen Yunanistan'a bağlandı. Kısaca Osmanlı devleti savaşta kan dökerek elde ettiğini, Batılı Devletlerin araya girmesi sonucu masa başında kaybetti. Girit Türkleri ise, Batılı garantörlerin gözü önünde katledildi.
Bugün ise Girit'te oynanan oyunun Kıbrıs'ta tekrarlanmak istendiğine şahit olmaktayız. Tarih boyunca Yunanistan'a arka çıkıp bu devletin yayılma stratejisine destek veren Rusya, İngiltere ve Fransa bugün yine karşımızdadır.
1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti'ni, 1963 yılında Akritas planı doğrultusunda yıkarak, 1974 yılına kadar Kıbrıs Türklerine her çeşit insanlık dışı muameleyi yapan Kıbrıs Rumları ve Yunanistan, Avrupalı devletleri de arkasına alarak Girit'te olduğu gibi Kıbrıs'ta da Enosis'i gerçekleştirmek istemi?ti.
Türkiye ise Yunanistan'ın adayı ilhak etmesini uluslararası hukukun kendisine verdiği haklarla engellemiştir.
Ancak bugün Türkiye ve Kıbrıs Türkleri çeşitli "barış planı" adlı oyunlarla masa başında mağlup edilmek istenmektedir. Oynanan oyun Girit oyunudur.
Kıbrıs'ta da yapılmak istenen batılı devletlerin desteği ile önce Rum egemenliğinde bir devlet kurdurtmak, daha sonra uygun koşullar geldiği zaman Türk halkını toptan katlederek Rum çoğunluğun kararı ile adayı Yunanistan'a bağlamaktır.
Bu oyunu bozmanın tek yolu Türkiye'nin garantörlüğünde bağımsız, egemen, güçlü bir KKTC'nin varlığıdır.
http://www.pubinfo.gov.nc.tr/girit1.htm
GİRİT ADASI YUNANLILARIN ELİNE NASIL GEÇMİŞTİR?
Girit, Osmanlılar devrinde Girit adası halkının önce bağımsızlık, sonra Yunanistan'a katılma amacıyla ayaklanması, bu yüzden doğan olaylara verilen ad. Girit'in Rum asıllı halkı ilk olarak 1821'de Osmanlı yönetimine başkaldırdı. Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa bu ayaklanmayı bastırmakla görevlendirildi.
Yunanistan'ın Osmanlı devletinden ayrılarak bağımsızlık bir krallık oluşundan sonra Girit'te ikinci bir ayaklanma oldu. (1830), Mehmet Ali Paşa bunu da bastırdı (1831). Ancak, adadaki milliyetçilik akımının gelişmesi ve Yunanistan'ın giriştiği yoğun propaganda sebebiyle Girit'te huzur bir türlü sağlanamadı. 1840 Londra Antlaşmasından sonra burasının yönetimi Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa'dan alındı. Yunan mültecileri tarafından çıkartılan bir isyan da Mustafa Naili Paşa tarafından kolaylıkla bastırıldı (1841).
En önemli ayaklanma 1866'da oldu. Asiler, Yunanistan'a katıldıklarını ilan ettiler. Osmanlılar bunu kabul etmediler. Sadrazan Ali Paşa işe el koydu. Sonunda üye çoğunluğunu Rumların teşkil ettiği bir meclisin kurulmasıyla ayaklanma bastırıldı. Daha sonra adanın Rum halkı çeşitli haklar istemeğe başladı. 1877-1878'de yapılan antlaşmalarla ada valisinin Rum, yardımcısının Türk olması, 80 üyelik meclise 50 Rum üyenin seçilmesi, resmi işlem ve yazışmaların hepsinde Rumca'nın kullanılması kabul edildi.
Girit meselesi 1897'de yeniden alevlendi. Yunan hükümeti ve Etniki Eterya cemiyetinin açık ve gizli kışkırtmaları sonucunda adada geniş bir çete faaliyeti başladı. Bu arada Yunanlılar Girit'e 1500 kişilik bir askeri kuvvet çıkardılar. İngiltere, Fransa, Rusya ve İtalya'nın desteğini kazanmak için her türlü yola başvurdular. Ancak Osmanlı hükümetinin iç işlerine yabancıların karıştırmamak konusundaki kararlı tutumu karşısında batılı devletler, Yunanlıların adadan kuvvetlerini çekmesi için donanmalarıyla Girit'i abluka altına aldılar.
Yunan hükümeti bu ablukaya da aldırmayınca Ethem Paşa kumandasındaki Osmanlı ordusu Makedonya, Alasonya üzerinden saldırıya geçerek Dömeke meydan savaşından Yunan ordusunu yenilgiye uğrattı, Atina'ya doğru ilerlemeye başladı. Ancak batılı devletlerin işe karışmaları sonucu bu harekat durduruldu.
Girit'te Rusya, İngiltere, Fransa ve İtalya'nın korumasında bir yönetim kurularak Yunan kralının oğlu Georgios, komiser olarak tayin edildi. İkinci Meşrutiyetin ilanından sonra (1908) Girit Meclisi Yunanistan'a katıldığını resmen ilan etti. 26 Temmuz 1909'da Rumlar Hanya kalesine Yunan bayrağını çektiler. 1911'de 25 Girit Rum milletvekili Yunan parlamentosu toplantılarına katılmak amacıyla Pire'ye doğru yola çıktılar. Fakat İngiliz donanmasına bağlı savaş gemileri bunu önleyerek Giritli milletvekillerini tutukladı.
Balkan savaşından sonra Londra ve Bükreş Antlaşmalarıyla Girit'in Yunanistan'a ilhakı Osmanlı devleti tarafından resmen kabul edildi, böylece Girit sorunu kapandı.
http://www.turk-yunan.gen.tr/turkce/sorular_yanitlar/girit_adasi.html
1904 Olayları ve Girit Korkuları
1904 yılına gelindiğinde, Yunanistan'ın ENOSİS tahriklerini daha da yoğunlaştırdığı, hatta adaya silah göndermeye başladığı görülmektedir. 1904 yılı Nisan ayında "Pan Helen Eğitim Kongresi" toplanmıştır. Kongrede konuşma yapan Yunan Kralı, "ENOSİS'in bütün Kıbrıslıların ruhlarını saran bir istek olduğunu" belirterek yeni bir provokasyon dönemi başlatır.
Kıbrıslı Rumlara Yunanistan'dan silah gönderildiğini belirleyen İngiliz Yüksek Komiseri Haynes Smith, 21 Nisan 1904'te İngiliz hükümetine gönderdiği raporda bu bilgileri vermektedir:
"Brindizi'den Kıbrıs'a doğru yola çıkarılan silah ve cephaneyi bildiren 8 Nisan tarihli özel yazınızı aldım. (...) Her geçen gün örgütlerini güçlendirerek daha da cüretkar davranıyorlar. Majestelerinin hükümetinin izin vereceği son noktaya kadar gideceklerdir(1)."
1900'lerde Türk halkının ENOSİS'e karşı gösterdiği tepki sadece protesto telgraflara ile sınırlı kalmıyordu. Buna paralel olarak siyasi platformlarda ve hayatın her alanında Türk ve Rumlara eşitlik tanınması isteniyordu.
İngiliz sömürge yönetiminin başta tapu ve vergi daireleri olmak üzere çeşitli dairelerde değişik nedenlerle işten ayrılan Türklerin yerine Rumları alması, kamu görevindeki dengeyi Türkler aleyhine bozuyordu. Türk mahalleleri her bakımdan ihmal edilirken, Rum mahalleleri el üstünde tutuluyordu. Belediyeler, Türk mahallelerinin sorunlarına karşı duyarsız kalırken, Rum mahallelerine büyük yatırımlar yapıyorlardı. Türk mahallelerinin güvenliğini sağlamak için polis görevlendirmezken, Rum mahallelerinde çok sayıda polis görev yapıyordu(2). Türk mahallelerine ve camilere su verilmezken ve aydınlatma yapılmazken, Rum mahallelerine bol su verildiğinden şikayet ediliyordu(3).
Bütün bu uygulamalar, Girit örneğini çok iyi bilen Kıbrıs Türk halkı üzerinde olumsuz çağrışımlar yaptırıyordu. O günlerde Girit olaylarının nasıl geliştiği ve Türk halkının ilhaka karşı çıkışını anlatan en özlü bilgiler Mir'at-ı Zaman gazetesinin Kandiye eski muhabiri Mustafa Fehmi tarafından gönderilen mektuplarla bildiriliyordu. Örneğin, gazetenin 24 Eylül 1906 tarihli nüshasında Girit'teki gelişmeler hakkında ayrıntılı bilgiler veriliyordu(4).
KAYNAK: İsmail, Sabahattin-; Kıbrıs Sorununun Kökleri (İngiliz Yönetiminde Türk-Rum İlişkileri ve İlk Türk-Rum Kavgaları), Akdeniz Haber Ajansı Yayınları, İstanbul 2000.
|
http://www.kibris.gen.tr/turkce/sorun/ingiliz_1904_olaylari.html
Dostları ilə paylaş: |