GöNÜlden esiNTİler: (6) peygamber (6) hz. Muhammed rasûLÜllah


Birincisi, Peygamberliğinden evvelki ismi olan “Muhammedü-l Emîn” dir. İikincisi



Yüklə 1,36 Mb.
səhifə43/155
tarix07.01.2022
ölçüsü1,36 Mb.
#78591
1   ...   39   40   41   42   43   44   45   46   ...   155
Birincisi, Peygamberliğinden evvelki ismi olan “Muhammedü-l Emîn” dir.

İikincisi, Peygamberliğinin gelişinde “Hz. Muhammed” dir,

Üçüncüsü, batıni hâli olan “Hakikat-i Muhammedî” dir,

Dördüncüsü, ise bütün âlemler düzeyinde “Hakikat-i Ahadiyyetü’l Ahmediyye” dir.

Bu da (13) tür, bunun üstünde mertebe yoktur. Ancak onun bir mertebesi daha vardır ki ona da “nur-ı derya-yı Muhammediyye” denir, bütün âlemlerde her bir zerrede zuhurda olan nur deryasıdır ki bütün âlemler o nur ile zuhura çıkıp görüntüye gelmiştir. Bu yüzden ona bir sayı vermek gerekirse (14) denilebilir. Bu sayı değeri sıralamada (13) ten sonra gelen sıra (14) ü değil bütün mertebelerde yürürlükte olduğundan yeri belli olması bakımından (14) ki, o da toplandığında (5) tir. O da bütün Hazret mertebelerini kapsamaktadır.

Cenâb-ı Hakk’ın Zât-ı mutlak olarak Ahadiyetinde kendine ait hiçbir kevn ve tecellisi yoktur. Ancak isimlerinin ve sıfatlarının tecellisi vardır. İşte bu yüzden tecellisi olacak isimler ve sıfatlar kendinden hâl dilleri ile, istihkak talep ettiklerinden, onların zuhura çıkmakları için bir mahal meydana getirdi o mahalle, Vahidiyet ismini verdi ve diğer yönüyle bu sahayı kendine habib olarak değerlendirdi ve bu yüzden Hakikat-i Muhammediyye de dedi, diğer ismi ile bu mertebeye Hakikat-i İnsaniyye ve İnsan-ı Kâmil dedi, diğer ismi ile ceberut mertebesi dedi.

İşte Hakikat-i Muhammediyye Peygamber Efendimizin iki hususi hâli bu mertebelerden oluştu. Bütün bu kendi

54

ma’nâsında, kendi bünyesinde oluşan hakikatlerinde nokta zuhur mahalli olarak, Mekke ve Medine’de yaşayan, Vâhid birey ve bize göre beşer görüntüsü ile yaşayan Hz. Muhammed’de bütün bu mertebeler zuhur etti ve onun lisanından bizlere bu hakikatler ulaştı. bizlerden sonrakilere de bu hakikatler devam ederek ulaşacaktır. Peygamberimizin ne kadar yüce bir makamı ve mekânı vardır, bütün âlemler onun mekânıdır. Bizler de böyle bir peygamberin hem ilminden hem varlığından yararlanmaya çalışıyoruz.



Mü’mîn olmamız dolayısıyla ve şartıyla, bütün bunlara imân etmiş oluyoruz. İşte Cenâb-ı Hakk bütün bu Vahidiyyet Mertebesinin bir ismi Ulûhiyyet Mertebesi, bir ismi, Hakikat-i Muhammediyye, bir ismi de onun tecellisini meydana getiren Rahmâniyyet Mertebesidir. İşte burada bütün esmâ-i İlâhyiyye faaliyyet sahasına geçebilmesi için, isim ve sıfatlarını sonsuz olan fezaya, rahmaniyyetini, Nefes-i Rahmaniyye olarak yaymış ve bu yayılma devam ediyor. Sonsuz olarak da devam edecek. Nasıl bizler nefes alıp veriyoruz, işte Nefes-i Rahmani de âlemlere olan tecellisini öylece devam ettiriyor.

Vahid ve ferttir, kezâ kâinatı muhit olmak itibariyle yani bu Hakikat-i Muhammediyye bütün varlığa muhit, hem içten, hem dıştan sarmış (muhit) olmasıyla külliyyetle vasıflanmış olmasıdır. Bütün bir ferdiyyetle vasıflanmıştır. Fert olarak isimlenmiştir. Bu makama işareten Feridüttinü Attar Hz. yukarıda da bahsedildiği gibi.

Ey iş adamı sırr-ı hakkı sana açıkça söyleyeyim mi? Bu alem-i taayyünde ahad Ahmed’dir. Taayyünü kaldır Ahad Ahmed oldu.”

Yani mim’i taayyünü kaldır “mim” Muhammed Hakikat-i Muhammediyye Ahmed kelimesinin arasındaki mim’i “M” harfini kaldır Ahmed Ahad oldu, ne müthiş. Bunlar Allah’ın sistemleridir. Ahad varlıkta zuhur etmesi bakımından Ahad isimlerinin ve sıfatlarının zuhuru için bir tecelli mim-i Muhammedi ki, bu da bir bakıma secdedeki halimizdir. Ümmet-i Muhammedin bütün âlemlerde ne varsa hepsi onun hakikatindendir. İşte bu mim ortada ah … med derken

55

Ahad derken ortasına mim kondu Ahmed oldu mim-i taayyünü kaldır. Taayyün, yani mim-i taayyün İşte Allahüssamed budur.



Kezâ Gülşen-i Râz sahibi (k.r.) buyurur ki: (tercüme)

Ahad Ahmedin mim-i taayyününde zâhir oldu bu devirde evvel ahırın aynı oldu Ahmedden Ahada olan fark, bir mim’den yani taayyünden ibarettir bütün mevcudat-ı cihan, o mim-i taayyün içinde gark olmuştur.”

Yani hep onun içirsindedirler. Yani Mim-i Muhammedî’de gark olmuşlardır. Kaynakları da, çıkışları da o dur, varacakları yer de o dur. Onun dışında da zaten başka bir varlık yoktur.

Ve keza Mirza Bi-Dil (k.s.) rubâide buyurur, tercüme.

O Zât-ı Ahadiyyenin âyine-i kudreti ve o sıfat ve esmâ icad ve ızharının cevheri mertebe-i gaybde Ahad’dır. Mertebe-i şehadette ise Ammed’dir. İşte her iki cihanın seyrinin rumuzu budur.”

Zâhir âlemin hakikat-i Ahmed, Bâtın âlemin hakikati ise Ahad’dır. Kendi hâlin kadar bunlar sende de vardır.




Yüklə 1,36 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   39   40   41   42   43   44   45   46   ...   155




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin