GüNÜMÜz türkcesiyle evliya çelebi seyahatnamesi: podgorîCE, İŞTİB, vidiN, peçOY, budiN



Yüklə 1,58 Mb.
səhifə15/35
tarix05.09.2018
ölçüsü1,58 Mb.
#77457
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   35

Bu Rila Yaylası'na Despot Kral Yaylası bitişiktir ki Tatarpa-zarcığı şehrinden ve nice uzak mesafeki yerlerden gözükür. O da şenlikli bir dağ ve YÖrükân mekânıdır. Hele sağlıkla Sama­kov belini aşıp baş aşağı 4 saat gidip,

Sofya şehri menzili

Daha önce bu şehir (—) tarihinde Melek Ahmed Paşa vali iken genişçe yazılmıştır. Allah'ın hikmeti İştib'de ve Düşeniçse'de ha­ber almıştım, ama Yaratıcı'nın hikmeti biz de Sofya'ya 1072 yılı Receb ayında geldiğimizde Melek Paşa efendimiz de alay ile şeh­re girerken biz de yüklüklerimizle alayına katılıp atımdan [40b] inip yaya yürüyerek Melek Ahmed Paşa efendimin üzengisini öptüğümde,

"Bre Evliyam, bre benim canım seyyah-ı âlemim. Sen safa geldin ve hoş geldin" deyince hakir,

"Boş gelmedim, istediğinizden daha fazla dolu geldim" de­diğimde fazlasıyla hoşlanıp gülümseyip "Atına bin" deyince üzengisiz Hamiş adlı atıma binip at başı beraber Sofya şehrine girerken hakir geri kaldım, bir Âsaf alayı ile Melek Paşa Sofya'ya girmiştir. Bu alayı felek ancak görmüştür. Hakir doğru paşala-

147

ra özgü saraya ağırlığımla varıp o an mektupları, arz ve hüccet-leri, bütün malı ve tüm hediyeleri 3 sancak beylerinin defterle. riyle hediyelerin hepsini Paşa huzurunda hazinedara teslim et­tiğimde Paşa,



"Evliyam, gerçekten de mertsin, sadık dostum, akrabam ve sır ortağımsın, iyi yerinde yetiştin" deyip hakire o an bir kat elbise ve bir serâser hil'at giydirip bir kese Bundukan gu. ruşu verip bol bol hayr dualar edip hizmetçilerime onar altın, birer çuka ve kumaş bağışlayıp elini öperek şereflenip Yakub Çavuş adındaki velinimetin hanesinde konuk olup 3 gün Sof­ya şehrinde oturduk. Allah'a hamd olsun yüzümüzün akıy­la emâneti teslim ettiğimde sanki Dcmâvend Dağı yükünden kurtulup çok sevindim ve akranlarım arasında efendimiz ya­nında seçkin oldum. Üçüncü gün Sofya'dan İstanbul'a gidecek sırada efendimiz koşuntuyla hakire bir küheylân muteber at, sâfinâtü'l-ciyâd benzeri rüzgâr gibi hızlı at bağışlayıp bindim. Oradan,

1072 Recebinde [Mart 1662] Sofya'dan İstanbul'a gittiğimiz menzilleri bildirir

Evvelâ Sofya-i sâfiyeden çıkıp Receb ayının 15. Pazar günü doğu tarafa o lâlezâr ova içinde (—) saat gidip,

Lozna Köyü menzili: Daha önce anlatılmıştır. Oradan,

Hacı Karaman Köyü menzili: Bir geniş bir ovanın bitimin­de 300 haneli ve bir hoş camili mamur köydür, ama kasaba ol­maya müsaittir. Sofya paşalarının hâssıdır ki başka voyvodası hâkimdir. Bu köyün çevresi tamamen birbirine bitişik mamur köylerle bezenmiştir. Oradan kıble yönüne,

Ormanlı Köyü menzili: Bu da Sofya Ovası'na kurulmuş bir camili ve 300 haneli tamamen zeamettir. Oradan yine kıble yö­nüne,

İhtiman kasabası menzili: Bu da 1063'de anlatışmıştır. Ora­dan,

Yeniköy menzili: Bulgar keferesi köyüdür ve gayetmahbûbe kızları olur. Kapılı Derbend adıyla âlemce meşhur köydür. Ora­dan yine doğuya gidip,

Tatarpazarcığı kasabası: Bu da daha önce anlatılmıştır. Bu mahalde "Filibe ve Edirne üzeri kalabalıktır" diye o tarafa gidîl-

mey ip s°l ^°'a ^s^' Zağra üzere sapıldı. Oradan biraz kuzey ta­rafıyla doğuya meyilli 5 saat gidip,

Kırnagol Köyü menzili: Rum köyüdür. Oradan 5 saatte,

Urumlar Köyü menzili: 500 haneli mamur Rum köyüdür ki İstanbul'da İbrahim Paşa Camii evkafıdır. Oradan 4 saatte yine doğu tarafa gidip,

Köseli Köyü menzili: Müslümanlardır ve bir güzel camii var, Hacı Süleyman adında bir hayrat sahibi yapmıştır, hâlâ 50.000 altın vakfı vardır. Camiin avlusu çevresinde Halveti tek­kesi var ki 40-50 adet fukara odaları var. Bu köy ve bu cami bir sık ormanlı ve yüksek ağaçlı koru içinde kurulmuş köydür. Bu köye yakın gözüken Konuş adlı köyde,

Meyyitoğlu ziyaret yeri: Gönül erbabının ziyaret yeridir. Bu Ivîeyyitoğlu'mm annesi hâmile iken vefat eder. Allah'ın emriyle iki ay sonra bu kabir sahibi Meyyitoğlu Gazi Mehmed Bey do­ğar, ağlayıp bağırışlarını duyup kabirden çıkarırlar. Yıldırım Ba-yezid Han oğlu Sultan Musa zamanında beylerden olur. Vefat et­tiğinde üzerine Çelebi Sultan Mehmed bir nurlu türbe, bir cami ve bir aşevi imaret yapar, hâlâ mamur ziyaretgâhdır. Bunu daha önce ziyaret etmiştik.

Allah'a hamd olsun yine ziyaret edip tekrar Köseli Köyü'ne geldik. Bu anılan köyler hep Filibe Ovası'na kurulmuş İrem gibi mamur köylerdir. Oradan 4 saat,

Çırpan kasabasının özellikleri

Burası Rumeli Eyaletİ'nde 150 akçe payesiyle 32 köylü kaza ve zeamettir. Tamamı 7 mahalle ve 6 mihraptır. Dördü ma­halle mescitleri ve ikisi de camidir. Biri Yeni Cami ve biri Eski Cami'dir. [41a} Bir basık hamamı var, Sultan Musa Çelebi yapısı­dır ki Timur olayında bu Musa Çelebi birkaç sene Rumeli'ne pa­dişah olup bu şehirleri o feth etmiştir. Daha sonra Çelebi Sultan Mehmed bu Musa Çelebi'yi katletmiştir.

Bu Çırpan kasabası yüksek kayalı bir yere kurulmuştur. 600 adet kiremit ile çatıları örtülü mamur evlerdir. Bunlardan mükemmel ve donanımlı Kadı Mehmed Efendi Sarayı, Filibe Ovası'na bakar şahnişin ve pencereleri var. Tüm vezirler bu eski hanede konuk olurlar.

Ve 2 adet hanları, 3 adet mektebi ve 3 adet tekkeleri var. Ve

148


149

toplam 200 adet dükkânları var, çarşısı o kadar mamur değil­dir.

Bu kasaba içinde asla kurşun örtülü yapı yoktur, ama bağ­ları bahçeleri gayet çoktur. Oradan kalkıp yine doğu tarafa 2 sa­atte,

İkizler KÖyü: Müslümanlar ve zeamet köyüdür. Oradan 2 saatte,

Arnavutlar Köyü menzili: Eski Zağra Kazası toprağında ti-mar ve bağlı bahçeli kâfir köyüdür. Oradan 3 saatte,

Eski Zağra şehri menzili: Kalesi viran ve şehri şenlikli ol­duğu Sofya'ya giderken anlatılmıştı. Sözün kısası gayet mamur ve bolluk süslü şehirdir. Oradan (—) saatte,

Hızır Bey Köyü: Bir dağ dibine kurulmuş olup tüm evle­rinin yüzleri kıbleye bakar bir Müslüman köyüdür ve İbrahim Hanoğulları evkafıdır. Ancak bir camii var. Oradan 3 saatte,

Eski Zağra Yenicesi Kalesi menzili: Bunun da yukarıda özellikleri yazılmıştır. Oradan 3 saatte,

Kara Muradlı Köyü: Mamur Müslüman köyü ve TatarhanHerden Fındıklı Sultan hâssıdır ve bu mahal artık Özü Eyaleti hükmündedir. Oradan 4 saatte,

Bahçebmar Köyü: İstanbul'da Hümâ Sultan hâssıdır. Ora­dan 5 saatte,

Kızılağaç Yenicesi kasabası menzili

Tunca Nehri kenarında henüz virana yüz tutmuş bir geniş yeşillik lâlezar ovada kasabacıktır. Özü Eyaleti'nde Kırkkilise beyi hâssı olup voyvodalıktır ve 150 akçe payesiyle kadılıktır. Nahiyeleri 25 adet mamur köylerdir. Tamamı 300 adet kiremit örtülü ufak tefek fukara haneleridir. Bir kârgir yapı, kubbesi yu­varlak bir camii, bir hamamı, bir hanı, 20 adet hürde dükkânları tamamen Örenli Gazzâz Mehmed Çelebi hayratıdır. Hatta cami-inin kapısı üzere dört köşe beyaz mermer üzere Sultan Bayezid-i Velî üstadı Şeyh hazretleri hattıyla camiin acayip tarihi budur:

Salıibuhu Mehmed bin el-Haa Mustafa temine fî şehri Muharrem fi sene 888

Aynı böyle yazılmış tarihtir.

Bu kasabada bunlardan başka imaret yoktur, ama bağ ve bostanları çoktur. Bu kasaba önünde kıble tarafına büyük belde

150


Edirne 5 saatlik yerdir. Edirne'ye bu kasabadan giden bu mahal­de akan Tunca Nehri üstündeki ağaç köprüden geçip Edirne'ye gider. Bu sanatlı köprü İbrahim Hanoğulları vakfıdır. {—) (—) Buradan yine kalkıp doğu tarafa 5 saatte,

Derbend Köyü menzili: Bir dağ dibinde 300 haneli Bulgar kefereleri köyü ve Süleymaniyye Camii evkafıdır. Oradan 4 sa­atte,

Sarı Talışmanlı Köyü: Müslümanlardır. Bir güzel camii var, ama bir taşlı zeminde bulunduğundan suları yoktur. Bu da vakıf köydür. Bu köyden kuzey tarafına yarım saat yakın,

Muhyiddin Baba Türbesi ziyaret yeri: Âl-i Abâ-yı Bektaşî tarikatinden bir ulu sultandır. Bir gezinti ve dinlenme yerinde mamur nurlu bir türbedir. Nice maarif erbabı dervişleri vardır. Allah sırrını aziz etsin. Oradan 5 saatte,

Bedri Köyü: Fatih Sultan Mehmed evkafıdır ve Eski Poloz Kalesi'ne bir saat yakındır. Oradan üç saatte,

Kırkkilise şehri: Yukarıda bu şehir de ayrıntılı olarak yazıl­mıştır. Oradan doğu tarafa 3 saatte bayırlar aşıp, Küçük Üsküp kasabası

Kırkkilise Sancağı'nda 150 akçe payesiyle aşağı kadılıktır ve bütün vergilerden kesilmiş Edirne Dârülhadisi'n in evkafıdır ki başka voyvodası hâkimdir. Müslüman, Bulgar ve Rum keferesi reayaları gayet çoktur. Freng, Ermeni ve Yahudi yoktur ve zen­gin tüccar kefereleri gayet çoktur. Tamamı 6 adet mahalledir ki bir tepeden bir tepeye kadar tamamı 3.000 adet kırmızı kiremitli tek katlı ve iki katlı sanatlı, İşlemeli, süslü saraylar ve güzel köşk­ler var.

Ama çarşı pazarı süslü değildir. Genellikle insanlar köşe köşe [41b] haneleri altında birer dükkân şekilli işyerleri yapmış­lar. Onun için dükkânlarının sayısı belli değildir.

Müslüman mahallelerinde bir camii var, eski yapıdır. 6 adet mescidi, 4 hanı ve bir küçük hamamı var, başka imaret cinsin­den bir eser yoktur. Keferesi çok olmakla bağlan gayet çoktur ki şarabı cihanı tutmuştur.

Suyu ve havasının güzelliğinden mahbûbe Rum keferesi kızları olur ki her biri kırmızı yanaklı peri kızı, peri yüzlü, par­lak yıldız gibi kızları vardır ki pazar yerinde konuklara malla-

151

rını satıp kendileri güzellik yıldızı iken müşteri ile güzellik pa. zarı ederler.



Bu kasabada olan zamane güzeli Bulgar kızlarının yüzleri­nin güzelliği bir mertebededir ki saçlarının her belikleri gece gündüz tel tel dağınıktır ki görenlerin akılları darmadağınık olur.

Benlerinin her tanesi Hâşimî beni gibi bin gez Tatar müşgü değer. Hâlâ her birine hakkak el İ değmemiş ve acemi elleri er­memiş bir işlenmemiş inci gibi peri yüzlü kızları olur. Kırkkili-se, Vize ve Saray kasabaları halkı bu kefere kızlarından nikâh ile güzeller alıp döl döş sahibi olur nice yüz Müslümanlar var, tüm nikâhlıları kefere kızlarıdır. İmâm-ı hümâm-ı Azam mez­hebinde caizdir, Allah rahmet eylesin. Gerçekten de güzel mezhe­bimiz vardır.

Bu Üsküpçük kasabası içinden akan tatlı su (—) Nehri'dir ki dağlar aşıp tâ Karadeniz kıyısında Istıranca Dağlarından gelip akarak Ergene Nehri'ne karışır. Ergene Nehri dahi Enez Kalesi yakınında Akdeniz'e karışır. Sonra buradan Melek Paşa efendi­miz Vize beyine bu hakiri gönderip hizmetçilerimizle doğu ta­rafa mamur köyler içinde 4 saatte,

Eski Vize Kalesi'nin özellikleri

Kostaııtin kızı Vizo adlı bir melike yapısı olduğundan o me­like ismiyle isimlenmiş güzel bir kale imiş. Zamanla biraz hara­be olmuş kalesi bir sivri kaya üzerinde beşgen şekilli eski bir taş yapıdır. (—) tarafına kapısı var, kale içinde 300 adet kiremitli gü­zel evler var, kiliseden bozma Fatih Sultan Mehmed Camii var, kubbesi kurşun ile örtülü mamur camidir. (—) (—) (—)

(—) tarihinde Fatih Sultan Mehmed Boğazhisarı kalelerini yaptığı sene bu kaleyi Rum keferesi elinden aman ile almıştır. Hâlâ Özü Eyaleti'nde başka sancakbeyi tahtıdır. Beyinin hâssı padişah tarafından 224.475 akçedir ve bu sancakta Yörükân beyi vardır, o da başka hâkimdir. Onun da hâssı 178 akçedir.

Bu sancakta zeamet 3 ve timar 79'dur. Çeribaşı, yüzbaşı ve alaybeyisi var. Sefer sırasında tüm timarı erbabı kanun üzere ce-belüleriylc ve beyinin 500 askeriyle toplam 1.500 asker olup me­mur olduğu sefere giderler.

150 akçe payesiyle ve 150 adet köyleriyle iyi kadılıktır, zira

152

gayet mamur sancaktır. Beyine 8.000 guruş ancak olur. Zulm edip bir tane kanundan fazla alsa reayası çarığın giyip bir günde per-i devlete gelip şikayet eder. Bu şehirde kethüdayeri, yeniçe­ri serdarı, kale dizdarı, 50 adet neferatı, muhtesibi, şehir voyvo­dası, şehir kethüdası, bâcdârı ve haraç ağası vardır, müftüsü ve nakibİ yoktur, ancak ayanı eşrafı çoktur. Tüm reayası Yörükân Müslimler!, Bulgar ve Rum kefereleridir. (—) (—) (—)



Vize şehri yapıları: Tamamı (—) adet bağlı, bahçeli ve baş­tan başa al kiremitli biri biri üzere yüksek güzel hanelerdir. Yer yer kayalardan abıhayat tatlı sular çıkıp evden eve uğrayıp her haneyi sular akarsulan vardır. Bey sarayı gayet geniştir.

Ve tamamı 12 mahalledir. Evvelâ (—) (—) (—)

Ve (—) adet mihraptır.

Ve (—) adet mahalle mescitleridir. (—) (—) (—)

Ve (—) adet medresedir. (—) (—) (—)

Ve (—) sıbyaıı mektebidir. (—) (—)

Ve (—) adet abdâlân fukarası yuvası tekkelerdir. (—) (—)

Ve (—) adet tüccar Kanlandır. (—) (—)

Ve (—) adet aydınlık hamamdır. Kurşun kubbeli ferah ha­mamdır. (—) {—) (—)

Ve (—) adet çarşı pazar dükkândır, ama o kadar mamur ve süslü değildir.

Ama bağları bahçeleri çok olup süslü ve ürünü boldur.

Beğenileni, pırasası meşhurdur. (—) (—)

Suyu ve havasının güzelliğinden mahbûbeleri çoktur. (—)

H (-) (»-) (-) [42a] '

Vize şehrinin ziyaret yerleri: Şeyh Gazanfer Efendi ziyare­ti (-)(-)(-)(-)

Buradan kıbleye doğru 9 saatte,

Yenehisar kasabasının özellikleri

Yapıcısı Tekrûr Kral'dır. Rumcada "yene", su kaynağı olan yere derler. Kasaba içinde bir abıhayat su, kayadan kaynayıp bu kasabanın bağlarım bostanlarını sular saf bir sudur ki san­ki Kevser suyudur. Bütün tarihçiler ve yaşlılar "Bu tatlı su Tuna Nehri'nden gelir" diye yazmışlar ve ihtiyarlar böyle anlatmışlar.

Kalesi bir yüksek tepe üzerinde taş yapı dört köşe güzel bir sur imiş. Hâlâ haraptır, zira fetih sırasında Gazi Mihal 769 tari-

153


hinde Gazi Hudavendigâr zamanında fazlaca zorluk çektiğin, den fetihten sonra bu kaleyi harap etmiştir. İçinde imaret, diz­dar ve cebehaneden bir şey yoktur, ama varoşu gayet marroır_ dur.

Tamamı 1.100 adet bağh, bahçeli ve kiremitli hanelerdir ve (—) adet mihraptır. (—) (—) (—) Gerisi mescitlerdir.

İki adet hanı ve bir küçük hamamı var, ama 8 adet dükkânı olduğu 1066 tarihinde bu kasaba anlatılırken 111. ciltte yazılmış­tır, ama bağlan bahçeleri ve abıhayat suyuna aşk olsun. Burada Melek Ahmed Paşa gelip Vize paşası mektuplarını verdim.

Oradan kıbleye doğru 5 saatte,

Pınarhisar Kalesi'nin Özellikleri

Bu da İstanbul tekfuru yapısıdır. Bu kale de 769 tarihinde Gazi Hudavendigâr, Gazi Mihal Bey eliyle feth etmiştir. Daha sonra Murad Han Edirne'yi feth etmiştir. Fetihten sonra bu Pı­narhisar Kalesi yer yer yıkılmıştır.

İçinde imaretten bir şey yoktur. Kalesi bir kayalı tepe üze­rinde bir büyük şeddadi eski yapı kesme taş bir savaş kalesidir. Ancak iç el olmakla gözden düşmüş bir garip kaledir. İçinde şid­detli kış günlerinde koyun ve keçiler kışlar. Bunun da aşağıda varoşu Yenehisar varoşundan mamurdur. Bunun da (—) sancağı beyinin hâssmı voyvodası zabt eder, 150 akçe kadılıktır. Bu ma­halde veziriazam hâssı da vardır. O da başka yönetimdir. Sipah kethüdayeri ve yeniçeri serdarı vardır.

Tamamı 400 adet kiremit örtülü cennet bağlı bahçeli evlerdir.

iki camii var, çarşı İçinde küçük camidir, ancak cemaati çok­tur.

Tamamı 3 adet hancağızları vardır. Ancak yüzer, yüz elli­şer at ve katır alır küçük hanlardır. Ancak bir küçük basıkça ha-mamcığı var. Halkı hamama muhtaç değillerdir, zira herkesin ev hamamları vardır. Kefereleri gayet çok olduğundan hama­mı o kadar işlemez. 20 adet de küçük dükkâncıkları var, başka kurşunlu imaretten bir yapı yoktur. Olduğu kadarca kasabacık-

Pmarhisar hayat suyu

Bu kasabanın tâ ortasında çarşı başında bir ibret verici pı­narı kayadan çıkıp büyük bir havuza fışkırır, gürültüsü inşa-

154

na dehşet verir. Saf ve beyaz billur gibi bir berrak sudur. Tem­muz ayında sanki buz parçasıdır. Un değirmeni yürütür bir gür sudur. Büyük havuzdan taşıp şehirden aşağı bağları bostanla­rı dolaşıp bir konak aşağı akarak Yene Nehri ile bir olup Ergene jCöprüsü'nden geçip Tunca Nehri'ne akar, Arda ve Meriç ile hep­si bir olup Akdeniz kıyısında Enez Kalesi dibinde Akdeniz'e ka­rışır.



Tuna Nehri'nin İstanbul'a aktığını bildirir

Bu Pınarhisar kaynağı hakkında Rum ve Latin tarihçileri, bu nehir tâ Tuna Demirkapısı'ndan gelir, derler, doğrudur. Zira bu hakir Tuna yalılarında bazı hizmetlerde bulunurken gördüğüm Tuna Fethülislâmı yanında bir demir kapı vardır; Rum, Arap ve Acem seyyahları aralarında meşhurdur. Ne zaman Tuna Nehri inişte olsa o demir kafes kapı belli olur. Bu kapıdan Tuna Neh­ri ejdeha gibi kıjgırıp girip tâ on konak yeraltından akıp bu Pınarhisarı'na gelir. Yıldırım Han oğlu Çelebi Sultan Mehmcd vakfiyelerinde yazar ki; Mehmed Han Tuna kenarında Rusçuk Kalesi karşısında Tuna aşırı Yergöğü Kalesi'ni Eflak tarafında ya­parken gemiler ile Tuna sahillerini seyrederek bu demir kapıyı görüp sorunca,

"Padişahım İstanbul'u yapan Madyan oğlu Yanko'nun kar­deşi Yanvan Kral, 'Makedonya, yani İstanbul'da benim de bir hayratım olsun' diye var kuvveti pazuya getirip bu demir kapı­dan yarıp tâ İstanbul'a yeraltından yollar edip İstanbul'un Ter-kos ve Azatlı dağlarından geçip Davutpaşa kırlarından Yenibah-çe içine akarak Aksaray Mahallcsi'nden geçip Lanka Kapısı di­binde Rum Dcnizi'ne Tuna Nehri [42b] karışıp tam 7 sene İstan­bul içinde Tuna Nehri'nin bir kolu akardı. Daha sonra Yanvan Kral kardeşi Yaııko Kral ile buluştuğunda,

İşte birader, Tuna Nehri'ni avrat gibi saçından çekip senin Makedonya şehrine akıttım, deyince hemen Allah kudretinin azametini göstermek için Hak emri ile Tuna geriye dönüp Bü­yük Çekmece ve Küçük Çekmece yolunda Tuna Nehri görünüp oradan denize girip o zamanlar bu Çekmece Gölleri meydana gelmiştir."

Hatta Büyük Çekmece Gölü'nde İbrahim Han tahta çıktığı an bir morina balığı çıkıp Topkapulu Mustafa Ağa morina balığını

155


Sadrazam Kara Mustafa Paşa'ya gönderir, o da İbrahim Han'a he­diye gönderir. İbrahim Han'ın tahta ilk çıktığında ilk yediği ni­met morina balığı olmuştur. Yemekten sonra içtiği Melek Anrnetf Paşa'nın Diyarbakır'dan gümüş güğümler ile Murad Han'a gön­derdiği hamrevât suyu olmuştur ki Murad Han vefat olup İbra. him Han'a nasip olduğu bu hakirin pek malumudur. Beri taraftan Tuna Nehri'nin bir fırkası bu Pınarhisar'da, yakınında Yenchisar'da ve Pravadi ile Varna şehri arasındaki Duna değir­menlerinden açığa çıkıp akar. Yanvan Kral Tuna'nın İstanbul'dan döndüğünü duyunca canı cehenneme yollanıp gider. Hâlen Ça­talca yakınında Azatlı adlı köy yakınında dağlar içinde mağara­lardan Tuna Nehri aktığının alâmetlerini Fâtıma Sultanzâde Sü­leyman Bey ile bu mağaralara girip seyrettik.

Hatta Tuna tassa bu mağaralardan Tuna suları gibi bula­nık sular Pınarhisar'da ve Yenehisar'da akar, diye Çelebi Sul­tan Mehmed'e bu Demirkapı hâllerin işbilir ve güngörmüş yaş­lılar bu şekilde anlattıklarında hemen Sultan Mehmed akıllıca hareket edip meleseyi çözmek için halka bu kadar bin çuval sa­man, talaş ve kömür gönderir. Pınarhisar'a ve Çekmecelere de ulaklar gönderir, beri tarafta bu kadar bin çuval saman ve kö­mürü Demirkapı'dan giren Tuna Nehri'ne döküp 3 gün 2 ge­cede Duna, Pınarhisar, Yenehisar ve Çekmece göllerinden kö­mür ve saman akmaya başladığı Çelebi Mehmed Han'a haber­leri gelir. Orada bilirler ki Çekmeceler, Pınarhisar ve Duna su­ları Tuna Nehrî'dendir diye vakfiyelerinde yazılıdır, vesselam. Pınarhisar'ın seyredip oradan 8 saat doğuya doğru gidip, Çöğenli Köyü menzili: Müslüman ve kefere köyüdür. Ora­dan 4 saatte,

Uzuncular Köyü: Müslümanlardır. Bunu geçip 5 saatte, Süslü Saray kasabası menzili:(™-) tarihinde Gazi Hudaven-digâr Edirne şehrini feth ettikten sonra bu güvenli yerde dinlen­me ve av yeri olması için bir saray inşa ettiğinden hâlâ Rum Sa­rayı kasabası derler. Saraybosna Fatih yapısıdır. Bir Saray şeh­ri de 7. iklim sınırında Maskov diyarında Balu Han yakınında Kazan Sarayı vardır, ama bu Rum Sarayı kasabası, Vize Sancağı toprağında Vize beyinin hâssı olup voyvodası hâkimdir ve 150 akçe kadılıktır. Kcthüdayeri, yeniçeri serdarı ve muhtesibi var-

156
dır ama başka hâkimleri yoktur. Bu bir küçük kasabacıktır. Top­lam 800 adet cennet bahçeli, şebekeli bostanlı ve baştan başa ki­remitli hanelerdir. Ve (—) adet mihraptır. Bunlardan çarşı başın­da (—) (—) camiinin kapısı üzere tarihi budur: Elhemellohu lenâ tnrihahu Vedhıılûhâ salimine âminin.

Sene (—)

Gerisi mescitleridir. Ve (—) adet medresedir. (—) (—) (—)

Ve 5 adet mekteptir. Bunlardan Ayaş Paşa Mektebi mamur­dur. 3 adet hanı vardır ve yine Ayaş Paşa Hanı mükelleftir. An­cak, bir küçük hamamı var. O kadar hoş yapılı ve hoş havalı de­ğildir.

Ve 100 adet dükkânları var, o kadar süslü çarşısı yoktur. Bağ­ları gayet çoktur, ancak halkında bereket yoktur, o yüzden fuka­raları çoktur. Hatta Melek Ahmed Paşa efendimizi bir gece 6.000 askeriyle misafirliğe alamadılar. Ama Süleyman Han asrın­da gayet mamur imiş. Hatta Süleyman Han vezirlerinden Ayaş Paşa Gazi Hudavendigâr Sarayı'nı imar edip cennet bahçesi gibi bir bahçe edip İstanbul'dan her Çarşamba gelip zevk u safâdan sonra Cumartesi divanına yine erermis. Nice kere bir günde ge­lip yine o gün Der-i devlete gidermiş. Tâ bu derece hızlı hareket eder bir vezir imiş. Aslında bu şehrin tüm hayrat ve hasenatları Ayaş Paşa'nındır, Allah rahmet eylesin. (—) (—) [43a]

Oradan 10 saatte,

Fanus, yani Fener kasabası menzili

Kefere kasabası olduğu yukarıdaki ciltte (—) yazılmıştır. Oradan doğu tarafa 13 saatte şenlikli köyleri ve çiftlikleri geçip, Halkalı kasabası menzili

Süleyman Han zamanında bu verimli yerde Koca Mehmed Paşa, Süleyman Han'ın mimarbaşısı Koca Mimar Sinan ibn Ab-dülrnerman Ağa'ya kale gibi büyük saray yaptırmıştır. Hâlâ İrem bağından haber verir bir Rıdvan cenneti bağı gibi bir büyük sa­raydır ki anlatmakta dil kısa kalır. Hâlâ hünkâr bahçesidir ki başka ustası ve 60 adet külâhlı bostancıları vardır. Çevresinde İs­tanbul ayanlarının da mükellef sarayları var. Bir camii, iki hanı ve bir saray hamamı dışarıda kalıp halk için oldu. 10 adet bakkal, fırıncı, zeytinyağcı, nalbant ve bozacı dükkânları var.

157

Bu yere Halkalıpınar demenin sebebi odur ki kefere asrın­dan beri bir ayazma var, hâlâ keferelerin ziyaret yerleridir. O ayazmanın kubbesinde bir demir halka var imiş. Bir adam o halkaya ip bağlayıp kahrından kendini asınca o halka kapağry-la kopup herif Takyanusî altına gömülüp altın içinden yüzerek dışarı çıkıp Süleyman Han'a haber eder. O adaletli padişah da,



"Ccnâb-ı Hak o malı sana vermiş, sen de öşrünü beytülma-la ver" der, Defterdar İskender Celebi eliyle 1.060 kese öşür bey-tülmal için alınır. Herife kalan diğer mal ona göre kıyas oluna.

Onun için bu mahalle Halkalıpmar derler. Bir suyu ve hava­sı hoş yerdir. Bu hikâyeyi babam görüp onların anlatması üzeri­ne yazmaya cüret ettik, vesselam.

Oradan Halkalı kasabasından yine doğuya giderken 3 göz Odabaşı Köprüsü, Haraççı Deresi'nde Kapıağası Köprüsü ve Si-nanlı Köyü'nde Koca Mehmed Paşa Köprüsü, tüm Süleyman Han mimarbaşısı Mimar Sinan bin Abdülmcnnan yapısıdır.

Oradan 9 saatte Çekmeceler yakınından geçip 1072 sene­si Şabanının 2. hafta Cumartesi günü belde-i tayyibe, yani mahruse-i Kostantiniyye olan İstanbul şehrine bir alay ile gi­rip paşa efendimiz doğru Köprülüzâde Fâzıl Ahmed Faşa'ya va­rıp buluştuklarında hemen sadrazam, paşayı saadetli padişaha götürüp buluşturduğunda saadetli padişah,

"Melek Lalam hoş geldin. Erdel gazan mübarek ola. Bana ey hazine tahsil eylemişsiz. Berhordar olup ekmeğim size helâl ol­sun" deyip nice hayır dualardan sonra paşaya bir samur kürk ve on kese guruş ihsan edip,

"Var Fâtıma Sultan halama düğün edip bu keseleri düğün masrafı eyle" deyince paşa selâm verip dışarı çıktı ve tüm musa­hiplerle buluşup görüşüp öpüşüp ilkeleriyle el ele yapışıp son­ra vedalaşıp sarayına gelip kurbanlar kesilip tüm ağalara ziya­fetler oldu.

On günden sonra Ramazanın 10. günü sünnet üzere dü­ğün olup 1072 senesi Ramazanında Melek Ahmed Paşa efendi­miz Sultan Ahmed Han kızı Fâtıma Sultan'ı nikahlayıp zifaf ge­cesinde tüm Melek Ahmed Paşah, Fâtıma Sultan'ın Ebu Ensarî Kapısı'ııdaki sarayında tâ sabaha dek can sohbetleri ettik. Şafiî vakti olunca Melek Ahmed Paşa efendimiz yine evvelkisi gibi

158


esvabıyla öfkeli bir şekilde dışarıya çıkıp gözleri kan tasına dön­müş. Tüm yakın ve sadık hizmetçileri,

"Zifaf mübarek ola" dediklerinde,

"Daha akşam namazı ab deş tiyleyim" dediler.

Hanefî vakti olunca seccade, deyip sabah namazını kılıp ha­kire,

"Evliyam tez bana karpuzcunun 4 çifte kayığım hazır et, bir vere gitsem gerek" buyurdular. Hakir,

•"Sultanım, şimdi tüm vezirler, vekiller, âlimler, imam ve ha­tipler, şeyhler ve seyyidler, ayan kibar herkes gelip zifaf paçası yerler. Siz nereye gidersiz" deyince,


Yüklə 1,58 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   35




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin