Sözün kısası, bu seyirleri ve nice yüz binlerce yazılması mümkün olmayan acayip ve gariplikleri görüp seyrettik. Bundan sonra 2 ay 17 gün Beç şehrinden zevk ü safâlar edip ve ibret gözüyle dünyanın acayipliklerinden nice bin şeyler görüp bütün olayları ve bütün dilberleriyle ettiğimiz has sohbetleri yazsak hemen Beç şehri özellikleri bir ciltli kitap olur. Ama gördüğümüz, yüce devlet ve bereketli belde olduğundan vakarlı çasa-rın her ne kadar güvenilir musahip nedimleri ve ne kadar vezir ve vekilleri var ise onların hepsiyle tanışıp dost olup onlardan haber aldım ki bizim elçi paşa ta İstanbul'dan Nemse'nin elçisi 2 yılda Beç'e gelinceye kadar bizim elçi Beç'te 2,5 yıl, eıı az l yıl, 1,5 yıl otururmuş. Bu hakirin aklı başından gidip,
"Aya bu kâfir memleketinde seyahat, ticaret ve ziyaret yoktur. Bir yıl ve bir buçuk yıl nasıl mahpus gibi durulur" diye düşünürken "Allah bir nesneyi yaratmak isterse sebebini de yaratır" söz uyarınca Allah'ın hikmeti yârî kılıp İspanya, Kızkral, Danimarka, Donkarkız kısacası 7 kralların vezirleri sulhtan sonra hizmetleri tamam olunca gitmek için izin aldıklarında hemen bu hakir de,
283
"İyi fırsattır, bu Beç'te bir yıl durmaktan ise başka diyarları gezip yine elçi paşa gidinceye dek gelip yetişirim" dedim. Kralın Zoza Vezir'i Erdel diyarından beri gayet [73a] dostumuz idi ona vardım, Mantikukula Vezir'e, başvezir olan Rudolfoş'a, baş-komisere, başpapaza vardım, nice iş erleriyle ve kral musahip-leriyle buluşup birer adet işlemeli Kaya Sultan yağlıkları hediye verdim, 7 krallık yeri gezmek isteğimi söyledim. Ertesi gün başvezir hakiri çasarla buluşturduğunda çasara da 2 adet çok güzel bukalemun nakışlı Kaya Sultan yağlığı, 2 adet Keşmir şalı, bir büyüleyici güzellikte Frenk Manî kalemiyle yapılmış Hazret-i İsa ve Meryem Ana resmi hediye verdiğimde nice bin hazine mal peşkeş vermekten fazla hoşlandı. Bu hakiri yine bol bol konuşturup tam 2 saat can sohbetleri edip dostluk ederdik.
Sözün kısası 3 ay kadar sohbetleri şerefiyle şereflendik. Bütün sohbetlerimizin özü, ana konusu genellikle seyahate dair olup Trablusşam, Cübeyle, Sayda, Beyrut, Akka, Yafa, Askalan, Remle, Gazze ve Kudüs-i Şerif hâlleri ve bu anılan iskeleleri sorardı ve elbette her an Kudüs-i Şerif sorulurdu.
Hakir ise Kudüs-i Şerifin tüm hâllerine öyle vâkıf idim ki başka bir seyyahın o kadarını bilmesi ihtimali yoktur. Hatta kral huzurunda çasar hakiri Kudüs-i Şerif ahvâli için nice papazlar öyle imtihana çekti. Kudüs-i Şerif'de nice yıl ömür tüketmiş papazlar Kudüs-i Şerifteki Kamâme Kilisesi'ni, Sahfatullah'ı, Mescid-i Aksâ'yı/ Tûr-ı Zîtâ'yı ve Bi'r-i Selvân'ı hakir kadar bilmediler. Hakir nice papazları yalan çıkarıp başpapaz yalan çıkan papazlara kırbaçlar vurup papazlıktan çıkarıp kral huzurundan değil ülkeden sürdüler.
Kudüs-i Şerifi böyle sıhhati dosdoğru şekilde anlatıp adamakıllı seyahat ettiğimden kral hoşlanıp hakire bir kese guruş, 10 çuka, 10 kumaş ve 13 adet Alman saati bağışladı. Hemen hakir orada,
"7 kral vilâyetine gidip seyahat edeyim" diye icazet istediğimde "Baş üstüne" deyip eline divit ve kalemini alıp,
"7 krallık vilâyetlerimde olan kaleler, şehirler, bendeıier, köyler ve kasabalarımı izzet ikramla gezip seyri temaşa etsin" diye bir papinte hat verip hemen hakir kralın gözü önünde hattını öpüp başıma koyup bir dîbâ kese içine hattını koydum.
284
jCral hattına tazim ettiğimden hoşlanıp kral hattını geri istedi. Her konakta günde bir koyun, 50 çift sipov ekmek, 10 tavuk, 20 at yemi, 10 kadın ve 10 nefer oğlan hizmetçiler verip her konaktan konağa yüzer atlı ve yüzer yayan kefere kılavuzlar verdi. Her şehir hâkimleri, kaptanları ve beyleri karşılamaya çıkıp alay ile şehirlerine getirip canımın istediği kadar o şehirde oturup gideceğim vakit her şehrin hâkimleri ve ileri gelenleri riayet edeler diye kral tekrar hat yazıp hakiri başvezire baş komiser ile gönderip,
"Beni sevenler dostumuz Evliya Çelebi'ye riayet etsinler" diye sıkı sıkı tembih ettiklerinde başvezire varıp kralın ferma-nıyla 300 altın ve bu kadar değerli hediyeler aldım. Bütün vezir ve is erlerinden de sayısız kıyassız hediyeler aldım. Başvezir de kralın hattı gereğince tekitli fermanlar verip bizi kendi kethü-dasıyla İspanya vezirine, Danimarka, Doııkarkız ve diğer 7 kral vezirlerine gönderip,
"Yedi krallık yeri seyahat etsin" diye çasarın hattını ve baş-vezirin fermanını gösterdiğimde İspanya, Fransa ve diğer 7 kral vezirleri hoşlanıp,
"Safa geldin ve hoş geldin, bizimle bile gidip vilâyetlerimizi görüp zevk ü safâlar edersin. Hemen hazır ol, bu pazartesi gün bu Beç'ten kalkarız" dediler. Hemen tüm Beç ileri gelenleri ile ve bütün vezirler, vekiller ile, kral ve annesi ile vedalaşıp yine ihsanlar aldım. Bizim elçi paşadan da izin alıp bir kese harcırah ve saba gibi süratli bir küheylân at bağışladı. Kölelerime ve hakire birer kat esvaplar da verdi. Oradan, 1075 yılı Zilhicce'sinin 15. gün Pazartesi Beç tahtından
Ungurus-i Alman diyarlarından ta Bahr-i Muhit
kenarlarında İspanya Vilâyeti, Donkarkız Vilâyeti,
Danimarka Vilâyeti ve Felemenk Vilâyeti'nde Amsterdam
şehri, Lonçat Vilâyeti'ne, Kalevine Vilâyeti'ne, Ruye
Vilâyeti'ne, Holandiye Vilâyeti'ne, Prandaporosk Vilâyeti
ve Prag şehrine, İsizinye şehrine kısacası yedi krallık yerde
ta Vo Nehri kenarına kadar gittiğimiz konakları açık seçik
bildirir [73b]
Evvelâ Beç Kalesi'ııdeıı 12 atımla, 4 nefer kölemle, dostum, sırdaşım, eski arkadaşım Hindî Baba Mansur ile, Baba Ahmed
285
Bektaşî ile, Baba Türabı Selmanî ile ve ispanya veziri (—) (...) ile 7 bin asker ile Beç'den kalkıp Allah'a tevekkül ettik deyip Yüce Yaratıcı yine esenlikle ve doyumla dönmek nasip ede, deyip Beç'ten batı tarafına bizim konaklarımız olan ada içinde Tuna kenarınca baş yukarı 3 saat gidip, (—) Köyü menzili
Tuna kenarında bir ormanlı ağaçlık içinde bir kiliseli, 500 haneli, bağlı ve bahçeli mamur Nemse köyüdür. Bu köyden kılavuzlarımızla bir kayığa binip Tuna Nehri ile karşı tarafa geçip Yeni Beç toprağında,
Eski Beç Kalesi'nin özellikleri
Hazret-i İsa zamanında yapılan Beç, bu eski kaledir. Tuna Nehri kenarında Küçük Alman Dağı burnunda göklere doğru yükselmiş bir kaledir, ama içinde insan ve insan evladı yoktur. Bütün cebehanesi ve gömülü mallarıyla, cinler bu kaleyi zapt etti, bütün kâfirler bu kaleyi bırakıp hâli üzere durur, ama ne mamur, iri ve sağlam kaledir. Biz de korkumuzdan tepesine çıkarak Eski Beç'i seyretmeye cesaret edemedik.
Eski Beç Varoşu
Tuna Nehri kenarında bir büyük şehirdir. Kale ile bu şehir arasında bir manastırı var. Bunda da kimse yoktur, ama şehrinde insanı çoktur.
Toplam 3 bin kadar renk renk sırçalı kiremit örtülü, bağ ve bahçeli, çarşı pazarlı süslü şehirdir. Burada kralın bir kale gibi duvarlı İrem Bağı var ki diller ile anlatılmaz ve kalemler ile yazılmaz.
Bütün yüksek köşkleri ve bütün yapıları baştanbaşa yeşil sırça ile örtülü bir mamur cennet bahçesidir. Bütün Beç halkı ikindiden sonra Beç'ten yaya olarak buraya gelip has sohbetler edip yine Beç Kalesi'ne giderler, gayet yakındır.
Beç Kalesi'ne gelen Tuna'yı bu mahalde ana Tuna'dan ayırıp dağları ve bayırları uçurum yarlar eyleyip tam 3 saat yol ile Tuna'yı zorlukla Beç Kalesi altına getirmişler, ama yine bu mahalde yollarını kapatıp Tuna'yı Beç Kalesi önünden kesmek kabildir.
Bu Eski Beç'i ve taşra varoşu da seyredip yine bir kayığa binip beri tarafta konağımız olan köye geldik. Oradan sabah-
leyin yine kâfir İspanya vezirinin luturyan boruları çalınıp oradan kalkıp Tuna Nehri'ni 4 yerden çam direkleri üzerinde büyük köprülerden geçtik. Her köprü beşer gözdür, ama Tuııa'nın bir büyük iki kolu üzerinde olan köprü 11 göz büyük köprüdür. Bundan aşağı ta Üstürgon'a ve Budin'e kadar Tuna üzerinde ağaçtan böyle köprülerin olması imkânsızdır. Hep gemi üzerine köprü yapılır. Zira bu mahallerde Tuna'nın çıktığı Alman Dağı yakın olmak ile Tuna az olup direkler üzere köprüler yapmak mümkündür. Ve bu köprülerin karşı tarafında Uy var toprağında yeni yapılan,
(—) (...) yeni kalesinin özellikleri
Daha önce Nemse çasarmın köprü başında 500 haneli bir gümrükhanesi imiş ki her sene İsveç, Leh, Çek, İspanya, Fransa, Korol, Tot ve Felemenk vilâyetinden gelen bezirganlardan iki kere yüz bin milyon (200.000.000.000) altın gümrük alınır köy imiş.
Daha sonra 1073 [1663] tarihinde Köprülüzâde Vezir Fâzıl Ahmed Paşa Uyvar Kalesi'ni fethettiğinde kâfirler korkuya kapılıp/
"Beç varoşlarını Türk vurmasın" diye bu kaleyi Uyvar toprağıyla Pojon toprağında geçit başında henüz yapmaya başlayıp iri merdiven gibi pergeller ve gönyeler ile usta mühendis inşaatçıların hepsi bir yere gelip bütün savaşçıları da bu kale yapımı için toplayıp,
"Düşman bu kaleyi kuşatırsa bu kale şu şekilde gerek, böyle gerek, şöyle gerek" diye görüşmeler, danışmalar sonunda yedigen şekilli, yani 7 köşeli bir kale yapmaya karar verilir. Temel kazmak için 50 bin reaya toplanır. Öncelikle ipler ile kalenin, zeminini belirleyip ardından dış hendekleri, tabyaları ve kapılarını belirlerken büyük temaşalar edip temelleri kazdıklarının tozu ve toprağı göklere yükselip çukurlar kazarlardı. İçinde henüz daha imaret cinsinden bir ev yok idi. Ancak Tuna kenarında 5 bin kadar soltat olacak sazdan ve kamıştan odalar, büyük toprak tabyaları ufak tefek yapıp 40-50 adet top koydular. Daha önce mamur olan gümrükhane köy bu kaleye varoş kalmış olur. Ama eğer bu kale tamamlanırsa gayetle sağlam kale olur. 200 yerde hemen dağlar gibi kırmızı tuğla pişirip hazır durur-
286
287
du. Bu kale tamamen tuğladan olsa gerek. Bu kalenin üssü çu kurlarını seyredip yine kuzey tarafına sahralar, bakımlı, cani ve şenlikli köyler içinde 3 saatte gidip, [74a]
Yeni yapılan güzel Tancavar Kalesi'ııin özellikleri
Daha önce küçücük palanka olup o fecere kral vezirinin hassı imiş, ama şimdi Uyvar fethedildikten beri Uyvar gazilerinin çetecileri ve poturacıları korkusundan bu kaleyi tuğladan daha geniş ve sağlam edip içine 3 bin seçkin Nemse ka-tanası koymuşlardır. Uyvar'dan bu kaleye gelinceye kadar Vak Nehri'nden beri böyle bir sağlam yeni kale yoktur.
Tuna Nehri'nden 6 saat uzak bir yeşillik lâlezar ovada bulunup asla havalesi yoktur. Tuğla yapı beşgen şekilli bir sağlam kaledir. Üç bin askeriyle kaptanı İspanya vezirine karşı çıkm büyük alay ile kaleye girerken top şenlikleri edip hakire İrem Bağı gibi bir konak ile tayiııatlarımızı verdiler. İlk önce bu kale kaptanı konağımıza gelip elimizde olan kral hattına baktı, her ne ki ferman olundu ise eksiksiz zahiremizi, tayinatlarımızı ve hediyelerimizi verdi. 10 adet kadın, 10 nefer oğlan, 10 rif şarap getirdi. Şarabı nöbetçi kefereler yılan zehri gibi içtiler. Kadınları geri gönderdik, hizmetçi oğlanları alıkoyduk. Seher vakti yine kalkıp kuzey tarafa 4 saatte Akyayla'yı geçtik. Öyle yüksek bir tepedir ki bütün ovalar aşağıda bukalemun nakşı gibi bağları, bahçeleri ve ekinlikleriyle gözükmektedir.
Oradan 2 saatte yokuş aşağı gidip Peraıı Nehri'ni geçtik. Bu nehir Akyayladan gelip Vak Nehri'ııe karışır. Oradan, Alman Anperan Kalesi'nin özellikleri
Nemçece (—) demektir. Yapıcısı Laslo Kral'dır. 936 [1529] tarihinde Süleyman Han Beç'i kuşattığında Kasım Voyvoda 40 bin yiğit ile ansızın bu Anperan Kalesi'ni basıp fethedip ganimet malından bir şey almayıp bütün kâfirlerini ateş saçan kılıçtan geçirip varoşunu ateşte yakar, ama kalesi gayet sağlam ve dayanıklıdır. Bir yalçın kırmızı kaya üzerinde beyaz kuğu gibi durur, yuvarlak şekilli, yüksek bir kaledir. İçinde bin kadar tahta örtülü evleri ve bir manastırı var, ama çarşı pazarı yoktur.
Aşağı varoşu: 5 bin hane, 7 kilise ve 600 süslü dükkânları var. Bağ ve bahçesinin içinden Ovo Nehri akar. Akyaylalar-
dan doğup gelip bu kaleden 5 saat aşağı güney tarafa akıp Tuna fjehri'ne karışır. Bu İrem varoşunda İspanya vezirinin konağı-na bitişik hakire bir konak ile bütün tayinat ve hediyelerimizi verip bir gece bu varoşta zevk edip eğlendik, büyük toplar ve fişenkler attırdık. Oradan kalkıp batı tarafa suyu ve havası hoş ovalar içinde köyleri geçip 5 saatte,
Büyük Şinova Kalesi'nin özellikleri
Nemçe dilinde ismi (—) (—) demektir, ama kale köhne yapı olduğundan yapıcısını bilmediklerinden yazılmadı. Ancak bütün zamanlarda Nemse çasarının miras mülküdür. Yine Süleyman Han asrında Kasım Voyvoda burada hayli cenk edip kalesini fethedememiş, varoşunu yakıp bütün reayasını kılıçtan geçirip ganimetlerini almadan tamamen ateşe vurmuştur.
Daha sonra kâfirler bu varoşu mamur etmemek için lanet edip hâlâ bu varoş harap hâlde kalmıştır. Zemininde bağ, bahçe, gül-i gülistan ve şebekeli bostanlar içinde 20 adet büyük kiliseleri var, kârgir yapı olmak ile bahçeler içinde mamur kiliselerdir. Kalesi Tuna Nehri kenarında gayet şeddadi taş yapı yüksek bir kaledir ki benzeri olmayıp geçmişin ustaları bu kaleyi mühr-i Süleyman gibi büyük tabyalarıyla altıgen şekilli yapmıştır. Altı kapısı var, altı vilâyetten gelen kervan halkından bu kapılarda bâc alınır.
Bu kale önünde Tuna Nehri deve boynu gibi dolaşıp güney tarafa 6 konak yine Alman'a doğru akıp oradan yine batı tarafa akar. Bu kale kaptanı bizi kondurup İspanya vezirine hediyeler verip büyük ziyafetler edip hakire de türlü türlü hediyeler verdi.
Kasım Voyvoda şehitleri ziyaret yerini bildirir
Bu kalenin doğu tarafında bir yeşillik ovada Kasım Voyvoda çenginde şehit olanlardan 40 yerde yığın yığın mezarlıkları ziyaret ettik. Kâfirlerin sözlerine göre,
"Burada 12 bin Türk askeri yatar" dediler, ama her yığında tunçtan birer alâmet yapmışlar. Mesela 10 yığında tunçtan insan şekilleri, bir yığın üzerinde tunçtan at şekli, birinde kılıç, birinde kalkan, birinde tüfeıık, birinde okluk var. Kısacası bütün şehitlerin atlarını da kırmışlardır. Asla bir silâhlarına el koymayıp bütün şehitlerin silâhlarını birer yere gömüp üzer-
288
289
lerine birer yığın toprak yığmışlar, üzerlerine her silâha göre tunçtan birer alâmet etmişlerdir. Bütün şehitlerin çevresine kale ve tabur hendeği gibi hendek kazmışlar, asla bir hayvan girip şehitleri çiğneyemezler.
Hâlâ kudretten [74b] bütün şehitlerin üzerinde güller, reyhanlar, sümbüller ve çiçekler biter ki kokusu insanın beynini kokulandırır. Bu ziyaret yerinin ortasında bir mermer direk üzerine bir kılıç konmuş, yani biz bu ölüleri kılıç ile kırdık demektir. Kendilerinin anlattıklarına göre,
"Her sene Kasım günleri olduğunda bu Kasım Voyvoda askerleri üzerine bir hay huy Allah Allah deyip o gece gökten alaca alaca nur yağar" diye kefereler tanıklık ettiler. Hamd olsun hepsini ziyaret edip ruhaniyetlerinden istimdad talep ettik.
Bu kalenin ovalarında harap olmuş büyük şehirler, köyler ve kasabalardan o kadar harap şehirler var ki anlatılmaz. Meğer Uyvar fethi olduğu sene bizim askerden evvel çıkan Hacı-ki Paşazade Tatar askeriyle ta bu mahallere gelip yakıp yıktıklarından beri viran kalmış şehirler var ve Uy var'daıı bu mahallere kadar 19 konak yerdir.
Oradan yine batı tarafa 6 saatte gidip,
..................(27 satır boş)....................[75a]
Sonra iki buçuk yılda yine Beç Kalesi hizasında (—) ovasına konup Beç Kalesi sağ tarafımızda 12 saat yerde kaldı. O gün bu (—) (—) varoşunda zevk ü safâlar edip şehri seyrettik. Beç Kalesi içinde kralın dedesi İstifam Kral'ın yaptığı manastırın vakfı süslü bir şehirdir. Gerçi kalesi yoktur, ama gayet hoş ve mamur şehirdir. Tamamı 3 bin adet kiremit örtülü bağlı, bahçeli, 7 manastırlı ve çarşı pazarlı şehirdir.
Oradan kalkıp güney tarafa 5 saat gittik. Asla dağ ve taş geçmeyip yeşillik, ekinlik ve otluk ovalar üzerinde bakımlı köyler içinde Akyayla'dan akan sular geçip,
Fişevar Kalesi'nin özellikleri
Nemse çasarınm babası yapmış olup Beç Kalesi içindeki hastanesinin vakfıdır. Başka hâkimi vardır ki 3 adet birov yönetir.
Biri Yoranda Manastırı'nın ve varoşunun hâkimidir. Bu manastırın da yeryüzünde benzeri yoktur. Bunda olan tabip,
290
hekim, cerrah ve burada olan teşrihat (otopsi) kâfiristanın hiçbir yerinde yoktur. Teşrihat odur ki herhangi bir hastalıktan ölen adamların kral izniyle veya ölen keferelerin vasiyetiyle karnını yarıp ölüm sebebi olan hastalıklarına bakıp bazı vücudu tuzlayıp muğlablar ile iskelet edip (kurutup) bir dolapta saklayıp ölüm sebebi olan hastalığı yazarlar. Nicesini derişiz bütün sinirleriyle teşrih edip saklarlar ve nicesinin sinirlerini kezzap ile giderip bütün sinirleriyle bir dolapta saklarlar. Ve nicelerinin derisini, sinirlerini ve damarlarını giderip insan vücudunu tamamında ne kadar kemik varsa demir teller ile birbirlerine bağlayıp yine bir dolapta saklarlar.
Kısacası bu büyük kilisenin her köşesinde olan dolaplar içinde insan iskeletleri ve otopsilerinin her çeşidi saklanıp hepsini ölüm sebepleri ve isimleri dolapların üzerinde yazılıdırVe nice bin ibretlik görülmeye değer şeyler bu Yoranda Kilisesi'nde mevcut olup bu dârüşşifada şifa bulanlar bu hastaneye o kadar altın ve gümüş kazanlar, tencereler, kebap şişleri ve o kadar gümüş, altın, kalay, bakır ve kap kaçak şeyler yaptırıp bu kiliseye vakfetmişler ki anlatmaktan uzaktır. Ve bu kilisenin dört tarafı sanki Meram bağlarıdır.
Bu şehrin bir hâkimi de dış varoşundadır. Gayet bakımlı ve şenlikli büyük, mamur ve süslü şehirdir. Tamamı 8 bin adet tek ve iki katlı, kârgir yapılı ve İrem Bağlı süslü şehirdir. Ancak kalesi yoktur, ama kaleden sarp dört tarafı gemi direklerinden ve başka yüksek ağaçlardan kazıklı sağlam şarampavlardır. Dahi taşrası derin hendeklerin içinden Kansi Nehri geçer. Küçük Alman dağlarından gelip bu Fişevar hendeğini dolaşıp bu mahalle yakın Tuna Nehri'ne karışır.
Bu şehrin evleri genellikle Tuna kenarına yapılmış olup kat kat saraylar, yüksek köşkler ve sanatlı büyük kiliseler ile bezenmiş, süslü sokaklar ve çarşılar ile donatılmış bir bakımlı ve şenlikli Fişevar şehridir. Bir gün bu şehirde konaklayıp tekrar Beç şehrine gideceğim geldi, zira bu şehir Beç toprağında olup 12 saat yakındır.
Oradan tekrar bu şehirden gemilere binip karşı Uyvar Kalemiz olan tarafa geçip 7 saat doğu tarafa uçsuz bucaksız şenlikli İrem Bağlı mamur köyleri ve kasabaları tamamen geçip,
291
(—) (...) kalesinin özellikleri
Uyvar sahibi Fargaçi Kaptaıı'm dedesi Süleyman Han korkusundan (—) tarihinde yapmıştır. Hâlâ Nemse çasarı hük-imindedir. Ancak Pojon Kalesi hâkimi toprağında, Tuna Nehri kenarında bir sivri topraklı yüksek bayır üzerinde dört köşe şeddadi yapı güzel bir kaledir. İç kalesi yuvarlak şekilli olun kıbleye bakar bir kapısı var. Kale içinde kârgir yapı bir manastırı, aşağı varoşta 2 bin kadar şindire örtülü haneleri ve birkaç çan kuleli manastırları var, ama taşrada bağı ile bahçeleri hesapsızdır. Ve genellikle Beç Kalesi ayanı ve Pojon Kalesi ayanının bu ovalarda verimli bağları var. Oradan bir saat gidip, Koron tacı şehri, yani Pojon Kalesi'nin özellikleri Yapıcısı Laslo Kral'dır. Daha önce küçük bir kale imiş, sonra Sultan Süleyman Han Nemse çasaıiarma İskender tacı olan goronayı bağışladığında bu Pojon Kalesi'ni temelinden yıkmışlardır. Sonra yeniden bu kaleyi yapıp 12 asker ile İskender tacını buraya kor.
Pojon Kalesi'nin şeklini bildirir
Daha önce elçi paşa ile Beç Kalesi'ne giderken bu kale sağımızda kalıp görmek kısmet olmadı, ama şimdi gördük. Tuna Nehri kenarında bir sivrice topraklı bayır üzerinde Tuna'nm kuzey tarafında Uyvar toprağında Uyvar'a üç merhale yerde dört köşe şeddadi sağlam bir kaledir. Doğudan batıya uzunlamasına yapılmış olup iç kalesi Kaııije Kalesi gibi dörtgen şekilliden uzunlamasınadır ve ortası inceciktir, yani ensizdir, demek ola. Ve o kalenin ince yerinde gayet yüksek ve büyük saray var ki dört tarafında nice yüz şahnişin ve pencereler ile süslenmiş bir saraydır, f75 b] Meğer daha önce krallara mahsus imiş. Bu da Nemse çasarlarmın sarayı imiş. Budin, Üstürgon ve Ustolni-Belgrad kaleleri ellerinden gittikten sonra krallar Beç'i taht edinip orada karar ederler. İnşaallah oradan da kaçarlar.
Bu yazılan Pojon Sarayı tam 366 adet billur, necef ve moran camlı pencereler ile bezenmiştir.
Ve dört köşe İstanbul'un Galata Kulesi gibi 4 adet kuleleri var. Onlar da kat kat pencereleri camlar ile süslenmiş olup dört kulesi de dört köşe saf kurşun ile örtülüdür.
Bu mamur saray çepçevre başka iç kale gibi bin adımdır.
292
Kıble yönüne bakar bir ibretlik sanatlı kapısı var, etrafındaki fırdolayı başka derin hendeği içinden. Tuna Nehri akar. Ama simdi biz orada iken nice yüz bin küffar ırgat ve nice bin yetiş-ffiiş ustalar, hendese ilmi ve mimarî ilminde uzman mühendisler her diyardan toplanıp anılan sarayın çevresine yeniden bir varoş yapmak için temel hendekleri kazıp iki yerden kapı alıko-nıuşlar, biri karada Uyvar kalemiz toprağında, biri batı tarafında Tuna Nehri kenarına koymuşlar.
Bu anılan iç kalede olan sarayda daha öııce krallar gelip toplantı yapaıiarmış. Krallar tahta oturmak için buraya gelip gorona tacını başına giyip baş irşek papaz eliyle beline kılıç kuşanıp Beç Kalesi'ne gidermiş. Zira goroııa dedikleri İskender tacı bu Pojon'da durduğundan bu şehre Nemse kavmi Kudüs-i Şerif kadar itibar ederlerdi. Ancak şimdi Osmanoğlu Devleti'nde 1073 [1663] tarihinde Sultan IV. Mehmed Han Veziri Köprülüzâde Fâzıl Ahmed Paşa Uyvar Kalesi'ni fethedeli Nemse kralı korkusundan İskender tacını bu Pojon'dan kaldırıp Beç Kalesi'nden 6 konak içeri Prag Kalesi'ne götürdüler. Hatta biz elçi paşa ile Beç'e vardığımızda tacı Beç'e alay ile Prag'dan getirdiler. Zira bu Pojon Kalesi, hâlâ bizim Uyvar kalemize 3 merhale yakın olduğundan bütün Nemse kâfirleri korkuya düşüp tacı kaldırdılar ve Pojon'u imar edip 12 bin asker kodular.
Ve anılan iç kale olan saray hâlâ kapalı olup içinde cebeha-neden başka bir şey yoktur. Hâlâ etrafına saraya bitişik batıdan doğuya uzunluğu 5 bin adım 2 kat bir derin toprak hendek kazıp içinden Tuna akar, bir yanında Tuna gemileri bağlanır. Ta bu derece enli hendeklerdir. Hemen aynı Roma Kalesi hendeği gibi badem şeklinde yeni yapı sağlam bir hendek kazmış ve henüz kenarlarına şeddadi yapı duvarlar yapmışlar.
Ve bu hendek düz yerde olmak ile iki kat hendeğin içinde Tuna gemileri dolaşıp girip çıkarlar. Ve doğu tarafından bu hendeğe Pojon Nehri, Akyaylalardan beri gelip bu hendek içinde Tuna Nehri'ne karışır.
Ve bu hendekler etrafında 11 adet yeni yapı topraktan sağlam tabyalar etmiş ki her biri birer İskender Seddi'ne denk tabyalardır. Bu anılan yeni yapı hendeklerin içinde,
293
Pojon Varoşu'nun özelliği
Sanki akçe tahtası gibi bademi şekilde yapılmış, bir tarafı Tuna kenarında ve bir tarafı Uyvar tarafında bütün evleri bae-lı, bahçeli şeddadi kârgir yapı şindire tahta ile örtülü 3 bin adet mamur hanelerdir.
Bu varoşun çepçevre büyüklüğü 3 bin arşın yalın kat duvarlı kasabadır ki 7 yerde biraz mamur kuleleri var. Ve 3 adet kapısı, içinde 4 manastırı, 9 kiliseleri, bazı yerinde meydancıkları, 500 kadar dükkânları ve 3 adet hanları var. Ancak kâfirler bu kalenin kıymetini henüz bilip günden güne imar etmededir. Ve bu kalenin kuzey tarafındaki dağı ve taşı, bağı ve bahçesi tutmuştur. Ancak bu bağlar şehre o kadar havaledir ki ir kalesinde olan anılan kral sarayında ve aşağı varoş içinde top ve tüfenkten insan gezemez, kuşatması gayet kolaydır. Allah Müslümanlara nasip ede.
Burada da kralın papintalarını Pojon kaptanına gösterip 3 gün zevkler sürüp kaptandan ihsanlar ile kılavuzlar alıp oradan doğu tarafa mamur yerler içinde bir gün gidip,
Macaristan Vilâyeti'ni bildirir
Akşama yakın gidip nice yüz adet henüz mamur olmuş köyler, kasabalar ve nice yüz harap olmuş köyler geçtik. Zira daha önce Uyvar'ı kuşatırken Hacıki Paşazade askeriyle bu köyleri harap etmiştik. Ve Uyvar fethinden sonra Tatar Hanzâde Ahmed Giray Sultan'ımın askeriyle Akyaylalardan içeri Tot Vilâyeti'ni, Kurs Maçan ve Orta Macar vilâyetlerini yağmaladığımızda bu köyleri harap edip yıkmıştık. Henüz 3 yıldan beri daha imar olmamakla zorunlu olarak,
Vak Nehri sahili menzili
Bu nehir Akyaylalardan gelip Uyvar'a yakın geçip kâfirin Komaran Kalesi dibinde Tuna Nehri'ne karıştığı nice kereler yazılmıştır.
Kısacası bir gece çadırımızda Vak Nehri kıyısında bir yeşillik yerde yatıp [76a] ertesi sabahleyin Vak Nehri'nin geçidini bulup yüz bin sıkıntı ve zorluklarla nehri geçip Uyvar toprağı taraflarına düştük, ama henüz kâfiristânm katana yerlerine geldik. Burada dahi nice yüz yakılmış köy ve kasabalar geçtik. Ve nice yaktığımız köylere ve şehirlere rast gelip tanıdık çıkıp
Dostları ilə paylaş: |