Hamd Suresinin Tefsiri Merhum İmam Humeyni (r a)


“Maliki Yevmiddin” Ayetinin Tefsiri



Yüklə 0,71 Mb.
səhifə13/17
tarix04.11.2017
ölçüsü0,71 Mb.
#30653
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   17

“Maliki Yevmiddin” Ayetinin Tefsiri


O halde artık kalp sırrına ve akıl gözüne şu hakikat zahir olmuştur ki bütün varlıklar ruhlar ve akıllar aleminin doruğundan, cesetler ve karartılar alemlerinin sakinlerinin yurduna kadar her şey Allah’ın rahmet makamındandır. Allah’ın rahmeti bütün her şeyi kapsamıştır. Mahiyet aleminin karanlıkları O’nunla nurlanmıştır. Feyizlenenlerin suskun çehreleri O’nun aydınlık nuruyla parlamaktadır.

Soyut akıllar aleminden insani nurlarından nursal idealara ve en düşük tabiat alemine kadar bütün alemlerden hiçbiri Allah’ın celal ve azamet nuruna bakabilecek bir güce sahip değildir ve Allah’ın yüce makamının kibriyasına nazar edemez.

O halde eğer kahhar olan Allah azamet ve heybetiyle onlara tecelli edecek olursa varlık aleminin tümü O’nun azameti altında ezilir, yüce göklerin temelleri sarsılır ve varlıklar O’nun yüceliği ve büyüklüğünün etkisinden kendinden geçer. Allah’ın azamet nuru tecelli ettiği gün bütün varlıklar O’nun nuru karşısında yok olur. O gün Allah’ın mutlak malikiyetinin ve ahadiyetinin zuhuru ve tam dönüşü günüdür. Allah o gün, “bu gün mülk kimindir?”1 diye sorar. Orada mutlak saltanatı ve celal nurunun tecellisi sebebiyle cevap verebilecek hiç kimse olmadığı için bizzat yine kendisi cevap verir: “vahit ve kahhar olan Allah’ındır.”

Rahman ve rahim yerine kahhar ve vahit sıfatının zikredilmesi de şu sebeptendir ki o gün bu iki sıfatın egemenlik ve hükümet ettiği gündür. Rahmet günü vücudun genişleme ve bağışlanma günüdür. Bu yüzden Allah-u Teala kitabın ilk girişinde ve Fatiha suresinde kendisini “er-rahman’ur rahim” olarak nitelendirmiştir. Azamet ve kahhariyet günü, her şeye sahiplenme ve bütün işlere el koyma günüdür. Bu yüzden de kendisini vahdaniyet ve kahhariyet ile nitelendirmiştir.

Allah-u Teala sonunda da kendisini malik olarak adlandırmış ve, “hesap gününün maliki” diye buyurmuştur.

Mutlaka bir gün alemlerin rabbi azamet ve malikiyetiyle zuhur edecektir ve bu iki isim kendi devletine kavuşacaktır. Zira her ismin zahir olması gereken bir devleti vardır. Mu’id ve malik gibi isimlerin devleti de tam bir egemenlik ve dönüşün hasıl olduğu gün ortaya çıkacaktır. Bu sadece düşük alemlerde değil. Mukaddes akıllar ve mukarreb meleklerden oluşan soyut alemlerde de caridir. Bu yüzden nakledildiği üzere Azrail bütün varlıkların ruhunu aldıktan sonra kendisi de Allah’ın kudret eliyle ruhunu teslim etmektedir.1

Nitekim Allah-u Teala şöyle buyurmuştur: “O gün ki, göğü kitaplar için defter dürer gibi düreceğiz.2

Hakeza Allah-u teala şöyle buyurmuştur: “ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis,3

Hakeza Allah-u Teala şöyle buyurmuştur: “ilkin sizi yarattığı gibi (yine O’na) döneceksiniz.4 ve benzeri ayetler5

“İyyake Ne’budu ve İyyake Nestein” Ayetinin Tefsiri

“Acaba namaza başlamadan önce Hakk Teala’nın huzurunda, “hiç şüphem olmaksızın mabudumu tek tanıyarak, yüzümü gökleri ve yeryüzünü yaratana döndüm ve ben şirk koşanlardan değilim. Şüphesiz ki namazım ibadetlerim, hayatım ve ölümüm alemlerin rabbi olan Allah içindir.” 1 dediğin için bile olsa tevbe etmen gerekmez mi? Acaba gerçekten de kalbiniz göklerin ve yerin yaratıcısına mı yönelmiştir? Acaba siz müslüman ve şirkten halis misiniz? Acaba, namaz, ibadet, hayat ve ölümünüz gerçekten de Allah için midir? Acaba namazda “el-hamdu lillahi rabbi’l alemin” dediğin için utanman gerekmez mi? Acaba siz hamd ve övgülerin Hakk’a mahsus olduğuna mı inanıyorsunuz, yoksa kullara mı?

Belki O’nun düşmanlarının dahi iyilikler ve güzel hasletler sahibi olduğuna inanıyorsunuz! Acaba bizzat bu alemde de rububiyeti başkaları için sabit kıldığın halde namazda “rabbbu’l alemin” demen yalan değil midir? Tevbe etmen gerekmez mi? “sadece sana ibadet eder ve sadece senden yardım dileriz” demekten utanmıyor musun? Acaba sen Allah’a mı ibadet ediyorsun, yoksa mide ve tenasül organına mı? Acaba sen Allah’ı mı istiyorsun, yoksa huru’l ayn’ı mı? Acaba sen gerçekten de Allah’tan mı yardım istiyorsun, yoksa işlerinde nazar-ı itibara almadığın tek kimse Allah mı?”2

* * *

“Oğulcağızım! Çabala ki kalbini Allah’a verebilesin ve Allah’tan başka bir etken görmeyesin. İbadet ehli olan Müslümanların geneli gece gündüz kaç defa namaz kılmıyorlar mı? Namaz ise tevhit ve ilahi marifetler ile doludur. Gece gündüz kaç defa “sadece sana ibadet eder ve sadece senden yardım dileriz” diyorlar. Sözde ibadet ve yardımın Allah’a özgü olduğunu dile getiriyorlar. Ama has müminlerin dışında kalanlar, bilginler, güçlüler ve zenginler karşısında eğiliyorlar. Bazen Allah’tan daha fazla onlara tevazu göstermekte, herkesten yardım dilenmekte ve destek talep etmektedirler. Şeytani arzularına erişmek için her türlü vesileye sarılıyorlar. Allah’ın kudretinden gaflet ediyorlar. O halde kalbine iman girmiş kimselere hitap edildiği ve bunlara takvanın emredildiği ihtimali ile ilk ihtimal arasında büyük farklar vardır.1

Bu takva, uygun olmayan işlerden sakınma ile ilgili değildir. Başkasına teveccühten sakınma ile ilgilidir. Hak’tan gayrisinden yardım dilenmekten sakınma ile ilgilidir. Allah’tan gayrisine kalbinde yer vermekten sakınma ile ilgilidir. Allah’tan gayrisine dayanmaktan sakınma ile ilgilidir. Gördüğün şeylere hepimiz müptela bulunmaktayız. Söylentiler, iftiralar, ölüm, tabiattan ayrılış ve makamını kaybetme ile ilgili korkulardan arınmamız gerekir. Bu durumda “insan yarını için önceden ne gönderdiğine bakmalı! İfadesinden kasıt melekût âleminde bir sureti, daha üst âlemde ise başka bir sureti olan kalbi amellerdir. Kalbimizden geçen şeyleri ise Allah bilmektedir. Bu da işlerden el çekmen ve kendini işin oluruna bırakman anlamında değildir. Her şeyden ve herkesten uzlete çekilmen demek değildir. Bu da ilahi sünnete, büyük peygamberlerin ve değerli velilerin siretine aykırıdır. Onlar ilahi ve insani hedefler için elinden geleni yaptılar. Ama bizim gibi kör kalpli kimseler gibi değil. Biz nedenlere ve araçlara bağımsız bir gözle bakmaktayız. Onlar bu sıradan makamda dahi her şeyi Allah’tan görüyorlardı. Herhangi bir kimseden yardımı, yaratılış mebdeinden yardım olarak biliyorlardı. Onlarla diğerleri arasındaki bir fark da buydu. Ben, sen ve benzerlerimiz insanlardan yardım dilenmek hususunda Allah’tan gaflet içindeyiz. Onlar zahirde başkasından yardım alsalar da gerçek anlamda yardımın sadece Allah’tan geldiğini görüyorlardı. Bize göre ayrı bir kaynağı olsa da onlar her türlü olayı O’ndan biliyorlardı. Bu yüzden her ne kadar bizim için tatsız da olsa acı olaylar onlara tatlı geliyordu.”“2


Yüklə 0,71 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   17




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin