1950'den 1990'lara Sanayi
II. Dünya Savaşı Türkiye'nin olduğu gibi İstanbul'un sanayi gelişmesinde de bir kesinti yaratmış, gayri safi sermaye birikimi 1933-1939 arasında milli gelirin ortalama yüzde 10,7'sini oluştururken 1940-1945 ortalaması yüzde 8,2'ye düşmüş; net sermaye birikimin payı ise yüzde 3,7'ye kadar gerilemiştir. Bu gerilemenin İstanbul'a da aynen yansıdığı var sayılabilir.
1946 sonrasında Türkiye'nin yaşadığı derin ve hızlı toplumsal, siyasal, ekonomik değişme sürecinde, İstanbul'un sanayiinde de, yapısal denebilecek dönüşümler ve bu değişmenin yarattığı önemli sorunlar ortaya çıkmıştır. Hızlı büyüme, sosyal sınıf ve tabakaların gelir ve yaşam düzeylerinin yükselmeye başlaması, buna bağlı olarak
artan talep, kırsal kesimlerde tarımda kapitalizmin gelişmesiyle başlayan göç eğilimi, İstanbul'un birinci dereceden göç alan kent haline gelmesi, yedek işgücü ordusunun göçle büyümesi, savaş zengini bir kesimin elinde sermaye birikmesi vb olgular 1950'lerde belirginleşmiş ve 1950 sonrası dönemi etkilemiştir. 1950 sonrası dönemde, sanayide özel kesimin ve yabancı sermaye girişinin teşviki başlıca politikalar olmuş ve bu politikalar, özel sermayenin ve burjuvazinin en güçlü, yabancı sermaye ile ilişkilerin de en eski ve en köklü olduğu İstanbul'da belirgin bir başarı kazanmıştır.
Dönemin başlangıcı olan 1950'deki sanayi sayımına göre, Türkiye imalat sanayiindeki küçük ve büyük işyerlerinin 16.098'i (yüzde 20) İstanbul'dadır. Tekstil, mobilya-mefruşat, makine yapımı dallarındaki işyerlerinin payı tüm Türkiye'ye oranla yüzde 30 civarındadır. Elektrikli araçlar ve metal sanayiinde İstanbul tüm Türkiye'de sırayla yüzde 48 ve yüzde 67,7 payla başı çekmektedir. Bunlar, o döneme göre teknolojik düzeyleri yüksek işletmelerdir. Yine kâğıt ve kâğıt ürünleri dalındaki tüm işletmelerin yüzde 82'si İstanbul'da bulunmakta ve İstanbul matbaacılık sanayiinin rakipsiz kenti olmayı sürdürmektedir. 1950 verilerine göre, işyeri.sayısı açısından payı yüzde 20'lerde kalan İstanbul, katma değer açısından payım yüzde 32'ye yükseltmekte, ülkenin tüm enerji, özellikle de elektrik tüketiminde yüzde 63'lük payına sahip bulunmakta ve tüm ölçütlere göre hesaplandığında Türkiye sanayiinin üçte birini bünyesinde barındırmaktadır.
1950 sonrasında, sanayiye gerekli altyapı yatırımlarından (ulaşım ve enerji başta) en büyük payı İstanbul'un alması; yabancı sermaye girişinde önemli artış olması, ekonominin geçirdiği yapısal değişmenin etkileri, kredi ve teşvikler, 1960 sonrası planlı dönemde (özellikle I. ve II. plan dönemlerinde) İstanbul'un kamu yatırımlarından aldığı önemli paylar imalat sanayiinde daha önceki dönemlere oranla çok daha hızlı bir gelişme yaratmıştır.
1964 Sanayi ve İşyerleri Sayımı'na göre, İstanbul'da 10'dan daha fazla işçi çalıştıran 1.293 kuruluş vardır ve bunlar Türkiye'deki büyük işletmelerin yüzde 43'ünü meydana getirmektedir. Buralarda Türkiye büyük imalat sanayiinde çalışanların yüzde 35'i yer almakta; tüm katma değerin yüzde 38,5'i bu kuruluşlarda üretilmektedir. Emek verimliliğinin yüksekliği (Türkiye genelinde işçi başına katma değer 20.415 TL, İstanbul'da 23.762 TL) İstanbul'da sanayide görece ileri teknoloji ve bilgi kullanımının göstergesidir.
Bu dönemde sanayide ağırlık dayanıksız tüketim maddelerindedir. Gıda, tekstil, metal eşya işletmeleri toplam işletmelerin yüzde 70'ini oluşturmakta, bu üç dalın il katma değeri içindeki payı yüzde 69'u bulmakta; en fazla işçi tekstil, giyim ve deri sanayii dalında, onu izleyerek de metal eşya, makine, taşıt araçları dalında çalışmaktadır.
Berggren'in
objektifinden
1884'te
bir mekanik
atölyesi
(üstte) ile
ihracat ve
paketleme
servisleri.
Images d'Empire,
İst, 1993
1964-1965'te Türkiye'de yabancı sermayeli kuruluşların yüzde 80,3'ü (98 kuruluş) ve tüm yabancı sermayenin yüzde 80,5'i İstanbul'a yerleşmiştir. Aynı zamanda, sayıları fazla olmamakla birlikte (1964'te 30 işletme) toplam çalışanların yüzde 20'sini çalıştıran ve katma değerin yüzde 20'sini yaratan gıda ve dokuma dalında yoğunlaşmış devlet işletmeleri de 1950-1960 sonrası İstanbul sanayiinin motor gücünü oluşturmaktadırlar. Bu dönemde Et ve Balık Kurumu'nun Zeytinburnu kombinası ve Beşiktaş tesisleri, Yıldız Porselen Fabrikası ve Cibali Tütün Fabrikası, Paşabahçe Tekel İçki Fabrikası ile Bomonti Bira Fabrika-sı'nın tesislerinin genişletilmesi ve yenilen-
mesi gerçekleştirilmiştir. Özel kesim ise öncelikle tekstilin her dalında, gıda, metal ve madeni eşya, kimya dallarında çeşitli büyüklükte yeni işyerleri açmış; gıda, tekstil ve metal sanayii 1964 verilerine göre, il katma değerinin yüzde 69'unu üretirken diğer sanayi dalları geri kalan katma değeri paylaşmıştır.
Sanayinin 1950-1960 döneminde kazandığı ivme, 1960'tan sonra yabancı sermayenin İstanbul'u başlıca yatırım bölgesi seçmesi, özel kesime sağlanan kredi olanaklarının genişlemesi, kamu yatırımlarından en büyük payı 1963-1970 döneminde İstanbul'un alması, geniş çapta uygulanan teşvik tedbirlerinden yine en fazla
SANAYİ
442
443
SANAYİ MEKTEBİ
Sektörler
|
1981
|
1982
|
1983
|
1984
|
1985
|
1986
|
1987
|
1988
|
1989
|
Gıda, içki ve tütün
|
6,78
|
8,25
|
8,11
|
7,85
|
7,67
|
8,42
|
7,19
|
7,26
|
8,60
|
Tekstil, deri, ayakkabı
|
17,86
|
17,30
|
16,89
|
16,01
|
17,93
|
19,43
|
16,49
|
19,27
|
19,21
|
Orman ürünleri
|
0,95
|
1,04
|
0,78
|
0,69
|
0,54
|
0,55
|
0,41
|
0,61
|
0,60
|
Kâğıt ve basım san.
|
4,11
|
4,25
|
3,56
|
3,60
|
3,08
|
3,24
|
2,95
|
2,99
|
3,77
|
Kimya, petrol arıtımı, plastik ve lastik san.
|
22,06
|
21,06
|
22,44
|
19,06
|
20,78
|
18,41
|
22,03
|
23,05
|
22,39
|
Taş ve toprağa dayalı sanayi
|
5,62
|
7,87
|
6,36
|
5,85
|
5,81
|
6,71
|
6,33
|
6,93
|
8.96
|
Metal ana sanayi
|
6,30
|
7,47
|
8,00
|
7,27
|
8,17
|
8,76
|
5,94
|
9,29
|
8,80
|
Metal eşya makine ve taşıt araçları san.
|
35,57
|
31,93
|
33,05
|
38,81
|
35,31
|
33,92
|
38,28
|
30,18
|
27,07
|
Diğer imalat sanayii
|
0,75
|
0,83
|
0,81
|
0,87
|
0,71
|
0,56
|
0,38
|
0,42
|
0,60
|
(*) Küçük ve büyük imalat
|
sanayii bir
|
arada hesaplanmıştır.
|
Tablo m
İSO Üyesi Sanayi Kuruluşlarının (*) Yarattıkları Katma Değerin Sektörlere Dağılımı (Yüzde)
İstanbul sermayesinin yararlanması ile birleşince 1960-1970 arasında imalat sanayimde yüksek büyüme hızı sağlanmıştır.
1972'de İstanbul'da 10 kişiden fazla işçi çalıştıran imalat sanayi işyerlerinin sayısı, 1964'e göre yüzde 82'nin üstünde bir artışla 2.359 olmuştur. Aynı sanayi kuruluşlarında çalışan işçi sayısı ise yüzde 100'ü aşan artışla 219.000'e çıkmıştır. Katma değer açısından 1964 ile 1972 arasındaki artış oranı yüzde 305'tir.
Bu nicel gelişmeler yanında sanayinin yapısında da değişme görülür. O zamana kadar İstanbul'un temel sanayi dallan olan tekstil ve gıdanın toplam üretim ve sanayi içindeki paylan gerilerken, kimya, dayanıklı tüketim maddeleri, metal eşya ve makinenin payı artmıştır. Böylece sanayi 1970'lerde artık ara mallar ve dayanıklı tüketim maddeleri üretimine doğru gitmektedir.
1972-1980 arasında Türkiye ekonomisinin genel istikrarsızlığı ve zaman zaman konjonktürel, hattâ yapısal bunalımlara varan durgunluğu, İstanbul sanayiine de yansımıştır. 1970'lerin sonlarına, 1979'a gelindiğinde, İstanbul'da imalat sanayiinde büyük işyeri sayısı 3.556'dır. Ancak 1972'ye göre artış sadece yüzde 50 civarındadır. Bu işyerlerinde çalışanların sayısı da ancak 248.000 olmuştur ki, bu 1978'e göre de bir düşüşün ifadesidir. 1972-1978 arasında anlamlı bir artış göstermeyen katma değer payı da bunalım yılı olan 1979'da bir yıl önceye oranla yüzde 23 gerilemiştir. İstanbul imalat sanayiinin ülke sanayii içindeki yerinde de 1980'e doğru gerileme gözlenir. 1979'da İstanbul'daki büyük ölçekli sanayi işyerlerinin Türkiye sanayiindeki payı yüzde 46, tüm sanayi çalışanları içindeki payı yüzde 31,4 ve katma değer içindeki payı yüzde 32,5'tir.
Bu sonuçlarda, 1970'lerden sonra İstanbul'daki sanayi sermayesinin işyerlerini İstanbul çevresine, örneğin Kocaeli ve Sakarya İli'ne, Bursa ve Trakya'ya kaydırmalarının payı büyüktür. Türkiye sanayiinin kalbi yine İstanbul'da atmakla ve sanayi İstanbul'dan planlanıp yönetilmekle birlikte, yayılma alam çevre iller olmaya başlamıştır.
1980'e gelindiğinde Türkiye imalat sanayii kuruluşlarının yüzde 46'sı, bu kuruluşlarda çalışanların yüzde 31'i ve üretilen katma değerin yüzde 32,5'i İstanbul'daydı. Kaba bir karşılaştırma ve değerlendirmeyle Türkiye sanayiinin üçte biri İstanbul'da bulunuyordu. Türkiye ortalamalarına oranla İstanbul sanayiinde özel kesim üstünlüğe sahipti. 1979'da özel kesim İstanbul'da tüm ilde üretilen katma değerin yüzde 90'ını sağlıyordu. Metal eşya, elektrikli eşya, makine sektörü öne geçmiş, tüm ilde yaratılan katma değerin üçte birini sağlamaya başlamıştı. Bu dalda yer alan otomotiv sanayii gelişmesini sürdürüyordu. Çoğunda tekellerin egemen olduğu elektrikli makine sanayiinde, pil üretiminde, trafo, ampul, akü, televizyon alıcısı, telefon santralı, otomotivde İstanbul, Türkiye'de aynı dallardaki firmaların ve üretimin yüzde 80'e yakınım gerçekleştirerek rakipsiz bir konumda bulunuyor-
Kartal'daki Anadolu Çimento Fabrikası. Cumhuriyetin 50. Yılında istanbul
du. Kimya sanayiinde yaratılan katma değerde yüzde 83'lük pay İstanbul'a aitti (merkezi Kocaeli'nde bulunan petro-kim-ya sanayii hariç).
Büyük sanayide Türkiye'de her anlamda birinci il olmayı sürdüren İstanbul'da, küçük sanayi de her dönem var olmuş ve önemli üretim ve istihdam kapasitelerine ulaşmıştır. 10 veya daha az işçi çalıştıran atölye ve imalathanelerle ilgili istatistik veriler daha az ve güvenilirliği daha tartışmalı olmakla birlikte, İstanbul'daki yaygınlıkları ve imalat sanayiindeki önemleri tartışılmazdır. 1980'de yapılan imalat sanayii sayımına göre İstanbul'da o tarihte 36.485 küçük işyeri vardı. Gerçek rakamın bunun üzerinde olduğu sanılmakla birlikte bunların dörtte birinden fazlasının (11.271) Eminönü İlçesi'nde bulunduğu ve burada dokuma, giyim, deri ve basın-yaym alanlarındaki işyerlerinin yoğunlukta olduğu anlaşılmaktadır. 5.177 işletme ile Beyoğlu, ağır-
lığı metal dalında olmak üzere Eyüp (4.510 işletme), Bakırköy, Fatih, Kâğıthane ve Şişli ilçeleri küçük sanayi işletmelerinin yoğun olduğu yerlerdi. Daha sonra bir dizi küçük sanayi sitesi ve organize sanayi bölgeleri oluşturulmasıyla küçük sanayi başka ilçelere doğru yaygınlaşmaya başlamıştır (bak. küçük sanayi siteleri).
Bunların başlıcaları 1990'da Yenibosna' da kurulan Doğu Sanayi Sitesi (254 işyeri), 1975'te Yukarı Dudullu'da kurulan Modo-ko (269 işyeri), 1968'te kurulan Kadıköy Oto Sanayi Sitesi (172 işyeri), 1968'de Ümraniye'de kurulan İMES (843 işyeri), 1967' de Maslak'ta kurulan Atatürk Oto Sanayi Sitesi (369 işyeri), 1975'te Haramidere'de kurulan Birlik Küçük Sanayi Sitesi (402 işyeri), 1975'te kurulan Ümraniye Küçük Sanayi Sitesi (366 işyeri), 1981'de kurulan Kartal Oto Sanayi Sitesi (602 işyeri), 4. Levent Oto Sanayi Sitesi (172 işyeri) ve 1981'deTop-kapı'da kurulan İstanbul Matbaacılar ve
Ciltçiler Küçük Sanayi Sitesi'dir (123 işyeri). Ayrıca Küçükçekmece'de kurulan Birlik Sanayi Sitesi (402 işyeri), Esenyurt'ta kurulan Evren Sanayi Sitesi (465 işyeri) ve Tuzla'da kurulan İstanbul Dericiler Organize Sanayi Bölgesi (183 işyeri) küçük sanayinin yoğunlaştığı önde gelen yerlerdir. İkitelli'de binlerce işyerini barındıracak çok büyük bir küçük sanayi bölgesi geliştirilmektedir. Bunların yanısıra özellikle Topkapı-Bayrampaşa hattında küçük sanayi işyerlerini toplayan bir dizi küçük site daha yapılmıştır. Ancak halen küçük sanayi işletmelerinin büyük bölümü dağınık şekilde kentin her yanına dağılmış bulunmaktadır.
1990'ların Başında İstanbul'da Sanayi
İstanbul'da 1989 itibariyle 10'dan fazla işçi çalıştıran işyeri sayısı 3.889'dur. Bunların 2.273'ü 25 kişiden fazla işçi çalıştıran orta ve büyük işyerleridir (Türkiye'deki benzer grupta yer alan toplam işyerlerine oranı yüzde 45). İstanbul'daki imalat sanayii işyerlerinin 1.365'i dokuma, giyim ve deri sanayii dalında, 1.107'si metal eşya, makine, ulaşım aletleri dalında, 458'i kimya, petrol, kauçuk, ürünleri sanayi dalında-dır. Metal eşya ve tekstilde İstanbul Türkiye'nin birinci kenti olma özelliğini korumaktadır.
25 işçiden fazla işçi çalıştıran büyük işletmeler ele alındığında Türkiye çapında yaratılan katma değerde, 1989 itibariyle metal eşya ve otomotivin yüzde 41,2'lik; dokuma-giyim-derinin yüzde 40,ilik; kâğıt ve kâğıt ürünlerinin yüzde 34,4'lük; gı-da-tütün-içkinin yüzde 25'lik payı vardır. Yine imalat sanayiinde 25'ten fazla işçi çalıştıran işletmelerde çalışanların yüzde 30'u İstanbul'dadır. Türkiye'nin en büyük 500 sanayi firmasının işyerleri veya merkezleri İstanbul'da olanlarının sayısı 242'dir. Başka bir deyişle tüm Türkiye'deki en büyük 500 sanayi firmasının yarısı İstanbulludur.
Ancak 1990'ların başlarında kayda değer bir gelişme, İstanbul'un giderek hizmet, turizm, inşaat ve finans sektörlerinde yoğunlaşmasıyla sanayideki payında gözlenen ağır ancak istikrarlı düşüştür. Yine sadece 25'ten fazla işçi çalıştıran sanayi kuruluşlarının yarattıkları toplam katma değerde İstanbul'un payına bakıldığında 1979'da 32,5 civarında olan bu pay, 1986' da yüzde 29,1'e, 1989'da da yüzde 26,9'a düşmüştür.
İstanbul sanayiinin durumunu yansıtabilecek verilere İstanbul Sanayi Odası (İSO) üyelerinin dağılımlarını inceleyerek ulaşmak da mümkündür. Gerek orta ve büyük, gerekse küçük sanayi işletmeleri olarak İstanbul'da 1992 itibariyle İSO'ya üye 7.411 kuruluş bulunmaktadır. Bunların 2.245'i tekstil, konfeksiyon, trikotoj ve tuhafiye üretiminde; 463'ü deri üretiminde, 305'i gıda kolunda, 9ö3'ü kimya, ilaç, temizlik malzemesi, boya, kauçuk vb kimya sanayiinde; 2.338'i metal, madeni eşya, otomotiv, elektrikli ve elektronik eşya üretiminde, diğerleri de cam, toprak, kağıt, mat-baa-klişe dallarında faaldir.
Eczacıbaşı
Fayans
Fabrikası
Cumhuriyetin 50. Yılında istanbul
İstanbul'da sanayinin gelişme özellikleri bir dizi kentsel sorunu da birlikte getirmiştir. Cumhuriyet öncesinde kentin Haliç sahillerinde, güneybatıda Marmara sahilinde, Yedikule-Küçükçekmece aksı üzerinde, Tophane-Beşiktaş yöresinde, Beykoz-Paşabahçe çevresinde oldukça seyrek düzende kurulmuş sanayi tesislerinin yerini, 1950'lerden sonra kenti dört bir yandan kuşatan ve göç dalgalarına bağlı olarak da, gecekondulaşmayla hem zaman hem de mekân da paralellik gösteren sanayi bölgeleri almıştır. Kent planlamasında 1930' lardan itibaren organize sanayi bölgeleri olarak ayrılmış Halic'in kuzeybatısı, eski Londra Asfaltı'nın kuzeyi, Anadolu yakasında Ümraniye-Dudullu bölgesi vb bir yana gelişen sanayi elverişli bulduğu her yana yayılmıştır (bak. kentsel gelişme; planlama). Günümüzde İstanbul'un gecekondu semtleri küçük ve büyük sanayi kuruluşlarıyla iç içe ve yan yana kenti kuşatmaktadır. En eski gecekondu bölgesi olan Zeytinburnu yöresi, 1950'lerde sanayinin ilk hızlı gelişmesinin ürünü olan fabrikaların civarındaydı. Daha sonra 1960'larda İstanbul'un kuzeybatısında, Kâğıthane, Bayrampaşa, Gaziosmanpaşa, Bakırköy' den başlayıp Küçükçekmece ve Silivri'ye doğru yayılan sanayi tesisleri, Büyükdere Caddesi boyunca kurulan fabrikalar, Gül-tepe, Kuştepe, Çeliktepe, Sanayi Mahallesi vb gecekondu semtlerini doğurdu. Anadolu yakasında sanayinin 1950'lerden başlayıp 1960'larda hızlanarak Maltepe, Kartal, Pendik hattına, Tuzla'ya ve buradan da İstanbul İli sınırlarını aşarak Kocaeli'ne doğru yoğunlaşması; Ümraniye-Dudullu'daki sanayi gelişmesi, buralarda kentin 1950 sınırlarını onlarca defa aşan ve gecekondu niteliği ağır basan bir yerleşme yapısı doğurdu. Bu durum Boğaz'ın Anadolu yakasında Beykoz ve çevresinde, Rumeli'de
Sarıyer-Büyükdere yöresi, Rumelihisarı'nın arkasındaki sırt ve tepeler, Büyükdere Cad-desi'nin Ayazağa kesimi ve bu hattın batısında kalan yamaçlarda da aynen tekrarlandı. Bir ölçüde sanayinin gelişmesine bağlı olan bu kentsel büyümenin getirdiği altyapı sorunları ise her geçen gün büyüyerek sürüyor.
İstanbul'da sanayinin yapısının doğurduğu bir başka sonuç tekelci gelişmenin kendini en fazla bu ilde göstermesi, sanayi burjuvazisinin en köklü ve güçlü olduğu kentin İstanbul olması; buna bağlı olarak işçi sınıfının da gerek sayıca gerekse örgütlenme, hareketlilik, iş ve eylem deneyimi açısından İstanbul'da güçlü bir konumda bulunmasıdır (bak. işçi hareketi; işçi örgütlenmesi; işçiler).
1980'ler sonrasında, İstanbul merkezli sanayinin, işyerlerinin bir bölümünü İstanbul'un çevresine kaydırması; sanayinin, Türkiye'nin diğer bölge ve kentlerine eskiye oranla daha fazla dağılma olanaklarına kavuşması vb nedenlerle, çalıştırdığı işçi ve ürettiği katma değer açısından oransal bir gerileme içinde görülen İstanbul, imalat sanayiinde ülkenin birinci ili olmayı halen, hem de önemli bir farkla korumaktadır.
İSTANBUL
SANAYİ MEKTEBİ
Tanzimat döneminde bir yandan loncaların ortadan kalkmasıyla oluşan boşluğu doldurmak, öte yandan mevcut olan veya yeni kurulan fabrikalara teknik eleman yetiştirmek üzere 1848'de bir sanayi mektebi kurma girişimi yapıldı. Bunun için Zeytinburnu'nda bir bina yapıldı, ancak eğitime başlanamadı. Bu konudaki ciddi ve başarılı adımlar Midhat Paşa'nın Niş ve Tuna valiliği döneminde (1861-1868) atıldı. 1863'te Niş'te, daha sonra Rusçuk ve
Sanayi Mektebi için 17 Kasım 1868'de Şûra-yı Devlet tarafından kuruluş amacını, program ve yönetim esaslarını belirleyen 64 maddelik bir nizamname hazırlandı. Teorik dersler sabahları okulda, pratik dersler ise öğleden sonraları kışın 5, yazın 6 saatten aşağı olmamak kaydıyla okuldaki atölye ve çeşitli işyerlerinde sanat öğretmenlerinin nezaretinde yapılıyordu. Sanayi Mektebi bir yandan yabancı öğretmen ve uzmanlarla kadrosunu takviye ederken, öte yandan da okulu başarı ile bitiren gençler Batı teknolojisini yakından tanımaları amacıyla Avrupa'ya gönderilmekteydi. 26 Aralık 1869 tarihli bir tezkereden anlaşıldığına göre, Sanayi Mektebi öğrencilerinden 20 kişinin çeşitli sanat dallarında eğitim görmek üzere Paris'e gönderilmeleri kararlaştırılmıştır. 14 Mart 1873 tarihli Takvim-i Vekayi'de Viyana'da eğitim gören Sanayi Mektebi öğrencilerinden bahsedilmektedir.
Daha sonraki yıllarda sayıları artarak bütün ülkeye yayılan sanayi mektepleri "Vilayet Sanayi Mektepleri" adı altında genel bir yönetmeliğe tabi tutulmuşlardır. Kısa bir süre için Dahiliye Nezareti ve Maarif Nezareti bünyesine alınmışsa da tev-hid-i tedrisata kadar Ticaret ve Sanayi Nezareti tarafından idare olunmuşlardır.
Bibi. Ergin, Maarif Tarihi, II; A. Giz, "İstanbul'da İlk Sanayi Mektebinin Kuruluşu", istanbul Sanayi Odası Dergisi, S. 35 (15 Ocak 1969), s. 20-22; R. Önsoy, Tanzimat Dönemi Osmanlı Sanayii ve Sanayileşme Politikası, Ankara, 1988.
EMRE DOLEN
D'Aronco'nun
Sultanahmet'teki
Yeniçeri Müzesi
binası.
Erkin Emiroğlu
SANAYİ MEKTEBİ BİNALARI 444
Sofya'da Islahhane adı altında teknik eleman yetiştiren bir dizi okul kuruldu ve bu okullar için bir nizamname hazırlandı. Aynı yıllarda İstanbul'da da bir sanayi mektebi kurulması için girişimler başladı ve bu konuda bir komisyon kuruldu.
Komisyon uzun bir çalışma sonunda çeşitli meslek gruplarının nitelikli eleman gereksinimini karşılayabilmek amacıyla Is-lah-ı Sanayi Mektebi adıyla bir okulun açılmasını hükümete tavsiyeyi kararlaştırdı. 6 Ocak 1863 tarihli komisyon raporu Osmanlı sanayi tarihi açısından büyük önem taşımaktadır. Raporun girişinde ülke kalkınmasında sanayinin önemi vurgulanarak, bir süreden beri Osmanlı sanayiinin gerilemeye yüz tuttuğu, halkın gereksiniminin ithal yolu ile ve imparatorlukta faaliyet gösteren yabancı kuruluşlar tarafından karşılandığı, sanayinin içinde bulunduğu bu durumdan kurtulabilmesi için çeşitli sanatların öğretilip uygulanacağı bir okula gereksinim olduğu belirtilmektedir. Okulda öğretilecek sanatlar sayılırken terzilik, kunduracılık ve demircilik gibi sanatlara öncelik verileceği, zira Batılılaşmayla birlikte kıyafette meydana gelen değişikliğe uygun üretim yapılamadığı, bu yüzden halkın yabancı ürünleri tercih ettiği, bu durumun öteki meslekler için de geçerli olduğu, nitekim yerli çilingirlerin yaptıkları kilitlerin adi ve kaba olduğu, aynı şekilde yerli sabancıların imal ettikleri sabanların da yabancı malların bir hayli gerisinde kaldığı ifade edilmektedir.
Rapora gelince yerli sanayinin Avrupa'ya oranla geri kalışı açık bir biçimde görüldüğünden ve teknik eleman sıkıntısı had safhaya ulaştığından en kısa zamanda çeşitli atölyeleri havi bir Islah-ı Sanayi Mektebi'nin kurulması tavsiye ediliyordu. Islah-ı Sanayi Mektebi'nde demircilik ve madeni eşya ile ilgili dokuz, ahşap imalatla ilgili dört ve çeşitli altı meslek dalının öğretim ve uygulaması yapılacak, her sanat dalıyla ilgili atölyeler kurulacaktı. Tezgâhlan işletmek üzere mektebe 15-20 beygirgücünde bir de buhar makinesi yerleştirilecekti.
Bu mesleklerin yanında kiremit ve tuğlacılık, boyacılık ve debbagat gibi işkol-ları da ıslaha muhruçtı. Ancak bunların eğitimi özel koşullar gerektiriyordu. Nitekim kiremit ve tuğla üretimi geniş fırınların kurulmasını icap ettireceği gibi, büyük masraflara da yol açacak, ayrıca bacalardan çıkan is ve dumanlar çevre kirliliğine neden olacaktı. Bu bakımdan Karaağaç dolayında bulunan kiremit ve tuğla fabrikalarından, boyacılık ve dericilik sanatları için Beykoz'daki tabakhanelerden ve dokumacılık eğitimi için de Veliefendi'deki bez fabrikasından yararlanılacaktı.
Sanayi Mektebi Kasım 1868'de Sultanahmet'teki eski Kılıçhane(->) ile etrafındaki arsalara inşa edilen binalarda öğretime başladı. Okul binası dershane ve atölyelerin yanında bir de fabrika içermekteydi. Öğretim 13 yaşından küçük, fakir ve kimsesizlerden oluşan 50 öğrenci ile başladı. Bu okul Sultanahmet Sanat Enstitü-sü'nün temelini oluşturmuştur.
Dostları ilə paylaş: |