PROST, HENRI
(24 Şubat 1874, Paris -1959, Paris) Fransız mimar ve şehircilik uzmanı.
1902'de Yüksek Mimarlık Okulu'ndan mezun olarak bu okul öğrencilerine verilen "Roma Büyük Ödülü"nün ilkini kazandı. Böylece 5 yıl boyunca Roma'da, Medi-cis Villası'nda serbest inceleme ve araştırma çalışmalarında bulundu. Prost bu süre zarfında aralarında Ayasofya'mn da yer aldığı pek çok tarihi anıtın rölövelerini ve arkeolojik etütlerini gerçekleştirdi. İstanbul'un Bizans dönemi anıtlarını da içeren bu dönem çalışmalarının daha sonra İstanbul'a karşı olan ilgisi ve yaklaşım tarzı üzerinde büyük etkisi olduğu ifade edilmiştir.
1910'da Belçika'nın Anvers (Antwerp)
PROST, HENRI
286
r
287
PROTESTAN OKULLARI
şehrinin düzenlenmesi ve büyütülmesi amacıyla açılan uluslararası yarışmada jüri üyeliğinde bulundu ve bu tarihten sonra çalışmalarını özellikle kentsel ve bölgesel ölçekte planlama-düzenleme sorunlarına yöneltti. Daha sona, Mareşal Lya-utey'in daveti üzerine Fas'a giderek burada Casablanca, Fez, Marakeş, Rabat, Mek-nes gibi tarihi şehirlerle ilgili etütlerde bulundu, planlar hazırladı. Bu çalışmalarında şehirlerin pitoresk özelliklerine ve kültürel mirasına saygıyla yaklaşıp onları koruyan ancak modern bir kentin gerektirdiği donatıları da sağlayan bir tavır sergiledi. Fas şehirlerindeki çalışmalarını takiben Mareşal Lyautey'in tavsiyeleriyle Fas sahilleri için de yörenin kendine özgü karakterine fazla dokunmayan bir modernizasyon planı hazırladı.
Prost bu arada, Fransız Şehircilik Ens-titüsü'nün 1912'deki kuruluş çalışmalarına da katıldı. Prost'un Fransa'daki etkisi daha sonraki yıllarda kendisini yasal düzenlemelerde de göstermiş ve Fransa'da kentsel gelişme ve planlama alanındaki ilk yasal girişim olarak değerlendirilen ve Prost'un şehircilik konusundaki görüş ve yaklaşımlarından da yararlanılarak hazırlanan Cornudet Yasası 14 Mart 1919'da yürürlüğe girmiştir.
Prost 1935'te bölgesel planlama-dü-zenlemeyle ilgili yasal düzenlemelerin uygulamaya konulmasını takiben küçük yerleşme ve idari birimler arasındaki sorunların çözümüne ve arabuluculuğa yöneldi. Bu yıllarda Fransız Demiryolları idaresi Prost'u Prasi bölgesiyle ilgili etüt ve araştırmaları yönetmekle görevlendirdi. Bu suretle Paris çevresindeki çeşitli otoyollar ile Paris bölgesine ulaşan pek çok yolun planlama ve düzenlemesini gerçekleştirdi. Prost bu çalışmayla birlikte merkezi yerleşmeyi çevreleyen yeşil bir kuşak oluşturulması, SlT alanlarının korunması ve banliyö alanlarında yapılaşma yoğunluğunun sınırlandırılmasıyla ilgili öneriler de geliştirdi. II. Dünya Savaşı büyük bir bütçe gerektiren bu planın uygulanmasını engelledi. Prost 1950'ye kadar devam eden istanbul'daki çalışmalarının ardından Fransa'da Metz ve Cezayir'de Cezayir şehirlerinin planlamasıyla görevlendirildi. Revue Urbaine (Şehircilik Dergisi) yayın komitesi başkanlığı, 1932'den başlayarak Güzel Sanatlar Akademisi üyeliği, Seine Bölgesi SlT Alanları Komisyonu üyeliği ile Paris Üniversitesi Şehircilik Enstitüsü öğretim üyeliği Prost'un bulunduğu diğer görevlerden bazılarıdır.
Prost'un Türkiye ile ilişkisi 1902-1907 arasındaki Medici Villası yıllarında başladı ve buradaki ikinci yılından itibaren istanbul'a gelerek Ayasofya'nın aylar süren bir çalışma ile rölövelerini hazırladı, resimlerini yaptı, krokilerini çizdi. 5 ciltlik bu çalışma 1975'te yardımcısı tarafından Türkiye'ye armağan edilmiştir. Daha sonra, 1926' da izmir'in planını hazırlamak üzere izmir belediye başkanı tarafından davet edilen Prost'un şehir merkezinde önerdiği ve önceleri çok tartışılan geniş yeşil alan daha sonra izmir Fuarı oldu. istanbul'a ilk kez,
1933'te açılan uluslararası sınırlı yarışma kapsamında Alman H. Elgötz(->), Fransız A. Agache(->) ve J. H. Lambert(->) ile davet edilen Prost, işlerinin yoğunluğunu gerekçe göstererek bu yarışmaya katılmadı. 1936'da istanbul'un planlanması konusunda bu kez Atatürk'ten aldığı bir davetle istanbul'a geldi. Türk hükümetince de İstanbul'un planlanması görevi verilen Prost önce İstanbul şehrinin geleceğinin güvence altına alınabilmesi için geçmişinin iyi bilinmesinin gerekliliğine işaret etti. Prost burada da korumacı ve modernleşmeci tavrı bir arada sergiledi. Eski bir kentin güzelliğini ve tarihi karakterini korumaya çalışarak modern yaşamın gerekleriyle donatılması ve modernleştirilmesine önem verdi, istanbul için bir imar planı yanında bazı mevzi planlar da hazırladı, istanbul'un 1/5.000 ölçekli nâzım planım Ekim 1937'de tamamladı ve plan 1939'da onaylandı.
Henri Prost
TETTV'Arşivi
Prost, istanbul ve Beyoğlu Cihetleri Nâzım Plam'm İzah Eden Rapor ve 1950'de istanbul Belediyesi'nce yayımlanan, 3 ciltlik, istanbul'un Yeni Çehresi adındaki çalışmalarında da istanbul'a ilişkin görüşlerini ve planının ilkelerini açıklamıştır. Tarihi yarımada ve Beyoğlu kesimlerini ağırlıklı olarak ele almasına karşın daha sonra şehrin Üsküdar ve Kadıköy yakası için de planlar hazırlamıştır. Şehrin güzelleştirilmesini öne çıkaran ve estetik kaygıları ağır basan bir şema hazırlayan Prost'un önerileri 1938-1949 arasında vali ve belediye başkanı Lütfi Kırdar'ın(->) gerçekleştirdiği bir dizi imar operasyonuna da kaynak teşkil etmiştir.
Sarayburnu ve Sultanahmet çevresinin tarihi karakterinin korunması ve arkeolojik park olarak nitelenmesi, suriçinde, Topka-pı'ya doğru geniş bir zooloji ve botanik parkı önerisi, surların dışında yeşil bir ko-
ruma kuşağı bırakılması, Beyazıt, Aksaray, Eminönü, Şişhane meydanlarının düzenlenmesi, Harbiye, Osmanbey, Nişan-taşı'ndaki düzenlemeler ile Maçka parkları (şimdiki Demokrasi Parkı) ve Taksim Gezisi, Prost planının birçoğu uygulamaya aktarılabilmiş, en ayırt edici özellikleri arasında değerlendirilebilir. Tarihi yarımadanın siluetini koruyabilmek için denizden 40 m irtifa seviyesinde yer alan yapıların yüksekliklerinin üç kat ile sınırlandırılması Prost planının günümüze ulaşabilmiş en bilinen ve en çok tartışılmış ilkelerinden olmuştur.
İstanbul için önerdiği yol şemasının Prost planının en ilginç yönlerinden biri olduğu söylenebilir. Prost bu yollarla ilgili yaklaşımda istimlak ve arsa spekülasyonundan mümkün olduğunca sakınmak amacıyla şehrin topografyasından yararlanan, tünel, köprü ve viyadüklerle bağlanan yeni yollar açılmasının öneminden söz etmiştir. Kendi ifadesine göre, İstanbul için teklif ettiği plan Paris'te önerdiğine nazaran daha moderndir, zira bu plana göre istanbul otomobil yolları ile donatılmış olacaktır. Planın yol şebekesiyle ilgili önerilerinden birçoğu gerek plan yürürlükte iken, gerekse yürürlükten kalktıktan sonra da zaman içinde gerçekleşmiştir. Atatürk Bulvarı, Tepebaşı Refik Saydam Caddesi, Maçka civarında Bayıldım Yokuşu, Kadırgalar Caddesi, surlara paralel yol, planın kimi küçük değişikliklerle uygulanan yol önerilerinden bazılarıdır. Boğaziçi'nde sahilden ve Taksim-Büyükdere arasında tepelerden önerdiği ve gerçekleşen yollar ile her iki yolun ortasında, yamaçlarda yer alacak, gerçekleşmeyen üçüncü Boğaz yolu önerisi, bir anlamda Fransız Rivierası'ndaki tepeler, yamaçlar ve sahildeki üç kademeli yol sisteminin Boğaziçi'nde yeniden yorumu olmuştur. Boğaz geçişi üzerinde de duran Prost, asma köprü ve gerektireceği çevre yollarını estetik ve mali nedenlerle doğu bulmayarak Ahırkapı-Harem arasında yaklaşık 2 km uzunluğunda, raylı sistem ve karayoluna birarada hizmet veren çift katlı bir tüp geçiş önerir. 1950'li ve 1980'li yıllardaki imar operasyonlarıyla gerçekleşen Vatan ve Millet caddeleri ile Tarlabaşı Bulvarı'nda da fazla zorlanmadan Prost'tan izler görülebilmesi, etkisinin özellikle ulaşım ve yol şebekesiyle ilgili konularda daha kalıcı olduğunu düşündürtmektedir. Keza daha sonraki çeşitli planlarda tekrarlanan ve 1980'lerden itibaren gerçekleşmeye başlayan, Yenikapı'nın kara, deniz ve demir yolları arasında bir aktarma noktası haline getirilmesi fikri de Prost planında görülebilmektedir.
Hazırlandığı günün koşulları içinde pragmatik bir tutumla Halic'in iç kesimlerinin sanayi kullanımlarına ayrılması, sonraları planın en çok eleştirilmiş yönlerinden biri olmuştur. Plan ayrıca, günün şehircilik anlayışına uymadığı, sosyal ve ekonomik sorunlara çözüm üretmeyip, estetik kaygılan öne çıkardığı, gerekli ön araştırmaların yetersiz kaldığı ve halihazır durumu gösteren harita olmaması gerekçe
gösterilerek, şehrin iskân alanına göre sınırlı tutulduğu gibi iddialarla da zaman içinde eleştirilmiştir. Prost'un istanbul ile ilgili öneri ve tavsiyeleri Türk yetkililerce tümüyle kabul görmemiş olsa da planının istanbul için en uzun süre yürürlükte kalmış ve şehrin fizik yapısında çok önemli etkiler bırakmış olduğu söylenebilir.
Prost'un 26 Aralık 1950'de istanbul Belediyesi şehircilik mütehassıslığı görevinden ayrılmasından sonra bıraktığı planların revizyonlarını yapmak üzere 1951-1952 yıllarında bir revizyon komisyonu oluşturulmuş, bu komisyon da görevini 1952'de Müşavirler Heyeti'ne devretmiştir. Prost döneminde İstanbul için, 1/5.000 ölçekli ve 1.500 hektar alanı kapsayan istanbul, 1.400 hektar alan kapsayan Beyoğlu ve 2.800 hektar alan kapsayan Üsküdar, Kadıköy, Suadiye nâzım planlan ile şehrin değişik bölgelerine ait toplam 3.600 hektar alan için 1/2.000 ölçekli ve 650 hektar tutarında 1/500 ölçekli mevzi planla, ayrıca bazı yol planları hazırlanmıştır.
Bir ifadeyle "sakallı, zarif bir Fransız" olan Prost'un görüşlerine Türkiye'den ayrıldıktan sonra da zaman zaman çeşitli vesilelerle başvurulmuştur. Saraçhanebaşı'n-daki yeni Belediye Sarayı için de Prost'un görüşlerinin alındığı, kendisinin alanın arkeolojik ve tarihi özellikleri dolayısıyla yer seçimini pek uygun görmediği ifade edilmiştir.
Bibi. F. R. Atay, "La Vie et Leş Travaux d'Hen-ri Prost", (yayımlanmamış makale), Paris, 1991; A. Angel, "Henri Prost ve istanbul'un ilk Nazım Planı", Planlama, S. 1993/1-4; Cumhuriyet Devrinde İstanbul, İst., 1949; Müşavirler Heyeti Raporları, S. 1-2, ist., 1953; H. Prost, istanbul'un Yeni Çehresi, İst., 1950; İ. Tekeli; "Türkiye'de Kent Planlamasının Tarihsel Kökleri", Türkiye'de imar Planlaması, Ankara, 1980.
M. RIFAT AKBULUT
PROTESTAN KİLİSELERİ
istanbul'un Protestan kiliseleri esas olarak Ermeni Protestan cemaatine ait kiliselerdir.
İstanbul Ermenileri arasında Protestanlığın yayılmaya başlaması 1820'li yıllara denk düşer. Bu gelişme Ermeni ruhban sınıfı ve cemaati arasında bazı rahatsızlıklara yol açmış, ama istanbul'un Ermeni Protestan cemaati Abdülmecid'in (hd 1839-1861) bir fermamyla Kasım 1850'de bağımsız bir cemaat oluşturma ve ruhani başkanlarını seçme olanağına kavuşmuşlardı.
istanbul'da 5 Ermeni Protestan kilisesi kurulmuştur. Bunlardan Aynalıçeşme, Ge-dikpaşa ve Fincancılar'da yer alan kiliseler günümüzde de ibadete açıktır. Hasköy ve Üsküdar'daki kiliseler ise işlevlerini değiştirmiş ya da yok olmuşlardır. Beyoğlu ilçesi sınırları içinde, Aynalıçeşme'de bulunan Avedaranagan (Evangelist) Amena-surp Yerrortutyun Kilisesi 1846'da ahşap olarak inşa edilmiş, geçirdiği bir yangından sonra da gotik tarzda iki katlı kagir bir bina olarak tekrar inşa edilmiştir. Eminö-nü'nde, Fincancılar'da bulunan Emmanuel Kilisesi, Amerikan misyonerlerine ait olup 1908'de inşa edilen Bible House adlı binada yer almaktadır. Gedikpaşa Protestan
Aynalıçeşme Amenasurp Yerrortutyun Kilisesi'nin giriş cephesinin İsdepan Izmirliyan tarafından çizilmiş rölevesi, 1909. P. Tuğlacı, istanbul Ermeni Kiliseleri, ist., 1991
Kilisesi ise Ermeni Protestan cemaati tarafından 1830'da inşa edilmiş ahşap bir yapıydı. İnşaat izni alınamadığı için uzun yıllar terk edilmiş olarak kaldı. V. Meh-med'in (hd 1909-1918) 1911'de inşa iznini vermesi üzerine, gotik üslupta kagir olarak yeniden yapıldı. Bu bina çeşitli nedenlerle ancak 1921'de ibadete açıldı. Evvelce Hasköy semtinde Ermeni Protestan cemaatine ait bir ahşap kilise bulunuyordu. Bu binanın yerine Halıcıoğlu'ndaki Ermeni mezarlığı karşısında, alt katı okul olarak kullanılmak üzere 1859'da kagir bir bina inşa edilmiş ve böylece Halıcıoğlu Protestan Kilisesi kurulmuştur. Bina, bu semtte Ermeni Protestan cemaatine mensup kimse kalmayınca terk edilmiş, I. Dünya Savaşı sırasında da Halıcıoğlu'ndaki Surp Isdepanos Ermeni Kilisesi ve yanındaki Nersesyan Okulu askeri ihtiyaçlar için tahsis edildiğinden semtin Ermeni okulu olarak kullanılmıştır. Ermeni Protestan cemaatinin bir de Üsküdar'da Amerikan Okulu bahçesinde ahşap bir kilisesi bulunmaktaydı. Bu bina daha sonra yıkılarak kagir olarak inşa edilmiş ve eğitim ihtiyaçlarına tahsis edilmiştir. İstanbul'un önemli bir Protestan kilisesi de, Angilikan Kilisesi adıyla da bilinen Kırım Kilisesi'dir(->). Bibi. Tuğlacı, Ermeni Kiliseleri, 315-322.
istanbul
PROTESTAN OKULLARI
Amaçları arasında Protestanlığı yaymak da bulunan ve Amerikalı misyonerlerin öncülüğünde açılan eğitim kurumları.
"AmerikanMisyoner Mektepleri", "Amerikan Okulları", "Board Okulları" da denmiştir. Önce, 1824'te Beyrut'ta faaliyete geçen bu okullardan İstanbul'daki ilki, 1840' ta, Beyoğlu'nda 2 öğrenciyle açılmıştır. Protestan okullarının, Osmanlı uyruğu ulus ve toplulukları (Bulgar, Ermeni, Keldani,
Maruni, Süryani, Melkit) otonom birer Hıristiyan devleti konumuna getirmek için çaba gösterdiği, istanbul'daki okulların da bu çalışmalara merkezlik ettiği ileri sürülmüştür.
Bir Amerikan ticaret gemisinin 1790'da istanbul'a gelmesiyle başlayan Osmanlı-Amerikan ilişkilerinin en etkili sonucu, 19. yy'da, İstanbul'da ve taşrada açılan Protestan okulları olarak gösterilir. Ancak ilk Protestan okulları İstanbul'da değil, Beyrut'ta ve izmir'de açılmıştır, istanbul'a gelen ilk Protestan misyonerler ise 1820'ye doğru Levy Parsons ve Pliny Fisk'tir. Bunlar ve izleyen yıllarda gelen Josiah Bremer, Elly Smith, H. G. Dwiğth, istanbul'da ve Anadolu'da yaşayan Ermenilere, Rumlara ve Yahudilere dönük misyonerlik çalışmalarını başlatan kişiler olarak bilinir.
1830'a doğru ise American Board of Commissioners for Foreign Missions (Board) mensubu misyonerler, Theological Seminary (ilahiyat okulu), high school (lise) türü okullar açmaya öncelik verdiler. 1829'da, İstanbul'da kurulacak bir "misyon" ile, Yunanistan'a ve Anadolu'ya dönük çalışmalar için uzun vadeli planlar hazırlandı.
Bu yıllarda, Amerika'dan gelen misyonerlerden William Goodell (1792-1867), William G. Schauffler (1798-1883), Elias Riggs (1810-1901), Cyrus Hamlin (1811-1900), istanbul'daki Protestan okullarının kuruluşunda önemli görevler üstlendiler. 1832'de "Mission to Constantinople" kuruldu.
Misyoner Goodell, okul önceliği için İstanbul'daki Ermeni cemaatini öngördü. Ancak yerleştiği Büyükdere'de Rumlar yaşadığından, ilkin bunlar için "Lancaster tipi" (tek eğitmenli) okullar açtı. Goodell, Osmanlı askerleri için de "Dolmabahçe Erat Mektebi" adıyla bilinen bir okuma yazma kursunu faaliyete geçirdi: Buranın yönetimine Aziz Bey adında bir Müslüman getirilmişti. Goodell, kendi evinde de kız çocukları için bir Protestan mektebi kurdu ve 28 Hıristiyan öğrenci kabul etti. 1834'te Ermeni çocukları için Beyoğlu'nda açılan misyoner okuluna, Amerikalı, İtalyan, Rum, Ermeni ve Türk öğretmenler atandı. Burada, İstanbul'da o tarihe kadar varlıkları bile bilinmeyen ve hepsi Amerika'dan getirilen batarya, dinamo, teleskop, pompa, küre, mikroskop, prizma vb ders araç gereçleri eğitim ve öğretim çalışmalarında ilk kez kullanılmaya başlandı. Ancak, Ermeni Patrikhanesi, cemaat çocuklarının Protestanlaştırılması girişimine karşı çıktı ve Beyoğlu Mektebi 1840'ta kapatıldı. Bununla birlikte yeni okul sisteminin ve öğretim tekniklerinin yarannı gören Ermeniler, Üsküdar'da büyük bir kolej kurma çabasına giriştiler. Bina yapımı tamamlanınca buranın kadrosunu da Amerikalı misyonerler, Board aracılığı ile sağladılar.
Tanzimat'ın (1839-1876) getirdiği yeni koşullarda ve özellikle de bu dönem boyunca eğitime verilen önemden yararlanan W. Goodell, İngiltere Elçisi Stratford Can-ning'in nüfuzundan da yararlanarak Erme-
PROTESTAN OKULLARI
288
289
PTT
Abdullah Biraderler'in bir fotoğrafından kartpostalda Sirkeci'deki Büyük Postane'nin içinden bir görünüm, 1893. Galeri Alfa
ni Protestan cemaatinin oluşturulması çabasına yöneldi. 1839'da İstanbul'a gelen misyoner Cyrus Hamlin ise bir-iki yer denedikten sonra 1843'te, Bebek'te Çelebi Yor-gaki'nin köşkünde, Protestan eğitimi amacından çok, ingilizce öğretimine ağırlık veren Bebek Okulu'nu hizmete soktu. Bu girişimle İstanbul'daki okullarda misyonerlik faaliyetlerim ikinci plana iten ve dil öğretimine öncelik veren programlara yönelindi. Bununla birlikte 1845'te Bebek Okulu bünyesinde bir ilahiyat şubesine de yer verildi. Board da, başlangıçtaki bağnazlığından bir oranda yumuşamaya yönelerek eğitim stratejisini yeniden gözden geçirdi.
1850'den sonra bilgiyi, beceriyi, üretimi, "incil'in öğretilmesinden" daha önemli ve öncelikli gören bîr eğitim tarzı benimsendi. Bu ise, İstanbul'daki yabancı Katolik misyoner okullarını aynı yönde rekabete yöneltti. Bu gelişmeler, İstanbul'da "se-cular" (laik) eğitim-öğretim sürecinin başlangıcı kabul edilir.
İngilizce eğitim veren 4 yıllık Bebek Okulu'nun 1852'deki programı, aritmetik, cebir, geometri, trigonometri, coğrafya, tarih, felsefe, kimya, ekonömi-politik, ahlak felsefesi derslerini kapsıyordu. Okulda öğrencilere, üretime katkı çalışmaları yaptırılmakta, yaşam pratikleri kazandırılmaktaydı. Okulda, bir un değirmeni ve ekmek 'Fabrikası da vardı. Bununla birlikte 1856'da tam bir ilahiyat okuluna dönüştü, 1860'ta da daha uygun bir ortam kabul edilen Merzifon'a taşındı.
Diğer yandan W. GoodelPin 1832'de kendi evinde açtığı ilk Protestan kız okulunun benzerleri sonraki yıllarda, Beyoğ-lu'nda, Bebek'te, Hasköy'de de açıldı. Bu okullarda, Türkçe ye Ermenice ile ilkokul üstü aritmetik, gramer, coğrafya, yazı, müzik ve kompozisyon, fizyoloji, astronomi, tarih, teoloji dersleri ve İncil okuma vardı. Ayrıca, ilkokul düzeyinde ve birer misyonerin gözetiminde, İstanbul'un birçok semtinde başka Protestan okulları da açılmış bulunuyordu. Böylece ilkokuldan kolej düzeyine kadar, Hıristiyan öğretmenlerin görev aldığı, çoğu Ermeni Protestan cemaatine bağlı, fakat Amerikalı misyonerlerin gözetiminde, geleneksel yabancı okullarından farklı yeni bir kurumlaşma doğdu. Ancak, İstanbul ve taşra Protestan okullarından orta ve yüksek dereceli olanlarda yönetim ve öğretim daha farklı olup, bunları Amerika'dan gelen misyoner müdürler yönetmekteydiler. Misyonerler ise öğretim kadrolarında mutlaka yer alıyorlardı. Bir başka özellik olarak da öğretim dili İngilizceydi. Bu nedenle ders kitapları da Amerika'dan gelmekteydi. Bu farklılıktan dolayı, ilkokul düzeyindekilere daha çok "Protestan misyoner okulu", orta ve yüksek derecelilere de "Amerikan okulu" denmekteydi. Ancak, bu okulların tümünde misyonerlik faaliyetleri vardı.
"College" .denen yüksek düzeyli Protestan okullarının İstanbul'da da açılması, Osmanlı topraklarındaki Amerikan çıkarları bakımından birinci derecede önemli görülerek bu yöndeki girişimlere de 1860'tan itibaren destek sağlandı. Bu nedenle deni-
İstanbul Amerikan Kız Koleji
Cengiz Kahraman arşivi
zaşırı ilk Amerikan yüksekokulu olan Ro-bert Kolej(->) 18ö3'te İstanbul'da sadece 4 öğrenci kaydedilerek açıldı. Bunu, 1871' de Gedikpaşa'da faaliyete geçen Constanti-nople College for Giriş yani İstanbul Kız Koleji izledi (bak. Üsküdar Amerikan Kız Lisesi). Bu iki kurum, bir başka açıdan, yeni dünyanın eğitim alanındaki üstünlüğünü kanıtladığı gibi, Protestan okulu ilkelerinden de olabildiğince uzak durmayı, buna karşılık Doğulu gençlere Amerikan idealini aşılamayı gözetmekteydi.
İstanbul'daki Amerikan Protestan okulları öğrenci mevcutlarında Ermeni ve Bulgar çocukları ve gençleri, en yüksek oranları teşkil etmekteydiler. Ancak 1890'dan sonra, İstanbullu Yahudiler, birer-ikişer öğrenciyle Türkler de okul mevcutlarına katılmışlardır. Örneğin 1891'de İstanbul Kız Koleji'ndeki 137 öğrenciden 51'i Ermeni, 29'u Bulgar, 22'si Rum, 14'ü İngiliz, 10'u Amerikalı, 6'sı Musevi, l'i Fransız, 4'ü de Türktü.
II. Abdülhamid dönemi (1876-1909) boyunca, diğer yabancı okulları gibi Protestan okulları üzerinde de denetim kurma çabaları, sürekli gündemde fakat sonuçsuz kaldı. 1908'de II. Meşrutiyet ilan edilince, Maarif Nezareti, bu okulların denetleneceğini ve programlarının düzenleneceğini, öğretmen seçiminde ve atamasında yasal yetkilerin kullanılacağını, Türkçe öğretiminin zorunlu kılınacağını açıkladı ve bu doğrultuda çalışmalar başlattı. 1915'te ise kapitülasyonların kaldırılması ile diğer yabancı okullar gibi Protestan okullarının da çoğu kapandı. Robert Kolej I. Dünya Savaşı nedeniyle ilan edilen askeri yasak bölgede kaldığından ancak Talat Bey'in (Paşa) özel izniyle çalışmalarını sürdürebildi. Yine, 1845'ten beri eğitimine ara vermeyen Hasköy Amerikan Kız Okulu da tanınan ayrıcalıkla öğretimini sürdürdü.
Mütareke döneminde İstanbul'da faaliyetini sürdüren Protestan/Amerikan okulları Robert Kolej, Üsküdar'da Selami Ali Efendi Mahallesi'nde İnas (Kız) İdadisi, Ar-navutköy'de Amerikan Kız Koleji, Kumka-pı'da Musalla Sokağı'nda Misyoner Mektebi, Gedikpaşa'da Esirci Kemalettin Mahallesi'nde Amerikan Mektebi idi.
Kurtuluş Savaşı yıllarında (1919-1922) Anadolu'daki tüm Protestan okulları kapatıldı. 1921'de, TBMM Hükümeti, İstanbul'daki Amerikan Konsolosluğu'na bir nota vererek eğitim amacı dışına çıkılma-ması için uyanda bulundu. Lozan Antlaş-ması'na (1923) ekli mektuplar ile Protestan Amerikan okullarının varlığı "fiili durum" kabul edildi. 1924'te tüm azınlık ve yabancı okullarda, dini propaganda yasaklandı. 1926'da yabancı okulları Maarif Vekâle-ti'nin denetimine alındı ve yabancı okulların "Katolik", "Protestan" vb adlar taşımaları, bir din ve mezhebe müteallik öğretim, tören vb etkinlikler de bulunmaları yasaklandı. 1927'de, Türkiye'deki Amerikan (Protestan) okullarının sayısı 8'e düştü. Bunlardan İstanbul'dakiler, Robert Kolej (erkek kısmı), (Arnâvutköy) Amerikan Koleji (kız kısmı) ile Üsküdar Amerikan Kız Koleji'ydi.
Bibi. U. Kocabaşoğlu, Kendi Belgeleriyle Anadolu'daki Amerika, 19. Yüzyılda Osmanh imparatorluğu 'nda Amerikan Misyoner Okulları, ist, 1991; ay, "Osmanlı Imparatorluğu'nda XIX. Yüzyılda Amerikan Yüksek Okulları", Bahri Savcı 'ya Armağan, Ankara, 1988; Y. Ak-yüz, "Abdülhamid Devri'nde, Protestan Okulları ile ilgili Orijinal iki Belge", Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, HI/1-4 (1970), s. 121 vd; İ. Ortaylı, "Osmanlı Imparatorluğu'nda Amerikan Okulları Üzerine Bazı Görüşler", Amme İdaresi Dergisi, XIV (1981), s. 87 vd; N. Tozlu, Kültür ve Eğitim Tarihimizde Yabancı Okullar, Ankara, 1991, s. 34, 79 vd; Ergin, Maarif Tarihi, IV, 1234, V, 1745 vd.
NECDET SAKAOĞLU
PSELLOS, MIHAEL
(1018, Konstantinopolis - 1078 ya da 1096- y Bizanslı düşünür, ilahiyatçı, yazar ve devlet adamı.
Platoncu felsefenin Hıristiyan öğretisiy-le bütünleşebileceğini savunarak ve Bizans fikir dünyasına Patrik Fotios(->) tarafından sokulan Aristotelesçi düşünceye karşı çıkarak daha sonra Rönesans'ı etkileyecek olan Bizans klasik eğitiminin canlanmasına öncülük etmiştir.
Bazı kaynaklarda Nikomedia (İzmit) doğumlu olduğu kaydedilen Psellos'un asıl adının Konstantinos olduğu ileri sürülür. Fakat manastır yaşamındaki adı olan Mihael'le tanınmıştır. Konstantinopolis'te sıradışı bir eğitim görerek ileride patrik olacak Ksifilinos (III), Konstantinos (III), Leihudes ve şair Mauropus gibi değerli kişilerle çalışma fırsatını bulmuştur. Psellos'un saraya ilk kez 104l'de V. Miha-el'in(->) imparatorluk sekreteri olarak intisap ettiği ileri sürülür. İlk önce hukukçuluğu seçen Psellos, IX. Konstantinos(->) (hd 1042-1055) tarafından Konstantinopolis'te 1045'te açılan iki okuldan biri olan felsefe okulunun başına geçmiştir. (Hocası Ksifilinos ise hukuk okulunu yönetiyordu.) Yazmalarında anlattığına göre, Psellos burada Araplardan Keltlere kadar geniş bir yelpazeden öğrenciye ders vermiştir. Bu okulda, Bizans'ta o güne dek egemen görüş olan Aristotelesçiliğe karşı, yeni Platoncu bir felsefe geliştirmiş, bu arada Hıristiyan düşüncesinin başlangıcı olarak kabul ettiği Homeros'un edebiyatım yeniden yorumlamıştır.
Psellos her ne kadar bir düşün adamı olarak ün yapmışsa da, bazı kaynaklarda politik yaşama büyük ilgi duyan, hırslı ve entrikacı bir kişi olarak anlatılır. 1054'te, İmparator IX. Konstantinos'un siyasal ve askeri başarısızlıklarının faturası çevresindeki seçkinlere çıkarılınca, Ksifilinos ile birlikte keşiş olarak Olimpos Dağı'na (Uludağ) çekilmeye zorlanan Psellos, kısa süre sonra başkente dönmeyi başarması ve Teodora'dan(->) VII. Mihael döneminin (1071-1078) sonuna dek etkin siyasal rollere soyunması buna kanıt olarak gösterilmiştir. Bu iddiaların abartılı olduğu ve Psellos'un yalnızca "hipatos ton filosofon" (düşünürlerin başı) unvanı ile yetindiğini ileri süren araştırmacılar da vardır.
Büyük olasılıkla VII. Mihael döneminde "logothetes" Nikeforitzes'in düşmanlığını kazanarak başkenti terk etmek zorunda kalan Mihael Psellos, yaşamının son günlerini görece yoksulluk içinde geçirmiş ve genç kuşaklar tarafından unutulmuş olarak ölmüştür. Ölüm tarihi, Nikomedi-alı Mihael adlı birinin ölüm tarihi olarak zikredilen 1078 kabul edilirken, Filip Mo-notropos'un Dioptra adlı yapıtına yazdığı önsözden hareket edilerek bu tarihin 1096 olabileceği de ileri sürülmüştür. Gerçekten de M. Psellos'un bazı eserlerinin 1081'den sonra yazıldığı kesin gibidir.
Mihael Psellos, tüm Bizans tarihi içinde çok geniş kültüre sahip gerçek bir entelektüel olarak seçkin bir yere sahiptir.
Tarih, felsefe, hitabet, ilahiyat, tıp, matematik, astroloji ve hukuk konularında yazdığı mektupları geniş bir koleksiyon oluşturur. Bir filozof olarak Psellos doğanın rolünü öne çıkarmış, bu bağlamda mucizenin rolünü minimuma indirmişti. Psellos' un tarih kitabı Kronografya, 976-1078 arasında bizzat şahit olduğu hattâ bazı yazarlara göre bizzat oluşturduğu olayları kapsar. Ostrogorsky'nin de dahil olduğu bir grup tarihçiye göre, Psellos değişik imparatorların kişiliklerine ve dönemin eğilimlerine ayak uyduran, gerektiğinde entrikalara giren, dalkavukluk eden ve böylece durmadan yükselen bir politikacı-düşünür-dü. Fakat aynı zamanda hünerli ve hızlı kalemi, yüksek hitabet gücü ve yaratıcı zekâsıyla, Helenizm düşüncesinin Bizans'ta yeniden yaşam bulmasını sağlamış çok seçkin bir kişilikti.
Dostları ilə paylaş: |