Hldlniava V l h o n I n, I,1 V a hjhvi 3a I o I l n V 31 V h fi 11 fi



Yüklə 8,43 Mb.
səhifə334/980
tarix09.01.2022
ölçüsü8,43 Mb.
#92016
1   ...   330   331   332   333   334   335   336   337   ...   980
ÖZBEKLER TEKKESİ

200


201

ÖZBEKLER TEKKESİ

Üsküdar'daki Özbekler Tekkesi'nin restorasyon sonrası bir görünümü. Kadir Aktay /Onyx, 1994

Efendi'nin (ö. 1846) ruhları için bir su haznesi ile çeşme yaptırılmış, bunlar 1289/ 1872'de Abdülaziz'in (hd 1861-1876) baş-kadm efendisi Dürrünev Kadın Efendi (ö. 1895) tarafından tamir ettirilmiş, öte yandan "93 Harbi" olarak anılan 1877 Osman-lı-Rus Savaşı sırasında tekkeye sığınanlar için arsanın kuzey kesiminde ahşap odalar inşa edilmiş, 19. yy'm sonlarında II. Ab-dülhamid (hd 1876-1909) tarafından bir onarım gerçekleştirilmiştir.

Tekkelerin kapatılmasından (1925) sonra selamlık bölümünde son postnişin Şeyh Ata Efendi'nin (ö. 1936) kardeşi Şeyh Nec-meddin Efendi (Özbekkangay) (ö. 1971) ile ailesi, haremde tekkenin bazı emektar mensupları, derviş hücrelerinden birinde de son "hücrenişin" Tufan Baba ikamet etmişlerdir. Cumhuriyet döneminde de, senenin belirli günlerinde tekkenin mutfağında geleneksel Özbek pilavı pişirilmiş, aşure ve mevlit cemiyetleri düzenlenmiş, Şeyh Necmeddin Efendi tarafından musiki ve sohbet toplantıları devam ettirilmiştir. Bu arada uzun müddet onarım görmeyen tekke binası harap düşmüş, 93 muhacirleri için yaptırılan odalar 1950'lerde yıktırılmıştır. ABD'de yaşayan ve tekke şeyhlerinin neslinden gelen ünlü işadamları Na-suhi ve Ahmed Ertegün'ün yardımları ile tekkenin mescit-tevhidhane, mutfak ve selamlık bölümleri 1983'te yüksek mimar Cengiz Bektaş'ın denetiminde onarılmıştır. Günümüzde Şeyh Necmeddin Efendi'nin küçük oğlu Edhem Özbekkangay, ailesi ile selamlık bölümünde ikamet etmekte, tekkeyi özgün dekoru ve havası ile küçük bir müze gibi korumaktadır. Son olarak harem bölümü de onarılmış ve 12 Eylül 1994'te açılışı yapılmıştır.

Aslında Nakşibendîliğin, Yesevî izleri taşıyan ve cehrî (açık, sesli) zikri benimseyen koluna bağlı bulunan Özbekler Tekkesi'nin son döneminde aynı tarikatın Ha-lidî kolu da temsil edilmiştir. Nitekim Şeyh Necmeddin Efendi döneminin ünlü Hali-dî şeyhlerinden Ankaralı Şeyh Küçük Hüseyin Efendi'nin (ö. 1930) halifelerinden-dir. Tekkenin ayin günü Asitâne (1840) ile Mecmua-i Cevâmi'de (1886) pazar, Mecmua-i Tekâyâ'da. ise perşembe olarak verilmekte, Dahiliye Nezareti'nin R. 1301/ 1885-86 tarihli istatistik cetvelinde burada 13 erkek ile 8 kadının ikamet ettiği belirtilmekte, ayrıca Maliye Nezareti'nin Ta-amiye ve Tahsisat Defteri'nde tekkeye günde 2 okka et, yılda 372 kuruş verildiği bildirilmektedir.

istanbul'daki diğer Özbek tekkeleri ve Üsküdar'daki Afganîler Tekkesi(->) ile yakın ilişkiler içinde bulunan bu tesis Cumhuriyet dönemine kadar kuruluş amacına uygun biçimde faaliyet göstermiş, tekkede bulunan künye ve resmi misafirin defterlerinden anlaşıldığı kadarı ile Orta Asya'nın çeşitli şehirlerinden gelen yüzlerce kişi burada konaklamıştır. Özbekler Tekkesi bu asıl görevinin yanısıra, Orta Asya tasavvuf kültürünün ve özellikle, İstanbul'da hiçbir zaman doğrudan temsil edilmeyen Ye-sevîliğe özgü tarikat folklorunun yaşatıl-dığı bir ocak olması açısından önem ta-

şımaktadır. S. N. Ergun burada "zikr-i er-re" (testere zikri) tabir edilen, "bedii olmaktan ziyade yorucu ve coşturucu bir mahiyeti haiz" zikir biçiminin "basit nağmeli Ahmed Yesevî güfteleri" eşliğinde icra edildiğini nakletmektedir. Ayrıca kandil ve kadir gecelerinde, tekkenin mutfağında havuçlu, etli ve ince kıyılmış portakal kabuklu Özbek pilavının pişirildiği, yemek duasından sonra mescit-tevhidhane-de yatsı namazına kadar mevlit okunduğu, bu arada Çağatayca ve Uygurca ilahilerin okunduğu, mevlitten sonra tekke şeyhinin, özel bir Özbek giysisi olan "çapan"ı giyerek sakal-ı şerifi ziyaret ettirdiği bilinmektedir.

Özbekler Tekkesi'nin sanat ve sanayi tarihimizde de önemli bir yeri vardır. Tekkenin 6. postnişini olan Şeyh Mehmed Sadık Efendi'nin, anayurdu olan Buhara'da öğrendiği ebru sanatını istanbul'da devam ettirdiği, bu sanatı oğulları İbrahim Edhem Efendi (ö. 1904) ile Mehmed Salih Efen-di'ye öğrettiği bilinmektedir. 1829'da bu tekkede doğan Şeyh İ. Edhem Efendi ise o günlerin deyimi ile "hezarfen" (bin sanat sahibi) olarak ün yapmıştı. İ. Edhem Efendi kendi deyimi ile "saatçilik dışında her şeyle meşgul olmuş", hattatlık, ebruculuk, doğramacılık, marangozluk, oymacılık, hakkâklık, matbaacılık ve dokumacılık gibi pek çok el sanatını büyük bir beceri ile icra etmiştir.

Döneminin en büyük ebru ustası olan İ. Edhem Efendi, aralarında Sami Efendi' nin, Aziz Efendi'nin ve Abdülkadir Kadri Efendi'nin bulunduğu birçok ebru sanatçısı yetiştirmiştir. Midhat Paşa 1869'da kurduğu sanayi mektebinin başına İ. Edhem Efendi'yi getirmişti. Burada pek çok tornacı ve tesviyeci yetiştiren, Türkiye'de ilk kurşun borunun dökümünü gerçekleştiren İ. Edhem Efendi, hakkında düzenlenen "tekkede top döküp sarayı havaya uçurur" yollu jurnaller yüzünden, Kabe'nin ve Harem-i Şerifin onarımı bahanesiyle bir süre Hicaz'a yollanmıştır. Yaptığı aletlerle 1867 Uluslararası Paris Fuarı'na katılıp bir de madalya alan İ. Edhem Efendi'nin icadı olan buhar makinesinin plakası halen tekkede muhafaza edilmektedir. İ. Edhem Efendi'nin, tekniğini bir Hintliden öğrendiği dokumaları Abdülaziz ile II. Abdülha-mid'in çok beğendikleri ve sarayın mefruşatında kullanılacak dokumaları kendisine sipariş ettikleri söylenmektedir. İ. Edhem Efendi'nin meşihatı (1855-1904) sırasında bir ilim ve sanat yuvasına dönen Özbekler Tekkesi'ne matematikçi Salih Zeki Bey, Mekteb-i Harbiye Nazırı Galib Paşa, ressam Hüseyin Zekai Paşa, H. Edip Adı-var'ın babası Edib Bey, filozof Rıza Tev-fik (Bölükbaşı) gibi ünlü simaların devam ettiği bilinmektedir.

Öte yandan Özbekler Tekkesi Kurtuluş Savaşı tarihinde de önemli bir rol oynamıştır. İ. Edhem Efendi'nin torunu ve tekkenin son şeyhi olan Ata Efendi, İstanbul'da işgal kuvvetlerine karşı oluşturulan ilk örgütün, Karakol Cemiyeti'nin(->) üyelerin-dendi. Hukukçu olan Ata Efendi'nin denetimindeki Özbekler Tekkesi, işgal yılların-

da yaralanan "kuvvacılar" için hastane, ayrıca istanbul'dan Anadolu'ya kaçırılan silahların, cephanelerin ve Anadolu'ya geçmek isteyenlerin ilk durağı olmuştur. Özbekler Tekkesi aracılığı ile Anadolu'ya geçip Kuva-yı Milliye'ye katılanlar arasında İsmet İnönü, Adnan ve Halide Edip Adıvar, Ali Fuad Cebesoy'un babası İsmail Fazıl Paşa, Mehmed Akif Ersoy, Celaleddin Arif Bey gibi ünlüler bulunmaktaydı. Söz konusu faaliyetleri yüzünden İngiliz gizli servisi tarafından tutuklanan Şeyh Ata Efendi daha sonra Mustafa Kemal'i temsilen Türkistan'a Enver Paşa ile görüşmeye gönderilmiştir.

Özbekler Tekkesi eski Üsküdar'ın, havası ve manzarasının güzelliği ile ünlü mesirelerinden Sultantepe'de, yüzölçümü 11,50 dönümü geçen geniş bir arsa içinde yer alır. Arsa kuzeyde Servili Köşk (Münir Ertegün) Sokağı'ndan başlayarak Sul-tantepe'nin arka (güney) yamaçlarındaki Bülbüldere-Bağlarbaşı Caddesi'ne kadar uzanmaktadır. Tekke binalarını barındıran kesim kuzeyde, hazireye tahsis edilmiş olan kesim ise kuzeydoğuda yer almakta, geriye kalan yüzey mevye ağaçları ve kırlarla kaplı bulunmaktadır.

Haremi, selamlığı, mutfaklardan birini (küçük mutfağı) ve derviş hücrelerini barındıran, en geniş yerinde 25x25 m boyutlarına ulaşan "L" .planlı yapı Servili Bahçe Sokağı üzerindedir. "L"nin güney ucuna, bir sundurmanın sonuna mescit-tevhidhane yerleştirilmiş, bu kitlenin kuşattığı alan, selamlık ve harem tarafından bölüşülen bir iç bahçe olarak değerlendirilmiş, su haznesi, havuz, güneybatı köşesinde de büyük mutfak ve çeşme ile donatılmıştır. "L" planlı ana yapı moloz taş örgülü bazı zemin kat duvarları dışında tamamen ahşaptır. Yapının batı kanadını oluşturan harem üç katlı, kuzeydoğu köşesini işgal eden selamlık ile küçük mutfak ise iki katlı olarak tasarlanmıştır.

Selamlığın zemin katında bulunan dikdörtgen açıklıklı cümle kapısının üzerinde, cephenin ahşap kaplamasına tespit edilmiş olan mermer kitabe tekkenin 1260/1844'te Abdülmecid tarafından yenilendiğini belgeler. Metni şair Tırnakçızade Mehmed Sa-id Ziver Bey'e (ö. 1873) ait olan ta'lik hatlı kitabe, güneş ışınlarının çerçevelediği, Abdülmecid'in tuğrasını içeren beyzi bir madalyonla taçlandırılmışım Cümle kapısından bahçeye doğru uzanan, eyvan niteliğindeki geçidin solunda arabalık ile bunun arkasında bir atdiye, sağında ise, muhtemelen bevvablık (kapıcılık) görevini üstlenen dervişe ait, içinde ocağı ve helası bulunan bir mekân yer almaktadır. Geçidin sonunda, solda bulunan ahşap merdivenle, derviş hücrelerinin önünde kuzey-güney doğrultusunda uzanan, ahşap dikmeli sundurmaya çıkılır. Zemini kısmen "rodoskâri" demlen çakıllı bezeme ile kaplı bulunduğundan "çakıllık" olarak anılan sundurmanın kuzey ucunda selamlığın, güney ucunda da mescit-tevhidha-nenin girişleri yer almaktadır.

Selamlık bölümü, sundurmaya açılan girişin arkasındaki sofanın çevresinde sıra-

lanan küçük mutfak, hela-abdestlik ve iki oda ile hareme bağlanan mabeyin bölümünden meydana gelir. Selamlığın kuzeydoğu köşesini işgal eden oda, şeyhlerin misafirlerini ağırladığı, meşklerin ve sohbet toplantılarının yapıldığı şeyh odasıdır. Güney duvarı boyunca bir yüklüğün uzandığı bu odadaki dolap nişlerinde Şeyh İ. Edhem Efendi'nin eseri olan maden işleri ve diğer sanat eserleri, ayrıca duvarlarda tekkenin tarihçesine ve Nakşibendî tarikatına ilişkin çeşitli levhalar ile resimler sıralanmaktadır. Şeyh odasının yanındaki (batısındaki) mekân yemeklerin yendiği ta-amhanedir. Nispeten yakın bir tarihte şeyh odası ile taamhane arasında duvarda geniş bir açıklık meydana getirilerek söz konusu mekânlar birbiriyle kaynaştrnlmıştır. Küçük mutfağın derviş hücrelerine komşu olan güney duvarında ocak yer alır. Zemin kattaki geçidin üstüne isabet eden mabeyin, selamlığın sofası ile harem sofasını birbirine bağlayan ve bahçe (güney) yönüne açılan pencerelerden ışık alan bir koridor ile bunun kuzeyine yerleştirilmiş bir oda ve ince uzun dikdörtgen planlı ardiye niteliğinde bir mekândan meydana gelmektedir.

Yukarıda sözü edilen sundurmanın gerisinde (doğusunda) yan yana iki derviş hücresi (4x3,5 m) bulunur. Doğu yönünde hazireye açılan ikişer pencere ile donatılmış olan bu mekânlardan sonra güneye doğru ilerlendiğinde, bahçeye bakan fevkani bir eyvan niteliğindeki girinti ile karşılaşılır. Bu girintinin yerinde vaktiyle üçüncü bir derviş hücresi ile meydan odasının bulunduğu söylenmektedir.

Selamlık ile kurulmuş olan mabeyin bağlantısı dışında tekkenin diğer bölümlerinden tamamen tecrit edilmiş bulunan harem kanadı tam ortasından ikiye ayrılmış ve aynı boyutlarda, bu ayırıcı çizgiye göre simetrik konumda ikiz ev şeklinde düzenlenmiştir. Aslında orta sofalı plan şemasına sahip olan haremin her üç katında da kuzey-güney doğrultusunda birer zülvec-heyn sofa uzanır. Söz konusu sofalar tam ortalarından birer duvarla ikiye ayrılmış böylece yan sofalı denilen plan tipi elde edilmiştir. Birinci ve ikinci katlarda sofaları ayıran duvarda birer kapı açılmak suretiyle ikiz daireler arasında bağlantı kurulmuştur. Katların planı birbirinin aynıdır. Köşelerde sofaya açılan yüklüklü birer oda, odaların arasında kalan kesimlerde de bir üst kata çıkan merdiven ile birer hela-abdestlik yer almaktadır. Haremde göze çarpan bu ilginç düzenin sebebi tekkenin 1844'teki ihyası sırasında, Buharalı Şeyh Mehmed Receb Efendi'nin oğulları olan Mehmed Sadık Efendi ile Abdürrezzak E-fendi'nin (ö. 1854) beraberce postnişin bulunmaları ve her ikisi için de bağımsız birer harem dairesinin tasarlanmış olmasıdır. Zemin kattaki odaların Şeyh İ. Edhem E-fendi tarafından marangozhane ve dökümhane olarak kullandığı bilinmektedir.

Derviş hücrelerinin önündeki sundurmadan güneye doğru bir miktar daha devam edilince mescit-tevhidhaneye varılır. Bu kesimde, doğu duvarında hazireye açı-

lan dört tane dikdörtgen pencere sıralanır. Kuzeyden güneye doğru ikinci ve üçüncü pencerelerin arasına tekkenin 1166/1752-53'te Abdullah Paşa tarafından inşa ettirilmiş ve daha sonra Şeyh Seyyid Abdülekber Efendi tarafından III. Mustafa döneminde tamamlanmış olduğunu belgeleyen sülüs hatlı, manzum kitabe yerleştirilmiştir. Bu kitabenin tekke inşa edildiğinde cümle kapısı üzerinde bulunduğu, daha sonra, muhtemelen 1844'teki yenileme sırasında bugünkü yerine taşındığı tahmin edilebilir.

Aynı duvarda üçüncü ve dördüncü pencere arasında da 1182/1768-69 tarihli, bir onarımı ya da yenilemeyi belgelemekten ziyade tekkenin niteliğini belirten, sülüs hatlı diğer bir manzum kitabe vardır.

Mescit-tevhidhaneye varmadan az önce (4 m) sundurma sona erer. Burada bahçeye (sağa) doğru genişleyen bir platform meydana getirilmiş, üzeri İ. Edhem Efendi'nin eseri olan rodoskâri çakıllı bir yıldız motifi ile süslenmiştir. Sağ köşesinde bahçeye inen çeyrek daire planlı taştan bir merdivenin bulunduğu bu platform sonradan camekânla kapatılarak bir nevi son cemaat yeri haline sokulmuştur. 8x6,5 m boyutlarında olan fevkani mescit-tevhidhane malzeme ve inşaat tekniği açısından harem-selamlık kanadı ile aynı özellikleri paylaşır. Kuzey duvarında giriş ile bunun sağında bir pencere, doğu ve batı duvarlarında karşılıklı üçer pencere yer alır. İçeri taşkın bir kitle içine yerleştirilmiş olan yarım daire planlı, basık kemerli mihrap yanlardan İyon başlıklı sütunlarla kuşatılmış, bunlara oturan ahşap bir lento ile taç-landırılmıştır. Çubuklu tavanın ortasına yine çıtalarla meydana getirilmiş iç içe iki baklava oturtulmuştur.

Mescit-tevhidhanenin zemin katında Şeyhi. Edhem Efendi'nin atölye olarak kullandığı bir oda yer alır. Bu mekân batı yönünde bahçeye açılan bir kapı ve üç yö-

ne (güney, batı ve doğu) bakan toplam yedi pencere ile donatılmıştır.

Bahçenin güneybatı köşesinde bulunan büyük mutfak moloz taş örgülü duvarları, alaturka kiremit kaplı ahşap çatısı ile iddiasız bir yapıdır. Aslına uygun biçimde onarılmış olan mekânda dikdörtgen açık-lıklı geniş bir ocak ve tezgâhlar yer almaktadır. Tavandaki ahşap kirişler çıplak bırakılmış, mutfağın kuzey yönüne bir grup hela inşa edilmiştir.

Mescit-tevhidhane ile mutfağın arasında uzanan duvar, selamlık bahçesini Bülbül-deresi'ne kadar devam eden büyük bahçeden ayırır. Bu duvardaki kapıdan büyük bahçeye çıkıldığında sağda, 93 Harbi muhacirlerine mahsus odaların bulunduğu bilinmektedir. Selamlık bahçesinin ortasında yer alan geniş havuzun batı kenarında bir kuyu, kuyunun önünde, havuzla bağlantılı küçük bir selsebil oluşturan iç içe iki mermer çanak görülür. Çanakların kenarları dalgalı biçimde yontulmuştur.

Selamlık bahçesinin kuzeybatı köşesinde, harem bahçesine bitişik olarak yer alan su haznesinin duvarları moloz taş ve tuğla ile örülmüş, tonozların üstü alaturka kiremit kaplı, çift meyilli bir çatı ile kapatılmıştır. Bahçeye bakan doğu yüzünde, solda haznenin inşa tarihi (1289 Cemaziyelev-vel/1872) ile hayır sahibinin kimliğim veren ta'lik hatlı, manzum kitabe görülür.

Söz konusu kitabenin sağında minik bir çeşme bulunmaktadır. Yuvarlak kemerli bir nişin içine yerleştirilmiş olan dikdörtgen aynataşında, yanlarda sütunçeler ve bunlara oturan, kıvrık yapraklardan müteşekkil bir kemer kabartma olarak işlenmiştir. Musluğun çevresinde de yine barok üsluba uygun motiflerden oluşan bir madalyon seçilmektedir. Aynataşının üstünde, kemerin üzengi hizasında bir mermer levha yer alır. Çeşmeyi barındıran nişin, üzerinde, çeşmenin inşa tarihi ile amacını ifade eden kötü bir talikle yazılmış, diğer




Yüklə 8,43 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   330   331   332   333   334   335   336   337   ...   980




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin