Hldlniava V l h o n I n, I,1 V a hjhvi 3a I o I l n V 31 V h fi 11 fi


SELAMLIK 494 495 SELANİKLİLER



Yüklə 8,43 Mb.
səhifə852/980
tarix09.01.2022
ölçüsü8,43 Mb.
#92016
1   ...   848   849   850   851   852   853   854   855   ...   980
SELAMLIK

494

495

SELANİKLİLER

teydi. Hekimbaşızadelerin(->), Samipaşaza-deler'in(-t) selamlıkları, bu tür işlevlere verilebilecek yüzlerce örnekten ikisidir.

Büyük konakların ve sahilhanelerin selamlıkları, sahiplerinin serveti ve mevkii ile uyumlu olarak "paşa dairesi", "kethüda dairesi", "ağa odaları" vb iç bölümleri kapsayan en az 20-25 oda ve salondan oluşurken orta hallilerin evlerinde, yola cepheli ve 2-3 odadan ibaret "hariciye" denen küçük selamlık bölümleri vardı. Ailenin sosyal ve ekonomik durumuyla binanın büyüklüğü ve küçüklüğü, selamlığın iki ya da üç kat olmasını engellemeyen faktörlerdi. Esasen İstanbul evleri için çok katillik, yoksul-zengin her kesim için ortak bir gelenekti. Selamlıkların alt katında, hizmet personeline ayrılan odalar, kiler, koğuş vb bölümler yer alırken üst katlarda da kabul salonları, erkek konuklar için odalar, teneffüshane, kütüphane bulunurdu. Kahve ocağı, selamlıkların vazgeçilmez bir öğesi olup burada oturan uşak, ayvaz, çubukçu vb hizmetliler, ev sahibine ve konuklarına kahve, şerbet, çubuk, nargile servisi yaparlardı. Mutfakta hazırlanan yemekler de ya tabla usulü veya dönme dolap ile selamlıktakilere tevzi edilirdi. Dönme dolap düzeneği, selamlığa bitişik harem veya mabeyin odasının duvarına yerleştirilmiş, kat kat gözleri olan ve dön-dürülebilen ahşap birer dolaptı.

İstanbul yaşamının asıl renkli ve zengin gelenekleri, örneğin sünnet düğünleri, bayram kutlamaları, mevlitler, ziyafetler ve iftar davetleri çoğunca selamlıklarda yapılırdı. Edebi söyleşiler, dil, müzik, hat, tezhip çalışmaları, lisan öğrenimleri ile özel eğitim faaliyetleri de konak selamlıklarında sürdürülürdü. Bir konağın se-lamlığındaki bu tür etkinliklere düzenli olarak katılan ve konak sahibinin dostluğunu kazananlara "hanegî" denmekteydi. Her selamlığın paşa dairesi, kethüda ve ağa odaları da, Anadolu'daki "oda" geleneğinde olduğu gibi, semtin muhtelif tabakadan erkeklerine açık tutulur, herkes ko-

Kaçgöç geleneğinin değişmeye başladığı 19. yy'ın sonlarında selamlıkta toplu halde bir aile. Engin Çizgen, AH Sami 1866-1936, ist., 1989

numu gereği paşa dairesinde, kethüda odasında veya ağa odalarında akşam toplantılarına katılabilirdi.

Mabeyin, konut planında, arsanın ön tarafında yer alan selamlık ile arkadaki harem arasında ve daha çok selamlığın bir parçası işlevinde özel bir bölümdü. Burası, ailenin erkek ve kadın bireyleriyle çocuklarının sık sık bir araya geldiği salon ve odaları kapsardı. Yabancı erkek konuk bulunmadığı zamanlarda harem kadınlarının selamlık dairesine geçmeleri doğaldı. Bu nedenle de selamlığın sokağa bakan pencerelerinde "selamlık kafesi" denen parmaklıklar bulunurdu. Erkek konukların bulunmadığı, tören, toplantı, ziyafet olmadığı zamanlarda, geceleri selamlıkta oturulmaz, ailenin erkek bireyleri gecelik entarilerini giyerek mabeyinde veya haremde otururlardı. Sabahleyin, günlük veya resmi elbiselerini giyen erkekler haremden selamlığa geçerler, sabah kahvesi içip günlük direktiflerini verdikten sonra, selamlık kapısından uğurlanarak işlerine giderlerdi. Dönüşte de ilkin selamlığa çıkılırdı.

Zeyrek ve Fatih semtlerindeki ulema konaklarının selamlıkları daha çok birer medrese işlevinde olup Cevdet Paşa'nın deyimiyle buralara "vüzeradan ve ricalden pek çok zevat gelip konak sahibinin dini tasavvufi sohbetlerinden" yararlanırlardı. Örneğin şair Süleyman Fehim Efendi'nin Karagümrük'teki konağının selamlık dairesi bir edebiyat okulu, "mecmâ-i urefâ ve zurefâ" idi. Fehim Efendi "masrafını iradına uydurduğundan", özel olarak Farsça okutur, bu amaçla gelenler arada politika da konuşurlar, hattâ dedikodu da yaparlardı. Ulema konaklarmdaki kültürel ağırlıklı toplantılara "bezm-i urefâ" denir, bu oturumlarda şiirler okunup divanlar incelenir, yeni şairlerin eserleri eleştirilir, genç şairlere mahlaslar verilirdi. Karagümrük'teki Kuşadalı İbrahim Efendi'nin selamlığında, gündemi her zaman salt tasavvuf konularının oluşturması gibi, kimi devlet adamlarının, ulemanın, ricalin konakların-

da da çiçekçilik, kitap, hat vb gibi ihtisas konulan gündemde olurdu. Buna karşılık Tanzimat döneminde, alafranga yaşama sıcak bakan devlet adamlarının ve aydınların, örneğin Mustafa Reşid, Âli, Keçeciza-de Fuad, Midhat paşaların selamlıklarında hemen her akşam âb âlemleri(->) düzenlenir, bu içkili toplantıların gündemini ağırlıklı olarak politika oluşturur, arada fasıllar geçilir, nüktelere yer verilirdi. Bu toplantılara İstanbul'daki azınlıkların ileri gelenleri ve yabancı elçilik mensupları da katılırlardı.

19. yy'ın ikinci yarısında İstanbul selamlıklarının protokolü, konuk kalabalığı artarken dairelerin donanımları ve eşyası da Avrupai görünümler kazanmaya başladı. Sayıları yüzlerle ifade edilebilecek olan yeni selamlıklar arasında büyük vezirlerin konakları ve sahilhaneleri başçıl örnekleri oluşturmaktaydı. Mustafa Reşid Paşa'nın Baltalimanı ve Emirgân'daki; Hekimbaşıla-rın Bebek'teki; Fuad Paşa'nın, Saffet Paşa'nın Kanlıca'daki; Abbas Hilmi Paşa'nın Çubuklu'daki; Sadullah Paşa'nın Çengelköy'deki; Fethi Paşa'nın Kuzguncuk'taki; Hasib Paşa'nın Beylerbeyi'ndeki yalıları, selamlık daireleriyle ünlü olduğu gibi, Âli Paşa'nın, Midhat Paşa'nın, Kâmil Paşa'nın Beyazıt'taki; Saffet Paşa'nın Şehzadeba-şı'ndaki; Derviş Paşa'nın Çapa'daki; Abdur-rahman Sami Paşa'nın Horhor'daki konakları da modern atmosferleri ve eksilmeyen konukları ile ünlüydü. Nişantaşı'nda ise Tunuslu Hayreddin Paşa'nın, Necib Paşa'nın, Tophane Müşiri Zeki Paşa'nın; Maçka'da Kürt Said Paşa'nın konaklan yine se-lamlıklarıyla ünlenen mekânlardı. Keçeci-zade Fuad Paşa'nın yalısı, sık sık yinelenen ziyafetlerle ayrı bir üne sahipti. Çamlıca, Yakacık, Erenköy, Caddebostan, Kızıltop-rak, Kadıköy taraflarındaki sayfiye köşkleri, daha modern anlayışlarla yapıldığından, bunlarda selamlık-harem ayırımları yoktu. Buna karşılık, bu köşklerin arkalarında küçük hizmet yapıları vardı.

İstanbul'a özgü selamlık gelenekleri ve yaşamı, harem yaşamına ve geleneğine koşut biçimde, 20. yy'ın başındaki siyasal, toplumsal değişimlerle hızla sona erdi. Büyük selamlık dairelerini içeren konaklar veya müstakil selamlıklar, okul, hastane, resmi daire olarak daha bir süre kullanıldı veya tadil edilerek birkaç ailenin barınabileceği mekânlara dönüştürüldü. 20. yy'ın ikinci yarısında da kentteki hızlı nüfus artışı ve yapılaşma sürecinde ise hemen hemen tamamı yıkıldı. (Ayrıca bak. konaklar.)

Bibi. Mustafa Nuri Paşa, Netayicü'l-Vukuat, III-IV, Ankara, 1980, s. 108 vd; A. C. Eren, "Selamlık", 1A, X, 334-335; Cevdet, Tezâkir, IV, 14 vd; A. Adıvar, Osmanlı Türkleri'ndeilim, İst., 1982, s. 214; Semih Mümtaz S., Tarihimizde Hayal Olmuş Hakikatler, İst., ty; Musahibzade, İstanbul Yaşayışı; A. Ş. Hisar, Geçmiş Zaman Köşkleri, İst., 1956; ay, Boğaziçi Yalıları, İst., 1954; Şehsuvaroğlu, Boğaziçi- N. Sakaoğlu, "istanbul Evleri", Anadolu'da Ev ve insan, (yay. M. Sözen-C. Eruzun), İst., 1992, s. 184-207; ay, "18. Yüzyılda İstanbul Evleri ve Sorunları", TT, S. 70 (Ekim 1989), s. 26-33.

NECDET SAKAOĞLU




Yüklə 8,43 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   848   849   850   851   852   853   854   855   ...   980




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin