Hldlniava V l h o n I n, I,1 V a hjhvi 3a I o I l n V 31 V h fi 11 fi



Yüklə 8,43 Mb.
səhifə71/147
tarix27.12.2018
ölçüsü8,43 Mb.
#86791
1   ...   67   68   69   70   71   72   73   74   ...   147

POKUZYAN, ZAKARYA

ki örtüsünün korunması ve geliştirilmesi; şehirsel kademelenme bazında yerleşme ünitelerinin büyümesi paralelinde yeşil alan gereksinimindeki nitelik değişimi göz önüne alınarak (örnek: Semt parklarının yanında bölge parklarına da ihtiyaç duyulan yerleşme büyüklüklerinde) yeşil alan standartlarında büyümenin sağlanmasıdır. 3. alt amaç doğrultusunda öneriler: Ülke ve bölge.nüfus yerleşmeleri bütünlüğü içinde İstanbul'a düşen payın dengelenmesi; istanbul metropolü ve Marmara Bölgesi gelişmesinin ülkenin kalkınma düzeyiyle bütünleşmesi ve bölgesel desantra-lizasyonun sağlanarak şehirsel yerleşim ka-demelenmesinin yönlendirilmesi; nüfusun metropoliten alan bütününde merkez ka-demelenmesi içinde dengeli olarak dağıtılması; desantralizasyon sonucu gelişen yerleşmelerde sektörel bazdaki fonksiyonlar dengeli biçimde dağıtılarak, yeni şehirsel gelişme alanlarının sağlıklı ve organize biçimde gerçekleştirilmesi; doğu ve batıda alt merkezler yaratılarak kent merkezinin yoğunlaşmasının önlenmesi, konut ve iş alanlarının dengeli bir şekilde dağıtılması; ülkenin ve bölgenin istihdam politikasına uygun olarak metropoliten alandaki çalışma bölgelerinin dengelenmesi; hizmetler kapsamındaki fonksiyonların sınıflandırılarak, metropoliten alan bütününde merkez kademelenmesine bağlı olarak dengelenmesi; metropoliten alan bütününde merkezi iş alanı ve alt merkezlerin nüfus, istihdam, altyapı, ekonomik ilişkiler ağı içinde kademelendirilerek, nitelik ve nicelik açısından yeterli düzeye getirilmesi; istanbul'un tarihi ve kültürel değerlerinin yoğun olduğu bölgelerinin bu bölgenin geçmişten izler taşıyan kültürel, fiziki ve sosyal dokusu yok edilmeden turizm açısından değerlendirilmesi; İstanbul'un kültürel ve doğal turizm potansiyeli göz önü-

Boğaz sırtlarında 1980'li yıllardan bu yana giderek hızlanan betonlaşma, yeşil alanların yok olmasına neden oldu. Serhat Yüce, 1993

ne alınarak, gerek ekonomik ve gerekse fiziksel açıdan kentin siluetini, peyzajını bozmayacak biçimde kitle etkisi az olan oteller ile eski doku içinde mevcut tarihi sivil yapıların değerlendirilerek pansiyon tu-rizmciliğinin geliştirilmesi; sanayinin istanbul dışına kayması için teşvikler paketinin geliştirilmesi, kent içinde de caydırıcı önlemler alınmasıdır.

istanbul Nâzım Plam'mn temel önerileri ise şunlardır:

- istanbul'un 2010'da erişeceği tahmin edilen 17-18.000.000 nüfusun metropoli ten alanda dengelenmesi ve merkezin ra hatlatılması açısından, batıda Çerkezköy- Çorlu ve doğuda izmit, Kocaeli-Bilecik akslarında tampon sanayi bölgeleri kurula rak ve bugünkü sanayi ve ekonomi dina miklerini izleyerek gerek istanbul'dan çı kacak, gerekse bölgeye yeni gelecek bü yük ve orta ölçekli endüstri bu yöreler de yerleştirilecektir.

- Ekonominin karar merkezi olan mer kezi iş alanının küresel ve bölgesel met ropoliten merkez fonksiyonlarını karşılaya cak düzeye getirilmesi için gerekli mekân sal düzenlemeler yapılacaktır.

- Tarihi yanmada, "eski kent" kimliği korunarak, turizm, ticaret ve kültür ağırlık lı bir kullanım alanına dönüştürülecek ve üzerindeki merkez baskısı Yenikapı-Fer- hatpaşa aksına kaydırılacaktır. Benzer ko- ruma-kullanma dengesi Galata, Pera ve Haliç kıyılarında da kurulacaktır.

- istanbul'un yaşamsal kaynakları olan su havzaları ve akciğerleri olan ormanlar koruma altına alınacaktır.

- Doğu ve batıdaki kalkan bölgelerde sanayi ile üretimin karar ve finans merke zi olan İstanbul-MÎA arasındaki bölgede, üretim alanlarına hizmet verecek, Istanbul- MİA ilişkisini sürdürmekle birlikte yükünü merkez dışına çekerek rahatlatacak den-

ge merkezleri kurulacaktır. Bu denge merkezlerinin İstanbul Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde kalacak alanları, doğuda Kartal-Pendik yöresinde, batıda ise Kü-çükçekmece yöresindedir.

- istanbul'un coğrafyasından kaynak lanan zorunlulukla, doğu-batı aksında doğrusal gelişme, hızlı raylı ulaşım sistem leri ile desteklenerek beslenecektir, geliş me merkezleri bu aks üzerinde odaklaş mıştır.

- İstanbul Nâzım Planı, 2010 yılında 17.000.000'u aşacak potansiyel bir nüfusun ve ekonominin ancak istanbul metropoli ten alan ve bölgesinde dengeleneceğini dikkate almaktadır.

Bu dönemde, toplutaşıma için tarihi yanmada ve Beyoğlu arasında olmak üzere 1950'li yıllardan beri güzergâh olarak geçerliliğini koruyan Levent-Yenikapı arasında 12 km uzunluğunda metro hattı projelendirilmiş ve 1992'de uygulamaya geçilmiştir, istanbul metropoliten kentinin ulaşım sorunu için gerekli, uygun ve yerinde bir çözüme ancak bu dönemde karar verilebilmiştir. Metroya ek olarak Sirkeci-Aksaray arasında 9 istasyon ile çağdaş tramvay, Taksim-Tünel arasında da eski tramvay güzergâhı kullanılarak ulaşım sorununa yardımcı çözümler getirilmiştir.

Yukarıda verilen açıklamalar özetlenirse; istanbul için 1935'ten itibaren "yerel yönetim yetki ve sorumluluğunda bir nâzım plan" anlayışı ile, çalışmalar kent planlama ve kentsel tasarım birlikteliği içinde geliştirilmiş, ancak 1950'li yılların sonunda, bu çabalar merkezi yönetim kararlarıyla yetersiz ve parçacı bir kentsel tasarım uygulamasına dönüşmüştür.

1965'telmar ve İskân Bakanlığı'nın Nâzım Plan Bürosu ile yürütülen çalışmalar, merkezi yönetimin yetki ve sorumluluğunda, ancak yerinden yönetilen bölge planlama ilkeleri ışığında bir kent planlaması anlayışı ile sürdürülmüştür.

1980'li yıllarda ise kentsel uygulamaların merkezi yönetimin yetki ve sorumluluğunda yasa ve kararlarla yürütülmesi amaçlanan bir anlayış gündeme gelmiş, Nâzım Plan Bürosu bile gereksiz görülerek lağvedilmiştir.

1994 Nâzım Plan amaç ve hedefleri ve bu amaç ve hedeflere yönelik önerileri, bu dönemde nâzım plan anlayışının çağdaş bir değerlendirmeye dayandırıldığını; "sürdürülebilir bir gelişme" ve "çevreye duyarlı bir planlama" kavramları doğrultusunda metropoliten istanbul'un ülke ve bölge içindeki özgün yerini ve özgün karakteristiklerini korumayı ve kentin bu karakteristiklerini vurgulayarak metropoler sıralaması içinde evrensel yerinin belirlenmesini hedeflediğini .göstermektedir. 1994 hedefleri desantralizasyon sürecini başlatı-cı bir plan politika bütünlüğü göstermektedir. Yitirilmekte olan nâzım plan ve planlama anlayışının gerekliliğini yeniden gündeme getiren ve savunan bir değerlendirmeyi ifade etmektedir.



Bibi. H. Prost, Anadolu Sahili Nazım Planını izah Eden Rapor, İst., 1939; ay, istanbul'un Ye-niÇetiresiI, Vesikalar 1936-1938, ist., 1953; ay,

İstanbul'un Yeni Çehresi m, Nâzını Planlar, ist, 1950; Revizyon Komisyonu, Revizyon Komisyonu Raporu, İst., 1954; istanbulbnarPlanı izah Raporları, I. Beyoğlu Ciheti, İst., 1954; H. (Çağlar) Suher, "İstanbul'da Bölge Planlamasına Yardımcı Bir Araştırma", (İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi, basılmamış doçentlik tezi), 19Ğ3; istanbul Planlamasında Geçit Devresi Tedbirleri, Şûra Organizasyon Komitesi, Arazi Politikası ve iskân Problemi Raporu, İst., 1962; Doğu Marmara Ön Planı, imar ve iskân Bakanlığı Bölge Planlaması Dairesi, Ankara, 1965; istanbul Bölge Kalkınma Kongresi Tebliğleri, İst., 1967; Büyük İstanbul Nâzım Plan Bürosu Başkanlığı, Büyük İstanbul Nâzım Plan Raporu, İst., 1971; Büyük İstanbul Nâzım Plan Bürosu Başkanlığı, Metropoliten istanbul'un Gelişmesi, 1976Raporu, İst., 1976; Büyük İstanbul Nâzım Plan' Bürosu Başkanlığı, İstanbul Metropoliten Alan Nazım Planı, O: 1/50.000, 1980 Raporu, İst., 1980; Siyasi ve Sosyal Araştırmalar Vakfı (SİSAV), İstanbul Sempozyumu, ist., 1981; İstanbul Valiliği, 1. istanbul Sempozyumu, İst., 1982; Beyoğlu Belediye Başkanlığı, imar Mevzuatı, İst., 1984; L. Berköz-Akkal, "İstanbul'un Mekânsal Yapısının Tarihsel Gelişimi", (İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi, basılmamış yüksek lisans tezi), 1984; H. Suher, "İstanbul Nâzım Plan Kararlarının Üretilmesinde Amaç ve Hedefler", istanbul'un Geleceği, Stratejiler ve Öneriler Forumu, İst., 1990; istanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Boğaziçi Kanunu Çalışmaları ve Boğaziçi Kanunu Tasarısı, İst., 1993; İstanbul Büyükşehir Belediyesi Nâzım Plan Bürosu, istanbul Nazım Plan Raporu, İst., 1994.

HANDE SUHER



PLATEİA

"Geniş, yaygın" anlamına gelen "plateia" sözcüğü, Bizans metinlerinde genellikle pazar yerlerini ve geniş caddeleri tanımlamakta kullanılırsa da, topografik olarak, aşağı yukarı günümüzdeki Unkapanı ile Ayakapı arasındaki yerin adıdır. Buradaki kıyı şeridi, gerçekten de, "plateia"nın sözlük anlamına uygun olarak yeterince geniş ve düzdür. Buna rağmen "plateia"nın burada bulunan bir pazar yerinin adı olması akla daha uygundur. Gerçekten de geç Bizans dönemine ait italyan metinlerinde Platea Kapısı'na (sonraları Unkapanı Kapısı) "potta della piazza" (pazar kapısı) denilmektedir. Bu pazar yeri, erken devir kaynaklarında "Leomakellon" (halk pazarı) diye anılırken, 10. yy kitabı Patria Konstantinopoleos'ta.(.-^) I. Leon'un (hd 457-474) eseri olarak zikredilir. Buradaki pazar yeri, sonraları Unkapanı Kapısı diye anılacak olan Basilike Pile'ye (imparatorluk Kapısı) yakınlığı yüzünden 1390'da şehre gelen Rus hacılarmca "Basilike" olarak adlandırılmıştı.

Öte yandan bugünkü Balat bölgesinde bulunan ünlü Ayios Laurentios Kilise-si'nin Plateia'ya yakın olduğundan söz eden kaynaklar bir karışıklık doğurmuştur. Söz konusu kilise, İmparatoriçe Pulhe-ria(->) (ö. 453) tarafından yaptırılmış, I. Iustinianos(->) (527-565) ve I. Basileios(->) (867-886) dönemlerinde onarım görmüştü. Kilisede Peygamber Isaias'ın kemikleri saklanıyordu.

Böylece Plateia adı, hem Balat bölgesi için, hem de Unkapanı yöresi için kullanılmış olmalıdır.



Bibi. Schneider, Mauern, 77; Janin, Constan-tinople byzantine, 414; Janin, Eglises et mones-

teres, I, 3, 139-140, 300-304; A. Berger, Un-tersuchungen zu den Patria Konstantinupole-os, Bonn, 1988, s. 529-532.

ALBRECHT BERGER



PLEURODICTYUM CONSTANTBVOPOLITANUM

408-386 milyon yıl önce (erken devoniyen) sığ ve sıcak denizlerin resifal ortamlarında koloniler oluşturarak yaşamış olan karakteristik fosil niteliğindeki bu mercan türünün İstanbul ve civarı alt devoniyen (paleozoik) kayaları (şeyller) içinde son derece zengin fosilleri bulunmaktadır. Bu kayalardaki mercan topluluğunda kolonisinin ortasındaki "S" harfi gibi kıvrılmış kurt tüpçüğü ile karakteristik ve koloni ile ilişkisinin ne olduğunun anlaşılamaması ve bunun da çözülemeyen bir problemi yansıtması nedeniyle P. problematicum Goldfuss olarak tanımlanan kozmopolit bu türün yanında farklı olarak, kurt tüpü içermeyen muntazam ve iri kolonileriyle karakteristik, istanbul'a özgü yeni bir tür, Roe-mer (1863) tarafından bu şehrin eski ismine karşılık olmak üzere "Pleurodictyum constantinopolitanumRoemeı, 1863" olarak adlandırılmıştır, istanbul'un bilim literatüründe yerini almış bu meşhur fosilinin International Code of Nomenclatu-re'deki (Code) yeri sistematik sıralamada şöyledir: Phylum: Cnidaria (Hatschek, 1888); classis: Anthozoa Ehrenberg, 1834; Subclassis: Zoantharia (Von Beneden), or-do: Tabulata (Milne-Edwards ve Haime, 1850); familya: Favositidae Dana, 1846; ge-nus: Pleurodictyum (Goldfuss, 1829); tür: ConstantinopolitanumRoemer, 1863; yaş: Alt devoniyen (408-386 milyon yıl); tip lo-kalite: Beykoz-Kanlıca (istanbul).

Disk ya da yan küresel şekilli kolonileri olan bu cinsin, birbirleri ile ufak kanallar (stolon) ile bağlı kalın duvarlı, oldukça geniş ve büyük altıgen şekilli ve yaklaşık 20-25 ferdi olan kolonileri vardır. Ro-emer'in tanımladığı bu tür istanbul Boğa-zı'nın Asya kıyılarında Kanlıca ve civarında alt devoniyen yaşlı kayalar (şeyller) içinde bol olarak bulunur. Ayrıca bu türün yamsıra topluluğun içinde, kolonisinin ortasındaki "S" harfi şeklinde kıvrılmış kurt

Pleurodictyum

Constantino-

politanum

Mehmet Sakınç

tüpçüğü ile karasteristik P. problematicum Goldfuss, sayıca fazla, ufak fertleri ile tanımlanan P. bithynicum Weisserm türleri de yer alır.



Bibi. F. Roemer, "Geognostiche Bemerkungen auf einer Reise nach Constantinopel und im be-sonderen über die in den Umgebungen von Constantinopel verbreiteten Devonischen Schichten", NJb, (1863), s. 513-524.

MEHMET SAKINÇ



POKUZYAN, ZAKARYA

(l 719, Kağızman, Kars -11 Mart 1799, İstanbul) Türkiye Ermenileri 55. patriği.

Eçmiadzin'deki ruhban okulunda öğrenim gördükten sonra, önce şemmas (di-akos, sargavak), 1755'te ise Episkopos Ye-ğiazar tarafından rahip takdis edildi. Daha sonra Başpatrik V. Hagop tarafından episkopos rütbesine yükseltildi. 1764'te başpatriklikçe Tokat bölgesi elçiliğine atandı. 1767'de ise Başpatrik Simeon tarafından istanbul Patrikliği nezdinde baş-patriklik elçisi görevine getirildi.

Pokuzyan 28 Kasım 1773'te istanbul Ermeni patrikliğine seçildi. Ertesi gün yaptığı yemin töreninden sonra, 30 Kasım'da padişahça onaylanarak II. Zakarya adıyla patriklik tahtına oturdu. Katoliklik meselesiyle ilgili olarak çevrilen entrikalar sonucu, saray tarafından patrikliğe uygun görülmeyen Zakarya 30 Mayıs 178İ'de Bur-sa'ya sürgün edildi. 10 ay Bursa'da yaşadıktan sonra, 31 Mart 1782'de ikinci kez patrikliğe seçildi. Bu görevdeyken vefat etti. Eçmiadzin Başpatriklik Elçisi Episkopos Taniel tarafından icra edilen takdis ve cenaze töreni Kumkapı'daki Surp Asdvad-zadzin Patriklik Kilisesi'nde yapıldı. Naaşı daha sonra Kuruçeşme'ye götürülerek, kendi yaptırdığı Yerevman Surp Haç Kilisesi avlusunda defnedildi.

Zakarya Pokuzyan, Hagop Nalyan(-0 ve IX. Hovhannes Golod'un(->) başlattığı eğitim hareketlerinin izleyicisidir. Onun çabaları sonucu istanbul'da Ermeniler için okul açma çığırı başlamıştır. Şınork Mıgır-diç Amira Miricanyan'ın 1790'da Kumkapı' da açtığı okulla başlayan akım, Balat, Beyoğlu, Ortaköy, Kuruçeşme, Samatya, Üsküdar gibi semtlerde devam etmiştir. Pat-

Ayios Polieuktos Kilisesi'nin kazı alanındaki mozaikleri dökülmüş kabartmalı sütundan bir ayrıntı. M. Harrison, A Temple forByzantium, Londra, 1989

Tauri Forumu'nu Constantinus Martiri-onu'na bağlayan Meşe üzerinde, Constan-tinus'tan (hd 324-337) sonra kentin büyük saraylarının yerleştiği bu bölgede, 472'de son Batı Roma imparatoru olan Anikius Olybrius'un kızı Anikia İuliana(-») tarafından 524-527 arasında yaptırılmıştır. Büyük Romalı ailelerin ikisine mensup olan bu aristokrat kadın yaptırdığı anıtlarla bir sanat patronu olarak ünlüdür. Büyük kiliseyi de sarayının yakınında yaptırmıştır.

Ayios Polieuktos Kilisesi Cumhuriyet döneminin Bizans arkeolojisine ilişkin en büyük bulgularından biridir. 1960'ta bir te-

POLEATİKON SEMTİ VE KÖŞKÜ 2 76

rik Hagop Nalyan'ın açtığı okulda Zakarya da öğretmenlik yapmıştır. Yine onun çabalan sonucu Sarkis Tbir Saraf-Hovhannes-yan, Madteos Balattzi, Takvor Aslanyan, Haçadur Badveli, Mardiros Sargavak gibi dönemin önemli tarihçi ve eğitimcileri bu okullarda ders vermeye başlamışlardır.

Yayım işine de önem veren Zakarya'nın girişimleri ve Şınorhk Mıgırdiç Amira Mi-ricanyan'ın maddi katkılarıyla 1790'da Kumkapı'daki Mayr Tıbradun'un içerisinde bir basımevi kurulmuştur.

1794'te onun girişimleri sonucu ve Şınorhk Mıgırdiç Amira Miricanyan'm maddi desteğiyle Narlıkapı Hastanesi genişletilerek yeniden inşa edilmiş, aynı yıl Taksim' de, Surp Harutyun Kilisesi yanında bir hastane daha kurulmuştur.

Patrik Zakarya, kişisel çabaları ve maddi yardımlarıyla Kuruçeşme'deki Yerev-man Surp Haç Kilisesi'ni inşa ettirmiş, 28 Şubat 1798'de kendi eliyle takdis ederek ibadete açmıştır. Kumkapı'daki Surp Asd-vadzadzin Patriklik Kilisesi duvarı ve bahçedeki havuz yine onun maddi desteğiyle inşa edilmiştir.

Patrik II. Zakarya Pokuzyan'ın döneminde en çok göze çarpan olay Katolik sorunudur. Patrikliğinin ilk döneminde (1773-1781) bu konuda aldığı önlemler üzerine patriklik tahtından uzaklaştırılarak Bur-sa'ya sürülmüştür. İkinci patrikliği döneminde (1782-1799) ise daha ılımlı da olsa Roma'dan yollanan misyonerlerin Ermenileri Katolik kilisesine bağlama çalışmalarına karşı mücadele etmiş, bu yüzden bazı tarihçiler tarafından acımasızlıkla suçlanmıştır.



Bibi. H. Asadur, "Gostantnubolso Hayerı Yev İrentz Badriarknerı" (istanbul Ermenileri ve Patrikleri), 1901 Intarizag OratzuytzAzkayin Hivantanotzi (Ermeni Hastanesi 1901 Kapsamlı Takvimi), İst., 1981; A. Berberyan, Bad-mutyun Hayotz(Ermeniler Tarihi), İst., 1876; G. İnciciyan, Aşkharhakrutyun Çoruz Ma-santz Aşkharhi (Dünyanın Dört Bölümünün Coğrafyası), V, Venedik, 1804; M. Ormanyan, Azkabadum, II, İst., 1914; V. Torkomyan, Ye-remya Çelebi Kömürciyan Sdambolo Badmut-yun (Eremya Çelebi Kömürciyan'ın İstanbul Tarihi), I-III, Viyana, 1913-1938; Zakarya Gağ-zıvantzi Badriark (Patrik Kağızmanlı Zakarya), İst., 1984.

VAĞARŞAG SEROPYAN



POLEATİKON SEMTİ VE KÖŞKÜ

Bizans döneminde, Anadolu yakası varoşlarından olan Poleatikon'un Türk dönemindeki Bostancı semtinin yerinde olduğu genellikle kabul edilir.

VII. Konstantinos Porfirogennetos'un (hd 913-959) TörenlerKitabı'ndan öğrenildiğine göre, imparatorlar Anadolu tarafında yaptıkları seferlerden döndüklerinde, şehir başkanı (eparkhos) tarafından burada karşılanırlardı. Bu bilgiye dayanarak Poleatikon'da böyle bir karşılama için en azından bir köşkün bulunması gerektiği düşünülür. Burada kıyıda, 718'de Konstan-tinopolis'i kuşatmaya gelen Arap donanmasının lodos fırtınasında sığındığı bir de liman vardı.

Herhalde önemli bir yapı olmayan bu köşkün hiçbir izine rastlanmamıştır. Yalnız

Bağdat Caddesi kenarındaki çatal çeşmenin yanından denize akan bir sel yatağı olan Turşucu Deresi'nin kenarında, Yazmacı Tahir Sokağı köşesinde, dış yüzünde aralıklı olarak payandalara sahip, taş ve tuğladan karma teknikte yapılmış bir Bizans duvarı vardı. 19401ı yıllara kadar görülebilen bu duvar, derenin üstü kapatıldıktan sonra kaybolmuştur. Aynı yapının uzantısı olması muhtemel bazı duvar parçaları, demiryolu kenarında, yeni emniyet binasının hemen önünde de görülüyordu.

Bizans dönemine ait bir kalıntı ise Bostancı Tren İstasyonu dolaylarında bulunmuştur. Bunun da bir kiliseye ait olduğu sanılır. Bostancı'da 16. yy'da yapılan bir çatal çeşmenin kemer mermerleri aslında Bizans sütun parçalan olup, çeşme yapılırken bunların sadece görülen kısımları işlenmiştir. Çeşmenin öndeki yalağı da bir Bizans lahtidir. Nihayet Bostancı'nın az doğusunda evvelce Çamlık denilen yerde de villalar yapılırken Bizans mimari parçaları bulunmuştur.

Bütün bu izler, Bostancı'da eski Poleati-kon'dan bazı kalıntıların olduğuna işaret sayılabilir. Buradaki limanın iri kaya blokların yığılması suretiyle yapılan mendireği 1936-1937 yıllarına kadar görülüyordu. O tarihlerde bunların üstüne beton dökülerek bir mendirek yapılmıştır. Yeni sahil yolu yapılırken bu mendirek dolgu toprağı altında kalmıştır.

Bibi. R. Janin, "La banlieue asiatique de Constantinople", Echos d'Orient, XXII (1923), s. 190; Janin, Constantinople byzantine, Paris, 1950, (1. bas.), 150, 459.

SEMAVÎ EYİCE



POLİEUKTOS (AYİOS) KİLİSESİ

Fatih Ilçesi'nde, Saraçhanebaşı'nda Belediye Sarayı'nın(-») kuzeybatısında ve Atatürk Bulvarı üzerinde kalıntıları duran bu büyük kilise, Ayasofya'dan önce kentin en büyük bazilikalarından biriydi.

Ayios Polieuktos Kilisesi kazı bölgesinin güneydoğudan genel görünümü.

M. Harrison, A Temple for Byzantium, Londra, 1989

mel kazısı sırasında şans eseri olarak ortaya çıkan bir yazıt buradaki kilisenin Anikia luliana tarafından yapıldığını gösteriyor, 10. yy'da hazırlanmış bir Grek anto-lojisindeki bir şiirden alınmış ve Anikia İu-liana'nın yaşamına ve yaptırdığı kiliseye ait övgü dolu bir epigramın fragmanlarını içeriyordu. Bu şiirde Anikia İuliana'nın Hıristiyan olduğu için Malatya'da öldürülen Romalı asker Polieuktos'un adına yaptırdığı büyük ve süslü kiliseden söz edilmekteydi. Bunun mor Şevçenko tarafından saptanmasından sonra Arkeoloji Müzesi Kon-servatörü Nezih Fıratlı ve R. M. Harrison tarafından 1964'te başlatılan kazılar 1971'e kadar sürmüştür.

Alt yapı kalıntılarını yorumlayan Harrison, sonradan yayımladığı yapıtta sadece temelleri kalmış bu kilisenin bir rökonst-rüksiyonunu önermiştir. Buna göre kilise büyük bir kubbe ile örtülü bir orta nef etrafında yan nefler ve giriş tarafında bir iç narteks, uzun bir absid, avlu tarafında iki katlı bir narteks ve büyük bir avludan oluşuyordu. Orta nefte yükseltilmiş bir ambon bulunuyor, ayrıca yan nefler üzerindeki galeriler orta nefe doğru çıkıntılar yapıyordu. Absidde bir sintronon da vardı. Kilise derin bir bodrum katını içeren yüksek bir subasman üzerinde yükseliyor ve avludan kilise kotuna 5 m yükseliğinde merdivenlerle çıkılıyordu. Kilisenin 12. yy'da terk edildiği ve büyük bir zenginlik gösteren mimari taş bezemenin Haçlılardan önce ve Haçlı döneminde yağmalandığı anlaşılmaktadır. Latin İmparatorluğu(-») döneminde Konstantinopolis'in mimari ve arkeolojik zenginliklerim İtalya'ya taşıyan Venedikliler bugün San Marco Kilisesi'ndeki bazı fragmanları ve Piazetta'da bulunan bezemeli payandaları (pilastri acritani) bu kiliseden götürmüşlerdir. Barselona Arkeoloji Müzesi'nde bile bu kiliseden alınmış bir sütun başlığı bulunmaktadır.

Kilise olağanüstü zengin bir bezemeye sahipti. Kazılarda 6. yy'in başına ait mimari bezemenin çok zengin örnekleri bulunmuştur. İç duvarlar kakma bezemeli mermerlerle kaplanmış, kubbeler mozaiklerle süslenmişti. Sütun başlıkları, kornişler ve lentolar çok iyi işlenmiş geometrik ve floral zengin bir sözlüğe sahip kabartma bezemelerle donatılmıştı. Kullanılan malzemenin Anadolu'nun değişik bölgelerinden, Tunus ve İspanya'ya kadar çok çeşitli ülkelerden getirildiği anlaşılmaktadır. Bezemenin en ilginç öğelerinden biri mermer üzerine yaldızlı cam, değişik renklerde taşlardan kakma tekniği ile yapılmış olanlardır.

Döşemeler geometrik bir desenle döşenmiş mermer plaklardır. Avlu da, aynı şekilde, mermerle kaplıydı. Çok iyi bir işçilikle yapılmış asma dalları ve yapraklar ve üstün bir ustalıkla yapılmış sütun başlıkları geç Roma sanatının Doğu Akdeniz'deki en önemli verileri arasındadır. Bu bezemeler içinde Sasani bezeme sanatından doğrudan etkilendiğini gösteren ayrıntılar da vardır. Anikia İuliana'ya ait epig-ram, nefin etrafındaki nişlerin kemerlerin-e ve düz kornişlere kazılmıştı. Nişlerin için-

Ayios

Polieuktos



Kilisesi'nin

planı.


Müller-Wiener, Bildlesdkon

de neredeyse ronde-bosse olacak kadar üç boyutlu tavus kuşları bulunuyordu. Tavus kuşu Roma mitolojisinde Jüpiter'in (Zeus) karısı Jüno'nun (Hera) ve ölümsüzlüğün simgesiydi. Bu kabartmaların boyalı olduğunu gösteren koyu mavi ve altın yaldızlı boya kalıntıları bulunmuştur. Kilise kazısında hepsinin yüzleri İkonoklazma(-0 döneminde tahrip edilmiş, İsa ve havarilerine ait, bir seri küçük boyda kabartma pano da ortaya çıkarılmıştır.

Bu gerçekten olağanüstü zengin yapının varlığı Konstantinopolis'in henüz Romalı sayılacak döneminde Roma'yı aratmayacak bir mimari zenginlikle inşa edilmiş olduğunu göstermektedir. Anikia İuliana, kilisesine, kendisini yapıcı olarak Süleyman Peygamber'e benzeten bir kitabe yazdırmıştı, î. İustinianos'un Ayasofya'yı bitirdikten sonra "Ey Süleyman seni geçtim" demesinin Anikia İuliana'ya yapılan bir referans olduğu ileri sürülmüştür.

Bibi. C. Mango-I. Şevçenko, "Remains of the Church of St. Polyeuktos at Constantinople", Dumbarton Oakspapers, S. 15 (1961), s. 243-247; R. M. Harrison, Excavations at Saraçhane in istanbul, I, Princeton, 1986; ay, A Temple f ör Byzantium, Austin, 1989.

DOĞAN KUBAN



POLİGON KASRI

Kâğıthane Çayırı'nın Halic'e uzanan bölümünde II. Abdülhamid döneminde (1876-1909) inşa edilen bu küçük kasır, Batı'dan satın alınan yeni tüfeklerin denemesinin yapıldığı poligonda padişahın bir süre kalmasına mahsustu.

Kâğıthane'den Sütlüce'ye dere boyunca uzanan yolun sol tarafında bulunan kasrın önündeki atış sahası 1917'de İttihatçı Yakub Cemil'in kurşuna dizilmek suretiyle idamının yapıldığı yer olarak da yakın tarihe geçmişti. Batı mimari üslubunda olan Poligon Kasrı, 1956'da yeni gazhane binasına yer sağlamak üzere yıktırılarak hiçbir izi kalmayacak surette ortadan kaldırıldı.

Kasır, atış alanının başında "U" harfi biçiminde tek katlı bir yapı idi. Ortada geniş bir sofa, iki yanlarda ise, üstleri kule halinde yükselen birer kanat bulunuyordu.



Yüklə 8,43 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   67   68   69   70   71   72   73   74   ...   147




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin