Hldlniava V l h o n I n, I,1 V a hjhvi 3a I o I l n V 31 V h fi 11 fi



Yüklə 8,43 Mb.
səhifə69/147
tarix27.12.2018
ölçüsü8,43 Mb.
#86791
1   ...   65   66   67   68   69   70   71   72   ...   147

PLAKİDİANAİ

Konstantinopolis'in güneydoğusunda yer alan Bizans dönemi sarayı.

Plakidianai Sarayı, I. Theodosius'un (379-395) ikinci karısı Placidie tarafından ya da 421'de Roma imparatoriçesi olacak olan kızları Galla Placidia tarafından inşa ettirilmişti. Konstantinopolis'te büyüyen Galla Plakidia, daha sonra da burada yaşamış ve 450'de ölmüştü.

420'lerin ikinci yarısında yazılmış bir tür resmi tanıtım kitabı olan Notitia urbis Constantinopolitanae Ue(->) Plakidianai Sarayı'nm ve Plakidia'nm evinin, şehrin I. bölgesine olduğundan söz edilir. Bu bölge Büyük Saray(->) civarını kapsamaktadır. 402'de filozof Sinesios tarafından yazılmış bir mektuba göre, ev Ablabius adlı biri tarafından yaptırıldıktan sonra Galla Placi-dia'nın mülkiyetine geçmiştir. 6. yy'dan itibaren papalık elçileri için konukevi olarak kullanılan ve 546'da bizzat Papa Vi-gilius'un kaldığı Plakidianai Sarayı'nm ise Theodosius'un karısı Placidie'ye ait olması daha olasıdır. Burada kalan elçilerin dua etmek için Sergios ve Bakhos Kilisesi'ne gitmelerine bakılırsa saray hemen bu civarda idi.



Notitia urbis Constantinopolitanae'de sözü edilen ve X. bölgede olduğu belirtilen bir başka yapının sahibi de Galla Placidia idi. Konstantinopolis'in X. bölgesi, Zeyrek, Vefa veya Unkapanı bölgelerinden biriydi. Her iki imparatoriçeye ait binalardan günümüze ulaşan herhangi bir kalıntı olmadığından, yerleri tam olarak bilinememektedir.

Bibi. Janin, Constantinople byzantine, 135-136; P. Speck, "Der Mauerbau in 60 Tagen", Studien zur Frühgeschichte Konstantinopels, Münih, 1973, s. 144-147.

ALBRECHT BERGER



PLANLAMA

En yüksek oranda kentleşmiş ve sanayileşmiş Doğu Marmara Bölgesi'nin, en yüksek oranda kentleşmiş ve sanayileşmiş kenti olan İstanbul, nüfus büyüklüğü ve birden çok sayıda yerel yönetim birimi içeren yönetsel yapısı ile, Türkiye'nin, 3030 sayılı yasa kapsamında "büyükşehir" statüsünde olan, birincil metropoliten kentidir.

İstanbul, Doğu Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu dönemlerinde, "başkent" özel işlevine bağlı bir gelişme göstermiş; 16 Ekim 1923'te "Türkiye devletinin makarr-ı idaresi Ankara'dır" belirlemesini içeren tek maddelik bir yasa, İstanbul'un bu özel işlevine son vermiştir (bak. kentin gelişmesi). Tarih boyunca başkent olarak donatılmış ve gelişmiş olan İstanbul kenti-

nin yerleşme mekânı, yüzyıllar boyu değişik kültürlerin etkisi altında zenginleşmiş, üstün doğal çevre verileri ile kazanmış olduğu yer, insan eliyle yapılaşmış çevrenin etki ve katkısı ile daha da gelişmiş, doğal ve arkeolojik SlT'ler, eski kent dokusu, özgün kentsel tasarım ve mimarlık örnekleri, sivil, dini, askeri, kültür varlıkları zaman içinde kentsel mekânda yoğunlaşmıştır. İstanbul, böylece her dönemde önemini artırarak korumuş, merkez olma durumu ve böylece kazandığı toplama-dağıtma işlevi, kentin büyüme nedeni olmuş, büyüme ve gelişmesi de onun merkez olma ve toplama-dağıtma işlevinin ışınsal etki alanını genişletmiştir.

İmparatorluklar başkenti işlevini sürdürmüş ve Cumhuriyet döneminde ülkenin gelişme ve kalkınma hızının üstünde bir hızla sosyoekonomik gelişmeyi, sadece kentsel ölçekte değil, bölgesel ve ülkesel ölçekte etkilemiş İstanbul metropoliten kent mekânının, bütün bu önem ve önceliklerine koşut planlama ve düzenleme etkinliklerine ne ölçüde kavuşabildiği sistematik bir araştırma konusudur.

1923-1945 Dönemi

İlk dönem 1923-1945 arasında, yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarında yer alır. İstanbul bu döneme payitaht ve başkent işlevlerinden uzaklaşarak girmiştir. Ülkenin nüfusça en büyük kentidir. İthalat limanı ve ticaret işlevi görevlerini sürdürmektedir. İstanbul Üniversitesi'nin nüvesini oluşturan Darülfünun, İstanbul Teknik Üniversitesi'nin nüvesini oluşturan, sanat öğretimi veren Sanayi-i Nefise Mek-teb-i Âlisi, Yıldız Üniversitesi'nin nüvesini oluşturan Yıldız Teknik Okulu, ülkenin yükseköğretim düzeyinde seçkin kuruluşları olarak İstanbul'dadır. Kent, basın-yayın etkinlikleri ile beraber tüm Anadolu'ya yayılan günlük gazetelerin yayın merkezidir. İstanbul Belediyesi'nin Dram ve Komedi Şehir Tiyatroları, sivil ve askeri ortaöğretim kurumları, özel ortaöğretim kurumları, yabancı dilde öğretim yapan kurumlar, bütün ülkeye hizmet veren üniversite klinikleri, meslek yüksekokulları, özgün otel binaları İstanbul'un sosyal altyapısının önemli öğeleridir. Bu öğeler, İstanbul'un çoğulcu kültür varlığım gösteren tüm mimarlık, kültür ve sanat değerleri ile beraber İstanbul'a ayrıcalığını veren sosyal altyapıyı oluşturmaktadır. Bu dönemde teknik altyapı olanakları da, kent içi ve kentler arası deniz ulaşımı, kent içi raylı ulaşım, banliyö ile demiryolu bağlantısı, ulusal ve uluslararası ulaşıma hiz-' met veren demiryolu bağlantılarının düğüm noktalan olarak Haydarpaşa ve Sirkeci garları, tüm diğer altyapı olanaklarıyla beraber İstanbul'un ayrıcalıklı durumunu ve ülke içindeki özel konumunu göstermektedir. İnsan eliyle yapılaşmış çevrenin bu öğeleri, Boğaziçi, Halic'in durgun suyu ve Marmara iç denizinin yarattığı doğal üstünlüklerle iklimsel koşulların yarattığı uygun yaşama ortamıyla birleşerek kentin çekim merkezi olma özelliğini pekiştirmiştir.

r

PLANLAMA

266

267

PLANLAMA

Bu özel konumun tüm öğeleri, İstanbul'un ulusal ve uluslararası düzeyde bir hizmet merkezi olduğunun belirtileridir. Faal nüfusun ekonomik sektörlere dağılımında hizmet sektörü ağırlıktadır. Ülkemizde sanayileşmeye, devlet sektörünce ağırlık verilen bu dönemde, istanbul ve Anadolu kentleri arasındaki sosyoekonomik gelişmişlik farkları ve İstanbul'da diğer kentlere bakarak var olan kentsel altyapı olanaklarının üstünlüğüne karşın, ne 1933 Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı, ne de 1936 İkinci Beş Yıllık Sanayi Planı'nda İstanbul tercih edilmemiş, sadece, verimli su varlığından ve tarihsel gelişme sürecinde kazanmış olduğu eğitilmiş ve hünerli el emeğinin varlığından kaynaklanan su ürünleri sanayii ve ölçü aletleri yapımı yeni sanayi faaliyetleri olarak önerilmiş ve programlanmıştır. Sanayi kuruluşlarında, sanayi yer seçiminde Anadolu'ya yönelinmiştir. Bu üst plan kararı ile belirtilen tercih, kentsel mekânın organizasyonuna yansımış mıdır? 1933'te Almanya'dan Herman Elgötz, Fransa'dan Alfred Agache ve gene Fransa'dan J. H. Lambert kentsel sorunlar için davet edilmişlerdir. İncelemeleri sonunda hazırladıkları raporlarının genel düzeyde ve kent içi ulaşım sorunlarına yönelik olduğu görülmektedir (bak. Alfred Agache; Herman Elgötz, Jacques H. Lambert).

1935'te davet edilen Dr. Ing. M. Wag-ner'in(->) "İstanbul ve Havalisinin Planı" ad ve konulu raporunun incelenmesiyle, çalışmasının çevresel analizlere dayandırıldığı ve tarımsal toprakların korunmasının gereğinin vurgulandığı görülmektedir. Hazırladığı plan önerisi kabul edilmemiştir.

1936'da İstanbul Belediyesi, Paris'teki Şehircilik Enstitüsü öğretim üyelerinden, Paris bölgesi başşehircisi olan Prof. Henri Prost'a kentin nâzım planının hazırlanması amacıyla çağrıda bulunmuştur.

Prof. Prost'un kentin genel yerleşme ve gelişme düzeni içinde önemle üzerinde durduğu hususlar; Galata Limanı'nın uzatılması, Galata Köprüsü'nün biraz Halic'e doğru çekilmesi, Atatürk Köprüsü'nün tamamlanması, Haliç kıyılarının ticaret ve sanayiye tahsisi, Sirkeci Garı'nm banliyö garı olarak kalması ve Yenikapı'da uluslararası bir gar ve liman düzenlenmesi, kent içinde çeşitli kültür ve spor tesislerine yer verilmesi, Hippodrom'un "Cumhuriyet Alanı" olarak geliştirilmesi, tarihi İstanbul yarımadasında üç anayolun açılması, camilerin çevresinin açılarak düzenlenmesidir (bak. Henri Prost; imar planları).

Prof. Prost'un sürekli "nof'larla plan açıklamaları, bu çalışmanın, sistemsel ve analitik incelemelere dayandırılarak geliş-tirilmeyip plancının sezgisel değerlendirmelerinden ve deneyimlerinden kaynaklanan ve kent planlamasından çok kentsel tasarım örnekleri geliştirmeye yönelik bir çalışma olduğunu göstermektedir. Belgelerde istatistiksel verilere, sayısal değerlendirmeler ve karşılaştırmalara, zaman içinde süreci ve değişimi gösterecek değerlendirmelere ve var olan durumun sistemsel analizine rastlanmamaktadır. Genelde çevresi içinde ve çevresel ilişkiler kurul-

madan parçacı çözümlerle konuların geliştirilmesi tercih edilmiştir. Özellikle, kentsel nüfus, nüfus yoğunluğu, yerleşme yoğunluğu konuları ile ilgilenilmemiştir. İstatistiksel bilgilerden ve sayısal değerlendirmelerden yararlanan hedef belirlemesi ve değerlendirmelere belgelerde rastlanmamaktadır.

İstanbul kent nüfusu, il nüfusu ve nüfusun artış hızı 1927-1945 döneminde de kesinlikle ilgilenilmesi gerekli bir durum arz etmekteydi, çünkü kent metropolitenleşme sürecine bu dönemde girmiştir.

1927 sayımında 690.857 olan kent nüfusu ve 794.444 olan il nüfusu, 1940'ta sırasıyla 793.749'a ve 991.237'ye, 1950'de de 1.000.022 ve 1.179.666'ya yükselmiştir. Yine aynı dönemde İstanbul'un bazı ilçelerindeki kent ortalamasını aşan nüfus artışları da planlama ve yerleşme ilkelerinin saptanmasında ihmal edilebilecek düzeyde değildir (bak. nüfus).

Prof. Prost, henüz hazır olmayan kesin ifadeli haritaların bitmesini beklediğini ve bu bakımdan görüşlerinin "özet ve genel düzeyde" olduğunu 29 Haziran 1936' da vali ve belediye başkanına yazılı olarak sunmuştur. "Henüz hazır olmayan kesin ifadeli haritaların bitmesi" talebinin günümüzde de geçerliliğini korumakta olduğu hususu göz ardı edilmemelidir. Özetle, Cumhuriyet'in kuruluş aşamasında, İstanbul'da, yabancı uzmanların yardımı ile geliştirilmeye çalışılan planlama çalışmalarının, yeni dönemde Ankara İmar Planı çalışmasının yarışma ile kendisine tevdi edildiği Alman uzman Prof. Jansen'ın çalışmalarından farklı olarak, genel yerleşme ve gelişme ilkelerinin saptanmasına yönelik olmaktan çok, genelde kısa süreli işlemlere yönelik olduğu, kentin gelişiminin tanımlanmasına yardımcı olamadığı görülmektedir. Bu değerlendirme düzeyi planlama ilkeleri ve şehircilik esasları yö-

istanbul

metropoliten

alanının uydu

verilerinin

bilgisayarla

işlenmesi

sonucunda

elde edilmiş

görünümü,

1993.


iTÜİnşaat

Fakültesi

Jeodezi ve

Fotogrametri

Bölümü Uzaktan

ama Anabüim Da.lt/ Hande Suher

nünden bugün için eksik görülüyorsa da genelde, planlama faaliyetlerinde, temelde kamu yararının ölçüt olarak alındığı da bir gerçektir.



1945-1960 Dönemi

Bu dönem II. Dünya Savaşı'mn bitişinden itibaren gelişen dönemdir. Türkiye II. Dünya Savaşı'na girmemişse de, silahlı kuvvetlerin seferberlik hali, gençlerin silah altına alınması, tüm ekonomik güçlerin savaş ekonomisi yönünde değerlendirilmesi, kentleşme ve sanayileşmenin özendirilme-mesi sonucunu getiren bir durum yaratmıştır. II. Dünya Savaşı'ndan sonra ülkenin ekonomik kalkınması için Marshall yardımından yararlanma ile traktörün tarlaya girmesi ve kırsal alanlarda yarattığı işsizliğin yanısıra, yıllar boyunca İstanbul kenti çevresinde, örneğin Çatalca'da yerleşmiş olan silahlı kuvvetlerin genç erlerinin İstanbul'u görmeleri, yaşamaları, iklimsel üstün özelliklerinden, Anadolu kentlerine bakarak çok üstün durumda olan altyapı varlığından, kentsel yaşamın çekiciliğine kadar gelişen değişik kriterlerden ve-her dönem geçerli olan "İstanbul'un taşı toprağı altındır" sloganından etkilenmelerinden kaynaklanan bir iç göç, kırsal alanlardan, özellikle en büyük kent olan İstanbul'a doğru genç bir nüfus göçü hareketini başlatmıştır. Bu dönemde tek parti yönetiminden çok parti yönetimine değişim gösteren iç politika; merkezci ve devletçi Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) politikası karşısında liberal bir politika savunan Demokrat Parti'nin (DP) iktidara gelmesi bu göç hareketine ivme kazandırmıştır (bak. göç). İç göç, İstanbul'un planlama sorunlarını plan dışı yerleşme alanları ve gecekondu alanlarının ortaya çıkışı ile etkilemiştir. Hazine ve belediye elindeki kamu arazileri, genel yerleşme düzeni içinde işlevi planla belirlenmeden hızla gecekondu bölgesine dönüşmüş, sosyal ve teknik altyapısı

olmayan geniş konut yerleşme alanları kent çevresini sarmaya başlamıştı. Gecekondu "kendine ait olmayan arazi üzerinde alelacele, bir gecede inşa edilen barınak" olarak tanımlanmış ve İstanbul çevresindeki kamu arazileri, yüzde 100'e yakın bir oranda özel kişilerce işgal edilmiş, böylece, araziler kamu sektöründen alınıp özel sektöre bağlanmıştır (bak. gecekondu).

Bu dönemde, kentin kuzeye doğru gelişme alanı yönünde, 1948-1950 arasında, Emlak Kredi Bankası'nm sosyal konut uygulaması olarak planlı bir konut yerleşmesi projelendirilmiş ve uygulanmıştır. Doç. Kemal Ahmet Aru tarafından planlanan bu yerleşme, mevzi imar planı olarak geliştirilmiştir (bak. Levent).

1936'dan 26 Aralık 1950'ye kadar İstanbul Belediyesi İmar Müdürlüğü'nde şehircilik uzmanı olarak çalışmış bulunan Prof. H. Prost'un ayrılması üzerine, Şehir Meclisi İmar Komisyonu'nun önerisi, Genel Meclis'in kabulü ile 1951'de, Prof. Prost tarafından hazırlanmış olan imar planlama ve detay çalışmalarının kentin yapısal dokusu, ekonomisi ve tarihi durumu ile uygunluğunun, bunlardan hangilerinin tamamen, hangilerinin ise kısmen uygulanabileceğinin, hangilerinin de uygulanamayacağının saptanabilmesi amacıyla Revizyon Komisyonu kurulmuştur. Revizyon.Komisyonu ilgili kurumların temsilcileri ile oluşturulmuştur: Prof. Kemal A. Aru (İstanbul Teknik Üniversitesi adına), Cevat Erbel, Mithat Yenen (İller Bankası adına), Pof. Dr. Mukbil Gökdoğan (Türk Yüksek Mühendisler Birliği adına), Muhittin Güven (Türk Yüksek Mimarlar Birliği adına), Mehmet Ali Handan (Güzel Sanatlar Akademisi adına), Behçet Unsal (Teknik Okul adına). Bayındırlık Bakanlığı adına kimse gönderilmemiştir.

Komisyon, hazırlanmış olan nâzım plan ve detay projelerinin incelenmesinden

sonra ortak olarak kabul edilmiş değerlendirmelerini İstanbul Şehir Meclisi Başkan-lığı'na 1951 içinde sunmuştur.

Prof. Prost tarafından İstanbul kenti için düzenlenmiş olan imar planlarının incelenmesi sonucunda, Revizyon Komisyo-nu'nca verilen raporda, imar planlarının hazırlanış biçiminde verilerin saptanması ve değerlendirilmesinde bilimsel yöntem uygulanmadığı, kentin çevresiyle birlikte ele alınmadığı, çevresel ilişkilerin kurulmadığı, jeolojik, meteorolojik, tarihsel etütlerin yapılmadığı, kent içinde sağlıklaştırmada terk edilmiş kapalı yapı adaları sistemine gidildiği, kentin barınma, çalışma, dinlenme ve ulaşım işlevlerinin bütününü içeren etütler yapılmadığı, planların kentin yapısı, ekonomisi, gerçek gereksinimleri ve ülkenin mali olanakları düşünülmeden hazırlanmış olduğu, gereksiz kamulaştırmalar ve kentin gerçek yapısına aykırı düzenlemeler içerdiği, yol eğimleri, kot farklılıkları ve zemin ilişkileri etüt edilmeden çizilmiş terasların, viyadüklerin ve kent içi hız yollarının hayal ürünü olduğu, yollar ve yol üstündeki binaların kentsel tasarım yönünde ilişkilerinin kurulmadığı, kentin var olan konut bölgelerinde topografik durum gözetilmeden gelişigüzel ve amaçsız, kentin ölçeğini bozan ve gerçekleştirilmesi olanaksız birçok meydan düzenlendiği, imar planına ilişkin raporların düzensiz ve karışık olduğu, kentin rasgele yerlerinde çalışılmasına karşın birçok yerinde de hiç çalışılmamış olduğu, uygulama ve detay planlarının nâzım planla bütünleşmediği, kentteki ana davalar yerine tali işlere yöne-linmiş olduğu, ilgili kuruluşlarla ortak çalışmalar geliştirilmediği için eksikliklerin bulunduğu, imar planlarının ozalit kopya üzerine tek nüsha hazırlanarak kopyaya uygun şeffaf kâğıtlara çizilmemiş olmasından ötürü, çoğaltılma olanağının bulunmadığı, çizimlerin teknik çizimden çok ser-

gileme için uygun bir çizim tarzı olduğu, böylesine bir anlatım tekniği ile, bu planlar üzerinden ölçü alınmak suretiyle "imar durumu" verilmesinin büyük sakıncalar içerdiği ifade edilmektedir.

Revizyon Komitesi, özetle, Prof. Prost'un imar planı çalışmalarındaki düzeyi yetersiz bulmuş, ancak bu imar planlarının uygulanabilmesi amacıyla Prost'un belediyeye önermiş olduğu yasaların'uygun ve çok yararlı olacağı hususuna da raporda yer vermiştir. 1951 güz döneminde, belediye meclisi, Prof. Prost tarafından hazırlanmış olan imar planının revizyonunu büyük İstanbul için gelecek planların hazırlanması amacıyla Prof. Kemal A. Aru, Cevat Erbel, Prof. Dr. Mukbil Gökdoğan ve Ord. Prof. fimin Onat'tan oluşturulmuş İmar Müşavirleri Heyeti'nden talep eder.

Prof. Prost'un hazırladığı imar planı 8.000-9.000 hektarlık bir alanı kapsıyordu. Oysa belediye sınırları içinde İstanbul bu tarihte 23.000 hektar bir alana yayılmış, kent nüfusu 1.000.000'u aşmıştır, Kazlı-çeşme ve çevresinde 8.000 kadar gecekondu, yanısıra Taşlılarla gecekonduları, Eyüp tepelerinde, Kâğıthane sırtlarında göçmen siteleri ve gecekondular yer almaya başlamıştır.

Müşavirler heyetince, Büyük İstanbul Nâzım Planı (BİNP) için ilk hazırlıklar olarak, istatistiksel bilgiler ve zaman serisi içinde nüfus hareketlerinin saptanmasına geçilmiştir. Kentin yoğun bölgelerinde, 7-8 ay süre ile geniş bir alansal analiz-survey çalışmasına girişilmiş ve saptanan veriler 1/25.000 ölçekli haritalara geçirilmiştir. Alansal analizler, arazi kullanımı, nüfus yoğunlukları, küçük sanayi imalathanelerinin dağılım, ulaşım akımı, ulaşım yoğunlukları, yeşil alanlar ve yeşil alanların dağılımı konularını içermekteydi.

Analiz dönemi çalışmalarından sonra Prof. Prost tarafından hazırlanan tarihi ya-

PLANLAMA

268

269

PLANLAMA

rımada nâzım planı genel hatları ve Yedi-kule Kapısı, Topkapı, Edirnekapı yönlerin-deki 3 anayol ile bugünkü Vatan Cadde-si'nin l No'lu Park olarak tahsisi uygun görülerek kabul edilmiştir.

Prof. Prost'un, Beyoğlu yöresine ilişkin, bütüncül bir plan anlayışı ile geliştirilmiş çalışmaları mevcut değildi. Bazı anayolların geliştirilmesi biçiminde olmak üzere, İstiklal Caddesi ve Tarlabaşı Caddesi korunarak ikisi arasında yer alan yol, Taksim-Te-pebaşı Caddesi, Taksim-Karaköy Caddesi, Eminönü-Gazi Köprüsü arasındaki Haliç sahil yolu, Karaköy-Tophane arasındaki cadde, Sarayburnu-Yedikule yolu, 2 No'lu Park olarak inönü Gezisi ve Maçka Bayıldım Yolu ile Dolmabahçe bağlantısı (arazi kullanışı, nüfus yoğunluğu ve yapılaşma yoğunluğu hesaplarına geçilmeksi-zin) güzergâh saptaması düzeyinde çalışılmıştı. Bu durumda, müşavirler heyetince, Beyoğlu Nâzım Planı'nın yukarıda belirtilen survey çalışmalarına bağlı olarak geliştirilmesine öncelik verilmiştir.

Müşavirler heyeti o tarihe kadar, istanbul cihetinin surlar, Haliç ve Marmara üçgeni içinde; Beyoğlu cihetinin Beşiktaş, Şişli, Karaköy ve Haliç sahilleri boyunca Sütlüce'ye kadar; Anadolu cihetininse Üs-küdar-Kadıköy şeridi olarak dar bir çerçeve içinde ele alınmış olmasını ve birbirleri ile bağlantıları dikkate alınmadan geliştirilen Bakırköy, Florya ve bazı Boğaz köylerinin umumi planları ile parçacı bir planlama anlayışının ürünü olan Prost planlarını eleştirerek, "istanbul şehrinin nâzım planının bir bütün olarak" hazırlanmasını temel ilke kabul etmiş ve bu amaçla belediyede Nâzım Plan Bürosu kurulmuştur. Büro, istanbul tarihi yarımada, Beyoğlu, Kadıköy, Üsküdar nâzım plan büroları ile geliştirilmiştir.

Survey çalışmalarına bağlı olarak, Prost planının uygulama olanağı bulunan kısımları ayrıca korunmuş, plana rağmen uygulanamayan veya plana göre mevcut durumu tümüyle değişmiş olan ve gerçekleri yansıtmadığı için uygulama olanağı vermeyen yerlerin değiştirilmesi kabul edilmiştir. Özellikle fiili durum olarak planlanan alanlardan yaklaşık 3.400 hektara yayılan ve 1952 Nüfus Sayımı'nda 347.488 nüfus içeren Beyoğlu çevresi, plan sınırları içine alınmıştır. Bu plan sınırları içinde saptanan nüfus ve yapılaşma yoğunlukları ışığında Beyoğlu Nâzım Planı sınırları içinde mevcut konut bölgesi 1.000 hektar, gelişme alam 480 hektar olarak düzenlenmiştir. Sık yerleşme yoğunluğu 600 k/h, orta yerleşme yoğunluğu 400 k/h, seyrek yerleşme yoğunluğu 200 k/h kabul edilerek, gelişme alanlarına yerleştirilecek 102.000 nüfus ile, Beyoğlu Nâzım Planı çerçevesinde 486.000 nüfus için yerleşme olanağı sağlanmıştır.

Beyoğlu Nâzım Plam'nda toplam 3.400 hektarlık arazinin kullanış biçimi ve oranlan şöyledir: Yerleşik alan ve gelişme alanı, 1.000+480=1.480 h; oranı 29+14,5= yüzde 43,5'tir. Zararsız ve zararlı sanayi alanı 70+65=135 h; oranı 2,2+1,8= yüzde 4'tür. Açık alanlar ve mezarlıklar alanı

195+80=275 h; oranı 5,7+2,3= yüzde 8'dir. iskân dışı alanlar 1.510 h; oranı yüzde 44,5'tir.

Beyoğlu Nâzım Planı sınırları belediye sınırlarına kadar geliştirilerek iskân dışı alanlar belirlemesi getirilmiş, bu alanlarda, 5.000 m2'den küçük ifraz yapılmasına müsaade edilmeyeceği ve bu alanlarda taban alan yüzde 5'i geçmemek üzere en çok 2 katlı konut binası yapılmasına müsaade verileceği ve böylece gelişigüzel ifraz ve iskânın önlenebileceği düşünülmüştür.

Beyoğlu bölgesinde, açık alanlar olarak Yıldız Parkı, 2 No'lu Park, Abide-i Hürriyet ve çevresi ve Kuruçeşme'deki kömür depolarının kaldırılması ile kazanılacak sahil alanının park olarak düzenlenmesi kabul edilmiştir.

Zararsız sanayiye Mecidiyeköy-Levent arasında ve Bomonti'de, zararlı sanayiye Kasımpaşa ile Kâğıthane Deresi arasındaki sahil boyunda yer verilmiştir.

Beyoğlu Nâzım Planı bir kentsel planlama çalışması olarak geliştirilirken, Azapka-pı-Tophane, Taksim-Gümüşsuyu bağlantısı, Harbiye-Mecidiyeköy bağlantısı, istiklal Caddesi, Sıraselviler Caddesi, Taksim-Tarlabaşı-Refik Saydam Caddesi, Taksim-Gümüşsuyu Caddesi, Bebek-Beşiktaş bağlantısı, Feriköy-Dolapdere-Kasımpaşa yolu, Taksim Meydanı, Karaköy Meydanı için kentsel tasarım kapsamında tanımlamalar getirilmeye çalışılmıştır.

iETT Genel Müdürlüğü'nce, 1953-1954' te, 12 km uzunluğunda Şişli-Yenikapı metro güzergâhı etüdü bir Fransız firmasına yaptırılmış ve proje detaylarına kadar hazırlanmıştır. Ancak 1955'te dönemin başbakanı Menderes'in "toprağın altına para yatırmam, yaptığım görünmeli" değerlendirmesi ile bu girişim tümüyle terk edilmiştir (bak. metro).

Beyoğlu Nâzım Planı 1/5.000, 1/2.000 ölçekte hazırlanmış, yamsıra 1/1.000 ve 1/500 ölçeklerle kentsel tasarım boyutunda desteklenmiştir.

Prost döneminin parçacı ve sezgisel plan anlayışı yerine kent planlama süreci aşamaları içinde ve bütüncül plan anlayışı ile geliştirilmeye çalışılan Beyoğlu Nâzını Planı, Mecidiyeköy-Levent arasında, Bomonti'de, Kasımpaşa ile Kâğıthane Deresi arasında merkeze oldukça yakın yerlerde sanayinin gelişimine yer vererek, bu sanayi komşuluğunda, özellikle Şişli ve Kâğıthane yöresinde, planda "iskân dışı alanlar" tanımlamasıyla önlenmeye çalışılan plan dışı ve gelişigüzel yerleşmelerin ve gecekonduların yayılmasını önleyememiştir. İskân dışı olarak tanımlanan bu alanların kamu elinde bulunan yerleri hızla gecekondular tarafından işgal edilmiştir.

Büyük istanbul Nâzım Plan Bürosu faaliyetlerinin İstanbul Belediyesi'nde örgütlenmesi, yerel bürolarla desantralizasyonu, çalışmaların üniversite öğretim üyeleri yü-rütücülüğünde geliştirilmesi, plan çalışmalarının sürekli surveyler-alansal analizlerle desteklenmesi çağdaş ve yararlı bir takım çalışmasını göstermektedir. Bu çalışmalar Beyoğlu Nâzım Planı olarak 1954' te onaylanmıştır; ancak, Büyük istanbul

Nâzım Plan Bürosu'ndaki gelecek için yapılan planlama-düzenleme çalışmalarından ayrı güncel sorunlar için başvuru dosyalarının da incelenmesi talep edilince, çalışma temposu değişmiş, güncel sorunlar, öncelikli olamayacak tali sorunlar, bir diğer deyimle özel istekler kamu isteklerinin, özel yararlar kamu yararlarının önüne geçirilmeye başlamış, bu durumda Müşavirler Heyeti 1955'te istifa etmiş ve faaliyetlerin yürütücülüğünü İstanbul Belediyesi üstlenmiştir.

istanbul'da planlama faaliyetlerinin bütüncül planlama anlayışı içinde geliştirilmesi böylece gelenekselleşememiş ve 1956-1960 arasında tümüyle parçacı bir uygulama politikası gündeme gelmiştir.

Bu parçacı uygulama politikası, İstanbul'da imar faaliyetlerini doğrudan doğruya yürütmek isteyen o dönemin başbakanı Adnan Menderes tarafından yürütülmüştür (bak. Menderes ve İstanbul).

1956-1960 arasında İstanbul Belediyesi imar faaliyetleri için Prof. Högğ yönetiminde özellikle kanalizasyon sorununa çözüm getirilmeye çalışılmış, ancak Prof. Högg'ün önerileri istanbul'un denizlerle çevrili doğal yapısının verilerinin değerlendirilmesinden çok, Orta Avrupa'nın karaya yönelik çözümlemelerine koşut olarak geliştirildiğinden yüksek maliyetler gerektirdiğinden uygulamaya alınamamıştır.


Yüklə 8,43 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   65   66   67   68   69   70   71   72   ...   147




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin