I d I n I a V a V x h o n I n < I j V a h I x V l a I o I l n V v h fi X l Q



Yüklə 7,77 Mb.
səhifə54/139
tarix27.12.2018
ölçüsü7,77 Mb.
#87837
1   ...   50   51   52   53   54   55   56   57   ...   139

Esnaf Hastanesi, 1973

TETTV Arşivi

Asıl adı Mehmed'dir. Mevlevi dervişlerinden Ahmed Bîzebân'ın oğludur, istanbul'un tasavvuf çevrelerinde büyüdü, iyi bir eğitim gördü. Çeşitli ilimler yanında Arapça, Farsça, Latince, Rumca ve italyanca öğrendi. Şeyh Galib'in Galata Mevlevî-hanesi'ne postinişin oluşu esnasında Mevlevîliğe intisap etti. Bütün ömrünü Galata Mevlevîhânesi'nde kazancı dedelik yaparak geçirdi. Şeyh Galib'in dostluğunu kazandı ve onun etkisinde tasavvufi şiirler yazdı. 49 yaşında vefat etti. Galata Mevle-vîhanesi naziresinde gömülüdür.

Esrar Dede'nin 3.920 beyitlik bir divanı (Divan-t belagat-unvan-ı Esrar Dede Efendi, ist., 1841) vardır. Ama ona ün sağlayan eseri, Tezkire-i Şuarâ-yı Mevleviyân

adlı 217 Mevlevi şairin hayatını ve eserlerini konu alan tezkiresidir. Esrar Dede'nin Lûgat-ı Tilyân adlı eseri ise Rumca ve İtal-yancanın lügat ve gramerine dairdir.

Esrar Dede'nin eserleri 18. yy İstanbul Türkçesinin güzel örnekleriyle doludur. Tezkire'sinde istanbullu şairleri anlatırken zaman zaman şehrin tasavvufi muhitlerini de söz konusu etmiş ve yaşanılan hayattan kesitler vermiştir.

Divanında yer alan ve çoğu tasavvuf içerikli şiirlerinde istanbul'un o yüzyıldaki hayatına dair ipuçları bulmak mümkündür. Sözgelimi "Stanbul" redifli 5 beyitlik gazelinde bir hicran duygusu ve vuslat özlemini, istanbul'un tasavvufi çehresiyle süsleyerek verir (Dildâr edicek va'de-iyâ Hû-yı Stanbul/ Teng oldu yine başıma her sûy-ı Stanbul). 14 beyitlik müzeyyel bir gazelde de Kandilli, Göksu, Beylerbeyi, istavroz gibi semtlerdeki ayin ve zikirleri de tasavvuf neşvesiyle canlı biçimde tasvir eder (Gece Kandilli'de gökkandü olup ol meh-rû /Mâhitâb eyleyerek eyledi âzim-i Göksu. Meclis-i dakk u lak u hande-i rind ü mutrib / Gah düm düm tek ü geh hey hîHû Hû).

İSKENDER PALA

ESRAR KAHVELERİ

İçinde esrar içilen ve müdavimleri arasında "tekke" diye anılan yerler. Eski İstanbul' da toplumsal denetimin yeterli olmadığı dönemlere ait sadece bu keyif ve uyuşma aracını içmeye ayrılmış olan esrar kahveleri yanında, uzak semtlerde bulunan bazı kahvelerin herkesin fark edemeyeceği bir kapı ile girilen gizli bir bölümü kumar oynamaya ve esrar içmeye ayrılırdı. Esrar kahvesi açmak ve işletmek, herkesin harcı sayılmazdı. Bu işi yapabilmek için sabıkalılarla, belalılarla, serserilerle her an kavga edebilme gücüne, onların dilinden anlayabilme yeteneğine, bu insanlar tarafından saygı gören, korkulan bir geç-

mişe sahip olmak gerekirdi. Esrar kahveleri, esrar kullanan ve uyuşukluğun verdiği miskinliğe uygun biçimde her tarafı islerle kaplanmış, duvarları örümcek bağlamış, camları pislik ve dumandan simsiyah bir vaziyette olur, kahvenin içinde malzeme olarak da bir-iki kerevet, su testisi ve mangaldan başka bir şey bulunmazdı.

Kahvelerde barınan, gece ve gündüzlerini, burada geçiren esrarkeşlere kendi aralarında "kıdemli dede" denirdi. Kıdemli dedeler, kımıldamaya mecali olmayan miskin ihtiyarlardı. Kahve ocağına bakan "ocakçı dede'ler de çay verir, nargile doldururlardı. Esrar kahvelerindeki nargileler, bilinen nargilelerin dışında hindistancevizi kabuğundan yapılırdı. Kıdemli dedelerin ayrıca tahsildarlık yapan avanele-ri de vardı.

Esrar kahvelerine müşteri olarak sik-keli, külahlı dervişler; keşküllü, asalı derbeder seyyahlar; yalınayak, başıkabak a-yaktakımı yanında kürklü, hırkalı mahalle beyleri de gelirdi.

Kahveye devamlı olarak gelen müşterilerden başka gelip geçici müşteriler de bulunurdu. Bu şekilde ayaküstü kahveye uğrayan müşterilere, "muhib" adı verilirdi. Esrarın verdiği mahmurluk ve sersemlikten dolayı, çoğu kez kahvede bulunanlar arasında kavgalar çıkar, bu âlemlerden geçmiş olan kahveci, bu tip kavgaları bastırmakta ustalık gösterirdi.

Esrarcıların en önemli özelliklerinden biri, esrarı birden çok kahveyi dolaşarak içmekti. Esrarcı, şehrin bir ucundan kalkar, güzergâhındaki bütün kahvelerde mola verir, bir boy kabak çeker, kendini şehrin öbür ucunda bulurdu. Bir ehlikeyif, "tekkeye" yani esrar kahvesine gelince mutlaka bir nargile doldurtmaya mecburdu. Doldurttuğu nargileyi de yalnız başına içemeyip öbür arkadaşlarını da davet etmesi gerekirdi. Aynı ikramı sırası gelince onlardan da görürdü.

II. Abdülhamid döneminde (1876-1909) hapishanelerde ağır suçlu mahkûmların koğuşları, birer esrar kahvesi halini almıştı. Bunların serbestçe esrar içmelerine izin verilmesi belki de onların uyuşmalarını temin içindi. 1917'de yayımlanmış Polis Ni-zamnamesi'nde ise esrar içilen kahvelerin kapatılacağı, tekrar açılabilmeleri için 10 liradan 100 liraya kadar ceza ödemeleri gerektiği belirtilmektedir.

Eski istanbul'da herkes tarafından bilinen esrar kahveleri, Tophane, Tavukpa-zarı, Tahtakale, Aksaray, Üsküdar, Bozdoğan Kemeri, Çifteftnnlar, Silivrikapı, Kü-çüklanga, Mevlevihanekapı, Süleymani-ye'deydi.

Esrar kahvesi işletenlerin meşhurları ise; Galatâ'da Hacı Mihran; Feriköy'de Eyüplü; Kadıköy'de Kulaksız Alaattin, Acem Ali Bey, Süleyman; Tophane'de Arabacı İsmail, Madam Katina; Yenişehir'de Dayı Yani; Yeni Cami arkasında Gavran Mustafa, Arnavut İsa; Kumkapı'da Leon Ağa; Tavukpazan'nda ismail Ağa; Vefa'da Nuri Çavuş'tur.

Esrar kullananlara, yasaklanmış oldu-

EŞKİNCİ OCAĞI

220

221 ETFAL HASTANESİ SAAT KULESİ

ti, ist., 1327, s. 26-33, 109; V. R. Zobu, "Hamidiye Etfal Hastanesi inşaatı", Pratik Doktor, c. 17 (1947), s. 79-80; O. Bolak, Hastanelerimiz, ist., 1950, s. 68-76; Bedi N. Şehsu-varoğlu, "istanbul Şişli Çocuk (Hamidiye Etfal) Hastahanesi Tarihçesi", Hekim ve ilaç, IH/2 (1963), s. 9-15; F. ilker, Şişli Çocuk (Hamidiye Etfal) Hastanesi Tarihi, ist., 1976; A. Ter-zioğlu, "XIX. Yüzyılda ve XX. Yüzyıl Başında Tesis Edilen Osmanlı Hastanelerinde Alman Tesirleri", Türk-Alman Tıbbi ilişkileri Simpoz-yumBildirileri, ist., 1981, s. 33-37; E. K. Unat, "Hamidiye Etfal Hastahâne-i Âlisi'nin Kuru-

Yıldız Albümleri'nde yer alan bir fotoğrafta Etfal Hastanesi.



TETTV Arşivi

ğu halde günümüzde de rastlansa bile esrar kahvelerinin varlığından söz etmek mümkün değildir.



Bibi. A. S. Ünver, "Türkiye'de Kahve ve Kahvehaneler", Türk Etnografya Dergisi,^', 1963, s. 63; S. Ayverdi, İstanbul Geceleri, ist., 1977, s. 82-86; "Esrarcılar", ISTA, X, 5356; Ali Rıza, Bir Zamanlar, 77-80; S. Birsel, Kahveler Kitabı, Ankara, 1983, s. 239-241; Sadri Sema, Eski istanbul'dan Hatıralar, ist., 1991, s. 97-99.

UĞUR GÖKTAŞ



EŞKİNCİ OCAĞI

Yeniçeri Ocağı'nın kapatılmasından üç gün önce 13 Haziran 1826'da oluşturulan askeri birlik.

Alemdar Olayı'ndan(->) sonra, İstanbul halkının günlük yaşamını daha çok etkileyen ve bir soyguncu kalabalığına dönüşen yeniçerilere karşı köklü önlemler 1825' te gündeme gelebildi. II. Mahmud'un yeniçeri ağalığına atadığı Rusçuklu Hüseyin Ağa (Ağa Hüseyin Paşa) bir dizi operasyon gerçekleştirdi. Azılı ocak ustalarını boğdurdu veya sürgüne gönderdi. Asma-altı, Tahtakale ve Balıkpazarı semtlerindeki bekâr odaları(-t) ile kahvehaneleri yıktırdı. İkinci aşamada Yeniçeri Ocağı'nın ıslahı çareleri tartışıldı. 27 Mayıs 1826'da şeyhülislam konağında yapılan toplantı sonunda, askerlerin mutlaka savaş eğitimi görmeleri gerektiğine ilişkin bir fetva ve hüccet-i şer'iyye hazırlandı. Buna dayanılarak sözcük anlamı "savaşa gidecek asker" olan eşkinci adıyla bir çekirdek birlik oluşturulması kararlaştırıldı. Bunun için "eşkinci tahrir layihası" çıkarıldı. Layiha, Ağa Kapısı'nda(-0 düzenlenen bir törenle yeniçerilere ve halka ilan edildi. Burada, müderrisler, savaş işlerine ve askerin eğitimine ilişkin söylevlerde bulundular. Yeniçeriler, getirilen kurallara uymak konusunda yemin ettiler.

Eşkinci neferatı nazırı sanıyla bir komutan ve bir de kâtip atandı. İstanbul'daki 51 yeniçeri ortasından gönüllü eşkinci yazımına başlandı. Eşkinciler için kundaklı filinta, kundaklı kaval ve harbesiz tüfek ile birer kılıç, üniforma olarak da sıkı potur ve Laz kalpağı öngörüldü. 13 Haziran 1826'da üniforma giyme ve silah kuşanma töreni düzenlendi. Etmeydanı'nda-ki(-0 törende fetva emini dua ile ilk silahı yeniçeri ağasına, o da sekbanbaşına, sekbanbaşı, katar ağalarına verdiler. Böylece elden ele silahlar dağıtıldı. Eşkinciler bir adım ileri çıkarak ilk talime başladılar. Duadan sonra tören bitti.

O gün bir ayaklanma çıkarmayı tasarlayan ve eşkinci yazılmayan yeniçeriler, ünlü ocak kazanını kaldırmadan bunun etkili olmayacağını düşünüp vazgeçtiler. Fakat kente dağılarak ocağa kayıtlı esnaf arasında, esamelerin toplanacağı dedikodusunu yaydılar. Aynı gün, devlet esame alım satımını yasakladı. Ertesi günlerde yeniçerilerin bir eyleme geçebilecekleri o-lasılığı ile de Topçu, Humbaracı, Lağımcı ve Tersane ocaklarına alarm verildi. Boğaz muhafızları Ağa Hüseyin Paşa ile İzzet Mehmed Paşa da sekbanlarla teyakkuza geçtiler. 15-16 Haziran 1826 gecesi,

beklenen ayaklanma başladı ve ertesi gün Vak'a-i Hayriye(->) yaşandı. Yeniçeri Ocağı'nın kapatılmasıyla birlikte henüz hiçbir faaliyeti görülmeyen Eşkinci Ocağı da kapatıldı. Asâkir-i Mansure-i Muhammediye' nin(->) kurulması çalışmaları başlatıldı.



Bibi. Tarih-i Cevdet, XII, 99 vd; Uzımçarşılı, Kapıkulu, I, 522 vd, 565, 650-665; Pakalın, Tarih Deyimleri, I, 560-563.

NECDET SAKAOĞLU



EŞREF ŞEFİK

bak. ATABEY, EŞREF ŞEFİK



ETFAL HASTANESİ

Şişli'de kurulu, Türkiye'nin ilk çocuk hastanesi ve modern hastaneciliğin uygulandığı ilk sağlık kurumu.

II. Abdülhamid tarafından 12 Şubat 1898'de henüz 8 aylıkken ölen kızı Hatice Sultan'ın anısına yaptırılmıştır.

Hastanenin Şişli'de Balmumcu Çiftlik-i Hümayunu arazisinde yapılması kararlaştırılmış, Berlin'deki Kaiser und Kaiserin Friedrich Kinderkrankenhaus adlı çocuk hastanesinin planları esas alınarak 2 Haziran 1898'de inşaata başlanmıştır. Mimarlığını, Franz Niebermann, inşaat eminliği-ni de Vasfi Rıza Zobu'nun babası Hasan Rıza Bey yapmış, inşaat bir yılda tamamlanmıştır. 5 Haziran 1899 günü 671 çocuğun sünnet edildiği bir düğünden sonra "Ha-midiye Etfal Hastahane-i Âlisi" adıyla hasta kabulüne başlanmıştır. Başhekimliğine, kuruluşunda önemli payı bulunan İbrahim Paşa getirilmiştir. Din ve ırk ayrımı gözetilmeksizin bütün Osmanlı çocuklar parasız tedavi edilmekte ve ilaçları da hastaneden verilmekteydi. Pavyon sistemindeki hastanede; merkez bina, bakteriyolo-jihane, kimya laboratuvarı, muayenehane dairesi, beş pavyon, mutfak, çamaşırhane ile etüv ve kalorifer dairesi bulunmaktaydı. Birinci pavyon deri hastalıkları ve frengiye, ikincisi cerrahiye, üçüncüsü bulaşıcı olmayan hastalıklara, dördüncüsü iç hastalıklarına ayrılmıştı.

Padişahın özel ilgisi ve İbrahim Paşa' mn bilgi ve becerisi sayesinde hızlı bir gelişme gösteren hastaneye ertesi yıl yeni

bir poliklinik yapılmış, alt katına da eczane ve ecza laboratuvarı yerleştirilmiştir. 1902'de 22 yataklı yeni bir hariciye pavyonu eklenmiş ayrıca bir kütüphane ile bir de fotoğraf atölyesi açılmış, bir röntgen makinesi kullanıma girmiştir. Yine bu yıl II. Abdülhamid, Karahisar Maden Suyu gelirim vakıf olarak hastaneye bağışlamıştır. 1903'te modern araç gereç ile donatılmış bir fiziko-terapi bölümü, ayrıca çocukların jimnastik yapması için bir yer tesis edilmiş, serum ve aşı hazırlamak için bir labo-ratuvar kurulmuş ve hastaneye Hamidiye suyu getirilmiştir. 1904'te ülkedeki ilk çocuk sanatoryumu burada 24 yatakla hizmete girmiştir. 1905-1906'da da kadın hastalıkları, bulaşıcı hastalıklar pavyonları, kimyahane, cami ve saat kulesi yapılmıştır.

Türkiye'de ilk kez stetoskop kullanımı Dr. İbrahim Bey'in Almanya'dan getirdiği 6 stetoskopla bu hastanede başlamıştır. Türkiye'de kaloriferle ısınan ilk hastane olma özelliğine de sahiptir.

Öp. Dr. Rasih Emin (Arlı) ilk defa Cemil Paşa (Topuzlu) tarafından uygulanmış olan röntgen ışınları ile kanser tedavisini Hamidiye Etfal Hastanesi'nde devam ettirmiştir.

Hastane 1900-1907 arasında Hamidiye Etfal Hastahane-i Âlisi'nin İstatistik Mecmua-i Tıbbiyesi adıyla hastanenin görevlileri ve faaliyetlerini gösteren Türkçe-Fransızca yıllıklar yayımlamıştır.

Hastane II. Meşrutiyet'e kadar en parlak dönemini yaşamış, ancak 1908'den sonra II. Abdülhamid'e duyulan tepkinin, kurduğu kurumlara yansıtılması sonucunda kaderine terk edilmiştir. Önce, Maliye Ne-zareti'ne devredilmiş, nezaret de idaresini Şehremaneti'ne vermiştir. Tahsisatı azaltılmış, seçkin hekimler ayrılmıştır. 1909'da belediyeye ait diğer sağlık kurumları ile birlikte Müessese-i Hayriye-i Sıhhiye Mü-düriyeti'ne bağlanmıştır. Onarılan hastanenin donanımı, araç gereçleri yenilenmiş ve diş hastalarına hizmet verecek bir ünite açılmış, röntgen dairesi yenilenmiştir.

Hastane Cumhuriyet'in kurulmasıyla Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı'na bağlanmıştır. Bu dönemde onarım ve ilaveler

np ti»


IBHBU tKSSÜSJB

•un


Etfal Hastanesi'nin 1976'da hizmete giren yeni binaları. Yavuz Çelenk, 1994

yapılarak hekim kadrosu takviye edilmiştir. Çocuk hastanesi olmasına rağmen bu yörede başka bir tam teşekküllü hastane bulunmadığından büyük yaştaki hastaları da kabul etmek zorunda kalmıştır. Bu a-maçla mevcut 200 yatağın 70'i büyüklere ayrılmıştır. Bu da yeterli olmayınca mevcut binalardaki teraslar kapatılarak oda haline getirilmiş, bazı pavyonların üzerine katlar ilave edilmiş, karakol binası genişletilerek idare binası haline getirilmiş, eski idare binası da servis hizmetlerine tahsis edilmiştir. Bunlardan başka eski ve işlevini yitirmiş kimi binaların yerine yeni binalar yapılmıştır. Pera Palas'ın sahiplerinden Mis-bah Muhayyeş'in adına bir hayır kurumu yapılmasını vasiyet etmesi üzerine vârisleri hastaneye 1967'de hizmete giren yeni bir çocuk pavyonu yaptırmışlardır.

Hastanede sağlık personeli yetiştirilmek üzere 1924'te Ebe Okulu, 1946'da Hemşi-re-Laborant Okulu, 1954'te Yardımcı Hemşire Okulu ve 196l'de Florance Nightin-gale Yüksek Hemşire Okulu açılmıştır. Ayrıca 1964'ten sonra biyokimya, bakteriyoloji laborantı, anesteziyoloji ve eczane teknisyeni yetiştirme ve gözlükçülük kursları açılarak yardımcı sağlık personeli yetiştirilmiştir.

1933'te Tıp Fakültesi Haydarpaşa'dan İstanbul yakasına taşınınca fakültenin ortopedi ve çocuk hastalıkları klinikleri buraya yerleştirilmiş ve 1949'da Cerrahpaşa' ya taşımncaya kadar faaliyet göstermiştir.

Etfal Hastanesi

Saat Kulesi'nin

planı.

Afife Batur

196l'de yatak kapasitesi 450'ye, 1963' te 550'ye ulaşmış olan hastane binaları tadilat ve onarımlarla ilk özelliklerini kaybetmiştir. 1968'de temeli atılan yeni kompleksin hizmete girmesiyle 1976'da 720 yatakla hizmet vermeye başlamıştır. Zaman zaman Şişli Çocuk Hastanesi ve İstanbul Çocuk Hastanesi adlarını da alan kuruluş günümüzde Şişli Etfal Hastanesi adını taşımaktadır. Sağlık Bakanlığı'na bağlı 1.050 yataklı ve tam teşekküllü bir hastanedir. Bibi. Müessesât-ı Hayriye-i Sıhhiye Müdüriye-

luş Tarihçesi Üzerine", Tıp Tarihi Araştırmaları, ist., 1986, s. 81-83; I. L. Helvacıoğlu, Die Geschichte deş Hamidiye Etfal Krankenhauses in istanbul von den Anfangen imjahre 1899 his 1984, ist., 1988.

NURAN YILDIRIM



ETFAL HASTANESİ SAAT KULESİ VE MESCİDİ

II. Abdülhamid (hd 1876-1909) tarafından 1899'da yaptırılan Hamidiye Etfal Hastanesi'nin bahçesindedir. İtalyan mimar R. d'Aronco'nun(-») projesine göre ve 1907' de inşa edilmiştir.

Hastane yönetimi tarafından yayımlanan Hamidiye Etfal Hastane-iÂlisi'nin istatistik Mecmua-i Tıbbiyesi (Annales, 1907) adlı yayında, projesinin hastane baş-mimarı ve Mühendishane-i Hümayun hocalarından Mahmud Şükrü Bey tarafından hazırlandığı ve inşa edildiği belirtilmektedir. Öte yandan Udine Kent Müzesi (Civi-ci Museum) Arşivi'nde kule ve mescidin mimar R. d'Aronco tarafından tasarlanmış imzalı bir projesi ye eskizleri bulunmaktadır. Proje ve yapı 1981'de R. d'Aronco'nun adına düzenlenen sempozyumda tanıtılmış; d'Aronco'nun projesinin Mahmud Şükrü Bey tarafından bazı değiştirmeler yapılarak kullanıldığı belirtilmişti. Milli Saraylar Arşivi'ndeki bazı belgelere göre d'Aronco'nun yapımın gözetimi için bir diğer İtalyan mimar Felix Pellini'nin adını verdiği anlaşılmaktadır. Ancak F. Pellini'nin yapımda çalışıp çalışmadığı henüz bilinmemektedir. Özetle yapımda R. d'Aronco'nun projesinin kullanıldığı ancak uygu-

l 1

ETHEM PERTEV

222


223

ETİLER

Etfal Hastanesi Saat Kulesi ve Mescidi

Yavuz Çelenk, 1994

lamanın büyük olasılıkla F. Pellini tarafından yapıldığı ve Mahmud Şükrü Bey'in katkısının değişiklik direktifleri olarak ve resmi düzeyde bir yürütücülük olduğu söylenebilir.

R. d'Aronco'nun projesi, uygulanan yapıt ile büyük benzerlik taşımaktadır. Hastanenin yapımına özel bir ilgi gösteren II. Abdülhamid'in bir mescit ve saat kulesi yapılması emrini ve siparişini, R. d'Aronco' nün doğal olarak dikkatle ele aldığı bellidir. Mimar, son derece ilginç bir yaklaşımla mescit ve minare işlevini de vermiş ve sonuçta aynı zamanda bir anıt da olan tasarımını gerçekleştirmiştir.

Yapıt, zeminde, 10x13 m boyutunda dikdörtgen bir plana sahiptir. 0,70x0,70 m ölçüsünde dört çift ayak tarafından taşınan düz atkılı bir örtüsü ve kiremit kaplı bir çatısı vardır. D'Aronco'nun projesinde mescidin içine yerleştirilmiş olan kule, uygulamada yarım aks dışarı alınmış; daha geniş ve işlevsel bir iç mekân elde edilmiştir. Yine d'Aronco'nun projesinde üstü geniş bir saçakla örtülmüş olan ve mescidi çepeçevre dolaşması öngörülen revaklar iç mekâna alınmıştır. D'Aronco'nun projesinde revaklı bölüme üç yandan çıkılmaktadır. Mevcut yapıda ise biri saat kulesine diğeri mescit bölümüne ait olmak üzere iki giriş vardır.

D'Aronco'nun proje ve eskizleri art nouveau(->) ve oryantalist çeşitlemeler ile daha sofistike öneriler içermektedir. Uygulama ise bazı oryantalist motifler içeren daha klasik, sade ve durağan bir tasarıma işaret etmektedir. Döneminin yazılarında yapı için style türe (Türk üslubu) terimi kullanılmaktadır.

Yaklaşık 20 m yüksekliğindeki kule, kare planlıdır. Kırmızı tuğla ve beyaz mermerin renk almaşığının kullanıldığı bir cephe düzenlemesi yapılmıştır. Köşeler,

ayrık derzli taş kaplama ile çerçevelenmiş, ortası tuğla ile örülmüştür. Eksende yüksek ve sivri kemerli ve mukarnas ü-zengili bir nişe oturan pencereler vardır. Kemer alnının içine saat yerleştirilmiş, pencere bölümü ise bir çift gotik kemerli kayıtla bölünmüştür. D'Aronco'nun eksizlerinde üçgen alınlık içinde gösterilen giriş kapısı, burada üstü sivri kemerli bir çerçeve içindedir; kemerli kısımda kitabe panosu vardır.

Kulenin gövdesi, dört kenarını çevreleyen bir balkon-şerefe ile bitirilmiştir. Bu balkon-şerefenin kenar ortalarına birer çanakla desteklenen küçük dairesel çıkmalar yapılmıştır. Mermerden korkulukları olan balkon bölümü alttan bir dizi takozla dekoratif olarak desteklenmiştir.

Üst kesim, yine ayrık derzli taş örgülüdür. En üstte köşeleri tutan dört küçük dekoratif pilon, d'Aronco'nun bu kuleye ilişkin proje ve eskizlerinde olmayan ama daha eski çalışmalarında kullandığı bir motiftir.

Kulenin saatinin hem alaturka hem de alafranga saati gösterdiği "porcelaine di-aphane"dan yapıldığı; rakamların porselen üzerine siyahla boyanmış olduğu ve geceleri aydınlatıldığı, döneminin yayınlarında anlatılmaktadır.

Yapının mescit bölümü değiştirilmiş hemşire yemekhanesi yapılmıştır; kulenin saati de mevcut değildir.

Bibi. "La Mosque et l'Horloge de l'Hopital "Hamidie", Annales Medicales et Bulletin de Statistique de l'Hopital d'Engants Hamidie, VI-II (1907), İst., s. 11-13; D'Aranco Architetto, Milano, 1982, s. 176; A. Batur, "Leş Oeuvres de Raimondo D'Aronco a istanbul", Attı del Congresso Internazionale su Raimondo D'Aronco e ilsuo Tempo, Udine, 1981, s. 118-134; F. îlker, Şişli Çocuk Hastanesi (Hdmidi-yeEtfal) Tarihi, İst., 1976; F. İrez, "İstanbul'da II. Abdülhamid Döneminde Bir Çocuk Hastanesi: Hamidiye Etfal (Şişli Çocuk Hastanesi)", Journal of Turkish Studies, 1993; N. Yıldıran, "İstanbul'da II. Abdülhamid Dönemi (1876-1908) Mimarisi", (MSÜ, basılmamış doktora tezi), 1989.

AFiFE BATUR



ETHEM PERTEV

(1871, Tırnova[bugünBulgaristan'da] - 12 Haziran 1927, istanbul) Eczacı.

1895'te Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye'nin eczacı sınıfını bitirdi. Öğrenciliği sırasın-



Ethem Pertev

Turhan Baytop koleksiyonu

da bir süre Bekir Ziya Bey'in Divanyolu'n-da açtığı "Eczahane-i Ziya"ya devam ederek bilgi ve görgüsünü artırmıştır.

Ethem Pertev 1895'te Aksaray'da (Aksaray Meydanı no. 188) "Ethem Pertev Ec-zahanesi" adını verdiği bir eczane açmış ve aynı tarihte "Sirop Pertev" (Pertev Şurubu) isimli hazır ilacı eczanesinin labo-ratuvarında yapmaya başlamıştır.

Eczaneyi 1897'den itibaren bir süre, Tır-novalı Dr. Nafiz Paşa'mn (1839-1929) oğlu Hasan Bey ile ortak çalıştırdığı 7er-cüman-ı Hakikat (29 Aralık 1897) gazetesinde yayımlanmış olan bir ilandan anlaşılmaktadır.

Ethem Pertev 1924'te Pertev Müstahzarat Laboratuvarı'nı (Çemberlitaş, Matbaa-i Osmaniye binasının bir bölümünde) kurarak hazır ilaç yapım işini genişletmiştir. Bu dönemde laboratuvarda 20 kadar tıbbi hazır ilaç ve kozmetik preparat yapılıyordu. Pertev hazır ilaç ve kozmetik preparatları (bilhassa Pertev Şurubu ve Pertev Kremi) halkın ilgi ve beğenisini kazanmış ve 1980'e kadar bu preparatların yapımına devam edilmiştir.

Ethem Pertev hastalanıp işine devam edemeyeceğini anlayınca l Mayıs 1927'de Pertev Müstahzaratı, Ethem Pertev ve Şeriki ismiyle bir şirket kurarak eczane ve la-boratuvarın idaresini kayınbiraderi eczacı Niyazi Özmay'a (1894-1969) devretmiştir.

Ethem Pertev meslek kuruluşları ve sosyal hizmetlerde daima ön sırada görev almıştır. Türkiye Kızılay Cemiyeti'nin kurucularından, 19l4'te kurulan ilk Türk Ko-deksi'ni hazırlama komisyonunun üyelerindendir. Türkiye Eczacıları Cemiyeti'nin 1924'teki genel kurul toplantısında cemiyet başkanlığına seçilmiştir. Birçok gence eczanesinde staj yapma olanağı tanımış, bunların yetişmeleri ile ilgilenmiş ve eczane açmalarında yardımcı olmuştur. Mezarı, Eyüp Bahariye Caddesi'ndeki aile kab-ristanmdadır.

Kızı Mefharet Ertem (Sarper) de (d. 1912) eczacıdır. 1935'te Eczacı Mektebi'ni bitirmiş, 1935-1945 arasında Ethem Pertev Eczanesi'ni yönetmiştir. Oğlu Pertev Ertem de (1920-1986) 1945'te Eczacı Mektebi'ni bitirmiş ve 1945-1960 arasında Ethem Pertev Eczanesi'ni yönetmiştir.

Ethem Pertev Eczanesi 1954'te Aksaray Meydanı'nda bulunduğu binanın, yol genişletilmesi nedeniyle yıkılması üzerine Taksim'deki (Cumhuriyet Caddesi no. 13/1) Pertev Apartmam'mn alt katına taşınmıştır.

Ertem Pertev, sağlık nedeniyle mesleğine devam edememiş ve 1960'ta eczaneyi eczacı Eli Ventura'ya satmıştır. Adı "Emel Eczanesi" olarak değişen eczane 1985'te kapanmıştır.

TURHAN BAYTOP

ETİLER

1. Levent'in doğusunda, Nisbetiye Cadde-si'nin Bebek sırtlarına rastlayan kesiminin iki yanında kurulu, idari olarak Beşiktaş'a bağlı mahalle.

1947'de inşaatına başlanıp 1950'de yerleşime açılan 1. Levent toplukonutlarından

10 30 50


Etiler

îstanbul Ansiklopedisi

sonra o zamanlar bomboş olan bu bölgedeki ikinci toplukonut girişimidir (bak. Levent). Etibank'ın ortaklığı Etiler Yapı Ko-operatifi'nin 192 villalık inşaatı 1954'te başlamış; 1950'lerin ortalarında, o döneme göre oldukça lüks sayılabilecek bir veya iki katlı villalar oturulur hale gelmiştir. Etiler Mahallesi, adını burada ilk villaları yaptıran yapı kooperatifinden almıştır. İstanbul'un son 40 yıllık kentsel yayılma ve değişmesini en iyi özetleyebilecek yerleşmelerden biridir. 1960'ta 2.000, 1965'te 3.700 civarı olan nüfus -mahalle sınırlarını belirlemek günümüzde çok güç olmakla birlikte- Etiler semtinin çekirdeği çevresinde gelişen Akatlar, Uçaksavar Mahallesi vb yerleşmeler ve siteler de dahil edilirse 100.000'i aşmaktadır.

Etiler'de ilk konutlar yapılmaya başlandığında o zamanlar kent dışında son derece sakin bir toplukonut yerleşimi olan Levent'in güney sınırım çizen Nisbetiye Yo-lu'nun çevresi, bütünüyle tarlalar, kırlar, yeşil tepelerle kaplıydı. Levent'in güneydoğu sınırındaki son ev ile bugünkü Gam-gam Pasajı noktasından başlayan Etiler villaları arasında bir jandarma noktası ve bir sütçü kulübesi hariç hiçbir yerleşme yoktu. 1994 İstanbul'unun, trafiği en yoğun birkaç noktasından biri olan Nisbetiye Caddesi 1950'lerde dar toprak bir yoldu. Düzeltilmesine Etiler evleriyle birlikte başlanmış, dönem dönem yeniden yapılmış, nihayet 1990 başlarında, üst köprü ve geçitlerle, bölgedeki trafik yoğunluğuna cevap verebilecek hale getirilmeye çalışıl-

mıştır. Dragos Tepesi villalarının 1950 öncesinde o zaman iktidarda bulunan CHP ileri gelenlerinin üye oldukları bir kooperatif tarafından yapılmasına karşılık ilk Etiler evlerini yapan Etiler Yapı Kooperati-fi'nin üyelerinin önemli bir bölümü Demokrat Parti ileri gelenleriydi. 1960'lardan itibaren Bebek sırtlarında, yeşillikler ve korular arasındaki bu ilk evlerin çevresinde, Nisbetiye Caddesi'nin iki yanında ve Etiler evlerinin arkasında, bir de Küçük-bebek sırtlarındaki eski Nisbetiye Kas-rı'nın bulunduğu Çamlık'ta özel kişiler ve kooperatiflerce çok katlı ve çok daireli apartmanlar kurulmaya başlandı.

1960 sonlarına gelindiğinde, Nisbetiye Caddesi'nin, 1. Levent'in bittiği kesimin-

Etiler-Akatlar

yönünde

Nisbetiye



Caddesi'nin bir

görünümü.



Yavuz Çelenk,

1994

den başlayarak iki yanı, güneyde Arnavut-köy dere vadisine doğru Petrol Sitesi, SSK evleri vb sitelerle, kuzey kesimi ise Etiler'e doğru o dönemin gökdelenleri sayılabilecek 10-12 katlı lüks apartmanlarla dolmaktaydı. Aynı dönemde Etiler semti, kuzeye ve doğuya doğru yeni evler, apartmanlar ve sitelerle gelişiyordu. Yine de gerek Çamlık, gerek Boğaziçi Üniversitesi'ne doğru şimdiki Profesörler Sitesi'nin kurulu olduğu bölge ve Bebek'e inen yolun ve vadinin batısında kalan tepeler 1960 sonlarında, yer yer ağaçlıklı, yemyeşil alanlardı. Bayram ve tatil günleri buralara pikniğe gelinir, geceleri mehtaba çıkılırdı.

Etiler'in kendisine eklemlenen yeni konut bölgeleriyle, Levent'ten Hisarüstü'ne


Yüklə 7,77 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   50   51   52   53   54   55   56   57   ...   139




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin