I d I n I a V a V x h o n I n < I j V a h I x V l a I o I l n V v h fi X l Q



Yüklə 7,77 Mb.
səhifə69/139
tarix27.12.2018
ölçüsü7,77 Mb.
#87837
1   ...   65   66   67   68   69   70   71   72   ...   139

Bibi. A. Decei, "Fenerliler", İA, IV; J. Deleon, Ancient Districts ori the Golden Horn (Balat-Hasköy-Fener-Ayvansaray), ist., 1992; J. Gott-wald, "Fanarioten Hauser", Die Turkische Post, 27 Şubat 1933; R. E. Koçu, "Fener iskele Gazinosu", "Fener iskelesi Kayıkları ve Kayıkçıları", "Fener Kapusu", "Fenerkapusu Hamamı", "Fenerkapusu Mescidi", "Fenerli, Fenerliler", "Fener Nahiyesi", ISTA; H. Kuruyazıcı, "istanbul'da Fener'deki Sveti Stefan Bulgar Kilisesi'nin Yapım Tarihi ve Mimarı Üzerine", TT, 108; İ. Ortaylı, "Fener'de Tarih. 1500 Yıllık Tarihin Sıkıştığı Bir Dünya Tiyatrosu", istanbul'dan Sayfalar, ist., 1986; H. Sezgin, "Leş Maisons en Pierre de Fener", ARMOS, Selanik, 1991.

NUR AKIN


FENER BAHÇESİ

Bugün Fenerbahçe diye anılan semtte, Marmara Denizi'ne uzanan yanmada üzerinde, Osmanlı devrinde yer alan padişah bahçesi. Adını, Marmara Denizi'nde seyretmekte olan gemilere işaret veren kandilli bir fenerden almıştı. Yöreye "Fenerlibah-çe", "Bağçe-i Fener" de denilirdi.

Uzak geçmişi ve banisi konusunda aydınlatıcı bilgilere sahip değiliz. Ancak daha II. Mehmed (Fatih) döneminde (1451-

1481) burada bir bahçe ve içinde köşkler olduğu, I. Selim (Yavuz) (1512-1520) ve I. Süleyman (Kanuni) (1520-1566) zamanında yenilemeler ve yeni inşaat yapıldığı rivayet edilegelmiştir.

En eskisi 1583'e ait olan MevacibDef-terleri'nde "Bağçe-i Fener" adına rastlanmaktadır. 17. yy'm ortasında Eremya Çelebi, Kadıköy'den Fenerlibahçe'ye kadar o-lan sahada bağların uzandığım söylemekte; hasbahçenin de çınar ve servilerle kaplanmış olduğunu eklemektedir. Bu bahçedeki köşkten, Akdeniz'den istanbul'a gelmekte olan bütün gemiler seyredilebil-mekteydi. Gene 17. yy'da burayı gezmiş olan Fransız seyyah Guillaume Joseph Grelot, köşke "Hünkâr Köşkü" denildiğini kaydederken, burada düzgün patikalar ve bakımlı çiçek tarhları olduğunu yazmaktadır. Bu ifade, diğer padişah bahçelerinde doğanın kendi haline bırakılmış olmasına karşın burada belirgin bir biçimde formel bahçe düzenlemesi ilkelerinin uygulandığı izlenimini uyandırıyor. Aynı seyyah burada bulunan köşkün de sözlü bir tasvirini yapmıştır. Köşkün kare planlı olduğu anlaşılmaktadır.

Ayrıca Grelot'nun Relation nouvelle d'un voyage de Constantinople adlı eserinde yer alan, "La ville et le port de Constantinople" adlı panoramasında Fener Köşkü de görülmektedir. Yüksek duvarlarla çevrili büyük bir bahçe halindeki yarımadada köşkler, sundurmalar, bir kule, denize açılan bir kapı, ön planda beş sıra kubbe ve bacalı, ön saçaklı bir yapı ve kesif bir servilik dikkati çeker. Grelot' nün aynı eserinde yer alan "Vue du grand serail de Constantinople" adlı bir diğer panoramasında ise işaret feneri yarımadanın ucunda görülmektedir.

Fener Bahçesi içindeki köşkler, selse-biller, havuzlar ve bahçe ile bütünleşmektedir (bak. Fener Köşkü).

18. yy'ın başlarında Fener Bahçesi'nin durumunu aydınlatan bir diğer kaynak 1910'da bahçeyi görmüş olan Hollandalı Cornelius Loos'dur. Loos'un gravüründe gösterdiği formel bahçe düzeni ile Grelot' nün sözlü tarifi birbirini tamamlamaktadır. Düzenli bahçe bir çit ile doğal bahçeden ayrılırken köşke uygun ve doğayla u-yumlu bir geçiş sağlanmıştır. Köşkün iki tarafında birbirine paralel ikişer dizili servi sıraları biçiminde bir hazire ve gölgelik bulunuyordu. Servilerin altı gene ikişer sıralı çiçekli yastık ve tarhlarla bezenmişti. Burada istanbul'da başka örnekleri de bulunan karakteristik bir formel bahçe tasarlanmıştı. Bu düzenli serviliğin bazı izlerine bugün de rastlanmaktadır.

18. yy'da Haydarpaşa Bahçesi, kaynaklarda Fener Bahçesi'ne bağlı olarak kaydedilmiştir. Ancak Fener Bahçesi'nin ve köşkün I. Mahmud döneminde (1730-1754) gözden düşmeye başladığı, 18. yy'ın sonunda tamamen terk edildiği anlaşılmaktadır.

Bibi. R. E. Koçu, "Fenerbağçe, Fenerbağçesi Kasrı ve Mescidi", 75^4 , 5623-5624; M. Ek-dal, Bir Fenerbahçe Vardı, İst., 1987; G. J. Grelot, Relation nouvelle d'un voyage de Constan-

FENER KAPISI

282

283

FENERBAHÇE

tinople, Paris, 1680, s. 545-547; Eldem, Köşkler ve Kasırlar, II, 67-87; Erdoğan, Bahçeler; Evliya, Seyahatname, I, 369; Kömürciyan, istanbul Tarihi, 49, 286-287; İnciciyan, istanbul, 137-138.

TÜLAY ARTAN



FENER KAPISI

bak. SURLAR



FENER KÖŞKÜ

Bugünkü Fenerbahçe semtinde, ucunda Fenerbahçe Feneri'nin(-») bulunduğu yarımadadaki Fener Bahçesi(~>) içinde, Osmanlı döneminde varlığı bilinen padişah köşkü.

Bu mahalde Bizans döneminde de bahçe ve saraylar olduğu bilinmekle birlikte, Osmanlı dönemindeki saray, köşk vb yapıların kesin tarihleri ve banisi konusundaki bilgiler hâlâ oldukça bulanıktır (bak. Fenerbahçe). Çeşitli kaynakların üzerinde birleştikleri nokta, bu mahalde Fatih döneminden itibaren bahçe içinde köşkler bulunduğu, bunların I. Selim (Yavuz) (1512-1520) ve I. Süleyman (Kanuni) (1520-1566) zamanlarında yenilendiğidir. Evliya Çelebi, Fener Köşkü'nün Mimar Sinan yapısı olduğunu söyler. Mimar Sinan'ın eserlerini kaydeden Mustafa Sâ'i Çelebi'nin Tezkiretü'l-Bünyarii da Fener Köşkü'nü Mimar Sinan yapılan arasında saymaktadır.

Arşiv belgelerinden, burada tam teşekküllü bir saray olduğu anlaşılmaktadır. III. Ahmed'in (hd 1703-1730) saltanatı sırasında, 1704'te padişah bahçelerindeki köşklerden birçoğu gibi Fener Köşkü de onarılmıştı. Dönemin ünlü şairi Nedim'in bir kasidesi de, köşkün havuzunun 1730 isyanının hemen öncesinde Damat ibrahim Paşa tarafından yenilendiğini belirtiyor. Bu onarımlar sırasında tutulan keşif defterlerinden, buradaki diğer saray yapıları ve köşkler hakkında bilgi edinebiliyoruz. 1710'da Fener Köşkü'nü gören Hollandalı gezgin Cornelius Loos, köşke dair en ayrıntılı iki görsel belgeyi hazırlamıştır. Birincisinde köşk tam karşıdan resmedilmiş ve divanhaneden içerilere doğru mekânlar sıralanmıştır, ikincisi daha uzaktan ve köşkü yandan gösteren bir tasvirdir; köşk ve arkasındaki servis mekânları bir arada görülmektedir. 1740'ta Avusturya aske-ri-diplomatik heyetiyle istanbul'a geldiğinde köşkü gören Alman asıllı Binbaşı Philipp Franz Baron Gudenus da köşkün şematik bir planını çizmiştir. Sonunda S. H. Eldem, köşke ait kalıntıları ve hamam harabesi ayaktayken yapılan hafriyat ve sondaj çalışmalarını, bu saydığımız yazılı ve görsel belgelerle bütünleyerek köşkün restitüsyonunu gerçekleştirmiştir.

Buna göre 15x20 m dikdörgen bir set üzerine inşa edilmiş olan köşk, ahşap bir divanhane, giriş sofası ve onun arkasında kagir iki oda ile servis mekânlarından oluşuyordu. Bütün bu mekânlar aynı çatı altında toplanmıştı. Beş basamaklı geniş merdivenlerle ulaşılan ve dikdörgen setin uzun kenarının tam ortasında, iki yanda ve birbirlerinin karşısında olan giriş kapıları, giriş sofasına açılıyordu. Giriş so-

Fener


Köşkü'nün

Cornelius Loos

tarafından

yapılmış iki

değişik

betimlemesi,



1710.

Stockholm Ulusal Müzesi

Müfıd Ekdal, Bir

Fenerbahçe Vardı,

ist., 1987

fası havuzlu divanhane ile kagir kısımları birbirinden ayırıyor; ortasında kare planlı küçük bir havuz ve fıskiye bulunuyordu. Giriş sofasına bakan geniş cephelerden birisi olan kagir duvarın ortasında bir niş içine selsebil ve iki tarafına da küçük mermer nişler yerleştirilmişti. Bu hücrelerin yanındaki iki kapı ile arkadaki iki odaya geçiliyordu. Kagir duvarın karşısındaki cephede ve selsebille aynı eksen üzerinde, hünkâr sekisi veya tahtı bulunmaktaydı. Bu seki bir-iki basamak yükseltilmişti ve divanhane havuzu üzerinden taşmaktaydı. Sekinin etrafında mermerden oyma şebekeli bir parmaklık olmalıydı. Hünkâr sekisinin iki yanından birer basamak inilerek havuzlu divanhaneye geçilirdi. Havuzlu divanhane ahşap direklerle çevrilmiş, üç tarafı açık bir mahaldi. Zeminin büyük kısmının havuz olmasıyla sıcak günlerde içeride serinlik sağlanıyordu. Divanhanenin geniş cephesinde, direkliğin ortasında, hünkâr sekiliği ile aynı eksene oturan ve bahçeye doğru taşan taht şeklinde bir çıkma vardı. Yapının planı,

ahşap revak ve kagir kısımlarıyla bu köşkü Edirne ve İstanbul saraylarmdaki arzodalarına yaklaştırıyordu.

Yarımadanın ortasında ve en yüksek noktasında bulunan bu köşk, üç yönden manzaraya açılıyor; Anadolu sahilini, Ada-lar'ı ve tarihi yarımadayı görüyordu. Belgelerden birinde Şadırvan Köşkü olarak isimlendirilen köşkün, bu adı içindeki büyük havuz, fıskiye ve selsebillerden aldığı anlaşılıyor. 18. yy'ın başına ait belgeler Fenerbahçe'de bir de Derya Köşkü'nden söz etmektedir. Öte yandan l camekân, l soğukluk, 3 sofa ve 2 halvetten oluşan hamam yapıları ile Grelot'nun panoramasında görülen diğer köşkler, Fener Köşkü ve ek yapılarında gecelemenin de mümkün olmuş olduğunu düşündürmektedir.

Fener Bahçesi gibi köşkün de I. Mah-mud döneminde (1730-1754) gözden düşmeye başladığı, 18. yy'ın sonunda tamamen terk edildiği anlaşılmaktadır. Ayvan-sarayî zamanında (ö. 1787) saray yapılarından 2 havuz ile 2 sofa kalmıştı. Yine de bu devirde Fener Bahçesi ustası ve yar-

dımcıları ile bunların kışlaları ve mescitleri henüz ayakta duruyordu.

Bibi. R. E. Koçu, "Fenerbağçe, Fenerbağçesi Kasrı ve Mescidi", ISTA , 5623-5624; M. Ekdal, Bir Fenerbahçe Vardı, İst., 1987; G. J. Grelot,

fe, Paris, 1680, s. 545-547; Eldem, KöşklerveKa-sırlar, II, 67-87; Erdoğan, Bahçeler; Evliya, 5e-yahatname, I, 369; Kömürciyan, istanbul Tarihi, 49, 286-287; İnciciyan, istanbul, 137-138. TÜLAY ARTAN



FENER RUM ERKEK LİSESİ

Fatih İlçesi'nde, Fener'de, Sancaktar Yokuşu no. 36'da bulunan okul.

istanbul'un fethinden sonra II. Meh-med'in (Fatih) Patrik Gennadios'a fermanla tanıdığı özel haklar çerçevesinde 1454'te kurulmuş, ilk erkek Rum eğitim kurumudur. "Patrikhane Akademisi", "Mekteb-i Kebir" olarak da tanınır.

Osmanlı Imparatorluğu'nun en yüksek mevkilerinde görev almış bulunan pek çok Fenerli Rum, baştercümanlar, Eflâk ve Boğ-dan beyleri, patrik ve yüksek din görevlileri, bu okuldan yetişmişlerdir. Osmanlı döneminde okulun müdürleri din görevlileri arasından seçilirdi. Okutulan dersler teolojik ağırlıklı, antik ve çağdaş felsefe, klasik filoloji ve edebiyattı. Okulda ders veren hocalardan bazıları, baba ve oğul Zigomalar (1556-1580), Teofilos Koridale-us (1621-1639), Aleksandros Mavrokorda-tos (1663-1671), Evgenios Vulgaris (1760-1761), Kostantin Kumas'dır (1814-1815).

1861'den sonra okul klasik eğitim veren liseye dönüştü. Günümüze dek ulaşan görkemli bina 1880'de Mimar Dimadis tarafından inşa edildi. 1903'te okulun bünyesine, ilkokul öğretmeni yetiştirmeye yönelik, klasik filoloji ve pedagoji ağırlıklı eğitim veren bir bölüm eklendi. Fener Rum Erkek Lisesi günümüzde az sayıda öğrenciyle öğretim faaliyetini sürdürmektedir.

SULA BOZİS

Fener Rum Erkek Lisesi'nin binası. Araş Neftçi, 1990

FENERBAHÇE

istanbul'un Anadolu yakasında, Marmara kıyısında, Kadıköy ve Moda'nın güneyinde, Kızıltoprak ve Çiftehavuzlar semtleri arasında kalan tarihi semt.

Fenerbahçe, Marmara Denizi'ne doğu-batı yönlerinde uzanan bir yarımadadır. Yarımadanın batısı, kuzeyinde Kalamış, güneyinde Fenerbahçe koyları olmak ü-zere bir berzahla karaya bağlanan ve batı ucunda fenerin yer aldığı bir diğer küçük yarımada şeklindedir. Bu yarımadanın güneybatısındaki burun Fenerbahçe Burnu; Fenerbahçe Koyu'nun doğusunda kalan ve Fenerbahçe Koyu ile Dalyan Koyu'nu birbirinden ayıran burun ise Laz Burnu a-dım alır. Tarihi çekirdeği bugünkü Fenerbahçe Feneri'nin ve çeşitli spor kulüpleri ile Yelken Kulübü tesislerinin bulunduğu küçük yarımada üzerinde olan semt, günümüzde kuzeybatı sahili boyunca u-zanan Kalamış'ı (eski Kelemiç) ve güneydoğudaki Dalyan Koyu çevresindeki Dal-yan'ı da kapsayan bir yerleşme olarak düşünülmelidir. Güneyinden ve kuzeybatısından Marmara Denizi ile çevrelenen semt, Kızıltoprak, Feneryolu, Çiftehavuzlar, Caddebostan semtleriyle çevrilidir.

Fenerbahçe semti bugünkü adını yarımadanın batı ucundaki fener kulesinden almıştır. Osmanlı kaynaklarında Kelemiç (Kalamış) yöresi olarak geçen bölgenin Fener Bahçesi (Bağçe-i Fener) adıyla anılmaya başlaması, 1562'de burada bir deniz fenerinin yapılmasından sonradır (bak. Fenerbahçe Feneri).

Yörenin tarihi çok eskilere gider. MÖ 680'lerde Kadıköy üe Üsküdar arasında kurulan Halkedon kolonisinin Erion adını taşıyan mezarlık bölümü Kalamış Koyu'nun doğusunda idi. Burada, Tanrıça Hera adına yapılmış bir de tapınak vardı. Tarihçi Janin'e göre, kaynaklarda "Hieria" adıyla geçen yöre Fenerbahçe olup, adını da büyük olasılıkla Hera Tapmağı'ndan almıştı.

Bizans döneminde, imparator I. lustini-anos(->), karısı Teodora'nın isteği üzerine burada bir saray yaptırmıştı. Kaynaklarda "Hieria", "Hereia", "Heria" ya da "Hria" diye anılan bu sarayın çevresinde, halka açık mekânlar, hamamlar, Meryem Ana'ya ithafen yapılmış bir kilise, bir fener, iki-üç kadırgalık bir liman ve bunu denizden a-yıran bir mendirek vardı. Hieria Sarayı, u-zunca bir dönem saray erkânının yazlığı olarak kullanıldı. Hieria Sarayı'nda kalan imparatorlar arasında, Herakleios'un (hd 610-641), V. Konstantinos'un (hd 741-775), IV. Leon'un (hd 775-780), Teofilos'un (hd 829-842), I. Basileios'un (hd 867-886), VII. Kontantinos'un (hd 913-959), II. Nikefo-ros Fokas'ın (hd 963-969) ve IV. Romanos Diogenes'in (hd 1068-1071) adları geçer. Bu sarayda yaşanan en önemli olaylardan biri de, 754'te, "Başsız Sinod" olarak ünlenen, tasvirkırıcılığı onaylayan konsilin burada toplanmasıdır. Ayrıca I. Basileios döneminde Fenerbahçe Yarımadası'nda yaptırılan Peygamber llyas Şapeli önemlidir. 1540'ta şehri gezen Fransız seyyah Pi-erre Gilles, bu yapıların bazı kalıntılarını gördüğünü kaydetmiştir.

Bizans döneminde Fenerbahçe'de bir kule olduğu, fakat bunun denizde değil, karada bulunduğu sanılmaktadır. Kayış-dağı'ndaki işaret kulesinden ateşle yollanan haberler, fener kulesi aracılığı ile karşı yakaya ulaştırılıyordu. Bazı kaynaklarda ise kulenin IV. Murad dönemine (1623-1640) ait olduğu ileri sürülür.

Bizans döneminde yazlık sarayların bulunduğu bir sayfiye olan bu bölge, Osmanlı döneminde de bağlık, bahçelik bir mesire olarak tanınırdı. Badem, nar, şeftali, kocayemiş ve defne ağaçları ile kaplı olan Fenerbahçe çevresinde ilk Osmanlı yapıları 16. yy'da kurulmuştu. Mustafa Sâ'i Çelebi Tezkiretü'l-Bünyarimâa. buraya Mimar Sinan tarafından Fener Bağçesi Sarayı'nın yapıldığını, ayrıca I. Selim (Yavuz) tarafından da bir cami inşa ettirildiğini kaydeder (bak. Fener Köşkü). 17. yy Fener Bahçesi hakkındaki en ayrıntılı bilgiler Grelot(->) ve Loos adlı iki Batılının resimlerinde, Gudenus'un(-0 planlarında bulunur. Grelot'nun resimlerine göre, 1680' lerde Fener Bahçesi'nin etrafı yüksek duvarlarla çevrili idi. Son kalıntıları, 1977'de kotra limanının genişletilmesi sırasında yok olmuştur.

Evliya Çelebi'nin Seyahatname 'sinde Fenerbahçe'ye ilişkin çok az bilgi vardır. Çelebi'ye göre Fenerbahçe "Cümle dilbe-ran ve uşşâan-ı sâdıkan'ın deniz melekleri gibi yüzdüğü bir körfez içre beyaz kum-sallı bir beldedir". Çağdaşı Eremya Çelebi Kömürciyan da buraların bağlar ve bahçelerle kaplı olduğunu, bir padişah bahçesi ve köşkü bulunduğunu ve fenerin çok uzaklardan görüldüğünü yazar.

18. yy'ın başlarında istanbul'a gelen Loos'un resimlerinde, içinde büyük bir havuz bulunan Şadırvan Köşkü ile Moda yönüne bakan Derya Köşkü seçilir. Fenerbahçe'de bulunan kasırlar, hamamlar ve bostancı neferlerine ait koğuşların 18. yy'da hemen hemen tümüyle yıkıldığı,



FENERBAHÇE

284

285

FENERBAHÇE FENERİ

Michel François Preault'un bir gravüründe Fenerbahçe.

Charies Pertusier, Atlas deş Promenades dans Constantinople et sur leş Rives du Bospbore, Paris, 1817 Gözlem Yayıncılık Fotoğraf Arşivi

buna karşılık bahçelerin kaldığı anlaşılmaktadır. Ayvansarayî, Hadîkatü 'l- Cevâ-mz'sinde, Fenerbahçe'nin I. Mahmud dönemine (1730-1754) kadar çok mamur bir yer olduğunu, fakat sonraları pek itibar görmediğini belirtir. Çeşitli kaynaklarda, 18. yy'da Fenerbahçe'nin ayni zamanda bir infaz yeri ve sürgüne gideceklerin gemiye bindirildiği bir liman olduğu yazılır. 1707'de Seyyid Firari Hasan Paşa fenerde boğdurulurken, 1710'da Baltacı Meh-med Paşa, padişahın fermanını Fenerbahçe'de beklemiş, 1731'de Canım Hoca Meh-med Paşa Girit'e sürgün edildiğinde, buradan gemiye bindirilmiştir.

18. yy'ın ortalarından itibaren Fenerbahçe yöresi daha çok bir askeri talim a-lanıdır. 1806'da Osmanlı-Rus Savaşı'nı izleyen günlerde, buralarda savunma amaçlı tahkimat yapılmış, 1833'te Kavalalı'mn ordusu Kütahya yakınlarına kadar yürüdüğünde Fenerbahçe'de büyük bir talim alanı kurulmuştur.

19- yy'm ortalarında Fenerbahçe, çok dar ve kötü bir yolla Kadıköy'e bağlanan; tek tuk konak veya kulübeler dışında yerleşmeye rastlanmayan; berzahın kuzeydoğusunda birkaç Rum ve Ermeni balıkçı ailesinin barındığı; doğal güzellikleri bakımından ise "eşsiz" diye tarif edilen bir yerdir. 1870'lerden itibaren Fenerbahçe, İstanbul'un zengin Levanten aileleri ve Osmanlı devletinin payitahtında çeşitli görevlerle veya iş icabı bulunan Belçikalı, Fransız, İngiliz, İtalyan, Alman zenginlerinin rağbet ettikleri bir yazlık olmaya başlamıştır. Bunlar Fenerbahçe'de çok büyük topraklar satın alıp birkaç katlı ahşap veya kagir köşk yaptırmışlarsa da, yerleşme hâlâ çok seyrekti. Buna karşılık yöre, artık padişah bahçesi değilse de, doğal güzelliklerine, bağlarına, deniz manzarasına doyulmayan bir mesire olarak, tatil günle-

rinde ve yaz aylarında halkı kendine çekmeyi sürdürmüştür. Fenerbahçe'ye ulaşım 1870'lere kadar çok zordu. Abdülaziz döneminde (1861-1876) ulaşım sorununu çözmek üzere Haydarpaşa-Anadolu demiryolu hattının bugünkü Feneryolu İs-tasyonu'ndan Fenerbahçe'ye bir yan hat döşenmiş; Eylül 1872'de demiryolunun işletmeye açılmasından sonra Fenerbahçe köşklerle, yazlık bahçelerle daha bir şenlenmeye başlamıştır. Hat, Fenerbahçe'ye giden yolun başlangıç noktası olduğu için Feneryolu adım alan istasyondan başlayarak geniş bir kavis çizip Bağdat Cadde-si'ni geçer, büyük Fuad Paşa Bahçesi'nin duvarına bitişik ilerler, bahçeler ve köşkler arasından Fenerbahçe'ye ulaşırdı.

Fenerbahçe en parlak günlerini II. Ab-dülhamid döneminde (1876-1909) yaşamıştır. O zamanlar Fenerbahçe'nin yaygın adı "Feneraki" idi ve gerek yazlıkçıları gerekse sürekli oturan az sayıdaki nüfusu hemen hemen tümüyle azınlıklar ve yabancılardan oluşurdu.

II. Abdülhamid döneminde Fenerbahçe Yarımadası, büyük ölçüde dört yabancı aile arasında paylaşılmıştı. Bunlar Fransız uyruklu Baron Oppenheimer, İsviçre uyruklu Semadeni, Belçika uyruklu Cing-rie ve Alman uyruklu Müller aileleri idi. Bunlara ait geniş araziler üzerinde, önceleri aileye çok yakın olan kişiler, daha sonra da zengin Levantenler, Rum ve Ermeni seçkinleri zevkli konaklar, köşkler yaptırarak yerleşmeye başladılar.

1910'da Kalamış tarafında yapılan küçük iskele sayesinde yandan çarklı şehir hatları vapurları buraya uğramaya başlayınca Fenerbahçe'ye ulaşım daha da kolaylaştı. I. Dünya Savaşı ve savaşı izleyen işgal yılları semtin bu gelişmesini sekteye uğrattı. 1914-1922 arasında, özellikle işgal yıllarında yarımadanın neredeyse tü-

mü yabancı birliklere tahsis edilmiş büyük bir hastane gibiydi. Başta Fuad Paşa' nın köşkü olmak üzere çeşitli yerlerde açılan hastaneler aynı zamanda nekahet-hane olarak da kullanıldı. Bu dönemde, Hintli askerlerin geleneklerine uygun olarak yapılan cenaze törenleri için, fener kulesinin önünde taş ve odunlardan yapılmış platformlar kurulduğu söylenir. Aynı yer, küçük uçakların yararlandığı küçük pist yüzünden halk arasında "Tayyare İskelesi" olarak anılırdı. Yine aynı dönemde, dalyanlarda tutulan balıkların vergilerini toplamak üzere Düyun-ı Umumi-ye'ye bağlı rüsumat (vergi) binalan da buradaydı.

1917'den sonra Beyaz Rusların akınına uğrayan ve eğlence hayatı onlarla renklenen Fenerbahçe, savaşı izleyen yıllarda kendini hemen toparlayamadı. Savaş sırasında askeri amaçlarla kullanılmış ve sonra battal bırakılmış demiryolunda, 1928' de yeniderı konan gezi amaçlı tren seferleri, ekonomik olmadıkları gerekçesiyle kaldırıldı ve ancak 1936'da Atatürk'ün Fenerbahçe'yi ziyareti söz konusu olduğunda onarıldı. Fakat bu durum da çok sürmedi ve aynı yıl Fenerbahçe'nin küçük süslü tarihi istasyon binası yıkılarak demiryolu körelmeye terk edildi. 1970'te tümüyle sökülen rayların bıraktığı alan asfaltlanarak bugünkü Dr. Faruk Ayanoğ-lu Caddesi açıldı.

Fenerbahçe'nin doğusunda, Dalyan Koyu ve çevresinde çok eski zamanlardan beri dalyanlar vardı. Yaklaşık 150 yıl boyunca bu dalyanların işletmesi Yunan a-sıllı Luka ailesinin elindeydi. Moda tarafındaki Karantina Dalyanı, bugünkü askeri lojmanların önündeki Salistre Dalyanı ve Ragıp Paşa Köşkü'nün karşısındaki Şapka Dalyam'nda, uskumru, palamut, torik ve orkinos balıklarını tutan Luka ve adam-

ları, Kalamış Koyu'ndaki barınakları kullanırlardı. Tutulan balıklar da, I. Dünya Savaşı sırasında Anadolu'ya sevkıyat yapıldığı için İhracat Limanı diye anılan, buradaki iskeleden daha çok Yunanistan'a satılırdı. 1934'te bir süre askeri depo olarak kullanılan barınaklarda meydana gelen şiddetli patlamadan sonra balıkçılar önce Çiftehavuzlar'a taşındılar sonra da dağılmaya başladılar. Luka ve oğlu Ralli'nin dalyan tekeli ise 1948'de sona erdi. Dalyam başkaları işletmeye başladı.

Zarif konaklan ile ünlü Fenerbahçe'deki birbirinden güzel köşk ve konağın arasında en ünlüleri, Botter'in ve kızlarının, Oppenheimer'in, Müller'in, Semadeni'nin, Hulback'ın, Cingrie'nin, Decugis'inkilerdi. Bunlardan Botter'in, bahçesindeki hey-kelleriyle de ünlü köşkleri, Semadeni'nin Villa Selva, Villa Sans-Soucis ve Villa Aga-din adlı köşkleri ile İtalyan Kasiero'nun Villa Gaeta'sı, Serupyanlarm Mor Salkını-lı Evi, Hunter'in evi, Antuvan Efendi'nin köşkü, şapkacı Dopola'mn evi ve Villa Mon Plaisir(->) yakın tarihlere kadar varlıklarını sürdürmüştür. Türk asıllı ailelerden, Ekrem Kozikoğlu'nun, Dr. Ömer Lütfi Bey' in, Fuad Paşa'nın köşkü ve müştemilatı, Dr. Münir Bey'in evi, Dumanların evi, Tev-fik Amir Bey'in köşkü çok güzel yapılardı. Günümüzde bunların hemen hemen tümü yıkılmış, yerlerine yüksek apartmanlar dikilmiştir.

Semtin simgelerinden sayılan 1900'ler-de açılan Belvü Otel ve Gazinosu(->) ise 1974'te tümüyle yıkılmıştır. 1880'lerde a-çılan Sebastiyano Oteli ile daha yeni tarihli olan Mimoza ve Petek otelleri Fenerbahçe'nin sosyal yaşamında Belvü kadar önemli rol oynamasa da semtin havasına katkıda bulunmuşlardır.

Fenerbahçe'nin en önemli dini yapısı olan Sakıt Augustine Kilisesi 1886'da kurulmuş, bugünkü şekline 1889'da yapılan eklemeler sonucu kavuşmuştur. 1903'te askeri ihtiyaçlar için boşaltılan ruhban okulu bölümü, 19l4'e kaçlar Ermeni papaz o-kulu, sonra askeri hastane olarak kullanıldıktan sonra 1919'da tekrar rahiplere tahsis edilmiştir. Burası halk arasında "Fransız Mektebi", "Saint İrene Kilisesi" ya da "Rahibeler Okulu" adıyla da tanınır. 1939-1945 arasında otel olarak kullanılan okul

im

mffM

bölümü, 1982'de Dalyan Spor Kulübü olarak kullanılmaya başlanmıştır. Okulun bitişiğindeki kilisede her pazar ayin sürmektedir.

Fenerbahçe'nin bugünkü çehresini kazanması son 60 yıllık süre içinde olmuştur. 1936'da plaj yolu açılmış; 1938'de kotra limanı ve dalgakıran yapılmış; ardından Fenerbahçe Burnu çevresinde İstanbul Yelken Kulübü, Kalamış Spor Kulübü, Fenerbahçe ve Galatasaray Spor kulüpleri açılmıştır. Bütün bu gelişmelere karşın 1950' lerde Fenerbahçe, hâlâ, güzel köşkler ve bahçelerle kaplı; bugünkü Dalyan Koyu ve Fenerbahçe Burnu'nun güneydoğusunda kalan Fenerbahçe Koyu çevresinin bütünüyle açık, kırlık alan olduğu; sadece askeri tesislerin, askeri bölgenin ve Demir-yolları'nın kamp ve tesislerinin bulunduğu bir görünümdeydi. Fenerbahçe Ko-yu'nda 20. yy'ın başından beri bulunan, birbirinden 50 m kadar uzaklıktaki kadın ve erkek deniz hamamlarının devamı olan Fenerbahçe Plajı yine aynı yerdeydi. Erkekler deniz hamamı daha önce kalktığı halde kadınlar deniz hamamı plajın hemen yanında 1970'lere kadar varlığını sürdürdü. 1938'de Fenerbahçe'nin güzel kumsalında kurulan Fenerbahçe Plajı 1970'lere kadar, İstanbul'un deniz suyu kalitesi en iyi plajlarından biri olarak bilinirdi.

Fenerbahçe'nin büyük değişimi, 1960' lardan başlayıp 1975'ten sonra hızlanarak günümüze kadar geldi. 1990'ların Fenerbahçe'si kuzeybatıda Kalamış ve güneydoğuda Dalyan bölgelerini de kapsayan, çok katlı lüks apartmanların sıkışık bir düzende yer aldığı yoğun bir yerleşme bölgesidir. Fenerbahçe Koyu'nda askeri lojmanlar, sosyal tesisler ve Orduevi, koyun Laz Burnu'na kadar olan sahilini tümüyle örtmüş, Dalyan Koyu'nun çevresi ise bir yaya bölgesi olarak zevkle düzenlenmiştir.

1980'lere gelindiğinde, sahil yolunun a-çılması ile ulaşımı kolaylaşan, birbiri ardına yükselen dev apartmanlar, spor kulüpleri ile zengin kesimin yaşadığı lüks bir semt haline gelen Fenerbahçe ve artık o-nunla birleşmiş olan Dalyan'da gerçekleşen büyük yatırımlardan biri Fenerbahçe ve Kalamış marinalarının kuruluşudur. Yapımı 1987'de tamamlanan marina kompleksi yaklaşık 1.500 yat vb aracın barınma-

Bir fotoğraf kartpostalda Fenerbahçe'den bir görünüm. Nazım Timuroğlu fotoğraf arşivi

sına uygundur ve içindeki çeşitli eğlence ve dinlenme birimleri özel kişilerce işletilmektedir. Kadıköy Evlendirme Dairesi de Kalamış Marina'dadır. Yapımına 1986' da başlanan ve 1988'de halka açılan Fenerbahçe mesire yeri ise 60.000 m2'lik bir alana yayılmaktadır ve Turing ve Otomobil Kurumu tarafından işletilmektedir.

Eylül 1992'de yarımadayla burnu birleştirilen kesimde denizin doldurulmasıyla elde edilen alanda inşa edilen Pyramid Kültür ve Eğlence Merkezi, 3-000 m2'lik a-landa modern ilkelere uygun biçimde çalışan büyük bir alışveriş merkezidir.

1980 nüfus sayımına göre 22.000 kişi o-lan Fenerbahçe'nin nüfusu, 1993 itibariyle 25.000'e ulaşmıştır. Bugünkü idari yapısını ve sınırlarım 1960'larda kazanan Fenerbahçe, Rüştiye Sokağı, Bağdat Caddesi, Hazırcevap Sokağı ve Marmara Denizi arasında uzanmaktadır. Cemil Topuzlu Cad-desi'nin yarısı Fenerbahçe'de, yarısı ise Caddebostan'da kalır. Semtin eğitim kurumları Nurettin Teksan İlkokulu, Kalamış İlkokulu ve Pratik Kız Sanat Okulu'dur.



Yüklə 7,77 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   65   66   67   68   69   70   71   72   ...   139




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin