Bibi. Adanalı Ahmed Şükrü, (.Deniz hamam-lan, envcn^menafii) Denize Kimler Girebilir, ist., 1322; S. M. Alus, "Eski Deniz Hamamları", Yedigün, No. 80/İst., 1934; "Deniz Hamamları", ISTA, VIİ1, 4438-4442; K. Şahin, "Deniz Hamamı", lA, IV, 155; G. Akçura, "Deniz Hamamından Plaja, Türk Usulü Deniz Banyosu", Ivır Zıvır Tarihi, ist, 1991; G. Akçura, "Boğaziçi Plajları", Boğaziçi Yazıları, ist., 1993.
GÖKHAN AKÇURA
DENİZ HAMAMINDAN PLAJA
Yaz gelince, deniz hamamları açılırdı. Onlara giderdik. Şimdi plajlara gidiyoruz.
Eskiden, şehri dilârâyı İstanbul, kamilen denizle çevrili olduğu halde, pek az deniz hamamına sahipti.
Bugün de plajlarının sayısı fazla değildir.
Deniz hamamları salaştan yapılmış kapalı yerlerdi. İçlerinde kenarlarında soyunma yerleri vardı. Sahile iskeleler ile bağlı olan bu dört köşe tahta havuzların alatlarında birer ıskara bulunurdu. Suyun en derin yeri ekseriya adam boyunu geçmezdi. Boğulmak tehlikesi yoktu. Buna mukabil çivilerden, ıskara tahtalarının sökülmesinden yaralananlar olur, etraftan "tuzlu suda bir şey olmaz" tesellisinden gayri tedavi imkânı bulunmazdı.
Hamamlarda dışarı çıkmak kadınlar için katiyyen yasaktı. Zaten yüzme bilen kadın yok gibi bir şeydi, bilenler kurbağalama veya yan yüzerler, havuz içinde dört dönerlerdi. Erkeklerden de dışarı açılanlar nadirdi. Havuzun kazıkları aralarından süzülerek veya denizin sathına kadar inen tahta perde altından dalarak geçerlerdi. Fakat tanınmış kimseler olmaları şarttı. Yoksa etraftan bağırışma-lar olur, deniz hamamcıya polis ceza yazardı.
En makbul yüzme çift kulaç, en makbul atlama çömlek kırma idi.
Kadınların saçları deniz kızları gibi uzun, erkeklerin kısa, "a la brosse" idi. Denize peştemallerle girilir, vücut mümkün olduğu kadar örtülür, nazarlardan ve güneşten saklanırdı.
Yüzme mevsimi, karpuz kabuğu suya düştüğü vakit açılırdı. Yani karpuz çıkıp da harcıâlem olup çürükleri denize atıldığı zaman soğuk alıp üşümek, sam yelinden vücudun lekelenmek tehlikesi olmadan suya girilebilirdi.
Deniz hamamlarının yanlarında birer gazino ve gazinonun gedikli müşterileri vardı. Bunlar katiyyen denize girmezler, sadece, kendilerine hamama gelenleri görebilecek yer seçerler, nargilelerini fokurdatarak, teşbihlerini çekerek birer halete duçar olurlardı. Bu sebepten, deniz hamamcıları, yanlarında akrabalarından ve pala bıyıklı kimseler olmadıkça gençleri içeri almaz, soyundurmaz-lardı, yahut gençler mahalle mahalle toplanıp gelebilirler, beraber denize girer, beraber çıkar giderlerdi.
Vücudunu güneşe verip yakmak ayıptı. Böyle yanmış bir kimsenin çingene, Kürt veya dellâk telâkki edilmek ihtimali muhakkaktı.
Gazinolarda "işret" yasaktı. Polis asayişin muhafazası namına buna müsaade etmezdi.
Deniz hamamlarının akıntılı sahillerde kurulmasına dikkat edilirdi. Bunun için her sene, hamamlar tamir edilirdi. Bazan da sular götürür, yeniden yapılırdı. Suda on beş, yirmi dakikadan fazla durulamazdı. Güneşli zamanlarda denize girilmediğinden ve havuzda hareket imkânı az olduğundan çeneler hemen birbirine vurur, dudaklar morarır, vücudun derisi kabarır ve ürpermeler başlardı.
Sahil boyunca dolaşan polis bayraklı sandallar açıkta denize girmek yasağının fiilen tatbikatını yapardı. Yakalananlar koltuklarında elbiseleri ile posta edilirdi. Bazan da polis, karadan gizlice gelir, denizdekilerin kıyıda bıraktıkları çamaşırlarını toplar, karakola yürürdü. O zaman, denizden fırlayan peşine düşer, sahil mahallelerde, peştemalli ve polisin arkasından yalvararak koşuşan bir garip çıplaklar sürüsü peyda olur, kafeslerin arkasından çığlıklar kopardı. Bir hoş zamanmış.
(...)
[Bugün] plajların ekserisi, eski deniz hamamlarının bulundukları yerlerdedir. Deniz hamamlarının bir kısmı da, mesela Kumkapı ve Moda gibi yine de mevcuttur. Bir kısmı da mesela Haliç'te Balat ve Karaağaç hamamları, Karaköy Köprüsü'ndeki çift deniz hamamı, Boğaz'daki Bebek, Beylerbeyi hamamları gibi, kaybolmuştur.
Ben deniz hamamları devrine yetiştim, bir çoklarına gittim. Bugün de plajlara gidiyorum.
Eskiden, denizde az kalındığından, deniz hamamlarının birbirlerinden semt ve müşterinin sınıf farkından gayri birbirlerinden farkları olmuyordu. Bugün vaziyet öyle değildir. Plaj bir nevi su ikametgâhı halini almıştır. -Kimbilir belki de yalıların rağbetten düşmesinde bunun da dahli vardır- ve her plaj bir hususiyet iktisap etmiştir.
Fikret Âdil, "Deniz Hamamından Plaja", Tan, 9 Ağustos 1941
DENİZ HARP OKULU
Lisans düzeyinde askeri mühendislik eği-tim-öğretimi veren yüksekokul. 1827'de-ki kuruluşunda adı Mekteb-i Ulûm-ı Bahriye idi. 1839'dan 1924'e değin, Mekteb-i Fünun-ı Bahriye-i Şahane, Mekteb-i Bahriye, Bahriye Mektebi adlarıyla anıldı.
DENİZ HASTAHANESİ
26
27
DENİZ LİSESİ
llJİlliKs^^
•litpiS"""*^^0!;!!^issfc=-._«ım!i - B*
-'• :
Deniz Harp Okulu'nun 1985'te taşındığı Tuzla'daki kampusu. Deniz Harp Okulu Tanıtma Broşürü
un(->) yerine 1827'de faaliyete geçen Mekteb-i Ulûm-ı Bahriye ile ilgili hazırlıklar 1824'te II. Mahmud'a (hd 1808-1839) sunulan bir rapor üzerine başlatılmıştı. Okul 1834'te Heybeliada'daki Kalyoncu Kışlası'na taşındı. II. Mahmud okulun gelişmesi için Avrupa'dan öğretmen ve mühendisler getirtti. Başarılı öğrenciler de gemi eğitimi için ingiltere'ye gönderildi.
Okul 1838'de Kasımpaşa'daki kışlaya (bugün Deniz Hastanesi'dir) taşındı. Tanzimat'ın ilanını (1839) izleyen günlerde adı, "Mekteb-i Bahriye-i Şahane" oldu. 1852'de tekrar Heybeliada'ya taşındı. Bu dönemde öğrenim süresi 4 yıldı. 1852' de yeni bir aşama ile okul bünyesinde idadi sınıfları açıldı (bak. Deniz Lisesi).
Abdülaziz'in (hd 1861-1876) donanmaya önem verişi, Bahriye Mektebi'nin gelişmesinde de etkili oldu, harp sınıfları demlen güverte ve inşaiye şubelerinin yamsıra, gemi makineleri işletme mühendisi yetiştirmek üzere buhar sınıfı da kuruldu. Bu konumuyla Bahriye Mektebi, 4 yılı idadi, 2 yılı harbiye ve 2 yılı da eğitim gemisinde geçmek üzere 8 yıl oldu. Son iki yılda öğrenciler, mühendis (teğmen) rütbesiyle mektep gemisinde eğitim görmekteydiler.
II. Abdülhamid döneminde (1876-1909) Bahriye Mektebi'ndeki tek önemli gelişme torpido sınıfının açılmasıdır. 1908'de II. Meşrutiyet'in ilanından sonra, Bahriye Mektebi öğretmenlerinden Yüzbaşı ibrahim Aşkî Bey (Tanık), denizcilikle ilgili eğitim programlarını incelemek üzere ingiltere'ye gönderildi ve 1909'da Ted-risat-ı Bahriye Müdürlüğü'ne getirildi. Bahriye Mektebi'nin mevcut eğitimöğretim sistemi tamamen değiştirildi. Binbaşı Hol-land'ın ve yardımcılarının çabalarıyla e-ğitimde önemli gelişmeler sağlandı. Deniz tayyareciliği sınıfı 10 Nisan 1916 tarihinde "Bahri Tayyare Mektebi" adıyla açıldı. Bu sırada makine subayı yetiştirmek üzere Heybeliada'daki Rum Yetim-hanesi'nde "Çarkçı Mekteb-i Bahriyesi" ile l Ekim 19l6'da kâtip subay yetiştirmek üzere "Kâtip Mekteb-i Bahriyesi" açıldı. Mütareke döneminde Müdür Şevket Şakir Bey'in sağduyulu yönetimiyle okul işgal kuvvetlerinin müdahalesinden korundu. Fakat 1920-1923 arasında yeni öğrenci alınamadı. Milli Mücade-le'nin başlangıcında, milli orduya katılmak üzere İstanbul'dan ayrılan askeri okul öğrencileri içinde, Bahriye Mektebi mezunları da vardı. Gerek bu öğrencilerin eğitimlerim tamamlamaları ve gerekse orduya katılan diğer subayların yetiştirilmesi için Samsun'da yeni bir Bahriye Mektebi kurulmuşsa da dönemin koşullan içinde bu okulda eğitim çalışmaları sürdürülemedi.
Cumhuriyet'in ilanından sonra, Bahriye Vekaleti 1925'te bir yönetmelik çıkartarak okulun statüsünü ele aldı. Bu yönetmeliğe göre 4 yıllık öğrenim süresini başarıyla tamamlayanlar, "deniz talebesi" unvanıyla okul gemisine gönderilmekte, bu öğrenimi de başarıyla bitirenler,
mühendis (teğmen) rütbesiyle göreve başlamaktaydılar. Bahriye Mektebi'nin bu dönemi, 16 Ocak 1928'de Bahriye Veka-leti'nin kaldırılmasına kadar devam etti. Subay yetiştirme yönteminde Kara Kuv-vetleri'ne paralel bir sisteme gidildi. Genelkurmay Başkanlığı'nm 27 Mayıs 1928 tarihli emri ile "Deniz Mektepleri ve Kurslar Müdürlüğü" adı altında Deniz Harp Mektebi, Bahriye Mektebi'nin yerini aldı. Güverte ve makine sınıfları birer yıl oldu. 1929'da mühendis rütbesi kaldırıldı. Deniz Harp Okulu'ndan mezun olan "zabit vekilleri" (asteğmen) için 9,5 ay süren meslek kursları kondu.
Deniz Harp Okulu, II. Dünya Savaşı sebebiyle, 23 Mayıs 1941-9 Eylül 1946 arasında eğitim-öğretim faaliyetlerini Mersin'de sürdürdü. Bu dönemde, öğretim sisteminde değişiklikler yapıldı. 16 Kasım 1951 tarihli yönetmelik uyarınca, 1953-1954 eğitim-öğretim yılından itibaren, Amerikan Deniz Harp Okulu'nda olduğu gibi 2 yılı öğrenci, 2 yılı da subay olmak üzere 4 yıllık sisteme geçildi. 1963-1964 eğitim-öğretim yılından itibaren Deniz Harp Okulu ve Deniz Lisesi, iki ayrı komutanlık olarak yeniden örgütlendi. 4 Ağustos 1971 tarih ve 1462 sayılı kanunla Deniz Harp Okulu 3 yıl oldu. Dördüncü yıl öğrencileri, "Temel Sınıf Okulu" na, subay olarak devam etmekteydiler. 27 Mart 1979 tarih ve 2218 sayılı kanunla, Deniz Harp Okulu'nun öğretim süresi 4 yıla çıkartıldı.
Okulu daha modern bir yapıya kavuşturmak amacıyla, Tuzla Yarımada-sı'nda 750 dönümlük bir arazi üzerine inşa edilen Deniz Harp Okulu kampusu 31 Temmuz 1985 tarihinde hizmete girdi.
1991-1992 öğretim yılından itibaren Deniz Harp Okulu'nun birinci sınıfında ortak dersler okunmakta, ikinci sınıftan itibaren öğrenciler istekleri, başarıları ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nca öngörülen kontenjanlara göre endüstri, elektrik/elektronik ve makine mühendisliği
dallarında öğrenim görmektedirler. Yeni programlar, mühendislik derslerinin yanında fen ve sosyal derslerle askeri dersleri de kapsamaktadır, l Ekim 1992 tarih ve 3839 sayılı kanun gereği 1992' den itibaren Deniz Harp Okulu'na sivil liselerden mezun kızlar da alınmaya başlanmıştır.
KENAN SAYACI
DENİZ HASTANESİ
bak. BAHRÎYE MERKEZ HASTANESİ
DENİZ KAZALARI
İstanbul Boğazı ve Limanı sert rüzgârların ve şiddetli akıntıların etkisinde olduğu için, her dönemde büyük küçük deniz kazalarına sahne olmuştur.
Yelken ve kürek döneminde rüzgârları, akıntıları yenemeyen tekneler, ya karaya bindirmişler ya da birbirlerine çarparak kazalara yol açmışlardır. Makineli gemiler zamanında da kazalar son bulmamış, gemiler güçleri artmış ve hızları yükselmiş olmasına rağmen giderek daha büyük kazalara neden olmuşlardır. Boğaz'dan geçişin düzene konması, haberleşme araçlarının gelişmesi, sisli günlerde önlemler alınması, yine de zaman zaman büyük kazaların olmasını engelleyememiştir. En tehlikeli kazalar dev akaryakıt tankerlerinin yol açtığı kazalardır ki, Boğaz semtleri ve İstanbul Limanı bütün bu büyük kazalarda hep rastlantı sonucu facialar yaşamaktan kurtulmuştur. Kazaların oluşmasında, 1972'ye kadar sol trafik düzeninin uygulanması sonucu, Boğaz'ın Kız Kulesi-Ortaköy hattı ile Selviburnu-Tarabya hattında, gemilerin trafik hattı değiştirmeleri nedeniyle rotalarının kesişmesi bir etkendi. İkinci olarak İstanbul Boğazı'ndan geçen gemilerin, pilot (kılavuz kaptan) mecburiyeti olmadığı için suları tam bilmeyen kaptanların, pilot almadan geçiş yapmalarındaki hatalar da kazalara yol açmıştır. Boğaz'da sağ trafiğe geçilmesiyle, teh-
İSTANBUL SULARINDAKİ ÖNEMLİ DENİZ KAZALARI
- 30 Ekim 1909: Taif Vapuru Sarayburnu önlerinde battı.
- 22 Ekim 1936: Ordu şilebi, Kız Kulesi önlerinde battı.
- 17 Şubat 1960: İtalyan Agip Cela ile İskenderun gemileri çarpıştı.
- 14 Aralık 1960: Yunan World Harmony tankeri, Yugoslav Peter Zoranic şilebiyle
Kanlıca önünde çarpıştı.
- 4 Eylül 1963: Arkhangelsk adlı Sovyet şilebi yalıya çarptı.
- 13 Aralık 1963: Yunan Paros tankeri Boğaz'da bir yalıya girdi (l ölü, l yaralı).
- 15 Eylül 1964: Norveç Norhom gemisi batığa çarptı.
- 21 Haziran 1965: Stephan Sovyet Krashennikov gemisi kıyıya çarptı.
- 9 Kasım 1965: Yunan Europa gemisi yolcu motoruyla çarpıştı.
- l Mart 1966: Sovyet Lutsk ve Kranski gemileri liman önünde çarpıştı.
- 3 Temmuz 1966: Yeni Galatasaray ve Aksaray motorları çarpıştı (11 ölü).
- 18 Kasım 1966: Romanya bandıralı Ploeşti gemisi Bereket motorunu batırdı. 7
balıkçı öldü.
- 26 Kasım 1967: Yunan Eleni ile Sovyet Druzbha gemileri çarpıştı.
- l Temmuz 1970: İtalyan Agip Ancona tankeri kıyıya çarptı.
- 11 Temmuz 1971: Şeydi Reis ile Ufuk gemileri çarpıştı.
- 14 Mayıs 1972: Mauritini adlı İtalyan gemisi kıyıya çarptı.
- 23 Temmuz 1972: İstikbal gemisi Alman Ewicksu gemisiyle çarpıştı.
- 27 Temmuz 1972: Turan Emeksiz Vapuru Sarayburnu önlerinde Sönmezler
gemisiyle çarpıştı (4 ölü, 25 yaralı).
- 17 Haziran 1973: İtalyan Galaxie ve Bulgar Sturuma gemileri çarpıştı.
- 29 Kasım 1973: European River adlı Yunan gemisi kıyıya çarptı.
- 27 Aralık 1976: Hindistan'ın Lök Prabha gemisi Sovyet Maucesta ile Rumelihisarı
önünde çarpışarak battı.
- 14 Mart 1978: Methodic adlı Liberya bandıralı gemi yoğun sis nedeniyle Kan
dilli İskelesi'ni ikiye biçti.
- 12 Ocak 1979: Hakan gemisi, Dragon adlı Lübnan gemisiyle çarpıştı.
- 21 Nisan 1979: Kefeli gemisi Karpat adlı Rumen gemisiyle çarpıştı.
- 15 Kasım 1979: Independenta adlı Rumen tankeri, Evriali adlı Yunan şilebi ile
Haydarpaşa önünde çarpışarak battı (51 kişi kayboldu).
- 2 Nisan 1980: Yunan bandıralı Elsa ile Sovyet Moskovski gemileri çarpıştı.
- 2 Nisan 1980: Liberya bandıralı Betty ve Rigel gemileri çarpıştı.
- 9 Kasım 1980: İngiliz Nandic Faith ile Yunan Stawanda gemileri çarpıştı.
- 27 Ocak 1981: Penelopia adlı Yunan gemisi kıyıya çarptı.
- 12 Mart 1981: Romanya bandıralı Teius ile B. Başaran Reis kösleri çarpıştı.
- 25 Temmuz 1981: Taraş Şaşenko adlı Sovyet gemisi Harbiye adlı şehir hattı
gemisine yandan bindirdi.
- 3 Şubat 1982: Asya l adlı Türk gemisi ile Sovietskiye Porfsiyzy adlı Sovyet ge
mileri çarpıştı.
- 4 Mart 1982: Çernigov ile îzhora adlı Sovyet gemileri çarpıştı.
- 5 Mart 1982: Sovyet Macobet ile Kaptanoğlu gemileri çarpıştı.
- 21 Eylül 1983: Tellitabya römorkörü İtalyan Federico C yolcu gemisiyle çarpıştı.
- 14 Şubat 1985: Hamdi Karahasan adlı şehir hattı vapuru, Kanlıca'da Seher
Hanım Yalısı'na bindirdi.
- 25 Eylül 1985: Meltem adlı hücumbot bir Sovyet gemisiyle çarpıştı.
- 15 Mayıs 1986: Kapitan Soroka adlı Sovyet gemisi, yine bir Sovyet savaş
gemisiyle çarpıştı.
- 14 Kasım 1991: 20.000 koyun yüklü Rubinion 18 adlı Lübnan bandıralı gemi,
Filipin bandıralı Madonna Lili adlı gemiyle çarpışması sonunda Boğaz'da sulara
gömüldü. Güvertedeki koyunların pek azı, petrole bulanmış halde, sandallara
toplandı.
ESER TUTEL
Eser-i Cedid olan Ordu, 56 yaşında eski bir tekneydi.
14 Aralık 1960'ta World Harmony adlı Yunan tankeri ile Peter Zoranic adlı Yugoslav şilebinin Kanlıca ile karşısındaki Tokmakburnu arasında çarpışması sonucu meydana gelen ve şiddetli patlamalarla başlayan yangın özellikle Çubuklu ve Kanlıca sakinlerine korkulu saatler yaşattı. Bu arada Denizyollarının demirli bulunan yolcu gemilerinden Tarsus alevler arasında kalarak hurda haline geldi.
like odakları olan rota kesişmesi ortadan kalkmış, bu da kazaların azalmasında yardımcı olmuştur.
Makineli gemiler zamanında İstanbul sularında meydana gelen büyük deniz kazaları şunlardır: 30 Ekim 1909'da Ereğli' den kömür yüklü 1.175 grostonluk Taif Vapuru, Sarayburnu önlerinde bir gemiyle çarpışarak battı.
22 Ekim 1936'da Zonguldak'tan İzmir'e kömür götürmekte olan Ordu şilebi, Kız Kulesi önlerinde Hamidiye adlı savaş gemisiyle çarpışarak battı. İlk adı
l Mart 1966'da biri tanker, öteki şilep, Lutsk ile Kransky adlı iki Sovyet gemisinin liman önlerinde çarpışması sonucu denizin üstü petrolle kaplandı. Kısa bir süre sonra petrolün limana doğru da genişlemesi üzerine şehir hattı seferleri iptal edildi, hattâ Karaköy'de 23.45' teki hareket saatim bekleyen Kadıköy Vapuru boşaltıldı. Bu arada, bir kişinin tutuşturup denize attığı gazete parçası, bir anda suyun üzerini alevler içinde bıraktı. Kadıköy Vapuru yanarak kullanılmaz hale geldi. Vapurdan çıkamayan bir kişi yanarak öldü. Karaköy'deki Kadıköy İskelesi binası ile Galata Köprüsü'nün altındaki sucu, şerbetçi, manav, balıkçı, gazete bayii gibi dükkânlar da yanmaktan kurtulamadı.
27 Aralık 1976'da Maucesta adlı Sovyet gemisi ile Lök Prabha adlı Hint gemisi Rumelihisarı önünde çarpıştılar. Gövdesinde büyük yara açılan Hindistan bandıralı şilep kısa bir süre içinde battı. Batığın tehlikeli olabileceği düşünülerek trafik kısıtlandıysa da, şilebin dip kanalda olduğu anlaşıldığından kısa bir süre sonra geçişlere izin verildi.
15 Kasım 1979'da Independenta adlı dev Rumen tankeri ile Evriali adlı Yunan şilebinin sabaha karşı Boğaz girişinde çarpışması sonucu iki gemi de bir anda alevler içinde kaldı. Şiddetli patlama, ta Etiler semtinden duyuldu. Alevlerin sıcaklığı Cankurtaran, Kumkapı semtlerinden hissedildi. Ayrıca, Topkapı Sa-rayı'nda hasar meydana geldi, tarihi camlar kırıldı, bazı eşyalar parçalandı. 51 denizcinin kaybolduğu, ancak 3 kişinin kurtulduğu kazada 95.000 ton ham petrol denize yayıldı. Köprü-Haydarpaşa-Ka-dıköy vapur seferleri aksadı. Independenta, Haydarpaşa Mendireği'nin hemen önünde, dipteki sığ kumluğa oturmuştu; Evriali ise çekilerek Beşiktaş ile Or-taköy arasındaki şamandıralara bağlandı. Independenta'daki yangın haftalarca devam etti; söndükten sonra da enkazının parçalar halinde sökülüp kaldırılması yıllar sürdü. Bu arada, bir lodos fırtınasında başıboş kalan Evriali de şamandıradan kurtulup Ortaköy İskelesi'ne yaslanarak ayrı bir sorun çıkardı.
ESER TUTEL
DENİZ LİSESİ
Deniz Harp Okulu'na(~>) öğrenci yetiştiren askeri lise. Cumhuriyet'ten önceki a-dı Mekteb-i İdadi-i Bahrî, Bahriye İdadi-si'dir.
Deniz Lisesi'nin eğitim-öğretim çalışmaları kuruluş tarihi olan 1852'den 1963'e değin Deniz Harp Okulu bünyesinde veya bu üst kuruma bağlı olarak sürdü. Deniz Harp Okulu'nun (Mekteb-i Bahriye) ikinci kez Heybeliada'ya taşınmasından kısa bir süre sonra bu okulun bünyesinde idadi (lise) sınıfları açıldı. 1865'te, İstanbul'daki askeri yüksekokullara öğrenci yetiştiren idadiler ile Bahriye Mektebi idadi sınıfları "Mekteb-i İdadi-i Umumi" adı altında birleştirildi. Ancak umulan verim elde edilemediğinden, 1868'de aske-
DENİZ MÜZESİ
28
29
DENİZ TİCARET ODASI
dernize edildi. I. Dünya Savaşı sırasında (1914-1918) ve sonrasında Bahriye Müzesi Müdürlüğü adıyla Tersane içinde iki kez yeri değiştirildi. 1939'da II. Dünya Savaşı'mn başlamasıyla müzedeki eserler Konya'ya taşındı ve ziyarete kapalı tutuldu. Savaş sonrasında eserler istanbul Kasımpaşa'daki Divanhane (bugünkü Kuzey Deniz Saha Komutanlığı) binasının bir bölümüne taşınarak depolandı. 27 Eylül 1948'de Dolmabahçe Camii; sarayın garaj ve kayıkhanesi ile havuzunda Deniz Müzesi adıyla teşhire a-çıldı.!956'da Dolmabahçe Caddesi'nin genişletilmesi sırasında kayıkhane ve garaj yıkılınca buradaki eserler eski Dolmabahçe Sahilsarayı'nın Arabacılar Dairesi' ne taşındı. Bu taşınma sırasında Deniz Kuvvetleri'ne ait arşiv belgeleri Ağalar Da-iresi'nde; kayıklar ve kadırga da Devlet Malzeme Ofisi'nin Beşiktaş'taki binasında depolandı.
Dört yıl boyunca bir kısım malzemeleri Dolmabahçe Camii'nde halkın ziyaretine açık bulundurulan müze, 1960 ta
ri idadiler yeniden ayrıldı. Bahriye İdadisi Heybeliada'daki Bahriye Mektebi'nin alt sınıfları oldu. Bu dönemde öğretim süresi 4 yıldı. 1875'te idadi altı sınıflardan oluşan iki "Mekteb-i Rüşdiye-i Bahrî" den biri Heybeliada'da (deniz ortaokulu), diğeri Kasımpaşa'da açıldı. Bu okulları bitirenler doğrudan Bahriye Mektebi idadi sınıflarına geçmekteydiler. II. Meşrutiyet döneminde (1908-1918) öğretim programında ve kadrosunda yenilikler gerçekleştirildi.
1924'te Tevhid-i Tedrisat Kanunu yürürlüğe girince bu okulun programında da gerekli düzenlemeler yapıldı. 1928'de "Heybeliada Deniz Lisesi Müdüriyeti" adıyla kara askeri liselerine koşut bir programa bağlandı.
1948-1954 arasında Deniz Koleji adını taşıyan Deniz Lisesi, 1963-1964 öğretim yılında Deniz Harp Okulu'ndan ayrılarak bağımsız okul komutanlığı oldu. Günümüzde "Deniz Lisesi, Hazırlık Sınıfı ve Kurslar Komutanlığı" olarak Heybeliada'da hizmet vermektedir. Hazırlık sınıfı 1975-1976 öğretim yılında açıldı, l yıllık hazırlık sınıfı üstüne 3 yıl süreli o-lan Deniz Lisesi'nde öğretim programı fen ve matematik ağırlıklıdır. 1985'te Deniz Harp Okulu'nun Tuzla'daki yeni tesislerine taşınmasından sonra Heybeliada'daki tesisler Deniz Lisesi'ne bırakılmıştır. Burada, geçen yüzyıldan kalan tek özgün yapı, o zaman Kaptan Köşkü olarak anılan dershane binasıdır.
RASİM ÜNLÜ
DENİZ MÜZESİ
Beşiktaş'ta daha çok Türk denizciliği ve deniz tarihiyle ilgili objelerin sergilendiği branş müzesi.
1897'de Bahriye Nazırı Bozcaadalı Hüseyin Hüsnü Paşa'nın emri ile Amiral Arif Hikmet Paşa ve Yüzbaşı Süleyman Nut-kî Bey tarafından Taşkızak Tersanesi'n-de (eski mayın deposunun üst katı) Deniz Müzesi ve Kütüphanesi adıyla kuruldu, ilk objeler denizcilikle ilgili kişi ve kurumlardan hibe yahut satın alma yoluyla elde edildi. 1914'te Bahriye Nazın Cemal Paşa zamanında ressam Ali Sami Boyar'ın(->) gayretleriyle genişletilip mo-
Heybeliada sahilinde yer alan Deniz Lisesi
binalarından bir görünüm. Nezih Başgelen
halen bulunduğu Beşiktaş Vergi Dairesi' ne (eski Maliye binası) taşındı ve kütüphane ile birlikte halkın istifadesine sunuldu. 1970'te Deniz Kuvvetleri Komutanı Celal Eyiceoğlu'nun gayretleriyle müze binalarına ilaveten bir Kayıklar Galerisi yaptırılarak tarihi kayıklar ile kadırga da teşhire alındı (1970). Aynı yıl müzenin arşiv kısmı Lalahan'a (Ankara) taşınmışsa da çok geçmeden İstanbul'a getirildi ve halen bulunduğu binada (Dolmabahçe Sarayı Arabacılar Dairesi) faaliyete geçti. Müze bünyesinde halen bir kütüphane ile Tarihi Deniz Arşivi bulunmaktadır.
Ana teşhir binası üç katlıdır. Bodrum katın duvarlarım tanınmış hattatların denizcilikle ilgili hat levhaları ve İstanbul' un panoramik resimleri süsler. Bu kattaki özel odalardan ilki, bir döneme adım yazdıran Yavuz Kruvazörü'ne ait hatıralar ve objelere ayrılmıştır.
Haritalar, fenerler, sancaklar ve alemlere ayrılan bölümde Türk denizcilik tarihine ait pek çok kıymetli eser yanında özellikle 1462'de Trablusgarplı İbrahim Reis tarafından ceylan derisi üzerine resmedilen son derece değerli önemli Akdeniz haritası yer alır. Pirî Reis'in ünlü Kitab-ı Bahriyesi ile yazma bazı eserlerin sergilendiği bölümde de nadide sancak Kuranları dikkat çeker. Bahriyede hizmet görmüş gemiler ve birliklere ait jurnal, seyir defteri, isim plaketleri, sancaklar ile eski taş baskı kalıplarının ve numune baskıların yer aldığı bodrum kattan üst kata uzanan merdiven sahanlıklarında eski yazı gemi isim plaketleri ile padişah tuğraları sergilenir.
Zemin katın giriş holünü süsleyen objeler arasında Barbaros Hayreddin Paşa' mn Preveze Deniz Savaşı'nda kullandığı rivayet edilen sim işlemeli yeşil sancağı müzenin en nadide objelerinden birini oluşturur. Bu katta, bir salon ile sırasıyla özel odalar mevcuttur. Bir özel odada
Deniz Müzesi'nin en ilginç bölümü olan tarihi Kayıklar Galerisi. Yavuz Çelenk, 1994
Atatürk'ün kullandığı eşyalar ile onun hatırasını yaşatan objeler sergilenmektedir. Deniz şehitlerine ayrılan oda, 1319-1974 arasında yapılan deniz savaşlarında şehit düşen Türk denizcilerinden, tespit olunabilenlerin isim, kimlik ve bilgileri, savaşlarıyla birlikte yer alır. Keza gazi gemilerle ilgili objeler de burada sergilenmektedir. Silahlar ve tersaneler salonunda 17-19. yy'lara ait çeşitli ülkelerde yapılmış kılıçlar ve ateşli silahlar bulunur. Salonun duvarlarım ise denizcilikle ilgili tablo ve resimler süsler. Salona ait iki odadan biri Kırım Savaşı (1853-1856), diğeri de Mahmudiye Kalyonu'na ait hatıralara ayrılmıştır.
Müzenin üst katında simetrik iki salon ile büyükçe bir oda yer alır. Holü resim ve tablolarla süslü olan bu katın I. Dünya Savaşı'na ayrılan salonunda bu savaşla ilgili objeler ve Bahriye Mektebi'ne ayrılmış bir küçük oda bulunur. Buradaki bir diğer oda da Fatih Sultan Mehmed'i konu alan tablo ve objeler yer alır. Üst katın ikinci salonu gemi maketlerini ihtiva eder. Duvarları yine tablolarla süslü olan bu salonda Barbaros ve Turgut Re-is'e ayrılan iki oda bulunur. Ayrıca, 16. yy'dan günümüze kadar Türk denizciliğine ait kıyafetlerden bir koleksiyonun yer aldığı salon da buradadır.
Tarihi kayıklar galerisi, denizcilikle ilgili çeşitli objeleri ihtiva etmesi bakımından müzenin en ilginç bölümünü o-luşturur. Dünyada bir benzerine daha rastlanmayan Osmanlı saltanat kayıkları, bu galeride tamamen orijinal şekilleriyle mu-fahaza edilip sergilenmektedir. Buradaki en değerli eser ise IV. Mehmed'e (hd 1648-1687) ait tenezzüh kadırgasıdır. 40 m boyunda, 5,90 m eninde, 140 ton ağırlığında ve beher küreği üç kişi tarafından çekilen (toplam 144 kürekçi) 24 çifte ve oturakla donatılmış bu orijinal kadırganın köşk kısmı da Türk el sanatlarının zarif bir örneğidir.
Müzenin bahçesi de açık teşhir alanı olarak düzenlenmiştir. Burada Pirî Reis haritasının mozaik röprodüksiyonu ile Osmanlı egemenlik sınırlarım gösteren üç duvar haritası, ayrıca ünlü Türk denizcilerinin büstleri, hava şartlarından etkilenmeyen diğer objeler ve orijinal mayınlar, torpedolar, deniz toplan, denizcilikle ilgili kurumlara ait eski kitabeler vb sergilenir.
Deniz Müzesi'nde halen 3.742 eser bulunmaktadır. Kütüphanede bazıları yazma olmak üzere 15.000'i aşkın kitap mevcuttur. Tarihi Deniz Arşivi'nde Bahriye Nezareti dönemine ait 25.000.000 civarında eski yazılı belge yer alır. Müze pazartesi ve salı günleri hariç her gün mesai saatlerinde ziyarete açıktır. Kütüphane ve arşiv ise mesai gün ve saatlerinde araştırmacılara hizmet vermektedir.
Dostları ilə paylaş: |