I d I n I a V a V x h o n I n < I j V a h I x V l a I o I l n V v h fi X l Q



Yüklə 7,77 Mb.
səhifə43/139
tarix27.12.2018
ölçüsü7,77 Mb.
#87837
1   ...   39   40   41   42   43   44   45   46   ...   139

Bibi. Tayyarzade Ahmed Ata, Tarih-i Ata, l, ist., 1291, s. 137-254; Koç i Bey Risalesi, ist., 1972, s. 91-96; Evliya, Seyahatname, I, 243-258; Hızır llyas Ağa, Letâif-i Enderun, ist., 1276; Uzunçarşılı, Saray, 297 vd; Ergin, Maarif Tarihi, I, 6-20; Pakalın, Tarih Deyimleri, I, 533-540; Hafız Mehmed Refik, "Enderun-ı Hümayun Mektebi", Edebiyat-ı Umumiye Mecmuası, S. l (22 Teşrinievvel 1334), s. 16-20.

NECDET SAKAOĞLU



ENDÜSTRİ MESLEK LİSELERİ

Ortaokula dayalı, lise düzeyinde, kredi ve ders geçme sistemi uygulanan 6 dö-nemlik, mesleğe, iş alanlarına, hayata ve yükseköğretime hazırlayıcı okullar.

istanbul'da ilk endüstri meslek lisesi 1868'de Sanayi Mektebi adı ile açıldı (bak. sanayi mektepleri). 1927'de açılan ve öğretim süresi 5 yıl olan akşam erkek sanat okulları, 1931'de bölge sanat okulları adım aldı. Bu kurumlara 194l'de program geliştirilerek erkek sanat enstitüleri denildi.

Seyyid Lokman'ın Hünemame'de yer alan Enderun avlusu, harem ve hasbahçelerin betimlendiği bir minyatürü, 1584, I. cilt. TSM Kütüphanesi, H. 1523

1974-1975 öğretim yılında okulların adı endüstri meslek liseleri oldu. 1984-1985 öğretim yılından itibaren bu okullardaki bölümlerin sayısı artırılarak aynı çatı altında teknik lise, Anadolu teknik lisesi, Anadolu meslek lisesi programlarına yer verildi.

Halen istanbul'daki endüstri meslek liselerinde 54 değişik mesleki program uygulanmaktadır.



Teknik Liseler: Endüstri meslek liselerinin I. ve II. dönemini basan ile veren öğrenci III. dönemden itibaren bu okuldaki öğrenimini 8 dönemde tamamlar. Mezun olabilmesi için 240 krediyi tamamlaması gerektir.

Anadolu Teknik Liseleri: Ortaokul üzerine hazırlık sınıfından sonra 8 dönemdir. Teknisyen düzeyinde mesleki formasyon ve yabancı dil kazandırılır, istanbul'da bu programı uygulayan Kâğıthane Profilo Anadolu Teknik Lisesi ile Ticaret Odası Teknik Lisesi bulunmaktadır.

Bu okullarda bilgisayar, elektrik, elektronik, gazetecilik, inşaat, kimya, makine, otomatik kumanda, radyo TV, telekomünikasyon, tekstil, tıp elektroniği, uçak bakımı ve elektroniği, yapı ressamlığı ve uçak motorları bölümleri vardır. Öğrenciler 240 krediyi doldurmak zorundadır.



Anadolu Meslek Liseleri: Öğrenim süresi hazırlıktan sonra 6 dönemdir. 1993-1994 öğretim yılında istanbul'daki en-

Maçka'daki Endüstri Meslek Lisesi ve Anadolu Teknik Lisesi. Yavuz Çelenk, 1994

düstri meslek liselerinden, bünyesinde teknik lise ve Anadolu meslek lisesi bulunanlar şunlardır: Alibeyköy, Avcılar, Bağcılar, Bahçelievler, Küçükçekmece, Beyoğlu, Çatalca, Haydarpaşa, Gültepe, İnönü, Kadırga, Kâğıthane, Kartal, Kü-çükköy, Maçka A. Tuncel, Sultanahmet, Şişli, Tozkoparan, Tuzla, Ümraniye, Yakacık, Yalova, Zeytinburnu ile Zincirliku-yu yapı meslek liseleri.

1993-1994 öğretim yılındaki teknik liselerde 2.129, Anadolu meslek liselerinde 494, teknik liselerde 4.654, endüstri meslek liselerinde ise 36.398 öğrenci olmak üzere toplam 43.675 öğrenci mevcuttur. Aynı okullarda kız öğrenci sayısı 7.124, meslek dersi öğretmeni sayısı 1.084 ve genel bilgi dersleri öğretmen sayısı 733'tür.



Çok Programh Liseler, istanbul'da Ya-lova-Taşköprü Aksa Endüstri Meslek Lisesi, bünyesinde ticaret ve kız meslek lisesi de olduğu halde bir müdürlük altında öğretimini sürdürmektedir.

Ayrıca, Türkiye-Almanya teknik işbirliği Istanbul-Haydarpaşa Anadolu Teknik Lisesi Kumanda Bölümü projesi, 3-4 milyon Alman Markı karşılıksız kredi, 3-5 yıl uygulamalıdır. Türkiye-Japonya teknik işbirliği, Istanbul-Tuzla Teknik Lisesi ve Endüstri Meslek Lisesi projesi, 1,2 milyon Japon Yeni kredili ve 5 yıl uygulama sürelidir. Türkiye-Fransa teknik işbirliği, istanbul Profilo Anadolu Teknik Lisesi projesi, 43 milyon Fransız Frangı karşılıksız kredili ve 5 yıl sürelidir.



BibL Endüstriyel Teknik Öğretimde Gelişmeler, Ankara, 1993; F. R. Unat, Türkiye Eğitim Sisteminin Gelişmesine Tarihi Bir Bakış, Ankara, 1964.

KUTLUAY ERDOĞAN



ENERJİ

1990'lı yıllarda Türkiye nüfusunun altıda birini, ülke sanayi üretiminin ise yarısına yakın bir bölümünü barındıran istanbul, kişi başına düşen miktar olarak da ülke

lar boyunca denizyoluyla getirilen odun ile karşılanmıştır. Marmara ve Adapazarı bölgesinin yamsıra Şile'den Sinop'a kadar olan bölge ve Istrancalar başta olmak üzere Karadeniz kıyılarından elde edilen orman ürünleri önceleri küçük gemiler, sonraları da motorlarla istanbul'a getirilmekte ve iskelelerden fırın, kışla ve konutlara dağılmaktaydı. Sarayın çok büyük olan odun gereksinimi için 30 adet büyük Karamürsel kayığının tahsis edildiği kaydedilmektedir. Tavernier sarayın her yıl, her biri çift manda tarafından çekilen 40.000 araba odun kullandığını, bunların bir kısmının Akdeniz'den dahi getirildiğini yazmıştır. Bu odunların kesim işinde köleler kullanılarak masrafın düşürüldüğü de kaydedilmektedir.

Diğer yandan 17. yy'da kente gelen Fransız seyyahı G. Grelot sayıları 600 kadar olan un değirmenlerinin hepsinin bey-girgücüyle işletildiğini yazar. Evliya Çelebi ise kentte 600 kadar fırına mukabil 300 at değirmem ve sadece 2 yeldeğirme-ni olduğundan söz eder. Halbuki aynı yıllarda Batı Avrupa'da su ve rüzgâr değirmenlerinin kullanımı hızla yaygınlaşıyor ve ortalama olarak her kişi için, iki kişinin kas gücüne eşit bir inorganik enerji elde ediliyordu.

1829'da Zonguldak bölgesinde kömürün bulunmasından kısa bir süre sonra, istanbul'da 1843'te deniz işletmeciliği başlamış, buharlı gemiler artık kentte sürekli bir kömür stoğunun bulunmasını gerekli kılmıştır. Daha sonra kömür, yakacak olarak da kullanılmaya başlanmış, ancak bunun kentin enerji gereksinimi üzerinde baskı kuracak kadar yaygınlaşması 1950' lerden sonra olmuştur. I. Dünya Savaşı'n-da Ruslar Zonguldak kömürünün taşınmasını engellemek için teşebbüse geçmiş ve Marmara ulaşımı ingiliz denizaltıları tarafından kesilmişken bile, kent büyük bir yakıt sıkıntısı çekmemiş ve gereksinimini yakın ormanlardan sağlayabilmiştir.

istanbul elektriğe, ilk olarak izmir'den 5 yıl sonra 1910'da kavuşmuştur. O yıllarda sokak aydınlatmasında da kullanılan havagazı, her iki kente de 1882'de gelmiş-



ENSERCİ MESCİDİ

176

177

ERENKÖY

Yedikule'deki havagazı fabrikasından bir görünüm.



Cumhuriyet Gazetesi Arşivi

tir. Kentin ilk büyük elektrik santralı 14 Şubat 1914'te Silahtarağa'da faaliyete geçmiştir (bak. aydınlatma). Taşkömürü kullanan bu santral sonraki yıllarda 122 megavatlık bir kurulu güce ulaşmıştır. Fuelo-il kullanan Ambarlı Santralı ise 1960'la-nn sonlarında 630 megavatlık bir kurulu güce sahip olacak şekilde tevsi edilmiş, daha sonra bu santrala doğal gaz ile çalışacak daha büyük bir ünite eklenmiştir. Ancak doğal gaz ikmali ve maliyetleri bu santral için önemli bir sorun oluşturmuştur (bak. Ambarlı Termik Santralı).

İstanbul'da 1990'da toplam elektrik tüketimi 8,2 milyar kwh olarak tahmin edilmiştir. Kişi başına tüketim yaklaşık 1.000 kwh ile, Ege Bölgesi'yle birlikte ülkede en yüksek düzeyi oluşturmaktadır. Ne var ki yüzde 20'ye yaklaşan şebeke kayıpları hesaba katıldığında, kişi başına ortalama tüketim 831 kwh olmaktadır. Aynı yıl için söz konusu elektrik üretiminin 3,08 milyarlık bölümü büyük sanayi, 1,3 milyarlık bölümü küçük sanayi ve ticarethe-neler, 1,6 milyar kwh'i ise konutlarda tüketilmekteydi. Resmi dairelerin tüketimi, 0,15, KiT'lerin tüketimi 0,39, sokak aydınlatmaları ise 0,24 milyar kwh'i bulmaktaydı. Toplutaşımada elektrik kullanımı ise çok azdı. Elektrikli trenler Rumeli yakasında 1955, Anadolu yakasında ise ancak 196i'de hizmete girmiştir. Buna karşılık l milyon araç ile yapılan kent içi ulaşım hem yavaş, hem de kirlilik yaratan bir özelliğe sahip olup enerji kullanımında büyük bir savurganlığa neden olmaktadır. Özellikle yüz binlerce kişinin kentin Rumeli yakasında çalışıp Anadolu yakasında oturmaları enerjinin ve diğer kaynakların irrasyonel kullanımına yol açmaktadır.

Kirlilik yaratan enerji kullanımına karşı geliştirilen doğal gaz projesi ise 1994'te büyük ölçüde tamamlanmıştır. Birleşik

Devletler Topluluğu'ndan getirilen doğal gazı satmaya yetkili olan BOTAŞ'tan alınan gazı dağıtmak için İGDAŞ isminde bir şirket kurulmuş ve İstanbul için 800 milyon m3 doğal gaz tahsis edilmiştir (bak. doğal gaz). Ancak 1992'de sadece 9 milyon, 1993'te ise 137 milyon m3 dağıtım yapılmış, 800 milyon m3'lük dağıtıma 1997'de ulaşılması planlanmıştır. 1993'te doğal gazın yüzde 64'ü sanayide, yüzde 36'sı ise konut ısıtmasında kullanılmaktaydı. İstanbul'da 19. yy'm sonlarında yabancı sermaye iştirakleri olarak kurulan ve Cumhuriyetten sonra İETT'ye devredilen havagazı işletmeleri ise 13 Haziran 1993'te faaliyetlerini tümüyle durdurmuşlardır. Ha-vagazmın son tam üretim yılı olan 1992' de, 21,2 milyon m3 gaz üretilmiştir.

Doğal gaz kullanımıyla kentin giderek kirlenen havasını bir miktar olsun temizleme çabası süredursun, 1993'te İstanbul'da çoğu, kentin Karadeniz kıyılarından çıkartılan kalitesiz Ağaçlı kömürünün kullanımı 6 milyon tona yaklaşmaktaydı. Buna karşın dışarıdan getirilen daha kaliteli kömür ise yaklaşık 1,5 milyon tonu buluyordu. Ayrıca oran olarak azalmakla birlikte odun tüketimi de devam etmekte, petrokok ve asfaltit gibi çevre kirletici maddelerin kullanımı da yasaklamalara rağmen sürmektedir. Yine ısıtma amaçlı olarak 780 bin ton fueloil ve 86 bin ton kalorifer yakıtı kullanıldığı bildirilmektedir. Ancak gerçek tüketimin daha yüksek olduğu uzmanlarca ifade edilmektedir. Kentin benzin ve motorin gereksinimi ise ağırlıkla Yanmca'da bulunan İPRAŞ rafinerisi tarafından karşılanmaktadır. Bu rafineri esasen İstanbul ve Kuzey Marmara bölgesinin akaryakıt gereksiniminin temini için konumlandınlmıştır.

İstanbul, Türkiye ortalamasına göre yüksek miktarlarda enerji tüketmekle bir-

likte rasyonel bir enerji modeline, ısınma ve ulaştırmada optimum enerji ve kaynak kullanımı projelerine sahip değildir. Enerjiye ilişkin sayısal veriler bile kesin olarak bilinmemektedir. Kentin gelişmesi diğer yönleriyle olduğu gibi bu açılardan da kendiliğinden ve başıbozuk biçimde gerçekleşmiştir. Isı yalıtımı sorunu enerjinin giderek pahalılaşması sonucunda 1970'lerde gündeme gelmiş olmakla birlikte henüz çok az konut ve işyerinde uygulanmıştır. Toplu ulaşımın toplamdaki payı ise giderek gerilemiştir. Böylece, 20. yy'm son çeyreğinde İstanbullular ısınma ve ulaşımda enerji açısından pahalı ve kirli bir ortamda yaşamak zorunda kalmışlardır. Bibi. DiE, istatistik Yıllıkları; Dünya Enerji Konferansı Türk Milli Komitesi 3- Genel Enerji Kongresi, c. I; 1. Ortaylı, Tanzimattan Cumhuriyete Yerel Yönetim Geleneği, ist., 1985; O. Arıkanlı, Türkiye'de ilkler, ist., 1973; Kö-mürciyan, istanbul Tarihi, ist., 1988.

M. TANJU AKAD

ENSERCİ MESCİDİ

bak. MİSMARİ SUCA MESCİDİ



EPARHOS TES POLEOS

Bizans döneminde, Konstantinopolis'in en yüksek yöneticisi. Günümüzde belediye başkanı ve vali tarafından yerine getirilen birçok işlevi bünyesinde toplayan eparhos'luk makamı Roma dönemindeki "praefectus praetorio"nun (vali) devamı idi.

Törenleri anlatan ünlü De Ceremoni-z's(->) ile Fileteos'un 899'da yayımladığı Kletorologion adlı kitaplardan anlaşıldığına göre, eparhos yöneticilik görevini geniş bir kadro aracılığıyla yürütüyordu. Yardımcılarından "bullotes"in görevi, ipek üreticilerini denetlemek ve üretimin belli bir kalitede yapılmasını sağlamaktı. "Sim-ponos" denilen iki yardımcısı ise, esnaf loncaları ile ilişkiyi sağlıyordu. Bu önemli makama, 14. yy belgelerinde artık rastlanmamaktadır. Eparhos'un diğer önemli yardımcısı başkentteki yabancı tüccarların denetimi ile görevli "legatarios"tu. "Lo-gothetes tou Praitoriou" denen diğer bir memur, adından da anlaşıldığı üzere, şehrin en önemli hapishanelerinden Praeto-riun'un(~>) yöneticisi olup eparhos'a emniyet ve adliye konularında yardımcılık ediyordu. 9. yy'dan kalma Uspenskiy Tak-tikoriu denen bir başka törenler kitabında sözü geçen bu memuriyet, tarihçi Te-ofanos'a göre II. Romanos döneminde (959-963) ihdas edilmiştir.

Eparhos'un diğer yardımcıları, "geito-niarhai" demlen mahalle sorumlularıdır. Gene Kletorologion'un görece önemsiz diye tanımladığı bu makam 10. yy'dan itibaren bölge hâkimliğine dönüşmüştü. Eparhos'un bir diğer yardımcısı "parata-lassites" ise, deniz taşımacılığı ile ilgili sorunları çözümlemekle yükümlüydü. I. îustinianos döneminde (527-565) böyle bir büronun bulunduğu ve bu büronun Boğazlar'da uygulanan "kommerkion" adlı bir çeşit gümrük vergisi koyduğu bi-

linmektedir. Bu vergiye, 14. yy belgelerinde rastlanmaz.

Eparhos hakkında önemli bilgiler veren diğer bir kaynak da, 10. yy'dan kalma Eparhos'larKitabt'dıı. Esnaf loncalarının işleyişi, faaliyetleri, pazar yerleri, fiyatların (ve kâr miktarlarının) saptanması gibi konularda ayrıntılı bilgileri içeren bu kaynak, 22 bölümden oluşan bir koleksiyondur. Yazmaların başlık ve önsöz bölümü İstanbul'da, tamamı Cenevre Kitap-lığı'nda saklanmaktadır. Ayrıca, bazı özel koleksiyonlarda, birinci bölümün ilk üç paragrafını içeren kopyalara rastlanmıştır.

İstanbul'daki yazmalarda, yayımlayan olarak VI. Leon'un (hd 886-912) adı geçmektedir. Metinde görülen ve ancak 10. yy'ın ortalarında tedavüle çıkan "tetartera" adlı bir para birimi yüzünden, araştırmacılar kitabın II. Nikeforos Fokas döneminde (963-969) tamamlandığını ileri sürmüş-lerse de, bugün, asıl metnin VI. Leon'a ait olduğu, II. Nikeforos ve I. İoannes Tzimis-kes döneminde (969-976) bazı eklemeler ya da tahrifat yapıldığı görüşü hâkimdir.

Bibi. R. Guilland, "Etudes sur l'histoire admi-nistrative de l'Empire Byzantin-l'Eparque de la ville," Byzantinoslavica, S. 41 (1980), s. 17-32; D. Feissel, "Le prefect de Constantinople, leş poids-etalons et l'estampillage de l'argenterie au Vle et au VIIe siecle," Revue numismatüjue, S. 28 (1986), s. 119-142; Ostrogorsky, Bizans, 202, 232-237, 297, 321; J. Bury, The Imperial Administrative System in the Ninth Century, Londra, 1911, s. 71-105; N. Oikonomides, Leş listes depreseance byzantines du Ke etXe siecle, Paris, 1972.

AYŞE HÜR


EPTALOFOS KAHVE VE GAZİNOSU

Taksim'de Cadde-i Kebir (İstiklal Caddesi) ile Sıraselviler Caddesi'nin kesiştiği köşede, 1870'li yıllarda Ayia Trias Ki-lisesi'nin vakıf arazisine yapılan bina ve dükkânların üst katında Panayot Kalivis tarafından Cafe d'Europe adıyla açıldı. Bu arazide daha önce Ayios Yeoryios adında ahşap bir kilise ve Rum mezarlığı bulunmaktaydı.

İşletmenin adı sonradan Eptalofos diye değiştirildi (Rumcada epta: Yedi, lo-fos: Söz, söylev). Kahveye Cadde-i Kebir tarafındaki ferforje bir kapıdan girilir ve dar bir merdivenle üst kata çıkılırdı. Önceleri Taksim Meydanı'na ve Sıraselviler Caddesi'ne bakan ön kısmı boydan boya terastı, daha sonra Taksim köşesi hariç bu teras da camla kapatıldı. 1881'de Hovhannes Alepian kahveyi devralıp akşamları saz ve fasıl heyetleri düzenlemeye başladı.

Böylece klasik Osmanlı musikisinin çeşitli saz heyetlerinin sundukları programlarla kahve bir dönem için akşamları gazinoya dönüşür oldu. İşletme çok iyi iş yaptığı halde önce Misel (Russeloğlu) ondan da Yorgo Valliadis'e geçti. Cumhu-riyet'e kadar burası daha çok Levantenlerden ya da azınlıklardan yurttaşların devam ettiği bir yerdi.

Cumhuriyet'ten sonra Ahmet Atalay kahve ve gazinoyu devraldı, adım "Ulus"

diye değiştirdiyse de, bu isim tutmadı, herkes orayı gene eski ismiyle kullanmaya devam etti. Uzun bir dönem boyunca, çeşitli sanatçıların yamsıra, her sosyal gruptan insanın bir çeşit buluşma ve söyleşme, vakit geçirme yeri olarak işlev gören ve kahvehane vasfıyla varlığını sürdüren Eptalofos 1960'larda köhneleşmeye başladı, 1970'lerin ortasında ise el değiştirdi, tanınmayacak derecede tadil edilerek birahane haline getirildi, ama daha sonra birahane de kapandı. Eskiden Ep-talofos'un bulunduğu yerdeki yeni yapı bugün boştur.

BEHZAT ÜSDİKEN

ERDEBİL TEKKESİ

bak. SİNAN ERDEBİLÎ TEKKESİ



ERDOĞAN, ABDÜLKADİR

(1877, Konya - 4 Aralık 1944, istanbul) Tarihçi ve müzeci.

Konya'nın tanınmış kişilerinden Ham-dizade Hacı Ali'nin oğludur. Önce medresede öğrenim gördü, sonra Darülmual-limin'i bitirdi. Konya'da çeşitli okullarda uzun yıllar tarih, edebiyat, Arapça, Farsça okuttu. Kurtuluş Savaşı yıllarında Konya'da Ankara hükümetine bağlılığını gösteren kişilerden birisi idi. 1932'de Türk ve İslam Eserleri Müzesi müdür muavinliğine tayin edildi. Kısa süre sonra İbnü-lemin Mahmud Kemal înal'm(->) emekliye ayrılması üzerine müdür oldu. İnal' in, Arapçayı ve tarihi iyi bilen muavini ile bazı çatışma ve sürtüşmeleri olmuştur. A. Erdoğan İstanbul'un kültür, tarih ve sanat ortamlarında, olgun ve zarif kişiliği, şairliği, tarihe derin vukufu ile daima aranan, zengin sohbetinden yararlanılan kalburüstü birisiydi. 1943'te emekliye ayrıldıktan bir yıl sonra öldü. Edirnekapı Şehitliği'ne gömüldü.

Erdoğan önceleri Anadolu Selçukluları ve Karamanoğulları'ndan kalan tarihi eserler, kitabeler, kültürel konulardaki araştırmaları ile dikkati çekti. Sonra İstanbul'la ilgili çalışmalar da yaptı. Dil, din, tarih, sanat tarihi, edebiyat üzerine derin bilgi sahibiydi. Eski kitabeleri okumakta seçkin bir uzmandı. Ebced hesabı ile tarih düşürmekte mahirdi.

İstanbul'a ilgili başlıca çalışmaları şunlardır: "Silivrikapı'da Hadım İbrahim Paşa Camii", VD, I (1938), 29-34 (9 resim); "Üsküdar Su Yolu Haritası", Türk Tarih Arke-ologya ve Etnografya Dergisi, IV, 1940; "Kanuni Sultan Süleyman Devri Vezirlerinden Pertev Paşa'mn Hayatı ve Eserleri", VD, II (1942), 233-244; "Onbeşbinci Asır Ortalarında İstanbul'da Bir Türk Bilgini: Hızır Bey, Hayatı ve Eserleri", Konya, no. 57 (Temmuz 1943), s. 22-27, no. 58-59 (Ağus-tos-Eylül 1943), s. 30-37; Fatih Mehmet Devrinde istanbul'da Bir Türk Mütefekkiri: Şeyh Vefa, Hayatı ve Eserleri, İst., 1941.



BibL Ayhk Ansiklopedi, I, no. 8 (Aralık 1944); M. Önder, Konya Matbuatı Tarihi, Konya, 1949, s. 61-62; R. E. Koçu, "Erdoğan, Abdülka-dir", ISTA, X, 5146-5147; "Erdoğan, Abdülka-dir", TDEA, III, 60-61.

ATİLLA ÇETİN



ERDOĞAN, MUZAFFER

(14 Man 1916, Konya -1985, istanbul) Tarihçi, arşivci.

Abdülkadir Erdoğan'ın(-t) oğludur. İlk ve orta öğrenimini Konya'da yaptı. 1943' te İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü'nü bitirdi. 1947'de Başvekâlet Arşiv Umum Müdürlüğü'nde göreve başladı. Eski metinler telhisçisi ve uzman arşivist olarak çalıştı. 1967'de Top-kapı Sarayı Müzesi'ne uzman olarak naklen atandı. Müzenin arşivinde çalıştı. 1968' de yeni kurulan İstanbul Hisarlar Müdür-lüğü'nün ilk müdürü oldu. 1972'de buradan emekliye ayrıldı.

M. Erdoğan ilmi araştırma şevkini babasından aldı. Başbakanlık Arşivi'ndeki 20 yıllık görevi sırasında, arşiv kaynaklarına nüfuz ederek orijinal ve ciddi araştırmalar ortaya koydu. Osmanlı mimari tarihi, Osmanlı mimarları, İstanbul'da halk sanatları, İstanbul baruthaneleri, bahçeleri, Mevlevîhaneleri vb araştırma alanları arasındaydı. Doğduğu kent Konya'ya ait bazı çalışmalar yaptığı gibi, Babalık, Ko-nevî, Yeni Konya gibi yerel basında ve dergilerde makaleler yazdı. Bilgin, fazıl, dürüst, vekâr ve haysiyet sahibi, terbiyeli, İstanbul efendisi bir şahsiyetti.

İstanbul'la ilgili çalışmaları "Osmanlı Mimarî Tarihinin Arşiv Kaynakları", TD, III, 5-6, (İst., 1951-1952), s. 95-122; "Onse-kizinci Asır Sonlarında Bir Türk San'atkâ-rı Hassa Başmimarı Mehmed Tahir Ağa Hayatı ve Meslekî Faaliyetleri", I, TD, S. 10 (1954), s. 157-180; ae, II, S. 11-12 (1955), s. 159-178; ae, III, S. 13 (1958), s. 161-170; ae, IV, S. 15 (1960), s. 25-46; "İstanbul'da Sırmakeşlik ve Kılaptancılık", TFA, S. 69 (Nisan 1955), s. 1001-1002; "İstanbul'da Kuyumculuk", TFA, S. 76 (Kasım 1955), 1211-1214; "Mimar Davud Ağa'nın Hayatı ve Eserleri", Türkiyat Mecmuası, XII (1955), s. 179-204; "İstanbul'da Taşçılık", TFA, S. 85 (Ağustos 1956), s. 1349-1350; "Arşiv Vesikalarına Göre İstanbul Baruthaneleri", istanbul Enstitüsü Dergisi, II (1956), s. 115-138; "İstanbul'da Enfiyeci-lik", TFA, S. 93 (Nisan 1957), s. 1477-1478; "İstanbul'da Mumculuk", TFA, S. 97 (Ağustos 1957), s. 1542-1544; "İstanbul'da Keçecilik", TFA, S. 101 (Aralık 1957), s. 1613-1614; "İstanbul'da Mühürcülük", TFA, S. 104 (Mart 1958), s. 1650-1652; "Osmanlı Devrinde İstanbul Bahçeleri", VD, IV (1958), s. 49-182; "Son İncelemelere Göre Fâtih Câmi'inin Yeniden İnşası Meselesi", VD, V (1962), s. 161-192; Lale Devri Baş Mimarı Kayserili Mehmed Ağa, İst., 1962; "Osmanlı Mimarisinin Otantik Yazma Kaynaklan", VD, VI (1965), s. 11-136; "Mevlevi Kuruluşları Arasında İstanbul Mevlevîhaneleri", GDAAD, 4-5 (1975-1976), s. 15-46 olarak sıralanabilir.

ATİLLA ÇETİN

ERENKÖY

Kadıköy İlçesi'ne bağlı bir mahalle olan Erenköy, batıda Ömer Paşa Sokağı, kuzeyde Fahrettin Kerim Gökay (Kayışdağı) Caddesi, doğuda Şemsettin Günaltay

ERENKÖY

178

179

ERENKÖY VAPURU

Caddesi, güneyde Kaptan Arif, Acun, Nurettin Ali Berkol ve Hamam sokakları ile sınırlı olup, Göztepe, Sahrayı Cedid, Tüc-carbaşı, Kazasker ve Suadiye semtlerine komşudur. Mahallenin ekseni ve ticaret merkezi Ethem Efendi Caddesi'dir.

Erenköy'ün tarihi bazı buluntuların gösterdiği gibi (1937'de bulunan balta vb) prehistorik dönemlere kadar götürülebi-lirse de bir yerleşme olarak bilinen tarihi 14. yy'da başlar. 1331'de, Orhan Gazi, Kar-tal-Cevizli'de Bizans İmparatoru III. And-ronikos'u yenerek Üsküdar'a doğru ilerlerken, komutanlarından Konuralp de derviş yoldaşları ile birlikte Kayışdağı'nın batı eteklerini ve bugünkü Içerenköy bölgesini fethetmişti. Konuralp'in savaşçı dervişlerinden olan Geyikli Baba'nın müritlerinden Gözcü Baba, Eren Baba, Kartal Baba, Ali Gazi, Sarı Gazi gibi erenlerin öncülüğünde bölgeye gelenler, başta Merdi-venköy olmak üzere Erenköy-Göztepe yöresinde iskân edildiler. 1335'te Tekke-bağ Köyü adıyla kurulan ilk yerleşim yeri Eren Baba ile Ali Gazi'nin yönetimindeydi. 1465'ten sonra bölgenin adı, tapu kayıtlarında "Eren Baba"dan gelerek Erenköy diye geçer. Fatih'in ilk defterdarının da Erenköy'de oturduğu söylenir. l639'da Kayışdağı'nın suları künklerle Erenköy'e akıtılınca Tekkebağ ve Karaman Çiftliği' nin halkı, Erenköy'e göç etmiştir; 1664'te tersane kâhyalarından Mustafa Ağa bölgede ilk camiyi yaptırmıştır.

1860'ta Şehremaneti tarafından Kadıköy yakası, Kızıltoprak ve Erenköy olarak ikiye ayrılmış; 1872'de Haydarpaşa-Izmit demiryolu Tellikavak mevkiinden geçirilerek Bostancı'ya uzatıldığında, yapılan yeni istasyonun çevresindeki bölgeye Erenköy adı verilmiş ve ilk yerleşme olan asıl Erenköy istasyona göre içeride kaldığından Içerenköy olarak anılmaya başlamıştır. Demiryolunun yapönı sırasında Tunuslu Tarla denen yerde bulunan Eren Baba Türbesi bilinmeyen bir yere taşınmışsa da, halk uzun yıllar boyunca çocuk ve ev sahibi olmak için adak adamak üzere bu eski mezar yerini ziyaret etmeyi sürdürmüştür.

18. yy'a kadar genellikle zengin Rumların bir sayfiye yeri olan Kadıköy, 19. yy' dan itibaren, yüksek devlet memurları ve zengin ailelerin yerleştiği seçkin bir yöre haline gelmiş; Erenköy bölgesi de, aynı şekilde, bahçeli köşk ve konakları, geniş bağ ve bahçeleri ile Osmanlı seçkinlerinin rağbet ettikleri bir semt olmuştur. Yaygın bir modaya uyularak hemen hepsi beyaza boyanmış görkemli köşklerin geniş bahçelerinde çeşitli ağaç ve çiçeklerin yetiştirildiği, Erenköy bağlarının, "pembeçavuş" ve "alpehlivan" denen ü-zümleri ile ünlü olduğu nakledilir.

1877'de Erenköy ile Sahrayı Cedid mahalleleri, Sahrayı Cedid adı altında birleştirilmiş, 1888'de tren yolu şimdiki güzergâhına getirilince istasyonun adı Erenköy olmuştur. Abdülaziz (1861-1876) ve II. Abdülhamid (1876-1909) dönemlerinde Erenköy, Kadıköy yöresinin tanınmış, en seçkin ve rağbet gören semtidir. Gözte-

Erenköy'de tren istasyonu ve çevresi. Ahmet Kuzik, 1992

pe'den Erenköy'e gelirken, II. Abdülha-mid'in ablası Cemile Sultan'ın köşkü (bugünkü Bengi Sokağı'nda), Ticaret Nazırı Zihni Paşa'nın köşkü (bugünkü istasyon civarında), Kabasakal Mehmed Paşa'nın ve Dahiliye Nazırı Memduh Paşa'nın köşkleri (bugün Kozyatağı'nda) Mehmed Ali Paşa'nın köşkü (bugün Ethem Efendi Caddesi'nde) ve Sokollu Mehmed Paşa' nin köşkü diye bilinen yapı Erenköy'ün en güzel binalarıydı. I. Dünya Savaşı sırasında, Memduh Paşa Köşkü'nün müştemilatında ihtiyat zabiti yetiştiren bir garnizon kurulmuş; aynı türden ikinci garnizon ise bahçesindeki zürafa heykelinden dolayı Zürafalı Köşk diye tanınan Kâzım Ka-rabekir'e ait konakta faaliyet göstermiştir.

Dr. Mehmed Paşa Köşkü diye bilinen binada 1891'de açılan Erenköy ilkokulu semtin en eski okullarından biridir. I. Dünya Savaşı sırasında önce askeri karargâh, sonra hastane olan bina, bir süre boş kaldıktan sonra 1925'te Milli Eğitim Bakanlı-ğı'na devredilerek yeniden okula dönüştürülmüştür.

Cumhuriyet'in ilk yıllarında, Erenköy nüfuzlu ve zengin kesimin, bir de köklü Levanten ailelerin oturduğu sayfiye yeri kimliğini korumuştur. Bu dönemde, Kadıköy'den Bostancı'ya kadar uzanan kesim, bağ ve bostanlarla kaplıydı. 1934 tarihli Şehir Rehberi ne göre Erenköy Mahallesi, asıl Erenköy, Bostancı, Suadiye, Caddebostan, Sahrayı Cedid, Göztepe ve Merdivenköy olmak üzere 7 yerleşmeyi kapsıyordu. 1930'da Kadıköy İlçesi'nin Erenköy ve Kızıltoprak bucaklarına bölünmesinden sonraki idari yapı 1967'de değişti ve Erenköy doğrudan Kadıköy II-çesi'ne bağlandı. O tarihte, Bostancı, Şe-nevler, Kozyatağı ve Içerenköy, Erenköy'e bağlıydı. 1974'te mahalle bugünkü sınırlarına kavuştu.

1936'da Türkiye'ye çağrılan Fransız mimar ve kent tasarımcısı H. Prost(->) tarafından hazırlanan planda Acıbadem'den Bostancı'ya kadar uzanan bölge bir bütün

olarak ele alınıyor ve Erenköy bu bölgede kalıyordu. 1950'lerden sonra hızlanan iç göç sırasında bir çekim bölgesi olan Kadıköy yakası, 1965'te çıkarılan Kat Mülkiyeti Kanunu uyarınca apartmanlarla dolmaya başladığında, Erenköy bu oluşumun dışında kalmayı uzunca bir süre başardı. 1972'de Bostancı-Erenköy-Bölge-leme imar Plam'nın onaylanması ve 1973' te Boğaziçi Köprüsü'nün açılması, semtin yapısını tümüyle değiştirdi. Erenköy'ün de içinde bulunduğu bölgede yapılaşma, 10 yıl içinde iki buçuk katına çıktı. Bağlar, bostanlar söküldü, Erenköy'ün tipik konak ve köşkleri yıkılarak, sıkışık nizamda çok katlı apartmanlar dikildi.

Erenköy'de tarihi bina ve yapılardan pek çoğu bugün bakımsız ya da yıkılmış durumdadır. Semtin en eski binalarından Sokollu Mehmed Paşa Köşkü, birinci derece tarihi eser olarak yenilenmiş fakat yöre halkının istediği gibi kamuya açık bir mesire yeri olacağına, bir özel ilkokula dönüştürülmüştür. Erenköy'ün iki camiinden biri olan Zihni Paşa Camii, 1902' de Nafıa Nazın Zihni Paşa tarafından yaptırılmıştı. 1905'te eklenen şadırvanı, üstü kubbeli, sekiz musluklu güzel bir çeşmedir. Semtin ikinci camii ise Fırın Sokağı'nda, 1990'da hayırsever bir vatandaş tarafından yaptırılmıştır. Erenköy'ün tarihi çeşmelerinden Ahmed Reşid Paşa Çeşmesi 1902'de, Seyit Paşa Çeşmesi ise 1860' ta yaptırılmıştır. Erenköy'ün hâlâ ayakta olan nadir köşklerinden, yalnızca Ethem Efendi Caddesi'ndeki Mehmed Ali Paşa'nın köşkü bakımlıdır. Hatboyu Soka-ğı'ndaki Kâzım Karabekir Köşkü'nde aile üyelerinin işlettiği bir tenis kulübü faaliyet göstermektedir. Şemsettin Günal-tay, Fevzi Çakmak köşkleri ise bakımsız da olsa ayaktadır. Kâzım Nami Dilmen'in evinde ve 15-20 dönümlük ağaçlıklı geniş bahçelerinde ise bir zamanlar Türk filmleri çekilirdi; bugün bahçeye çeşitli konutlar yapılmıştır.

Erenköy Hatboyu Sokağı'nda bulunan

Erenköy Yazlık Sineması 19l4'te faaliyete geçmiş, 1933'te Sefa Bahçesi adını aldıktan sonra 1940'larda kapanmıştır. Aynı yıllarda açılan Erenköy Kapalı Sineması da ancak 1950'lere kadar faaliyet gösterebilmiştir. Erenköy hal binası genel kanının aksine Erenköy'de değil Kozyata-ğı'nda; Erenköy Gümrüğü ise Bakkalköy' de bulunmaktadır. 1932'de açılan Erenköy Sanatoryumu ise 1977'de SSK'ya devredilmiş, genişletilip modernleştirildikten sonra Erenköy Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi adıyla faaliyetine devam etmiştir. Bu hastane de Erenköy'de değil Içerenköy'dedir. Kuruluş tarihi bilinmeyen Erenköy Sinagogu ise bugünkü Ömer Paşa Caddesi'nde bulunmaktadır ve ibadete açıktır.

Erenköy'de bulunan eğitim kurumlarının en ünlüsü olan Erenköy Kız Lisesi(->) bir süre Göztepe sınırları içinde kalmışsa da bugün Erenköy Muhtarlığı bölgesindedir. Semtin diğer okulları ise Zihni Paşa ilkokulu ve Fehmi Ekşioğlu Ilko-kulu'dur.

1980 sayımına göre 37.102 kişinin yaşadığı Erenköy'ün bugünkü nüfusu 62.000 civarındadır, inşaata uygun alan kalmadığından nüfusun hızlı artışı durma noktasındadır.

Erenköy geçmişte yazarlara, şairlere, bestecilere ilham vermiş bir semttir. Bunlardan Yahya Kemal Beyatlı'mn(-0 "Erenköy'de Jiahar" şiiri ve Erenköylü bestekâr Yesari Âsim Arsoy'un(->) Erenköy'den söz eden güfteleri ünlüdür.

AYŞE HÜR


Yüklə 7,77 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   39   40   41   42   43   44   45   46   ...   139




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin