I u n d e n bugüN



Yüklə 7,14 Mb.
səhifə42/129
tarix09.01.2019
ölçüsü7,14 Mb.
#94242
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   ...   129

AKTANSEL, SAİM TURGUT

(1895, istanbul - 24 Ağustos 1949, istanbul) Spor kulübü yöneticisi ve hakem. Şehzadebaşı-Çukurçeşme'de doğdu. Vefa Sultanisi'nde okuduğu dönemde, arkadaşları ile birlikte, daha sonraları Vefa Spor Kulübü'ne(->) dönüşen Vefa İdman Yurdu'nun kurucuları arasında yer aldı ve l numaralı üyesi oldu.

Aktansel, Vefa futbol takımında sol haf oynadı. Bu dönemde amatör olarak güreşle uğraştı. Sporla ilgisi, I. Dünya Savaşı'nın başlaması yüzünden kısa sürdü. Yedeksubay olarak, Makedonya ve Irak cephelerinde çarpışmalara katıldı. 1918'de esir düştü ve bir buçuk yıl Mısır'da kaldı. Yurda döndükten sonra eğitimini tamamlayarak öğretmen oldu. Çeşitli okullarda yöneticilik ve öğretmenlik yaptı. 1923'te Türkiye'de sporun ilk ulusal örgütü olan Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı'mn ve daha sonra Futbol Fe-derasyonu'nun kuruluşlarında yer aldı. Uzun yıllar, Vefa Spor Kulübü'nde yöneticilik ve başkanlık yaptı. Başarılı bir futbol hakemi olarak tanındı. Futbol Federasyonu üyeliğinde bulundu. Reşad Ekrem Koçu'nun yayımladığı İstanbul Ansiklopedisi'nin yazarlarındandı.

CEM ATABEYOĞLU

AKTARLAR

Aktar tabiri Osmanlı döneminde ilaç yapımında kullanılan hammaddeleri satan ve ilaç hazırlayan esnaf topluluğu için kullanılmıştır. Sonradan, mahalle aralarında iğne, iplik, düğme, mum ve kibrit gibi ufak tefek şeyleri satan kişilerin küçük dükkânlarına da "aktar dükkânı" ismi verilmiştir.

İlaç hammadesi satan ve ilaç hazırlayan bu esnaf topluluğu İstanbul'da Bizans döneminde de vardı. Bunlar her-barius (ilaç yapımında kullanılan otları satan), farmakopoeos (ilaç hazırlayan), rhizomatos (kökçü, yerli bitkileri toplayıp satan) ve ungentarius (merhem yapıp satan) gibi sınıflara ayrılıyordu.

Bizans döneminde esnaf çok iyi bir biçimde teşkilatlandırılmıştır. Esnafın dahil olduğu gruplara göre satabilecekleri maddeler, satış yerleri ve kâr hadleri belediyelerce saptanırdı. Bir esnaf ancak grubuna ait malları satabilirdi. Belediyelerin saptadığı kurallara uymayanlara kırbaçlama, başım tıraş etme, sürgün veya loncadan çıkartma gibi cezalar verilirdi. İlaç yapımında kullanılan maddelerle ilaç satıcılarının kâr hadleri, diğer esna-fınkinden daha yüksekti. Örneğin aktar ve baharatçılara tanınan kâr haddi yüzde 16 iken kasap, balıkçı, mezeci ve fırıncı gibi esnafın kâr haddi yüzde 4 idi.

Osmanlı döneminde halkın ilaç ihtiyacı büyük ölçüde aktarlar tarafından karşılanmıştır. Bu dönemde aktarlar, hekimler gibi usta-çırak yöntemi ile yetişiyorlardı. Aktarlar dış ülkelerden getirilen bitkisel, hayvansal ve madensel ilaç hammaddelerini, kökçü denilen esnaftan aldıkları yerli hammaddeleri ve kendile-

Mısır Çarşısı'nda günümüzün aktarları olan baharatçılar.



Erdal Yazıcı

rince hazırlanan tertipleri (amel hapı, basur hapı, öksürük hapı, pehlivan yakısı, çocuk macunu, yara merhemi, romatizma merhemi gibi) satıyorlardı. Bazı İstanbul aktarları ise taze ve üstün nitelikli bitkisel hammaddeleri elde etmek amacıyla, evlerinin bahçelerinde veya özel olarak edindikleri bahçelerde, tıbbi bitkileri (adaçayı, biberiye, boruçiçeği, hatmi, kekik, kudretnarı, menekşe, oğulotu, reyhan ve sater gibi) yetiştirip bunların çiçek, yaprak veya köklerini zamanında topladıktan sonra usulüne göre kurutarak dükkânlarında satıyorlardı.



Buna karşılık bazı cahil aktarlar, ak-sülümen {Hydrargyri chloriduni) ve sıçanotu (Arsenii trioxidum) gibi öldürücü zehirler, esrar ve afyon gibi uyuşturucu ve barut gibi patlayıcı ve yanıcı maddeler satarak halk sağlığı için tehlike oluşturuyorlardı.

İSTANBUL AKTARLARIN D A

1. Bitkisel kökenli droglar

Acıağaç (Lignum quassiac), acıbadem {Semen amygdali amamın), adaçayı yağı (Oleum salviae), adaçayı yaprağı {Folium salviae), adasoğanı (Bulbus scillae), akasya çiçeği {Floş robiniaepseudoacaciae), akgünlük {Olibanurri), akse-defotu {Herba poliî), almanpapatyası (Floş chamomillae ro-manae), amber kabuğu (Cortex cascarillae), anason (Fructus anîsi), anzarut (Sarcocolld), arapzamkı (Gummi Arabi-eum), ararot (Amylum marantae), ardıç tohumu (Fructus junipert), asilbent (Gummi benzoe), atkestanesi tohumu (Semen hippocastani), ayçiçeği tohumu (Semen helianthi annuî), ayrık kökü (Rhizoma graminis), ayva çekirdeği (Semen cydoniae), ayvadana (Herba artemisiae), bademyağı (Oleum amygdalae), baldıranotu (Herba conii maculati), bamya çiçeği (Floş hibiscı), besbase (Macis), beyaz santal (Lignum santali albüm), biberiye (Folium rosmarinî), bito-tu (Semen sabadülae), boruçiçeği (Floş stramonii), boyacı-kökü (Radix rubiae tinctoruni), böğürtlen yaprağı (Folium rafa), buhur (Cortex thymiamatis), burçak tohumu (Semen lathyri), cavi (Resina agatbt), ceviz kabuğu (Cortex juglan-dis regiae nucuni), ceviz yaprağı (Folium juglandis), ceviz-yağı (Oleum juglandis regiae nucum), çadıruşağı (Gummi ammoniacum), çam katranı (Pix tiquidd), çamsakızı (Tere-binthina communis), çekem tohumu (Fructus visci albi), çemen tohumu (Semen foenum graect), çeşmezen (Fructus paliuri), çibriska (Herba saturejae), çiriş (Radix eremuri), çörekotu tohumu (Semen nigellae sativd), çörekyağı {Oleum nigellae sativd), çöven kökü (Radix saponariae albae), dağ nanesi (Herba sideritis), dardare darısı (Semen panici mili-acei), dar fulful (Fructuspiperis longi), darı, dağdağan darısı (Fructus muit), defne tohumu (Fructus lauri), defne yaprağı (Folium lauri), defne yezit kökü (Radix gentianae), defne-yağı (Oleum lauri), demirhindi (Pulpa tamarindorum), denizkadayıfı (Carrageen), devedikeni tohumu (Semen curdui mariae), ebegümeci yaprağı (Folium malvae), edrefil tohumu (Semen amomi paradisi), eğir kökü (Rhizoma calami), enginar tohumu (Semen cynarae), ferfelek tohumu (Semen arecae), fındık yağı (Olcum corylı), gelincik çiçeği (Floş rhoeados), gelincik suyu (Aqua rosae), gelincikyağı (Oleum rosae), gıcır, gutalampa (Gummi guttae), gül kurusu (Floş rosae), hardal tohumu (Semen sinapis), haşhaş tohumu (5e-men papaveris), hatmi çiçeği (Floş althaeae), hatmi kökü (Radix althaeae), havacıva kökü (Radix alkannae), havlıcan (Rhizoma glangae), havuç tohumu (Semen dauci), hindiba kökü (Radix cichorii), hintyağı (Oleum ricîni), hiyar-şember (Fructus cassiaefistulae), hünnap (Fructus jujubae), ıhlamur çiçeği (Floş tiliae), ısırgan tohumu (Semen urticae piluliferae), iğde çiçeği (Floş elaeagni), inek yaprağı (Folium caricae), kabak çekirdeği (Semen cucurbitae), kâthindi (Catecbu), kâfur (Camphord), kâfurotu (Herba artemisiae camphoratae), kahve çekirdeği (semen coffeae), kakaoyağı (Oleum cacaö), kakule (Fructus cardamomt), kantaron (Herba centaurii), karabaldır (Herba adianti), karabaşotu (Floş lavandulae romanec), karabiber (Fructus piperis nigri), karadut yaprağı (Folium mori nigri), karahalile (Fructus myrabalani nigri), karanfil (Caryophyllus), karaot kökü (Radix hellebori), karatopalak (Tuber cyperi), kardeşkanı (Sanguis draconis), kargabüken (Semen strycbni), karnıyarık tohumu (Semen psyllii), kasnı (Galbanum), kebabiye (Fructus cubebae), kediotu kökü (Radix valerianae), kefe-" kimyonu (Fructus laseri), kekik (Herba origani), kekikyağı {Oleum origani), kenevir tohumu (Semen cannabis), kenger kökü (Radix gundeliae), kereviz tohumu (Fructus apii), keten tohumu (Semen lint), kına (Folium latvsoniae), kınakına kabuğu (Cortex cinchonae), kırkkilitotu (Herba equise-tî), kırmızı santal (Lignum santali rubrum), kırmızıbiber (Fructus capsici), kısamahmut otu (Herba chamaedrys), kı-

SUNULAN BAŞLICA DROGLAR

zılcık kurusu (Fructus comî), kimyon (Fructus cumini), kişniş (Fructus coriandri), kitre zamkı (Gummi tragacanthae), kodamanotu çiçeği (Floş helichrysî), kozalak (servi) (Fructus cupressi), kökenfiye (Rhizoma veratri albi), kudretnarı (Fructus momordicae), kuşburnu (Fructus cynosbati), küçük hindistancevizi (Fructus Myristicae), küçük hindistance-viziyağı (Oleum myristicae), lavanta çiçeği (Floş lavandulae), lif kabağı (Fructus luffae cylindricae), limon kabuğu (Cortex citrifructus), mahlep tohumu (Semen pruni maha-leb), maydonoz tohumu (Fructus petroselini), mazı (Gallae quercinae), melisa yaprağı (Herba lippiae), menekşe çiçeği (Herba vlolae tricoloris), menekşe kökü (Rhizoma iridis), mersin yaprağı (Folium myrtî), mevzek tohumu (Semen staphisagriae), meyanbalı (Succus liquiritiae), meyankökü (Radix liquiritiae), mısır püskülü (Stylus maydis), misvak (Stipites salvadorae), nane kabuğu (Cortex granati fructu-uuni), nane yaprağı (Folium menthae), naneyağı (Oleum menthae), nar çiçeği (Floş granati), nişasta (Amylum), oğulotu yaprağı (Folium melissae), okaliptüs yaprağı (Folium eucalptu), ödağacı (Lignum aquüariae), palamut (Semen quercî), pamuk tohumu (Semen gossygit), panama kabuğu (Cortex quillajae), papatya çiçeği (Floş chamomillae), papa-zotu tohumu (Semen sabadülae), pelinotu (Herba absint-hif), raziyane (rezene) (Fructus foeniculİ), ravent kökü (Rhizoma rheî), reçine (Colophonium), reyhan tohumu (Semen basilicı), safran (Stigmata crocî), sakız, kara (Resina nigrd), salep (Salep), santal odunu (Lignum santali), saparna kökü (Radix sarsaparillae), sarıhalile (Fructus myrobala-ni citrinae), sarısabır (Aloe), sedefotu (Herba rutae), sığırdili (Herba anchusae), sinameki yaprağı (Folium sennae), si-nirliot yaprağı (Folium plantaginis), sumak yaprağı (Folium rhois coriariae), susam (Semen sesamî), şahtere otu (Herba fumariae), şalgam tohumu (Semen rapae), şeftali çekirdeği (Semen persicae), tarçın kabuğu (Cortex cinnamomi), turunç kabuğu (Cortex aurantii amarae), turunç yaprağı (Folium aurantii amarae), üdülkahrı (Radix pyrethri români), üvez kurusu (Fructus sorbi domesticae), üzerlik tohumu (5e-men peganî), vanilya (Fructus elateri), yapışkanotu (Herba parietariae), yenibahar (Fructus pimentae), zencefil {Rhizoma zingiberis), zerdeçal (Rhizoma curcumae), zulumba kökü (Rhizoma zedoariae).

2. Hayvansal kökenli droglar

Akamber (Ambra grisea), alabalıkyağı {Oleum truttae), ayıyağı {Oleum ursi), bal (Mel), balık nefsi (Cetaceum), balık tutkalı (Colla piscum), balıkyağı (Oleum morrhuae), balmumu (Cera flava), balmumu çamuru (Ceraflava), denizköpüğü (Ossa sepiae), deveyağı (Oleum cameli), domuzyağı (Adeps suillus), misk (Moschus), sülük ~(Hirudö), şeytantırnağı (iblistırnağı) (Unguis diaboli), tav-şanyağı (Oleum cuniculİ), yılangömleği (yılanhavı) (Ser-pentina exuvia).



3. Diğer droglar

Barut (Pulvis fulminalis), beni israilzeytini (Lapis judaicus), beyaz potas (Kalium cyanatuni), cıva (Hydrargyrum), çivit (Pigmentum indicum), demirbozan (Stibin minareli), güherçile (Kalium nitricunî), göztaşı (Cupri sulfas), ingiliz-tuzu (Natrü sulfas), kayatuzu {Sal gemmae), kınmtartar {Kalii tartras), kilermeni (Bolus armeniae), kükürt (Sülfür), mürdesenk (Lithargyruın), nisadır (Ammonii chloriduni), ponza taşı (Lapis pumicis), rastık taşı (Stibium sulphuratum nigrum), saçıkıbrıs (Ferrum sulfuricum oxydultum), sıçanotu (Arşeni trioxiduni), sürür (Hydrargyri oxidum rubrutn), şap (Alumen)t tenkâr (Sodii boras), tuz (Natrii chloriduni), yılancıktaşı (Lapis ophites), zencefre (Hydrargyri sulfidum rubrum), zırnık, kırmızı {Arsenicum sulfuratum rubrum), zırnık, san (Arsenicum sulfuratum, flavuni).



ALACA HAMAM

174

175

ALÂEDDİN BEY

' ı .

_,__________________________TO,.. _

Alacaminare Tekkesi'nin yapılar arasına sıkışıp kalmış harap durumdaki ahşap binası ve naziresinden bir görünüm. M. Baba Tamnan, 1988

35'i dördüncü sınıf, 35'i beşinci sınıf, 65'i altıncı sınıf, 65'i yedinci sınıf, 100'ü sekizinci sınıf, 100'ü dokuzuncu sınıftır.

İstanbul aktarlarının en ünlüleri Mısır Çarşısı'nda(-t) bulunuyordu. Başlangıçta çarşıda bulunan 100 dükkânın 49'u aktarlara geri kalanı ise yorgancı ve pamukçulara ayrılmıştı. 1925'te İstanbul'da, çoğunluğu Mısır Çarşısı içinde veya civarındaki sokaklarda olmak üzere, 75 kadar aktar dükkânı bulunuyordu. Bugün (1993) İstanbul'daki aktar adedi, çoğunluğu Mısır Çarşısı ve Çemberli-, taş'ta olmak üzere, 15 civarındadır. 1850'den sonra İstanbul'da, bugünkü anlamdaki eczanelerin çoğalması (1884'te İstanbul'da toplam 52 eczacı dükkânı bulunuyordu), tedavi alanına hazır ilaçların girmesi, bazı aktarların hazır ilaç satmaya başlamaları ve Müslüman halkın aktarları tercih etmeleri gibi sebepler nedeniyle aktarlar ile eczaneler arasında büyük bir rekabet oluşmuştur.

Eczacılar kazançlarının azalmasına sebep olduğuna inandıkları aktarların rekabetinden kurtulmak için, bazı azınlığa mensup ve yabancı uyruklu hekimler ile birlikte olup aktarların halk sağlığı için bir tehlike oluşturduğunu ileri sürerek işi İstanbul'daki bütün aktarların kapatılmasını istemeye kadar götürmüşlerdir.

Bu dönemde Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye başkâtibi olan Mehmed Muhtar Efendi'nin kişisel gayretleri ile aktarlığın tüm olarak kaldırılması önlenmiştir. Buna karşılık ilaç yapımı ve satımını yalnızca eczacılara bırakmak amacıyla, 24 Nisan 1884 tarihinde, "Aktarlar ve Kökçüler Nizamnamesi" yayımlanmıştır. Bu nizamname uyarınca aktarların zehirli drog ve bileşikleri, terkibi gizli ilaçlan ve tıbbi müstahzarları satmaları ve hekim reçetesine göre ilaç hazırlamaları yasaklanmıştır.

Eski aktarlar bugüıı genellikle "baharatçı" veya "tohumcu" şekline dönüşmüştür. Dükkânlarında bilhassa baharat veya sebze ve çiçek tohumu bulunmaktadır. Bununla beraber çok az bir kısmı halen tedavide kullanılan maddeleri de

Aktar geleneğim sürdüren bir esnaf ve dükkânı.

Erdal Yazıcı

satmaktadır. Bunlara "ince aktar" adı verilir. 1983'te bazı ince aktar dükkânlarında yapılan incelemeler sonunda bunların dükkânlarında 200 kadar bitkisel ve 50 kadar da hayvansal ve sentetik drog çeşidi bulunduğu saptanmıştır.

İstanbul aktarlarında bulunan drogla-rın listeleri N. Baylav (1959), M. Heil-bronn (1959), A. Demirhan (1975), F. Günergun (1984) ve T. Baytop (1984) tarafından saptanarak yayımlanmıştır.

Bibi. S. Ünver, "1260 (1844)'de İstanbul'da Attar ve tspençiyarlarm Sayısı", Dirim, XXI/11 (1946), 415; M. Heilbronn, "Eski Mısır Çarşısı Hakkında", Türk Eczacıları Birliği Mecmuası, II/3 (1959), 10; N. Baylav, Eczacılık Tarihi, İst., 1968, 136-143; A. Demirhan, Mmrçarşısı Droglan, İst., 1975; F. Günergun, Osmanlı Yükseliş Devrinde (14-17. yy.) Kullanılan Anorganik İlaçlar ve Elde Ediliş Metotları, İst., 1984; T. Baytop, Türkiye'de Bitkiler ile Tedavi (Geçmişte ve Bugün), İst., 1985; ay, Türk Eczacılık Tarihi, İst., 1985, 73-81.

TURHAN BAYTOP



ALACA HAMAM

Sultanhamamı'ndan İstanbul Üniversite-si'ne çıkarken Çelebioğlu Aleaddin Ma-hallesi'nde, Marpuççular Sokağı'ndadır.

Alaca Hamam II. Mehmed vakfıdır. Orijinalinin çifte hamam olduğu bilinmekle birlikte, takriben 1900'lü yılların başında kadınlar kısmı bozularak came-kân kısmı bir mağaza haline getirilmiş, bu kısmın soğukluk ve sıcaklığı ile halvetleri de erkekler kısmına eklenmiştir.

Yapı bugün yol kodundan aşağıda kaldığı için basamaklarla inilir. Came-kândan soğuklukla geçilen kapının üstünde çok zarif bir yaşmak bulunmaktadır. Bu bölümde ayrıca iki uzun peyke ile yukarı çıkılan merdivenler yer alır.

Soğukluk sadedir. Sıcaklık denilen asıl hamam kısmı ise klasik hamam planlarına uymaz. Girişe göre sol tarafta kalan bölümde sekiz köşeli bir göbekta-şı, arkasına rast gelen duvarın iki köşesinde tek kurnalı birer halvet ile bunların arasındaki duvarın ortasında tek kurnalı yıkanma sekisi bulunur. Göbektaşı-nın çevresinde ayrıca altı kurna yer alır.

Buradan soğukluğa geçilen kapının hemen yanında tek kurnalı bir usturalık

odacığı bulunmaktadır. Sıcaklığın sağ bölümünde ise dört kurna ile yine tek kurnalı bir sofa ve tek kurnalı bir başka usturalık bulunur. Bu bölümden eskiden kadınlar kısmı olarak kullanılan bölüme geçilebilir. Bu bölüm on kurnalıdır. Üçgen planlı olan ikinci kısım ise bir konak hamamını andırmaktadır. Camekân kısmında bir de kuyu bulunmaktadır.

Reşad Ekrem Koçu'nun belirttiğine göre 1946 yılında bu hamam Terkos suyu kullanmaktaydı. Ayrıca Kırkçeşme suyundan da bir lüle su hakkı vardı.

Oldukça eski bir yapı olan Alaca Hamam ile ilgili hikâyeler de çoktur. III. Ahmed'in cülusundan sonra Eyüb Sultan Türbesi'nde kılıç kuşanmasını müteakip istekleri yerine getirilmeyen yeniçeriler ayaklandı. Çalık Ahmed tarafından ayaklanma bastırıldı. Lakin gece Alaca Hamam Mahallesi'nde büyük bir yangın çıktı. Padişah olayı bizzat yerinde inceledi ve söndürülene kadar da oradan ayrılmadı. Alaca Hamam da bu yangında büyük zarar gördü. Daha sonra padişah tarafından yeniden yaptırılması için emir ve para verilmiştir. Bibi. ISTA, I, 570-571; IKSA, I, 577-578.

ZİYA NUR SEZEN



ALACA MESCİT VE TEKKESİ

bak. MARPUÇÇULAR MESCİDİ



ALACAMESCİT TEKKESİ

bak. MERCİMEK TEKKESİ



ALACAMİNARE TEKKESİ

Üsküdar İlçesi'nde, Nuhkuyusu civarında, Pazarbaşı Mahallesi'nde, batıda Kar-talbaba Caddesi, kuzeyde Boybeyi Sokağı, doğuda Köprülü Fazıl Paşa Sokağı tarafından kuşatılmış bulunan arsada yer almaktadır.

Nakşibendî tarikatından, "Hacı Dede" lakaplı Şeyh el-Hac Hüseyin Dede (ö. 1760) tarafından 1143/1730 yılında tesis edilen tekke daha ziyade, karşısında yer aldığı Alacaminare Mescidi'nin adıyla tanınmış, ayrıca "Hacı Dede, Sadık Efendi, Şeyh Sadık Efendi, Ebültev-fik İbrahim Efendi, İbrahim Efendi, Şeyh İbrahim Efendi" gibi çeşitli adlarla da anılmıştır. II. Abdülhamid'in I. hazinedarı tarafından 1302/1884'te yeniden inşa ettirilen Alacaminare Tekkesi'nde, bu yıllarda beşi erkek, sekizi kadın olmak üzere toplam on üç kişinin ikamet ettiği, Maliye Nezareti'nden senede 132 kuruş tahsisatı olduğu bilinmektedir. Tekkelerin kapatılmasından sonra tekke binaları harap olmuş, tevhidhane 1940'-ta Vakıflar İdaresi tarafından > yıktırılmış, diğer bölümlerin bir kısmı ortadan kalkmış, günümüze, ancak tevhidhanenin duvar izleri, bazı harap birimler, hazire, abdest teknesi ile ufak bir çeşme ulaşabilmiştir.

Sonuna kadar Nakşibendîliğe bağlı kalan Alacaminare Tekkesi 1858-1859'-da Bağdatlı Şeyh Abdülfettah Efendi'nin posta geçmesiyle bu tarikatın Halidî ko-

luna intikal etmiştir. Ayin günü perşembe olan tekkenin meşihat listesi şöyledir: 1) Şeyh el-Hac Hüseyin Dede (ö. 1/60); 2) Şeyh Mehmed Fahri Efendi (ö. 1778); 3) Erzincanlı Şeyh Mehmed Sadık Efendi (ö. 1794-1795); 4) Şeyh el-Hac İbrahim Celali Efendi (ö. 1827-1828); 5) Şeyh Ali Rıza Efendi (ö. 1858-1859); 6) Bağdatlı Şeyh Abdülfettah Efendi (ö. 1864-1865); 7) Tırnovalı Şeyh İbrahim Şerif Efendi (ö. 1882); 8) Şeyh İsmail Efendi.

Alacaminare Tekkesi'nin binaları, kıble doğrultusunda uzanan, dikdörtgen planlı geniş bir arsaya dağılmış bulunmakta, çoğu ortadan kalkmış olan bu yapıların konumları, boyutları ve malzeme özellikleri 1935 tarihli Pervi-titch paftasından öğrenilebilmektedir. Kartalbaba Caddesi üzerinde, arsanın batı sınırında yer alan tevhidhane, kagir duvarlı, ahşap çatılı, sıradan bir mescit niteliğindedir. Kuzey yönünde kapalı bir son cemaat yeri ile donatılmıştır. Moloz taş örgülü duvarlar yer yer tuğla hatıllarla beslenmiştir. Dikdörtgen planlı harimde, caddeye bakan iki pencere ile yarım daire planlı mihrap nişinin kalıntıları hâlâ seçilebilmektedir. Kuzey duvarındaki son cemaat yeri girişinden başka, doğu yönündeki avluya açılan bir giriş daha mevcuttur. Tevhidhanenin kuzeyinde, hemen karşısında, günümüzde mevcut olmayan iki katlı ahşap binanın, selamlık dairesi olması muhtemeldir. Söz konusu bina, cadde ve avlu yönlerinde çıkmalarla genişletilmiş, girişi güney cephesine alınmıştır.

Arsanın doğusunda, Köprülü Fazıl Paşa Sokağı üzerinde iki tane tek katlı ahşap bina ile bunların arasında, halen harap durumda olan kulemsi kagir bir yapı göze çarpar. Duvarlarının alt kesimleri moloz taş ve tuğla ile, üst kesimleri bütünüyle tuğla ile örülmüş

olan, zamanında tek katlı ahşap birimlerin kuşattığı bu iki katlı yapının mutfağı ve mutfakla bağlantılı bölümleri (taamhane, kiler vb) barındırması ihtimal dahilindedir. Duvarlarında farklı boyutlarda söveli pencereler, batı cephesinde, zemin katta, kesme taştan iki konsola oturan, tuğla örgülü bir kemerin taşıdığı, ilginç bir çıkma gözlenmektedir.

Doğudan ve batıdan iki girişle donatılmış olan arsanın kuzey kesimi hazire-ye tahsis edilmiş, ayrıca tevhidhanenin doğusunda da ufak bir hazire bölümü oluşmuştur. Kartalbaba Caddesi üzerindeki avlu girişinin yanında bulunan ufak çeşmenin, Osmanlı baroğu üslubunda kabartmalarla bezeli dikdörtgen ayna taşı dikkat çekicidir. Arsanın güney kesiminde, duvarları almaşık örgülü, beşik tonozlu bir su haznesinin kalıntıları, tevhidhanenin doğusunda, minyatür şadırvan niteliğinde bir abdest teknesi bulunmaktadır. Yekpare küfeki taşından yontulmuş, dikdörtgen prizma biçimindeki teknenin geniş yüzlerinde, çatık kaş kemerli çerçeveler içinde birer musluk yeri bulunmakta, bu çerçevelerin üzerinde, aynı tür kemerciklerle sonuçlanan, enine dikdörtgen biçiminde kartuşlar görülmektedir. Batıya bakan yüzdeki kartuşun içinde, ta'lik hatla şu kitabe yer alır: Asitâneli Dilsizzade el-Hac Büyük/esli Mehmed Fahreddin Efendi'nin hayratıdır gurre-i Receb 1326/1908.

Pervititch paftasında, arsanın güney kesimini işgal ettiği görülen, büyük boyutlu, iki katlı ahşap konağın Alacaminare Tekkesi'nin harem dairesi olduğu anlaşılmaktadır. Diğer tekke binaları ile beraber aynı çevre duvarının kuşattığı bu konağın güneydoğu köşesinde hamamı, güneybatı köşesinde de su haznesi görülmektedir. Günümüzde bu konağın yerinde birçok apartman bulunmaktadır.



Bibi. Ayvansarayî, Hadîka, II, 218; Çetin, Tekkeler, 588; Aynur, Saliha Sultan, 37, no. 150; Asitâne, 16; Osman Bey, Mecmua-i Ce-vâmi, II, 56-57, no. 86, 66-67, no. 115; Mü-nib, Mecmua-i Tekâyâ, 14; Raif, Mir'at, 133-134; Ihsaiyat, II, 19; Zâkir, Mecmua-i Tekâyâ, 27; Konyalı, Üsküdar Tarihi, I, 90-91 420-421.

M. BAHA TANMAN

Alâeddin Ali Çelebi Türbesi planı.

'Yıldız Demiriz

ALÂEDDİN ALİ ÇELEBİ TÜRBESİ

Eyüp'te Piyer Loti Mezarlığı'ndadır. Alâeddin Ali Çelebi (ö. 1496), II. Bayezid devri şeyhülislamlarındandır. Molla Gü-rani ve Hızır Bey'in talebesi olmuştur. Halep civarında doğduğu için Alâeddin el-Arabî olarak da tanınır. Şeyhülislamlığı 1495-1496 yıllarına rastlar.

Alâeddin Ali Çelebi'nin kare planlı açık türbesinden bugün sadece kare tabanı ile iki paye kalmıştır. Aslında dört paye üzerinde sivri kemerlere oturan kubbeli bir yapı idi. Tabanın, payelerin ve kemerlerin kesme küfeki taşı ile inşa edildiği anlaşılmaktadır.


Yüklə 7,14 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   ...   129




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin