Bibi. Tahsin, Tıbbiye; Esad, Harbiye; Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti Salnamesi 1329-1331; ist., 1329; S. Ünver, "Osmanlı Tababeti ve Tanzimat Hakkında Yeni Notlar", Tanzimat, I, İst., 1940; H. Şehsuvaroğlu, "19. Asırda istanbul'da Hekimlik", Akşam, 5 Kasım 1947; C. Topuzlu, 80 Yıllık Hatıralarım, ist., 1951; S. Kumbaracılar, "İstanbul'da Askeri Hastanelerin Kuruluşu", Dirim, c. XXVI, no. 5-6, no. 7-8; K. Özbay, Asker Hekimliği, III, Kısım 1-2; N. Yıldırım, "Tanzimat'tan Cumhuriyet'e Koruyucu Sağlık Uygulamaları", TCTA, V.
NURAN YILDIRIM
ASKERi KURULUŞLAR
İstanbul coğrafi konumu bakımından askeri öneme sahip olduğu kadar, Roma, Bizans ve Osmanlı imparatorluklarının başkenti olması yönüyle de askeri bir merkez olma özelliğini sürekli korumuştu. Bizans döneminde en seçkin birliklerin bulunduğu, eğitildiği, silah ve diğer savaş araç gereçlerinin hazırlandığı yerdi. Osmanlı döneminde de bu özellik yoğun biçimde sürdü. Birçok askeri kuruluş kent içinde konuşlandığı gibi çevrede de askeri amaçlı
ASKERİ MÜZE
350
351
ASKERİ OKULLAR
maktadır. Bir başka bölümde at koşumları, süvari sınıfıyla ilgili silahlar, II. Mehmed'e (Fatih) ait bazı eşyalar, I. Se-lim'in (Yavuz) atının zırhı ve bir kılıcı, Bizanslıların Halic'e gerdikleri zincir, I. Süleyman'a (Kanuni) ait on dört kılıç ile atının alınlığı sergilenmektedir. Müzenin en zengin koleksiyonlarından birini ise alemler oluşturur. Birçoğu Memluk sultanları ve İran şahları adına yapılmış olan bu alemler maden işçiliği sanatının en güzel örneklerindendir. Bir başka bölümde yer alan Avrupa silahlarının önemli kısmı, Mısır'ın fethi (1517) sırasında Kahire hazinesinden getirilenlerdir. Buradaki Haçlı kılıçlarından en ilginç olanı 1437'de Bohemya kral ve kraliçesi adına yapılmış olan bir mızrak temrenidir. 13- yy'a ait İslam kılıçları, 17-18. yy'lara ait yatağanlar, İran şahlarına ait kakmalı kılıçlar bu koleksiyonların en değerli parçalamadandır.
Bir diğer bölümde, 14-20. yy'larda kullanılan çeşitli çelik miğferler, zırhlı at başlıkları, Macar ve Rus askerlerine ait zırh gömlekleri vardır. Hemen ardındaki salonda Osmanlı, Akkoyonlu ve Memluklerin kullandığı zırhlar ve diğer savunma silahlan ile ilgi çekici bir deve alınlığı görülür. Ateşli silahlar bölümünde fitilli, çakmaklı, kapsüllü ve iğneli mekanizmalı çeşitli silahlar sergilen-
üretim yapan yarı sivil bir hayli kurum vardı. Osmanlı ordusunun İstanbul'daki en önemli gücünü oluşturan yeniçeri-ler(->) kent yaşamında da etkili rol oynamışlardır. Kapıkulu Ocakları'nıC-») oluşturan topçu, top arabacı, cebeci, la-' ğımcı, humbaracı gibi ocakların bir bölüm kuruluşu da İstanbul civarındaydı. Ayrıca donanma da İstanbul'da üslenmişti. Tophane-i Âmire(->), Tersane-i Âmire(->), Kılıçhane(->), Tüfenkha-ne(->) gibi askeri araç gereç üretim merkezleri ve ambarlar da kentte yer almışlardı. Baruthaneler(-+) zaman zaman meydana gelen büyük kazalar sonucu kent yaşamını altüst etmelerine rağmen varlıklarını sürdürmüşlerdi.
Osmanlı dönemi boyunca İstanbul'un içinde ve çevresinde çok sayıda kışla da vardı (bak. kışlalar). Bunlardan bazıları günümüzde de kullanılmaktadır. 18. yy'da başlayan ordudaki modernleşme çabalan çerçevesinde kurulan yeni askeri kuruluşlar da hep İstanbul'da üslenmişlerdi. Nizam-ı Cedid(->), Sekban-ı Cedid(->) ve Asâkir-i Mansure-i Muhammediye(->) bunların başlıcaları-dır. 19. yy'da İstanbul askeri okullart-O, askeri hastaneleri^») ve askeri fabrikalar bakımından da önemli bir merkezdi.
Cumhuriyet döneminde Türkiye değişen dünya ve ülke koşulları içinde askeri kurumlarım yeniden düzenlerken İstanbul tarih boyunca önemini koruyan jeopolitik konumu yüzünden askeri merkez olma özelliğini yitirmedi. Bugün Kara Kuvvetleri bakımından I. Ordu'nun karargâhı İstanbul'dadır ve çevresinde bu orduya bağlı çeşitli birlikler konuşlandırılmıştır. Deniz Kuvvetleri bakımından ise Kuzey Deniz Saha Komutanlığı ile Boğazlar Komutanlığı'nın bulunduğu yerdir. Ayrıca Taşkızak Tersanesi de askeri bir kuruluştur. Hava Kuvvetleri'nin de kent çevresinde çeşitli hava savunma birimleri vardır.
İSTANBUL
ASKERİ MÜZE
Harbiye'de, Türklere ve yabancılara ait silah ve savaş araç gereçlerinin sergilendiği müze.
II. Mehmed (Fatih) (hd 1451-1481) Topkapı Sarayı'nı yaptırırken saray surlarının içinde kalan Aya İrini Kilisesi'ne cebecilerden bir kısmını yerleştirerek burayı sarayın silah ambarı haline getirdi. İç cebehane olarak anılan bina 1726' da III. Ahmed'in emriyle onarılarak gezilebilecek şekilde düzenlendi, kapısına "Darü'l-Esliha" yazılı bir kitabe kondu ve bazı tarihi Kuranlar ve kutsal emanetler de buraya yerleştirildi. III. Se-lim'in tahttan indirilmesi (1807) sırasında cebeciler tarafından yağmalanması, 1826'da Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılmasından sonra birçok eserin yeniçerilerle ilgili olduğu için tahrip edilmesi veya dağıtılması üzerine Darü'l-Esliha'nın önemi azaldı. 1839'da adı Harbiye Am-barı'na çevrilerek tekrar silah ambarı
olarak kullanılmaya başlandı. 1846'da Tophane Müşiri Ahmed Fethi Paşa'nın girişimiyle Aya İrini Kilisesi'nde Mecma-i Esliha-i Atika ve Mecma-i Âsâr-ı Atika adlı iki bölümden oluşan modern anlamda ilk Türk müzesi açıldı.
Mecma-i Esliha'da eski zırh takımları, miğferler, ordu kantarları, baltalar, kılıçlar vb malzeme vardı. Mecma-i Âsâr-ı Atika'da ise, Mısır'dan gelen mumyalar, lahitler ve yazıtlar ile çeşitli çini eserler sergileniyordu. İkinci kısım, II. Abdül-hamid döneminde (1876-1909), Osman Hamdi Bey'in denetiminde Çinili Köşk'e(-») taşındı ve bugünkü Arkeoloji Müzesi'nin temelim oluşturdu.
Abdülaziz döneminde (1861-1876), müze önemini yitirdi ve tekrar Harbiye Ambarı'na dönüştü. Müzede bulunan ve Ahmed Fethi Paşa tarafından Avusturya'da yaptırılan mankenler önce Sultanahmet'teki Mehterhane'ye, sonra Ma-adin ve Sanayi Mektebi'ne en sonunda da Sultanahmet'teki Ticaret ve Ziraat Nezareti'ne taşındı. II. Abdülhamid zamanında Mühendishane-i Berri-i Hümayun öğretmenlerinden Ahmed Muhtar Paşa(->), Tophane Müşiri Zeki Paşa'ya Avrupa'daki benzerleri gibi bir müze kurulmasını önerdi. Bunun üzerine Alman mühendis Jasmund ve Alman Gromkov Paşa bir müze projesi hazırlamakla görevlendirildi. Bu proje uyarınca Yıldız Sarayı(->) bahçesindeki bir köşkte bir müze açıldıysa da, II. Abdül-hamid'in kuşkuları yüzünden kısa sürede kapatıldı ve buradaki eserler Maçka Silahhanesi'ne(->) nakledildi.
1908'de, II. Meşrutiyet'in ilanından kısa bir süre sonra, Tophane Müşiri Ali Rıza Paşa'nın girişimiyle Mühendishane-i Berri-i Hümayun Nazırı Ferik Ahmed Muhtar Paşa başkanlığında bir müze tesis komisyonu kuruldu ve malzemeler Aya İrini'de toplanmaya başlandı. Harbiye Nazırı Mahmud Şevket Paşa tarafından müze müdürlüğüne atanan Ah-
Askeri Müze'nin girişinden bir görünüm, Harbiye. Hazım Ohurer, 1993
med Muhtar Paşa daha önce Maçka Si-lahhanesi'ne kaldırılan çeşitli malzemeleri buraya getirtti; dört bir yana dağılmış topların hurda demir olarak satışını engelledi. Adı Müze-i Askeri-i Osmani olarak değiştirilen müzenin aylık 500 kuruş olan tahsisatının yetersiz olması yüzünden cumaları 100 para, diğer günler ise 4 kuruş giriş ücreti alınmaya başlandı. 40 para karşılığında "Endaht Oda-sı"nda atış talimleri yaptırılıyor, l kuruş ile çalışan bir org, çeşitli marş ve havalar çalıyordu. Binanın bir bölümü ise sinema salonu olarak düzenlendi. Ahmed Muhtar Paşa, 19l4'te Mehter Takımı'nı yeniden kurarak konserler verdirdi.
Müzedeki eşyalar ve eserler II. Dünya Savaşı'mn başlaması üzerine güvenlik gerekçesi ile 1940'ta Niğde'ye taşındı. 1949'da, 7.000 parçalık koleksiyon, İstanbul'da Maçka Silahhanesi'ne getirildi, fakat buranın istanbul Teknik Üni-versitesi'ne devri üzerine 1955'te eski Harbiye'nin jimnastikhane binasına nakledildi ve restorasyon çalışmaları bittikten sonra 1959'da burada faaliyete geçti. Bu binanın yetersiz kalması üzerine 1967'de mimar Nezih Eldem'in projesiyle Harbiye binasının tadilatına ve yeni binalar yapılmasına başlanmış, yeni müze kompleksinin bir bölümü 1986'da, tamamı 1993'te hizmete açılmıştır.
Askeri Müze'deki eserler Silahlar, Çadırlar, Kıyafetler, Meşrutiyet Dönemi, I. Dünya Savaşı, Çanakkale Savaşı, Kurtuluş Savaşı, Cumhuriyet Dönemi, Atatürk ve Şehitler konu başlıkları altında 17 salonda sergilenmektedir.
Toplam 20.000 eserden ancak 9.000 tanesinin sergilenebildiği müzede, bütün koleksiyonlar Şubat 1993'te elden geçirilerek yeniden sınıflandırıldı. İlk salonda, 16-19. yy'lara ait ok, yay ve bunlarla ilgili malzemeler, IV. Mehmed, III. Selim ve II. Mustafa'ya ait ok nişan beratları ile 1882'de Hüsameddin Paşa adına dikilmiş bir ok menzil taşı bulun-
Askeri Müze'nin eşyaları 1940'ta Niğde'ye taşınmadan önce son kez Aya îrini'de. Gökhan Akçura koleksiyonu
mektedir. Bunlar arasında 1570'te yapılmış İtalyan çakmaklı metris tüfeği ile II. Mahmud'un kaza ile yaralanmasına neden olan tüfek en ilginç parçalardır. Koridorlarda ise 15. ve 16. yy'lara ait tunç ve ahşap top modelleri ile bunlardan yapılmış toplar dünya çapında bir koleksiyonun parçalan olarak ziyaretçilere sunulmaktadır. Atatürk'e ait çeşitli eşya ve eserlerin sergilendiği salon ise, Atatürk'ün bu okulda ders gördüğü günlerdeki biçiminde düzenlenmiş bir mekândır. Müzenin açık olduğu günlerde 15.00-16.00 arasında Mehter Takımı konser vermektedir. Müzenin yanıridaki bir süre Harbiye Orduevi olarak kullanılan bina da onarılarak 1993'te Kültür Sitesi olarak hizmete açılmıştır.
Bibi. A. Sermed Muhtar (Alus), Müze-i Askeri-i Osmanî Züvvanna Mahsus Rehber, I-III, İst., 1920-1922; N. Eralp, "1908-1923 Döneminde Türkiye Askeri Müzesi'nin Batılı Anlamda Kuruluşu ve Kültür Hayatındaki Yeri", İkinci Askeri Tarih Semineri, Ankara, 1985.
İSTANBUL
ASKERİ OKULLAR
15. yy'ln ikinci yarısında Acemi Ocağı'nın örgütlenmesinden sonra İstanbul askeri eğitimin merkezi oldu. 18. yy'da Avrupa'daki teknik askeri eğitim kurumları örnek alınarak yeni okullar, 19.
yy'da Harbiye, Askeri Tıbbiye gibi yüksekokulların yanında rüştiye ve idadi düzeylerinde de yeni okullar hizmete girdi ve İstanbul, Osmanlı İmparatorlu-ğu'nun askeri eğitim merkezi oldu. Kent, Cumhuriyet döneminde de bu niteliğini bir oranda korudu. Günümüzde Harp Akademileri, Deniz Harp Okulu ve Hava Harp Okulu, Kuleli Askeri Lisesi ile bazı teknik askeri uzmanlık sınıf okulları, bazı yedek subay okulları ve askeri eğitim merkezleri İstanbul'dadır. Kent, 15. yy'dan beri, askeri sanayinin ve teknik eğitimin de merkezi olup Tophane, Tersane, Kılıçhane, Tüfenkha-ne aynı zamanda birer okul hizmeti vermişlerdir.
Bir askeri temel eğitim okulu ve talimgahı olan Acemi Ocağı(->) ile bu kaynaktan beslenen Enderun(->), Galata Sarayı Mektebi, İbrahim Paşa Sarayı Mektebi(->), Topçu, Cebeci, Toparabacı, Humbaracı, Lağımcı ocakları, Bostancı Ocağı(->), Mehterhane(->), Canbazha-ne(->) ve diğerleri, askeri nitelikli eğitim kurumlarıydı. Bunların her birinde, genel askerlik eğitiminin yamsıra uzmanlık eğitimleri de veriliyordu. Ata binme, ok atma, mızrak kullanma, kılıç talimi, kebade (bir tüy yay) germe, kepez sallama, top, cup, tomak, cirit oynama başlıca çalışmalardı. Mehterhane, Can-
ASKERİ OKULLAR
353
ASKERÎ OKULLAR
Bugün Beşiktaş Belediye Başkanlığı binası olarak kullanılan Beşiktaş Askeri Rüşdiyesi.
Elif Erim / TETTV Arşivi
Mekteb-i Fünun-u Bahriye-i Şahane'de maket gemi üzerinde çalışan öğrenciler. Bahriyeli Ali Sami'nin 1900 yıllarına ait bir fotoğrafı. Engin Çizgen koleksiyonu
bazhane gibi özel yetenek gerektiren kurumlarda ise seçilen adaylar bu alanlara göre yetiştirilmekteydiler. Tophane, Kılıçhane, Tüfenkhane, Humbarahane ocaklarında ise Acemi Ocağı'ndan gelen adaylara uygulamalı teknik eğitim veriliyordu. Bu geleneksel örgütler, sistemlerini 18. yy'a kadar korudular.
İstanbul'da modern bir askeri okul açma girişimi 27 Aralık 1734'te I. Mah-mud'un isteğiyle gerçekleşti ve Üsküdar'da Hendesehane adı ile teknik askeri uzman yetiştiren bir okul açıldı. Ama, bu kurum, yeniçerilerin tepkisi sonucu gelişme gösteremeyerek kapatıldı. Benzeri bir okul, 1759'da Kâğıthane'de Karaağaç semtindeki bir konakta yine aynı adla açıldı. Bunu 18 Kasım 1776'da Tersane içinde hazırlanan özel bir binada faaliyete geçen Mühendisha-ne izledi. Eğitimin çağdaşlaşmasında ve askeri eğitimin Batı'dan etkilenmesinde önemli bir adım sayılan bu okulun resmi adı Mühendishane-i Bahrî-i Hüma-yun'dur(->). 1884'te Mühendishane'ye kara ordusuna teknik subay yetiştirmek amacıyla özel bir şube eklendi. Daha sonra 10 Mayıs 1796'da Eyüp Bahariye Sarayı'nda Mühendishane-i Sultani ya da daha yaygın adıyla Mühendishane-i Berri-i Hümayun(-0 olarak bilinen kara mühendis okulu açıldı. Bu sırada Mühendishane-i Bahrî-i Hümayun'da da bir inşaiye şubesi hizmete girdi. Mühen-dishanelerin gelişmesine önem veren III. Selim, her ikisi için de özel binalar yaptırdığı gibi, öğretmen, araç gereç ve eğitim gereksinimleri konusunda özverili davrandı. Bu iki kurum, Türkiye'de modern eğitimin temel taşları, Batı tarzı askeri eğitimin de ilk örnekleri sayılır.
II. Mahmud dönemi (1808-1839) askeri okullar açısından, istanbul'un en hareketli yılları oldu. 1826'da Yeniçeri Ocağı'nın kapatılıp Asâkir-i Mansure-i Muhammediye'nin(-0 kurulmasının ardından, yeni orduya katılan askerlere okuma yazma, temel askerlik bilgileri öğretmek, orduya subay yetiştirmek için, ilkin eski Acemi Ocağı kışlasında bir talimhane açıldı. Şehzadebaşı'nda 14 Mart 1827'de faaliyete geçen Tıbhane-i Âmire(->) de askeri bir okuldu. Yine, 1832'de Topkapı Sarayı'nın Yaldızlı Ka-pı'sı yakınında açılan Cerrahhane-i Mamure^) 1836'da Tıbhane ile birleştirilip Otlukçu Kışlası'na, 1838'de de Galatasaray'a taşındı. Okula, II. Mahmud'un "Adlî" mahlasını da içeren uzun bir ad verildi: Dârü'1-Ulumü'l-Hikemiye-i Osmaniye ve Mekteb-i Tıbbiye-i Adlîye-i Şahane.
Diğer taraftan 1831'de, Selimiye Kış-lası'ndaki mansure askerlerinden seçilen genç askerler sıbyan bölükleri adı altında özel eğitime alınarak ordu için gerekli çavuşların (astsubay) yetiştirilmesine başlandı. Hassa Ordusu Müşiri Ahmed Paşa'nın önerilerini olumlu karşılayan II. Mahmud, Maçka Kışlası'nda Mekteb-i Harbiye adıyla ilk kara subayı okulunun açılmasına 1834'te izin verdi. Talimhane de buraya taşındı. Bir süre sonra 1846'da bu okulun bir üst aşaması olan Mekteb-i Ulum-ı Harbiye de eğitime başladı. Böylece, askeri temel eğitim nitelikli sıbyan bölükleri ile birlikte 8 yıllık ve üç aşamalı, programı ile askeri uzmanlığı öngören önemli bir eğitim sistemi oluşturuldu. Harbiye'de matematik, fizik, astronomi, istihkâm, topçuluk, süvarilik vb dersler okutulmak-
taydı. Beşiktaş Sarayı'nın bir bölümünde ise eski Mehterhane'nin yerini alan Mızıka Mektebi yine 1834'te açıldı. Serasker Kapısı'nda "mektep" adıyla ve dışarıdan görevlendirilen öğretmenlerin görev aldıkları, askeri büro memurları yetiştirme amaçlı okulun açılışı da bu sıradadır. Bu okul, 1875'te Menşe-i Küt-tâb-ı Askeriye adını almış, bir süre üç yıllık, 1880'den sonra iki yıllık bir meslek okulu olarak çalıştıktan sonra 1908' de kapatılmıştır. Bunun bir eşiti ise Ka-sımpaşa'daki, Bahriye, Mühendishane, Çarkçı mekteplerine aday yetiştiren Bahriye Rüşdiyesi olup 1880'e doğru Rüşdiye-i Bahriye ve Menşe-i Küttâb-ı Askeri denen bu okul, 1908'de kapatılmış, 1917'de Heybeliada'da Çarkçı Mektebi içinde Kâtib Mektebi adıyla yeniden açılmıştır.
İstanbul yaşamında önemli bir yeri olan okul ise Askeri Tıbbiye olarak bilinen Mekteb-i Tıbbiye-i Şâhâne'dir(->). Burası, 1850'ye doğru, başkentin en iyi örgütlenmiş, yabancı uzman ve profesörlerin de ders verdiği, laboratuvarları, matbaası bulunan bir eğitim-öğretim kurumuydu. Okulun yabancı hocaları ve ilk mezunları, İstanbulluları, Beyazıt'ta ücretsiz muayene etmişler, ilk hekim muayenehaneleri de bu semtte açılmıştır. 1845'te de buraya öğrenci hazırlayan ilk tıp lisesi, Mekteb-i İdadi-i Tıbbi adıyla Çengelköy Kışlası'nda açıldı. Askeri tıp eğitimi ile ilgili olarak 1855'te alınan bir kararla rüştiye mezunlarının da sınavla Tıbbiye İdadisi'ne alınmalarına olanak tanındı. İlk uygulamalı okul-hastanesi olan Tatbikat-ı Tıbbiye-i Askeriye Mektebi 1870'te Haydarpaşa'da, 1898'de ise Tababet-i Askeriye Tatbikat Mektebi adıyla Gülhane'deki askeri rüştiye binasında açılmıştır. Bu sonuncu kurum, günümüzdeki Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nin temelidir.
Diğer yandan 23 Temmuz 1847'de Pangaltı'daki yeni binasına taşınan Mekteb-i Harbiye'de o yıl bir baytar (veteriner), şubesi açılması Türkiye için önemli bir yenilik sayılır. Bu şube 1872'de Askeri Tıbbiye'ye aktarılmış, 1888'den sonra yemden Harbiye bünyesine alınmıştır. Burada okuyanlar, Taksim'de Baytar Ameliyat Mektebi'nde staj yapmaktaydılar. 1886'da ise İstanbul'da 4 yıl süreli bir Askeri Baytar Rüşdiyesi açıldı. Burayı bitirenler, Tıbbiye İdadisi'ne, oradan da Harbiye Baytar Şubesi'ne geçmekteydiler.
Tanzimat dönemi (1839-1876) boyunca askeri okulların öncülüğünde İstanbul'da birtakım eğitim atılımları başarıldı. Örneğin, 1863'te askeri idadilere Fransızca dersi, Harbiye'ye jimnastik eğitimi konması, yine Harbiye'de özel bir sınıf açılarak öğretmenliğe yetenekli olanların, askeri muallim ve muallim muavini olarak yetiştirilmeleri ve ilk matematik ve resim muallim muavinlerinin 1868-1869'da mezun olmaları, Türkiye'de resim sanatının başlangıcını belirleyen önemli bir aşama kabul edilir. 1875'ten
başlayarak medrese çıkışlılardan seçilen adaylar Harbiye'deki Menşe-i Muallimin şubesine alınmak suretiyle edebiyat, topografya, tarih, coğrafya, matematik, resim branşlarında askeri öğretmenler yetiştirilmişti. 1882'den sonra, von der Golt (Golç Paşa) yönetiminde tüm askeri okulların daha çağdaş ve verimli bir yapıya kavuşturulmaları da gündeme geldi. Bu aşamaya gelinmezden önce, İstanbul'da ikinci düzeyde başka askeri okulların da açıldığı saptanıyor. Donanmaya teknik eleman yetiştirmeye dönük İmalat Sıbyan Tabum (deniz sanat okulu) (1864), Mekteb-i Harbiye'nin üstünde Erkân-ı Harb sınıfının açılması (1864), kara ordusu levazım işleri için Sanayi Alayı bünyesinde İdadi Bölükleri denen kurslar ve İmalat-ı Harbiye Sanayi Mektebi (1864) bunlardandır. İstanbul'da ayrı ayrı semtlerdeki Harbiye, Bahriye, Mühendishane ve Tıbbiye idadilerinin, Mekteb-i İdadi-i Umumi adı altında 1865'te birleştirilip Galata Sara-yı'na taşındıktan sonra 1868'de yeniden ayrılmaları, askeri okullara yaz imtihanlarının konması (1869), Askeri Tıbbiye için, o güne kadar Fransızca olan derslerin Türkçe verilmesinin kabul edilmesi (1870), Mühendishane-i Berrî-i Hü-mayun'un Harbiye ile birleştirilmesi (1872), askeri okullara sözlü imtihan yerine yazılı imtihan konulması, 1875'te Topçu Harbiyesi'nin ayrı bir okul konumuna getirilmesi vb de bu dönemdedir. İlkin 1872'de Askeri Sanayi İdadisi adıyla Tophane'de açılan askeri sanat okulu, 1875'te askeri rüştiyeler açılıncaya değin rüştiye düzeyinde bir teknik okul olarak eğitim vermiştir. Bu okulun, İstanbul'un yoksul, kimsesiz çocuklarını, parasız yatılı olarak alıp yetiştirmesi, o zaman önemli bir hizmet olmuştu. Tophane-i Askeri İdadisi de denen bu okula, II. Meşrutiyet'e (1908) değin, salt İstanbullu çocuklar alınmaktaydı.
1875'te İstanbul'da ilk askeri rüştiyeler açıldı. Mülkiye (sivil) rüştiyelerden başlangıçta bir farkı bulunmayan bu okullara 12-14 yaş arasındaki iptidai öğrenimli erkek çocuklar alınmaktaydı. İstanbul'daki askeri rüştiyeler için, II. Ab-dülhamid döneminde (1876-1909) bir dizi yeni bina yapıldı ve bu okullara devam edenlere de ağırlıklı olarak askeri eğitim verilmeye başlandı. İstanbul'daki askeri rüştiyeler Gülhane, So-ğukçeşme (halen Devlet Güvenlik Mahkemesi binası), Fatih, Kocamustafapaşa, Beşiktaş, Toptaşı, Paşakapısı ve Has-köy'deydi. 1876'da bu okullara toplam 1.500 dolayında öğrenci devam ediyordu. Eyüp'te askeri baytar, Kasımpaşa'da bahriye rüştiyeleri vardı. İstanbul askeri rüştiyeleri 1912-1913 Balkan Savaşı sırasında kapanmıştır.
1878'de askeri idadilerde de yeni bir düzenlemeye gidildi. Bahriye, Topçu, Tıbbiye idadileri ayrıldı. Tıbbiye İdadisi Gülhane'deki Kırmızı Kışla'ya, Bahriye İdadisi Heybeliada'ya, Topçu İdadisi de Halıcıoğlu'na taşındı. Bu okulların prog-
ramları da yeni dersler eklenmesiyle askeri eğitim ağırlıklı konuma getirildi. Bahriye Mektebi'ne ve Bahriye İdadisi'ne jimnastik dersi kondu. Askeri okulların reorganizasyonunda önemli hizmeti olan Golç Paşa. 1892'de oluşturulan Umum Mekâtib-i Askeriye Nezareti'nin başına getirildi ve askeri mektepler müfettişi oldu. Tersane'deki imalat sıbyan taburu bölüklerinin gerçek anlamda bir okul niteliğine kavuşması bu dönemdedir. 1887'de Haddehane adını alan bu kuruma yazılanlar 5 yıl sanayi neferi sanıyla Tersane'de çıraklık ettikten sonra 3 yıl da ihtiyat sınıfı okumaktaydılar. 1906'da Haddehane'nin yerini Çarkçı Mektebi almıştır. 1908'de II. Meşrutiyetin ilanının ardından, Umum Mekâtib-i Askeriye Nezareti kaldırılarak yerine Askeri Mektepler Terbiye ve Tedrisat-ı Umumiye Müfettişliği kuruldu. Bu değişikliğin amacı İstanbul'daki askeri okulların çağdaşlaştırılması ve ordunun gereksinim duyduğu alanlarda ve yeter sayıda subay, uzman yetiştirilmesiydi. Ordu merkezlerindeki harbiye mektepleri de kapatılıp İstanbul'a taşındı. Askeri rüştiyelerin ve idadilerin süreleri 3'er yıl oldu. Harbiye, 3 yıldan 2 yıla indirildi. 1909'da Erkân-ı Harbiye, Harbiye'den ayrılıp bağımsız bir üst okul konumuna getirildi ve Yıldız Sarayı'na taşındı. 1909-1910 arasında yeni bazı askeri okullar açıldı. Başlıcaları şunlardır:
Zabıtan Talimgahı-. Öğretim durumları yeterli olmayan subaylar için 1909'da Yıldız Sarayı Şehzadegân Mektebi'nde açıldı. 120 piyade, 40 süvari subayının devam ettiği 3 aylık devreli bir kurstu.
Küçük Zabit ve Numune Taburu: Maçka Kışlası'nda hizmet veren bu oku-
la da yetenekli askerler alınmakta ve astsubay olmaktaydılar. Buraya Ermeni, Rum ve Musevi asıllılar da alınıyordu. İlk mezunlarını, 1912'de verdi.
Jandarma-Zabit Mektebi: Selanik, İzmir ve İstanbul'da açılan üç okuldan ilk ikisi Jandarma Mektebi, İstanbul'daki Jandarma Zabit Mektebi'ydi.
Askeri Levazım Mektebi: 1909'da Ga-lata'daki Bank-ı Osmani Karakolu'nda açıldı. Miralay-mülazım (albay-teğmen) rütbeli 40 subaya levazım kursu veriliyordu.
Daire-i Harbiye Mektebi: Menşe-i Küttab-ı Askeriye'nin yerine 1910'da hizmete girdi, ama dört yıl sonra 1914' te kapatıldı.
İhtiyat Zabitleri Mektebi: Sivil okullardan mezun olan İstanbullu gençlerin sıradan er olarak orduya alınmaları başkentte hoşnutsuzluk nedeni olunca bunlar için 1910'da özel bir kanun çıkartıldı ve ihtiyat zabiti (yedek subay) olmaları olanağı getirildi. Harbiye Mektebi'nde açılışı yapılan okul, aynı yıl Beylerbeyi'ndeki hastane binasına taşındı, l yıl süreli bu okula başlangıçta rüştiye mezunları alınıyordu. Yapılan bir yasa değişikliği ile lise ve muadili okul mezunlarının alınması ve 6 ay teorik dersten sonra adayların ihtiyat zabiti olarak kıtaya çıkmaları öngörüldü. Bu okulun önemi Balkan Savaşı (1912-1913) ve I. Dünya Savaşı (1914-1918) yıllarında arttı. 1918'de kapatıldı. 1931'de Halıcıoğlu Topçu Mektebi'nde yeniden açıldı. 1936'da Harbiye'ye taşındı. Adı da Yedek Subay Okulu oldu.
Kâtip Mektebi: Bahriye Rüşdiyesi'ne bağlı bu okula Küttâb-ı Bahriye Mektebi de deniyordu. 1908'den sonra Bahriye Rüşdiyesi'yle birlikte kapatıldıysa da
ASKERİ TAHİNİYE FABRİKASI 354
355
ASMAOMESCIT SOKAĞI
Bugün Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin bulunduğu Soğukçeşme Askeri Rüşdiyesi'nin binası.
Elif Erim / TETTV Arşivi
1917'de Heybeliada'daki Çarkçı Mektebi binasında yeniden açıldı.
Namzet Mektebi: Kapatılan Bahriye İdadisi'nin yerine, sivil okullardan sınavla alınan adayları Bahriye Mekte-bi'ne hazırlamak için açıldı, l yıllık hazırlık okuluydu. 1918'de satın alınan Heybeliada Papaz Mektebi'ne yerleşti. Güverte Mektebi ile Çarkçı Mektebi namzet sınıfları da buraya taşındı.
Mızıka Mektebi: 19İ7'ye kadar düzenli bir eğitim sistemine kavuşamayan bu okul, Heybeliada Bahriye Mektebi nekahethanesinde çalışmalara başladı ise de Mütareke döneminde (1918-1922) Heybeliada'daki tüm askeri okullarla birlikte kapatıldı. Okul binaları Rumlara geri verildi.
Çarkçı Mektebi: Tersane'deki binasından Heybeliada Rum Ticaret Mektebi binasına taşındı. Ancak l yıl sonra 1918'de diğerleri gibi bu bina da eski sahiplerine verildiğinden Çarkçı Mektebi, Güverte Mektebi'ne nakledildi.
Askeri Baytar Mektebi: 1909'da açılan bu okul 19l4'te kapatıldı. Bu yıl içinde İstanbul'daki askeri rüştiyeler, Maarif Nezareti'ne bağlandı. Harbiye Mekte-bi'nin bütün öğrencileri ise talimgah eğitiminden geçirilip orduya alındığı için, savaş boyunca Harbiye kapalı kaldı. Mütareke'de İstanbul işgal altında olduğundan sağlıklı eğitim yapamadı. 1924'te Ankara'daki Zabit Talimgahı İstanbul'a taşınarak Harbiye'ye yerleşti. Harbiye Mektebi yeniden organize edildi. 7 Eylül 1936'da Harbiye Ankara'ya taşındı, istanbul'da Yıldız Sarayı'nda kalan Erkân-ı Harbiye Mektebi 1927'de Harp Akademileri adını aldı. Halen Maslak'taki kampustadır.
1939'da II. Dünya Savaşı başlayınca İstanbul'da alınan bir dizi önleme koşut olarak Bahriye Mektebi, askeri lise ve ortaokullar, Ankara'ya ve Anadolu'nun
başka kentlerine taşınmış, savaştan sonra yeniden eski binalarına dönmüşlerdir. Bugün (1993) İstanbul'da yedek subay okulu olarak da hizmet veren Tuz-la'da Piyade Okulu, Halıcıoğlu'nda Personel Okulu, Kâğıthane'de de Levazım-Maliye Okulu ve Eğitim Merkezi bulunmaktadır.
Dostları ilə paylaş: |