İTTİHAD-I İSLÂM'IN ŞARTLARI
İslâm Birliğinin gerçekleşmesi için bazı şartlar vardır. Risale-i Nur Külliyatının bir çok yerlerinde izahları vardır. Daha fazla bilgi için (yayınevimiz tarafından neşredilen İttihad-ı İslâm kitapçığı, İslâm Prensipleri Ansiklopedisi, “İttifak” ve “İttihad-ı İslâm” maddeleri) gibi yerlere bakılabilir. Risale-i Nur Külliyatından tesbit edebildiğimiz bahisleri buraya dercediyoruz:
İSLÂM MİLLİYETİ
a) İslâm Milliyetini esas almak, İslâm Birliğinin birinci şartıdır. Bediüzzaman Hazretleri der ki :
«Hakikî milliyetimizin423 esası, ruhu ise İslâmiyet'tir. Ve hilafet-i Osmaniye424 ve Türk Ordusunun o milliyete bayraktarlığı itibariyle, o İslâmiyet milliyetinin sadefi ve kal'ası hükmünde Arab ve Türk hakikî iki kardeş, o kal'a-i kudsiyenin425 nöbettarlarıdırlar.
İşte bu kudsî milliyetin rabıtasıyla,426 umum ehl-i İslâm bir tek aşiret427 hükmüne geçiyor. Aşiretin efradı gibi İslâm taifeleri de, birbirine uhuvvet-i İslâmiye ile mürtebit428 ve alâkadar olur. Birbirine manen, lüzum olsa maddeten yardım eder. Güya bütün İslâm taifeleri bir silsile-i nuraniye ile birbirine bağlıdır.» (Hutbe-i Şamiye sh: 54)
«31 Mart Hâdisesinde Divan-ı Harb-i Örfî'de429 dedim ki:
Ben talebeyim, onun için her şeyi mizan-ı Şeriatla müvazene430 ediyorum. Ben milliyetimizi, yalnız İslâmiyet biliyorum. Onun için her şeyi de İslâmiyet nokta-i nazarından muhakeme ediyorum.» (Divan-ı Harbi Örfi sh: 10)
ŞURA VE MEŞVERET
b) İttihad-ı İslâm’ın tahakkuku için gerekli şartlardan ikincisi, hakiki ve faziletli Şûrâ-yı Şer’î’dir.
İslâm âlemindeki hakiki alimler ve mürşidlerin beraberliğinde yapılacak Şeriata uygun meşveret, merci olur. İttihad-ı İslâmın faaliyet ve teşekkülünün kaidelerini tesbit eder. Kur’an kanunları etrafında birleşen İslâm devletleri, İslâm Cumhuriyetler Birliğini meydana getirirler.
Bediüzzaman Said Nursi Hezretleri Şûrâ'nın lüzumunu belirtirken şöyle der:
«Müslümanların hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyedeki431 saadetlerinin anahtarı, meşveret i şer’iyedir.432
433 ²vZ«X²[«"ö|«*x-ö²v;h²8«!ö«: âyet-i kerimesi, şûrâyı434 esas olarak emrediyor.
Evet, nasıl ki, nev-i beşerdeki telâhuk-u efkâr435 ünvanı altında asırlar ve zamanların tarih vasıtasıyla birbiriyle meşvereti, bütün beşeriyetin terakkiyatı ve fünunun esası olduğu gibi, en büyük kıt’a olan Asya’nın en geri kalmasının bir sebebi, o şûrâ-yı hakikiyeyi436 yapmamasıdır.
Asya kıt’asının ve istikbalinin keşşafı437 ve miftahı şûrâdır. Yani, nasıl fertler birbiriyle meşveret eder; taifeler, kıt’alar dahi o şûrâyı yapmaları lâzımdır ki, üç yüz, belki dört yüz milyon İslâmın ayaklarına konulmuş çeşit çeşit istibdatların438 kayıtlarını, zincirlerini açacak, dağıtacak, meşveret-i şer’iye ile şehamet439 ve şefkat-i imaniyeden440 tevellüd eden hürriyet-i şer’iyedir ki, o hürriyet-i şer’iye, âdâb-ı şer’iye ile süslenip garp medeniyet i sefihanesindeki seyyiatı441 atmaktır.
İmandan gelen hürriyet-i şer’iye iki esası emreder:
¬(@«A¬Q²V¬7ö!®G²A«2ö–xU«<ö«ö¬yÁV¬7ö!®G²A«2ö«–@«6ö²w«8ö«uÅ7«H«B«<ö«ö«:ö«u±¬7«H<ö«ö²–«!
¬yÁV7!ö¬–:(ö²w¬8ö@®"@«"²*«!ö@®N²Q«"ö²vUN²Q«"ö²u«Q²D«<ö«
¬w´W²&Åh7!ö^Å[¬O«2ö^Å[¬2²hÅL7!ö^Å<±¬hE²7«!ö²v«Q«9
Yani,
• İman bunu iktiza ediyor ki, tahakküm ve istibdat442 ile başkasını tezlil etmemek443 ve zillete düşürmemek,444 ve zâlimlere tezellül etmemek...445
• Allah’a hakikî abd olan, başkalara abd olamaz.
• Birbirinizi, Allah’tan başka kendinize Rab yapmayınız. Yani, Allah’ı tanımayan, herşeye, herkese nispetine göre bir rububiyet tevehhüm eder,446 başına musallat eder.
• Evet, hürriyet-i şer’iye Cenab-ı Hakkın Rahman, Rahîm tecellîsiyle bir ihsanıdır ve imanın bir hassasıdır.» (Hutbe-i Şamiye sh: 60)
ESASLARDA İTTİFAK ETMEK
c) İttihad-ı İslâm’ın tahakkuku için gerekli şartlardan üçüncüsü ise şudur ki; dinî cemaatler ve din hizmeti yapan meslekler dinde zaruret ve esasat denilen Kur’an ve Sünnetteki açık hükümlerde bağlayıcı davranmalı teferruat meselelerde münakaşa çıkarmamalıdır.
Üstad Hazretleri bu hakikatı şöyle ifade eder:
«S – Âlem-i İslâmdaki ihtilâfı tâdil447 edecek çare nedir?
C – Evvelâ: Müttefekun aleyh448 olan makasıd-ı âliyeye449 nazar etmektir. Çünkü, Allah’ımız bir, Peygamberimiz bir, Kur’ân’ımız bir… Zaruriyat-ı diniyede umumumuz müttefik… Zaruriyat-ı diniyeden başka olan teferruat veya tarz-ı telâkki veya tarik-i tefehhümdeki tefavüt, bu ittihad ve vahdeti sarsamaz, râcih de gelemez. El-hubbu fillah düstur tutulsa, aşk-ı hakikat harekâtımızda hâkim olsa—ki zaman dahi pek çok yardım ediyor—o ihtilâfat sahih bir mecrâya sevk edilebilir.
Esefâ, gaye-i hayalden tenâsi veya nisyan olmakla, ezhan ene’lere dönüp etrafında gezerler. İşte gaye-i hayal, maksad-ı âli bütün vuzuhuyla meydana atılmıştır.» (Sünuhat Tuluat İşarat sh: 83)
Bir başka ifadede de şöyle der:
«Yedinci vehim: İttihad-ı İslâm cemaati, sair cemiyet-i diniye ile şakku’l-âsâdır450. Rekabet ve münaferatı intaç eder.
Elcevap: Evvelâ umur-u uhreviyede haset ve müzahemet ve münakaşa olmadığından, bu cemiyetlerden hangisi münakaşaya, rekabete kalkışsa, ibadette riya ve nifak etmiş gibidir.
Saniyen: Muhabbet-i din saikasıyla teşekkül eden cemaatlerin iki şartla umumunu tebrik ve onlarla ittihad ederiz.
Birinci şart: Hürriyet-i şer’iyeyi ve âsâyişi muhafaza etmektir.
İkinci şart: Muhabbet üzerinde hareket etmek, başka cemiyete leke sürmekle kendisine kıymet vermeye çalışmamak; birinde hatâ bulunsa, müfti i ümmet olan cemiyet-i ulemâya havale etmektir.
Salisen: İ’lâ-yı kelimetullahı hedef-i maksat eden cemaat, hiçbir garaza vasıta olamaz. İsterse de muvaffak olamaz. Zira nifaktır. Hakkın hatırı âlidir, hiçbir şeye feda olunmaz. Nasıl Süreyya yıldızları süpürge olur veya üzüm salkımı gibi yenilir? Şems-i hakikate “püf, üf” eden, divaneliğini ilân eder.
Ey dinî cemiyetler! Maksadımız, dinî cemaatlar maksatta ittihad etmelidirler. Mesalikte ve meşreplerde ittihad mümkün olmadığı gibi, caiz de değildir. Zira taklit yolunu açar ve “Neme lâzım, başkası düşünsün” sözünü de söylettirir.» (Hutbe-i Şamiye sh: 98)
Dostları ilə paylaş: |