Risale-i Nur Külliyatında çokça bahsedilen “Müslüman İsevîleri.. hakiki İsevîlik dini... İsevî ruhanileri... Nasara mü’minleri... vs” gibi tabirleri dikkatli okumak gerekir. O cemiyetin özelliklerini iyi bilmek ve gelişen bir harekette o vasıflar var mı? yok mu? bakmak lazım.
Bu meselelerden nümune olarak aldığımız bahiste, Bediüzzaman Hazretleri der ki:
«Âlem-i insaniyette inkâr-ı ulûhiyet niyetiyle389 medeniyet ve mukaddesât-ı beşeriyeyi zîrüzeber eden390 Deccal komitesini, Hazret-i İsâ Aleyhisselâmın din-i hakikîsini391 İslâmiyetin hakikatiyle392 birleştirmeye çalışan hamiyetkâr ve fedakâr bir İsevî cemaati namı altında ve “Müslüman İsevîleri” ünvanına lâyık bir cemiyet, o Deccal komitesini, Hazret-i İsâ Aleyhisselâmın riyaseti altında öldürecek ve dağıtacak, beşeri inkâr-ı ulûhiyetten kurtaracak.» (Mektubat sh: 441)
1946 veya 47 de yazılmış bir mektubunda Üstad Bediüzzaman Hazretleri, İkinci Dünya Harbi sonrası şekillenen yeni dünya düzeni hakkında endişe ve ümidi beraber taşıdığını bildirir:
«Yalnız ehemmiyetli bir endişe ve bir tesellî kalbime geliyor ki:
Bu geniş boğuşmaların neticesinde, eski Harb-i Umumîden393 çıkan zarardan daha büyük bir zarar, medeniyetin istinadı, menbaı394 olan Avrupa’da, Deccalâne395 bir vahşet doğurmasıdır. Bu endişeyi tesellîye medar, âlem-i İslâmın tam intibahiyle396 ve Yeni Dünyanın,397 Hıristiyanlığın hakikî dinini düstur-u hareket ittihaz etmesiyle ve âlem-i İslâmla ittifak etmesi ve İncil, Kur’ân’a ittihad edip tâbi olması, o dehşetli gelecek iki cereyana karşı semâvî bir muavenetle398 dayanıp inşaallah galebe eder. (Emirdağ Lâhikası-l sh: 58)
Bu beyanda açıkça görüldüğü gibi, Avrupa’dan doğacak insanlık dışı uygulamalara karşı, İslâm-Hırıstiyan beraberliğinin şartları;
-
Müslümanların tam uyanması,
-
Yeni Dünya’nın (Amerika’nın) gerçek Hrıstiyanlığı esas alması,
-
İslâm Birliğiyle beraber hareket etmek için anlaşmalar yapması,
-
İncil’in de esaslarını içine alan Kur’an’ın hakim olması, gibi şartları gerektiren kaideler nazara alınmazsa meselenin hakikatı anlaşılamaz.
İSLÂM BİRLİĞİ
“Bu zamanın en büyük farz vazifesi İttihad-ı İslâmdır.”
“Azametli bahtsız bir kıt’anın, şanlı tali’siz bir devletin, değerli sahibsiz bir kavmin reçetesi; İttihad-ı İslâmdır.”
BEDİÜZZAMAN HAZRETLERİ VE İSLÂM BİRLİĞİ
Orijinal tabiriyle İttihad-ı İslâm yani İslâm Birliği düşüncesi ve fikriyatı, müslüman ilim ve siyaset adamlarının üzerine çok düşündükleri ve gerçekleşmesi için çok gayret ettikleri bir mefkuredir. İslâm mütefekkirleri, maddî ve manevî olarak gerilediğini müşahede ettikleri İslâm Dünyasının kurtuluşu için bir ümit olarak İslâm Birliğinin aktif olarak devreye girmesini görmüşlerdir.
Bilhassa 19. asrın sonlarında ve 20. asrın başlarında bu fikir bazı Müslüman ilim, fikir ve siyaset adamını hareketlendirmiş ve bu hususta bir çok eserler yazmışlar ve faaliyetler yapmışlardır. Fakat zemin ve zaman yaver gitmemiş, Avrupa kökenli ideolojiler ve Avrupa meftunu Liderler İslâm Dünyası’nın daha da dağılmasını sağlamıştır.
İslâm Birliğinin tahakkuku ve aktif olarak uygulanması için Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri çok gayret göstermiştir. Bu düşüncesini İstanbul'a ilk geldiği 1907 yılından sonra, çeşitli vesilelerle gerçekçi olarak ortaya koymuş ve tahakkuku için gerekli şartları sıralamış ve İttihad-ı İslâmın tarifini yapmıştır.
Üç devirde yaşamış olan Bediüzzaman Hazretleri, hep İslâm Birliği fikrini savunmuş ve Müslümanların kurtuluşunun bu Birliğin gerçekleşmesinde olduğunu ifade etmiştir.
Yirmibeş sene süren en dehşetli zulüm devrinin sonlarına doğru, önce iktidarı elinde tutan Halk Partisi idarecilerini ikaz etmiştir. Bu memlekete, İslâm Dünyası’nın eskideki muhabbet ve kardeşliğini kazanmak için yönlerini İslâm Dünyası’na çevirmelerini tavsiye etmiştir. Bu ikazları duymayan o zihniyet, o zamanki anlayışıyla birlikte, tarihin karanlık sayfalarına gömülüp gitmiştir.
Daha sonraları ehven-üşşer olarak telakki olunan Demokratlar devri gelmiş ve Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri dine ve dindarlara bir derece yakın gördüğü bir kısım Demokrat idarecilerine İslam Birliği fikrini çok daha fazla anlatmıştır. Hattâ, İslâm Birliğinin teşekkülü hususunda detaylı bilgiler vermiştir. Sadece bilgi vermekle kalmamış, canlı misallerle meseleyi pekiştirmiştir.
Buna mukabil bazı Demokrat devlet adamları (Menderes gibi), Hazret-i Üstad’ın bu tavsiyelerini nazara almış ve bazı teşebbüslerde bulunmuşlardır. CENTO gibi bazı kuruluşuları, İslâm ülkeleriyle birlikte kurmuşlar ve Bediüzzaman Hazretleri bu faaliyetleri İslâm Birliğinin büyük bayramının bir başlangıcı olarak kabul etmiştir. Fakat maalesef Demokratların başına gelen malum hallerden dolayı onlar da bu Birliğin tam tahakkukuna muvaffak olamamışlardır.
Beynelmilel şer akımların, dönmelerin ve gizli dinsizlerin en büyük korkusu olan İttihad-ı İslâm fikriyatı, Müslümanlar tarafından devamlı canlı tutulmalı ve basın ve yayın organlarında neşriyat yapılmalıdır. Şu zamandaki menfi gibi olan hal-i âlem nazara alınmamalıdır. Nasıl ki bazı kimseler, kendi ideolojilerinin "ebediyyen var olacağı"nı telkin ediyorlar, Müslümanlar daha kuvvetle hakiki olarak İslâm Birliğinin gerçekleşeceğine ve devam edeceğine bin kat daha fazla inanmalı ve İslâm Kardeşliğine çalışmalıdır.
İSLÂM BİRLİĞİ NEDİR?
Bediüzzaman Hazretleri, İttihad-ı Muhammediye (ASM) hareketini en geniş şekliyle ele alır ve bütün mü’minleri içine aldığını beyan eder:
«Hem de dediler: “İttihad-ı Muhammediyeye (a.s.m.)399 dahil misin?”
Dedim: Maaliftihar! En küçük efradındanım.400 Fakat, benim târif ettiğim vecihle… Ve o ittihaddan olmayan, dinsizlerden başka kimdir, bana gösterin.» (Divanı-ı Harb-i Örfi sh: 11)
Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerine diyorlar:
”Dâima İttihad-ı İslâmdan bahsedersin. Sen bize tarif et."
Cevaben:
«Lâkin tarif ettiğim ve dahil olduğum ittihad-ı Muhammedînin (a.s.m.) tarifi budur ki:
Şarktan garba, cenuptan şimale401 uzanan bir silsile-i nuranî ile merbut402 bir dairedir. Dahil olanlar da bu zamanda üç yüz milyondan403 ziyadedir. Bu ittihadın cihetülvahdeti ve irtibatı,404 tevhid-i İlâhîdir.405 Peyman ve yemini,406 imandır. Müntesipleri,407 kàlû belâdan408 dahil olan umum mü’minlerdir. Defter-i esmâları409 da Levh-i Mahfuzdur. Bu ittihadın nâşir i efkârı, umum kütüb-ü İslâmiyedir. Günlük gazeteleri de, i’lâ-i kelimetullahı410 hedef-i maksat eden umum dinî gazetelerdir. Kulüp ve encümenleri,411 câmi ve mescidler ve dinî medreseler ve zikirhanelerdir. Merkezi de Haremeyn i Şerifeyndir. Böyle cemiyetin reisi, Fahr-i Âlemdir...412
...Elhasıl: Sultan Selim’e biat413 etmişim. Onun ittihad-ı İslâmdaki fikrini kabul ettim. Zira, o vilâyat ı şarkiyeyi ikaz etti. Onlar da ona bîat ettiler. Şimdiki şarklılar, o zamanki şarklılardır. Bu meselede seleflerim,414 Şeyh Cemaleddîn-i Efganî, allâmelerden Mısır müftüsü merhum Muhammed Abduh, müfrit âlimlerden Ali Suâvi, Hoca Tahsin ve ittihad-ı İslâmı hedef tutan Namık Kemal ve Sultan Selim’dir ki, demiş:
İhtilâf u tefrika endişesi
Kûşe-i kabrimde415 hattâ bîkarar416 eyler beni.
İttihadken savlet-i a’dâyı417 def’e çaremiz,
İttihad etmezse millet, dağ-dar418 eyler beni.
Yavuz Sultan Selim» (Divanı-ı Harb-i Örfi sh: 19)
İttihad ismini almakla birlikte ittihad etmeye mani olan tutum sergileyen İttihad Terakki Cemiyeti hakkında Bediüzzaman Hazretlerinin beyanı:
«Herkesin şevkini kıran ve neş’esini kaçıran ve ağrazlar419 ve taraftarlıklar hissini uyandıran ve sebeb-i tefrika420 olan ırkçılık cemiyat-ı akvamiyeyi421 teşkiline sebebiyet veren ve ismi meşrutiyet ve mânâsı istibdat olan ve İttihad ve Terakki ismini de lekedar eden buradaki şube-i müstebidaneye422 muhalefet ettim.» (Divanı-ı Harb-i Örfi sh: 32)
Dostları ilə paylaş: |