Yukarıda beyan edilen Demokratlık şartları;
-
Komünistlik ve Masonluğa karşı olmak,
-
Laubaliliği bırakıp İslâmiyete yapışmak,
-
Kur’an hakikatlerine dayanmak,
-
İslâm Dünyasını arkasına almak,
-
Amerika’yı din lehinde çalışması nisbetinde kendine dost yapmak,
-
Risale-i Nur’ların resmi neşrine hizmet etmek,
-
Dindar kesimi taraftar yapmak.
İşte Demokrat diye destekleyebileceği siyasilerde aranan şartlar ve vasıflar bunlardır.
İSTİKBALDE İSLÂM BİRLİĞİ
a) Bediüzzaman Hazretleri İslam Dünyasının geleceği için Cemahir-i Müttefika-i İslâmiye yani İslâm Cumhuriyetler Birliği yani İttihad-ı İslâm müjdesi vermektedir.
«Aziz, sıddık kardeşlerim,
Evvelâ: Umum Nurcuların mübarek bayramlarını ve haccü’l-ekberde476 bulunan Nur şakirtleriyle ve hacdaki Nur taraftarlarının bayramlarını tebrik içinde ve çok zamandan beri esaret altında kalmış ve istiklâliyetini477 kaybetmiş Hindistan, Arabistan gibi âlem-i İslâmın büyük memleketleri birer devlet-i İslâmiye şeklinde Hind’de yüz milyon bir devlet-i İslâmiye,478 Cava’da479 elli milyondan ziyade bir devlet-i İslâmiye ve Arabistan’da dört beş hükûmet bir Cemahir-i Müttefika480 gibi Arap Birliği ile İslâm Birliğini birleştirmesindeki âlem-i İslâmın bu büyük bayramının mukaddemesini481 tebrik ile bu bayram bize müjde veriyor.» (Emirdağ Lâhikası-l sh: 268)
Yine aynı mânâda diğer bir mektup:
«Aziz, sıddık kardeşlerim,
Ruh u canımızla mübarek bayramınızı tebrik ediyoruz. İnşaallah, âlem-i İslâmın da büyük bir bayramına yetişirsiniz. Cemahir-i Müttefika-i İslâmiyenin482 kudsî kanun-u esasiyelerinin menbaı483 olan Kur’ân-ı Hakîm, istikbale tam hâkim olup beşeriyete tam bir bayramı getireceğine çok emareler var.» (Emirdağ Lâhikası-ll sh: 76)
DİNDAR HRİSTİYANLARLA İTTİFAK
b) İstikbalde hakiki dindar Hristiyanlarla ittifak edileceğini bildiren Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin verdiği bir müjde:
«Yalnız ehemmiyetli bir endişe ve bir tesellî kalbime geliyor ki:
Bu geniş boğuşmaların neticesinde, eski Harb-i Umumîden çıkan zarardan daha büyük bir zarar, medeniyetin istinadı, menbaı484 olan Avrupa’da, Deccalâne485 bir vahşet486 doğurmasıdır. Bu endişeyi tesellîye medar, âlem-i İslâmın tam intibahiyle487 ve Yeni Dünyanın,488 Hıristiyanlığın hakikî dinini düstur-u hareket ittihaz489 etmesiyle ve âlem-i İslâmla ittifak etmesi ve İncil, Kur’ân’a ittihad edip tâbi olması, o dehşetli gelecek iki cereyana karşı semâvî bir muavenetle490 dayanıp inşaallah galebe eder. (Emirdağ Lâhikası-l sh: 58)
DİYANET İŞLERİ REİSLİĞİ
c) Hakiki vazifesinde Diyanet İşleri Reisliği’nin umum âlem-i İslâm’ın dairesi olduğunu veya olacağını bildiren mektup:
«Pakistan’da çıkan es-Sıddık mecmuasının Risale-i Nur’un bir risalesini neşredip Diyanet Riyasetine491 göndermesi ve bu kadar intişarıyla beraber hiçbir âlim ona itiraz etmemesi gibi hakikatler gösteriyor ki, elbette Diyanet dairesi Nurları himaye etmek hakikî bir vazifesidir.
Diyanet dairesi, Meşihat-ı İslâmiye492 gibi, yalnız Türkiye’nin din muallimi değil, belki umum âlem i İslâma Meşihat-ı İslâmiye yerine alâkası, nezareti, münasebeti var. Âlem-i İslâm o Diyanet dairesine karşı tam hüsn-ü zan etmek, su-i tevehhüm etmemek, hususan bu zamanda ziyade lüzumu var. Hem de Türkiye ile ittifak etmeyen İslâmî hükûmetlerde o mübarek daireye karşı su-i tevehhüm493 gelmemesine büyük bir vesilesi olan ve âlem-i İslâmın her tarafında, belki Avrupa’da takdire mazhar olmuş Risale-i Nur, o Diyanet dairesini hem şerefini muhafaza ediyor. Hem âlem-i İslâma karşı o dairenin bir eseri olarak intişarı gayet lâzım ve zarurî olduğunu bu noktayı ehl-i vukuf494 tam nazara alsınlar.» (Emirdağ Lâhikası-ll sh:181)
DOĞU’YA BÜYÜK BİR İSLÂM ÜNİVERSİTESİ
d) İslâm dünyası’nın merkezinin coğrafi olarak Türkiye’nin doğusu olduğunu bildiren Bediüzzaman Hazretlerinin bir mektubu:
«Heyet-i Vekileye495 ve Tevfik İleri’ye496 arz ediyoruz ki:
Şark Üniversitesi hakkında çok kıymettar hizmetinizi Üstadımıza söyledik. O dedi:
Ben hasta olmasaydım, ben de o mesele için vilâyat-ı şarkiyeye gidecektim. Ben bütün ruh u canımla Maarif Vekilini tebrik ediyorum. Hem 55 seneden beri, Medresetü’z-Zehra namında Şark Üniversitesinin tesisine çalışmak ve o üniversiteyi biri Van’da, biri Diyarbakır’da, biri de Bitlis’te olmak üzere üç tane veya hiç olmazsa bir tane Van’da tesis etmek için, Hürriyetten497 evvel İstanbul’a geldim. Hürriyet çıktı, o mesele de geri kaldı.
Sonra İttihatçılar zamanında498 Sultan Reşad’ın499 Rumeli’ye seyahati münasebetiyle Kosova’ya gittim. O vakit Kosova’da büyük bir İslâmî darülfünun500 tesisine teşebbüs edilmişti. Ben orada hem İttihatçılara, hem Sultan Reşad’a dedim ki: “Şark böyle bir darülfünuna daha ziyade muhtaç ve âlem-i İslâmın merkezi hükmündedir.”
.........
Bazı mebuslar dediler: “Yalnız sen medrese usulüyle sırf İslâmiyet noktasında gidiyorsun. Halbuki şimdi garplılara501 benzemek lâzım.”
Dedim: “O vilâyat-ı şarkiye âlem-i İslâmın bir nevi merkezi hükmünde, fünun-u cedide502 yanında ulûm-u diniye503 de lâzım ve elzemdir. Çünkü, ekser enbiya şarkta ve ekser hükema garpta gelmesi504 gösteriyor ki, Şarkın terakkiyatı din ile kaimdir.505 HAŞİYE Başka vilâyetlerde sırf fünun-u cedide okutturursanız da, Şarkta herhalde millet, vatan maslahatı namına, ulûm-u diniye esas olmalıdır. Yoksa Türk olmayan Müslümanlar, Türke hakikî kardeşliği hissedemeyecek. Şimdi bu kadar düşmanlara karşı teavün ve tesanüde506 mecburuz.”» (Emirdağ Lâhikası-ll sh:183)
Mısırda bulunan İslâm dünyasının en büyük üniversitesinin (Câmiü’l Ezher) bir örneğinin İslâm dünyasının coğrafî merkezi hükmünde olan Türkiye’nin doğusunda inşa edilmesi zaruretini beyan eden Bediüzzaman Hazretleri yine aynı mânâda der ki:
«Altmış beş sene evvel Câmiü’l-Ezhere507 gitmek istiyordum. Âlem-i İslâmın medresesidir diye, ben de o mübarek medresede bir ders almaya niyet ettim. Fakat kısmet olmadı. Cenab-ı Hak rahmetiyle bir fikir ruhuma verdi ki:
Câmiü’l-Ezher Afrika’da bir medrese-i umumiye olduğu gibi, Asya Afrika’dan ne kadar büyük ise, daha büyük bir darülfünun, bir İslâm üniversitesi Asya’da lâzımdır. Tâ ki İslâm kavimlerini, meselâ: Arabistan, Hindistan, İran, Kafkas, Türkistan, Kürdistan’daki milletleri, menfi ırkçılık508 ifsat etmesin. Hakikî, müsbet ve kudsî ve umumî milliyet-i hakikiye olan İslâmiyet milliyeti ile 509½?«x²'¬!ö«–YX¬8ÌYW²7!ö@«WÅ9¬! Kur’ân’ın bir kanun-u esasîsinin tam inkişafına510 mazhar olsun. Ve felsefe fünunu ile ulûm-u diniye511 birbiriyle barışsın ve Avrupa medeniyeti, İslâmiyet hakaikiyle tam musalâha etsin.512 Ve Anadolu’daki ehl-i mektep ve ehl-i medrese birbirine yardımcı olarak ittifak etsin diye, vilâyât-ı şarkiyenin merkezinde hem Hindistan, hem Arabistan, hem İran, hem Kafkas, hem Türkistan’ın ortasında, Medresetü’z-Zehra mânâsında,513 Câmiü’l-Ezher üslûbunda514 bir darülfünun, hem mektep, hem medrese olarak bir üniversite için, tam elli beş senedir Risale-i Nur’un hakaikine çalıştığım gibi ona da çalışmışım....
...Hattâ dinde çok lâkayt ve garplılaşmak ve an’anattan tecerrüd etmek taraftarı bulunan bir kısım meb’uslar dahi onu imza ettiler. Yalnız onlardan ikisi dediler ki:
“Biz şimdi ulûm-u an’ane ve ulûm-u diniyeden515 ziyade garplılaşmaya ve medeniyete muhtacız.”
Ben de cevaben dedim:
Siz, farz-ı muhal olarak, hiçbir cihette ihtiyaç olmasa da, ekser enbiyanın Asya’da, şarkta zuhuru ve ekser hükemanın ve feylesofların garpta gelmelerinin delâletiyle Asya’yı hakikî terakki ettirecek, fen ve felsefenin tesiratından ziyade hiss-i dinî olduğu halde, bu fıtrî kanunu nazara almayarak garplılaşmak namıyla an’ane-i İslâmiyeyi bıraksanız ve lâdinî516 bir esas yapsanız dahi, dört beş büyük milletlerin merkezinde olan vilâyat-ı şarkiyede517 millet, vatan selâmeti için dine, İslâmiyetin hakaikine kat’iyen tarafdar olmak, size lâzım ve elzemdir.» (Emirdağ Lâhikası-ll sh: 223)
Dostları ilə paylaş: |