3.1. Temel Gereksinimler Yaklaşımı
Temel Gereksinimler Yaklaşımı, temel gereksinimlerin karşılandığı yaşam standardının üzerinde bir düzeyi amaçladığı için bir insani kalkınma yaklaşımıdır. Amacı gerçekleştirmek için gerekli olan mallar beslenme, eğitim, sağlık, barınma, su ve giyinme gibi temel mallardır.
Temel Gereksinimler Yaklaşımında, yoksulların temel gereksinimlerin karşılanması (açların doyurulması, acizlerin giydirilmesi ve hastalara yardım edilmesi vb), sosyal ve politik eşitliğe ilişkin politikalara göre daha fazla başvurulan bir yöntemdir. Yeniden dağılım ve yoksullara yardım (örneğin, bulaşıcı hastalık aşılaması gibi sağlık yardımı) yönteminde, temel gereksinimlerle ilgili politikaların zenginlerin çıkarlarına zarar vermesi söz konusu değildir (Streeten, 1984: 975).
Temel Gereksinimler Yaklaşımının kurucularından olan Dudley Seers 1969 yılında yayınladığı “Kalkınmanın Anlamı” adlı eserinde geleneksel görüşün kalkınma kavramı içeriğine yönelik eleştirilerde bulunmuştur. Seers, kalkınmanın merkezinde insanın yer aldığını ve insani potansiyelin gerçekleşmesinin kalkınmanın temel ölçütü olduğunu vurgulamıştır. Seers, 1945 yılından itibaren ortaya atılan kalkınma kuramlarının insani potansiyelin gelişmesine hizmet etmediğini belirtmiştir (Han ve Kaya, 1999: 305).
Seers’a göre, Neoklasik yaklaşım ekonomilerin neden farklı oranlarda büyüdüğünü açıklayamamaktadır. Bunun nedeni, sanayileşmiş ülkelerin analizine yönelik bir kuramın, zaman ve mekandan bağımsız ve evrensel olarak geçerli yasalara sahip olduğu inancıdır. Neoklasikler, birkaç ülkenin deneyimlerinden yola çıkarak genel bir kuram oluşturmuşlar ve genelleştirici birtakım önermeler ortaya atmışlardır (Türkay, 1995: 125).
Seers, kalkınmanın ana amacının insani potansiyelin gerçekleşmesi olduğunu ve insanların iyi yaşam sürebilmesinin öncelikle gereksinimlerin giderilmesi ile sağlanacağını söylemiş ve üç temel koşuldan söz etmiştir. Bunlar:
1. Fiziki gereksinimlerin giderilebilme kapasitesi,
2. Çalışma arzusu ve kapasitesi olan herkese iş imkanı,
3. Eşitliğin sağlanması ve eşit gelir dağılımıdır.
Seers’a göre, bu koşullar bir arada düşünüldüğünde, bir ülkenin gelişimine yönelik sorulabilecek olan sorular şunlardır:
1. Yoksulluğun durumu nedir?
2. İşsizliğin durumu nedir?
3. Eşitsizliğin durumu nedir?
Seers’a göre, bir ülkenin gelişebilmesi için bu üç koşulun iyileşmesi gerekmektedir. Bu üç koşuldan bir ya da ikisi kötüleşiyorsa, kişi başına gelir yükselse bile bu durum, kalkınmayı göstermemektedir (Todaro, 1997: 14).
Seers, bu tanımın da ötesine geçmiş; insani potansiyelin gerçekleşmesi için yeterli eğitim düzeyi ile ekonomik ve politik bağımsızlık gerektiği üzerinde durmuştur. 1977 yılında hazırladığı “Kalkınmanın Yeni Anlamı” adlı makalesinde bu gereklilikleri kendine güven olarak formüle etmiştir. Seers’a göre, kendine güvenin tamamlayıcı faktörü kültürdür (Türkay, 1995: 176).
Temel gereksinimler Dünya Bankası’na göre iki esas tarafından belirlenmektedir:
1. Kişinin fizyolojik yaşamına olanak veren beslenme, konut, giyim gibi gereksinimlerin minimum düzeyde karşılanması,
2. Temel hizmetler denilen sağlık, eğitim ve ulaşım gibi gereksinimlerin minimum düzeyde karşılanması (Han ve Kaya, 1999: 306).
Bu yaklaşıma göre, insanların iyi bir yaşam sürebilmesi için belli fiziksel, sosyal ve psikolojik olanakların sağlanması gereklidir ve bunlar evrenseldir. Kalkınmanın ana hedefi ise öncelikle bu gereksinimlerin giderilmesi olmalıdır.
ILO’nun 1976 yılındaki Dünya İstihdam Konferansı’nda Temel Gereksinimler Yaklaşımının çerçevesi oluşturulmuştur. Konferansta ele alınan “Eylemin İlkeleri ve Program Bildirisi”nde şunlar üzerinde durulmuştur: Stratejiler ve ulusal kalkınma planları, istihdamı desteklemeyi ve her ülke bireyinin temel gereksinimlerini karşılamayı öncelikli amaç olarak içermelidir. Bu programa göre, temel gereksinimler iki faktörü içermektedir: İlk olarak, temel gereksinimler özel tüketimde bir ailenin temel minimum gereksinimlerini içermektedir. İkinci olarak, temel gereksinimler ayrıntılı olarak toplum için ve toplum tarafından üretilen belli başlı hizmetleri içermektedir (Morris, 1979: 20). Diğer taraftan, 1976 yılında BM, “Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesini” ve temel mallar hakkını içeren “Kalkınma Hakkını” tanımıştır. Kalkınma hakkı, temel mallar hakkı yanında, çalışma ve katılım hakkını da içermektedir (Qizilbash, 1996: 1213).
Temel Gereksinimler Yaklaşımına bazı eleştiriler getirilmiştir. Eleştirmenler öncelikle, mal ve hizmetlerin yoksul kesimlere aktarılmasının ülkede tüketimi artıracağını, yatırımı ve tasarrufu, dolayısıyla büyüme hızını yavaşlatacağını savunmuşlardır. Ancak, bu yaklaşım, gelirin yoksullar lehine yeniden dağılımını öngörmemekte, aksine insan sermayesine yapılan yatırımları ve bu yolla ekonomik büyümeyi artırmayı içermektedir. Bu yaklaşıma göre, “mutlak yoksulluk düzeyinde bulunanların refah düzeyini yükseltmek için hem üretkenliklerinin hem de gelir yaratma kapasitelerinin artırılması” sağlanmalıdır. Diğer bir deyişle, öncelikle yoksul kesimler saptanmalı ve onlara yönelik yatırım programları uygulanmalıdır. Bu bağlamda, yoksulluk sınırı, yaşamı sürdürmeye yeterli gıda ve bir miktar hizmet alabilecek gelir olarak tanımlanmaktadır (Han ve Kaya, 1999: 306). Böylece sosyal refah boyutunu da içeren Gayri Safi Milli Refah tanımı yapılmıştır.
Temel Gereksinimler Yaklaşımı bir insani kalkınma amacı ve aynı zamanda, insan kaynaklarının gelişmesinde kullanılan bir araçtır. Sağlıklı ve iyi eğitim almış kişiler insan kaynaklarının gelişmesine ve verimlilik artışına neden olabilmektedir. Sağlıklı ve nitelikli işgücü daha verimli bir işgücü demektir (Streeten, 1984: 976). İnsan sermayesine yapılan yatırımlar yalnızca üretim artışı sağlamayacak, aynı zamanda, insan özerkliğinin gelişimine de katkıda bulunacaktır. Tüm insanların gelir olanaklarının artması, daha iyi beslenme, daha iyi eğitim ve geleceğine yön verebilme gücüne sahip olması, insan kaynaklarının geliştirilmesi ile mümkündür. İnsan özgürlüğü ırk, din, dil ve cinsiyet ayrımı gözetmeden tüm insanlara tanınması gereken bir faktördür.
Streeten, en yoksunun temel gereksinimlerine öncelik veren, 1981 yılındaki “Gelişmekte Olan Ülkelerde Temel Gereksinimlerin Karşılanması”’na yönelik araştırmasında, kalkınma yaklaşımının kişi başına gelir üzerinde yoğunlaşmasına karşı çıkmıştır. Streeten, temel gereksinimlerin sosyal ve değer bağımlı olduğunu belirtmiş ve bu nedenle, evrensel gereksinimler diye bir sıralama yapılamayacağını vurgulamıştır (Ercan, 1995: 403). Hicks ve Streeten, 1979 yılındaki araştırmalarında farklı alanlarda Çizelge 5’de yer alan başlıca gereksinimleri incelemişlerdir. Bu gereksinimlerin karşılanma kapasitelerinin göstergesi olarak şu oranların incelenmesi gerektiğini kabul etmişlerdir.
Çizelge 5. Hicks ve Streeten’in Temel Gereksinimler Göstergeleri
Temel Gereksinimler
|
Göstergeler
|
Sağlık
|
1.doğumda yaşam beklentisi
|
Eğitim
|
1.okuryazar oranı,
2.ilköğretim okullaşma oranı
|
Beslenme ve Giyinme
|
1.kişi başına kalori arzı ya da gereksinimlerin yüzdesi olarak kalori arzı
|
Temiz Su
|
1.bebek ölüm oranı
2.temiz suya erişebilen nüfusun yüzdesi
|
Sağlık Hizmetleri, İçilebilir Su ve Sosyal Güvenlik
|
1.bebek ölüm oranı
2.sağlık hizmetlerine erişebilen nüfusun yüzdesi
|
Barınma
|
gösterge yok
|
Hükümet Faaliyetlerine Katılım
|
gösterge yok
|
Kaynak: Subrata Ghatak, 1995, Introduction to Development Economics, Routledge, s.310.
Streeten’e göre, verimlilik ve büyüme yaklaşımları çerçevesinde değerlendirildiğinde temel gereksinimler, bu iki yaklaşımın bazı alanlarında kısmen aynı anlama gelmektedir, ancak, bazı durumlarda çelişki yaratabilmektedir. Örneğin, iyi beslenme düzeyi daha yüksek gelire bağlıdır ve daha yüksek gelir daha yüksek GSMH’yı gerektirir. Ancak, daha iyi beslenmenin daha hızlı ekonomik büyüme sağlayacağı görüşü yanıltıcı olabilir (Streeten, 1984: 978).
Temel gereksinimlerin neler olduğu yönünde ileri sürülen görüşlerden biri de S.C.Dube tarafından gerçekleştirilmiştir. Dube, gereksinimleri altı başlık halinde toplamıştır:
1.Yaşamda kalmayı sağlayan temel gereksinimler (temel gıda malları, giysi, kazanç getiren iş, koruyucu ve tedavi edici ilaçlar, yaşamın ve mülkiyetin korunması),
2.Sosyal gereksinimler (yaşanabilir bir toplum, toplumsal bütünleşmenin sağlanması, sosyal kural ve disiplinlerin güçlendirilmesi),
3.Kültürel ve psikolojik gereksinimler (kişisel özgürlük, özel yaşamın ayrıcalığı, boş zaman ve onun yaratıcı kullanımı için eşit olanaklar),
4.Refah gereksinimleri,
5.Uyum gereksinimleri,
6.Teknolojik ve bilimsel gelişme ve insan mühendisliğinin artan uzmanlaşması (Ercan, 1995: 403).
Amartya Sen’e göre, son yıllarda ekonomik kalkınmaya yönelik bazı hesaplamalar “Temel Gereksinimler Yaklaşımı” ve “Sosyal Göstergeler” çalışmaları ile desteklenmektedir. Bu gelişmeler, yalnızca GSMH’nın büyümesinin ötesinde, sosyal başarılara da dikkat çekerek, insanların temel gereksinimlerini karşılamaya yönelik ekonomik özelliklerin önemini vurgulamak eğilimindedir. Ancak, temel gereksinimler faaliyetlerin gerçekleştirilmesinden çok mal sahipliği anlatımı ile formüle edilmiştir. Sosyal göstergeler ise, insanın faaliyetlerini ve kapasitelerini az miktarda açıklayan birçok büyük göstergeyi içermektedir. İnsanların sürdürdüğü ya da sürdürebildiği yaşam türleri ile ilgili olduğu kabul edilirse, temel gereksinimlerin faaliyetler ve kapasiteler ile formüle edilmesi gerektiği önerilmelidir. Faaliyetler ve kapasiteler eğer değer unsurları ise, mal gereksinimleri formunda temel gereksinimler adlandırması amaç olmaktan çok araç olarak önemlidir. Başlıca sorun bireyin sürdürebildiği yaşamın iyiliğidir (Sen, 1987: 24-5).
Dostları ilə paylaş: |