1.2. Ekonomik Büyüme ve İnsani Kalkınma
UNDP’nin 1990 yılında yayınladığı İnsani Kalkınma Raporu’nda insani kalkınma, insanların seçeneklerini genişletme süreci olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca, bu raporda insanın kalkınmanın aracı değil, amacı olması gerektiği söylenmiştir. Bu söylemler, geleneksel büyüme merkezli kalkınma kavramını değiştirmektedir. Bu nedenle, ekonomiye tek yönlü çözümler sunan büyüme merkezli kalkınma kavramının eksiklerini gidermek amacıyla yapılan insani kalkınma tanımlaması çok önemlidir. Bu bağlamda, dünya çapında çeşitli tanımlamalar ve hesaplamalarla sistematik bir analiz gerçekleştiren ve 1990 yılından beri yayınlanmakta olan İnsani Kalkınma Raporları kalkınma ekonomisine yeni bir bakış açısı getirmiştir.
İnsanlar potansiyel kapasitelerle doğmaktadır. Kalkınmanın amacı tüm insanların kapasitelerini genişletecek bir çevre yaratmak ve günümüz insanlarının ve gelecek kuşakların olanaklarını artıracak bir ortam sağlamaktır. İnsani kalkınma, herkesin yaşam talebinin karşılanması konusunda evrenseldir. Servet insan yaşamı için önemlidir. Ancak, iki nedenden ötürü servet birikimi üzerinde yoğunlaşmak yanlıştır: Birincisi, servet birikimi bazı önemli insan tercihlerinin gerçekleştirilmesi fazla gerekli değildir. İkincisi, insan tercihleri ekonomik refahın dışında da genişletilebilir (UNDP, 1994: 13-5).
1990 yılı İnsani Kalkınma Raporu’nun genel mesajı şudur: Ulusal üretimde büyümenin temel insan amaçlarını karşılaması gerekmektedir. Önemli olan, farklı toplumlarda büyümenin insani kalkınmaya nasıl dönüştüğüdür. Bazı toplumlar, kişi başına düşük gelir düzeylerinde, yüksek insani kalkınmayı başarmışlardır. Diğer ülkeler ise, yüksek gelir düzeyi ve hızlı ekonomik büyüme ile aynı oranda bir insani kalkınmayı sağlama konusunda başarısızdır (Bhanoji Rao, 1991: 1451).
Ekonomik büyüme ve insani kalkınma süreçlerinin birbirinden tamamen ayrı olarak düşünülmesi mümkün değildir. UNDP (1996: 1)’nin İnsani Kalkınma Raporu’nda büyüme ve insani kalkınma, birinin amaç, diğerinin araç olması yerine, ikiz amaçlar olarak görülmektedir. Söz konusu raporda, “dengesiz kalkınma” tanımı şu şekilde yapılmıştır: “iyi büyüme, ancak çok küçük insani kalkınma ya da iyi insani kalkınma, ancak küçük ya da sıfır büyüme”. Bu öneriye göre, büyüme insani kalkınma ile yan yana, ancak, ayrı bir amaç olarak görülmelidir. Ekonomik büyüme ve insani kalkınma arasında iki yönlü bir ilişki vardır. Birinde ortaya çıkan iyileşme diğerine olumlu katkıda bulunmaktadır.
1.2.1. Ekonomik Büyümeden İnsani Kalkınmaya
Ekonomik büyümenin hızlanması, diğer bir deyişle GSMH’nın artması insani kalkınmaya katkıda bulunmaktadır. Ancak, ülkeler arasında karşılaştırma yapıldığında, aynı GSMH düzeyine sahip ülkelerde, refah dağılımının farklı olması nedeniyle insani kalkınma performanslarının farklılaştığı gözlenebilmektedir. Gelir dağılımının adaletsizliği, toplumların sosyal ve politik yapılarındaki farklılıklar, ekonomik büyümenin insani kalkınmaya olan etkilerini değiştirmektedir. Adil bir gelir dağılımı ile birlikte gerçekleşen ekonomik büyüme, sürdürülebilir insani kalkınmanın oluşmasını sağlayacak en etkin durumdur. Ancak, bazı ülkeler yeterli düzeyde ekonomik büyüme gerçekleştiremedikleri ve gelir dağılımları çok adil olmadığı halde, iyi planlanmış kamu harcamaları sayesinde, insani kalkınmada önemli ilerlemeler sağlayabilmişlerdir. Verimli sosyal politikalar ve harcamalar, ekonomik büyüme olmadan da insanların daha iyi yaşayabileceği ortamların yaratılmasında rol oynayabilir.
Ancak, ne yazık ki gelişmekte olan ülkelerin insani kalkınma konusunda iyi bir performans göstermeleri oldukça güçtür. Gelişmekte olan ülkelerde yaşanan birtakım darboğazlar ve olumsuzluklar, ekonomik, sosyal ve politik yapıyı negatif yönde etkileyebilmektedir. Dünyanın belli bölgelerinde, nüfusun hızla artması yoksul insan sayısını artırmaktadır. Benzer şekilde, gelişmekte olan ülkelerde savunma harcamaları büyük oranda artmaktadır. Bu ülkelerde, sanayileşmiş ülkelere göre savunma harcamaları üç kat daha fazladır (Hopkins, 1991: 1469). Gelişmekte olan birçok ülkede eğitim ve sağlık harcamaları, savunma harcamalarının oldukça gerisinde kalmaktadır. Nüfus artış hızı ve savunma harcamalarının bütçe içinde önemli bir yer tutmasının yanında, gelişmekte olan ülkelerin ödemeler bilançolarında ve devlet bütçelerinde ortaya çıkan açıklar iç ve dış borç gereksinimi doğurmaktadır. Uzun vadede bu borçların geri ödenmesinde birtakım sorunlarla karşılaşılmaktadır. Bu ülkelerde borç geri ödeme yükümlülüğü sosyal harcamaların geri planda kalmasına neden olmaktadır.
Bir ekonomide üretilen mal ve hizmet miktarındaki yükselme, söz konusu ekonomideki ortalama gelir düzeyinin artmasına yol açmaktadır. Gelir düzeyindeki artış kişilerin ortalama harcama kapasitesini yükseltmektedir. Harcamalardaki artışların insani kalkınma ile doğrudan ilişkisi olabilir. Çünkü, bireyler ek gelir kazancı ile insani kalkınmaya yönelik harcamalara (beslenme, eğitim, temiz su, kaliteli sağlık hizmetleri, kültür ve sanat harcamaları gibi) gelirlerinden daha büyük oranda pay ayırabilirler.
Ekonomik büyüme ile birlikte ekonomide yoksulluğun da azalması beklenmektedir. Ancak, azalmanın büyüklüğü gelirin dağılımına ve zaman içindeki değişimine göre çeşitlilik gösterebilmektedir. Büyümenin adil gelir dağılımına ve yoksulluğun azalmasına dönüşmesinin yolu, büyüme sürecinin doğasına bağlıdır. Ekonomik büyüme özellikle, istihdamı ve kırsal gelirlerdeki artışı temel almalıdır. Örneğin, üretim işgücü yoğun yapılıyorsa ve kırsal gelirler hızla artıyorsa, kent ağırlıklı ve sermaye yoğun büyümeye göre gelir dağılımı daha iyi hale gelir ve yoksulluk azalır ( Ramirez, 1997: 2-3).
İstihdam artışı ile gelir artışı arasında önemli bir ilişki vardır. Bazı ülkeler gelir artışı ile birlikte emek arzından daha hızlı bir istihdam artışı yaratırken, diğerlerinde daha yavaş bir artış ortaya çıkmıştır. Emek talebindeki artışı hızlandırmak için çeşitli öneriler getirilebilir. UNDP’nin 1996 yılı İnsani Kalkınma Raporu’nda, “hükümetler ve Bretton Woods kuruluşlarının enflasyon, GSMH büyümesi, kısa ve orta dönem reformları ve bütçe hedefleri yerine istihdam üzerine odaklanması gerektiği” söylenmiştir. Rapora göre, istihdam hedeflemesi yapılmalı ve ekonomi bu hedefe göre yönlendirilmelidir.
Ekonomik büyüme ile insani kalkınma arasında önemli bağlantılar olduğu gözlenmektedir. Ancak, bu bağlantılar otomatik değildir. Ekonominin yapısı, servetin dağılımı ve politika seçenekleri gibi birçok faktöre bağlıdır.
Şu koşullar geçerli olduğunda, GSMH ile insani kalkınma arasındaki ilişkiler daha güçlü olur (Ramirez, 1997: 7-8):
-
Gelir daha adil dağıtılıyorsa ya da yoksulluk düzeyi daha düşükse,
-
Gelir düzeyi veri iken hane halkı gelirinin daha fazlası insani kalkınmaya ayrılıyorsa,
-
GSMH’nın daha büyük kısmı hükümet tarafından öncelikli sosyal harcamalara ayrılıyorsa,
-
Sivil toplum örgütlerini ilgilendiren sosyal sermaye yardımları daha etkili ise,
-
İstihdamı yükseltici ve işsizliği azaltıcı ekonomi politikaları uygulanıyorsa.
1990 yılına ait İnsani Kalkınma Raporu’nda, ülkeler bazında yapılan analizlere bağlı olarak üç tip ülke olduğu gözlenmiştir: Bostwana, Kosta Rika, Malezya, Kore ve Sri Lanka gibi sürdürülebilir insani kalkınmanın yaşandığı, Şili, Çin, Kolombiya, Jamaika, Kenya ve Zimbabwe gibi bozuk insani kalkınmanın yaşandığı ve Brezilya, Nijerya ve Pakistan gibi başarısız insani kalkınmanın yaşandığı ülkeler. Bu analiz sonrasında aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır (Bhanoji Rao, 1991: 1452-3):
-
Ekonomik büyüme gelirin adil dağlımı ile birlikte ortaya çıkarsa, sürdürülebilir insani kalkınma daha etkili olur (Kore gibi)
-
İyi bir büyüme oranı ya da adil bir gelir dağılımı olmasa bile, eğitim, sağlık gibi alanlara iyi planlanmış hükümet harcamaları gerçekleştiren ülkeler insani kalkınmada önemli ilerlemeler kaydedebilirler (Bostwana, Malezya, Sri Lanka gibi).
-
Ekonomik büyüme uzun dönemde sürdürülebilir insani kalkınma süreci için gereklidir, ancak, bu ortamda insani kalkınma bozulabilir.
-
Adil olmayan gelir dağılımının ve düşük düzeyde sosyal harcamaların olduğu bir durumda, ekonomik büyüme insani kalkınma sürecinin oluşmasına olanak tanımaz.
1990 yılı İnsani Kalkınma Raporu aynı zamanda, sağlık, eğitim, temiz su ve sosyal hizmetler gibi alanlarda yapılan hükümet sosyal harcamalarının GSMH’a oranına bakarak, politikaları düşük, orta ve yüksek düzeyde şeklinde tanımlamıştır. Sosyal harcamaların GSMH’a oranı düşük düzeyde %6, orta düzeyde %6-10 ve yüksek düzeyde ise %10’dan fazladır (Bhanoji Rao, 1991: 1453).
Çizelge 2. Seçilmiş Ülkelerde İnsani Kalkınma ve Kişi Başına Gelir Trendi
|
İnsani Kalkınma Endeksi (HDI)
|
Kişi Başına Düşen GSYİH (1995 $) (GDP)
|
Ülkeler
|
1975
|
1980
|
1985
|
1990
|
1998
|
1975
|
1980
|
1985
|
1990
|
1998
|
Kanada
|
0.865
|
0.880
|
0.902
|
0.925
|
0.935
|
14,535
|
16,423
|
17,850
|
19,160
|
20,458
|
Norveç
|
0.853
|
0.872
|
0.883
|
0.895
|
0.934
|
19,022
|
23,595
|
27,113
|
28,840
|
36,806
|
ABD
|
0.862
|
0.882
|
0.894
|
0.909
|
0.929
|
19,364
|
21,529
|
23,200
|
25,363
|
29,683
|
Avustralya
|
0.841
|
0.858
|
0.870
|
0.884
|
0.929
|
14,317
|
15,721
|
17,078
|
18,023
|
21,881
|
Japonya
|
0.849
|
0.874
|
0.888
|
0.904
|
0.924
|
23,296
|
27,672
|
31,588
|
38,713
|
42,081
|
İngiltere
|
0.837
|
0.845
|
0.854
|
0.874
|
0.918
|
13,015
|
14,205
|
15,546
|
18,032
|
20,237
|
Fransa
|
0.844
|
0.860
|
0.872
|
0.892
|
0.917
|
18,730
|
21,374
|
22,510
|
25,624
|
27,975
|
İtalya
|
0.825
|
0.843
|
0.853
|
0.875
|
0.903
|
11,969
|
14,621
|
15,707
|
18,141
|
19,574
|
İspanya
|
0.814
|
0.834
|
0.850
|
0.870
|
0.899
|
10,040
|
10,512
|
10,943
|
13,481
|
15,644
|
İsrail
|
0.802
|
0.823
|
0.841
|
0.856
|
0.883
|
10,620
|
11,412
|
12,093
|
13,566
|
15,978
|
Singapur
|
0.725
|
0.756
|
0.785
|
0.823
|
0.881
|
8,722
|
11,709
|
14,532
|
19,967
|
31,139
|
Yunanistan
|
0.798
|
0.819
|
0.839
|
0.849
|
0.875
|
8,302
|
9,645
|
10,005
|
10,735
|
12,069
|
Portekiz
|
0.733
|
0.756
|
0.783
|
0.813
|
0.864
|
6,024
|
7,193
|
7,334
|
9,696
|
11,672
|
Arjantin
|
0.781
|
0.795
|
0.801
|
0.804
|
0.837
|
7,317
|
7,793
|
6,354
|
5,782
|
8,475
|
Şili
|
0.702
|
0.736
|
0.753
|
0.780
|
0.826
|
1,842
|
2,425
|
2,345
|
2,987
|
4,784
|
Meksika
|
0.687
|
0.731
|
0.749
|
0.757
|
0.784
|
3,380
|
4,167
|
4,106
|
4,046
|
4,459
|
Bulgaristan
|
-
|
0.760
|
0.781
|
0.782
|
0.772
|
-
|
1,329
|
1,553
|
1,716
|
1,372
|
Rusya
|
-
|
0.804
|
0.814
|
0.812
|
0.771
|
2,555
|
3,654
|
3,463
|
3,668
|
2,138
|
Venezüella
|
0.714
|
0.729
|
0.736
|
0.755
|
0.770
|
4,195
|
3,995
|
3,357
|
3,353
|
3,499
|
Brezilya
|
0.639
|
0.674
|
0.687
|
0.706
|
0.747
|
3,464
|
4,253
|
4,039
|
4,078
|
4,509
|
Sri Lanka
|
0.612
|
0.648
|
0.676
|
0.699
|
0.733
|
382
|
452
|
536
|
590
|
802
|
TÜRKİYE
|
0.590
|
0.614
|
0.651
|
0.683
|
0.732
|
1,898
|
1,959
|
2,197
|
2,589
|
3,167
|
Çin
|
0.518
|
0.548
|
0.584
|
0.619
|
0.706
|
138
|
168
|
261
|
349
|
727
|
Mısır
|
0.430
|
0.478
|
0.529
|
0.570
|
0.623
|
516
|
731
|
890
|
971
|
1,146
|
Zimbabwe
|
0.519
|
0.546
|
0.606
|
0.599
|
0.555
|
686
|
638
|
662
|
706
|
703
|
Bangladeş
|
0.329
|
0.348
|
0.381
|
0.412
|
0.461
|
203
|
220
|
253
|
274
|
348
|
Nijerya
|
0.317
|
0.373
|
0.388
|
0.411
|
0.439
|
301
|
314
|
230
|
258
|
256
|
Etiyopya
|
-
|
-
|
0.265
|
0.287
|
0.309
|
-
|
-
|
91
|
100
|
110
|
Sierra Leone
|
-
|
-
|
-
|
-
|
0.252
|
316
|
320
|
279
|
279
|
150
|
Kaynak: UNDP, Human Development Report 2000, s.178-181.
Çizelge 2’de seçilmiş bazı ülkelerin insani kalkınma göstergeleri ile kişi başına gelir düzeyleri yıllara göre karşılaştırılmıştır. Ülkelerin her iki göstergede yıllara göre ilerleme kaydettiği gözlenebilmektedir. Bu durumda, insani kalkınma ve kişi başına gelir arasında güçlü bir korelasyon olduğundan söz edilebilir. Rakamlar her ikisinin de birbirine bağlı ve birbirini destekleyen etkenler olduğunu göstermektedir.
Örneğin, Türkiye’nin 1975 ve 1998 yılları arasındaki insani kalkınma ve kişi başına gelir performansı grafikte gösterilecek olursa, her iki göstergenin de yıllar itibariyle ilerlediği, ancak, HDI artış hızının daha yavaş olduğu söylenebilir. Yalnız, burada Türkiye açısından önemli bir durumu vurgulamakta yarar vardır. UNDP’nin (2001: 142) İnsani Kalkınma Raporu’nda, 1999 yılı için yapılan dünya çapındaki bir sıralamaya göre, Türkiye’nin kişi başına gelir düzeyi ile HDI’ne göre yapılan sıralama arasındaki fark –21’dir. Sonuç olarak, Türkiye’nin gelir konusunda gösterdiği başarıyı insani kalkınma konusunda yaratamadığı gözlenmektedir. Türkiye kişi başına reel GSYİH düzeyine göre yapılan sıralamada 162 ülke arasında 61. ülke iken, insani kalkınma sıralamasında 21 sıra aşağıya düşmekte ve 82. sırada yer almaktadır.
Şekil 2. Türkiye’nin İnsani Kalkınma ve Kişi Başına Düşen GSYİH Trendi
Kaynak: UNDP, Human Development Report 2000, s.178-181’dan alınan verilerle hazırlanmıştır.
1.2.2. İnsani Kalkınmadan Ekonomik Büyümeye
Ekonomik büyümedeki artışın, yukarıda vurgulanan koşulları oluşturduğunda, insani kalkınmayı artıracağını beklemek mümkündür. Bu bağlamda, ekonomik büyüme ve insani kalkınma arasında bir bağlantı olduğu söylenebilir. Diğer taraftan, insani kalkınmaya yapılan yatırım da ekonomik büyümeyi canlandırabilecektir. İnsana yapılan yatırım, onların daha sağlıklı, iyi beslenmiş ve eğitilmiş hale gelmesine yol açabilir. Böylece, insanların yeteneklerindeki, yaratıcılıklarındaki ve verimliliklerindeki gelişmeler ekonomiyi olumlu yönde etkilemektedir. Eğitim tek başına ekonominin yapısını değiştirememektedir. Buna karşılık, insanlarda davranış değişikliği yaratarak, üretim aşamasında verimliliği artırmaktadır. Diğer taraftan, iyi eğitim almış, nitelikli işgücünün teknik yenilikler yaratması ve ekonominin tüm sektörlerinde yeni teknolojinin kullanılmasıyla üretim artışının sağlanması mümkündür. Toplumun eğitim düzeyi yükseldikçe, ekonomik performansı belirleyici karar mekanizmaları içinde yer alanların niteliklerinin artması söz konusu olabilir.
Eğitim yanında sağlık sektörüne yapılan yeni yatırımlar, insanların ve özellikle, yoksulların daha iyi beslenme ve hastalıklardan korunma şansına erişmesine yardımcı olur. Toplumun daha sağlıklı bireylerden oluşması genel olarak verimliliğinin de yükselmesine yol açacaktır. Kalkınma literatüründe eğitimin etkileri çok daha fazla vurgulanmaktadır. Bununla birlikte, kanıtlar verimliliğin, formal bir okullaşmadan çok, sağlık ve beslenme nedeniyle artacağını göstermektedir (Ramirez, 1997: 11). Sağlıklı, ancak, okuryazar olmayan bireylerin üretimdeki verimliliklerinin yükselmesi ve bireysel kazançlarının buna bağlı olarak artması olasıdır.
İnsani kalkınmaya yapılacak yeni bir yatırım sürecinde dikkat edilmesi gereken, bu yatırımın ülkedeki insanlar arasında eşit bir şekilde dağılımıdır. Genelde geleneksel karar mekanizmaları, sosyal hizmetler kapsamında kamu harcamaları arasındaki önceliklerin belirlenmesinin ötesine pek geçememektedir. Yeni yatırımın görece daha zengin ya da daha özgür sınıfa yapılması “insanların seçeneklerinin genişletilmesi” amacına ters düşmektedir (Ravallion, 1997: 631).
UNDP’nin 1996 yılında yayınladığı İnsani Kalkınma Raporunda, insani kalkınma ve ekonomik büyüme arasındaki bağlantı şu şekil yardımıyla açıklanmıştır.
Şekil 3. Ekonomik Büyüme ve İnsani Kalkınma
İNSANİ KALKINMA
Kapasiteler (Çalışanlar, Çiftçiler, Girişimciler ve Yöneticiler)
İstihdam
Üretim, AR-GE ve Teknoloji
Üretim ve İhracat Bileşimi
EKONOMİK BÜYÜME
Sosyal Sermaye ve Toplumsal Organizasyonlar
Temel Sosyal Harcamalar
Hükümet Politika ve Harcamaları
Hane Halkı Faaliyetleri ve Harcamaları
Özel ve Kamu Kaynaklarının Dağılımı
İstihdam
Kurumlar ve Hükümet
Hane Halkının Temel Gereksinim Harcamaları
Kaynak: UNDP, Human Development Report 1996, s.68.
Şekil 3’de yer alan bilgiler doğrultusunda, insani kalkınmanın ekonomik büyümeyi artırabilmesi için aşağıdaki koşulların yerine getirilmesi gerektiği söylenebilir (Ramirez, 1997: 14):
-
Ekonominin gereksinimlere yönelik olarak ayarlanmasını sağlayacak olan eğitim sistemi iyileştirilmelidir.
-
Ekonomideki yatırım oranı yükseltilmelidir.
-
Uygulanmakta olan ekonomi politikası daha başarılı bir hale getirilmelidir.
-
Sosyal sermaye kalitesinin daha destekleyici olması sağlanmalıdır.
-
Gelir dağlımı daha adil olmalıdır.
Dostları ilə paylaş: |