B- Borçlu ödeme emrini takibin yapıldığı icra dairesinin yetki çevresi dışında almışsa -örneğin; İzmir 4. İcra Dairesince gönderilen ‘örnek 7’ ödeme emri borçluya Ankara’da tebliğ edilmişse- (İzmir) İcra Mahkemesindeki ilk duruşmada bizzat hazır bulunmak zorunda değildir (mad. 68a/II.c.2). Borçlu vekilinin de imza inkarında bulunmuş olan müvekkilini icra mahkemesindeki duruşmada hazır bulundurma zorunluluğu yoktur.[55]
Borçlu bu ilk duruşmaya sadece vekilini de gönderebilir.
Eğer, ilk duruşmada ne borçlunun kendisi ve ne de borçlunun vekili hazır bulunmazsa, icra mahkemesi, borçlunun dinlenmesi için, bulunduğu (oturduğu) yerdeki icra mahkemesine talimat gönderir yani oradaki icra mahkemesini istinabe eder.[56] Böyle bir durumda, icra mahkemesi, borçlunun itirazına (zorla duruşmaya getirilmesine) karar veremez.[57] Bu talimat üzerine, istinabe olunan icra mahkemesi -borçlunun vekiline değil, borçlunun kendisine[58] İİK. mad. 68/V’e uygun içerikli ihtarı içeren bir duruşma davetiyesi[59] gönderir.[60] Bu ihtarlı duruşma davetiyesinin borçluya, Tebligat Kanununa (ve Yönetmeliğine) uygun biçimde tebliğ edilmiş olması gerekir.[61]
Takibin yapıldığı icra dairesinin yetki çevresinde bulunan borçlu, istinabe olunan icra mahkemesine gidebileceği gibi, doğrudan doğruya itirazın kaldırılması için başvurulan icra mahkemesine de gidebilir.[62] Borçlu, ilk oturumda imza inkarını geri alırsa yani inkar ettiği imzayı kabul ederse, icra mahkemesince “inkar tazminatı” ve “para cezası” ile “yargılama giderleri”ne hükmedilmeksizin, “itirazın kesin olarak kaldırılmasına” karar verilir.[63]
İstinabe olunan icra mahkemesinin gönderdiği ihtarlı duruşma davetiyesini alan borçlunun, belirtilen gün ve saatte duruşmada hazır bulunması gerekir. Aksi takdirde sırf bu nedenle «itirazın geçici olarak kaldırılmasına» karar verilir (mad. 68a/II. c.2; 68a/V).[64]
VII- Borçlu, ödeme emrini, takibin yapıldığı icra dairesinin yetki çevresi dışında fakat büyükşehir belediyesinin sınırları içinde bulunan bir yerde almışsa, icra mahkemesi ne gibi işlem yapacaktır? Yani bu durumda, İİK. mad. 68a/II. c.l mi yoksa İİK. mad. 68a/II.c.2 hükmü mü uygulanacaktır? Yüksek mahkeme[65], bu durumda “3156 sayılı Kanunun değil daha özel nitelikte bir kanun olan İİK. mad. 68a/II. c.2 hükmünün uygulanacağını” yani «borçlunun isticvabı için bulunduğu yerdeki icra mahkemesine talimat yazılması gerektiğini» belirtmiştir...
VIII- İcra mahkemesindeki duruşmada, borçludan farklı olarak, a l a c a k l ı’nın kendisinin bulunma zorunluluğu yoktur. Alacaklı yerine vekilinin duruşmada bulunması yeterlidir.[66]
İcra mahkemesindeki ilk duruşmaya (ya da; sonraki duruşmalardan herhangi birisine) a l a c a k l ı ya da v e k i l i gitmezse; eğer borçlu (veya vekili) de duruşmada hazır bulunmaz yahut hazır bulunup da duruşmaya devam edilmesini istemezse, «dosyanın işlemden kaldırılmasına» karar verilir.[67] [68] Eğer borçlu (veya vekili) duruşmaya devam edilmesini isterse, icra mahkemesi, alacaklının (ya da vekilinin) yokluğunda incelemesine devam eder.
IX- ‘Borçlunun kendisinin gerek «itirazın geçici olarak kaldırılmasına karar vermesi» için başvurulan icra mahkemesindeki ve gerekse istinabe olunan icra mahkemesindeki i l k d u r u ş m a d a hazır bulunmak zorunda olduğunu, aksi takdirde sırf bu nedenle «itirazın geçici olarak kaldırılmasına» karar verileceğini’ (İİK, mad. 68a/II, V) belirttik. Borçlu için bu zorunluluk sadece «ilk duruşma» içindir. Eğer borçlu ilk duruşmaya gelmiş, kendisinden izahat alınmış (İİK. mad. 68a/I, c.2) ve kendisine yazı yazdırılıp imza attırılmışsa, daha sonraki -bilirkişi incelemesi yaptırılmak üzere ertelenen- duruşmalara da gelmek zorunda değildir.[69]
X- Borçlu -gerek; «itirazın geçici olarak kaldırılmasına» karar vermek için başvurulan icra mahkemesindeki ve gerekse istinabe olunan icra mahkemesindeki- ilk duruşmaya gelirse iki durumla karşılaşılır:
A-Borçlu, geldiği ilk duruşmada, hakime «imza itirazında (inkârında) ısrar ettiğini» bildirir.
B- Veya, borçlu, icra dairesinde yaptığı imza itirazını icra mahkemesindeki ilk duruşmada geri alır ve «inkâr ettiği imzanın kendisine ait olduğunu» belirtir.
Şimdi bu iki durumu ayrı ayrı inceleyelim:
A- Borçlunun, icra mahkemesindeki ilk duruşmada imza itirazında ısrar ettiğini -yani, imzanın kendisine ait olmadığını- bildirmesi: Borçlunun, imza itirazında ısrar etmesi halinde, icra mahkemesi alacaklının «itirazın geçici olarak kaldırılması» istemini incelemeye başlar. Bunun için «iki taraftan da izahat alır» (mad. 68a/I.c.2).
İcra mahkemesi ö n c e; «kendisinin yetkili icra mahkemesi olup olmadığını» -yani; «kendi yargı çevresindeki bir icra dairesinde yapılmış olan takibe, borçlunun yaptığı itirazın kaldırılmasının, alacaklı tarafından istenmiş olup olmadığını»- kendiliğinden araştırır.
S o n r a; alacaklının süresi içinde -yani; borçlunun itirazının kendisine (vekiline) tebliğinden itibaren altı ay içinde (İİK. mad. 68a/I, c.1)- başvuruda bulunmuş olup olmadığını kendiliğinden araştırır:
D a h a s o n r a; borçlunun icra dairesine geçerli şekilde «imza inkârı»nda bulunmuş olup olmadığını araştırır,
Bu araştırmasının «olumsuz» şekilde sonuçlanması halinde, icra mahkemesi hemen, «itirazın geçici kaldırılması isteminin reddine» karar verir.
Bu araştırmasının «olumlu» şekilde sonuçlanması halinde, icra mahkemesi, önce imzaya itiraz sırasında borçlu tarafından -eğer bildirilmişse- bu itiraz ile çelişki halinde bulunmayan «yetki» veya «derdestlik» gibi alacağın esasına ilişkin olmayan itirazlar ile «zamanaşımı» ya da «borcun muaccel olmadığı» gibi alacağın esasına ilişkin itirazları inceler. İcra mahkemesi bu itirazları yerinde görürse, hiç «imza incelemesi»ne geçmeden «itirazın geçici olarak kaldırılması isteminin reddine» karar verir.
Eğer borçlu sadece «imza inkârı»nda bulunmayıp ayrıca imzaya itiraz ile çelişme halinde bulunmayan -“zamanaşımı”, “borcun muaccel olmadığı” gibi- alacağın esasına ilişkin itirazlarda bulunmuşsa, bunların yerinde olup olmadığını araştırır. Bunları yerinde görürse “itirazın geçici olarak kaldırılması isteminin reddine” karar verir. Eğer, bu itirazları yerinde görmezse veya borçlu başka itiraz sebepleri ileri sürmemişse, icra mahkemesi hemen i m z a i n c e l e m e s i n e geçer.[70]
√ İcra mahkemesi, «imza incelemesi»ni nasıl yapar?
İmza incelemesi; borçlunun inkâr ettiği âdi senetteki imza ile, borçluya ait olduğu kesin olarak bilinen başka bir imzanın karşılaştırılması suretiyle yapılır (mad. 68a/III).
İmza incelemesinin ne şekilde yapılacağı konusunda, İcra ve İflâs Kanunu bazı ö z e l h ü k ü m l e r öngördükten sonra ayrıca, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun bu konudaki hükümlerine (mad. 309/II, III, IV; 310, 311, 312) de yollamada bulunmuştur (mad. 68a/IV). Bu maddelerin HMK.'daki karşılığı ise; 208/2, 211 ve 217'dir.
İcra ve İflâs Kanunu (mad. 68a/III, c.l) imza incelemesinin ş u s ı r a y a g ö r e yapılmasını emretmiştir:
a) Ö n c e , borçlunun «uygulamaya elverişli» (medarı tatbik) imzasının bulunup bulunmadığı araştırılır ve eğer böyle bir imza varsa, bu imza ile inkâr edilmiş olan imza karşılaştırılır.
«Uygulamaya elverişli» (tatbike medar) imzadan maksat, ‘borçluya ait olduğu kesin olarak bilinen ve inkâr edilen imzadan önce atılmış olan[71] imzalar’dır. Örneğin; noterde düzenlenmiş olan vekaletname altındaki[72] borçlunun itiraz dilekçesi altındaki[73] icra tutanağındaki[74] evlenme defterindeki[75] tarafların üzerinde birleştikleri ya da resmi senede yahut memuriyet nedeniyle veya mahkeme huzurunda -taraf, tanık, bilirkişi sıfatıyla- atılmış olan imzalar[76] u y g u l a m a y a e l v e r i ş l i i m z a sayılır. Senedin tanzim tarihinden bir yıl sonraki imza ‘medarı tatbik (uygulamaya elverişli) imza’ olarak kabul edilemez.[77] Yüksek mahkeme belediye başkanlığına verilen dilekçedeki[78]maaş bordrosundaki[79] duruşma davetiyesindeki[80] noterlikçe tasdikli olmayan Ticaret ve Sanayi Odalarındaki[81] vasiyetname altındaki[82] banka tebliğ belgelerindeki,[83]borçlu tarafından itiraz edilmeyerek kesinleşen başka takiplerdeki senetlerde[84] yer alan imzaların, «uygulamaya elverişli imza» olmadığını belirtmiştir...
«Uygulamaya elverişli» imzaları bulma, bulundukları yerleri icra mahkemesine bildirme ve oradan getirtilmesini isteme yükümlülüğü, alacaklıya düşer.[85]
İcra hakimi, «inkâr edilen imza» ile «uygulamaya elverişli imza»nın karşılaştırılmasını k e n d i s i -özellikle; iki imza arasında ilk bakışta kolaylıkla görülebilecek bir benzerlik ve uygunluk varsa- yapabileceği gibi, b i l i r k i ş i y e de yaptırabilir.[86] [87] Ancak, uygulamada genellikle bu konuda bilirkişilerden rapor alınmaktadır. İmza karşılaştırmasının bilirkişilere yaptırılmak istenmesi halinde, başvurulan bilirkişinin grafolog olması gerekir.[88] Bu konuda, polis memuruna[89], emekli öğretmene[90] resim öğretmenine[91]mahkeme başkâtibine[92] imza incelemesi yaptırılamaz. Uygulamada, icra mahkemeleri, Güzel Sanatlar Akademisi, Adlî Tıp Kurumu ya da Polis Enstütüsünün grafolog olan mensuplarına inceleme yaptırmaktadırlar.[93]
Hakim, bu karşılaştırmayı yaparken veya bilirkişiye yaptırırken tanık dinleyemez, yemin teklif edemez.[94]
Borçlunun uygulamaya elverişli imzaları varsa, yazı yazdırma (istiktâb) yoluna gidilemez (İİK. mad. 68a/III, V).
İcra mahkemesi, ancak inkâr edilen imzanın borçluya ait olmadığı -daha doğrusu borçlu tarafından atılmış olup olmadığı- konusunda kesin görüş belirten bilirkişi raporuna dayanarak karar verebilir.[95]
Seçilen bilirkişilerin k i m l i k l e r i n e «bir hafta» (HMK. mad. 272), raporlarına karşı da «iki hafta» (HMK. mad. 281) içinde i t i r a z edilebilir.
İcra hakimi, takip konusu âdi senet hakkında senedin sahteliğine dair hukuk m a h k e m e s i n d e (HMK. mad. 214) veya c e z a m a h k e m e s i n d e (TCK. mad. 207) açılan davada alınan bilirkişi raporuna dayanarak ve bu raporla yetinerek de yeniden bilirkişi incelemesi yaptırmadan karar verebilir.[96] [97] Ceza mahkemesince verilen ve kesinleşen «senetlerin borçlu tarafından imzalanarak takip alacaklısına verildiğini» belirten ilâm da icra mahkemesini bağlar.[98]
Yüksek mahkeme, “imza incelemesi” konusunda ayrıca,
√ “Borçlunun ödeme taahhüdünde bulunurken borcu kabul etmesinin imza itirazında bulunmasına engel teşkil etmeyeceğini, mahkemece İİK. mad. 68/a-4’e göre imza incelemesi yapılarak bir karar verilmesi gerekirken istemin reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu”99a
√ “İmza incelemesinde öncelikle senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin, borçlunun uygulamaya elverişli imzalarını taşıyan belgelerin, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişice mukayeseye esas alınması gerekeceğini; fotokopi üzerinden imza incelemesi yapılamayacağını”99b
√ “ İmza incelemesinde öncelikle senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin borçlunun uygulamaya elverişli imzalarını taşıyan belgelerin, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişice mukayeseye esas alınması gerekeceğini, senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin belge bulunamazsa, daha sonraki tarihli belgelerin, uygulamaya elverişli imza örneği taşıyan herhangi bir belge temin edilemez ise, borçlunun duruşmada alınan medari tatbik imza ve yazı örnekleri üzerinden inceleme yapılması gerekeceğini, sıhhatli bir sonuç alınabilmesi için, inkar edilen imzanın atıldığı tarihten öncesinde veya mümkün olduğu kadar yakın tarihlerde düzenlenen belgelerde bulunan borçluya ait imzaların celbedilip ondan sonra bilirkişi incelemesi yapılması gerekeceğini, fotokopi üzerinden imza incelemesi yapılmasının mümkün olmadığını”99c
√ “İİK’nun 68/a maddesi 4. fıkrasına göre yapılacak bir imza incelemesi neticesinde tarafların tazminatla sorumlu tutulacakları düzenlendiğinden ve mahkemece herhangi bir imza incelemesi yapılmaksızın sonuca gidildiği anlaşıldığından, alacaklının inkar tazminatı ve para cezasıyla sorumlu tutulmasının isabetsiz olduğunu”99d
√ “ ‘Takip konusu senetteki imzanın borçluya ait olduğunu’ ispat külfetinin alacaklıya düştüğünü”[99]
√ “Mahkemece borçluya İİK’nun 68a/II maddesindeki ihtarlı davetiye tebliğ edilmeden ‘itirazın reddine’ karar verilemeyeceğini”[100]
√ “İmza incelemesinin öncelikle senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin; borçlunun uygulamaya elverişli imzalarını taşıyan belgelerin, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak, bilirkişilerce mukayeseye esas alınmak suretiyle yaptırılması gerekeceği; senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin belge bulunamazsa, borçlunun duruşmada alınan medari tatbik imza ve yazı örnekleri üzerinden imza incelemesi yaptırılması gerekeceğini; fotokopi üzerinden imza incelemesi yaptırılamayacağı; yapılacak bilirkişi incelemesinin, konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak; grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması gerekeceğini, grafoloji dalında özel ihtisas yaptığı anlaşılamayan kriminalistik uzmanı tarafından, düzenlenen ve açıklanan genel ilkelere uygun bulunmayan rapor hüküm kurmaya elverişli olmadığını”[101]
√ “Mahkemece yargı çevresi dışında bulunan temsilcinin İİK’nun 68a/II maddesine göre isticvabına ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceğini”[102]
√ “Herhangi bir belgedeki imza ve yazının atfedildiği kişiye ait olup olmadığı hususunda yapılacak bilirkişi incelemesinin, konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuvar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak, grafolojik ve grofometrik yöntemlerle yapılması, bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının tersim, seyir, baskı derecesi, eğim, doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması, sonuçta imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının, dayanakları gösterilmiş, tarafların, mahkemenin ve yargıtayın denetimine elverişli bir rapor ortaya konulması, gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi nedenle farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarının fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleriyle de desteklenmesi gerektiğini”[103]
√ “Borçluya İİK’nun 68a/V maddesinde yazılı meşruhatı içeren davetiyenin borçlu şirket temsilcisine gönderilmeden karar verilemeyeceğini”[104]
√ “İmza incelemesi sonucunda, bilirkişilerden alınan iki rapor arasında çelişki bulunması halinde -bu raporlardan birisi Adli Tıp’tan alınmış olsa dahi- mutlaka çelişkinin giderilmesi için üçüncü kez inceleme yaptırılması gerekeceğini”[105]
√ “Herhangi bir belgedeki imza ve yazının, atfedildiği kişiye ait olup olmadığı hususunda yapılacak bilirkişi incelemesinin, konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuvar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak, grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması gerekeceğini”[106]
√ “ ‘İmza kullanmadığını, bu nedenle senetteki imzanın kendisine ait olmadığını’ iddia eden borçlunun gerçekte imza kullandığının saptanması ancak başka imzalarının temin edilememesi halinde, huzurda yazdırılacak yazı örnekleri alındıktan ve ödeme emri tebligatındaki imzası ile senetteki imzanın aidiyeti konusunda bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekeceğini”[107]
√ “Bilirkişi raporunda ‘borçlu .... yönünden yeterli imzalar bulunmaması sebebiyle müspet veya menfi yönde bir kanaat belirtilemediği’nin bildirilmiş olması halinde, icra mahkemesince borçlunun huzurda imzaları alınarak ve varsa başka mercilerden imza örnekleri getirtilerek dosyanın yeniden bilirkişiye verilip rapor alınması gerekeceğini”[108]
√ “Hüküm verilmesine yetecek açıklık ve nitelikte görülmeyen, inceleme konusu yapılan örnek imzalarla inkar edilen imza arasındaki benzerliği yazı biliminin gerekli gördüğü laboratuvar ortamında, optik aletlerin yardımıyla teknik usullere göre ve gerekçeli biçimde belirlemeyen rapora dayanılarak hüküm verilemeyeceğini”[109]
√ “El yazısıyla atılacak imzanın ne şekilde olacağı konusunda ayrı bir şekil koşulu bulunmadığını, kişinin kendisine özgü, belirli karakterleri içeren sembolleri belirterek ya da ad ve soyadını -imza atmak amacıyla- yazarak imzasını atabileceğini”[110]
√ “Borçlunun ‘imza atmayı bilmediğini, okur yazar olmadığını’ belirterek imza itirazında bulunmuş olması halinde icra mahkemesince yöntemince -seçim kurulu, vergi dairesi, belediye, mahalle muhtarlığı gibi- resmi kuruluşlardan borçlunun imzası araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceğini”[111]
√ “Borçlunun, ‘imza inkarı’nda bulunduktan sonra takip konusu borcu ödemiş olmasının, imza itirazının icra mahkemesince yöntemince araştırılmasını önlemeyeceğini”[112]
√ “Kendi içinde çelişen bilirkişi raporuna göre karar verilemeyeceğini”[113]
√ “Alacaklıya (vekiline) yatıracağı bilirkişi ücreti ile giderlerinin miktarı belirtilerek kesin mehil verilmeden, ‘süresi içinde yatırılmadığı’ndan bahisle, inceleme yaptırılmadan karar verilemeyeceğini”[114]
√ “Borçlunun değişik imzalar atmasının, kriminalistik yönden inceleme yapılmasını engellemeyeceğini”[115]
√ “Senet altındaki imzanın, kooperatifi temsile yetkili kimseye ait olup olmadığının tesbiti için, senedin düzenleme tarihinde, kooperatifi kimin ya da kimlerin temsil ettiklerinin -ticaret sicilinden sorularak- araştırılması gerekeceğini”[116]
√ “İkinci bilirkişi heyetinin, ilk bilirkişi heyetinde bulunmayan kişilerden oluşturulması gerekeceğini”[117]
√ “Taraflara ‘bilirkişi seçme konusunda anlaşıp anlaşmadıkları’ sorulmadan, bilirkişinin mahkemece re’sen seçilemeyeceğini”[118]
b e l i r t m i ş t i r …
Ayrıca önemi nedeniyle belirtelim ki, imza karşılaştırması, belgenin (imzanın) aslı üzerinde yapılır, fotokopi üzerinde yapılamaz.[119]
Yapılan (yaptırılan) bu imza karşılaştırması sonucunda;[120]
aa) İcra mahkemesi, inkâr edilen imzanın borçluya ait olduğu kanısına varırsa, «itirazın geçici olarak kaldırılmasına» karar verir.[121]
bb) İcra mahkemesi, inkâr edilen imzanın borçluya ait olmadığı kanısına varırsa; «itirazın geçici olarak kaldırılması isteminin reddine» karar verir.
Yüksek mahkeme[122], “icra mahkemesinin, bilirkişi incelemesi yaptırmadan, sadece kendi kanısına göre ‘imzanın borçluya ait olmadığı’ sonucuna ulaşarak ‘itirazın geçici olarak kaldırılması isteminin reddine’ karar veremeyeceğini, böyle bir kararı mutlaka bir bilirkişi raporuna dayanarak verebileceğini” belirtmiştir. Yüksek mahkemenin; « ... merci, reddedilen imzanın borçluya aidiyetine kanaat getirirse itirazın muvakkaten kaldırılmasına karar verir ...» şeklindeki İİK. mad. 68a/II. c.l hükmünün sözcüklerine bağlı kalarak maddeyi yorumlaması nedeniyle böyle bir sonuca ulaştığını görüyoruz.
b- Borçlunun «uygulamaya elverişli» (medarı tatbik) imzasının bulunamaması (veya; bulunan imzanın yeterli olmaması) halinde[123], icra mahkemesi, borçluya duruşmada «yazı» yazdırır ve «imza» attırır (mad. 68a/I. c.l). Buna i s t i k t â b denilir. Bu amaçla, borçlunun oturarak ve ayakta imzaları alınır ve yazı yazdırılır.[124] [125]
İİK. mad. 68a/III. c.l’de çok açık ve kesin olarak, «Tatbike medar imza mevcutsa bununla, yoksa borçluya yazdıracağı yazı ve attıracağı imza ile yapılacak mukayese ve incelemelerden...» denildiğinden, borçlunun «uygulamaya elverişli» imzası varsa, icra mahkemesince yazı yazdırma ve imza attırma yoluyla incelemeye (yani istiktâba) başvurulamaz.... Fakat maalesef uygulamada, bu hükme uyulmamakta, hemen her uyuşmazlıkta hem borçlunun «uygulamaya elverişli» imzaları bulundukları yerlerden -noterlerden, bankalardan, icra ve mahkeme dosyalarından- getirtilmekte ve hem de duruşmada borçlunun oturarak ve ayakta imzaları alınmakta ve yazı yazdırılmaktadır. Böylece elde edilen tüm örnek imzalar, inkâr edilen imza ile birlikte bilirkişi incelemesi yaptırılmak üzere -genellikle İstanbul Nöbetçi İcra Mahkemesi’ne- gönderilmektedir. Bu uygulama hem kanunun açık hükmüne hem de kanunkoyucunun amacına aykırıdır. “Uygulamaya elverişli” imzalar bulunduğu sürece, ayrıca istiktâp yoluna başvurulmamalıdır. Çünkü, bu yolla varılan sonuç, çok defa yanıltıcı olmaktadır. Kötüniyetli borçlular çok kez, duruşmada bilerek ve isteyerek değişik (gerçek imzasında bulunmayan harf ve çizgilerle) imza atabilmekte ve bu imzalar üzerinde inceleme yapan grafaloglar da bu imzalar ile karşılaştırdıkları ve borçlu tarafından inkâr edilmiş olan imzanın gerçekten borçluya ait -daha doğrusu, borçlunun elinin mahsûlü, borçlu tarafından atılmış imza- olup olmadığını belirtmemektedirler. Bu nedenle, istiktâp yoluna ancak mecbur kalındığı zaman (yani; «uygulamaya elverişli» imza elde edilemezse) başvurulmalıdır.
√ «Takip dayanağı senetteki imzasının sahte olduğu» hakkında, borçlu tarafından HUMK döneminde h u k u k m a h k e m e s i n d e «sahtelik davası» açılmışsa, sahtelik davasına bakan mahkemenin, dava konusu senet hakkında bilirkişi incelemesi yapılmasına karar vermiş olması halinde, icra hakiminin, bu davanın sonucunu, kendisi için «bekletici mesele» yapması gerekiyorken,[126] yeni 6100 s. HMK. 209/1'de "yazı veya imzanın inkarı halinde mahkemece karar verinceye kadar senedin herhangibir işleme esas alınamayacağı öngörülmüştür."
Aynı şekilde, takip dayanağı senet hakkında c e z a m a h k e m e s i n d e «sahtecilik davası» ( TCK. mad. 204 vd.) açılmış olması ve şikayetçi borçlunun bu ceza davasına kişisel hak bakımından katılarak, ‘sahte senedin iptalini’ istemiş olması ve ceza mahkemesince, senet hakkında bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş olması halinde, icra hakiminin, ceza mahkemesindeki bu davanın sonuçlanmasını bekletici mesele yapması gerekiyordu.[127] [128] yeni HMK'da ise, senet hakkında ceza davası açılması ile takibin durması gerekecektir.
√ İcra mahkemesi -yukarıda belirtilen şekilde- yaptığı i m z a i n c e l e m e s i sonucunda;
aa- İnkâr edilen imzanın borçluya ait olmadığı sonucuna varırsa, «itirazın geçici olarak kaldırılması isteminin reddine» karar verir.
Bu karar ile birlikte ayrıca, borçlu tarafından -kanımızca ilk oturumda[129] [130] y a z ı l ı veya s ö z l ü olarak- talep edilmiş olması halinde; «alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, alacaklının borçluya tazminat ödemesine» (mad. 68a/son)[131] [132] ve -varsa- borçlunun vekili için, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 11. maddesine göre -kısaca; tarifenin ikinci kısmının, ikinci bölümünün (3) sıra numarasında öngörülen maktu (tavan) vekalet ücretini aşmayacak şekilde (miktarda)- nisbi avukatlık ücretine[133] de hükmeder.
Kanunda, «yüzde yirmiden aşağı olmamak üzere» denildiğinden, icra mahkemesi yüzde yirmiden daha fazla tazminata da hükmedebilir.[134] Yüksek mahkeme[135] «icra mahkemesinin bu konudaki kararının takdire ilişkin olması nedeniyle, temyiz edilemeyeceğini» belirtmiştir...
Bu tazminat, alacaklının icra mahkemesinden haksız olarak «itirazın geçici olarak kaldırılmasını» istemiş olmasının sonucudur.
Alacaklı, «itirazın geçici olarak kaldırılması isteminin reddi»ne dair verilen karardan sonra -bu karar maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmediğinden (HMK. mad. 303)- genel mahkemede, borçluya karşı ‘alacak davası’ açarsa, icra mahkemesi tarafından hükmolunan tazminatın alacaklıdan alınması, bu davanın sonucuna kadar ertelenir ve alacaklı bu davayı kazanırsa, hükmolunmuş olan tazminat kalkar (mad. 68a/son).
Dostları ilə paylaş: |