[201]
√ «Takip konusu edilen bono dolayısıyla her iki davalıya borçlu olmadığının tespitini istediği davada, kira sözleşmesine konu kiralananın tahliyesi sırasında sözleşme dışında ayrıca aynı tarihli olarak düzenlenen tahliye tutanağında, davalı kiracı, kiralananda bulunan her türlü malını aldığını kabul ettiğinden ve kira sözleşmesinin özel 2. maddesi gereği kiralananda yaptığı tadilat bedellerini isteyemeyecek olmasından dolayı davacının bu iki kalem alacak yönünden davalı kiracıya borcu olmayıp, düzenlenen bonoda sözü edilen alacaklar karşılıksız kalmış ise de, davacının davalıya taşınmazda mesul müdür olarak görev yapması için verdiği vekaletname ve davacının bu konudaki ikrarı karşısında, davacının davalı kiracıya mesul müdürlük görevi nedeniyle ücret ödemesi gerekeceğini»[202]
√ «Davacı borçlu, menfi tespit davasında dava dilekçesinde açıkça, başlatılan takip nedeniyle borçlu olmadığının tespitini istemiş, bu icra dosyasında takip konusu yapılan ayların davacı kiracının bildirdiği tahliye tarihinden önceki aylar olduğu görülmüş olup davacı kiracı hakkında davalılar tarafından başlatılan takip nedeniyle ve bu takip talebinde talep edilen aylar kira paraları itibariyle kiracının borçlu olup olmadığı araştırılıp, varsa ödemeler mahsup edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceğini»[203]
√ «Menfi tespit davasında, dosyadaki belge ve kayıtlardan kiralanan taşınmazın davacıya teslim edildiği anlaşılmakta olup taşınmaz teslim edildiğinde sözleşme kurulduğundan davacı taşınmazdaki durumu bilmekte ve taşınmazı teslim aldığında TBK. 305. ve 306. maddelerine göre fesih hakkını kullanarak sözleşmeyi fesih etmemiş olduğundan sözleşmenin halen ayakta olduğunun kabulünün gerekeceğini»[204]
√ «Cihaz kira bedelinden eskiyen ve yerine konan cihazların tespit edilerek, bedellerinin tespiti ile bedeller arasında oranlama yapılarak bu oran dahilinde kira bedelinin indirimine ilişkin davada, kiraya veren kira süresince kiralananı ve ekipmanlarını kiralama süresince kullanıma elverişli olarak bulundurmak zorunda olduğundan uyuşmazlığın TBK.’nun 306. (eski 818 sayılı BK. 250.) maddesinin nazara alınarak çözümlenmesi gerekeceğini»[205]
√ «Sözleşmenin özel şartlar 15. maddesinde “...Kiracı mecuru herhangi bir nedenle tahliye ettiği zaman icra davası masrafları, kira borçları ve bilumum borçlar mahsup edildikten sonra teminatın kalan kısmı kiracıya TL bazında iade edilecektir. Kiracı, ev sahibine yönetimden borcu yoktur yazısı, elektrik, su ve doğalgaz idarelerinden hesap kesme belgelerini ibraz etmeden teminatın kiracıya geri ödenmeyeceği kararlaştırılmıştır.” şeklindeki şartlar geçerli olup taraflar bağlayacağından davacı 15. maddedeki şartları yerine getirdiğini kanıtlayamadığına göre depozito bedelinin iadesine karar verilemeyeceğini»[206]
√ «Sözleşmede kefilin müteselsil kefil niteliğinde olduğuna ilişkin bir düzenleme yer almadığından adi kefil olduğu kabul edilmesi gerekip, adil kefil yönünden uyuşmazlığın Borçlar Kanununun kefalet hükümlerini düzenleyen 486. maddesine göre (6098 sayılı Borçlar Kanunu 585. madde) göre adi kefilin borçtan sorumlu tutulabilmesi “kefalet akdinden sonra borçlunun iflas etmesi veya hakkında takibat icra olunup da alacaklının hatası olmaksızın semeresiz kalması yahut borçlu aleyhinde Türkiye’de takibat icrasının imkansız hale gelmesi” koşuluna bağlanmış olup davada bu koşullar gerçekleşmediğine göre adi kefil olan davacı hakkında doğrudan icra takibi yapılması ve buna dayanılarak dava açılması olanaksız olduğundan asıl borçluya gidilmeden adi kefil hakkında takip yapılmış olması nedeni ile davacı tarafından açılan menfi tespit davasının kabulüne karar verilmesi gerekeceğini»[207]
√ «Taraflar arasında düzenlenen kira sözleşmesine göre aynı dönem içerisinde kira bedelinin iki ay arka arkaya ödenmemesi halinde sözleşme süresi sonuna kadar olan kira bedellerinin muaccel olacağına dair muacceliyet koşuluna yer verildiği görülmekte ise de; taşınmaz pansiyon olarak kullanılmak üzere kiralanmış olup dosya kapsamından kiracının TTK.’nu kapsamında tacir olup olmadığı anlaşılamamakta olup mahkemece kiracının tacir olup olmadığı araştırılarak, tacir olması durumunda hakkında TBK.’nun 346. maddesinin 01.07.2012 tarihinden itibaren 8 yıl süre ile uygulanamayacağı gözetilmeli, tacir olmadığının anlaşılması halinde ise; yeni yasal düzenleme karşısında bu koşulun davalı kiracı yönünden geçersiz hale geldiği kabul edilerek değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceğini»[208]
√ «Menfi tespit, teminat mektubunun iadesi ve teminat mektubu nedeniyle bankaya ödenen komisyon ücretinin davalıdan tahsili istemine ilişkin davada, iade koşulları gerçekleşen teminatın davacı tarafından iadesini istenildiği tarih ile dava tarihi arasındaki süreçte davacının bankaya ödemek zorunda kaldığı komisyon bedellerinin tahsiline karar verilmesi gerekeceğini»[209]
√ «Kiraya verenin sözleşmeye konu şeyin maliki olması zorunlu değil ise de bir üçüncü kişinin kiralanan üzerinde, kiracının hakkıyla bağdaşmayan bir hak ileri sürmesi durumunda kiraya verenin, söz konusu hukuki ayıbı gidermek ve kiracının bu yüzden uğradığı zararları tazmin ile yükümlü olması gerekeceğini»[210]
√ «Taraflar arasındaki menfi tespit davasında, davaya konu abonelik sözleşmesinden kaynaklanan su tüketiminden, abone ile birlikte fiili kullanıcı da kullandığı miktar ile sorumlu olduğundan, abone olmayan davacının, taşınmazı devraldığı tarihten sonraki tüketimden sorumlu tutulması gerekeceğini»[211]
√ «Kaçak kullanımdan dolayı kullanan şahsın haksız fiilden kaynaklanan sorumluluğu bulunduğu ve bu sorumluluğun abonenin sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini ortadan kaldırmayacağı- Abonesiz kaçak kullanan şahsın haksız fiil hükümleri uyarınca, abonenin de sözleşmeden doğan sorumluluğu olduğu ve bu durumda kaçak kullanımdan her ikisinin de müteselsilen sorumlu olduğunu»[212]
√ «Takibe konu borçla ilgili herhangi bir çekince ileri sürülmeden verilen taahhütlerin, borcun varlığını ispat edeceğini»[213]
√ «Fiili olarak elektrik kullanılmaması abonelik sözleşmesindeki sorumluluğu ortadan kaldırmayacağı gibi abonenin fiili olarak elektrik kullanan kişi ile birlikte müteselsilen sorumlu olacağını»[214]
√ «Kaçak elektrik kullanımı nedeniyle hakkında takip başlatılan borçlunun icra takibine ve imzaya itirazı olmaması durumunda mahkemece “borçlu olunmadığının tespibi istemi”nin reddedileceğini»[215]
√ «Yeni kanalizasyon ve içme suyu tesisi yapıldığı ya da mevcutların iyileştirildiği durumlarda hizmet götürüldüğünün kanıtlanması halinde katılım payı talep edilen tarafın ödemesi gereken bedelin, abonelik başvuru tarihinde yürürlükte bulunan tarife hükümleri dikkate alınarak belirlenmesi gerekeceğini»[216]
√ «Menfi tespit davalarında kanal katılım bedelinin tespitinde yararlanan taraf için hizmet götürüldüğü tam olarak incelenmeden aleyhe karar verilmesinin bozmayı gerektireceğini»[217]
√ «Menfi tespit davasında önceden çekince ileri sürülmeksizin kabul edilen borcun bu davaya konu olamayacağını»[218]
√ «Yeni kanalizasyon ve içme suyu tesisi yapıldığı ya da mevcutların iyileştirildiği durumlarda hizmet götürüldüğünün kanıtlanması halinde katılım payı talep edilen tarafın ödemesi gereken bedelin, abonelik başvuru tarihinde yürürlükte bulunan tarife hükümleri dikkate alınarak belirlenmesi gerekeceğini»[219]
√ «Sözleşmeye dayanan borçlarda zamanaşımı süresinin 10 yıl olacağını»[220]
√ «Yeni kanalizasyon ve içme suyu tesisi yapıldığı ya da mevcutların iyileştirildiği durumlarda hizmet götürüldüğünün kanıtlanması halinde katılım payı talep edilen tarafın bu katılım payının kendisi veya yüklenici tarafından ödendiğini kanıtlaması gerekeceğini»[221]
√ «Tarifeye ilişkin kurul kararlarının iptali için yargı yoluna her zaman başvurulabileceği, karar iptal edilmediği sürece geçerliliğini koruyacağını»[222]
√ «Dava konusu senedin, bir bononun şekil şartlarını tümü ile taşıdığı, borçlu imzasının davalı keşidecinin eli ürünü olmadığı, ancak senedin önyüzündeki keşideci imzası dışındaki imzanın diğer davacıya (avalist) ait olduğu anlaşılmış olup mahkemece dava konusu bono üzerindeki keşideci imzasının borçluya ait olmamasının davacı avalistin sorumluluğuna etkili bulunmayacağının gözetilmesi gerekeceğini»[223]
√ «Taraflar arasındaki karşılıklı menfi tespit - itirazın iptali davasında, mahkemece alınan bilirkişi kurulu raporu ile banka alacağı, banka kayıtları üzerinde inceleme yapılarak kesin olarak ortaya konmadığından, mahkemece banka kayıtları üzerinde yeni bir bilirkişi kurulundan alınacak rapor ile davalı-birleşen davacı banka lehine tesis edilen ipoteğin limit ipoteği olup sorumlu olunan miktarın ipotek miktarı ile sınırlı olduğu gözetilerek bir karar verilmesi gerekeceğini»[224]
√ «İcra müdürlüğünün takip dosyasına konu ilk 18 aylık kira bedeli olarak verilen bono bedellerinin tamamı icra dosyasına ödendiğine göre, her iki takip dosyası birlikte nazara alınarak aylık kira bedeline göre toplam alacağın hesaplanması, toplam alacaktan icra müdürlüğünün takip dosyasında İİK. 84. maddesine göre gerekli masraflar düşüldükten sonra kalan meblağın kaç aya isabet ettiğinin bulunması, kira bedeli karşılığından fazla ödeme varsa yapılan fazla ödemenin İcra Müdürlüğü’nün takip dosyasından mahsup edilerek, varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceğini»[225]
√ «Keşidecisi davacı olan hamiline keşide edilmiş olan çekin çalındığı iddiasıyla açılan menfi tespit davasında, taraflar arasındaki faktoring ilişkisinde davalı adına düzenlenen fatura ibraz edilmiş olup çek arkasındaki lehtar -ciranta imzasının davalıya ait olmadığı, faktoring ilişkisinin diğer davalılar olan şirketler arasında olduğu, ancak dava konusu çekin aralarında faktoring ilişkisi olmayan faktoring sözleşmesinin kefili olan kişi tarafından davalı şirket firmasına verildiği gözetildiğinde davanın kabulüne karar vermek gerekeceğini»[226]
√ «Davacılar tarafından verilen icra kefaletinden kaynaklanmakta olan uyuşmazlıkta, ihtiyati tedbir isteyenler (davacılar) vekili de isteminin hukuki sebebi olarak 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun kefalete ilişkin 583. ve 584’üncü maddelerine dayanmış, verilen kefaletin anılan emredici kanun hükümlerine aykırı olması nedeniyle geçersizliğini iddia etmiş olup mahkemece, ihtiyati tedbir isteminde bulunanlar (davacılar) vekilinin ileri sürdüğü hukuki sebeplerin somut olay bakımından uygulanma olanağı bulunup bulunmadığı hususu değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekeceğini»[227]
√ «4822 sayılı Kanun ile değişik 4077 sayılı Kanun’un 10. maddesinin, 3. fıkrasının, son cümlesi ‘Tüketici kredisinin teminatı olarak şahsi teminat verildiği hallerde, kredi veren asıl borçluya başvurmadan, kefilden borcun ifasını isteyemez.’ hükmüne göre, asıl borçlu ve kefil olan davacı aleyhine birlikte icra takibi yapmış olup, davalı bankanın davacı kefilden henüz alacağını talep etme hakkının yasal olarak doğmadığının kabulünün gerekeceğini»[228]
√ «6762 sayılı TK’nun 690. maddesi göndermesiyle bonolar hakkında uygulanması gereken aynı kanunun 590’ncı maddesi uyarınca; davalının bonodan dolayı şahsi sorumluluğu söz konusu olduğu gibi, şirket kaşesi dışında senet üzerine atmış olduğu ikinci imza, aynı kanunun 612’nci maddesi uyarınca aval olarak kabul edilmesi ve bu imza sahibinin borçtan avalist sıfatıyla da şahsen sorumlu olması gerekeceğini»[229]
√ «Takip konusu kambiyo senetlerinde lehtar davalının ciro imzasının bulunmadığı, davalının üzerinde alacaklı ve borçluluk sıfatlarının birleştiği gözetilerek karar verilmesi gerekeceğini»[230]
√ «Keşideci şirketin ayrı bir tüzel kişiliği bulunduğundan, davacı yanın iddialarını usulüne uygun delillerle ispatlaması gerekeceğini»[231]
√ «Faktoring şirketlerinin çek ve faturaları alırken faturalardaki malların teslim edilip edilmediğini araştırma yükümlülüğünün olmadığını»[232]
√ «İcra takibinden sonra yapılan ödemelerin icra safhasında nazara alınacağını»[233]
√ «Dava konusu çekte görünürdeki ciro silsilesi kopuk ise dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TK.’nun 702. maddesi gereği hamilin yetkili hamil sayılamayacağını»[234]
√ «Lehtarın ciro imzasının sahteliğinin kanıtlanması halinde, bu iddia çek üzerinde isimleri olan cirantalara ve hamile karşı da ileri sürülebileceğini»[235]
√ «Dava ve takip konusu bono üzerindeki ciranta imzasının davacı eli ürünü olmadığı belirlendikten sonra, cirantanın bu bonolardan sorumlu tutulamayacağını»[236]
√ «Davacının senet bedeline mahsuben ödeme yaptığı ancak bu ödemelerin başka bir bonoya ilişkin olduğu iddiasının davalı tarafından ispatlanamaması halinde davacının menfi tespit davasının kabul edileceğini»[237]
√ «Davacıların murisin ipotek verilme tarihinde fiil ehliyetine sahip olmaması halinde bunların yapmış oldukları tasarrufların da hukuki sonuç doğurmayacağını»[238]
√ «Haciz ihbarnamesinde borcun icra dosyasına yatırılması ihtar edilmişse, haricen ödenen borcun alacaklıya ileri sürülemeyeceğini»[239]
√ «Dava konusu senetlerin, ilk cironun lehdara ait olması gerekirken farklı bir kişi tarafından ciro imzasının atılması halinde ciro silsilesinde kopukluk bulunduğunun ve alacaklının yetkili hamil olmadığının kabulü gerektiğini»[240]
√ «Haksız haciz sırasında şirket ortaklarından birinin davacının mal kaldırılmaması için senet düzenleyerek haczedilen menkul malların muhafaza altına alınmasına engel olduğu durumda bononun haciz baskısı altında düzenlendiğinin kabul edilmesi gerekeceğini»[241]
√ «Alacaklı dışındaki birine yapılan ödemenin borçluyu borçtan kurtarabilmesi için alacaklının bu konuda bir talimatının olması gerekeceğini»[242]
√ «Çek bedelinin mükerrer olarak tahsil edildiği yolunda dosyada delil olmadığı gözetilmeden çekten dolayı davanın kabulüne karar verilemeyeceğini»[243]
√ «Diğer kefillerden sonra sözleşmenin son sayfasına atılan imzanın limit artırımı amacıyla atılıp atılmadığını gösterecek deliller belirlenmeden karar verilemeyeceğini»[244]
√ «Davalı şirket temsilcisinin beyanlarından bonoların tahsil amaçlı olarak ciro ile devir alındığı ve hamil kötüniyetli olduğundan açılan menfi tespit davasının kabulüne karar verileceğini»[245]
√ «Kefilin sorumlu olduğu miktarın, limit artırımından sonra değişmeyeceğini»[246]
√ «Çekte davacı şirketi temsilen atılan ciranta imzasının davacının yetkili temsilcisine ait olmadığının belirlenmesi halinde, açılan olumsuz tespit davasının kabulü gerekeceğini»[247]
√ «Dava konusu senedin ticari kredi sözleşmesine istinaden kullandırılan kredinin teminatı olarak alınmış olduğunun davalı banka tarafından teyit edildiği ve asıl borçlu dava dışı şahsın cari hesap sebebiyle davalı bankaya borçlu olduğunun kabulü gerekeceğini»[248]
√ «Çekin keşidecisi olan ve imzası hakkında tartışma olmayan davacının davaya konu çekten dolayı sorumlu tutulması gerekeceğini»[249]
√ «Malen yazılı senedin veresiye satış senedinden ayrı düşünülemeyeceği ve kambiyo senedi vasfını haiz olmadığı bilirkişi raporlarıyla tespit edildiğinde, üçüncü kişi durumundaki cirantaların iyiniyet savunmalarının dinlenemeyeceğini»[250]
√ «Kefilin borcunun asıl borca bağlı olduğu, asıl borçlu takibe konu senetler nedeniyle borçlu olmadığında, kefilin de borçlu olmayacağını»[251]
√ «Haciz tutanak tarihi ile protokolün aynı tarihli olmasının haciz tehdidi olarak yorumlanamayacağını»[252]
√ «Menfi tespit davasındaki davacının dava konusu senetlerin bir kısmını ödemesi halinde hangi senetten ne kadar borçlu olduğunun belirlenip karar ve hüküm yerinde gösterilmesi gerektiğini»[253]
√ «Çekin sözleşmenin teminatı olarak verilip bedelsiz kaldığının kabulü ile davanın kabulüne, davalının kötüniyetli olduğu ispat edilemediğinden tazminat isteminin reddine karar verileceğini»[254]
√ «Senedin, çalınan emtianın karşılığı olarak imzalandığının taraflarca kabul edildiği, senet nedeniyle borç olup olmadığının çalınan malların değerine göre tespit edildiği durumda, davacının senet tutarını aşan alacağı olduğunun kabul edilmesi gerekeceğini»[255]
√ «Davacının dava konusu senetleri ödediğini ispatlayamadığından açılan menfi tespit davasının reddine karar verileceğini»[256]
√ «Bonodaki ciranta imzasının cirantaya ait olmadığının bilirkişi raporu ile saptanması halinde davalı, bononun yetkili hamili sayılamayacağından ve hak sahibi olamayacağından, ‘davacının menfi tespit davasının kabulüne, davacının icra takibine konu bonodan dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine’ karar verileceğini»[257]
√ «Teminat amacıyla verilmiş tedbir konusu çeklere rehin cirosu yapılmış olunmasının, çeki elinde bulunduranın hak sahibi olmasını engelleyeceğini»[258]
√ «Davacılar tarafından dosyaya delil olarak sunulan vekaletnamelerin içeriğine göre davacıların kendi lehlerine ipotek verilmesi yönünde dava dışı bir şahsa yetki verdiklerinin saptandığı, anılan vekaletnamelerin dava dışı vekile kullandığı kredilere karşılık kendi adına ipotek tesis etme yetkisi içermediği belirlendiğinden, ‘davanın kabulüne, ilgili tapu kayıtları üzerindeki ipoteklerin davacıların hissesi yönünden fekkine, ipotekten ve takip dosyasından dolayı davacıların davalıya borçlu bulunmadığının tespiti’ne karar verileceğini»[259]
√ «Davacının site yönetimi adına attığı imzanın şahsi sorumluluğunu gerektirmeyip, söz konusu sitenin yöneticilik görevini ifa etmesi nedeniyle site yönetimi adına sözleşmeyi imzaladığı ve sözleşmede davacı şirketin kefil veya garanti eden sıfatıyla imzaladığına da ilişkin bir açıklık bulunmadığından takip konusu edilen 2 adet fatura alacağından dolayı davacının davalıya borçlu bulunmadığının tespitine karar verileceğini»[260]
√ «Dava ve takip konusu sözleşmenin davacı vekili dışında bir vekil tarafından vekaleten imzalanması halinde, anılan kişiye kredi sözleşmesini imzalama yetkisini içeren bir vekaletname verilmişse kefillerin sorumluluğu yönünden de bir değerlendirme yapılması gerektiğini»[261]
√ «Bilirkişi raporu doğrultusunda; dava konusu çekteki imzanın davacı kooperatif yetkililerinin eli ürünü olmadığından ‘açılan menfi tespit davasının kabulüne, söz konusu çek nedeniyle davacının borçlu olmadığının tespitine’ karar verileceğini»[262]
√ «Davacılar ‘takibe konulan senetle ilgili davalıya borçlu olmadıklarını’ usulüne uygun delillerle ispat edemediklerinden, açılan menfi tespit davasının reddine karar verileceğini»[263]
√ «Hukuki ayıbın davacı tarafından bilindiği ve TK’nun 25/3. (şimdi; TTK.’nun 23/c.) maddesinde öngörülen sürelerde ayıp ihbar yükümlülüğünün yerine getirilmediği sabit olduğundan, açılan menfi tespit davasının reddine karar vermek gerekeceğini»[264]
√ «Dava konusu çekle ilgili devam eden ceza davası bulunduğu ve çekle ilgili zayı nedeniyle iptal kararı mevcut olduğu gerekçelerine dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de ceza davasının, yağma suçunun unsurlarının oluşmadığı gerekçesi ile beraatla sonuçlanıp kesinleştiği, zayi nedeniyle iptal talebinde bulunma hakkının hamile ait olup, keşideci tarafından açılan ve hasımsız olarak görülen böyle bir dava sonunda verilen kararın bu davayı etkilemeyeceği gözetilerek menfi tespit talebi konusunda karar verilmesi gerekeceğini»[265]
√ «Kambiyo sözleşmesinin davalı ile davacıların temsilcisi olduğu site arasında düzenlendiği kabul edilse bile, davacıların sorumluluktan kurtulamayacakları, çünkü dava konusu kambiyo senedi, davacılar tarafından tek imza ile imzalanabilecek iken çift imza ile imzalandığı, tek imzanın siteyi temsilen atıldığı varsayılsa dahi ikinci imzanın aval için imzalandığı, dolayısıyla davalıların asıl borçlu olarak olmasa bile aval veren olarak borçtan şahsen sorumlu bulunduklarını»[266]
√ «Senedin davalıya teminat amaçlı olarak verildiğinin kabulü ile davacının senet nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilemeyeceğini»[267]
√ «Davalı faktoring firmasının çek bedelini tahsil ettiği tarihten itibaren ayrıca faizden de sorumlu olacağını»[268]
√ «Görülmekte olan davanın konusunun davacıların davalıya borçlu olmadığının tespitine yönelik menfi tespit istemine ilişkin olduğu, davacılara ait taşınmazların ihale yoluyla satılmasının veya ihalenin geçersiz olmasının menfi tespit davasının konusunu oluşturmayacağını»[269]
√ «Teminat senetlerinin, teminat altına alınan mallar teslim edildiğinde teminat işlevlerini yitireceklerini»[270]
√ «Şirketler arasında organik bağ olduğunun anlaşıldığı, davalı şirketin iyiniyetli olmadığı, ‘bedelsiz kalan senet nedeniyle davacının davalıya borcu olmadığının tespitine ve davalı aleyhine %20 tazminata’ karar verilmesi gerekeceğini»[271]
√ «Davacının borçlu göründüğü krediye ait dekont üzerinde yapılan adli tıp incelemesinde imzanın davacının eli ürünü olup olmadığının tespit edilemediği, davacının dava konusu krediyi çektiğini ispata yarar başka bir delil de bulunmadığından dava konusu krediden dolayı borçlu olmadığının tespiti gerektiğini»[272]
√ «Taraflar yasal defter ve kayıtları birbirini teyit ettiğinden, davalının davacıdan icra takip tarihi itibariyle alacaklı olduğu, borçlu ihtarla temerrüde düşürülmediğinden işlemiş faiz alacağının bulunmadığı, bu nedenle davanın kısmen kabulü ile inkar tazminatı talebinin reddi gerekeceğini»[273]
√ « ‘Takip konusu senetteki imzanın davacının eli ürünü olmadığı’nın bilirkişi raporuyla sabit olduğu, takip konusu senet nedeniyle davacının davalılara borçlu olmadığının tespitine karar verileceğini»[274]
√ «Bankaların iştigal konularının belirli olduğu, bu nedenle takibe konu senet üzerinde her ne kadar teminat senedi olduğu yazılı değilse de kredi ilişkisi sabit olduğuna göre davacıya kullandırılan kredi nedeniyle düzenlendiğinin anlaşıldığı, zira taraflar arasında bu kredi ilişkisi dışında bir ilişki bulunmadığı, alacaklı bankanın kredi geri ödemesini temin için elindeki tüm takip argümanlarını tahsilde tekerrür olmamak koşulu ile kullanabileceği- Senede dayalı takibin bakiye borç üzerinden değil senedin tamamı üzerinden ve hatta temerrüt faizi ile talep edildiği, oysa ki senedin bakiye kredi borcu kadar tahsil edilebilir nitelikte olduğu, bu nedenle davacının kısmen borçlu olmadığının tespiti gerektiği- Davacılar kötüniyet tazminatı talep etmiş iseler de tahsilde tekerrür olmamak koşulu ile takip yapıldığı, ipotekli takip açısından da taşınmazın değer tespitinin henüz yapılmamış olduğu dikkate alındığında takibin kötüniyetli olduğundan söz edilemeyeceğini»
Dostları ilə paylaş: |