İlamsiz icra takiBİ-İcra iflas hukuku madde 42 Para borcu ve teminat için takip



Yüklə 12,14 Mb.
səhifə57/111
tarix16.05.2018
ölçüsü12,14 Mb.
#50567
1   ...   53   54   55   56   57   58   59   60   ...   111
[147]

√ «Kira sözleşmelerinde sözleşmeye el yazısı ile eklenen ibarelerin kiracı tarafından paraf edilmediği zaman itibar edilemeyeceği, kira sözleşmeleri kiracı tarafından haksız şekilde feshedildiğinde kiracının, kira dönemi sonuna kadarki kira parasından sorumlu olduğu ancak kiralayanın da zararın artmasına neden olmaması gerektiği, kiracının sorumluluğu kiralananın kira sözleşmesindeki bedel ve koşullarda yeniden kiraya verilebileceği süre kadar olduğu, kanun koyucu bu kuralı 6098 sayılı TBK. 325. maddesi ile kanun hükmü haline getirdiği, kira sözleşmesine konu araçların yeniden kiraya verilip verilmediği üzerinde durularak ve kiralanan araçların aynı şartlarla ne kadar süre içinde kiraya verilebileceği gerektiğinde uzman bilirkişi aracılığıyla tespit edilerek, tespit edilecek bu makul süre kadar kira parasından kiracının sorumlu tutulması gerektiğini»[148]

√ «Taşınmazın iskan ruhsatı alınmadan kiraya verilmesinin hukuki ayıp teşkil ettiği, Borçlar Kanununun 250. maddesi hükmü uyarınca ayıbın giderilmesi için kiralayana uygun bir süre tanınmadan, doğrudan kira sözleşmesinin fesih hakkının kullanılması, haklı fesih nedeni olarak kabul edilemeyeceği, kiracının, kira süresi sona ermeden kira sözleşmesini tek taraflı olarak feshederek kiralananı tahliye etmesi durumunda kira süresinin sonuna kadar kira parasından sorumlu olduğu, bununla birlikte kiralayanın, bu yerin yeniden kiralanması konusunda gayret göstermesi, böylece zararın artmasını önlemesi için kendisine düşen görevi yapması gerektiği, bu durumda kiraya verenin zararı tahliye tarihinden kiralananın aynı koşullarla yeniden kiraya verilebileceği tarihe kadar boş kaldığı süreye ilişkin kira bedelinden ibaret olduğunu»[149]

√ «Çekin sıhhati ve muhatap bankanın sorumluluğu bakımından 6102 sayılı TTK.’nun 801 ve 812. (6762 sayılı TK.’nun 713 ve 727.) maddeleri uyarınca muhatap bankanın çekteki keşideci imzasını kontrol etme yükümlülüğü olduğunu»[150]

√ «Sözleşmeye bağlılık ilkesi gereği, taraflar arasında düzenlenen, 2510 sayılı İskan Kanununa göre tarımsal iskan edilen ailelere ait borçlanma sözleşmesinde, davacıya tahsis edilen konut ve işletme binasına ilişkin bedelin belirlendiği, 13. maddesinde ise, ‘...sözleşme hükümlerini kabul ve taahhüt etmiş sayılır...’ hükmünün bulunduğu anlaşılmakta olup davacının, sözleşmeyi imzalamakla belirlenen bedeli de kabul etmiş sayılması gerekeceğini»[151]

√ «Davacının vekaletnamenin geçersizliğinin tespitine yönelik kararı, o davada taraf olmayan davacı bankayı bağlamasa da, davacı Genel Kredi Sözleşmesinde kefil olduğundan ve kendi kefalet limit ve temerrüdünün hukuki sonuçları ile sınırlı olmak üzere sorumlu olduğundan banka kayıtları üzerinde inceleme yapılıp, sonucuna göre karar verilmesi gerekeceğini»[152]

√ «Borçlu tarafından borcun taksitler halinde ödenmesine ilişkin teklifin alacaklı yanca kabulü halinde taraflar arasında bir taksitlendirme sözleşmesinin varlığının kabulü ile bu sözleşmenin ihlali halinde İİK. 106 veya 150/e’de belirtilen sürelerin işlemeye başlayacağını»[153]

√ «İcra takibine konu genel kredi sözleşmesinde kefaleten imzasının bulunmadığı ve takip dosyasında yazılı miktarda borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin davada, takip dayanağı kredi sözleşmesinde müşterek borçlu müteselsil kefil ve kefil kefalet limiti ve kendi temerrüdünün hukuki sonuçlarından sorumlu olan davacının takip tarihi itibariyle sorumlu olduğu miktarın saptanması için banka kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak davacı kefilin sorumluluğunun belirlenmesi gerekeceğini»[154]

√ «Davacının dava konusu çekte ciranta, davalının başka bir kişiden çeki ciro yoluyla devralan hamil olduğu, çekin süresinde bankaya ibraz edilmediği, kambiyo hukukundan kaynaklanan haklar yitirilmiş olduğundan hamilin ya keşideciye TK.’nun 730. (şimdi; TTK.’nun 818.) maddesi yollamasıyla 644. (şimdi; TTK.’nun 732.) maddesine göre sebepsiz zenginleşme nedeniyle alacak talebinde bulunabileceği ya da arada temel ilişki bulunan şahsa karşı bu çeke yazılı delil başlangıcı olarak dayanıp alacak talebinde bulunabileceği kabul edilse de davacı keşideci olmadığı ve taraflar arasında başka bir ciranta olduğundan temel ilişkinin de bulunmadığının kabulü gerekeceğini»[155]

√ «Menfi tespit davasının konusunu oluşturan bononun aslının bulunması ve dosyaya eklenmesinin şart olduğunu»[156]

√ «Dava konusu çekin hem keşide tarihi hem de bedelinde tahrifat yapıldığının anlaşıldığı, tahrifattan önceki keşide tarihi ve bedeli yönünden çekin değerlendirilmesi gerekeceğini, davacıya karşı hamil olan davalının 6762 sayılı TK’nun 730. (şimdi; TTK.’nun 818.) maddesi yollamasıyla aynı kanunun 644. (şimdi; TTK.’nun 732.) maddesi uyarınca sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde talepte bulunabileceğini ve davacının sebepsiz zenginleşmediğini kanıtlamakla yükümlü olduğunu»[157]

√ «Hamil-davalı, davacı-lehtar cirantaya karşı 6762 sayılı TK.’nun 690. (şimdi; TTK.’nun 778.) md. yollamasıyla aynı Kanunu’nun 642. (şimdi; 730.) maddesi gereği bonoda keşideciye ödememe protestosu keşide etmeden kambiyo senetlerine özgü takip yapamayacağından, mahkemece dava konusu kambiyo senetlerine özgü icra takibinin iptaline ve davacının icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekeceğini»[158]

√ «Fazla ödeme tutarının belirlenmesi ve istirdatı için açılan davada, öncelikle dava tarihi itibariyle davacı aleyhinde başlatılmış bulunan icra takibindeki borçluluk durumu belirlenip davacının fazla ödemede bulunulduğu iddiasının fazla ödemede bulunulduğu iddiasının değerlendirilmesi gerekeceğini»[159]

√ «Dosya içerisinde bulunan bononun incelenmesinde «...’dan» aldım ibaresinin yazılı bulunduğu görülmekte olduğu ve bu ibare bononun kambiyo senedi vasfını yitirmesini gerektirmeyeceği için, mahkemece açıklanan bu kurala uygun olmayan bir şekilde menfi tespit davasının kabulüne karar verilmemesi gerekeceğini»[160]

√ «İİK. mad. 71/son’a dayalı takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde zamanaşımına ilişkin başvurunun süreye tabi olmaksızın icra mahkemesine yapılabileceğini; ibraz müddeti 03.02.2012 tarihinden önce dolan çeklerin altı aylık zamanaşımı süresine tabi olduğunu- borçlu tarafından açılan menfi tespit davasının zamanaşımını kesmesi için alacaklının bu davada alacağını def’i yoluyla ileri sürmesinin zorunlu olduğunu»[161]

√ «Kesinleşen ilamsız icra takibine karşı açılan menfi tespit davasında, davacı, asıl alacağa itiraz etmemiş olup bu miktarı ödediğini, işlemiş faiz istenemeyeceğini savunmuş olduğundan, davalının, asıl alacak yönünden borçlu davacının takipten önce temerrüde düştüğünü kanıtlaması gerekeceğini»[162]

√ «Menfi tespit davasının kısmi olarak açılamayacağını»[163]

√ «Mahkemece, davalı bankanın defter ve kayıtları ile dayanağı belgeler üzerinde kredi sözleşmesi hükümleri gözönüne alınmak suretiyle konusunda uzman yeni bir bilirkişi veya bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılarak hesabın kat tarihi itibariyle alacağın ulaştığı miktar belirlenip, bu miktara kat tarihinden temerrüt tarihine kadar akdi faiz ve faizin gider vergisi hesaplanıp, kapitalize edilerek temerrüt tarihindeki asıl alacağın belirlenmesinin gerekeceğini»[164]

√ «Davaya konu bononun davalı bankaya teslim edilerek banka aracılığı ile tahsilinin amaçlandığı, bu şekilde taraflar arasında sözleşme ilişkisinin kurulduğu, bu sözleşmenin vekalet sözleşmesi mahiyetinde olduğu ve 1 yıllık haksız fiil zaman aşımının olayda uygulama yerinin bulunmadığını, mahkemece değinilen sözleşme ilişkisi göz önüne alınarak, zamanaşımı süresinin tespiti ile sonuca gidilmesi gerekeceğini»[165]

√ «4822 sayılı Kanun ile değişik 4077 sayılı Kanunun 10/3. maddenin, son cümlesi, ‘Tüketici kredisinin teminatı olarak şahsi teminat verdiği hallerde, kredi veren asıl borçluya başvurmadan, kefilden borcun ifasını isteyemez’ hükmüne göre, temlik eden banka, asıl borçlu ve kefil olan davacılar aleyhine ayrı ayrı icra takibi yapmış olsa da, bankanın davalı kefilden henüz alacağını talep etme hakkı yasal olarak doğmamış olduğundan, davacı kefil hakkında başlatılan takibe karşı asıl davada borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekeceğini»[166]

√ «Taraflar arasındaki menfi tespit davasında, dava konusu icra dosyasında takip alacağına ilişkin yapılan ödemenin, icra takip dosyası içerisinde bulunan haciz tutanağında icra memuru tarafından açıkça davacı şirket yetkilisi tarafından yapıldığı belirtilmiş olup, mahkemece bu tutanak dikkate alınarak karar verilmesi gerekeceğini»[167]

√ «Davacı şirket, her ne kadar davalı belediye başkanına bağlı olsa da, kararlarını kural olarak ve belli bir çoğunluk sağlayarak aldığından ve davacı şirketi oluşturan kuruluşların bir kısmının özel hukuk tüzel kişisi niteliğinde olduğundan, kurulun aldığı kararın idari bir işlem olmadığını»[168]

√ «Taraflar arasındaki menfi tespit davasında, davacının dava konusu çekte sıfatı bulunmamakta olup tek yanlı olarak yapılan çalıntı ihbarı davacının meşru hamil olduğunu göstermeyeceğinden ve açılmış bulunan bir ceza davası bulunmadığı da gözetildiğinde davanın reddi gerekeceğini»[169]

√ «Taraflar arasında imzalanan protokolün 6.3.24 maddesinde ‘Eczaneler, kendilerine hasta gönderilmesine yönelik olarak her ne şekilde olursa olsun, kurumlar, hekimler, diğer sağlık kurum ve kuruluşları ve üçüncü şahıslarla kurye şirketleri ile açık veya gizli işbirliği yapamaz, simsar kurye elemanı ve benzeri yönlendirici personel bulunduramaz, reçete toplama ve yönlendirme yapamaz. ...Tespit işleminin, ilgili eczacı odasınca yapılması ve Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyetince onaylanarak Kuruma yazılı olarak bildirilmesi halinde Kurumca fesih yapılır.’ hükmünün tarafları bağlayacağını ve somut olayda cezai işleme yönelik işlemin gerçekleştiğinin kabulünün gerekeceğini»[170]

√ « ‘Sözleşmenin feshine ilişkin’ muarazanın önlenmesi konusunda açılan ceza davası, davacı yararına sonuçlanmış ise de davacının sözleşmeye aykırı fiilleri nedeni ile davalı kurumun sözleşmeyi feshetmesinde, tazminat ödemesini gerektiren kusurlu bir davranışı bulunmamakta olup fesih hakkının kötüye kullanıldığından da söz edilemeyeceğini, davacı bu hükümleri kabul ederek sözleşmeyi imzaladığına göre, kâr mahrumiyeti iddiasında bulunarak tazminat isteyemeyeceğini»[171]

√ «Taşınmazın davalı tarafından satıldığı tarihte faydalı masraflar nedeni ile kiralanandaki değer artışı gözetilerek bu artışı isteyebileceğinden mahkemece ek rapor alınarak ya da konusunda uzman bilirkişi ya da bilirkişi kurulu ile yerinde yeniden keşif yapılmak sureti ile, taşınmazın satıldığı tarihte davacı tarafından yapıldığı kabul edilen faydalı masraflarla birlikte gerçek değeri ile faydalı masraflar dikkate alınmaksızın taşınmazın değeri belirleneceğini, bu şekilde elde edilecek değerler arasında bir fark meydana geldiğinde bunların birbirine oranlanacağını, böylece davacı kiracının yaptığı imalatların bedele yansıma miktarı bulunarak bu miktara hükmedileceğini, eğer faydalı masrafların yapılmış olması hali ile yapılmamış olması halinde belirlenen değerler arasında bir fark bulunmuyor ise davalının sebepsiz zenginleşmesinin olmadığını»[172]

√ «Dava, banka teminat mektubu bedelinin tahsili istemine ilişkin olup, taraflar arasında çekişmesiz olduğu üzere, üçüncü kişinin fiilini taahhüt eden davalı bankanın, elinde likiditenin olmadığı durumlarda mektup bedelini derhal tazmin etmesi gerekmekte ise de; mektubun henüz tazmin edilmeden mahkemece verildiğini ve teminatın ödenmemesi hususunda verilen bir ihtiyati tedbir kararının varlığı halinde ise ihtiyati tedbir kararına muhalefetin aynı zamanda suç teşkil ettiği de dikkate alınarak mektup bedelinin ödenmesinin mümkün olmadığını»[173]

√ «Kiraya veren tarafından kiracıya iade edildiği kabul edilen senetler dışındaki senetlerin ciro edilip edilmediği, kiraya veren davalı olup olmadığı üzerinde durularak ve tahsil sonucu ödenip ödenmediği ilgili bankadan sorularak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceğini»[174]

√ «Taraflar arasında yapılan kira sözleşmesinde, herhangi bir ayın kira bedeli zamanında ödenmediği takdirde ‘muacceliyet’ koşuluna yer verileceği düzenlenmiş olup, yeni yasal düzenleme karşısında bu koşulun meskenlerde uygulanma imkanının bulunmadığını»[175]

√ «İcra takibine konu çekin bedelsiz olduğu iddiasına dayalı isteme ilişkin, menfi tespit davası açıldıktan sonra, taraflar arasında düzenlenen borç ödeme protokolü ile davacı takip konusu borcu taksitler hâlinde ödemeyi kabul etmiş olup, aynı gün icra dairesine başvurarak ve protokolü ibraz ederek protokole göre ilk taksidi ödemiş olduğundan, borç ödeme protokolünün icra baskısı altında düzenlenmiş olduğunun kabulüne olanak bulunmaması nedeniyle söz konusu protokol esas alınarak bir karar verilmesi gerekeceğini»[176]

√ «Bono nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine ilişkin davada, davacı, icra dosyasında borcu ödeyeceğini kabul ve taahhüt etmiş ve dosyaya sunulan banka dekontlarında davalıya değil, dava dışı site yönetimine havale gönderildiği görülmüş olduğundan, davalının, bu havaleleri kendisine yapılmış bir ödeme olarak kabul etmemiş olduğu ve bu durumda mahkemece, dava dışı site yönetimine yapılan ödemenin davalıyı bağlamayacağının gözetilmesi gerekeceğini»[177]

√ «Davacının, senetteki düzenleme tarihinin altında bulunan şirket kaşesi üzerine yetkili sıfatıyla imza attığı, aynı kişinin bir de kendi isim, soyisim ve TC kimlik numarasını yazmak suretiyle attığı 2. imzanın aval veren sıfatıyla atıldığının kabulünün gerekeceğini, davacının kaşeyi adres kısmına basmış olması, sadece adres bilgilerinin açıklaması mahiyetinde olup, mahkemece bu hususlar gözardı edilerek, her iki imzanın da şirket yetkilisi sıfatıyla atıldığının ve dolayısıyla davacının kişisel sorumluluğunun bulunmadığının kabulünün usul ve yasaya aykırı olduğunu»[178]

√ «Mahkemece depo kararına gerekçe gösterilen taraflar arasındaki sözleşmede davacıya bu çerçevede verilen çek karnesine ilişkin depo isteme yetkisi yönünden herhangi bir hükmün bulunmadığını, bu durumda davalı bankanın kanun gereği ödemesi gereken zorunlu karşılıkları hamillere ödemeden davacıdan talepte bulunamayacağını»[179]

√ «Her ne kadar mahkemece borçlu aleyhine girişilen kambiyo senetlerine mahsus yolla icra takibinin kesinleşmesi nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de, icra takibinin kesinleşmesinin takip hukukunu ilgilendiren bir konu olup maddi hukuk açısından menfi tespit davası açılmasına engel teşkil etmeyeceğini»[180]

√ «Mahkemece öncelikle icra takip tarihi itibariyle davalının alacağının tespiti, daha sonra varsa takip sonra dava tarihine kadar yapılan ödemelerin belirlenmesi ve dava tarihi itibariyle davalının alacağının bulunup bulunmadığının araştırılması gerekirken eksik inceleme ile düzenlenen ve birbiri ile çelişen bilirkişi raporlarına göre çelişki giderilmeden 2. ek rapora göre karar verilmesinin doğru olmadığını»[181]

√ «Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK.’nun 778/2-c maddesi yollamasıyla bonolarda da uygulanması gereken 676/1 maddesi uyarınca poliçe bedeli hem yazı hem de rakamla gösterilip de iki bedel arasında fark bulunursa, yazı ile gösterilen bedel üstün tutulması gerekeceğini»[182]

√ «Taraflar arasında satıma konu biçerdöver tescile tabi olup bu biçerdöverin haricen taraflar arasında satım sözleşmesine konu edildiği anlaşıldığından, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 20/d maddesi uyarınca tescilli araçların noter dışı satış ve devirleri geçersiz olup, satışlarda herkesin aldığını sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iade etmekle yükümlü olacağı, para faizsiz, mal ise bedelsiz olarak iade edilmesi gerekeceğini»[183]

√ «Davalı banka, teminat mektubu bedelinin ödenmesi istenildiğinde bedeli ödemekle yükümlü bulunduğundan ve somut olayda bedeli de ödemiş olduğundan rücu hakkını kullanarak ödediği bedeli teminat mektubu düzenlenmesini isteyen kredi müşterisi olan davacı şirketten istemekte haklı olduğunu»[184]

√ «Vade farkı istenebilmesi için taraflar arasında bu konuda yazılı bir sözleşme ya da teamül halini almış fiili bir uygulamanın mevcudiyetinin kanıtlanması gerekeceğini, mal bedeline ilişkin faturaya vadesinde ödenmediği takdirde vade farkı uygulanacağına ilişkin şerh düşürülmesi ve faturaya süresinde itiraz edilmemesinin vade farkı istenebilmesine olanak vermeyeceğini»[185]

√ «Haczin icrai haciz olduğu, ihtiyati haciz olmadığı, dava konusu senetlerin baskı altında verildiğinin kabul edilemeyeceğini, öte yandan, davacının dava dışı borçlu şirketin ortaklığından ayrılıp, hisselerini başkasına devretmiş olmasının, onu vermiş olduğu şahsi senetlerinden dolayı borçlu durumundan kurtaramayacağını»[186]

√ «Davacının icra mahkemesine başvurarak takibin iptalini istemesi gerekirken, bu yola başvurmaksızın doğrudan menfi tespit davası açması halinde mahkemenin bu yönü de incelemesinin mümkün olduğunu»[187]

√ «Taraflar arasındaki menfi tespit davasında, davalı tarafından dava konusu tutarlara ilişkin bir talepte bulunulmadığından mahkemece, ‘davacı şahıs ve davacı şirket hesabına para iadesi’ne karar verilmemesi; sadece davacının davalı banka çalışanının yapmış olduğu usulsüz işlemler nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi ile yetinilmesi gerekeceğini»[188]

√ «Çeklere dayalı menfi tespit istemine ilişkin olduğu, davada ... Belediyesi lehtar durumunda olup, çeklerin arkasında ilk cironun İstanbul ili ... Belediye Başkanlığı kaşesi üzerine atılan imza ile gerçekleştiği görüldüğünden, mahkemece belirtilen bu yönler üzerinde durulup araştırma ve inceleme yapılması gerekeceğini»[189]

√ «Davacının müteselsil kefil olarak imzası bulunmayan daha sonraki tarihli Genel Kredi Sözleşmelerinden sorumlu tutulamayacağını»[190]

√ «Mahkemece davacılar tarafından dosyaya sunulan 12.08.2009 tarihli belge ile ilgili olarak davalılara isticvap davetiyesi çıkarılarak belge altındaki imzaların davalılara ait olup olmadığının sorulup tespit edilmesi, imza inkarı halinde imza incelemesi yaptırılması ve bu şekilde yapılacak araştırma ve inceleme sonucunda imzaların davalılara ait olduğunun saptanması halinde satışa konu iş makinesinin tarım kesiminde kullanılan bir makine olması sebebiyle 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 22. maddesine göre Ziraat Odalarınca tescili gerektiği ve aynı Kanunun 20/d maddesi uyarınca tescilli araçların noterlerce yapılmayan her çeşit satış ve devirleri geçersiz olup, geçersiz satışlarda herkesin aldığını aynen iade ile yükümlü bulunduğu hususları gözetilerek sonucuna göre bir karar verilmesinin gerekeceğini»[191]

√ «Her ne kadar davalı ile dava dışı şirket arasında ve davacının kefil olarak imzaladığı protokol esas alınarak karar verilmiş ise de, söz konusu protokole dayalı yapılan bir takip olmadığı gibi bu protokole dayalı açılan bir dava da olmadığı, ayrıca hükme esas alınan bu protokolde takip konusu senetlere ilişkin bir kayıt da bulunmadığından; takip konusu kambiyo senetlerinde lehdar davalının ciro imzasının bulunmadığı ayrıca davalının üzerinde alacaklı ve borçluluk sıfatlarının birleştiği gözetilerek bir karar verilmesi gerekeceğini»[192]

√ «Dava konusu çeklerin keşidecisi -Ltd. Şti. olup; çek arkasında 2. ciranta olarak bu şirket vekilinin ciro imzasının bulunmasının alacaklı-borçlu sıfatının birleştiğini göstermeyeceğini, çünkü keşideci şirketin ayrı bir tüzel kişiliğin bulunduğunu»[193]

√ «Tarım makinesi niteliğindeki biçer döverin tescilinin Ziraat Odasınca yapılacağını (2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu mad. 22; Karayolları Trafik Yönetmeliği mad. 29); tescilli araçların noter dışı satışlarının geçersiz olduğunu ve geçersiz satışlarda herkesin aldığını iade etmekle yükümlü olduğunu (2918 s. K. mad. 20, Yönetmelik mad. 36)»[194]

√ «Davaya konu çekin lehdarı olan davacı şirket, çekin arkasındaki cirosunun sahte olduğunu beyan ettiğinden; davacı lehtar şirketin davaya konu çekten dolayı sorumlu tutulması mümkün olmasa bile, TK.’nun 589. (şimdi; TTK.’nun 677.) maddesinde düzenlenen imzaların istiklali ilkesi gereğince çekin keşidecisi olan ve imzası hakkında tartışma olmayan diğer davacının davaya konu çekten dolayı mahkemece sorumlu tutulmamasının isabetsiz olduğunu»[195]

√ «Mahkemece, davacı vekilinin dilekçesindeki tefrik ve vazgeçme talepleri dikkate alınıp, gereği yapıldıktan sonra menfi tespit, istirdat ve işyeri teslimi istemleri yönünden dosya kapsamına göre karar verilmesi gerekirken, tüm talepler yönünden yetkisizlik kararı verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu»[196]

√ «İcra takibine konu bononun tanzim tarihinin vade tarihinden sonra olması halinde kambiyo senedi niteliği taşımayacağını ve belgeye dayalı olarak ‘kambiyo senetlerine’ özgü icra takibi başlatılamayacağını, davacı borçlu da bu kambiyo senetlerine özgü takip nedeniyle borçlu olmadığının tespitini istemiş bulunduğundan, menfi tespit istemine konu icra takibinin dayanağı olan senedin kıymetli evrak vasfı taşıyıp taşımadığının araştırılmasının da somut uyuşmazlığın çözümü için gerekli bir husus olduğunu»[197]

√ «Dava konusu bononun davacının oğlunun davalıya olan kira ve aidat borcunun teminatı olarak düzenlendiği kabul edildiğine göre, kira sözleşmesinin tarafları arasındaki borç ve alacak miktarı ile varsa ödemelerin mahsubu ile alacak miktarının saptanması gerekeceğini»[198]

√ «Davalının elektrik abonesi olan davacı, aboneliği iptal ettirmedikçe abonelik üzerinden tüketilen normal veya kaçak enerji bedelinden fiili kullanıcı ile birlikte davalıya karşı müteselsilen sorumlu olacağından, dava konusu alacak döneminde yürürlükte bulunan Elektrik Tarifelerinin ilgili maddeleri uyarınca, davalının normal tüketim bedelinin aslından sorumlu olduğu, Yönetmelik gereğince elektriğin kesilmesi gereken tarihin belirlenmesi, bu tarihe kadar olan borcun tamamının hesap edilmesi, bu tarihten sonraki dönem için ise davalının elektriği kesmemesinin müterafik kusur teşkil edeceği ve bununda ancak davacı için gecikme zammı ve faizden muafiyeti sağlayacağı gözetilerek bilirkişiden rapor alınmak suretiyle bir karar verilmesi gerekeceğini»[199]

√ «Davalı, davacı hakkında yapılan icra takibinin konusunun araç bedeli dışında kalan ve kira sözleşmesinden kaynaklanan diğer alacaklar olduğunu savunmakta, mahkeme ise, sadece araç bedelinin davalı tarafından sigortadan tahsil edilmesi nedeniyle ve bununla sınırlı kalarak yaptığı değerlendirme sonucu hüküm kurmuş olduğundan davalının alacak kalemleri olarak beyan ettiği, davalıdan delil ve belgeleri sorulup, aralarında sigorta konusunda uzman bir bilirkişinin de yer aldığı bilirkişi kurulundan alacağın varlığı konusunda rapor alınarak ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceğini»[200]

√ «Menfi tespit davasında, hükme esas alınan taahhütnameyi davacı adı geçen şirketin temsilcisi sıfatı ile imzaladığı görülmekte olup davalı alacaklı kira alacağının tahsili amacı ile her iki davacı hakkında takip başlatmış ise de davacının kiracı sıfatı olmadığından kira borcundan dolayı sorumlu tutulması düşünülemeyeceğinden davacı yönünden davanın kabulüne ve borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekeceğini»


Yüklə 12,14 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   53   54   55   56   57   58   59   60   ...   111




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin