İmam Humeyni'nin Liderlik Tarzı



Yüklə 1 Mb.
səhifə35/46
tarix21.08.2018
ölçüsü1 Mb.
#73752
1   ...   31   32   33   34   35   36   37   38   ...   46

3- Liderin Halkçılığı


“Kalpler üzerinde yöneticiliğin” en önemli unsurlarından biri de liderin halkçılığı olgusudur. Eğer lider, mütevazi davranışlarıyla takipçilerine hizmet eksenli yaklaşımı telkin edebilir ve onlara kendisinin onların iyiliğini ve hayrını istediğini anlatabilirse ve liderin bu davranışlarına ilahi motivasyon eşlik ederse, lider halk üzerinde nüfuz kurma ve onları etkisi altına alma gücüne sahip olabilecektir. Bunun sonucunda da halk lideri takip edecek ve bu takipçilik zorlamaya dayalı değil, aksine özgürce ve demokratik bir şekilde olacaktır.

İmam Humeyni, dini referanslardan ilham alan ve mütevazi davranışlarıyla İran halkının gönüllerini fetheden ve teorilerini de pratiğe aktaran ilahi bir liderdi. O, kendisini halkın hizmetkârı olarak tanımlıyordu ve onların hayrını istediğini de ispat etmişti.

Halk ve Millet Kavramı

Halk veya milletten kastedilen belli bir yurtta yaşayan ve müşterek yurtta yaşıyor olmaktan dolayı birlik beraberlik içinde olan insanlar topluluğudur. Bu insanlar topluğu, ırk veya kan bağı açısından farklı olabilirse de yazgıları onları bir arada toplamıştır ve uzun bir zaman sonrasında ortak ilgilere, duygulara ve kültüre sahip olmuşlardır. Bu yüzden bu nitelikler dikkate alınarak şöyle söylenebilir: “Bir yurtta yaşayan insan toplulukları; köken, tarih, adet, gelenek ve dil ortaklığına sahipse millet diye adlandırılır.”[1]

Şunu da dikkate almak gerekir ki millet kavramı bazen halk kavramından daha geniş, bazen ise daha sınırlı anlamda kullanılmaktadır. Fars halkı dediğimiz zaman bir toplumsal gerçekliği, yani İran’ın bir ilinde yaşayan ve İran milletinin bir parçası olan bir insan topluluğunu göz önünde bulunduruyoruz. Ama Asya halkı veya dünya halkı dediğimiz zaman çok sayıda milletten oluşan bir başka gerçekliği göz önünde bulunduruyoruz. Bazen de bu iki kavram birbiriyle aynı anlamda kullanılıyor. Bu yazıda halk ve millet kelimeleri aynı anlamda kullanılmıştır.[2]

Millet kavramı konusunda muhtelif görüşler bulunmaktadır. Örneğin Alman düşünürler, millet konusunda kavmi ve ırki etkenleri esas almışlardır. Onlar, Aryan ırkını üstün, diğer renkteki ırkları ise aşağı düzeyde görmüşlerdir. Dolayısıyla bu yaklaşıma göre saf beyaz Aryan ırkı, Alman ırkı, yani Alman milletidir.[3]

Fransız düşünürlere göre ise ortak hayat faktörleri; savaşlar, barışlar, yenilgiler ve başarılar gibi tarihi olaylar, bir tür ortak milli ruh yaratmaktadır. Bu ortak acılar, mutluluklar ve hatıralar, insanları bir arada toplamakta ve ortak bir kültür oluşturmaktadır. Bu milli bağlar da milleti vücuda getirmektedir.[4] İmam Humeyni’nin yaklaşımında, halkın bireyleri toplumsal sınıflarına ve toplumsal niteliklerine göre birbirinden ayrıcalıklı değildir. Hiçbir toplumsal grup veya sınıfın, bir başka grup veya sınıfa üstünlüğü yoktur. Onun görüşüne göre;

“İslam’da zengin kişilerle zengin olmayan kişiler arasında, beyazlarla siyahlar arasında, Sünni ve Şii grup ya da şahıslar arasında, Arap, Acem, Türk veya başkaları arasında hiçbir şekilde bir üstünlük veya ayrıcalık yoktur. Ayrıcalıklar, maddiyatta değildir, varlıkta değildir. Bu ayrıcalıkların ortadan kaldırılması gerekmektedir. Halkın tümü eşittir. Tüm kesimlerin bütün hakları onlara verilmektedir.”[5]

Bu yaklaşımda sınıfsal, kavmi, ırki veya dilsel açıdan hiçbir ayrıcalık yoktur. Doğal olarak bu yaklaşım, İmam Humeyni’nin sahip olduğu dini değerler düşüncesinin bir ürünüdür. Değerler düzeni, dünya görüşü gibi temel inançlardan neşet etmektedir ve İmam Humeyni gibi bir muvahhidin düşüncesindeki kültür haline gelen ve bu yolla onun liderliğini etkileyen temel etkendir. Bu görüş doğrultusunda milletin oluşumundaki en önemli unsur, İslami ideolojiden kaynaklanan değerlerdir. İmam Humeyni, böylesi bir görüşe sahip olarak İslami yönetimin kurulmasının hedefini, İslam ümmetinin vahdetinin korunması, tek bir cümleyle İslam vatanının emperyalistlerin nüfuzundan korunması olarak ortaya koymuştur.[6]

Görüldüğü gibi burada başka coğrafyaları hâkimiyet altına almaktan söz edilmemektedir. Aksine, İslam vatanından ve İslam ümmetinden söz edilmesi, tevhidi kültüre, ideolojiye, inançlara ve dünya görüşüne tekabül etmektedir. Bu da kelime-yi tevhid ve tevhid-i kelime kavramlarının şemsiyesi altında toplanmaktadır. Bu sebeple İmam Humeyni’nin yaklaşımında halk ve millet kavramları dünyada söz konusu olan klasik anlamlardan farklı ve özel bir anlam taşımaktadır. Belki de yaklaşımdaki bu farklılıktan dolayı İmam’ın nazarında milliyetçilik reddedilmiştir ve milliyetçilik, emperyalistlerin Müslümanları zayıflatmak için öne sürdükleri bir plan olarak görülmüştür.[7]

İran Milleti İslam Tarihinin Aydınlık Çehresi

İran milletinin İmam Humeyni’nin nazarında yüksek bir konumu vardı. O, daima İran milletine saygıyla bakar ve onu İslam tarihinin aydınlık çehresi olarak nitelendirirdi. O, şöyle buyurmuştu: “İran’ın aziz milleti, hakikaten muasır dönemde büyük İslam tarihinin aydınlık bir çehresidir.”[8]

İmam, Müslüman milletleri kıyasladığı zaman yaşadığımız çağda İran milletini diğerlerinden daha iyi görmekte ve şöyle buyurmaktadır: “İran milleti ve onun milyonluk kitleleri yaşadığımız çağda Resulullah (s.a.a) döneminin Hicaz milletinden, Emiru’l- Müminin (a.s) ve Hüseyin bin Ali (a.s) döneminin Kufe ve Irak milletinden daha iyidir.”[9]

İmam Humeyni’nin İran milletini üstün tutmasının sebebi, onların üzerlerine düşen ilahi görevleri tam olarak yerine getirmelerinden dolayıydı. Hâlbuki ötekiler, Peygamber’i (s.a.a) ve Masum İmamları (a.s) anlamamışlardı. İran milleti ise masum olmayan bir liderin işaretiyle harekete geçerek görevini en iyi şekilde yapmıştı. Bundan dolayı İmam Humeyni İran milletini yüceltmiş, bu milletin yaptıklarını doğru görmüştü. Nitekim o, şöyle buyurmuştur: “İnsafla söylemek gerekirse devrimin başından bu zamana kadar işini yüzde yüz doğru yapan milletti.”[10]

İmam Humeyni, bu yaklaşımı doğrultusunda kendisini milletin hizmetkârı olarak tanımlamakta ve milletin ilahi motivasyonunu bu milleti yüceltmesinin sebebi olarak ortaya koymaktadır.

“Bizim her neyimiz varsa bu millettendir. Elbette bütün bu işleri Allahu Ekber feryatlarıyla gerçekleştiren milletten.”[11]

Yukarıda anlatılanlar doğrultusunda, İran milleti diğer İslam milletleri arasında kendine özgü özellikleri ile özel bir değere ve itibara sahiptir. Bu milletin ilahi motivasyonu ve görevlerini doğru bir şekilde yerine getirmesi, liderlerinin gözünde onları İslam tarihinin aydınlık bir çehresi haline getirmiştir ve liderle takipçileri arasındaki bu ilişkiyi dini bir ilişki kılmıştır.

Bu samimi ilişki ilerici ve değiştirici bir ideolojiyi göstermektedir ve İran milletini İslami oluşu ve ilahi motivasyonla hareket etmesi çerçevesinde yüceltmektedir. İmam Humeyni, İran milletinin Resulullah (s.a.a), İmam Ali (a.s) ve İmam Hüseyin (a.s) dönemlerindeki halkın yoksun olduğu özelliklere sahip olduğuna dikkat çekerek bu milletin hizmete layık olduğunu belirtmekte ve kalpler üzerine yöneticiliği liderle takipçileri arasındaki özel ilişkiyle tefsir etmektedir.



[1]      Grand Larouse; Encyclopedique; Volume 7 (NAT)

[2]      Ebu’l- Muhammed, Mebani-yi Siyaset, s. 113

[3]      Duvorje, Camieşinasi-yi Siyasi, tercüme: Kazi, s. 175

[4]      Kazi, Hukuk-ı Esasi ve Nehadha-yi Siyasi, c. 1, s. 207

[5]      Sahife-yi İmam, c. 6, s. 461, 462

[6]      İmam Humeyni, Velayet-i Fakih, (Hukumet-i İslami) c. 12, s. 36

[7]      Sahife-yi İmam, c. 13, s. 209

[8]      Age. C. 21, s. 327

[9]      Age. S. 410

[10]     Age. C. 15, s. 122

[11]     Age. C. 13, s. 196

Yüklə 1 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   31   32   33   34   35   36   37   38   ...   46




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin