Kalpler Üzerinde Yöneticilik Kavramı
Liderlik bir tarife göre kişiler üzerinde “nüfuz ve etkileyicilik” kurmak demektir. Bu nüfuz, insanların kalplerine yerleştiği zaman etkili olacaktır. Bu tanıma göre liderlik başkalarının kalpleri ve inançları üzerine nüfuz kurma sanatıdır. Bu sanat da zorunlu olarak diğer kalpleri kuşatmak için bir liderin kalbinde başlamalıdır.
Kalpler üzerine yöneticilik, “management to heart”, insanları içten değiştirecek şekilde gönüllere nüfuz etmek ve onları etkilemek anlamına gelmektedir. Bu tarife göre yöneticilik sanatı, kalplerin yönetimi ekseninde dönmektedir. Yönetici, insanların kalplerini değiştirebilmelidir. Doğal olarak lider ya da yöneticinin kendisi değişmemişse bir değiştiricilik etkeni olamaz. Bu yüzden başkalarının kalplerine nüfuz etme sanatı, kesinlikle o değişimin Allah’ın elinde olduğu bir liderden neşet edebilecektir. İslam Devrimi Lideri’nin ifadesiyle “Kalpleri değiştiren Allah’tır. Sen Allah’a yönel ki halkın gönlü de sana yönelsin.”[1] Binaenaleyh eğer bir lider, takipçilerinin kalbinde hükümet kurmak istiyorsa, kendinde Allah’ın hükümetini kabul etmeli, ilahi emanetin ağır yüküne tahammül etmelidir. Elbette bu emanete tahammül etmek çok zor ve takat tüketicidir. Çünkü bu ağır emanet; gökleri, yeri ve dağları korkutmuş ve onlar bu ağır emaneti yüklenmekten kaçınmıştır. Nitekim Kur’an şöyle buyurmaktadır:
“Biz, emaneti göklere, yere ve dağlara sunduk, onlar bunu yüklenmekten korktular.”[2]
Burada emanetten neyin kastedildiği sorusu sorulabilir.
Buna cevaben şöyle denmiştir: “Emanet, insan için onun görüş, inanış ve salih ameli ve kemal tarikine süluk etmesiyle hâsıl olan bir kemaldir. Yani maddi hazlardan ihlasın zirvesine yükselmektir.”[3]
Bu emanet, ilahi velayettir; insan onu kabullenmiştir. İnsan, onu yüklenme liyakatine sahiptir. Gökler ve yer o liyakate sahip olmadığı için onu yüklenmemiştir.[4] Allame Tabatabai’nin sözlerinden istifade ederek bu ağır sorumluluğu yüklenmenin şartının iman ve salih amel olduğunu[5] söyleyebiliriz. Şimdi eğer bir lider veya yönetici, ilahi velayet ve hükümet şartını kabullenmişse, kendisinin Allah’la ilişkisini ıslah etmeli ve bu ilişkiyi güçlendirmelidir. Allah’la ilişkinin güçlendirilmesi, ilahi ubudiyet ve rububiyet alanına adım atmaktır. Bu yüzden kalpler üzerinde yöneticiliğin esası, insanın Allah’la ilişkisini ıslaha dayanır. Haktan halka doğru ilişki, bu bakışla ubudiyet ve rububiyet arasında doğrudan bir ilişki mevcuttur. Yani, insan ubudiyet yolunda adım attığı oranda rububiyet alanında yükselmekte, kendindeki her şeyden geçmekte, güce ulaşmakta ve işlerin sahibi olmaktadır. Bu yüzden “Ubudiyet yolunda ilerleyen kulluk lezzetinin sıcaklığıyla alnını secdeye koyan bir kimse, rububiyet izzetine kavuşur. Rububiyet hakikatine kavuşma yolu, ubudiyet derecelerinde ilerlemektir.”[6] Elbette Allah’a kulluk lezzetinin sıcaklığı her insani şeref ve izzet tacından daha yüksektir.
Önceki bahislerden genel bir netice çıkararak denilebilir ki eğer bir lider veya yönetici, kalpler üzerinde yöneticilik kurmak, takipçilerinin ruhlarının derinliklerine nüfuz etmek istiyorsa, bunun gerekli şartı kendisinin Allah’ın hükümetinin nüfuzu altında olmasıdır. İnançta ve davranışta, ilahi emaneti kabul etmesi ve Allah’la ilişki kurmasıdır. Yani ubudiyet yolunda adım atıp rububiyet alanında yükselmesidir. Lider veya yönetici, kulluk lezzetinin mührünü alnına koyarsa rububiyet (iktidar) izzeti kazanır ve insanların ruhlarının derinliklerine nüfuz eder.
[1] Sahife-yi İmam, c. 1, s. 121
[2] Ahzab, 72
[3] Tabatabai, Tefsiru’l- Mizan, c. 16, s. 349
[4] Age.
[5] Age.
[6] Sahife-yi Nur, c.1, s. 274
Kalpler Üzerinde Yöneticilik Kurmanın Şartları
Kalpler üzerinde yöneticilikte liderin takipçilerinin gönüllerine hâkim olması ve onları hedeflere ulaşabilmek için seferber edebilmesi gerekir. Burada şöyle bir soru sorulması mümkündür: Lider, kalpler üzerinde yöneticilik kurabilmek için insanların kalplerine nasıl hâkim olabilir? Kalpler üzerinde yöneticilik kurmanın gerekli şartı, kendinde ilahi hükümeti kabul etmektir, bu kabulün gerekli şartı da Allah’la ilişkinin ıslah edilmesidir. Allah’la ilişkisini ıslah eden ve Rabbine gerçek bir kul olan bir kimsenin ise inanç ve salih amelle süslenmesi gerekir. Allah, bu suretle onun muhabbetini başkalarının kalbine yerleştirir, onu sevilen biri yapar, bunun sonucu olarak da kalplerdeki nüfuzu artar. Kur’an bu konuda şöyle buyurmaktadır:
“Şüphesiz ki iman edip salih amel işleyenlere, Rahman, bir sevgi var edecektir”[1]
Kuşkusuz, gönüllerdeki sevgi, salih kulun halkın arasında özel bir yere sahip olmasına sebep olmakta ve onların kalplerine hâkim olmaktadır. Bu izzet de doğal olarak Allah’a itaatin sayesinde elde edilmektedir.
Hatırlatmak gerekir ki bazı kişilerin kavimsel, hükümetsel ya da saltanatsal açıdan hiçbir konuma sahip olmaması mümkündür. Bununla birlikte bu tür kişiler de Allah’a itaatin sayesinde yüksek bir konum elde edebilir ve gerçek bir izzet kazanabilirler. Bu önemli mesele Şia’nın İkinci İmamı’nın sözlerinde görülmektedir. O, şöyle buyurmaktadır:
“Eğer aşiretin ve taifen olmaksızın bir izzete sahip olmak istiyorsan, bir saltanata ve makama sahip olmaksızın görkeme ve heybete sahip olmak istiyorsan, Allah’a isyan lezzetinden, Allah’a itaat izzetine doğru hareket et.”[2]
Yukarıda anlatılanlardan istifade edilerek denilebilir ki kalpler üzerinde yöneticilik, insanın Allah’a itaat ederek kazanabileceği İslami bir yöntemdir. İman ve salih amelle, kalplerde muhabbet yaratılmakta ve sonuçta salih kul, Rahman olan Allah’ın vesilesiyle kalpler üzerinde hâkimiyet kazanmaktadır. Bu da ubudiyet sayesinde kazanılan bir izzettir. Sonuç itibariyle yöneticiler ve liderler, eğer bu ilahi hediyeye sahip olmak ve kalpler üzerinde yönetim kurmak yönteminden yararlanmak istiyorlarsa, Allah’ın hâkimiyetini kendilerinde kabul etmeli, kendileriyle Allah arasındaki ilişkiyi ıslah etmelidirler.
Kuşkusuz, Allah’ın hâkimiyetini kabul eden bir kimse, inançta ve amelde Allah’tan başka hiçbir şeyi düşünmez ve Allah’ın rızası istikametinde muhlis bir şekilde adım atar. Doğal olarak böylesi bir kişi, Allah’a iman ve salih amelle süslenecek ve “hayırlı işlerde yarışın” ilahi çağrısı doğrultusunda hayırlı işlerde yarışacaktır. Bu anlatılanlar ışığında salih bir kul olarak görülen İmam Humeyni, kendisiyle Allah arasındaki ilişkiyi ıslah etmiş, Allah’ın rızası doğrultusunda muhlis bir şekilde hareket etmiş, sonuçta da Allah onun sevgisini İslam ümmeti içerisindeki milyonlarca insanın kalbine yerleştirerek kalpler üzerinde yöneticilik kurmasını kolaylaştırmıştır. Allah’ın bu salih kulu, bu ilahi hediyeden yararlanarak söz konusu modeli toplumun diğer liderlerine ve yöneticilerine teklif etmiştir.
[1] Meryem Suresi, 96
[2] Meclisi, Biharu’l- Envar, c. 44, s. 139
Dostları ilə paylaş: |