İmam Humeyni'nin Liderlik Tarzı


Kalpler Üzerine Yöneticilik Modelinde Lider ve Yöneticilerin Halkla İlişkisi



Yüklə 1 Mb.
səhifə36/46
tarix21.08.2018
ölçüsü1 Mb.
#73752
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   ...   46

Kalpler Üzerine Yöneticilik Modelinde Lider ve Yöneticilerin Halkla İlişkisi


Daha önce de belirtildiği gibi İmam Humeyni’nin yaklaşımında liderin halkla ilişkisi, onun İslam ümmetine ve İran milletinin güzel olan davranışlarına dayalı bir yorumla anlamlandırılmaktadır. Bu dini ilişki, liderle halkın birbirine bağlılığını ve her birinin özel kavramını tedai ettirmekte ve kalpler üzerine yöneticiliği de onun olumlu etkisi olarak telakki etmektedir. Kur’an-ı Kerim’de liderle takipçileri arasındaki ilişki, samimi ve şefkatli bir rabıta olarak kabul edilmiştir. Bununla birlikte liderle karşıtları arasındaki ilişki şiddetli davranış şeklinde tanımlanmıştır. Allah Teâla, İslam lideri ile halk arasındaki ilişki, takipçilerin iç ilişkisi ve onların kendi dinlerinden olmayanlarla ilişkisi hakkında şöyle buyurmaktadır:

“Muhammed Allah’ın Resulüdür. Onunla birlikte olanlar kâfirlere karşı şiddetli, kendi aralarında müşfik ve merhametlidir.”[1]

Allame Tabatabai, bu ayetin tefsiriyle ilgili olarak şöyle buyurmaktadır: “Kâfirlere karşı şiddetli, kendi aralarında müşfik ve merhametli cümleleri, müminlerin kâfirlere karşı şiddetli, müminlere karşı ise şefkatli davrandıklarının ifadesidir.”[2] Doğal olarak müminler kendi aralarında şefkatli oldukları zaman müminlerin liderlerinin de onlara karşı davranışı şefkatli; İslam liderinin takipçileriyle ilişkisi samimiyet ve rahmet çerçevesinde olacaktır.[3] Takipçiler tarafından liderleriyle kurulan bu tür bir ilişki, yakın ve samimi bir takipçiliktir ve böylesi bir takipçilik Kur’an’ın ifadesiyle ilahi rahmeti de beraberinde getirmektedir. Allah, bu çerçevede Peygamber’ine şöyle buyuruyor:

“De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”[4]

Görüldüğü gibi Allah’ın sevgisi, peygamberin takip edilmesine ve ona tabi olunmasına bağlıdır. Allah’ın Resulü’nü takip eden liderler ve yöneticiler, Allah’ın sevgisini kazanırlar ve Allah tarafından sevilirler. Onların müminlerle ilişkisi de mütevazılığe dayanır. Kur’an, Allah tarafından sevilen ve kendileri de Allah’ı seven bir topluluktan söz etmektedir. Bu topluluk, müminlere karşı mütevazı, kâfirlere karşı ise şiddetli davranmaktadır. Nitekim Allah şöyle buyurmaktadır:

“Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, (bilin ki) Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler. Onlar müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı güçlü ve onurludurlar. Allah yolunda cihad ederler. (Bu yolda) hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. İşte bu, Allah’ın bir lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.”[5]

Allame Tabatabai, bu ayetin tefsirinde şöyle buyurmaktadır: “Ezilletin ale’l-müminine cümlesi, müminler karşısındaki tevazuun şiddetine kinayedir. Bu tevazu, Allah’ı ve onun velilerini tazimi anlatır. Eizzetin ale’l-kâfirine ifadesi ise bu Allah’ın velilerinin kendilerini kâfirlerin yalancı izzetine itina etmeyecek şekilde yüce görmelerine kinayedir.”[6]

İlahi lider ve yöneticilerin halkla ilişkisi, Kur’an-ı Kerim’den ilham alarak, müminlere karşı samimi ve mütevazı, kâfirlere ve müstekbirlere karşı ise sert ve şiddetli davranan kişilerin ilişkisi gibi olabilir. Yukarıdaki ayetlerden de anlaşıldığı üzere bazıları kendimizden olanlar, bazıları ise kendimizden olmayanlardır. İlahi liderlerin kendimizden olanlarla ilişkisi mütevazı, kendimizden olmayanlarla ise güçlü ve azametlidir. İmam Humeyni, bir dini lider olarak Kur’an öğretilerini model almak suretiyle kendisinin ve İslami yöneticilerin halkla ilişkisini tarif etmiş ve bu konuda tavsiyelerde bulunmuştur.

O, alt ve üst sınıflarda yer alan halk kesimlerini mustazaf ve müstekbir kavramlarıyla sınıflandırdı. Nitekim şöyle buyurmuştur:

“Bu İslam mustazafların taraftarıdır… O yüksek yerlerde oturanlar, bu kesimi aşağı saydılar ve onlara aşağı sınıf dediler. Müstekbirlerin mantığı işte buydu. İstikbar gösterirlerdi ve büyüklük taslarlardı. Bizim toplumumuzu, milletimizi, aşağı sınıf sayarlardı.”[7]

İmam’ın görüşüne göre, Peygamber (s.a.a) üç sınıfı sermayedarlara karşı bir araya getirdi.[8] Hatta ona göre Peygamber (s.a.a) de işte bu aşağı sınıfın bir parçasıydı.[9] İmam Humeyni’nin özgürlükçü bir lider olarak mustazaf halkla ilişkisi samimi ve dostaneydi. O, bu devrimi varoşlarda yaşayanların, yoksulların ve mahrumların gerçekleştirdiğine ve bekasının da bunlara hizmete bağlı olduğuna inanırdı.[10]

O halde İmam Humeyni’nin yaklaşımında dini yönetimin ve hükümetin temeli halktır.[11] Ve yöneticiler ile halk arasındaki ilişki halkın yararı doğrultusunda tanımlanabilir.



[1]      Fetih suresi, 29. ayet

[2]      Tabatabai, Tefsiru’l-Mizan, c. 19, s. 299

[3]      Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın Resulü’nün (s.a.a) halkla ilişki biçimi konusunda birçok ayet bulunmaktadır. Bu çerçevede şu ayete işaret edilebilir: “Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah’tan bağışlama dile. İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.” (Al-i İmran: 159)

[4]      Al-i İmran, 31

[5]      Maide, 54

[6]      Tabatabai, Tefsiru’l-Mizan, c. 5, s. 384

[7]      Sahife-yi İmam, c.1, s. 121

[8]      Age. C. 6, s. 203

[9]      Age. S. 313

[10]     Age. C. 17, s. 425

[11]     Age. C. 21, s. 412

Ters Piramit Örgütlenmesinde Halkçı Liderler ve Yöneticiler


İslam Devrimi’nin Lideri İmam Humeyni’nin yazdıklarından ve söylediklerinden yararlanarak şunu söyleyebiliriz: Halk, yönetim ve hükümetin en önemli rükünlerinden biridir ve İslam Devrimi ve dini yönetim, halkın desteği sayesinde gerçekleşmiştir. Bu yüzden öncelikle yöneticilerin ve liderlerin halka bakış açısı hükümdarın tabilerine bakış açısı gibi olmamalıdır. Aksine örgütsel piramit, ters piramit şeklinde tanımlanmalıdır. Çünkü halk piramidin tepesinde yer almaktadır. İslam Cumhuriyeti’nin Kurucusu’nun ifadesiyle, “Onlar, (halk) bizim velinimetimizdir. Bizim, velinimetimizin kıymetini bilmemiz ve hizmet etmemiz gerekir.”[1] İkinci olarak İmam’ın yaklaşımında kilit makamların aşağı sınıflara mensup insanların elinde olması gerekir. Çünkü onlar yoksulluğun acısını tatmışlardır ve mustazafları anlayabilirler. İmam bu konuda şöyle diyor: “Mahrumlar, mustazaflar ve halk yönetiminin özelliği, hem meclisinin de hem bakanlarının, mustazafların ve mahrumların ne olduğunu bilen bir yönetim olmasıdır. Çünkü onlar mahrumiyetleri yaşamışlardır.”[2] Yöneticiler, sıkıntı çekmiş kesimlerden seçildiği zaman, onların yöneliminin de bu kesime olması ve yöneticilerin hizmetlerinin mahrumların yararına olması gerekir. Binaenaleyh İmam Humeyni şöyle demektedir:

“Emekçilerin, cepheye gidenlerin, şehid, esir ve kayıp yakınlarının, tek bir kelime ile yalın ayaklıların ve mustazafların maslahatı, refah içerisinde yaşayanların, cephe ve cihattan, takvadan ve İslami nizamdan kaçanların maslahatından önde tutulmalıdır.”[3]

Yukarıdaki hususlar doğrultusunda yöneticilerin ve liderlerin halkçı olması ve mahrumlara ve mustazaflara hizmet ulaştırmaları gerekmektedir. Onların kendilerini halkın hizmetkârı olarak görmeleri ve pratikte de bu yönde adım atmaları gerekmektedir. Milletin hizmetkâr lideri şu inançtadır:

“Beyler, hükümet halkındır. Memleketin bütçesi halkın cebindendir. Sizler, halkın uşağısınız. Hükümetler, halkın hizmetkârlarıdır. Lütfen hizmetkâr olduğunu söyleyip pratikte halkın başına vuranlardan olmayın ve bu zavallı efendilerinizi ayaklar altına almayın.”[4]

“İslami devlette hükümet, milletin hizmetindedir. Milletin hizmetkârı olunuz. Başbakan bile bir zulüm işlese millet onu mahkemeye şikâyet eder, yargı onu mahkeme eder ve eğer suçu ispat edilirse yaptığından dolayı cezalandırılır.”[5]

Yukarıda bahsedilenlerden anlaşılmaktadır ki İmam Humeyni’nin yaklaşımında halktan olan yöneticiler, mahrum ve mustazaf kesimlerin faydasına olacak şekilde hizmet götürmelidir. Onların, mustazafları esas almalarının yanı sıra, kendilerinin de mahrumiyetleri tatmış olmaları gerekmektedir. Mustazafların liderinin yaklaşımında lider ve yöneticiler yoksul kesimlerin bir parçasıdır. Çünkü Allah’ın Resulü (s.a.a) bu mahrum ve yoksul sınıfın bir parçasıydı. Bu yaklaşım doğrultusunda lider veya yöneticiler, emekçi halkın kalplerinde yöneticilik kurabilirler. Çünkü kendileri yoksulluğu çekmiş ve o kesimin bir parçasıdırlar. Bu model ters piramit olarak adlandırılır. Aşağıdaki şema bu modeli göstermektedir. (Ters piramit modeli)

 

 

Şemada da görüldüğü gibi liderin inancına göre devrimin hizmetkârı, “Ne kadar yüksek bir makamda ise o kadar çok hizmetkâr olmalıdır. Halk bilmelidir ki derece yükseldikçe halka karşı daha mütevazı olmaktadır.”[6]



[1]      Sahife-yi İmam, c. 16, s. 25

[2]      Age. C. 18, s. 28, 29

[3]      Age. C. 20, s. 333

[4]      Sahife-yi Nur, c. 1, s. 75

[5]      Age. C.5, s. 228

[6]      Age. C. 7, s. 6


Yüklə 1 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   ...   46




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin