GAZİ SAZ MARAŞ BİRLİK BAŞKANI
- Sayın Müsteşarım, Bakanlığımızın değerli temsilcileri, Sayın Genel Başkanım, OR-KOOP’un değerli temsilcileri, hepiniz bu toplantıya hoş geldiniz, Kahramanmaraş Orman Köyleri adına, hepinize saygılarımı sunuyorum.
AB ile ilgili benim bu konuda pek bilgim yok. Sayın Genel Başkanımız, vekilimiz, bu konularda çalışıyor. Ancak, bizim Kahramanmaraş orman köyleriyle ilgili bazı sıkıntılarımız var, bunları dile getireceğiz. Birlik Başkanı arkadaşlarımızın da anlattığı gibi, dikili kesimlerde bazı sorunlarla karşılaşıyoruz. Ortaklık dışı çalışmalarda orman teşkilatında SSK’ya işte bildiriyorlardı, işte SEKA primi ödenecek diye. Ama, teşkilatta, işletmedeki yetkili arkadaşlar, kooperatif başkanı arkadaşlarımıza, ortaklarınızla beraber çalıştığınızda sigorta primi ödemeyeceksiniz diye bildiriyorlar. Ancak, SSK aldığı primi genelde ödemiyor, kooperatiflerimiz bu konuda sıkıntı altında kalıyor. Ancak, kooperatiflerimizin nakit sıkıntısı olduğundan dolayı, bir aracı şirket buluyor ve o üç milyon gibi, beş milyon gibi metreküp başına kooperatife bir kâr veriyor. Şirketler perde arkasında oynuyor; yani, 300 milyar gibi, 400 milyar gibi bir parayı kooperatiflerimiz ödeyemiyor. Sermayesi geniş olan bir müteahhit geliyor, bu aracı bir kurum olaraktan, perde arkasında bu ürünleri alıyor, 10 milyar kooperatif kâr ederse, işte bir kooperatifte satış oldu, ben bir hesap yaptım, müteahhit işçinin sırtından 75 milyar lira kazanıyor. Bunu arz ediyorum Sayın Başkanım.
AGM ile, ağaçlandırmayla yaptığımız işlerde 40 ncı madde uygulanır diyor, sözde uygulanıyor. İşte, 50 milyarı geçti miydi, biz bunu ihale yapacağız diyor. O zaman 40 ıncı madde nerede kalıyor? Havada kalıyor. Sağdan kırpıtıyor, soldan kırpıtıyor, ağaçlandırmada çalışan kooperatiflerimizin hiçbiri para kazanamadı, girdiler hemen geri çekildiler. Tekrar 15 gün çalışıyor, vatandaşın alacağı para ya 300 milyon lira ya 100 milyon lira, ya 150 milyon lira. Kooperatif götürüyor, 15 milyar, 20 milyar, 3 milyar sigortaya para yatırıyor. Bizim bundan hiçbir kârımız yok, Sayın Müdürüm, Sayın Başkanım. Zaten, biz mağduruz, biraz daha mağdur oluyoruz.
Yüzde 20 indirim yapıyorlar, ihale yapmadan kooperatiflere veriyoruz diyorlar. Yüzde 20 indirim yapıyor; biz zarar ediyoruz. Öbür taraftan müteahhit yüzde 60 kırım yapıyor, bu işi nasıl yapıyor, bu işi nasıl kurtarıyor, ben bunu anlayamıyorum. Bizim yüzde 20 ile kazanamadığımız bir parayı, müteahhit yüzde 60’la nasıl kazanıyor? 50 milyarın üzerine çıkan işleri bizim kooperatiflere vermiyorlar ihale yapıyorlar, biz de burada, yani orman köylüsünün işi elinden alınıyor. Kahramanmaraş’ta orman köylüsü, yani, Türkiye’de yaşayanların hepsi bizim kardeşlerimiz, arkadaşlarımız, dostlarımız; ama, Adıyaman’dan geliyor, örneğin Muş’tan geliyor, Adana’dan geliyor, bizim köyümüzde işi başka insanlar yapıyor. Neden? Düşük maliyetle çalıştığından dolayı. Biz yüzde 20 ile kurtaramıyoruz da, o arkadaş yüzde 60 nasıl kurtarıyor, ben anlayamıyorum.
NURİ USLU (OTURUM BAŞKANI)
Yalnız, tabiî, mutlaka sorunlarınızı anlatacaksınız; ancak, bu arada başlığı unutmayalım; AB Sürecinde Orman Köylüsü ve Ormancılıktaki Yeri ile ilgili olarak da ileriye projeksiyon yapacak şekilde görüşlerinizi de söylerseniz, bize de, bizim yarınki, ilerideki çalışmalarımıza katkı yapmış olursunuz, sizin fikirlerinizden istifade etmiş oluruz. Bakın, şu birkaç konuşmacıyı dinledim. yeni yeni olaylara böylelikle vakıf olmuş olduk.
HASAN. KARAKAŞ (KARABÜK ESKİPAZAR SOFULAR KÖYÜ, HASANLAR KÖYÜ, BANAZLAR KÖYÜ KOOPERATİF BAŞKANI)
- Sayın Genel Müdürüm, Sayın müsteşarlarım, alnı terli, eli nasırlı çilekeş orman köylerinin değerli temsilcileri; konuşmama başlamadan önce hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum, kongremizin de hayırlı olmasını dilerim.
Saygıdeğer arkadaşlar, sayın genel müdürlerimiz, sayın bakanlarımız konuştu, çok mütevazı şekilde dinledik. Ne güzel bir tablo çizdiler, kendilerine minnetle teşekkür ederiz. Bu sene 8 300 metre tomruk ürettik, 2 000 ster de odun ürettik. Aldığımız parayı, buraya gelirken, belki bize söz düşer diye faturaya baktım, 330 milyar lira elime para geçmiş. Ama, şunu da çok unutmadım; İşletmemizin her ihalesine de iştirak ettim, işletmeye giden bedelleri de yazdım. Benim 8 200 metre tomruğumdan, 200 ster odunumdan 1 trilyon 800 milyar lira işletme para kazanmış. 330’unu bize vermiş, geri yanı devlete gitmiş. Dost olalım diyoruz, sevgili, saygılı olalım diyoruz, Sayın Bakanımıza, Sayın Genel Müdürümüze saygı duyalım diyoruz, sevgide kusur etmeyelim diyoruz, güzel güzel de alkışlıyoruz. Allahaşkına, bir insanın, bir köylünün üzerinden yüzde bilmem ne kadar para kazanırsa nasıl dost olalım, nasıl bunlarla dostça yaşayalım arkadaşlar?! Bence yaşayamıyoruz. (Alkışlar) Ben, çok kısa konuşacağım; ama, bir derdim var, o derdimi de anlatacağım, ondan sonra da konuşmamı bağlayacağım.
Saygıdeğer arkadaşlar, benim köyüm şehre 30 kilometre uzaklıkta. 1 500 metre tepeli bir rakamdan aşıyoruz. Şimdi, köyümde 40 santim kar var. O tepeye çıktığımızda 80 santimetre kar var. Köyümden Eskipazar kazasına gelinmesi mümkün değil; ama, kör topal yürüye yürüye geliyoruz. Bizim köylülerimiz dediler ki, Sayın Başkan, köye bir istasyon kuralım, benzin istasyonu. Neyle kuralım, para yok, bir şey yok dedim. Köyün kadınları dediler ki, .................topla götürürüz. Aferin dedik. Birileri inekleri sağarız, peynir paralarını götürürüz dediler. Bizim köyümüzde bir de çorap örerler, birileri de çorapları satarız, onların paralarını götürürüz dediler, emekliler de yarı maaşımızı veririz dediler. Hadi beyler kuralım dedik. Bir benzin, mazot istasyonu kurduk; ama, ruhsatsız kurmuşuz. Köyümüz şehre 30 kilometre, 100 .....var. Arkadaşlar, ruhsat alacaksın dediler, ruhsat almak için bir yıldır uğraşıyorum. Birisi geliyor, soyunma odası olacak diyor, soyunma odasını yapıyoruz, soyunma odasına çelik dolap konacaktı diyor, çelik dolap koymamışsın. Tamam, onu da yapıyoruz, birisi geliyor, arkadaşım şu banyo da gömme banyo olacak diyor. Hadi onu yapmak için de bir ay sürüyor, birisi geliyor dağıtım nasıl yapılır diye duvara çelikten bilgiler asılacak, onu asmamışsın diyor, o da bir ay sürüyor, bir buçuk sene sürdü vallahi. Bitirdik, Ankara’ya Enerji Piyasası Denetleme Kuruluna yolladık. Denetleme Kurulu, onayladı bize gönderdi. Tamam dedi, benzin istasyonu açabilirsiniz dedi. Köyümüze müjde ettik, saygıdeğer köylülerimiz benzinlik ruhsatını da aldık, toplumumuzu, devletimize, milletimize hayırlı olsun dedik. Sağ olun dediler. Ertesi hafta bir zarf daha geldi. İşte, o zarfı şimdi söylediğim zaman da, haklıysa bu devlet alkış yapmayacağız, haksızsa alkış yapacaksınız, ben sizden bunu istiyorum. 57 milyar 150 milyon Sofular Köyüne ceza kooperatifine arkadaşlar. El insaf yahu! Köylüyü topladık, dedik ki, bu köyü satalım. Köyü satalım dedik, köye 30 milyar liradan 30 kuruş fazla veren olmadı. O benzin istasyonu da onun içindeydi. (Alkışlar) Çok güzel şeyler de yaptık. İddia makamında bulunmuyorum, Türkiye’de en güzel kooperatifçiliği yapan adamlardan bir tanesiyiz. 500 milyarın üzerinde kooperatifin serveti var. Benzin istasyonu kurduk, teras atölyesi kurduk, üç iş mekanımız var, Eskipazar Devlet Kereste Fabrikasının altmışta birini aldık kurduk, güzel şeyler yapalım dedik. Görevimizdi... Ben Türk vatandaşıyım, Türk Devletine yakışan şeyleri yapmak boynumun borcu; ama, maalesef bizi bir kere gene yıktılar. Çok üzüldük. Allah, bize acısın, bana acısın. Saygıdeğer devletim de, inşallah, bu düşünceleri göz önüne alırlar. 57 milyar ceza için Danıştay’dan başka yere dava açmazsın demişler. Danıştay’ın kapısını bulana kadar tam dört gün Ankara’da dolaştım. Arkadaşlar, köylü ne anlar Ankara’dan Danıştay’dan! Danıştay’dan başka yere de dava açamazsın dediler. Avukatlara gittik, o Danıştay Mahkemesi Bey, 8 milyardan bir kuruş aşağı olsa mahkemeyi almam dedi. Karabük’teki avukatlara gittim. Ben Danıştay’la uğraşacak kadar kabiliyetim yok, ben mahkemeyi almam dedi. İşte, benim ülkemin acılar içtiği acısını sizlere yansıttım; ama, ona istinaden benim garip köylümün, sizlere, Sayın Bakanlığın Sayın Genel Müdürüne selam ve saygıları var. İnşallah, affederler, yardımcı olurlar dediler. Size tekrar selam ve saygılarımı getiriyorum.
Hepinize saygı ve sevgiler sunarım efendim.
BAŞKAN – Hasan Başkana teşekkür ediyoruz. Şimdi, tabiî, istasyona ceza kesilmiş de, bizimle ilgili bir ceza falan değil bu. Tahmin ediyorum, Enerji Piyasası veya neresi kesti bilmiyorum. Ancak, onu da o zaman burada hemen havale edelim, OR-KOOP Başkanımız burada, o işi halletsin.
OR-KOOP GENEL BAŞKANI CAFER YÜKSEL – Cezayı cezayı kesen halleder.
BAŞKAN – Tabiî şu açıdan: Cezayı halletmek açısıyla değil de, takip ederek tabiî, bizim hepimizin bildiği, şeriatın kestiği parmak acımaz derler bizde. Yani, gerçekten böyle ceza kesilmesi gerekiyor mu, gerekmiyor mu nedir, o tür şeyleri Sayın Başkanımız, yani OR-KOOP Başkanımız, madem kooperatif birliği başkanı, herhalde, bunu takip edecektir.
OR-KOOP GENEL BAŞKANI CAFER YÜKSEL – Cezalardan açıldı. Sadece bu olsa halledeceğiz, bir de Maliyeciler gidiyor kooperatifçilerin üzerine, yani, bu orman köylüsü, bu yoksul köylü nelerle uğraşıyor. Bir de maliyeciler yürüyor. Her şeyi bitirdiler, kooperatiflerle uğraşıyorlar.
ERAY ÇİÇEK (MUĞLA KÖY-KOOP BİRLİK BAŞKANI)
– Sayın Müsteşarım, çok değerli genel başkanım, değerli bürokrat arkadaşlar, çok değerli orman köylüleri; Hasan Başkandan sonra konuşmak biraz zor olacak; ama, AB sürecinde orman köylüsü ve ormancılığımızın yeriyle ilgili istişare toplantısında, biraz önce Sayın Müsteşarımızın da arz ettiği gibi, orman köylerinin orman idaresiyle olan problemlerini tartışır hale geldik. Bence, bu başlığa uygun bir şekilde birkaç şey söylemek için buraya çıktım. Öncelikle, orman köylüsünün nüfusunun bir tespiti hususunda bir eksikliğimiz var. Sayın Genel Başkanım biraz önceki arzlarında söylediği gibi, neredeyse 10 milyona yakın bir orman köylüsünün olduğunu, Sayın Genel Müdürümüzün ifadeleriyle de ya da bakanımız mı dedi, tam hatırlamıyorum, bunun 2-3 milyon olduğu. Herhalde ikisi de doğru değil ki, ortası olacak herhalde bunun; çünkü, arada oldukça fark var. Bu da şuradan kaynaklanıyor: Öncelikle orman köylüsüyle orman köylünün tanımının biraz daraltılması gerektiği kanaatindeyim. Muğla İlinde orman, böyle S gibi her yere çizmiş, Muğla’da orman köyü bulmamak mümkün değil, bütün köylerimiz, beldelerimiz orman köyü. Bakıyorum, tarımsal alanları çok geniş, sulak arazileri çok geniş bir köyümüzde, ORKÖY kredi vererek, bir yatırım yapmış. Aynı yere dönmüş dolaşmış gelmiş, Tetkem de bir yatırım yapmış. Ama, her tarafı ormanlarla çevrili, toplam arazisi 3 000 dönümü bile bulmayan ormanın içinde kalmış köyümüze, ORKÖY’ün eli uzanmamış. Bu tespiti bir kere yapmak durumundayız diye düşünüyorum. Bizim köylerimize gittiğimizde bazen, işte soruyoruz, köyümüzde çiftçi ne kadar, emekli ne kadar diye. Mesleğin ne diye soruyoruz, çiftçiyim diyor. Sonra öğreniyoruz, 657 sayılı devlet memuru, Emekli Sandığından emekli olmuş. Sonra soruyoruz, şoför esnafıyım diyor, şoförler odasının seçiminde görüyoruz. Hayrola diyoruz, siz çiftçiydiniz, orman köylüsüydünüz, emekliydiniz, şimdi de şoför esnafı mısınız? Şimdi, biraz önce Sayın Bakanımız da burada arz etti. ORKÖY vasıtasıyla, orman köylerine kıt kanaatlarla, zor imkânlarla ülke şartlarında bir kaynak ayrılıyor. Bu kaynağın dağıtımı konusunda 10 milyon dan bahsedilen orman köylüsüne yatırım yapılmasının mümkünü yok. Ama, bu rakamları 3-4 milyon lira, 2 milyonlara, dediğimiz gibi, orman köyünün tanıtımının daraltılmasıyla, bence bir yere varılacağına inanıyorum. Bu konuda, Avrupa Birliği Genel Sekreterliği, herhalde, çalışmalarda bizim nüfusumuz, zaten bir 210 milyon falan gibi tespit eder diye düşünüyorum.
Bir de, 2/B hususu var. Biraz önce Sayın Bakanımız onu da arz etti. Çok sevindirici şeyler de söyledi. 2/B’nin eğer satış işlemleri oluşabilirse, bunun çok miktarını orman köylüsünün menfaatine sunacaklarını söylediler. Biz de birlikler olarak, orman köylülerinin temsilcileri olarak, 2/B hususunda Genel Merkezimizde, Bakanlığımızın istişaresiyle bu hadisenin orman köylüsüne doğru dönmesi hususunda çalışmalar yapmak zorundayız.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygılarımla selamlıyorum, teşekkür ederim.
BAŞKAN – Eray Beye teşekkür ediyorum.
SABRİ ÖZGÜN -ZONGUKDAK BİRLİK BAŞKANI
Sayın Müsteşarım, değerli Genel Müdürüm, değerli genel başkanım, saygıdeğer bürokratlarımız, değerli birlik başkanları, değerli kooperatif başkanı arkadaşlarım; böyle bir toplantının, yıl sonuna yaklaşmış olduğu şu günlerde yapılmış olması, elbette 2005 yılı için çok önemli. Sayın Bakanıma da çıkarken söylemiştim, birim fiyatlarını Sayın Bakanım açıklamadınız, onu da sizden duymak isterim demiştim. İnşallah, bunu da akşam yemeğimizde, Sayın Genel Müdürümüzün ağzından duyacağız. Bu da memnuniyet vericidir. Bunu da Sayın Genel Müdürümden bekliyoruz diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, tabiî sorunlarımız büyük; ama, biz bu sorunları aşamayacak bir ülke değiliz. Bilimden, teknikten, her yönden birikimlerimiz, tecrübelerimiz var, teknik kadrolarımız ülkemizde mevcut; ama, insandan yararlanmayı bilemiyoruz, insanın beyninden yararlanmayı bilemiyoruz, insanın şekline göre hareket ediyoruz, şekline göre karar veriyoruz. Bana göre, insanın yaptığı işe göre karar vermek durumundayız. İşin ehemmiyeti önemli, yaptığı iş önemli olmalı diye düşünüyorum. Benim önerilerim var. Sayın Bakanım da, az önce söyledi, artık orman köylüsünün, kırsal kesimde yaşayan orman köylüsünün gelir düzeyinin yoksulluk düzeyi altında olduğunu herkes benimsedi. Bunu söylemeyen yok. Sosyal devlet olmanın gereği, orman köyünde göç etmeden yaşam standardı seviyesine çıkarmanın yolları da bir bakanlığa ait değil tabiî haliyle, bunu da her zaman biz de söylüyoruz, bakanlık da söylüyor; ama, Orman Bakanlığına düşen çok görevler var. Tabiî biz orman köylüsüysek, Orman Bakanlığı ile genelde işlerimiz, istişarelerimiz var. Bunu da karşılıklı, Sayın Bakanımın söylemiş olduğu masaya oturarak, o masada karşılıklı anlaşarak uzlaşı sağlamamız inşallah, bundan sonra daha verimli olacağına olan inancımızı burada yenilemek istiyorum. Bugüne kadar ben yaptım doğruydu mantığı, artık bundan sonra Avrupa sürecinde olmayacak. Herkes, ben yaptım, doğrudur deme mantığına sahip değil, böyle bir hakkı olmadığına da inanıyorum. Bunları da vurgulamak istiyorum.
Ben bundan 15-20 gün önce kendi bölgemde kooperatif başkanlarımızla seminer düzenledik. İlçe ilçe seminerler yaptık, ilçe ilçe seminerlerden neticesini OR-KOOP Merkez Birliğimize gönderdik. Ben aynı zamanda, biliyorsunuz, Genel Başkan Yardımcısıyım, Pazarlama ve Üretimden Sorumlu. Üretimle de ilgili sorunlarımı Sayın Genel Müdürüme yazdım; ama, çok yazık ki, bunu defalarca şifahi olarak dile getirdim. Bir tebliğde, genel müdürümüzün yetkisi dahilinde olacağı bir tebliğde, bir maddeyi değiştiremedik. Şu anda üretime giriyoruz. Bu tebliğ, bir yasal değişikliğe gerek kalmadan genel müdürümüzün talimatıyla, bürokratlarımızın yapacağı bir tebliğ değişikliği, bir ibare değişikliği. Biz ne yapıyoruz? Kayın envalinin zamanında satılması, depolarda beklememesi ve ormanda bölünmeden kayın envaline yüzde 20 teminat yatırarak yüzde 25 tomruklarımızın depodan alınması diye yüzde 20 bir teminat olayı var. Burada, bütün istihkaklardan yüzde 20 kesiyoruz. O günün şartlarında bu belki iyiydi, bize iyi göründü; ama, bugünün şartlarında artık cevap vermiyor; çünkü, yüzde 20 kesilen istihkak, istihkaktan kesilen teminat yüzde 25 gelirlerimizi karşılamıyor. 2000 yılındaki olumsuzluklar neticesi zaten bu tebliğ çıktı. Demek ki, olumsuzluklar olunca, tebliğler, kanunlar bile değiştiriliyor. O günün şartlarında orman yangınlarını, biliyorsunuz, tomruğun üzerinden çıkarmada çok payımız oldu. Bu, kooperatiflerin çok payı oldu. Orman Bakanlığını, Orman Genel Müdürlüğünü ekonomik olarak biz kurtardık. Hani, biz kurtardık derken, hep beraber kurtardık, paylaştık. İşte, bugünden sonra, inşallah, bu paylaşmayı da adil şekilde, karşılıklı menfaatlerimizin, devlet menfaatimizin, vatandaş, kooperatifler menfaatimizin zedelenmeden götürüleceğine inanıyorum.
Bu tebliğde, ben bugün, inşallah, daire başkanımız da burada, onu ilgilendiriyor. Bugün, yemekten önce de söz almak istiyorum; çünkü, döndüğümde yüzde 20 teminat kesilmek için kooperatifler dilekçe verecekler, henüz vermediler. Onun için bu çok önemli, benim için önemli, bölgelerimiz için önemli. Bazı bölgelerde de, bizde kış primi eziyet primi Karadeniz’de. Arkadaşlar söyledi, 40 santim, 50 santim kar var; ama, biz bu kar ve hava şartlarında, hava muhalefetinde kamyonlarımıza zincir takarak, depolarımıza zamanında indirip, hem orman işletmesinin gelir düzeyini artırmak hem de köylümüze, kooperatiflerimize üç beş kuruş para kazandırmanın yolunu arıyoruz. Bu bağlamda, bu zorluklar içerisinde aldığımız primde haliyle belli, daha önceden belirlenmiş prim. Ben burada bölge ayırımı yapmıyorum, yanlış anlamayın, Karadeniz’e göre, Ege’ye göre, Akdeniz’e göre farklı. 288 sayılı tebliği hazırlayanlar çok güzel hazırlamışlar o günün şartlarında; ama, maalesef, uygulamada yok.
Şimdi, fiyat tespitinde, bir tek mesafe, bir de meyil. Ben, Sayın Genel Müdürümün, televizyonlardaki açıklamalarından duydum. Ona çok müteşekkirim, saygım var, çok güzel mesajlar veriyor; ama, tatbikatta yok, uygulamasını istiyorum. Tatbikatta yok, tatbikatçılar da işte burada, içimizde. Uygulamaya sokulmadığı zaman, kanunlarımız ne kadar Avrupalı olursa olsun, herhalde önem arz etmez, uygulamada olmalı diye düşünüyorum.
6831 sayılı Orman Kanununun 30, 34 ve 40 ncı maddelerinin değişmesi gerekli, eğer Avrupa uyum yasalarına, Avrupa’ya gireceksek. Kendime göre onu söylüyorum, 290 sayılı tebliğin ilgili konularda, sonuncu maddenin yüzde 25’ler konusunda biz tomruk alalım demiyoruz, o gün de dedik bunu. OR-KOOP olarak bizim önerimiz var. Dedik ki, bırakın bu tomruklarla uğraşmayalım biz. Bunda şaibe de var dedik. Bakın, biz kendimize de orada bağlayıcı hükümler getirdik. Kooperatiflerimiz şaibe altında kalmasın dedik, bunu kanunla yüzde 10 istihkak fazlası gibi yüzde 30, yüzde 25 rakam belirleyelim, böyle bir fiyat farkı verilsin diye önerimiz vardı. Tabiî, o günün şartlarında bu uygun görülmedi. Bunun da gerekli olduğuna inanıyorum.
Tefriklerin, ayrılmaları İdris Başkan söyledi, o konuda orman İşletmeleri, tefrikten ayrılan kâğıtlığı tomruk olarak ihale ediyor; ama, kooperatiflere yüzde 25 hak doğmuyor diye sözcükle böyle ifade ederek, verilmiyor.
Bölge birliklerimizin kaynaklarının yüzde 1 kesintilerinin yasaya uyulmasına, yüzde 10’lardan yüzde 1’in kesilmesi, 288 sayılı tebliğin ilgili konuların damga, numarataj, ölçü, kesim işlerinin köylüye yaptırıyoruz; ama, maalesef, çok değişik uygulamalar var. Değişik uygulamalar var derken, orası yanlış yapıyor, burası doğru yapıyor demiyorum. Damga, numarataj parasını orman köylüsüne kooperatife ödeyen işletmeler var, ödemeyen işletmeler var. Burada, kooperatiflerimiz çok zarara uğruyor; çünkü, işletmelerimizin işçi, memur eleman sayısı belli, artık böyle yerde birer memur, birer işçi dahi istihdam edemeyecek duruma geldik. O da üretim zamanı alınıyor, üretim sonrası da tekrar çıkışı veriliyor. Tabiî, devletin politikası, ona bizim herhangi bir şey demeye hakkımız yok; ama, damgayı bizim köylümüz yapıyor, damga ekibini kooperatifler oluşturuyor. O açıdan bu damgalama paralarının da kooperatiflere ödenmesini talep ediyoruz.
İstif işlerinin öncelikle kooperatiflere devri. 40 ıncı madde; ama, en son kooperatiflere olması sağlanıyor. Neden? İhale ediliyor istif işi. İstif işi ayrı bir statüde tutuluyor işletmelerde, tomruk istifleme işi depolarda.
Kış zamlarının, demin de ifade ettiğim gibi, bölgeler arası uygulamasını yıllardan beri söyledik, hep de konuşuldu. Herkes de haklısınız dedi; ama, neticede uygulamaya sokulamadı. Demin ifade ettim, 40 santim, 50 santim karda üretim yapıyoruz ve yapmak da mecburiyetindeyiz. Bizler sorumluluğumuzu biliyoruz köylüler olarak, kooperatifler olarak, o şartlarda bu işi bitirmek mecburiyetimiz var. Herkes sorumluluğunu bilecek, herkes taşın altına elini sokacak dedik ya, onu da biliyoruz. O zaman için kış primlerinin birazcık da bölgeler arası dengelenmesi diye önerim var.
Birim fiyatlarında kriterlerin gerçek rakamları bulunarak belirlenmesi. Gerçek rakam derken, bütçeyle verilen üretim fiyatlarıyla gerçek fiilen ölçülen kriterler arasında farklılık doğuyor; çünkü, bütçede böyle verildi. Bu bütçeyi aşamayız denildiğinde, haliyle bizim fiyatlarımız düşük oluyor. İşte, o zaman 288 sayılı tebliğ uygulanmadığı ortada.
Dikili satışla ilgili ben farklı bir şey söyleyeceğim ve dikili satışa biz tamamen karşı değiliz. Bunu arkadaşımız, kendi düşüncesi de doğrudur, ona katılıyorum; ama, benim farklı bir önerim var. Dikili satışa tam manasıyla karşı değiliz; ama, hazırlanmış olan şu yönetmeliğin bazı maddelerine karşıyız. Bunu da, zaten zaman zaman ikili görüşmelerimizde izah ettik. Bunda bir komisyon oluşturulup, karşılıklı oturarak, orman teşkilatının, kooperatifimizin de, köylümüzün de menfaatine olacak şekilde hazırlanmasını sağlayabiliriz. Bu da, inşallah, bu bir başlangıçtır. Sayın Bakanımızın da ifadesinde oturup, bunlar çalışılacaktır demesi, bana memnuniyet vericidir. İnşallah, bugün ilk adım olacaktır diye düşünüyorum.
Burada konuşulacak çok şeyler var; ama, zaman dar. Ben, genelde kendi bölgemden 20’ye yakın kooperatif başkanı arkadaş getirdim. Fiilen kooperatifin, köylünün, kendi köyünde kooperatif başkanı olan arkadaşları getirdim. Kendi yaşadıkları konularla ilgili onlara fırsat vermek için, bu bağlamdaki sözümü tamamlıyorum, hepinize teşekkür ediyorum, bu toplantının bundan sonrada, ülkemize, Avrupa Birliği sürecinde, orman köylüsüne ve orman teşkilatımıza hayırlara vesile getirmesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
KEMAL AY (DÜZCE BİRLİK BAŞKANI)
– Bana söz verdiğiniz için, Sayın Müsteşarım, sizlere, genel müdürüme, daire başkanlarıma, bütün kooperatifçi arkadaşlarıma hoş geldiniz diyor, saygılar sunuyorum.
Ben fazla konuşmak istemiyorum. Şahsıma ait kısa bir problem olduğu için, onun için buraya geldim. Sayın Daire Başkanımın da bu konuya ilişkin bilgisi var. Biz 4 kooperatif bir bölmede çalışıyoruz. Kooperatifimizin birisi, bizi o bölgede istemiyor ve dolayısıyla da bizim, benim bölgemin birinde ağaç kestiler, kasten 10 ağaç kesildi. Ben de dilekçe verdim, bu hakkımın zayi olmaması için, arkadaşlarımızın zora düşmemesiyle ilgili. Dilekçemin, bu olay mahkemeye intikal ettiği için, kabul edilmeyeceği söylendi. Ben de Ankara’ya geldim. AB sürecine girdiğimiz şu günlerde, bunun, biraz heyecanlıyım, kusura bakmayın, hükümetimizin de her olayı merkezde değil de taşra teşkilatlarında çözülmesi gerektiği şu günlerde burada bir mağdur olma olayı var. Bunun için Daire Başkanımın bilgisi vardır; Genel Müdürüm de burada, hatta müdürüm de burada. Bunun çözülmesini arzu ediyoruz.
Bir başka husus, tonaj uygulaması. Büyük bir sıkıntı içerisindeyiz. Bunun dışında makine sıkıntısı var. Üretime girilirken her türlü söz veriliyor, ardından makine olmuyor, diğer kooperatiflerle gidiyor. İki günlük gidiyor, bir hafta, on gün kalıyor. İşte, makineler eski, arızalandı deniyor, bize ulaşmıyor. Bu konuyla da ilgili olarak şey yapılması gerekiyor.
Bir de teminatlarla ilgili. Geçtiğimiz yıl teminatlarla ilgili teminatı yatıramadığımızdan dolayı kayın tomruğu alamadık ve satamadık. Bunun da artık biz, yüzde 25’nin kaldırılması taraftarıyız; çünkü, tüccarlarımız da var belki; ama, o tüccarlara biz boyun eğmek zorunda kalıyoruz yani 5-10 metre malımızı satmak için.
Diğer problemlerimizin çoğunu birlik başkanlarımız anlattılar. Ben fazla zamanınızı almak istemiyorum ve bu konuyla ilgili de, AB sürecine gireceğimiz şu günlerde taşra teşkilatlarının taşın altına ellerini koymasını ve bizim gibi malî açıdan zor durumda olan kooperatiflere Ankara’larda uğraştırmamasını diliyorum ve hepinize saygılar sunuyorum.
EROL AKAR (KASTAMONU BİRLİK BAŞKANI)
– Sayın Müsteşarım, Sayın Genel Müdürlerim, değerli bürokratlar ve değerli kooperatifçi arkadaşlarım; ben, izninizle konuyu biraz farklı bir boyutta irdelemek istiyorum.
Bugün, bir kooperatifleşme hareketinden bahsederken, bu ihtiyacın nereden doğduğu ve bugün geldiği noktada ne gibi sorunlar yaşandığı ve özellikle Orman Bakanlığımızın, orman üretiminin yüzde 70-80’ni gerçekleştirdiği kooperatiflerimize bakış açısıyla ilgili bazı düşüncelerimizin burada açıkça ortaya konulması ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Bugün, kooperatiflerimizin üretimdeki bu etkinliğindeki sorunlar mutlaka var. Bunların tartışılması, irdelenmesi ihtiyacı da var, hatta, ben konuyu biraz daha ileriye götürerek, kooperatifleşmeyle ilgili Türkiye’de gelinen noktada çok önemli sıkıntıların olduğunu da söylemek istiyorum. Bunu da bir eleştiri ve özeleştiri olarak da kabul edilmesi mümkün.
Şimdi, zamanında şunu yapmışız: Biraz bu konuyla ilgili düşüncelerimi aktarma ihtiyacım var. Zamanında şunu yapmışız: Orman Bakanlığımızın bugün, ağabeylerimiz, büyüklerimiz, o dönemlerde kooperatifleşmeyi bizzat teşvik etmiş ve bunda güzel de yapmışlar. Çünkü, o dönemde teşkilatın işini kolaylaştıracak ve proje üretmekte, muhatap bulmakta önemli bir unsur olarak kooperatifler, hatta kredilendirmekte. Bunu düşündüğümüzde, orman köylüsüyle ilgili düşündüğümüzde bu sorun, sadece Orman Bakanlığının sorunu olmadığı da ortada. Yani, bugün nüfus ne olursa olsun, bence, bir kişi de olsa, ülke vatandaşı olarak, o insanların her türlü hakka ihtiyacı var, onların korunmaya, onların desteklenmeye ihtiyacı var. Kaldı ki, nüfusun, bana göre hiçbir önemi de yok.
Şimdi, Avrupa Birliği müktesebatından bahsediyoruz. Avrupa Birliği müktesebatında, acaba sosyal güvencesi olmayan bir kesim muhatap alınabilir mi? Avrupa Birliğinin en başta dayatacağı şeyin bir defa sosyal güvence olduğunu bilmiyor muyuz? Bu konuda orman köylüsü için Orman Bakanlığımız, bırakın Orman Bakanlığını da bir tarafa, devletimiz daha doğrusu, bu konuda ne düşünüyor? Biz, bu konuda da henüz hiçbir somut bir fikir ortada görmüyorum ben şahsen. Yani, 7 milyon, 5 milyon, 2 milyon orman köylüsünden bahsedeceğiz, bunlara bir taraftan bazılarına yeşil kart dağıtacağız; ama, orman köylüsü gibi önemli bir kesim ve en alt düzeyde bir gelire sahip bir kesim sosyal güvenceden yoksun olacak. Dolayısıyla, burada gerçekten, tabiî ki, arkadaşlarım bahsettiği münferit yerel veya yasal düzenlemeler itibariyle tamimler, tebliğlerle düzeltilecek şeyleri sorun olarak görmüyorum. Bunları otururuz, biz yerel düzeyde bunları çözüyoruz. Eminim, Orman Genel Müdürlüğümüzle de, Bakanlığımızla da çözeceğiz sorun olarak gördüğümüz şeyleri, ki geçmişte bunların hepsini çöze çöze geldik. Bugün de zaman zaman çözdük ve bu çok önemli bir toplantı. Yani, buradan şöyle de bir beklentimi dile getirmem lazım: Komiteleri oluşturalım, oturalım bunları ciddi boyutta tartışalım, yapılabilecek şeyleri yapalım ve ortaya da somut sonuçlar çıkaralım. Yani, biz, artık şunları aşalım: Yani, oturduk toplantı yaptık, oldu bitti. Hayır. Böyle bir şeyin, artık ülkemize zararı var, faydası yok, özellikle söylüyorum, zararı var. Tabiî orman köylüsü için burada, artık farklı şeylere doğru da yönelmemiz lazım. Zamanım dar mı Sayın Müsteşarım, birkaç daha söylemek istiyorum.
Biz, hep şunu söylüyoruz, Sayın Genel Başkanım da, özellikle altını çize çize söyler çoğu zaman: Yani, Orman Genel Müdürlüğünün bütçesinin tamamını orman köylüsüne verseniz bir şey ifade etmiyor. Doğrudur. Yani, burada, orman köylüsünün mutlaka alternatif gelir kaynaklarına ihtiyacı var. Bu alternatif gelir kaynaklarını yaratma çabası içerisinde olmamız lazım. Birlikler olarak, kooperatifler olarak, bizim somut düşüncelerle ortaya çıkmamız lazım, bu doğrudur. Sayın ORKÖY Genel Müdürüm de, herhalde bu konuda bize katılıyorlar. Eko turizm, işte buna benzer organik tarım veyahut da farklı farklı projelere doğru yönelmesi gerekir. Ama, bizim insanlarımız, maalesef, bunları ortaya çıkaracak durumda değiller, bunu kabul etmemiz lazım. Burada devletin ileri gelenlerine, bu anlamda proje üretecek üniversite camiası olsun, birlikler olsun, merkez birliğimiz olsun, genel müdürlüklerimiz olsun bu konuda projeler de üretmeliler.
Ben çok teşekkür ediyorum. Bu toplantının hepimize hayırlı olmasını diliyorum ve saygılar sunuyorum.
Dostları ilə paylaş: |