NURİ USLU (OTURUM BAŞKANI)
– Erol Beye teşekkür ediyorum. Gerçekten, bu toplantı süreci içerisinde şu anda çok önemli bir noktaya değindi. Ben de aynen katılıyorum. Arkadaşlar, artık bundan sonra geleneksel kooperatifçilik anlayışı ortadan kalkmalı. Geleneksel kooperatifçilik veyahut da kooperatif yapılanması da artık kendini bir değerlendirip, belli bir noktaya getirmeli. Yani, kooperatifinin yönetimindekiler, kooperatifin üyeleri, mutlaka ciddi anlamda, özellikle kooperatifin yönetimindekiler, mutlaka ciddi anlamda eğitimden geçmeli. Profesyonelce kooperatifçilik yapılmalı. Bugüne kadar hep böyle geldi; ama, bundan sonra böyle gitmeyecek. Zaten, biz götürmek istesek de, Avrupa Birliği sürecinde, hayır, böyle gidemezsiniz, şunları şunları böyle yapmanız, şöyle yapmanız gerekir diye önümüze böyle bazı şeyler gelecek, bunu da söyleyeyim. Onun için, Sayın Başkanımız, Sayın OR-KOOP”un Genel Başkanı burada, birlik başkanları burada, onlar da, tamam, biz de katılalım, ancak onlar da bu kooperatiflerin yapılanmasında alternatif yeni projelerin ortaya konulmasında ciddi anlamda oturup düşünmeleri gerekir. Yani, bu güzel bir öneri. Sayın Bakanımız da, zaten konuşmasında belirtti, eğitim her şeyin başı. Kesinlikle, bir ticaret, bir şirket, bir iş yönetiminde sonunda bir yere tosluyorsa, yani, doğru dürüst gidemiyorsa, mutlaka başında, onu yöneten kişilerde bir şeyleri aramak lazım, ya eğitiminde ya deneyiminde veyahut da bakış açılarında bir farklılık vardır. Ben, artık biz, şunu söylemek istiyorum: Kooperatif olarak, kooperatif birlikleri veya OR-KOOP Merkez Birliği olarak, bu konuda ciddi anlamda oturup düşünmeliyiz. Haa burada, Çevre Orman Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğümüz de, üzerine düşeni yapacaktır. Şunu hiçbir zaman unutmuyoruz: Bakın, biz, Sayın Bakanımız da konuşmasında belirti. Orman köylümüze rağmen, ormancılık yapmak istemiyoruz, ormanların sahibi orman köylüsüdür. (Alkışlar) Onlar, o ormanı gözleri gibi koruyamazlarsa, korumazlarsa, biz muhafaza memurlarımızla, adli yetkililerimizle bunu korumamız mümkün değil. Koruruz, ancak, istediğimiz noktaya getiremeyiz. Köylü, ormanın içinde veya bitişiğinde, kenarında yaşayan insanlar, ormanı evvela onlar sahip çıkması gerekir. Onlar, köy koruları var köylerin etrafında. Korularda hiçbir şey olmuyor, bir dalını kesmiyor vatandaş; ama, devletin ormanından, fırsat bulunduğu zaman, şimdi değil; ama, geçmişte kesiliyordu, oluyordu bunlar. Artık biz de, mantelitemizi, kafamızı, düşüncelerimiz yavaş yavaş değiştirmeliyiz. Ormanlarımızı mutlaka korumalıyız. Ormanlar insanlığın ortak malıdır. Oksijeni herkes soluyor. Onun için ormanların korunması, geliştirilmesi için, biz Bakanlık ve Orman Genel Müdürlüğü olarak üzerimize düşen neyse, bunları yapmaya hazırız; ancak, orman köylümüz de, onların birlikleri, onların kooperatifleri, onların dernekleri, vakıfları neyse, bunlar da biraz geleneksel yapılardan kurtularak, yeni yeni gözlüklerle olaya bakmaları gerektiğinin altını çizerek söylemek istiyorum.
NURETTİN DİNGAZ (MANİSA BİRLİK BAŞKANI)
– Sayın Müsteşarım, Sayın Genel Müdürüm, değerli genel başkanım, Anadolu’nun çeşitli illerinden gelen birlik başkanlarımız, il müdürlerimiz ve köylerimizden gelen kooperatif başkanlarımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben Manisa Birlik Başkanı Nurettin Dingaz, aynı zamanda OR-KOOP yönetim kurulu üyesiyim. Şimdiye kadar tüm konuşmacı arkadaşlarımın söylediklerine katlıyorum. Daha sorunlarımız çok; fakat, Avrupa Birliği sürecinde orman köylüsü ve ormancılığımızın yeri adlı bu toplantının sonuç bildirgesine girmesini istediğim üç nokta halinde söyleyeceğim, bunların girmesini mutlaka talep ediyorum. Ondan önce birkaç şey söylemek istiyorum.
Bir defa, Avrupa Birliğine girme sürecinin aşamasında ormancılıkla ilgili stratejimiz belirlendi dedi, sanırım Sedat Bey. Şimdi, bu strateji nedir? Onu biz, orman köylüsünü örgütü olarak da bilmek istiyoruz, görmek istiyoruz, tartışmak istiyoruz, o bir.
Diğer tarafta, dünyanın hiçbir yerinde, Sayın Genel Müdürüm söyledi, bizim ormancılığımız gibi ormancılık yok. Doğrudur. Biz, Polonya’ya da gittik, orada da çok farklı kooperatifler var, orman köylüsü yok, çok farklı yapı ve bu yapıyla biz, Avrupa Birliği kapısına gideceğiz. Bizim için bu bir avantaj haline çevrilebilir mi? Eğer bunun altyapısını iyi hazırlarsak, iyi çalışırsak bir avantaj haline de çevrilebilir. İşte, ormanlarımızın yüzde 99’u devletimizin elinde, özel ormanımız yok. Bu, bizim için bir sorun olabilir mi bu müzakere aşamasında. Bence bunun çözüm yolu da var. Bunun çözüm yolu da, bizim kooperatiflerimize eğer bu özelleştirme süreci içerisinde hem ormanlarımızın korunması açısından hem orman köylümüz açısından kooperatiflerimiz burada kullanılabilirse, sanırım bu sorun da çözülmüş olur.
Değerli arkadaşlar, bir defa bizim burada bu toplantıyı yapabilmemizin en önemli sebebi, en önemli nedeni ve en önemli örgütü kooperatiflerimizin olmasıdır. Eğer kooperatiflerimiz olmasaydı, orman köylümüzün sorunlarını böyle bir salonda konuşabilecek miydik acaba? Konuşamayacaktık. 10 milyon orman köylüsünü toplayamayacağımıza göre, ancak muhtarlarla belli toplantılar yapılabilirdi. Demek ki, orman köylüsünün tek örgütlü olan kooperatifçilik burada öne çıkıyor. Bugüne kadar ayakta kalan ve bugün bu salonu doldurabilen, daha başka toplantılarda daha geniş alanları doldurabilen orman köylüsünün örgütleri olan kooperatiflerin, hem ekonomik yönden hem sosyal yönden güçlendirilmesi gerekiyor. Eğer, biz, bu yönde çalışmalarımızı sürdürürsek, Avrupa Birliğine girme aşamasında daha güçlü olacağımızı varsayıyoruz.
Sonuç bildirgesine girmesini istediğim üç maddeyi söylüyorum. Eğer arkadaşlarım not alırlarsa;
-
Orman Köyü kooperatiflerimizi ekonomik yönden güçlendirilmelidir, sosyal yönden güçlendirilmelidir. Bunun tek aracısı da kooperatiflerdir, orman köylümüzün güçlendirilmesi için; ama, arada Sayın Müsteşarımla da konuştum, aldığımız bilgilere göre, bu sene ORKÖY bütçesinden kooperatiflerimize ayrılan para miktarı 1,5-2 trilyon arasındadır. Bu, çok küçük ve gülünç bir rakamdır. Daha çok para ferdi kredilere ayrılmıştır. Ferdi kredilere ayrılan para daha yararlı olacağı düşünülmektedir, düşünülmüş olabilir, Doğruluğu ve yanlışlığı tartışılabilir; fakat, ben şunu belirtmek istiyorum: Ferdi kredilerin ekonomik ömrü, biz köylerimizde bunu görüyoruz, buradaki arkadaşlarımız da görüyordur, bir yıl, iki yıl veya üç yıldır. Ondan sonra bakıyorsunuz ki, ferdi krediyi alan köylümüz, ORKÖY’ün yaptığı damlar, köyler de vardır, onu kendine ev yapmıştır. Kooperatiflere verdiğimiz kredilerin ömrü en az beş yıldır, çok başarılıların otuz yıldan beri devam edenlerin de vardır. Kooperatiflerimiz eğer ayakta kalmışlarsa, bugüne kadar çeşitli kesintilerle, çeşitli sıkıntılardan dolayı ORKÖY’ün bugüne kadar verdiği projeler sayesinde ayakta kalmışlardır. Proje olmayan köyde kooperatif kapanmış gitmiştir. Dolayısıyla, orman köylümüzün örgütlü gücü de daha aşağılara düşmüştür. Kooperatiflerimizin ekonomik yönden güçlendirilmesini, ORKÖY kredilerinin kooperatifler lehine çalışma yapılarak düzeltilmesini talep ediyorum.
-
Dikili kesim tekrar gözden geçirilmelidir. Şu haliyle yapılan dikili kesim orman köylümüzü sistemin dışına itmektedir. Dikili kesim ihalesini alan tüccar, ben kendi işçilerimi, kendi sigortalı işçilerimi çalıştıracağım, sizi çalıştırmam demektedir. Dolayısıyla, orman köylümüz de, kesimi alan tüccar ve orman işletmeleri karşı karşıya gelmektedirler. Bu, tekrar gözden geçirilmeli. Burada da önerimiz şudur: Dikili kesimden mutlaka yeni bir düzenlemeyle mutlaka ve mutlaka kooperatiflerimize pay verilmelidir, muhtarlıklarımıza pay verilmelidir, kooperatif olan yerlerde kooperatife, muhtarlık olan yerde muhtarlığa; ama, bunlar arasında ki, yine kooperatifçiliği geliştirmek açısından oransal olarak farklılıklar olmalıdır.
-
Başında da söylediğim üçüncü madde olarak, eğer ormanlarımızın yüzde 99’u devletin olması sorunu ile karşı karşıya kalacaksak Avrupa Birliğine girme aşamasında, bunu ekonomik örgüt olan kooperatifler eliyle çözebiliriz diyorum.
ABDULLAH AYDIN (KÜTAHYA BİRLİK BAŞKANI)
- Sayın Müsteşarım, sayın genel müdürlerim, Tarım ve Orman Bakanlığının diğer temsilcileri, çok kıymetli kooperatifçi arkadaşlar; hepinize saygılar sunarım.
Ben, daha önce değinilmeyen bir iki konuya değinmek istiyorum. Malum, her ne kadar AB sürecinde orman köylüsü ve orman denilse de, gayet tabiî burada kullanılacak olan da araç olarak kooperatifler sayesinde bu iş olacak. Şimdi, kooperatifçilik, malumlarınız, köylünün deyimiyle ortak hepsini kabul ederekten, ürettiğini pazarlamak, tükettiğini temin etmek. Zaten, ekonomik yönden güçlenmedikten sonra da, sadece tabela olaraktan kooperatiflerimiz çoğu kalmaya mahkum oluyor. Bunların güçlenmesi için de, en azından bu yöne desteklenmesi lazım. Şu ormancılık meselesinde de üreten biz olduğumuza göre, bunları da işleyen ve pazara sunan biz olmamız gerekir diye düşünüyorum. Çünkü, kooperatifçiliğin ana gayelerinden, malumunuz olduğu gibi hepinizin de, üretim alanlarından tüketim alanlarına hizmet etmektir. Nasıl üretenlere köylü hizmet ediyorsak, tüketici kesimi de kaliteli ve ucuz bu orman ürünüdür, herhangi bir şeydir, bu yönde de hizmet etmektir diye düşünüyorum.
Bir konuya daha değinmek istiyorum. Acizane, bizim de kooperatifimiz 200 başlı süt sığırcılığı projesi uyguladı; ama, şimdiki aklım, mantığım olsaydı şu konuda çok mücadele ederdim: Bunu her ortağa iki tane değil de, kooperatif bünyesinde 200 başlık proje uygulamayı düşünür ve bu konuda mücadele verirdim. Neden diyecek olursanız, bugün 100 ortağa 200 düve dağıtıyoruz. Bunun 100 tanesi de işçilik demektir. Herhangi bir yerde hayvanlara bakılacak, yemlenecek, sulanacak, sağılacak, yani, bir meşgul ediyor insanları. Bir veterinere baktırmak söz konusu değil iki ineğe; ama, kooperatif bünyesinde olsaydı bu proje, bir veteriner tutup, dört beş tane de kadrolu, sigortalı işçi tutarak, bunu daha güzel yapar. Bunun şekli, artık şey yapılabilirdi, yine ortaklara bir iğne vererek, bir işaretler vererek, onların adına bu işlerin yapılmasını.
Bu ORKÖY bünyesinde de böyle, az önce bir arkadaşımız değindi, ferdi krediler, biraz yaygın oluyor;ama, pek de ekonomik olmuyor köylerde. Bu projeler de, ORKÖY tarafından tarım gibi, kooperatiflere verilir ve kooperatif bünyesinde projeler yapılırsa, 100 başlık, 200 başlık, hem Türk ekonomisine ve hem de köylümüze daha faydalı olur diye düşünüyorum. Bu tekliflerimi de bir teklif olarak alırsanız, çok memnun olurum.
NURİ USLU (OTURUM BAŞKANI)
- Aslında, çok güzel bir öneri yaptı. Tarım Bakanlığı, bu konuda, şimdi organize hayvancılık bölgeleri diye yeni bir projeye geliştiriyor. Benim de, çok eskiden beri böyle özlediğim bir şey aslında. Her köyü modern bir işletme gibi düşünüyor. Organize hayvancılık bölgesini ayırıyorsunuz, altyapısını getiriyorsunuz, herkese orada yer veriyorsunuz ve hem girdilerinden hem bakımından hem sağlığından böylece çok ciddi böyle kâr elde ediliyor. Tarım Bakanlığı bu konuda,tahmin ediyorum, projeyi ya tamamladı ya da tamamlamak üzere. Ben de hemen not aldım buraya, ümit ediyorum, Or-Köy’de de böyle bir çıkış yapmamız gerekir diye düşünüyorum.
YILMAZ ÖZCAN (KASTAMONU ORMAN BÖLGE MÜDÜRÜ)
– Sayın Müsteşarım, Sayın Genel Müdürüm, değerli OR-KOOP Genel Başkanım, diğer başkanlarımız ve meslek arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biliyorsunuz, Kastamonu, orman kooperatifleri açısından, Sayın Başkanımızın da söylediği gibi, Türkiye’nin önde gelen bölge müdürlüklerinden birisi. Bildiğim kadarıyla, Kastamonu 1072 köyünün 1030 tanesi orman köylüsüdür ve bunların içerisinde 264 tane orman köyleri kalkındırma kooperatifi mevcut. Dolayısıyla, en yoğun çalışan bölgelerden birisiyiz. Benim burada iki açıdan konuyu irdelemek istiyorum. Bir, idari açıdan, ikincisi orman kooperatifleri açısından.
Sayın Başkanım kendileri de belirttiler, 1970-1980 arası Kastamonu’da çalışırken üretimde daha hızlı çalışmak, köylüye daha seri para aktarmak yönüyle kooperatif kurulmasında büyük çabalar gösterdik. 7, 8-9 köyü bir araya getirerek kooperatifler kurduk. Hasbelkader 20-25 sene sonra Kastamonu’ya geri döndüğümüzde gördük ki, bu köyler kendi aralarında ayrılmış, bir kooperatif bir veya dokuz, on kooperatif olmuş. Dolayısıyla, bunların kooperatifçilikte bir israfa yol açtığını düşünüyorum. Nasıl olacak bu? Bunların defterleri tutulması, muhasebesi, adedinin çok olması, çok para kazanılacak anlamında değil, bence, benim şahsı görüşüm, Kastamonu’da 20 ilçe var. Büyük ilçelerde 30-40 kooperatif var. Bunların alt kooperatif birlikleri oluşturmak suretiyle ve OR-KOOP birlikleri başlığı altında daha verimli ve daha entansif çalışacak şekilde donanımları gerekmekte. Şimdi, başkanlarımız konuşuyor, doğrudur, haklı oldukları yerler var. Üretim politikalarımız farklı; ancak, bizim de haklı olduğumuz bazı şeyler var. Bu uygulamalardan dolayı, kooperatifler başta ve orman idaresi de iki taraflı zarar etmektedir. Nedir bu? Bir üretimin, bir tüccara maliyeti ona ulaştırıncaya kadar geçen zaman kooperatifçiliğin şimdiki sistemiyle, maalesef, 2,5-3 hatta bazı yerlerde iki ayı geçtiği de görülmekte. Biz bunun denemesini yaptık. Sayın Genel Müdürümüz dedi ki bize, kış primlerinde işte üretim yaptırıyorsunuz, bunu bir deneyin, kooperatiflerin kazancı nedir, idarenin kazancı nedir, kaybı nedir bununla ilgili rapor yapın. Biz de raporumuzu verdik ve şunu gördük: Dedik ki, Daday’da daha önceki yıllarda yine bu şartlarda, bu aylarda aynı kış ortamında çalışan bir kooperatif bulalım, aynı miktarda üretim verelim, daha önceki kayıtlarda ne kadar sürede bu mal, envali depoya indirmiş, bizim şimdiki uygulamamızda nasıl getirecek, bunu bir deneyelim. Biz bununla ilgili anket yaptık, 11 inci ayda müşterilerimize sorduk. Kabuklu Göknar üretmemiz halinde ne yaparsınız diye? Biz, bunu alabilecekleri, taze olması koşuluyla kabul ettiler, biz de bu uygulamayı başlattık. Gördük ki, aynı kooperatif ve bunu aynı metreküp üzerinden yaptık, 1 000 metreküp envali yaklaşık 52 günde depoya getirip satmış. Biz, global satış yapmakla bu sefer bunu 18 000’e indirgedik. Dolayısıyla, iş kaybını kooperatifler yüzde 90 bir iş kaybından istifade etti. Şimdi, geliyoruz soymaya: Diyorlar ki, Karabüklü Hasan ağabeyimiz söyledi, doğrudur. Belki, ben bir taraf olarak söylemiyorum, ben kesim ve sürgüde fiyatların düşük olduğu kanısında değilim; ancak, kesimde problem olabilir. Onu Sayın Genel Müdürümüz de biliyor. Kabuk soymanın maliyetinin 3 ila 4 YTL olduğuna baktık ve bunu denedik. Sekiz saat üzerinden çalışma birim fiyat analizi çıkardık. Gördük ki, bir insanın soğukta, karda kışta sekiz saat çalışması mümkün değil. Onu bir tarafa attık, çalıştığını kabul ettik, yani saatte soyacağı 1-1,5 metreyi geçmediği gibi, yıllık, yani günlük yevmiyesinin 10 ila 12 YTL’ye düştüğünü gördük. Şimdi, bu kadar paraya bu vatandaş çalışmak istemediği gibi, bizi teşvik etti, biz bunu denedik. Burada kooperatiflerimizin de yapması gereken AB süreci içerisinde çok büyük şeyler var. Nedir? Şimdiki yapısıyla bizim, bu kapıdan girme şansımız yok. Ben orman köylüsüyüm, orman köyünde doğdum, kendim de Kastamonuluyum. Sekiz on yıl da bu üretimde kendim bilfiil çalıştım, yani masanın iki tarafından da olayı görüyorum. Şimdiki sistemle AB uyum içerisinde köylümüzün bu şeyin içine girme şansı yok. Ne yapmak lazım? Şimdi, baştan söyledim, bir kere bu adetler azaltılmalı.
İkincisi, insan gücüyle en zor iş olan orman işçiliği yapılarak, depoya enval getirip, müşteriye enval sunmak doğru değil. Başkanımızda burada, Sabri Bey de size izah etti, bazı noktalara da ben katılıyorum. Tüccar, kesinlikle istediği boyda, istediği tazelikte, istediği an mal istiyor. Sizin şimdiki yönetimle, bu kooperatifçilik anlayışıyla bunu yapma şansımız yok. Yani, bizim de atık rakibimiz de olduğuna göre, tüccar gibi düşünmek mecburiyetimiz var. Kooperatiflerin bizden daha çok mecburiyeti var. Onun için ne yapmaları lazım? Özellikle, biliyorsunuz, hiç sosyal güvencesi yok, doğru. Güvenlik önlemi alınıyor mu? Hayır. Biz iki üç şehit verdik, biliyor başkanım da, ölenler oluyor. Peki, makine var mı? Traktör var. Traktör, orman envali üretmek için mi yapılmış? Hayır. Ziraat aracı. Baktı, sürgüde kışın, üçüncü tomruğu taktığı an, patinajda sürümüyor; ama, diğer Avrupa ülkelerinde bunu böyle yapmıyorlar. Yakında gördük, Sayın Genel Müdürüm de gördü, zincir takmıyor, tutuyor, kaldırıyor arka patanenti, kaldırdığı zaman hem toprak erozyonu olmuyor hem daha fazla enval taşımak suretiyle maliyet girdilerini düşürüyor. Bir kere, kabuk soyma olayında biz bunu bu şekilde bir deneme yaptı, ben aktarmak istedim.
O zaman kooperatiflerimizin yapmak zorunda oldukları bazı şeyler var. Nedir onlar? Bir kere, herkesin ormana girme şansı yok. Avrupa Birliğinde böyle kesim sertifikası almadan, devirme oyuğunu açmasını bilmeden üretimi yapmasını bilmeyen kişilerin ormanda çalışma şansı zaten yok. Şimdi, bir kere bunlara yavaş yavaş adımları atıp, sadece ormanda çalışacakların tespiti yapılarak 12 ay ormandan ekmek yiyecek kişiler belirlenmelidir. Bu, bizim açımızdan da, ormancılar açısından da bir elzemdir. Neden? Üretim yapacağız, tevziat yapacağız, damga yapacağız, vatandaşın evde işi var, zaman açısından bizi iki üç ay gibi geriye itiyor. Envaller yazın geliyor genellikle, Sabri Bey biliyor. Bunlar da yazın, maalesef, yüzde 90’ı çatlıyor. Biz kaybediyoruz. Bizim eksik satmamız demek, kooperatif kaybediyor demek, dolayısıyla karşılıklı bir kayıp var. Bu ekonomik kaybı da önlememiz gerekir. Bunun da tek yolu, birlik olmak, birlikleri güçlendirmek ki, burada yazılmış, dolayısıyla makineli çalışmaya geçmek mecburiyeti hasıl olmuştur. Yani, bunu, ben, özellikle vurgulamak istiyorum. Artık, zaten, Kastamonu için ben konuşayım. Dediği gibi, bugün, ormanda çalışanlar 40 ila 70 yaş arası. Siz, 17, 18, 20 yaşında delikanlı bulma şansınız yok. Köylerin yüzde 90’ı boşalmış durumda ve biz hedefimizi de gittikçe büyütüyoruz, 700 000’lerden 1 000 000 metreküpe Kastamonu üretime geçiyor. Peki, bu kiminle olacak? Kooperatiflerle olacaksa eğer, ki yüzde 90’ı bizde kooperatiftir. Dolayısıyla, makineli çalışmalara, bu birlikle, alt birliklerin üst birliğe destek olması şartıyla makineli çalışmaya geçilmeli.
Ben, bazı arkadaşlarımızın, bilhassa Bolu’nun kış prim ve erken primiyle ilgili bazı uygulamalarla ilgili, biz zaten teklifimizi Sayın Başkana getirdik. Şunu söyledik biz yalnız: Bir yıl sonraki üretimin erken kesim primleri, Bolu, Kastamonu, Sinop gibi sahil kesimlerinde kış şartlarının ağır olması nedeniyle, bu 1 Eylülden 15 Eylül arasına da çekilebilir; ama, bir yıl sonraki erken kesim olmak kaydıyla, o yılın üretimi değil. Bunu zaten önerdik. Bunun yanı sıra, dikili satışta da bazı öneriler getirdik. Hakikaten dikili satış, bizim idealimiz. Bence, belki bazı arkadaşlar buna karşı çıkıyor, birliklerimiz; ama, doğru yapıldığında doğru işler. Biz, bunu yüzde 90 başarıyoruz; ancak, burada iki türlü satış var. Birisi, tahsisli satış, diğeri ihaleyle yapılan satış. Maliyet bedelinin altında da veremediniz mi, en azından maliyet bedelinden çıkarıyorsunuz. Biz, burada şunu düşündük: Mademki kooperatifler para kazanacaksa, bilmiyorum, burada hata etmiş olmayayım, bir kooperatif kârı, bir müteahhit kârı. İhalelerde böyle bir payın da kooperatiflere bir hak tanınması gerektiği inancındayım. Eğer dikiliyi artırmak istiyorsak bu şekilde olmalı. Şimdi, ikinci bir sıkıntı var idari olarak. Başkanlarımız da haklı, şimdi kooperatife 40 ıncı maddeye göre vereceğiz;ama, müşteri geliyor, beni köylüyle baş başa bıraktın. Sayın Bölge müdürüm, ben bu dikiliden satış yapmam, uğraşamam diyor. Zaten, depoda var. Bizim amacımız, müşteriye istediği boyda, istediği anda taze mal iletmekse, bunun yolu dikiliden geçiyor şu andaki mevzuata göre. Biz de depolara sekizlik, dokuz boylarında tomruk getiriyoruz; ama, bunların zorlukları ayrı bir olay. Ben, dikilinin iyi olacağı kanısındayım; ancak, yasal düzenleme gerektiğine de inanıyorum. Biz onunla ilgili teklifi de verdik, yönetmelikle ilgili bazı sıkıntılar var, kabukla ilgili, nakliyatla ilgili sakıntılar var diye yönetmelikte basit bir değişiklikle bunun giderilmesini de önerdik. Dolayısıyla, eğer orman kooperatifleri AB sürecinde bir yere gelmek istiyorsa, şimdiden adımlarımızı sıkı atmak zorundayız. Yani, amatör kümeden birinci lige gitmek zorundayız.
Bence, tabiî burada herkes kendinden tarafa, belki ben ormancıyım diye konuşuyorum;ama, orman köylüsü, ormancıların önüne bir zamanda anayasal çerçeve içinde konuldu. Dediler ki, bu çocuk senin, sen buna bakacaksın. Öyle değil midir, yani orman köylüsünü eğer sadece ormancılar ormandan yaptıkları üretim veya yüzde 25’le beslemiş olsaydı, orman köyleri şu anda zengindi. Biz, yıllardır buna para ödediğimiz halde, orman köylüsü geri gitti, ileri gitmedi. Geri gittiğini nereden biliyorum? Çünkü, ben eskiden, 1970’li yıllarda Kastamonu’da çalıştım, büyük ağabeylerimizin çoğu da oralarda çalıştılar, pek fark görmedim, hatta köylülerin ormanları bırakıp, terk ettikleri, Daday’da yapılan kadastroda ormanların yüzde 27 arttığını yeni tespit ettim. Daday ilçesinin bu sene kadastrosu vardı. Bu yüzde 27 nereden artıyor? Mevcut tarlaların yan tohumlamayla ormanlaşmasından kaynaklanıyor. Yani, köylü ormanlarını bırakıp gitmiş durumda. Ben, sözü fazla uzatmak istemiyorum. Bana söz verdiğiniz için ayrıca teşekkür ediyorum. Benim şahsı kanaatim, masanın iki tarafından bakmak suretiyle, ki bunları ben yaptım, sadece köylüye para kazandırmak veya köylünün durumunu düzeltmekse amacımız, ki öyle, o zaman kendimizin de, kooperatiflerin de kendini şöyle bir, Sayın Başkan da güzelce izah etti, yapılanmalarını gözden geçirip, yasal düzenlemelere geçilmek suretiyle, daha güçlü hale gelsinler ki, idare de, orman idaresi de, bunu genel müdürümüz, bakanlığımız da bu işe taraftar olduğuna göre, bu güzellikler ortaya gelecektir diye düşünüyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
İLHAMİ HANÇER (MERSİN BİRLİK BAŞKANI)
– Sayın Müsteşarım, sayın genel müdürlerim, daire başkanlarım, değerli birlik başkanlarım, çok kıymetli kooperatif başkanlarım; ben Mersin Birlik Başkanı İlhami Hançer. Kooperatifler birliği olarak elbette ki birçok sorunlarımız var; kendi yaşadığımız sorunlar var, bölgemizdeki yaşanan sorunlar var, Türkiye’nin sorunları var. Avrupa süreci içerisinde gerçekten Orman Genel Müdürlüğümüzün bu dikili kesimle ilgili başlattığı şeylerden, eğer ki, gerçek değerler tespit edilirse, üretilen malın piyasaya arzı değer kaybı yapmadan Orman Genel Müdürlüğümüzün de birçok masraflarını ekstra yaparak pazara sunulmaktadır. Yalnız, bu aşamada bazı sıkıntılar vardır. Bu sıkıntılar nelerdir? Bazı bölgelerimizde, çıkan bir yasayla, 2500 nüfusu geçen kasaba ve köylerdeki kooperatiflere dikili tahsis verilmemektedir. Oysa, o bölgede tamamen ormanla çevrili birçok kasabamız var. Gerçekten, yani ormanla geçimini sağlayan o yörede nüfusunu istinat devam ettirmeye çalışan şeylerimiz var. İlk Mersin bölgesinde dikili kesimi ben kendi kooperatifimde başlattım ve gerçekten başarılı oldu; ama, gördüğüm eksiklikler meydana çıktı. Orman teşkilatındaki bölge şefi arkadaşımız, o tespitleri yaparken tam değerleri baz almayıp, mesela sanayi oduna yüzde 0,1’lik, bizde yüzde 12 sanayi çıktı. Kısa boya yüzde 5 firik, yüzde 20 kısa boy çıktı, yani evsafına göre. Bu da ne oldu? Dikili kesimdeki, biz tabiî sonradan farkına vardık. Ne şekilde hesap edildiğini, nasıl hesap edildiğini bilmediğimiz için. Gerçekten bunlar gözden geçirilirse, dikili kesimin hem kooperatife, hem orman idaresine faydalı olacağına inanıyorum; çünkü, değer kaybı olmuyor, envalin sıfır noktasına kadar tesislerde işlendiğini gördük. Normal depolardan alınan bir tomrukta en az yüzde 25 çatlamadan zayiat verirken, dikili kesimden direk sanayiye intikal eden bir envalde 0 noktaya kadar alındığını tespit ettik. Yani, bu da bir tabiî ekonomimiz için bir kazançtır.
Bu Avrupa Birliği sürecinde, biz gerçekten kooperatiflerimize, birliklerimize çok iş düşüyor; çünkü, kooperatiflerle orman işletmesi bir arada çalışmak zorundadır. Bunun da altyapılarının güçlendirilmesine gerektiğine inanıyorum. Çünkü, güçlü olmayan hiçbir kooperatif verimini levhasından başka hiçbir şeye ileriye gidemiyor ve o insanlara da ileride zarar veriyor. Çünkü, dikili kesime gidiyor, altyapısı yok, eğitimi yok, neyin ne olacağını bilmiyor, tüccardan 5 milyon lira, 10 milyon lira para alacağım hevesiyle gidiyor sahasını teslim ediyor. Ondan sonra başına bir sigorta çıkıyor, bir vergi çıkıyor; çünkü, tüccar o malı alıp geçip gidiyor, ondan sonra bütün şeyler kooperatifin başına kalıyor. Bunların iyi düzenlenmesi lazım ve bu kooperatiflerin bu konuda eğitilmesi lazım. Eğitilmesi konusunda bu kooperatiflerin mutlaka birliğe üye olması sağlanması gerekir, bir zorunlu hale getirilmesi gerekir.
Tarım Bakanlığı, proje uygulayan kooperatiflere üst birliğe üye olmayanlara proje vermiyor. Orman Genel Müdürlüğü de böyle Tarım Bakanlığı ile bir istişareye giderken, eğer gerçekten ormandan iş alacaksa, düzenli çalışacaksa mutlaka o bölgedeki üst birliğe üye olması sağlanmalıdır.
Benim düşüncelerim bunlardır. Zaten, burada birçok söyleyeceğimiz hususları diğer arkadaşlarımız söyledi. Ama, ne var ki, ikinci bir konu, bu istifleme işi kooperatiflerin elinden herhalde alındığını biliyorum. Birçok ilde ihale yapılıyor. Bu da, kooperatiflerle bazı şeyler arasında sıkıntıya yol açıyor. Bunun da direk olarak istif işinin de 40 ncı madde kapsamına alınmasını istiyorum.
Gerçekten, orman köylüsü, ormandan ürettiğiyle geçinmesi mümkün değil; çünkü, ormanlarımız her geçen gün azalıyor, her geçen gün üretimler düşüyor. Bunlara yan istihdam yaratılabilir. Or-Köy’den nasıl faydalanılabilir, hayvancılık mı teşvik edilir, arıcılık mı teşvik edilir. Burada benim bölgemde en azından 70 ailede arıcı var, orman köylüsü olarak. Bunların da ormanla ilgili Muğla yöresinde birçok sorunları var. Buradan bunu da Sayın Müsteşarıma arz edeyim. Orman içi sahalarda müsait yerlerde arıcılara konaklama yeri verilmesi lazım. Turizm bir yandan sıkıştırıyor, efendim Karayolları bir yandan 500 metre mesafeye arı koyamazsın diyor, yani burada da böyle bir orman köylüsünün sorunları var. Bunun da not alınmasını istiyorum.
Bilemiyorum, yani bu 2500 nüfusun mutlaka bir düzenleme getirilmesi gerektiğine inanıyorum. Gerçekten orman köylüsü ise, orman kasabasıysan, bizim de bunlardan faydalanmamız lazım.
Dostları ilə paylaş: |