İslam ve Cinsiyet Farklılıkları


Kocanın Eşine İtaat Etmesi



Yüklə 2,13 Mb.
səhifə18/77
tarix12.08.2018
ölçüsü2,13 Mb.
#69829
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   77

8.2. Kocanın Eşine İtaat Etmesi


Erkekleri kadınlara itaat etmekten sakındıran iki grup rivayetler, dayandıkları belgelerin zafiyeti bir yana, birkaç açıdan irdelenebilir. Bu rivayetlerden birinde, kocanın eşine itaat etmesinin uygunsuzluğu, kocanın eşinin uygun olmayan kıyafetlerle umumi mekânlara ve sağlıklı olmayan ortamlara gitmesine izin vermesi gibi net ölçülerin ifade edilmesi ile belirlenmiştir. Bu ölçülerin ortak yönü, kocanın eşinin gayri meşru isteklerini kabul etmesidir.[1] Dolayısıyla bu rivayetin içeriği tartışma götürmez.

Bu rivayetin dışında kadına itaat etmeyi mutlak surette tenkit eden diğer rivayetler, üç noktaya istinaden sorgulanabilir.

a) Kur’ân-ı Kerim farz amel terk edildiği veya haram amel işlendiği vakit, emr-i marufu hem erkeğe hem de kadına farz kılmıştır. Nitekim İslam, müstehap amele emretmeyi ve mekruh ameli men etmeyi de her iki cins için müstehap saymıştır.[2] Bu yüzden de kadının kocasını marufu emretmekle yükümlü olması ve aynı zamanda erkeğe eşine itaat etmemesinin tavsiye edilmesi makul bir varsayım olamaz. Bu yüzden bir kadının kocasını marufu emrettiği tüm durumlarda (ister farz, ister müstehap durumlar olsun) kocanın eşine itaat etmesi uygunsuz bir amelin göstergesi olarak ifade edilemez.[3]

b) Birçok rivayete göre akil ve müşfik insanlara itaat etmek, teşvik edilen bir durumdur.[4] Bu rivayetler tartışma konumuzla ilgili olan rivayetlerde usul âlimlerinin tabiri ile her açıdan çelişmektedir. Yani bir grup rivayet kadınlara itaat etmeyi mutlak surette tenkit etmiş ve akil ve müşfik kadınlarla akil ve müşfik olmayan kadınlar arasında bir ayrım yapmamışken; bir başka grup rivayetler, akil ve müşfik insanlara itaat etmeyi teşvik etmiş ve bu insanların kadın veya erkek olmasını da ayırt etmemiştir. Dolayısıyla bu iki grup rivayeti bir araya getirdiğimizde, akil ve müşfik kadına itaat etme konusunda çelişki ortaya çıkar. Bu durumda, itaat etmeye teşvik eden rivayetleri, herhangi bir özelleştirme konusundan sakındığı için itaat etmeyi tenkit eden rivayetlere göre öncelikli görmek mümkündür ve bu çelişkinin sorun oluşturduğu varsayımında, usul ilminde bir ilkeye göre, her iki grup rivayet bir arada düşünüldüğünde her ikisi hüccet olma özelliğini kaybeder ve yine usul ilminin bir başka ilkesi, yani tahyir ilkesine göre fakih, itaat etmeyi teşvik eden rivayetleri seçebilir. O zaman kocanın akil ve müşfik olan eşine itaat etmesinin uygunsuz olduğu konusunda herhangi bir delil kalmaz.

c) Tarihi metinlerle evliyaların siyerine bakarak, kadına itaat ve onun önerilerini kabul etmenin uygunsuz telakki edilmediği, hatta bazen olumlu telakki edildiğine yönelik birçok delil ve şahit bulmak mümkündür. Bunlara örnek verecek olursak:

Peygamber Efendimizin (s.a.a) Hudaybiye Barışı[5] sırasında ihramdan çıkma konusunda eşi Ümmü Seleme’nin (r.a) önerisini kabul etmesi, Emirü’l-Müminin Ali’nin (a.s) eşi Hz. Fatıma’nın (a.s) kendisinin yeğeni Ümame ile evlenme önerisini kabul etmesi,[6] Hz. Şuayb’ın (a.s) kızının Hz. Musa’yı (a.s) işe almasına yönelik önerisini kabul etmesi,[7] Kerbela’nın değerli şehidi Zuhayr b. Kayn’ın imanlı eşinin tavsiyesi üzerine İmam Hüseyin’in (a.s) kafilesine katılması,[8] yine bazı akıllı ve imanlı kızların babalarını etkileyerek kendilerinin istediği insanlarla evlenmeleri için onay ve izin almaları[9] gibi misalleri tarihte görmemiz mümkündür.

Kadına itaat etmeyi tenkit eden rivayetlerin amacı şudur: Eğer bir kadın aklî ve dinî açıdan beklenen düzeyde gelişmemişse, kocanın ona itaat etmesi uygunsuz telakki edilir. Aksi takdirde kocanın eşine itaat etmesinin uygunsuzluğu için elimizde herhangi bir delil yoktur ve bu yüzden kocanın imanlı, akıllı ve deneyimli eşinin tavsiyelerine uymasının uygun olduğunu söyleyebiliriz.

Peki, ama neden bu özellikleri taşıyan kadınlara itaat etme konusunda dinî rivayetlerde net bir tavsiye veya teşvik yer almıyor?

Bunun köklerini, Asr-ı Saadet’te sosyal-tarihî etkenlerde ve özellikle kadınların kültürel manada kendilerini çok fazla geliştirmemelerinde bulmak mümkündür. Bir başka ifade ile Asr-ı Saadet’te sözü edilen özellikleri taşıyan kadın sayısının fevkalade az olması, bu tür dinî metinlerin üzerindeki etkisini göstermiştir, erkeğin kadına itaat etmesi konusunda olumsuz bir bakış beyan edilmiş ve olumlu yönlerine asla işaret edilmemiştir.

Aynı izahatın doğrultusunda şu rivayete değinebiliriz: Eğer eşleriniz size marufu emrederse, sizden münker talebinde bulunmadan önce onlara muhalefet edin.[10]

Rivayetteki ilk nokta hakkında şöyle diyebiliriz: Emr-i maruf ve nehy-i münker, kadın ve erkeğe farz veya müstehap olarak belirlenmiştir ve marufu emredene muhalefet etmek caiz veya uygun değildir; zira ona muhalefet etmek, marufu terk etmek demektir. Dolayısıyla bu rivayetin içeriğini marufu terk etmeye tavsiye şeklinde değerlendiremeyiz. Burada ifade edilmek istenen şudur: Erkek, kadının emr-i marufuna uymakla beraber, kadının bu durumu kötüye kullanmasını engellemek için ona muhalefet etmiş gibi davranmalıdır. Ama eğer kötüye kullanma ihtimali ortada yoksa kadına muhalefet etmeye yönelik bir tavsiye de gerekmez ve bu manayı doğrulayan deliller, bazı rivayetlerde hükmün gerekçesi olarak zikredilen “Sizden biriniz haram ve kötülüğe tamah etmesin diye” gibi emirlerdir.

Bu manadan hareketle, bu rivayetlerin tabirinin genel olması ve kadınlar arasında detaylandırılmamasının sebebi, o dönemlerde yaşayan bazı kadınların kültürel durumunun gözetilmesi olabilir. Mesela, bu kadınlar kocaları onlara itaat ettiği takdirde bu durumu kötüye kullanıyor olabilir ve bu özellik, sabit ve daimi özellikler arasında beyan edilemez. Bu da rivayetlerin genel durumları kastettiği anlamına geldiğini gösterir. Dolayısıyla bir başka dönemde ve kadınların kültürel ve ahlakî açıdan geliştiği bir başka toplumda kadınların çoğunluğunu, bu özelliği taşımayanlar oluşturabilir.[11]



[1]      Vesailu’ş-Şia, c.15, “el-Muhur” babları, 26. bab, s.37 ve Biharu’l-Envar, c.100, h.30, s.247

[2]      Tevbe, 71

[3]      Bazı rivayetlerin ilk zahiri hali buna aykırıdır; bu konunun devamında ona değineceğiz

[4]      Örneğin bir rivayette şöyle geçmiştir: “Akıl sahibi kişiden sizi irşat etmesini isteyin; ona itaatsizlik etmeyin, aksi durumda -bu amelinizden- pişman olursunuz.” Vesailu’ş-Şia, c.8, “Ahkâmu’l-Aşere” babları, 9. bab, s.209. Başka bir rivayette ise şöyle geçer: “Kim sana sevgisini ve görüşünü biriktirirse, sen de onun için itaatini biriktir.” Biharu’l-Envar, c.78, s.365. “Kim sana nefsini ıslah etmeni emrederse o kimse itaat etmene daha layıktır.” Ve “İnsanlar arasından itaat etmene en fazla layık olan sana takvalı olmanı emreden ve seni heveslerine uymaktan sakındıran kimsedir.” Ve “Akıllı insana itaat et ki kazanç sağlayasın.” Amidî, Mu’cemu’l-Elgaz-i Gureru’l-Hikem ve Dureru’l-Kelimi c.606, 651, 652

[5]      Kummî, Tefsir-i Kummî, c.2, s.314 ve İbn Haldun, Tarih-i İbn Haldun, c.2, s.35

[6]      Katifî, “Vefat-u Seyyidet-i Zeyneb”, Mecmuat-u Vefeyatu el-Eimme, s.432

[7]      Kasas, 26-27

[8]      Meclisî, Biharu’l-Envar, c.44, s.371

[9]      Kuleynî, Kafî, c.5, s.341 ve 343

[10]     Vesailu’ş-Şia, c.14, “Mukaddimatu’n-Nikâh” babları, 94. bab, s.128-129

[11]     Bu açıklama ile maksadın bu rivayetlerin hükmünün dışarıdaki bir şeye maal edilmediği, aksine, bu rivayetlerin anlamının, özel bir şarta şart koşulan (kadının kötüye kullanma endişesi) hakiki bir şey olduğu anlaşılmaktadır ve açıktır ki, bu şartın gerçekleşmesi veya gerçekleşmemesi toplumsal şartlara bağlıdır; çünkü iman sahibi mümin kadınlara itaat ile ilgili yukarıdaki belgeleri göz önünde bulundurarak kocanın itaati durumunda kadının suistimalinin kadınların doğasında olduğu kabul edilemez

Yüklə 2,13 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   77




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin