İslam ve Cinsiyet Farklılıkları


Çocukların Velayeti ve Bakımı



Yüklə 2,13 Mb.
səhifə20/77
tarix12.08.2018
ölçüsü2,13 Mb.
#69829
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   77

12. Çocukların Velayeti ve Bakımı


Yetişkin veya aklî dengesi yerinde olmayan çocukların üzerinde velayet kavramını ve kapsamını kesin olarak belirlemek için bağımsız bir araştırma gerekir. Bu durum bahsimizin dışında yer aldığından sadece şu noktaya değinmekle yetineceğiz: Velayet bir nevi başkasının malı veya işleri üzerinde tasarrufta bulunma yetkisine işaret eder ve alanı da zayıf veya kuvvetli olma bakımından değişir. Velayetin üst mertebeleri, başkasının malı üzerinde tasarrufta bulunma ve evlendirme velayetidir. Daha düşük mertebelerde ise çocuğun geçim hakkı, bakım kontrolü ve terbiye edilmesi gibi durumları kapsar.

Rivayetlere göre, velayet mertebeleri birbirine bağlı değildir ve özel olarak velayet ve geçimin temini ve bakım konusunda hiçbirinin beyanı, ötekinin ispat edilmesini gerektirmez. Örneğin, daha ileride değineceğimiz muteber bir rivayette, babanın ölümünden sonra annenin geçimi ve vasi olan çocuğun malları üzerindeki velayeti açıkça birbirinden ayrılmıştır ve bu yüzden velayet ve bakımın eşzamanlı olarak iki kişi için (baba ve anne veya dede ve anne veya vasi ve anne için) ispat edilmesi sorun oluşturmaz. Fakihlere göre de böyle bir ayrım kesin olarak telakki edilmiştir; yani fahiklerin bakımın, velayetin bir derecesi veya çeşidi olduğunu vurgulamasına karşın, sürekli bu iki meseleyi birbirinden ayırmaya özen gösterdikleri gözlenir. Örneğin dedenin, çocuğun malı (babasının ölümünden sonra) üzerindeki velayeti, bakım hakkını gerektirmez ve annenin bakım hakkındaki önceliğini yok etmez[1] veya yol kenarına bırakılan bir çocuğun bakım hakkı, çocuğu bulan ve kefaletini üstlenen kişi için sabittir, ama bu durumda velayetin daha üst mertebeleri reddedilmiştir.[2] Her hâlükârda burada üzerinde durmak istediğimiz konu, sadece meselenin cinsiyet boyutudur.

Anne ve babanın çocukların üzerinde daha üst mertebelerdeki velayetler konusunda birbirinden ayırt edilmesi, yani yetişkin veya aklî dengesi yerinde olmayan çocuğun malı üzerinde tasarrufta velayet hakkı veya onu evlendirme üzerinde velayet hakkı, tüm Şiî âlimlerin ve yine Ehlisünnet âlimlerinin hemen hemen tümünün üzerinde mutabık olduğu bir durumdur.[3] Bunun dışında rivayetlerde de bu durum için deliler bulmak mümkündür. Örneğin sahih belgelere dayanan bir rivayet, babanın ölümünden sonra çocuğun bakımı anneye ait olduğu halde velayetin, babanın vasisinin elinde olduğunu doğrular.[4] Yine bazı muteber rivayetlere göre, yetişkin olmayan çocukların izdivacı, ancak nikâhları babaları tarafından yapıldığı takdirde doğru ve geçerlidir.[5]

Bunun dışında, fıkhî istidlal aşamalarında şüpheyi bertaraf etmek üzere yapılan amelî ilkeye başvurmak da aynı sonucu, yani anne ve babanın birbirinden ayırt edilmesini gerektirir. Zira baba veya dedenin yetişkin veya aklî dengesi yerinde olmayan çocuk üzerindeki velayeti kesinlikle sabittir, ama annenin velayeti sözü edilen delillerin dışında kuşkuludur ve bu yüzden annenin velayetsizliğine hükmedilir. Çünkü velayetsizlik ilkesinin içeriği gereğince, hiç kimsenin bir başkasının üzerinde, şer’i bir delil ispat etmedikçe velayet hakkı yoktur.[6] Bu yüzden bu konu hakkında açık bir delilin varlığını inkâr eden bazı yazarların bu hususustaki ifadeleri doğru kabul edilmemektedir.[7]

Ama çocukların bakım hakkına gelince, burada özetle söyleyebileceğimiz şey şudur: Muteber rivayetlerden elde edilen delillere göre çocukların bakımı iki yaşın sonuna kadar (emzirme dönemi) annenin hakkıdır ve yedi yaşından sonra da bu hak babaya geçer, ama iki ile yedi yaş arasındaki dönemi fıkıh usulünün bazı ilkelerine dayanarak annenin bakım hakkını, kız ve erkek çocuğu arasında ayrım yapmaksızın ispat etmek mümkündür. [15]

Çocuğu kontrol ve terbiye hakkı konusunda ise; ayetler ve rivayetlerde bu konu için açık bir delil bulamadığımızdan ve yine akillerin ve şeriat ehli olanların siyerinde de anne ve baba arasında bir ayrım göze çarpmadığından, şer’i kurallar çerçevesinde anne ve baba bu alanda eşit hakka sahiptir.

İslam’ın bu konuya yönelik bakışını izah etmek üzere birkaç noktayı hatırlatarak konuyu toparlayalım:

- İslam dini yetişkin veya aklî dengesi yerinde olmayan çocuğun malı üzerindeki velayeti ve yine evlendirme velayetini babalarla sınırlı tutmuş ve annelere böyle bir velayet hakkı tanımamıştır. Bu ayrımın sebebine gelince: İslam dini çocukların üzerinde velayet hakkı konusunda görevlerin cinsiyete göre ideal ayrımı modelini ve özel olarak erkeklerin iktisadi sorumluluklarını göz önünde bulundurmuştur. Yani çocuğun nafakasını karşılama görevi babaya veya dedeye verildiğinden, bakıma muhtaç olan çocuğun malını gözetleme ve evlendirme hakkı da (izdivacın malî yönleri itibarı ile) babaya ve dedeye verilmiştir, yoksa İslam dini annenin; çocukların velayetini üstlenme liyakatinden yoksun olduğunu düşünmemiştir ve bu iddianın şahidi, muteber bir rivayetin erkeğin kadını vasi olarak belirlemesinin doğruluğuna delalet etmesi[8] ve Şiî fakihlerin bu konuda hemfikir olduğunun nakledilmesinden ileri gelir.[9] Dolayısıyla baba; anneye veya herhangi bir kadına, ölümünden sonra çocuklarının velayetini ve bakımını üstlenmesini vasiyet edebilir[10] ve bu da kadınların çocukların velayetini üstlenebilecek liyakate sahip olduğunun delilidir.

- İslam dini çocukların bakımı meselesinde de cinsiyeti müdahil etmiştir, ama burada cinsiyet ayrımı kadınların zararına değildir. Zira kız ve erkek çocuğun bakımının yedi yaşına kadar annenin boynuna olduğu ilkesini benimsediğimiz takdirde ve yine bakım döneminin, çocuğun buluğ yaşına gelmesi ile sona erdiğini ve bundan sonra çocuğun babası veya annesinin yanında kalma konusunda karar verebileceğini de göz önünde bulunduracak olursak, annenin erkek çocuğa velayeti, yönelik velayeti, velayet ve bakım döneminin yarısını ve kız çocuğu için ise yarısından fazlasını kapsar. Bu dönem özellikle anne ve çocuğun birbirine olan ihtiyacının en fazla olduğu doğumdan yedi yaşına kadar olan süredir; üstelik çocuklarla görüşebilmek hakkı da, bakım dönemi sona erdikten sonra bile anne için saklıdır.

- İslam’ın çocukların velayeti ve bakımı için belirlediği çerçeve, mutlak ve hukuki bir çerçeve değildir; çünkü bu meselede de geçmiş meselelerde olduğu gibi nikâh sırasında şart koyma yöntemi uygulanabilir. Yani kadın istediği takdirde nikâh sırasında, çocukların malı üzerinde tasarruf veya evlendirmeleri konusunda kocanın vekili olma şartını koyabilir ve böylece koca hayattayken bu hakları elde edebilir veya çocuklarına karşı kocanın vasisi olma şartını koyabilir ve sonuçta kocanın ölümünden sonra dedenin yokluğunda çocukların velayet hakkını elde edebilir. Kadın ayrıca nikâh sırasında çocukların velayet ve bakımı döneminin sonuna kadar onun yanında yaşamalarını şart koşabilir, nitekim erkek de aynı şartı koyabilir.

- Yukarıda sözü edilen noktalardan hareketle, İslam’da çocukların velayet ve bakım modelinin ebeveynlerin ve çocukların maddi ve duygusal gereksinimlerini gözeterek cinsiyete dayalı görevlerin paylaşımı ile ilgili ideal düzene tabi olduğu açıkça ifade edilmiştir. Bu modele babaerkillik damgasının vurulmasını yersiz ve haksız görmekle birlikte, görevlerin cinsiyete göre birbirinden ayırt edilmesi ile babaerkillik arasında hiçbir bağ olmadığını ve böyle bir bağlantının ancak işin kolayına kaçmak veya cahilce davranmakla kurulabildiğini anlamamız kaçınılmazdır.

[1]      Hillî, Muhtelefu’ş-Şia, c.7, s.314

[2]      Hillî, Tezkiretu’l-Fukaha, c.2, s.273

[3]      age. s.80 ve 586

[4]      Rivayetin metni şöyledir: İmam Cafer Sadık’a (a.s), erkek öldükten sonra geriye karısı ve ondan olan bir çocuğunun kaldığı, karısının da o çocuğu süt vermesi için bir hizmetçiye bırakırtığı ve sonra gelip kocasının vasisinden çocuğa süt vermeyi istediği sorulduğunda İmam’ın (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: “Karısına benzerlerinin ücreti verilir ve kocasının vasisi çocuğu iyi ile kötüyü ayırt edebileceği yaşa geldikten sonra ona malını verinceye kadar onu annesinin bakımından çıkaramaz.” Vesailu’ş-Şia, c.15, “Ahkâmu’l-Evlad” babları, 71. bab, s.179

[5]      Rivayetin metni şöyledir: İmam Muhammed Bâkır’a (a.s) yetişkin olmayan bir erkek çocuğun bir kız çocuğu ile evlendirilmesi durumu sorulduğunda şöyle buyurdu: “Eğer babaları onları evlendirmiş ise, evet, caizdir.” age. c.14, “Akdu’n-Nikâh” babları, 6. bab, s.209; yine bk. 12. bab, s.220

[6]      Hillî, Muhtelefu’ş-Şia, c.7, s.107

[7]      Mehrizî, Şahsiyet ve Hukuk-i Zen Der İslam, s.364

[8]      Rivayetin metni şöyledir: Ebu’l-Hasan’dan (a.s) şöyle rivayet edilir. Bir kadına vasiyette bulunan ve kadınla birlikte bir çocuğu da vasiyette ortak kılan bir erkek hakkında sorulduğunda İmam şöyle buyurdu: “Bu caizdir; kadın vasiyeti kabul eder ve çocuğun buluğ çağına ermesini beklemez...” Vesailu’ş-Şia, c.13, “Ahkâmu’l-Vesaya” babları, 50. bab, s.439

[9]      Tusî, el-Mebsut, c.4, s.52 ve Kerekî, Camiu’l-Mekasid, c.11, s.278

[10]     Tusî, el-Mebsut, c.4, s.54


Yüklə 2,13 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   77




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin