4-TEKEBBÜR VE KAVUŞULMASI GÜÇ ARZULAR:
Islâm tarihine şöyle bir bakacak olursak peygam-berler, Ehlibeyt Imamları, evliyalar ve büyük Islâm a-limleri gibi seçkin şahsiyetlerin genelde sade hayatı seçtiklerini ve dolayısıyla fâkir kadınlarla evlendiklerini
67
görürüz. Onlar gerçekte bu hayırlı işi ameli bir şekilde yerine getirirler ve tabileri olan Islâm ümmetini bu sünnete davet ederlerdi. Resul-i Ekrem (s.a.a) zengin ve şahsiyetli kadınları fakir erkeklerle ve fakir kadınları da zengin ve şahsiyetli erkeklerle evlendirirlerdi. Gaye, kibirden uzak Islâmî bir yaşamı hakim kılmak; şahıs ve makam farkliliklariyla dolu bir düzenden kaçınmaktı.
Ne yazık ki, günümüzde bu mübarek sünnet ayrı bir şekle bürünmüş, nedense eski cahiliyet dönemindeki âdetlere tekrar geri dönülmüştür. Bugün zenginler yal-nızca zenginlerle evleniyorlar, dolayısıyla fakirler de fa-kirlerle...
Bu durum Müslümanlar arasında dahi olsa, zama-nın yine eskilerde olduğu gibi cahiliyet devrinin geri döndüğünü gösteren küçük bir delildir. Zira, artik insan-lar arasında sınıf farkhliklan, mekan ve irk aynmlan ve ayni zamanda makam ve üstünlük ortaya çıkıvermiştir. Yani, bu günü cahiliyet devriyle kiyaslayacak olursak i-çinde bulunduğumuz bu devreye de cahiliyet devri de-mek zorunda kalacağız.
Resul-i Ekrem (s.a.a); "Tüm müminler (evlilik açı-sın-dan) eşittirler."1 buyurmuştur.
Yine Imam Zeynulabidin (a.s)'m fakir cariye ve kadınlarla evlendiklerini gören zamanın mağrur halifesi Mer-van bin Abdülmelik, Hazrete sebebini sorduğunda Imam şöyle cevap vermişti: "Biz, Peygamherin siinnetine uymak zorundayiz. Zira o,
1- Vesail'uş-Şia, Kitab'un-Nikâh, böl:l, b:27, h:8.
68
tine uymak zorundayız. Zlra o, halalannin kızı Zeyneb'l kölesl Zeyd He evlendirmişti."1
Yine Peygamberimiz Hayber'de esir alman Hayy b. Ahteb'in Safiye adlı kızıyla (ki bu kadın, savaştan sonra cariye olarak esir alınmıştı) evlenmişlerdi.
Imam Sadık (a.s) bu konuda şöyle buyurmuştur: "Allah Resulü, (cahiliyyet devrinde hayal ve boş arzu-lara kapılarak ortaya konan yanlış amellerl yok et-mek için fakir ve) zenci olan Mikdad'ı şahsiyet sahibi Ziibeyr b. Abdul Muttalibin seçkin kızı Zübaa'yla ev-lendirdi. Re-sulullah'm bundan gayesi, halkın sahip olduğu batıl inançları atması, kendisini örnek ğös-termesi, onun izinden gitmelerini istemesi ve şunu bilmeleri içindi ki Allah katinda en degerli ve derece-si en üstün olanınız, (ondan) en fazla çekinenizdir."2
Görüyorsunuz ki mezkur hadiste hiçbir surette diin-yevî değerler dikkate alınmamış, manevî değerler, ya-ni; iman, takva ve ahlâk esas tutulmuştur. Allah ve Result) tarafından dünyevî esasları öne sürenler ise cahiliyet döneminde batıp kalmış "cahil" kimselere benzetilmiştir.
Hz. Ali (a.s) bu tür dünyevî şartları esas tutanlar i-çin, Nehc'ül-Belâga'nın 42. hutbesinde bakınız ne güzel buyurmuştur:
1- Bu konuda geniş bilgi içinbkz. Tefsir-i Numûne Ahzâb suresi 36. ayetin tefsiri (c.17, s.316-318).
2- Şerh-u Men La Yahzurah'ul-Fakih, c.8, s. 125.
69
"Ey insanlar, sizin için korktuğum şeylerin en korkuncu iki şeydir: Heva ve hevese uymak ve olma-yacak uzun dileklere kapilmak. Heva ve hevese uymak insani haktan alikor; uzun dileklere kapilmak ahireti unutturur. Duyun, bilin ki dünya ardını döndü ğitti-ğider. Ondan kalan içilmiş, sonra da baş aşağı çevrilmiş, kaptan sızacak birkaç katredir ancak, db-külür ğider. Duyun, bilin ki, ahiret yönelmiştir. Geldi-gelecek. Her birinin de oğulları var. Siz, ahiret ogulla-rı olun, dünya oğulları olmayın. Çünkü ahiret ğünü her çocuk anasına katılacak. Buğün iş ğünüdür, soru ğünü değil... Yarınsa soru ğünüdür, iş ğünü değil!..."
Evet, dünya yolunu bulmuş bir kervana benzer, hareket hâlindedir. Hakka doğru ilerleyen... ve Sırat-ı miistakimden giden, bu kafileye ancak, diinyevi yukleri olanlar erişemeyeceklerdir. Yükleri ağır olan ve yukleri ağırlaştıranlar...
Öyleyse, Hz. AM (a.s)'m da buyurduklan gibi:
"(Yükünüzü) hafifletiniz ki erişebilesiniz."1
5-SORUMLULUK DUYGUSU VE VESVESE:
Bazı kimseler kadınları "ayak bağı" olarak sayar, evliliğin sorumluluğu arttıracağını düşünür, bu yiizden sorumluluk hissiyatından uzak kaçarlar. Zira, tecrübe sahibi olmayışları, onlara bu işte güvensizlik, dolayısıy-
1- Nehc'ül-Belağa, hutbe:21.
70
la da işin altından kalkamayacağı sanısını verir. Evlilik-te de durum böyledir; insanoğlu, hayatında ilk kez karşı karşıya geldiği böyle bir teşebbüs öncesi bu tereddüde düşer. Bazen sorumluluk duygusu ağır basar ve üste-sinden gelemeyeceğini zanneder. Oysaki ortada böyle bir tereddüt ve tecrubesizlik söz konusu değildir.
Islâm âlimleri, bu gibi fikirleri şeytanî vesvese, yani; şeytan tarafından insanlara aktarılan boş, yanlış ve fe-sat kıvılcımları taşıyan gayri Islâmî fikirler olarak ta-nımlarlar. Zira, önceden de belirttiğimiz gibi, en büyük düşman olan şeytanın en fazla korktuğu şeylerden biri-si de, iki gencin yapacakları evliliktir.
Evet, evlilik, insanı sorumluluğa iten ilâhî bir teşeb-büstür. Ancak, bu sorumluluk, insanın kendi kaldırma gücünden fazla da değildir. Ortada bir iş varsa, elbet üstesinden gelinecek bir aracı da vardır.
Gençler bunu iyice bilmelidirler ki, sorumluluk duygusu, yaşamı kısıtlayan bir engel değil, aksine ilâhî bir nimettir. Insanı olgunlaştırmaya hazırlayan pek çok nimetlerden biri... Bunu kullanmamn tek yoluysa, uygu-lama safhasına geçmektir. Zira, sorumluluktan kaçış, "özgürlük" veya bu günün deyimiyle "sultanlık" değildir. Şeytani bir fikirden ibaret olan ve halk arasında "Be-kârlık Sultanlıktır" diye çokça işitilen bu söz, önemle belirtiyoruz, mâkul bir düşünce değildir ve hiçbir suret-te, hiçbir akıllı kişi tarafından onaylanmamıştır.
71
6-GUZELLİKMESELESİ:
İnsanoğlu yaratılış icabı sürekli her şeyin iyisini, ay-nı zamanda güzelini ister. Bu, her insanda mevcut olan bir özelliktir. Çirkine koşan, güzel olmayan şeylere ilgi duyan hiçbir insan görülmemiştir.
Yalnız, şu da vardır ki, zahirde iyi görünen her şey görüldüğü kadar güzel olmayabilir. Güzel olduğu hâlde kalitesi iyi olmayan şeyler vardır. Güzellik, her zaman bir şeyin iyi olduğunu göstermez. Mühim olan, kalitedir.
Islâm dini, herkese huy, ahlâk, iman ve takvada en iyi olanla evlenmeyi tavsiye etmiştir. Yukarıda da belirt-tiğimiz gibi, sadece karşı tarafın güzelliği için evlenen bir kimse, malın güzellik ve desenine aldanan alıcı du-rumuna düşecektir. Dolayısıyla, böyle bir temel üzerine kurulan bu ve bunun gibi birçok bina da hiç kuşkusuz çökmeye maruz kalacaktır.
Huyda ve ahlâkta taviz verenler, maddî yaşamı manevî yaşamdan üstün tutanlar, her şeyde güzeli ara-yanlar, ille de para, ille de şekil diyenler, imanı birkaç günlük dünya yaşantısına satanlar, işte tüm bunlar ne Allah, ne Resulü ve ne de Ehlibeyt (a.s) tarafından be-nimsenmemişler, insani yaşamı anlayamadıkları için dışlanmışlardır.
Gerçekte şu da vardır ki, birkaç günlük fani dünya-nın çekiciliği, insanı kendi cazibesi altına alabiliyorsa eğer, bu cazibeye kapılan bir şahıstan iman ve takva göstergeleri beklemek de pek doğru değildir. Zira, in-
72
sanın gitgide kendine çeken bataklıktan sıyrılıp özledi-ği hayata adım atması mümkün olmadığı gibi, maddi-yat içerisinde maneviyatı araması da gülünç bir zihni-yetten başka bir şey değildir.
Mânen her müminin içi güzeldir. Ama bu güzellik, mad-de gibi geçici çehrelere yansımamıştır. Insanoğlu alışılmışın dışında kendi fıtratına aykırı olduğu çirkin bir çehreyi hakikaten istemez. Ancak, sahip olduğu iman nuru, seçeceği eşinin de çirkinliğini âlem-i mâna-da güzele dönüştürürse o vakit, karşısındakini bir baş-ka gözle, yüce Allah'ın "yalnız imanı için evlenirseniz, Allah ona güzellik de verir, zenginlik de..." sözündeki manalı bir bakışla bakar.
Dolayısıyla, birlikte kalacağı eşinin ahlâk, huy ve hareketlerini beğeneceği gibi, yüce Allah'ın büyük lütfuyla güzelliğini de beğenecektir.
Konu buraya kadar gelmişken, zihinlere takılabile-cek olan küçük bir meseleye de değinelim. Siz değerli okuyucular şimdi "Acaba Islâm dini zengin ve güzelle evlenmeyi reddetmiş midir?" şeklinde bir soru sorabi-lirsiniz.
Cevap, tabi ki "hayır"dır. Islâm'da kadının güzel ve zengin bir erkekle, erkeğin de aynı şekilde güzel bir kadın-la evlenmesi tereddütsüz benimsenmiştir.
Yalnız, söylenenler ve yazılanlar, sadece güzelliği ön plâna alıp, imanı önemseyenler içindir, iman-takva ikilisini, maddeden aşağı görenler içindir, mânadan an-
73
lamayıp, maddeye doğru koşanlar içindir, rızkın yalnız Allah'tan olduğunu unutup insana minnet gösteren bedbahtlar içindir ve daha nice bedbahtlar için...
Dostları ilə paylaş: |